Evlilik dışı ilişki dinen de işte bu yüzden yasak, kadını ve çocuğu korumak için.. Burda ne kadar karşı çıkacak kişi olsa da evet namus bacak arasında ne yazık ki.. Bir de "bebeğimi yanımda götürseydim beni öldürürlerdi" nasıl bir bahanedir ya, insan çocuğu için kendi canını feda eder gerekirse.. Cami avlusuna bırakmak bile bu kadının yaptığından daha mantıklıdır, en azından biri görür de sahip çıkar. Evde resmen ölüme terketmiş bebeği.. Böyle bir suçla hapse girdi artık koğuşu ona zindan ederler.
Bu haberi duydugumdan beri soyledigim sey. Aslinda cevresi de suclu. Hep dedim evet bu kadin hatali ama yalniz bu kadin degil. Bebegin Babasi da, cevresi de suclu. Tek basina yapmadi ya bu cocugu!!! Hepimiz evimizde esimiz cocugumuzla ilgilenmese hemen sikayete baslariz ama cok yoruldum bilmem ne diye. Bu kadin ki dogumunu bile kendi kendine gecirmis. Hangimiz kocasiz doguma girsek sikayet etmeyiz ki??? Biraz el insaf ya insan basina gelmeden bilemez...
Ki hos zaten bu kadin memleketine giderken bebegi evde yalniz birakmamis. Bakici kadina birakmis.
Hatta Eminim ki bir cogumuz boyle bir sey yasamis bir kadinla ayni apartmanda bile yasamak istemeyiz...
Türkiye'yi sarsan Seçil öğretmenin aldığı ömür boyu hapis cezasına dikkat çekici bir eleştiri geldi. Radikal.com.tr yazarı Orhan Kemal Cengiz bugün çok tartışalacak şu yazıyı kaleme aldı. Ve tek suçlu Seçil öğretmen mi sorusunu sordu?
Sitene Ekle
Savcılar, yargıçlar cezayı kadın sanki İsveç'te, Finlandiya'da yaşıyormuş gibi basıvermişler; onun aldığı cezada, içinde yaşadığı bu ülkenin olağanüstü güçlüklerinden eser yok...
Bayram tatilinde ailesinin yanına gidip, Çocuğunu dokuz gün aç susuz bırakarak ölümüne sebep olan Seçil öğretmen bir cezayı hak ediyordu şüphesiz...
Ama ben bu kadına verilen ömür boyu hapis cezasını çok acımasız buldum.
Karısını delik deşik ederek öldüren gözü dönmüş caniler için bile bin bir mazereti kabul eden adalet sistemimiz, Seçil öğretmen için hiç bir hafifletici neden bulamamıştı...
Öyle mi gerçekten, iki aylık bir bebeğin ölüme giden yolda, Seçil öğretmen, bu dramatik bu dramatik gösterinin tek oyuncusu mu?
Kadını hamile bıraktıktan sonra yüzüstü bırakıp giden babanın; yaptığı kürtaj başvurusunu reddedenlerin; "bebeğimi yanımda götürseydim beni öldürürlerdi" dediği ailesinin hiç mi rolü yok bu dramatik sonda?
Savcılar, yargıçlar cezayı kadın sanki İsveç'te, Finlandiya'da yaşıyormuş gibi basıvermişler; onun aldığı cezada, içinde yaşadığı ülkenin olağanüstü güçlüklerinden eser yok...
Seçil öğretmen, cezayı, insanların evlenmeden doğum yapan bir anneyle aynı apartmanda yaşamakta beis görmedikleri; bu annenin devletten her türlü yardımı alabildiği; mesela bebeğini göğüsünü gere gere öğretmenlik yaptığı okula götürebileceği bir ülkede yaşıyormuş gibi alıyor...
Halbuki ki, anlattığı hikayeden de biliyoruz ki, çocuğunu evde sesi duyulmasın diye kuytu bir köşeye koyuyor, komşularından kapı bucak kaçırıyor...
Savcılar yargıçlar, bu kadına, bu ülkenin korkunç iki yüzlü ahlak kurallarını göz ardı ederek ceza verebilirler mi? Çocuğunu öldürdü diye onu kınayan pek çok insanın, komşusu olsalar, "ahlaksız kadın çek git buradan" diye kapısına dayanacaklarını göz ardı edebilirler mi?
Bu cezayı isteyen savcılarımız, ömür boyu hapis cezası veren hakimlerimiz, kızları evlilik dışı bir çocuk doğursa torunlarını kucaklarına alıp gururla adliyeye götürecek gönül zenginliğinde insanlar mıdır? Eğer böyle olsalardı, bu ülkede "namus" denen şeyin sadece apış arasına sıkışmış bir öğütme makinesi olduğunu ve evlenmeden çocuk doğuran bir kadına hayat hakkı tanımadığını görürlerdi.
Eğer böyle olsalardı, öldükten sonra çocuğunu hastaneye götüren bu kadının, hem fail ve hem de mağdur olduğunu; hepimizin de, değer yargılarımızla, ahlak kurallarımızla bu dramatik oyunun bir parçası olduğumuzu bilirlerdi...
Ömür boyu hapis cezası vermezlerdi...
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?