Ten Yükü
Bu görsele ulaşılamamaktadır/Silinmiştir.
Her şey, kitaba adını veren ilk öykünün yazılmasıyla başladı. Öyküyü tamamladığımda daha önce başıma gelmeyen garip bir huzursuzluk yaşadım. Öykü bitmişti, ama benim iç hesaplaşmam bitmemişti. Kahramanlarıma haksızlık ettiğimi, onları orta yerde bıraktığımı düşünüyor; Mine, Sedat ve Tamer’in yaşadıkları parçalanıştan sonra ne yaptıklarını, iki çocukluk arkadaşının aradan geçen yıllarda nasıl bu denli değişebileceğini merak ediyordum. Bir süre sonra, yeni bir öykü yazmak için masaya oturduğumda, kağıdın üzerinde kahramanlarımın çocuklarıyla karşılaştım. Beni, geçmişleri araştırmaya onlar zorladı. Sedat ile Tamer arasında eşcinsel bir ilişki var mıydı, müsveddeye benzetilen bir yaşam temize çekilebilir miydi, Mine’nin inandığı gibi ihanetin ilacı karşı ihanet miydi gerçekten? Bu sorulara yanıt ararken, kahramanlarımın değişik dönemlerini anlattığım bir dizi öykü çıktı ortaya. Her biri tek başına da okunabilen öyküler; tıpkı yap-boz parçaları gibi bellli ipuçlarıyla birbirlerine bağlandılar. Bu açıdan, aslında bir öyküler toplamı olan Ten Yükü’ ne dikkatli okura karışık sunulmuş bir roman gözüyle de bakılabilir. Her ne kadar, parçaların yanlış yerleştirilmesinin, farklı okumalara açık bir kurguya sahip olan kitabın özünü zedelemeyeceğine inanıyorsam da, gönlüm, okurun Ten Yükü’ne kırılacak bir eşya duyarlılığıyla yaklaşmasından, doğru tabloyu oluşturabilmesinden yana…
Yap-boz oynadınız mı? Kimilerine çocuk oyunu gibi gelir, ancak sanıldığı kadar kolay değildir. Her birinin anlamı ayrı, renk renk parçaları birleştire birleştire bir bütüne ulaşıyorsunuz. Elde ettiğiniz; düş dünyanızı varsıllaştırarak anlamlı resimlerden yalnızca biri. UYKUSUZ GECE DÜŞLERİ’nin yazarı Atilla ŞENKON, tıpkı bu oyundaki gibi parçaları koyuyor önünüze. Her biri yaşamın bir kesitinden, renk renk, anlamlı… Her biri, her okuru ayrı algılama alanlarına çekiyor. Sayfalar ilerledikçe düşsellikten sıyrılıyor parçacıklar. Birleşiyor, birleşiyor…
Sonunda TEN YÜKÜ’nü tutuyorsunuz elinizde. Yaşamı anlamlı kılan ne varsa, onlar TEN YÜKÜ’nde bütünleşerek kuşatıyor sizi. Salt kitapla değil, Atilla ŞENKON’un düşsel dünyasıyla da bütünleşerek, kocaman bir tablonuın içinde buluyorsunuz kendinizi.
Pdf formatinda, 1.6 MB.
Link Silinmiştir.
Bu görsele ulaşılamamaktadır/Silinmiştir.
Her şey, kitaba adını veren ilk öykünün yazılmasıyla başladı. Öyküyü tamamladığımda daha önce başıma gelmeyen garip bir huzursuzluk yaşadım. Öykü bitmişti, ama benim iç hesaplaşmam bitmemişti. Kahramanlarıma haksızlık ettiğimi, onları orta yerde bıraktığımı düşünüyor; Mine, Sedat ve Tamer’in yaşadıkları parçalanıştan sonra ne yaptıklarını, iki çocukluk arkadaşının aradan geçen yıllarda nasıl bu denli değişebileceğini merak ediyordum. Bir süre sonra, yeni bir öykü yazmak için masaya oturduğumda, kağıdın üzerinde kahramanlarımın çocuklarıyla karşılaştım. Beni, geçmişleri araştırmaya onlar zorladı. Sedat ile Tamer arasında eşcinsel bir ilişki var mıydı, müsveddeye benzetilen bir yaşam temize çekilebilir miydi, Mine’nin inandığı gibi ihanetin ilacı karşı ihanet miydi gerçekten? Bu sorulara yanıt ararken, kahramanlarımın değişik dönemlerini anlattığım bir dizi öykü çıktı ortaya. Her biri tek başına da okunabilen öyküler; tıpkı yap-boz parçaları gibi bellli ipuçlarıyla birbirlerine bağlandılar. Bu açıdan, aslında bir öyküler toplamı olan Ten Yükü’ ne dikkatli okura karışık sunulmuş bir roman gözüyle de bakılabilir. Her ne kadar, parçaların yanlış yerleştirilmesinin, farklı okumalara açık bir kurguya sahip olan kitabın özünü zedelemeyeceğine inanıyorsam da, gönlüm, okurun Ten Yükü’ne kırılacak bir eşya duyarlılığıyla yaklaşmasından, doğru tabloyu oluşturabilmesinden yana…
Yap-boz oynadınız mı? Kimilerine çocuk oyunu gibi gelir, ancak sanıldığı kadar kolay değildir. Her birinin anlamı ayrı, renk renk parçaları birleştire birleştire bir bütüne ulaşıyorsunuz. Elde ettiğiniz; düş dünyanızı varsıllaştırarak anlamlı resimlerden yalnızca biri. UYKUSUZ GECE DÜŞLERİ’nin yazarı Atilla ŞENKON, tıpkı bu oyundaki gibi parçaları koyuyor önünüze. Her biri yaşamın bir kesitinden, renk renk, anlamlı… Her biri, her okuru ayrı algılama alanlarına çekiyor. Sayfalar ilerledikçe düşsellikten sıyrılıyor parçacıklar. Birleşiyor, birleşiyor…
Sonunda TEN YÜKÜ’nü tutuyorsunuz elinizde. Yaşamı anlamlı kılan ne varsa, onlar TEN YÜKÜ’nde bütünleşerek kuşatıyor sizi. Salt kitapla değil, Atilla ŞENKON’un düşsel dünyasıyla da bütünleşerek, kocaman bir tablonuın içinde buluyorsunuz kendinizi.
Pdf formatinda, 1.6 MB.
Link Silinmiştir.