- 25 Eylül 2009
- 60
- 1
Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi
takip ederken, şaşkınlığını gizliyemiyordu.
Onu hayrete düşüren şey,
"Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların
adamı nasıl havaya kaldırmadığı idi.
Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor
ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın
kendisine baktığını farkederek ona doğru yaklaştı
ve bütün cesaretini toplayarak:
-Baloncu amca, dedi. Biliyormusun benim hiç balonum olmadı.
Adam çocuğu söyle bir süzdükten sonra:
-Paran var mı? diye sordu. sen onu söyle.
-Bayramda vardı, diye atıldı çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak.
-Öyleyse bayramda gel, dedi adam. Acelem yok, ben beklerim.
Çocuk sessizce geri döndü. O ana kadar balonlardan
ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali
kalmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra elinde olmadan
tekrar onlara baktığında, gördüklerine inanamadı.
Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve
yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı.
Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken,
baloncu ona doğru dönerek:
-Küçük, diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan
birini sana veririm. Yapılan teklif,
yavrucağın aklını başından almıştı.
Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını
aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı.
Hedefine adım-adım yaklaşırken duyduğu heyecan,
bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını
hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara
ulaştığında bir müddet onları seyretti ve
dallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı.
Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından
diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı.
Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa,
dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu.
İster istemez balonu yerinde bırakıp
aşağıya indi ve adam dönerek:
-Birini bana verecektiniz, dedi. Hangisi o?
Adam elini tersiyle burnunu sildikten sonra:
-Seninki ağaçta kaldı evlat, dedi. İstersen çık al.
Çocuk bu sefer ayakta bile duramadı.
Kaldırım kenarına oturup baloncunun
uzaklaşmasını bekledikten sonra,
dallar arasında parlayan balona uzun uzun bakarak:
"Olsun", diye mırıldandı. "Olsun." Ağacın üzerinde
kalsa da, bir balonum var ya artık..
takip ederken, şaşkınlığını gizliyemiyordu.
Onu hayrete düşüren şey,
"Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların
adamı nasıl havaya kaldırmadığı idi.
Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor
ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın
kendisine baktığını farkederek ona doğru yaklaştı
ve bütün cesaretini toplayarak:
-Baloncu amca, dedi. Biliyormusun benim hiç balonum olmadı.
Adam çocuğu söyle bir süzdükten sonra:
-Paran var mı? diye sordu. sen onu söyle.
-Bayramda vardı, diye atıldı çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak.
-Öyleyse bayramda gel, dedi adam. Acelem yok, ben beklerim.
Çocuk sessizce geri döndü. O ana kadar balonlardan
ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali
kalmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra elinde olmadan
tekrar onlara baktığında, gördüklerine inanamadı.
Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve
yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı.
Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken,
baloncu ona doğru dönerek:
-Küçük, diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan
birini sana veririm. Yapılan teklif,
yavrucağın aklını başından almıştı.
Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını
aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı.
Hedefine adım-adım yaklaşırken duyduğu heyecan,
bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını
hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara
ulaştığında bir müddet onları seyretti ve
dallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı.
Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından
diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı.
Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa,
dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu.
İster istemez balonu yerinde bırakıp
aşağıya indi ve adam dönerek:
-Birini bana verecektiniz, dedi. Hangisi o?
Adam elini tersiyle burnunu sildikten sonra:
-Seninki ağaçta kaldı evlat, dedi. İstersen çık al.
Çocuk bu sefer ayakta bile duramadı.
Kaldırım kenarına oturup baloncunun
uzaklaşmasını bekledikten sonra,
dallar arasında parlayan balona uzun uzun bakarak:
"Olsun", diye mırıldandı. "Olsun." Ağacın üzerinde
kalsa da, bir balonum var ya artık..