Konuyu sadece yaptığım bir tefekkürü ve Rabbimizin güzelliğini sizlerle paylaşmak için açtım.
Bu ayetin meali şu şekilde:
"Bir de Rabbin, Âdemoğullarından, bellerindeki zürriyetlerini alıp da onları kendi nefislerine şahit tutarak: Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" dediği vakit, "pekâlâ Rabbimizsin, şahidiz" dediler. (Bunu) kıyamet günü "Bizim bundan haberimiz yoktu." demeyesiniz diye (yapmıştık)."
Okurken Rabbimizin Elestte bize sorduğu sorunun naifliği kalbime dokundu. O gün bizlere aslında öyle şevkatle, sevgiyle sorulmuş ki bu soru. Bugün biz bu soru kalıbını ne zaman kullanıyoruz? Zaten cevabını bildiğimiz sorular için değil mi? Rabbimiz tabiki biliyordu ne cevap vereceğimizi ama yine de sordu nefslerimizi şahit tutmak için. Ama sorunun soruluşu, kullanılan kalıp öyle naif ki. Mesela nazımız geçen, çok sevdiğimiz kişilere demez miyiz? " Ben senin dostun değil miyim?" " Ben senin canın değil miyim?"Aslında cevabını biliyoruzdur ama bir tasdik bekleriz. Soruyu sorarken de içimizde sevgi ve şevkat vardır. Ben senin dostun değil miyim? Neden böyle yapıyorsun? diye de devam edebiliriz. Bir sitemdir ama sevgi dolu.
Rabbimiz bize " Ben sizin Rabbinizim" de diyebilirdi veya " Sizin Rabbiniz kim" diye sorabilirdi başka isimlerini vurgulamak için ama burada seçilen kelime ve dilbilgisi yapısı bile Rabbimizin naifliğini, sevgi dolu oluşunu göstermiyor mu?
Bizleri cehennemde yakmaya hevesli bir Allah düşüncesi ile büyütüp, Allahın merhametini es geçenler sadece şu sorudaki inceliği ve zerafeti görebilseydi keşke.