- 12 Temmuz 2006
- 687
- 23
- 52
Bir ümitle geliyorsun dünyaya, en azından seni dünyaya getiren anneye babaya umut oluyorsun. Büyüyorsun; büyüdükçe sorumluluk artıyor, umutların azaldığı günler daha çok oluyor. Okul hayatın başlıyor belki güzel bir gelecek, belki de ekmek parasına alıp gidecek seni yıllar. Çevrendekiler sana sırt çevirmeden önce yan dönmeye başlıyorlar. Okulu liseye kadar öyle böyle okuyorsun. Önünde iki önemli kararın var, bunlardan birine karar verirken iki yönde de seni bekleyen zorluklar var olduğunu kestiremiyorsun. Ya askere gideceksin, ya da okumaya devam edeceksin. Biraz umudun var bekliyorsun okulu ertelemeye karar veriyorsun askere gidiyorsun. İlk günden hayat ilk şakasını sana yapıyor, insan topluluğu arasından kendin gibi olanı arıyorsun, ama kendin gibi olanı bulamıyor onlar gibi olmak zorunda olduğunu anlıyorsun. Yalnız kalıyorsun, hayaller kuruyorsun ve bu hayallerini etrafında toplananlara gerçekmiş gibi anlatıyorsun. Kendin bile inanıyorsun. Psikolojik çöküntüler gözle görülür bir şekilde ilerliyor, kendin farkındasın ama önüne geçmeye çaba göstermiyorsun. Burası hayatta yaşayacaklarını n bir özeti olduğunu anladığın gün terhis olacaksın. İstesen de tekrar askere gelemeyeceksin. Uzakta ki küskün olduğunu bile arıyor gözlerin. Keşke yanımda olsaydı diyorsun. Hayatında gidip görmeye bile vakit ayırmadığın insanlardan mektup bekliyor ve yazıp gönderiyorsun. Sana gelen cevap ta yaptığın gibi anlamsız görünüyor.’’hayırdır ne istiyorsun’’ gibi cevaplarla karşılaşıyorsun. Nöbetlerin geliyor nizami olmuyor çıldırıyorsun. Hayatın kuralıdır ama çözemiyorsun. Kimi zaman yokluğun gömleğini giyiyorsun yakıyor seni, ne yapacağını şaşırıyor vicdanınla savaşmaya başlıyorsun. Ama öyle ama böyle ümitle beklediğin günler gelip çatıyor. Seni senden almış mantığa gülüp geçiyorsun ama uyman gerektiğini unutuyorsun. Mantık neden vardır ki sormuyorsun. Mantık duygular öne çıkmasın diye vardır ve duygu öne çıkarsa disiplin olmaz. İşte bunu çok çok sonra öğreneceksin. Daha toysun, hayallerini kurduğun dakikalar gelse bile asla gerçekleştiremiyorsun . Hayat sana 2. oyununu çoktan yazmış oynamaya başladı bile, aradıklarını bulamıyorsun. Bir bakmışsın ki biri ellerin olmuş, diğeri de gurbetin yolunu tutmuş. Tek başınasın ve hayatın boyunca da tek başına kalacağının farkında bile değilsin. Baktığın bütün suratlar sana sırıtıyor, sevildiğini sanıyorsun. Alay edildiğinin farkına bile varmıyorsun. Zaman geçiyor yaş ilerliyor sen halen el uzattığın insanlardan yardım bekliyorsun.’ daha çok beklersin’ bile diyesin gelmiyor. Çünkü aklın basmıyor gerçeklere; inanmıyorsun inanmak istemiyorsun kendine, yazık oluyor yazık. Baban seni karşına alıyor. Ne yapacaksın ne edeceksin diye soruyor. Ya bir şeyler yap göreyim yok sa! ‘Kelimeler yutuluyor’ ve sen ne olduğunu anlamıyorsun ve devamını merak etmiyorsun. Bütün çevrendeki insanların sana soracağı sorulara çalışmıyorsun. Cevapların hep çelişkili oluyor ve bunun karşısında hep yerinde sayacağının farkına varmayacaksın. Hayatta akrabalarım var diyorsun, ama anne baba kardeşten yardım gelemeyeceği gibi, akrabalarından da hayır bekliyorsan yazık sana, hem de çok yazık. Yapma yalnızlık ateşten gömlektir.
Hiç kimseye yüreğin coşsun diye aşkım deme, gözlerin ışıldasın diye sevgilim deme, birini sevdiğin kadar hiç kimseyi sevme, giderse bile yalvar geri dönmesi için çabala, ama sen yapmıyorsun. Kaderim deyip kabul ediyorsun. Bak önceki hatalarına neler kaybettin ve nasıl kaybettin hiç düşündün mü? Ellerinin başının arasına alıp o kızın nelerden hoşlandığını düşündün mü? Yapma be! Sen yapma bari aşkın ne olduğunu bilmiyorum deme, çünkü her gelene aşkım demesini biliyordun. Duydum kaç kez biliyorum bildiğini, bir kadın çiçektir. Su ister ama su ister diye haşlanmış sıcak suyu boşaltmayacaksı n dibine, buz gibi suyu da döküp üşütme yüreğini. Gözlerine bak dinle, konuş, derdini anlat ve derdini dinle. Belki sen bir şey hissetmiyorsun. Ya onu düşündün mü hiç? Sevda ateşten gömlektir. Elindekinin kıymetini bil, git sarıl sımsıkı sahipsiz bırakma, ellerinden resmini düşüremiyorsun fakat gidip de seni çok seviyorum diyemiyorsun. Gitme! Diyemiyorsun. Bir kez daha yazık sana. O gider sen bakar durursun ardından. Yok ya! Beni düşünüyordur, oda ağlıyordur diye avutursun kendini, hayatına birini çoktan aldığını ve sen bunları düşünürken yeni sevgilisinin güzel sözleri karşısında sarhoşluğunu gizleyemiyordur. Sen de gözlerini sağa sola çevirip kabul eden biri olsa belki de 10 kişiyi bir anda kandırdığını düşündüğün sevgililerin olsun istersin. Sen bu kadarsın işte, ama yalan tüm bunlar aklına gelir. Ama hangisine doğruyu söyleyeceksin. Vay be dersin, çünkü yalnız kaldığında düşündüğün kişidir sevgi, ismini andığında yüreğini coşturandır. Ama sen bunun farkına kaybettiğinde varacaksın. Sevgi göreceli bir kavram değildir, sen neyi görmek istiyorsan merakla cevabını bekliyorum. Hissettiğinle bazen huzurlu, mutlu olursun. Hayatından çıkarıp attıklarına bakılırsa, kaybetmeyi seven birisin ama, onun bir resmini atmaya kıyamazsın. Çünkü ondan kalan tek hazinedir. Sevda ateşten gömlektir. Üstüne alıp her hangi bir şeyi giyebilirsin. Belki simit de doymana yetecektir. Bir odun parçasıyla ısınabilirsin. Ama sevgi yoksulluğu yok mu? O eksik ise sen insan değilsin. Kırılmak nedir bilmezsin, üzülmek nedir yaşamadın hiç. Yolda yürürken karşıdan karşıya geçmek isteyen insana yardım ettin mi hiç. Ya da otobüste ayakta bekleyen hamile, yaşlı, özürlü birine yer verdin mi hayır! Kocaman hayır. Sen kendini uyuyor numarasıyla gizledin. Sen bu kafayla fazla yaşamazsın, bir ekmeği bölüş bakalım biriyle, gör bak yüreğine dolan huzur güneşiyle ısınırsın. Verdiği mutlulukla doyarsın, o sevgiyle susuzluğunu giderirsin. İnsan olduğunun farkına varırsın, senin annen baban oysa ne zorluklarda yetişmen için çabaladı, senin çocukların diyeceğim ama yok yok hayır sakın bir yanlışa girip de evleneyim deme, o çocukların sonunu düşünemiyorum. Bu yoklukta bu çaresiz tembel bir adamın yapabileceklerini biliyorum. Önce hayatını düzene koydun mu? Bak arkadaş! Sen diğer insanlar gibi yürüyebilen düşünen eli ayağı tutan bir insansın. Önce yapmak istediklerini çıkar. Hedef koy kendine, artılarını eksilerini bir yere not et, sonra o eksileri artıya çevirdikçe ilerleyebilirsin. Paradan yoksun böyle eli kolu bağlı oturup bir şeyler yaparım diye avunma. Mucizeler var ama böyle oturanlara gelmez. İyi düşün yoksulluk ateşten gömlektir. Dünya üç günlük değil mi? Hiç düşündün mü? Hiç farkında mısın? Geçmişinde ne ektin de biçmek istiyorsun. Hayat yalandır. Her şey gibi, bir yuvayı dağıtır. Cehennem kapılarını açar, kalbini öldürür. İnsanlığı yok eder, mutsuz olursun mutsuz edersin ve sen yine yalan söylemeye devam edersin. Böyle gelmiş böyle gidersin. Sen ateşten gömleksin, sen yalansın, umarım bir an evvel yok olup gidersin. Bu hastalığı içinden çıkarıp atacak gücün yok mu? Daha çok yalan yalan deyip her şeyi kendi lehine gelişmesine değil aleyhine dönmesi için çabalıyorsun. Yardım isteyebileceğ in kimseler yok. Karşına çıkanlara aynı senaryoyu yazıyor veriyorsun. Defalarca aynı filmler oynandı farkında bile değilsin. İş kurdun, sana sırt dönenleri sahiplendin. Aptallık mı ettin iyilik mi ettin bilmiyorsun. Korkuların kâbus oluyor vicdanının hesabını kesemiyorsun.
Yalnızlık ateşten gömlektir. Kalabalığa girdikçe yalnız kaldın. Hatalarının muhasebesini tutmadın, sormadın bile kendine, kendi kendine bile yalan söyledin. Sen bir dahisin, çünkü kendine de yalan söyleyen tek kişisin. Yalanlarınla avundun. Söz senettir sözünü halen gerçek sanıyorsun. Sonradan direneceğin sorunlarının önüne geçmesini öğrenemedin. Çok sözler verildi sana, hangisi tutuldu ve sana bunları yapanlara hizmet etmekten geri kalmadın. Sana söz verenlerin sözüne kanıp, sende mavi boncuk dağıtmaya devam ediyorsun. ‘’ görünen köye Kılavuz istemez’’ bu sözün ardın açıklama yapmama gerek yok. Sen bile bile kendini kullandırıyor, akbabalara yem olmak için belli ediyorsun kendini, akıllanman imkânsız. Arkandan gülenlerle savaşmıyorsun. Şöyle geriye bak bakalım nasıl gelip geçmiş, hangi gün ne yaptığını sayacak kadar az başarın var. Babanın yaşantısını göz önüne al, çok şeyi varken bile değerlendiremedi, yemedi içmedi. Şimdi yok yine istediklerinden yoksun. Ama ona akıl veren yönlendiren olmadı. Senin kafana vurup da akıl veren olmadı benim gibi. Sen şimdi bana çok kızıyorsun. Şöyle baş başa kaldığında kendinde olmasını istediğin şeyleri benden iyi biliyorsun, onları kendin için yap. Yalnız kalırsın, bırak teselliyi, selam vereni bulamazsın hayatın boyunca, yazık edersin kendine, geleceğine, hayallerine, ilerde olursa çocuklarına bırakabileceğin, dua alabileceğin bir şeyler bırak ki ölüp gittiğinde mezarında rahat yatasın. Bak bana, en azından sana söylediklerimi başarabilmiş biriyim. Aklıma başıma aldım. Düzelttim kendimi, bak dimdik ayaktayım dediğin günleri bir yana, gerçekten bunları gözlerimle görmek istiyorum. bir deniz kıyısına inersin. Tek sırdaşın o sanırsın. Anlatırsın, gözlerinden yaşlar akar. yine elde sıfır, buradan çıkıp gittiğinde yine birileri kafana vuracak, yine gelip burada ağlayacaksın. Yine yine yine, böyle devam edecek gidecek değil mi? Tabii umutsuzluk ateşten gömlektir. Bari buraya indiğinde eline bir ayna al, o an ki haline bir bakıver ne hallerde olduğunu gör. Ama bu sefer cidden ayaklarını denk al. Kaybedecek hiçbir şeyin yok. Akıllı ol mantıklı ol. Hayatına kaldığın yerden devam ederken vay be! Bu adam burada kendi kendine konuşa konuşa, bunları da başardı desin, ya da demesin hiç umurunda olmasın. Ben buraya gelip konuştukça kendimi sorguladıkça, bütün bu saydıklarımı anlatırsın kendine, ama hayat mucizelerle doludur. Keşke kendime anlattıklarımı birisi bana anlatsaydı. Şimdi çok farklı bir yerde olurdum. Ama işte kimsesizlik, açlık, umutsuzluk, yalnızlık, sevda, aşk ateşten gömlektir. Ben bu gömleği artık üzerimden çıkarıp atıyorum. Başka giymeye mecbur olan varsa bu saydıklarımı okusun. Artık benim üzerimde bu gömlek renk değiştirdi kirden. Giymek isteyen varsa öyle buyursun giysin….
Hiç kimseye yüreğin coşsun diye aşkım deme, gözlerin ışıldasın diye sevgilim deme, birini sevdiğin kadar hiç kimseyi sevme, giderse bile yalvar geri dönmesi için çabala, ama sen yapmıyorsun. Kaderim deyip kabul ediyorsun. Bak önceki hatalarına neler kaybettin ve nasıl kaybettin hiç düşündün mü? Ellerinin başının arasına alıp o kızın nelerden hoşlandığını düşündün mü? Yapma be! Sen yapma bari aşkın ne olduğunu bilmiyorum deme, çünkü her gelene aşkım demesini biliyordun. Duydum kaç kez biliyorum bildiğini, bir kadın çiçektir. Su ister ama su ister diye haşlanmış sıcak suyu boşaltmayacaksı n dibine, buz gibi suyu da döküp üşütme yüreğini. Gözlerine bak dinle, konuş, derdini anlat ve derdini dinle. Belki sen bir şey hissetmiyorsun. Ya onu düşündün mü hiç? Sevda ateşten gömlektir. Elindekinin kıymetini bil, git sarıl sımsıkı sahipsiz bırakma, ellerinden resmini düşüremiyorsun fakat gidip de seni çok seviyorum diyemiyorsun. Gitme! Diyemiyorsun. Bir kez daha yazık sana. O gider sen bakar durursun ardından. Yok ya! Beni düşünüyordur, oda ağlıyordur diye avutursun kendini, hayatına birini çoktan aldığını ve sen bunları düşünürken yeni sevgilisinin güzel sözleri karşısında sarhoşluğunu gizleyemiyordur. Sen de gözlerini sağa sola çevirip kabul eden biri olsa belki de 10 kişiyi bir anda kandırdığını düşündüğün sevgililerin olsun istersin. Sen bu kadarsın işte, ama yalan tüm bunlar aklına gelir. Ama hangisine doğruyu söyleyeceksin. Vay be dersin, çünkü yalnız kaldığında düşündüğün kişidir sevgi, ismini andığında yüreğini coşturandır. Ama sen bunun farkına kaybettiğinde varacaksın. Sevgi göreceli bir kavram değildir, sen neyi görmek istiyorsan merakla cevabını bekliyorum. Hissettiğinle bazen huzurlu, mutlu olursun. Hayatından çıkarıp attıklarına bakılırsa, kaybetmeyi seven birisin ama, onun bir resmini atmaya kıyamazsın. Çünkü ondan kalan tek hazinedir. Sevda ateşten gömlektir. Üstüne alıp her hangi bir şeyi giyebilirsin. Belki simit de doymana yetecektir. Bir odun parçasıyla ısınabilirsin. Ama sevgi yoksulluğu yok mu? O eksik ise sen insan değilsin. Kırılmak nedir bilmezsin, üzülmek nedir yaşamadın hiç. Yolda yürürken karşıdan karşıya geçmek isteyen insana yardım ettin mi hiç. Ya da otobüste ayakta bekleyen hamile, yaşlı, özürlü birine yer verdin mi hayır! Kocaman hayır. Sen kendini uyuyor numarasıyla gizledin. Sen bu kafayla fazla yaşamazsın, bir ekmeği bölüş bakalım biriyle, gör bak yüreğine dolan huzur güneşiyle ısınırsın. Verdiği mutlulukla doyarsın, o sevgiyle susuzluğunu giderirsin. İnsan olduğunun farkına varırsın, senin annen baban oysa ne zorluklarda yetişmen için çabaladı, senin çocukların diyeceğim ama yok yok hayır sakın bir yanlışa girip de evleneyim deme, o çocukların sonunu düşünemiyorum. Bu yoklukta bu çaresiz tembel bir adamın yapabileceklerini biliyorum. Önce hayatını düzene koydun mu? Bak arkadaş! Sen diğer insanlar gibi yürüyebilen düşünen eli ayağı tutan bir insansın. Önce yapmak istediklerini çıkar. Hedef koy kendine, artılarını eksilerini bir yere not et, sonra o eksileri artıya çevirdikçe ilerleyebilirsin. Paradan yoksun böyle eli kolu bağlı oturup bir şeyler yaparım diye avunma. Mucizeler var ama böyle oturanlara gelmez. İyi düşün yoksulluk ateşten gömlektir. Dünya üç günlük değil mi? Hiç düşündün mü? Hiç farkında mısın? Geçmişinde ne ektin de biçmek istiyorsun. Hayat yalandır. Her şey gibi, bir yuvayı dağıtır. Cehennem kapılarını açar, kalbini öldürür. İnsanlığı yok eder, mutsuz olursun mutsuz edersin ve sen yine yalan söylemeye devam edersin. Böyle gelmiş böyle gidersin. Sen ateşten gömleksin, sen yalansın, umarım bir an evvel yok olup gidersin. Bu hastalığı içinden çıkarıp atacak gücün yok mu? Daha çok yalan yalan deyip her şeyi kendi lehine gelişmesine değil aleyhine dönmesi için çabalıyorsun. Yardım isteyebileceğ in kimseler yok. Karşına çıkanlara aynı senaryoyu yazıyor veriyorsun. Defalarca aynı filmler oynandı farkında bile değilsin. İş kurdun, sana sırt dönenleri sahiplendin. Aptallık mı ettin iyilik mi ettin bilmiyorsun. Korkuların kâbus oluyor vicdanının hesabını kesemiyorsun.
Yalnızlık ateşten gömlektir. Kalabalığa girdikçe yalnız kaldın. Hatalarının muhasebesini tutmadın, sormadın bile kendine, kendi kendine bile yalan söyledin. Sen bir dahisin, çünkü kendine de yalan söyleyen tek kişisin. Yalanlarınla avundun. Söz senettir sözünü halen gerçek sanıyorsun. Sonradan direneceğin sorunlarının önüne geçmesini öğrenemedin. Çok sözler verildi sana, hangisi tutuldu ve sana bunları yapanlara hizmet etmekten geri kalmadın. Sana söz verenlerin sözüne kanıp, sende mavi boncuk dağıtmaya devam ediyorsun. ‘’ görünen köye Kılavuz istemez’’ bu sözün ardın açıklama yapmama gerek yok. Sen bile bile kendini kullandırıyor, akbabalara yem olmak için belli ediyorsun kendini, akıllanman imkânsız. Arkandan gülenlerle savaşmıyorsun. Şöyle geriye bak bakalım nasıl gelip geçmiş, hangi gün ne yaptığını sayacak kadar az başarın var. Babanın yaşantısını göz önüne al, çok şeyi varken bile değerlendiremedi, yemedi içmedi. Şimdi yok yine istediklerinden yoksun. Ama ona akıl veren yönlendiren olmadı. Senin kafana vurup da akıl veren olmadı benim gibi. Sen şimdi bana çok kızıyorsun. Şöyle baş başa kaldığında kendinde olmasını istediğin şeyleri benden iyi biliyorsun, onları kendin için yap. Yalnız kalırsın, bırak teselliyi, selam vereni bulamazsın hayatın boyunca, yazık edersin kendine, geleceğine, hayallerine, ilerde olursa çocuklarına bırakabileceğin, dua alabileceğin bir şeyler bırak ki ölüp gittiğinde mezarında rahat yatasın. Bak bana, en azından sana söylediklerimi başarabilmiş biriyim. Aklıma başıma aldım. Düzelttim kendimi, bak dimdik ayaktayım dediğin günleri bir yana, gerçekten bunları gözlerimle görmek istiyorum. bir deniz kıyısına inersin. Tek sırdaşın o sanırsın. Anlatırsın, gözlerinden yaşlar akar. yine elde sıfır, buradan çıkıp gittiğinde yine birileri kafana vuracak, yine gelip burada ağlayacaksın. Yine yine yine, böyle devam edecek gidecek değil mi? Tabii umutsuzluk ateşten gömlektir. Bari buraya indiğinde eline bir ayna al, o an ki haline bir bakıver ne hallerde olduğunu gör. Ama bu sefer cidden ayaklarını denk al. Kaybedecek hiçbir şeyin yok. Akıllı ol mantıklı ol. Hayatına kaldığın yerden devam ederken vay be! Bu adam burada kendi kendine konuşa konuşa, bunları da başardı desin, ya da demesin hiç umurunda olmasın. Ben buraya gelip konuştukça kendimi sorguladıkça, bütün bu saydıklarımı anlatırsın kendine, ama hayat mucizelerle doludur. Keşke kendime anlattıklarımı birisi bana anlatsaydı. Şimdi çok farklı bir yerde olurdum. Ama işte kimsesizlik, açlık, umutsuzluk, yalnızlık, sevda, aşk ateşten gömlektir. Ben bu gömleği artık üzerimden çıkarıp atıyorum. Başka giymeye mecbur olan varsa bu saydıklarımı okusun. Artık benim üzerimde bu gömlek renk değiştirdi kirden. Giymek isteyen varsa öyle buyursun giysin….