Tüm yazılanları okudum. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim, "Şu anda yanımda olsan sarılırdım" diyen herkesin de sıcaklığını yemin ederim hissettim ve gerçekten minnettarım. Herkes üç aşağı beş yukarı aynı şeyi söylemiş, aklın yolu birdir. Dediğiniz şekilde deneyeceğim. Yapmam gerekeni yapıp, iletişimde kalıp kalmama kararını -benim şartlarım altında- onlara bırakacağım. İsterlerse görüşürler, istemezlerse bir tane daha çocukları var. Hem de erkek, 33 yıldan sonra da onunla idare ederler.
Anlattıklarıma inanmayanlar da olmuş, canınız sağ olsun. Ancak fark edemediğiniz noktalar var. AOF'ten direkt mühendisliğe geçmedim, aslında hayatın ne kadar zor olduğunu görmeden, çalışmak zorunda kaldığım dönemden öncesinde bile tam bursludan geçtim. "Yazma" diye gelen emrin üzerine kazanıp gönderilmediğim için 52 bin puan kırıldı. Sene 2007 OSYM kılavuzu arşivini bulabilirsiniz diye düşünüyorum. NASA'dan henüz teklif gelmedi ama iyi dilekleriniz için teşekkür ederim, Elon Musk zaten hayran olduğum bir karakterdir. Ama dilerseniz özelden gelen maili ve linkedin profilimi paylaşabilirim.
Tübitak, KINECT 360 cihazı TR'ye girdikten sonraki ilk 2 sene içerisinde TR bazında yapılan tüm tezleri inceleyip bir ekip oluşturdu. 2014'te KINECT 360 cihazı ile görüntü tanıma temelli fizik tedavi lisans tezimi sunduğum için, ünilere gönderilen bu ekip oluşturma bilgisi dahilinde bölüm başkanım -ki hala ailecek evlerine yemeğe çağırırlar- dahil bir çok alanında uzman hocamın verdiği güçlü referanslar sayesinde o ekibe seçildim. Şu an TR'nin yapay zeka ve görüntü tanıma temelli savunma sanayisinin temeli oldu bu ekip. Tarih 2014 Ekim civarları, araştırabilirsiniz... Ayrıca hocalarım "Biz de hocayız, hadi seni de hoca yapalım" demediler, orayı dikkatli okuyamadınız sanırım, "Öğretim görevlisi olmayı neden düşünmüyorsun?" dediler. Bu arada öğretim görevlisi alımı 2018 Kasım ayına kadar YOK'un elindeydi ve şehirlere farklı ilanlar açılabiliyordu, imkan-gereksinim kısıtlarından dolayı. İstanbul'da doktora şartken benim bulunduğum şehirde 3 sene tecrübe veya yüksek lisans mezunu olmak gerekiyordu. 2018 Kasım ayında çıkan yönetmelikten sonra TR genelinde tüm öğretim görevlisi alımları üniversitelerin kendi bünyelerine bırakıldı, sadece min yüksek lisans mezunu olma şartı eklendi.
Evet iş için başka şehre gitmeme izin vermezken okul için verdiler, çünkü hem psikiyatriste ihtiyacım olduğunu düşünmediklerini beyan etmelerine rağmen krizlerime çözüm bulamadılar hem de okul da 2 sene sürecek diye düşündükleri için, gitsin 2 sene okusun mezun olunca burada iş ayarlarız, o arada kafasını da dağıtmış olur diye düşündüler.
Neyle geçindiğimden de bahsedeyim. Bugüne kadar şükürler olsun ve Allah olmayana da versin, çok güzel paralar kazandım. Akıllıca yatırımlar yaptım. Hala da onları yiyorum. Bittiği zaman, ben düzelene kadar istediğim kadar borç verecek de dostlarım var çevremde az da olsa. Aklınıza farklı bir durum gelmesin, rica ederim.
Bu kısmı uzun aldım, yaram olduğu için gocunmuyorum. Hayattaki hissettiğim en büyük eksiklik bir aferin sözü olmasına rağmen duymamaya alıştım, problem yok. Ama kimseden aferin beklemiyor olmam, emeğime saygısızlık edilmesine göz yumacağım anlamına gelmiyor. O yüzden konuda da bahsettiğim gibi, lütfen herkesi kendi olur-olmaz yargılarınıza göre değerlendirmekten vazgeçin. Hayat sizin bildiğiniz ya da yaşadığınızdan ibaret değil. Eğer bu konuda sınırlarınızı geliştirmek istiyorsanız akşam 7 haberlerini izleyebilirsiniz. Instagramda #huzuricindeyat etiketini araştırabilirsiniz. Şükürden bahsettim evet çünkü çevremde de benden bin kat daha beter olaylar yaşandı. Öz babasının cinsel istismarından tutun da sevgilisi tarafından tecavüze uğrayıp bir de üstüne dayak yiyenlere kadar.
İnsanlar burada sosyal deney yapıyor olabilir, bilemem ben dün gece üye oldum. Çünkü o saatte konuşacak kimse bulamadım ve içim içime de sığmadı daraldım. İnternette baba korkusu olarak araştırdığımda burası çıktı karşıma. Bir umut, çevremde ama benden ama ailemden yana olduğu için istese de objektif fikir veremeyen insanların dışına çıkıp duymak istedim.
Bana burada "Sen de şu konuda suçlusun", "Yanlış yapmışsın" gibi, terbiye sınırı dahilinde, yorumlar yapılsaydı da can kulağıyla dinlerdim.
Çünkü gördüğüm kadarıyla burada insanlar, fikir almak için geliyor, yazıdan ne anladınız bilemiyorum ama pohpohlanmak gibi bir derdim yok, hiç olmadı bana çok uzak bir kavram. Sosyal deneyleri en fazla instagramda karşıma çıkarsa izlerim. Kendi derdimle boğuşurken toplum bilimi ilgimi pek çekemiyor. Sadece sizden rica ediyorum, inanmadınız mı? Olabilir, saygı duyarım tabi ki. Ama "Hee eminim öyledir" gibi tavırlarla insanları riske atmayın. Kimler neler yaşıyor, kimse bizim lokal çevremizde büyümedi burada, kimin ne kadar düştüğünü ne kadar başardığını göremiyoruz değil mi? Yaşadığım için biliyorum, kimin ne kadar uçurum kenarında olduğunu yaşamına şahit olmadan bilemezsiniz. Ama söylediğiniz bir sözün vebali de olabilir. Tavırlarınız, çatıda intihar etmek üzere olana "Atla" diye bağıran kişilerin tavrı gibi... Bunu rica ediyorum aklınızdan çıkarmayın. İnanmadıysanız, şikayet edin, konuyu incelesinler ama siz incitmeyin...
Bu arada, evet, annemle babam da korkunç hayatlar geçirmişler. Dağ başındaki köy orta okulundan Kabataş erkek lisesine burslu-yatılı olarak geçiş yapmış babama, babaannem "Sen büyük şehirdesin biz de geleceğiz!" dedikten sonra el kadar küçük bir çocuğuyla birlikte damdan düşer gibi geldiği için, babam Şişli motor mesleğe geçip akşamları inşaatlarda çalışmış. Babası çocukken rahmetli olduğu ve kendinden büyük tek abisi de başından yeller eser halde sadece alkol tüketimine odaklanmış halde olduğu için yardımcı olanı olmamış. Annem eğitime aşık olmasına rağmen orta ikide "Kızlar okumaz" diye okuldan alınmış, "Üzülmüştüm ama iyi de oldu" demişti çünkü üstü başı yamalı kıyafetlerle okula gidince sınıf arkadaşları dalga geçip hep ağlatmışlar. Anlaşamayan anne babası olmasına rağmen 4 tane daha kardeşi olmuş, nedense (?), babası köyün ortasına kat üstüne kat çıkarken annemi de sıva, harç işlerinde çalıştırmış, kalan zamanlarda kardeşlerine bakmış çünkü annesi de kat üstüne kat çıkılmış, büyük (!) evi temizlemekle uğraşıyormuş...
Herkese çok teşekkür ederim, fazla uyuyamadım ama şu yazdıklarınızı düşününce gerçekten bir fikrim oluştu. Nasıl yapacağımı, uygulamaya nasıl geçeceğimi henüz bilmiyorum ama inşallah Rabbim hepimizin yolunu aydınlatır.
Empati kuran, yazan, okuyan herkese teşekkür ederim. Yazdıklarımdan dolayı gözünden yaş akıttığım herkes hakkını helal etsin, hepinizden çok özür dilerim. Amacım gerçekten üzmek değildi.
Sadece herkes mutlu olsun istiyorum. Belki o zaman ana-baba, patron-işçi, komşu-komşu demeden kimse kimsenin hayatını tırnaklamaz ve kapılarının önleri karışmaz. Bir de gerçekten sorguluyorum bir senedir... Mevzu ne? Neden her seviyorum diyen can yakıyor? Neden durmayı bilmiyor? Ferhat, Aslı için dağ deldi diye gurur duyuyoruz, anlatıyoruz da... Kendinden fedakarlık ettiğini bildiğimiz, sevdiğini -sadece sevgili olarak değil- Allah'a emanet edip, yel essin kokusu gelsin yeter ki mutlu olsun diyen bir tane hikayemiz yok, anlayamıyorum...
Hepiniz Allah'a emanetsiniz, tekrar teşekkür ederim...