M
minisimmm
Ziyaretçi
- Konu Sahibi minisimmm
- #1
[COLOR="Magenta"insanda bir miktar kıskançlık olması doğal. Aşırısı ise paranoyik bozukluğa yol açıyor.
Bolu İzzet Baysal Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Psikiyatristi Dr. Haluk Gülmez, ihanete uğrama, aldatılma korkusuyla yaşayan kıskanç eşlerin, mutsuz bir hayat yaşadıkları gibi, birlikte yaşadıkları kişilere de dünyayı zehir ettiklerini, bu kişilerin cinayete ve intihara yatkın olduklarını söyledi. İnsanda bir miktar kıskançlık olmasının son derece doğal olduğunu belirten Dr. Gülmez, ''Aşırı olmayan kıskançlıklar gayet doğaldır.'' diye belirtiyor.
Ancak tamamen mantık dışı aşırı kıskanmalar da, insanlar da paranoyik bozukluk oluşumuna yol açıyor.
Tedavisi zor Hastalık boyutuna gelmiş kıskançlık hastalığının tedavisinin son derece zor olduğunun söyleyen Dr. Gülmez, "Sürekli olarak ihanete uğrama, aldatılma korkusuyla yaşayan kıskanç eşler, mutsuz bir hayat yaşadıkları gibi, birlikte yaşadıkları kişilere de dünyayı zehir ederler. Kendine göre kanıtlar bulan, sürekli olarak kendi kendine sorular sorup eşini takip altına alan kıskanç kişiler, intihara ya da cinayete bile teşebbüs edebilirler" diye konuştu.
Hekime karşı bile kuşkulu Hastalık durumuna gelmiş kıskançlık durumlarının kişilik ve paranoyak bozukluklara yol açtığını açıklayan Dr. Gülmez, aşırı kıskançlık hastalığının uzun süre psikiyatrik tedavi gerektiren zor bir hastalık olduğunu söyledi.
Dr. Gülmez, "Hekime karşı bile kuşkucu davranış sergileyen bu kişiler, kıskandıkları kişi veya kişilere karşı kırıcı, yıkıcı ve saldırgan olurlar. Eşleri ve çocuklarıyla olan iletişimleri kopan, işinde de üretken olmayan bu kişiler psikiyatrik destek almadıkları sürece son derece mutsuz ve huzursuz bir yaşam sürdürürler." diye belirtti.
Medical Park Fatih Hastanesi’nden Uzman Psikolog Sinem Demir ise; kıskançlığın baş edilmesi en zor duygulardan biri olduğunu söyledi. Kıskançlığın; imrenme ve gıpta etmeyle başlayıp, haset duymaya kadar gidebildiğine dikkat çeken Demir, ‘kıskançlığın esiri’ olmamanız için şu önerilerde bulundu:
* İmrenmek, kendini bir diğeriyle kıyaslamak ve onun yerinde olmak istemektir. Birinin mutluluğuna imreniyorsanız, ‘keşke ben de öyle mutlu olsam’ dersiniz, ama o kişi için kötü hisler beslemezsiniz.
* Kıskançlıkta ise ‘ah keşke’ demenin bir adım ötesine geçer, o kişiyle gerçekten bir sorununuz olmasa bile, varmış gibi davranırsınız. İyi ihtimalle onu görmezden gelirsiniz, kötü ihtimalle o kişiyle ufak tefek hayali sorunlar çıkarırsınız.
[B][I][COLOR="Blue"]HASET YUVA BİLE YIKAR!..[/COLOR]
* Haset ise bu duyguların en ağırıdır! Yerinde olmak isteğiniz kişinin sahip olduklarını kaybetmesini ister ve bunun için harekete geçersiniz. Kıskançlıktaki ufak tefek sorun çıkarmaların düzeyi artar. Hedef, o kişinin mutluluğunu yıkmaktır. Mutluluk sebebi evlilik ise eşiyle ilişkisini, sosyal hayat ise arkadaşları ile ilişkisini bozmaya çabalar. Bozma araçları; dedikodu, iftira-yalan olabilir. En uç nokta ise fiziksel zarar vermektir.
Herkes imrenebilir, pek çok insan kıskanır, daha az insan haset duyar! İmrenmek olağan bir duygudur ve birçok insan tarafından hissedilebilir. Ancak bir ‘izleyici’ konumunda, sürekli diğerlerinin mutluluklarını gözlemek, bir yaşam tarzı haline gelebilir. Özellikle duygusal yoksunluklar yaşadığına ve diğerleri kadar ‘şanslı’ olmadığına inanan biri bunu yapabilir.
EVLİLER TERAPİSTE
Duygusal yoksunluklar da herkesin hayatında zaman zaman gözlenir. Bir yoksunluğun (kayıp, ayrılık gibi...) yasını tutmak ya da üzülmek için kendimize bir süre izin vermek sağlıklı olabilir. Ama uzun sürmüş ise bu yoksunluğu ‘yeni var’lara dönüştürmek için harekete geçmekte fayda var!
İşte bu noktada izlediğimiz filmler ve diziler de bir bakıma ‘diğerinin mutluluğuna, fiziksel/maddi gücüne imrenme’ hissimizi telafi eder. Bir yere kadar bu sağlıklıdır, telafi etmek iyi gelir. Ama tabii ki aşırıya kaçmayarak ve kendinizi ‘yaşamayan’ sadece ‘izleyen’ biri konumuna sokmamalısınız. En sağlıklısı ise hobiler edinmek, dans edip, resim yapmak gibi sosyal aktivitelerle sizi esir alan kıskançlığı dizginlemek.
Hasetin hedefi olduysanız ve bu yaşamınızı doğrudan etkileyen bir duruma geldiyse, eğer evliliğinizi etkileyen bir durum varsa evlilik terapisi önerilebilir. Eğer yaşanılan bölgede psikolog veya psikiyatr yoksa, o bölgede hatırı sayılır kişilerden (doktor, öğretmen, hemşire) destek ve önerilerde bulunması istenebilir.
[/COLOR][/I][/B]
Bolu İzzet Baysal Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Psikiyatristi Dr. Haluk Gülmez, ihanete uğrama, aldatılma korkusuyla yaşayan kıskanç eşlerin, mutsuz bir hayat yaşadıkları gibi, birlikte yaşadıkları kişilere de dünyayı zehir ettiklerini, bu kişilerin cinayete ve intihara yatkın olduklarını söyledi. İnsanda bir miktar kıskançlık olmasının son derece doğal olduğunu belirten Dr. Gülmez, ''Aşırı olmayan kıskançlıklar gayet doğaldır.'' diye belirtiyor.
Ancak tamamen mantık dışı aşırı kıskanmalar da, insanlar da paranoyik bozukluk oluşumuna yol açıyor.
Tedavisi zor Hastalık boyutuna gelmiş kıskançlık hastalığının tedavisinin son derece zor olduğunun söyleyen Dr. Gülmez, "Sürekli olarak ihanete uğrama, aldatılma korkusuyla yaşayan kıskanç eşler, mutsuz bir hayat yaşadıkları gibi, birlikte yaşadıkları kişilere de dünyayı zehir ederler. Kendine göre kanıtlar bulan, sürekli olarak kendi kendine sorular sorup eşini takip altına alan kıskanç kişiler, intihara ya da cinayete bile teşebbüs edebilirler" diye konuştu.
Hekime karşı bile kuşkulu Hastalık durumuna gelmiş kıskançlık durumlarının kişilik ve paranoyak bozukluklara yol açtığını açıklayan Dr. Gülmez, aşırı kıskançlık hastalığının uzun süre psikiyatrik tedavi gerektiren zor bir hastalık olduğunu söyledi.
Dr. Gülmez, "Hekime karşı bile kuşkucu davranış sergileyen bu kişiler, kıskandıkları kişi veya kişilere karşı kırıcı, yıkıcı ve saldırgan olurlar. Eşleri ve çocuklarıyla olan iletişimleri kopan, işinde de üretken olmayan bu kişiler psikiyatrik destek almadıkları sürece son derece mutsuz ve huzursuz bir yaşam sürdürürler." diye belirtti.
Medical Park Fatih Hastanesi’nden Uzman Psikolog Sinem Demir ise; kıskançlığın baş edilmesi en zor duygulardan biri olduğunu söyledi. Kıskançlığın; imrenme ve gıpta etmeyle başlayıp, haset duymaya kadar gidebildiğine dikkat çeken Demir, ‘kıskançlığın esiri’ olmamanız için şu önerilerde bulundu:
* İmrenmek, kendini bir diğeriyle kıyaslamak ve onun yerinde olmak istemektir. Birinin mutluluğuna imreniyorsanız, ‘keşke ben de öyle mutlu olsam’ dersiniz, ama o kişi için kötü hisler beslemezsiniz.
* Kıskançlıkta ise ‘ah keşke’ demenin bir adım ötesine geçer, o kişiyle gerçekten bir sorununuz olmasa bile, varmış gibi davranırsınız. İyi ihtimalle onu görmezden gelirsiniz, kötü ihtimalle o kişiyle ufak tefek hayali sorunlar çıkarırsınız.
[B][I][COLOR="Blue"]HASET YUVA BİLE YIKAR!..[/COLOR]
* Haset ise bu duyguların en ağırıdır! Yerinde olmak isteğiniz kişinin sahip olduklarını kaybetmesini ister ve bunun için harekete geçersiniz. Kıskançlıktaki ufak tefek sorun çıkarmaların düzeyi artar. Hedef, o kişinin mutluluğunu yıkmaktır. Mutluluk sebebi evlilik ise eşiyle ilişkisini, sosyal hayat ise arkadaşları ile ilişkisini bozmaya çabalar. Bozma araçları; dedikodu, iftira-yalan olabilir. En uç nokta ise fiziksel zarar vermektir.
Herkes imrenebilir, pek çok insan kıskanır, daha az insan haset duyar! İmrenmek olağan bir duygudur ve birçok insan tarafından hissedilebilir. Ancak bir ‘izleyici’ konumunda, sürekli diğerlerinin mutluluklarını gözlemek, bir yaşam tarzı haline gelebilir. Özellikle duygusal yoksunluklar yaşadığına ve diğerleri kadar ‘şanslı’ olmadığına inanan biri bunu yapabilir.
EVLİLER TERAPİSTE
Duygusal yoksunluklar da herkesin hayatında zaman zaman gözlenir. Bir yoksunluğun (kayıp, ayrılık gibi...) yasını tutmak ya da üzülmek için kendimize bir süre izin vermek sağlıklı olabilir. Ama uzun sürmüş ise bu yoksunluğu ‘yeni var’lara dönüştürmek için harekete geçmekte fayda var!
İşte bu noktada izlediğimiz filmler ve diziler de bir bakıma ‘diğerinin mutluluğuna, fiziksel/maddi gücüne imrenme’ hissimizi telafi eder. Bir yere kadar bu sağlıklıdır, telafi etmek iyi gelir. Ama tabii ki aşırıya kaçmayarak ve kendinizi ‘yaşamayan’ sadece ‘izleyen’ biri konumuna sokmamalısınız. En sağlıklısı ise hobiler edinmek, dans edip, resim yapmak gibi sosyal aktivitelerle sizi esir alan kıskançlığı dizginlemek.
Hasetin hedefi olduysanız ve bu yaşamınızı doğrudan etkileyen bir duruma geldiyse, eğer evliliğinizi etkileyen bir durum varsa evlilik terapisi önerilebilir. Eğer yaşanılan bölgede psikolog veya psikiyatr yoksa, o bölgede hatırı sayılır kişilerden (doktor, öğretmen, hemşire) destek ve önerilerde bulunması istenebilir.
[/COLOR][/I][/B]