Ayağa basmadan önce...

NILBERA

SeVGi KeLeBeĞi
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
6.086
96
38
Ayağa basmadan önce...


İstanbul'da psikolog Fatma Torun Reid ve Şeyma Doğramacı'nın önderliğinde, 20 kişilik bir grup bir süredir Amerikalı psikoterapist William J. Hiebert'ten evlilik danışmanlığı konusunda dersler alıyor. 30 yıldır, evlenecek çiftlere terapi uygulayan Hiebert, iki yıl sürecek bir program başlatmış. Geçtiğimiz Kasım'da İstanbul'a gelerek ekibe üç günlük yoğun bir eğitim vermiş. Giderken de izlemeleri için 25 saatlik uygulamalı video kasetler ile okuyup tartışsınlar diye okuma notları bırakmış.

Reid, "Haftada bir gün hepimiz toplanarak bu kasetleri seyrediyoruz. Amerikalı çiftlere yapılan terapiden görüntüler var. Her vakayı seyrettikten sonra tartışıyoruz. Ayrıca bu seyir/tartışmaya paralel okuma notlarımız var. Hiebert, 2005 Nisan'da yeniden gelerek, ekipteki değişimi gözlemleyecek, yine seminer verecek... Seneye yeniden kasetlerle çalışacağız. Bizim yaptığımız bilgi alımı; ondan sonra onun bizi yönlendirmesiyle kendi içimizde denemeler yapmaya başlayacağız. Bu kursa katılanlar zaten uzman olup sahada çalışan insanlar... Bu bizim için ek bir eğitim oluyor." Ama belli ki bu eğitimin arkası gelecek. Reid, başka uzmanların, başka ekollerin de birikimlerinden yararlanmak istediklerini söylüyor. Kesintisiz eğitime inanıyorlar. Hiebert'in İstanbul'daki tüm masrafları ve yol giderleri ekip tarafından karşılanıyor, çünkü onların tek arzusu bu alanda eğitilmek.

Sorunlar başlamadan çözülebilir

Reid ve Doğramacı, halen çiftlere ilişkilerinde yaşadıkları sorunları çözümlemeleri için danışmanlık hizmeti veriyor. Doğramacı, bu oluşumu koruyucu hekimliğe benzetiyor: "Evlilik terapisi diye bugüne kadar bizim alanımızda tanımlanan şey, evli bir çiftin bir kayaya çarptığı zaman bize gelmesiydi. Oysa çoğu kez çarpılan kayalar aşılamıyor. Onun için evlilik öncesinde terapiye ve danışmanlığa ihtiyaç var. Amacımız çiftlerin ilişkilerinde sorunlar başlamadan gelmeleri."

ABD'nin bazı eyaletlerinde evlenecek çiftlerin 12 saatlik bir kursa katılmaları mecburî. Çünkü çiftlerin evlilik kurumunun başlangıcında, evlilik hakkında farklı bir düzeyde ve düzlemde bilgi sahibi olmaları gerektiği düşünülüyor. Türkiye'de de böyle bir kurs belediyelerle işbirliğiyle pekala gerçekleşebilir.

Reid ve Doğramacı'nın gözlemlerine göre Türkiye'de insanlar çocuklarıyla ilgili kaygıları olmadığı sürece kendilerine ayna tutmaktan kaçınıyor. Kişisel-ilişkisel terapiye başlamak konusunda da ürkekler. 15-20 yıl içinde toplumsal yapı değişti, aile kurumu dönüşüm geçirdi. Artık ikinci, hatta üçüncü evlilikler gündemde. Bu durum ise birliktelikleri daha karmaşık bir hale getiriyor. Yeni oluşumun öncüleri, "Bilmek yetmez. Biliyorum, ama yapamıyorum, değimiz zamanlar oluyor. Çiftlerin 'farkındalıklarını' geliştirebilecekleri bir süreci yaşayabilmeleri o evliliğin daha sağlam başlamasını sağlıyor," görüşündeler.

Nikâhta keramet var mı?

Tekrar evliliği denemek isteyenlerin danışmanlık hizmeti aldıklarında, ilk evliliklerinde karşılaştıkları sorunları çözümlerken en çok kurdukları cümle "Keşke bunu bilseydim," oluyormuş. Psikolog Fatma Torun Reid ve Şeyma Doğramacı'nın en sık rastladıkları 'keşke'lerden birkaç örnek:

Her önemli ikili ilişki, geçmişteki bitmemiş işlerin ve giderilmemiş ihtiyaçların tekrar sahneye çıkmasına vesile olur. Geçmişin bitmemiş işleri arasında olgunlaşma süreci var. Bir sağlıklı evlilik iki yetişkin arasında gerçekleşir. Bu da kronolojik yaşın dışında bir durumdur. Belli bir kalıp içinde belli bir yaşa gelmiş, okulu bitirmiş, evlenme yaşı geldi diye evlenmiş bir kişi psikolojik ve duygusal olarak evliliğe hazır olmayabilir. Her evliliğin normal olarak iniş ve çıkışları vardır. Özellikle ilk iki sene çocuk yapılmaması önerilir, çünkü bu süreçte çiftlerin birbirlerini tanıması ve ilişkinin güçlenmesi açısından baş başa geçirilecek zamana ihtiyaçları vardır.

Birçok evlilik olgunlaşma sürecinden geçerken 'sen-ben' dalışı nedeniyle yıpranıyor ve çok sayıda evlilik sırf bu yüzden yıkılıyor.

Özellikle aşk evliliklerinde 'cicim ayları'ndan sonra karşılaşılan bir durum var: O da karşı tarafın gerçek kişiliğini görünce, o kişinin hayalinizdekinden farklı olduğunu fark edip hayal kırıklığı yaşamanız. Bu dönemde kopmalar çok oluyor, çünkü romans dönemi bitiyor, heyecan kayboluyor. Halbuki bu da bir dönem, bu geçtikten sonra esas yakınlık ve sevgi ilişkisi başlıyor. "Evliliğim yeni bir dönemde: Önce aşk vardı, bu nedenle gözüm bir şey görmedi, aşık olduğum hayalimdeki sevgiliydi. Şimdi aramızdaki farklara rağmen gerçek sevgilimi sevmeye başladım," diyecek noktaya gelmek önemli. Çünkü bu süreçlerin gerçekleşeceğini bilirsek, o zaman çok daha sabırlı davranabiliriz.

İlişkiyi bitirenler

Psikolog Fatma Torun Reid ve Şeyma Doğramacı, evliliğin bitmesine neden olan sorunları gözden geçirdiler:

Kadınların ergenlik krizleri

"Son 10 yıldır Türkiye'de gözlemlediğimiz bir olay var. Evlilikte kadınların ergenlik krizleri bir sosyal fenomen olarak karşımızda. Kadınların büyük kısmı büyümeleri tamamlanmadan, birey olamadan evleniyor. Özgürlük arayışları evlilikte ortaya çıkıyor, bunu yapamayınca da sorunlar yaşanıyor. Kadın kendi arzusuyla evlenmiş, ama baba evinden doğrudan koca evine geçmiş. Ancak, bir süre anne ve babasına gösterdiği tepkileri gösteriyor. Erkek çok olumlu ve fevkalade olsa bile ondan sıkılıyor. Bu durum devam edince kadın boşanmak istiyor."
 
Birinci evlilik neden bitti?

"Bu sorunun yanıtı verilmeli ki, ikinci evlilik sağlıklı başlayabilsin. Kadının büyüme arzusuyla, sürtüşme ve kavgayla bitmiş bir evliliği düşünün. Kadın, 'Beni sıktı, bunalttı,' diye kocasını terk etmiş, ancak bunun üzerine ne oldu, ne bitti diye düşünmemiş. Bu kadın için ikinci bir evlilik çok korkutucu olabilir 'Ya o da beni boğarsa,' kaygısı yaşayabilir. Hem beraber olamamak, hem ayrı kalamamak... Bu da sık görülen bir durum. Bu da bitmemiş bir iş."

Hani, çekirdek aile nerede?

"Yurtdışında 10 kişiden birinde görülen 'Geniş Aile Sorunları' Türkiye'de 10 kişiden sekizinde görülüyor... Kadın ve erkek kendi ailesinden ayrışmadan evleniyor, yeni evine kendi ebeveynlerini ve kardeşlerini de götürüyor. Onlar birer gölge gibi evin içindeler. Kabile gibi bir evin içinde yaşanıyor. Aslında hala çift olamamış 10 yıllık evliler var. Çemberin merkezinde 'ben' vardır. Bazıları için çemberde kendilerine en yakın anne, baba, sonra çocuklardır, sonra koca gelir. İşte bu tür insanlar gerçek dünyaya karşı gerçek bir çift olamazlar."

Kararları kim veriyor?

"Kim, parayı nasıl harcıyor? Bu meseleyi uzun yıllar birlikte yaşadıkları halde çözememiş çok çift var. 'Bizim paramız' diye bir kavram oluşmamış. Aylık bütçe kavramı yok, bunun üzerine müthiş bir yıldız savaşları yaşanıyor. Kararı kim verecek meselesinde para çok önemli bir nokta. Bunu daha sonra 'Nerede oturacağız, nereye tatile gideceğiz, çocuk hangi okula gidecek?' gibi sorunlar izliyor."

Erkeklerin cinsellik paketi

"Cinsel uyumsuzluk ve iletişim bozukluğu evlilikte önemli bir sorun. Kadınlar, erkeklerin cinselliği çok nesnel kullandığını düşünüyor. Oysa pek çok erkek duygusallığını ve yakın olmayı paket program gibi cinsellikte yaşıyor. Cinsellik erkeğin hayatında büyük bir paket. Geçici cinsel yetersizlikler erkeğin egosunu çok etkiliyor. Kadının bu konudaki yaklaşımı önemli. Erkek aslında kırılgan bir varlık. Göründüğü gibi değil. Hele bazı erkekler eşini memnun etmek konusunda çok duyarlıysa, iki misli önemli bir konu oluyor kadının tatmini. Erkekler duygularını yansıtmayan varlıklar oldukları için onlar kırıklıklarını içinde yaşayıp daha çok cinsellikten uzaklaşıyorlar."

Tekrarlanan hatalar

Psikolog Fatma Torun Reid ve Şeyma Doğramacı, tekrar evliliklerinde en sık karşılaşılan kaygılar ve yeniden yapılmaması gereken hatalar konusunda gözlemlerini şöyle aktardı:

Aldatılma kâbusu

"Birinci evliliğin bitiş şekliyle ilgili önemli bir korku aldatılmak. Eğer kadın aldatıldığı için ayrılmışsa bütün erkeklere ve evliliklere yönelik bir genelleme yapar. Dolayısıyla ikinci evlilikte de aldatılmak, yeniden örselenmek korkusu, bu ilişkiyi yakın bir ilişki olmaktan uzaklaştırır. Toplumun 'erkektir yapar' anlayışı da evliliği sarsar. Nitekim erkeklerin andropoz döneminde gençliklerini ve cinsel güçlerini kaybetmelerinden kaynaklanan dışa açılmalarına toplum tolerans gösterdiği için bu evlilikte krize neden oluyor. Kadınlar paranoyalar yaşıyor. Bu durum genç evlilerde bile sık görülüyor."

Fedakârlığa değer mi?

"Cinsel özgürlüğün çok rahat yaşandığı bir ortamda 'fedakârlık' olarak görülüyor aldatmamak. Kişi bu fedakârlığa hazır mı? Bu konu konuşulmuş, algılanmış mı? 'Ben bu fedakârlığı yapabilecek miyim? Ben bunu kabul ediyor muyum?,' sorusu sorulmuş mu?"

Onu ne kadar önemsiyorum?

"Evlilik öncesi konuşulacak çok madde var: Çocuğa, mala, aileye, cinselliğe, sigara ve alkol alışkanlığına yaklaşımlar konuşulmuş mu? Eğer erkeğin sigara içmesi kadını rahatsız ediyorsa, danışma seansında bunu dile getirdiğinde erkek ne yapacak, karısını rahatsız etme temposunda içmeye devam edecek mi? Ne kadar hassas davranacak? Eğer bu konu konuşulmazsa kadın 'İçmeyeceksin!' diyen oluyor. Zaten o zaman ilişkide samimiyet de olmuyor. İlişkilerin yürümesinde samimiyet ve esneklik çok önemli."

'Baba' değil, annenin kocası!

"Yolunda gitmeyen evliliklerde çocuk(lar) küçükken ayrılmak en doğrusu. Çünkü ön ergenlik ve ergenlikte çocuklar aileye yeni gelen kişiyi kabul etmekte zorlanıyor. Aslında her vaka kendine mahsus özellikler taşıyor. Evlenilecek kişi çocuk tarafından ne kadar kabul edilecek, ona babalık rolü nasıl verilecek, ne kadar otoritesi olacak? Çocuk yeni gelen kadının anne, erkeğin ise baba rolüne girmesini hiç istemiyor. Tekrar Evlilik Öncesi Danışmanlığı'nın esas vurguladığı, roller meselesi... Yeni gelen erkek çocuğun 'baba'sı olmayacak. Onun rolü, annesinin kocası olmalı. Erkekler otorite sahibi olmaya istekliler. Kadınlar ise endişeli ve müdahaleciler. Hatta evlilik içinde babaya yeterince saha açmıyorlar. Anneler, babaların kendi istedikleri konularda katılımcı olmalarını istiyor."

Evleneceğiniz kişiyle yüzleşme

Evlilik öncesi ve tekrar evlilik danışmanı William J. Hiebert'in klinik gözlemlerinden yola çıkarak yazdığı ders notlarından bazı başlıklar:

İlişkinin başladığı ilk an ve ilk günler, daha sonra yaşanacak ilişkinin tarzını belirlemede adeta mucizevî bir yol göstericidir. Sorunlar çıktığında, "Zaten ilk tanıştığımızda onun bu yanını görmüştüm, ama geçer ya da değişir diye düşündüm, önmesemedim," denilir. Oysa roller ilk anlarda belli olur. Bu nedenle ilk tanışma anınızı ve ilk gözlemlerinizi düşünün. Sizi neler etkilemiş, neler hoşunuza gitmiş, neler gitmemişti? Bunları belirlemeniz, size ilişkide yol gösterecek.

Bu yol haritası ortaya çıkarken sizin ve partnerinizin kişilikleriyle ilgili bazı özelliklerinizi fark edersiniz. Kimi konularda ters düşmeniz ilerde ille de sorunlar baş gösterecek anlamına gelmez. Yalnız, bu ters düşmeler sonra ayağınıza takılabilir. Evlilik öncesi danışmanlık seanslarında ilerde ilişkide patlak verebilecek bir kriz anında yapılması gerekenler konuşulur. Bir insanın beş özelliği çok hoşunuza gidiyor, ama üç özelliğini sevmiyorsunuz. Sırf bu yüzden sevdiğinizi bırakacak mısınız? Amaç, sizi rahatsız edebilecek o üç özelliğe karşı hazırlıklı olmanız. Neler yapmalısınız, terapide bunun yolları gösterilir.

Bu evlilik kiminle olacak? Eğer hala içinde büyüdüğünüz ailenizle 'evli' iseniz yeni bir kişiyle evlilik anlaşması yapmanız çok zor. Nitekim en ufak bir anlaşmazlıkta çiftler kendi ailelerini korumaya başlar. Böylece ilişkinin olgunlaşması da ertelenir. Geçmiş ailemizdeki ilişkilerimiz, evlilik modeli nasıldı? Yeni kuracağımız evlilikte bunlar bizi nasıl etkileyecek? Bunların farkına varılması gerekiyor.

Kadın/erkek arasında mutlaka farklılıklar olacak, ancak birliktelikleri yürüten özellik, esnekliktir. İşte bu esnekliği gösterebilmek için 'farkında olmak' zorundasınız.

ABD'de evlenecek kişilerin devam ettiği danışma seanslarının sonunda anne ve babalar da çağrılır. Amaç, onların yetişkinliği çocuklarına devretmeleri ve vedalaşmaları. Anne ve babaların da "Oğlum/kızım hayatımda bunları, bunları denedim, şöyle sonuçlar aldım. Bir evliliğin yürümesi için şunların yapılmasının önemli olduğunu düşünüyorum," demeye ihtiyaçları var. Altı kişilik bir ön törendir bu!
 
X