- 20 Haziran 2012
- 2.010
- 32
ENGLISH 4- UNIT 7
RELATIVE CLAUSES ( SIFAT CÜMLECİKLERİ)
Bu cümleler iki ve daha fazla cümleyi birbirine bağlar.)
Who (Kim) : İnsanlarla (person)
Whom (kimi/kime/kimden): Farklı öznelerle (different sub.)
Whose (Kimin): Kişilik-iyelik zamirleriyle ( perso. Pron.)
When (Ne zaman) : Zaman (time)
Why (Neden): Sebep-Nedenler (Reason)
That/Which : Şeyler, HAYVANLAR (THİNGS, ANİMALS)
Örnek cümleler
Who (Person: İnsan/ Kişi)
- She is the girl. She lives in N.Y. (O BİR KIZ. O N.YDE YAŞAR.)
She is the girl who lives in New York (O New Yorkda yaşayan bir kızdır.)
- They are my students. They want to learn English. (Onlar benim öğrencilerim. Onlar
İngilizce öğrenmek istiyor.)
Thet are my students who want to learn english.(Onlar benim İngilizce öğrenmek isteyen
öğrencilerim.)
- My teacher has been living here. She is very modern(Öğretmenim burada yaşıyor. O çok
modern.)
My teacher who is very modern has been living here. ( Benim modern olan öğretmenim
burada yaşamaktadır.)
P.S: Who özneden sonra geldi, çünkü biz hereı değil, öğretmeni belirtiyoruz. Eğer hereı
belirtseydik o zaman which/that kullanırdık.
Whom (different subject: Farklı bir özne) [Fiile Göre]
- This is my neighbour. I like her a lot. (Bu benim komşum. Onu çok severim.)
This is my neighbour whom I like a lot. (Bu benim çok sevdiğim komşumdur.)
- She is our new headmaster. We have just met her. (O bizim yeni müdürümüz. Onunla yeni
tanıştık.)
She is our new headmaster whom we have just met. (Yeni tanıştığımız bizim yeni
müdürümüz.)
P.S: Dikkat edilirse bir cümle de iki farklı özneden bahsedecek isek whom kullanırız. Aslında who
kullanabiliriz ama en doğrusu-ve sınavlarda sorduklarında- whom cevabı en doğrusu olacaktır. Bir
fark daha var. Bu tarz whom cümleleri kurarken iki cümleyi birleştirdiğimizde kullandığımız whom
sıfatını eklemeyebiliriz de ama bu sadece whom için geçerlidir, diğerleri için geçerli değildir.
Ayça MUTLUCAN
http://aofburosu.blogspot.com
Whose (Possessive pronoun: Kişilik, iyelik zamirleriyle[my, her, his vs.)
- She is my teacher. Her car is yellow. (O benim öğretmenim. Onun arabası sarı.)
She is my teacher whose car is yellow. (Arabası sarı olan benim öğretmenim.)
- These are my parents whose house is in Ereğli. (Ereğlide evleri olan benim annem babam.)
P.S: Sınavda, boşluktan sonra isim varsa oraya muhakkak whose gelir. Çünkü muhakkak benim,
onun gibi bir şey gelecektir.( . Car is yellowda car isimdir ve doğal olarak whose geliyor.)
Where (Place: Yer)
- This is the city. I like it a lot.
This is the city where I like a lot. (Benim sevdiğim şehir.)
- This is my school. I finished my primary eduction.
This my school where finished my primary eduction. (İlkokulu bitirdiğim okul burası.)
P.S: Cümlelerde de gördüğünüz gibi eğer belirttiğiniz şey bir yer-mekan ise o zaman where
kullanılır. Ayrıca burada belirtmeliyim ki bu sıfat dahil tüm sıfat cümlecikleri kurulurken dikkat
ettiyseniz ikinci cümlede ki özneler sıfat cümleciklerine eklenmiyor. Bunun nedeni zaten iki cümlenin
birleştirilmiş ve cümleyi kurarken ikinci kez aynı özneyi belirtmenin manasının olmaması.
When (Time: Zaman)
- March is the month. I was born in that month.
March is the month when I was born. (Benim doğduğum ay Mart ayı.)
- 5 oclock is the time. I met him at the time.
5 oclock is the time when ı met him. (Onunla tanıştığım zaman saat 5)
- This is the year when my father come to İstanbul. (Babamın İstanbula geldiği yıl.)
P.S: Herhangi bir zamanı belirttiğimizde kullanacağımız sıfat when olacak. Bu bir tarih olur, saat
olur Sıfat cümleciklerinde kullandığınız zaman dilimi tamamen sizin neyden ve ne zamandan
bahsettiğinize göre değişir, sabit değildir.
Why (reason: Neden/sebep)
- This is the reason why I love you. (Seni sevmemin nedeni bu.)
P.S.: Bir cümlede neden/sebep belirtiyorsanız why kullanılır. Aslında işin en güzel ipucu reason
gördüğünüz yere why ekleyin.
How (+to V1 )
- I dont know how to use this iron. (Ütüyü nasıl kullanacağımı bilmiyorum.)
P.S: Görüldüğü üzere nasıl ile ilgili bir cümle kurarken how yanında to ve fiilin 1.hali kullanılır.
Ayça MUTLUCAN
http://aofburosu.blogspot.com
Which/that (things/animals)
- The table is very sensetive. The table has very thin legs.
The table is very sensetive which/that has very thin legs. (İnce bacakları olan masa çok
hassas.)
- I want to sit on the table. The table is at corner.
I want to sit on the table which/that is at the corner. (Köşedeki masaya oturmak istiyorum.)
- The cat which/that my sister likes much is my friends cat. (Ablamın sevdiği kedi arkadaşımın
kendisi.)
- The dimond which/that we are looking for is very valuable. (Aradığımız elmas çok
değerlidir.)
P.S: Which/that görüldüğü gibi şeyler veya hayvanlar betimlenirken kullanılır. Cümleyi kurarken
which ya da that kullanabilirsiniz, ikisi de aynı manayı verecektir. Ama ikisi aynı anda elbette
kullanılmaz, örnekler sadece ikisini de kullanabileceğinizi göstermek için bu şekilde verilmiştir.
Unutmayın sıfat cümlecikleri kurulurken dikkat etmeniz gereken nokta, cümlede neyi
betimlediğinizdir; bir özne, bir nesne, bir yer, bir zaman . Buna karar verdikten sonra cümlenizi
rahat kurarsınız.
PHRASAL VERBS (İki sözcüklü fiiler)
Zarf (adverbial partical) ya da edat (preposition) ile birlikte kullanılır.
İngilizcede en çok kullanılan iki sözcüklü fiiler (phrasal verbs)
Account for (Açıklamak, hesabını vermek)
Can you account for why our team lost? (Takımımızın neden kaybettiğini açıklayabilir misin?)
Act for (birinin yerine bakmak, temsil etmek)
As the manager is ill, I am asking Tom to act for him. (Müdür hasta olduğu için Tomdan
onun yerine bakmasını isteyeceğim. )
Agree on (üzerinde anlaşmaya varmak, karar vermek)
Weve agreed on Italy for our holiday next month. (Önümüzdeki ay yapacağımız tatili
İtalyada yapmaya karar verdik.)
Allow for (Göz önüne almak, hesaba katmak)
We have to allow fort he childs age. (Çocuğun yaşını göz önüne almak zorundayız.)
Ask for (istemek)
The bus driver are asking for another increase in pay(Otobüs şoförleri ücretlerine bir zam
daha istiyorlar.)
Back up (desteklemek)
We need further facts to back up our statements. (Söylediklerimizi destekleyecek daha fazla
gerçeğe ihtiyacımız var.)
AÖF KİTABI
Grow up (büyümek(yaşça))
Steve and Anna grew up in the same town. (steve ve anna aynı şehirde büyüdüler.)
Get along (geçinmek [iyi], uyuşmak)
They got along well . (Onlar iyi geçindiler )
Go out (çıkmak[ilişki anlamında], dışarı çıkmak)
and started going out together. ( ve çıkmaya başladılar.)
Go away (gitmek)
Anna went away to college. (Anna üniversiteye gitti.)
Fly back (geri uçmak [helikopter, uçak..vb.])
Anna flew back home once a month. (Anna ayda bir kez eve geri geldi/uçtu.)
Work out (çözmek, halletmek, istenilen sonucu vermek)
Things didnt work out, (İşler yolunda gitmedi )
Break up (ayrılmak)
, so they decided to break up.( , Bu yüzden/nedenle/böylece ayrılmaya karar verdiler.)
Go back (geri gitmek, geri dönmek)
You should never go back to someone you have broken up with. (Ayrıldığın birine asla geri
dönmemelisin.)
Settle down (yerleşmek, oturmak(aynı evde))
1) Its good to date a lot of different people before you settle down with e person. (Biriyle
yaşamadan önce birçok farklı kişiyle çıkmak/buluşmak iyi.)
2) Ayça and Ewan decided to settle down in Antalya. (Ayça ve Ewan Antalyada oturmaya
karar verdiler. )
Sign up (kaydolmak, yazılmak)
İf you want to meet someone, its good idea to sign up for a class. (Eğer yeni birileri ile
tanışmak istiyorsan, bir sınıfa yazılmak iyi bir fikir.)
Notice (dikkat, uyarı, bilgi)!!!!!!!!!!!!!!
1- Steve and Anna got along well.
Steve got along with Anna (Steve Anna ile iyi geçiniyordu.)
2- Steve and Anna went out together.
Anna went out with Steve (Anna Steve ile dışarı çıktı.)
P.S: NOTICE kısmında cümleyi iki şekilde nasıl kurabileceğinizi gösterdik. İki örnek cümlede de
gördüğünüz üzere cümleleri 1. Ve 2. Şekillerde ki gibi kurabilirsiniz.
CONVERSATION STRATAGY (Konuşma Taktikleri)
- I guess : Sanırım - I think: Bence
- Probably: Muhtemelen -Maybe: Belki
- Kind of/Sort of: Teklifsiz dilde sort of ve kind of ifadeleri, biraz, eh işte, onun gibi bir şey,
sayılır, yani anlamlarında kullanılır.
- A little: Biraz -a (little) bit: Bir nebze, biraz daha
- Just: Sadece, az önce -in a way: Bir bakıma, bir şekilde
Hes probably just tired: O muhtemelen sadece yoruldu.
I guess hes kind of disorganized: Sanırım o biraz düzensiz.
I think she is not happy: Sanırım o mutlu değil.
Ayça MUTLUCAN
http://aofburosu.blogspot.com
Thats true. I guess hes sort of stressed out: Doğru. Sanırım o gergin sayılır, biraz gergin.
Maybe shes just shy: Belki sadece utangaçtır.
Yeah. I guess making friends is hard in a way: Evet. Sanırım arkadaş yapmak bir şekilde zor.
Actually, the woman is a bit more friendly: Aslında, kadın biraz daha fazla arkadaş canlısı.
THOUGH: Zıt bir fikir söylediğinizde kullanırsınız.
- I spend most of my time at work. (İşimde çok fazla zaman harcadım.)
You shouldnt spend much time on work, though. (İşinde çok fazla zaman harcamamalıydın,
gerçi vs.)
Both- Neither
1- * I love science fiction.
- Really? We are both fan of science fiction.
Kurgu filmlerini seviyorum. Gerçekten mi? İkimizde kurgu film hayranıyız.
P.S: BOTH her ikisi anlamında kullanılır ama sadece olumlu cümlelerde. Both of us, both of you..vs.
- Both of us like going to move (Her ikimiz de filme gitmeyi seviyoruz.)
2- Neither of them are not good at Math. (Her ikisi de matematikte iyi değil.)
P.S: NEITHER aynı both gibi her ikisi anlamında kullanılır ama olumsuz bir cümlede. Örnekte
gördüğünüz gibi are not good diyerek iyi olmadıkları belirtilmiş ve böylece olumsuz bir cümle
kurulmuştur. Bu yüzden de neither kullanılmıştır. Eğer olumlu bir cümle olsa idi o zaman Both of
them are good at math olurdu.
ENGLISH 4- UNIT 8
Durumlar ve olaylarla ilgili dilekler ve hayaller(Wishes and imaginary situations or events).
Wishes fort he present of future(Günümüz ve gelecekle ilgili dilekler):
Wish + past form of verb ( V2)
I wish I had more free time (Keşke daha fazla boş zamanım olsaydı.).
I wish I werent so busy with my work( İşimde çok fazla meşgul olmamayı isterdim.).
We wish we could afford to move (Taşınmaya gücümüzün yetmesini isterdik. )
She wishes she didint live so far away (Çok uzakta yaşamamayı dilerdi.)
- P.S: WISH, olmasını dilediğimiz durumlarla ilgili cümle kurmak istediğimizde kullandığımız bir
fiildir. Olmasını istediğiniz ama şu an olmamış olan isteklerinizi, arzularınızı wish ile dile
getirirsiniz. Cümle kurarken, gördüğünüz gibi wish ve fiilin 2ci halini yani geçmiş zaman fiilini
kullanırız.
Imaginary situations or events in the present of future(Günümüz ve gelecekle ilgili hayaller):
If + past time of verb (V2) would (could) + verb
If I had more free time, Id / I would go kayaking( Eğer daha fazla boş zamanım olsaydı, tekne
kayağına giderdim).
If I were less busy, I could go away on the weekends (Eğer az meşgul olsaydım, haftasonları dışarı
çıkardım.)
If we could afford to move, we wouldnt live in this tiny place( Eğer taşınacak gücümüz olsaydı, bu
küçük yerde yaşamazdık. ).
If she lived closer, shed / she would be able to help out (Eğer daha yakında yaşasaydı, Onun yardım
etmesi mümkün olurdu. )
- P.S: Şartlı cümle kuruyoruz. ıf şartlı cümledir. Eğer .. saydı şeklinde bir manası vardır.
Would ise birçok manada kullanılsa da burada olmasını hayal ettiğiniz şeyleri belirtmek için
kullanırız. WISHden farklı olarak daha çok hayal edilen ama olma olasılığı çok düşük olan
şeyleri belirtmekte de kullanılırız. Çok param olsaydı, şunu bunu alırdım. Gibi bir cümle.
Would dışında couldda kullanılabilir. İkisi de aynı manayı verecektir.
+ I wish I had more money. If I earned more, I could have my own apartment, and I wouldnt have to
live with my parents. (Keşke daha fazla param olsaydı. Eğer daha fazla para kazansaydım, kendi
apartmanım olurdu ve ailemle birlikte yaşamazdım.)
Durumlar ve olaylarla ilgili hayaller hakkında soru sorma(Asking about imaginary situations or
events).
- What would you do if you broke a friends camera? (Eğer arkadaşının kamerasını kırarsan ne
yaparsın? )
I would apologize for breaking it (Kırdığım için af dilerim).
I d pay for the repairs (Tamir parasını öderim.)
I wouldnt say anything about it (Hakkında hiçbir şey söylemem.)
- Would you pay for a new one? (Yeni bir tanesi için ödeme yapar mısın? )
Yes, I would. (Evet, yaparım.)
No, I wouldnt (Hayır, ödemem.)
Remind me about it (Bu konuyu bana hatırlat).
Wheres Aysel? I hope she didint forget about our party. (Aysel nerede? Umarım
partimizi unutmadı.)
I know. Lets call her and remind her about it( Biliyorum. Hadi onu arayalım ve bunu
hatırlatalım.)
Ask for: İstemek
Borrow from: Ödün almak
Lend to: Ödünç
ENGLISH 4- UNIT 9
Bu ünitede soru sorma şekillerini göstereceğiz. Özellikle de soru içinde soru veya cümleler
için sorumsuz cümleler gibi cümleler. Sorun nedir biliyor musun? ya da Sorun nedir
bilmiyorum. Gibi cümle ve soru kurmalar.
Direct Questions: Doğrudan sorular
What is the problem? Sorun nedir?
Which site did you use? Hangi siteyi kullandın?
What should we do? Ne yapmalıyız?
Why is it doing that? Bunu niye yapıyor?
Is the battery charged? Pil şarj edildi mi?
Questions within questions: Sorular içinde sorular
Do you know what the problem is? Sorun nedir biliyor musun?
Can you remember which site you used? Hangi siteyi kullandığını hatırlayabiliyor musun?
Do you know what we should do? Ne yapmamız gerektiğini biliyor musun?
Do you have any idea why its doing that? Bunu niye yapıyor herhangi bir fikrin var mı?
Do you know if* the battery is charged? Pil şarj edilip edilmediğini biliyor musun?
Questions within statements: İfadeler içinde sorular
I dont know what the problem is. Sorun nedir bilmiyorum.
I have no idea which site I used. Hangi siteyi kullandığım hakkında hiçbir fikrim yok.
I know what we should do. Ne yapmamız gerektiğini biliyorum.
I have no idea why its doing that. Bunu niye yaptığı konusunda hiçbir fikrim yok.
I wonder if* battery is charged. Pilin şarj olup olmadığını merak ediyorum.
NOTICE!
What is the problem? Do you know what problem is?
Use if for yes-no questions. (evet-hayır soruları için if kullanın.)
Separable phrasal verbs; how to, where to, what to
Bu bölümde ayrılabilir pharasal fiilleri göreceğiz.
Separable(ayrılabilir) pharasal verbs with objeckts(nesneler)
HOW DO YOU turn on the DVD players? / turn the DVD player on?/ turn it on(NOT turn on it?) ?
EXAMPLES(Örnekler): Plug in(prize/fişini takmak), Turn on (açmak), Turn off(kapatmak), Turn
up(sesini açmak/yükseltmek), turn down(sesini azaltmak/kısmak), Hook it up(bağlamak), Pick it
up(toplamak), Put it down(Yere bırakmak/indirmek), Print it out(Çıktı almak[yazıcıdan), Put them on
(Onları takmak), Take them off(Onları çıkartmak), Throw it away(çöpe atmak), Take it
apart(Parçalarına ayırmak), Look it up(sözlükte vs. aramak),.
Question Word(Soru kelimesi) + to + verb (fiil)
Let me show you what to do. (İzin ver ne yapacağını göstereyim.)
Can you Show me how to turn it on? (Bana nasıl açılacağını gösterebilir misin?)
Do you know where to plug it in? (Bunun nereye fişe takılacağını biliyor musun?)
P.S: Görüldüğü üzere phrasal verbs yani ikili fiillerin kullanım şeklini gördük ki 7.ünitede de bu
konulara biraz değinmiştik. İlkinde doğrudan nesneler ile ayrılabilir ikili fiilleri kullandık ki ilk olarak
how, what, where gibi soru kalıpları ile başlamakta ve sonrasında phrasal verbs kullanılmakta;en
sonuna da nesneler getirilmekte. İkincisinde ise pharasal verbs soru kalıbı ile birlikte kullanıdı.
where/how,what dan sonra gelen to ve en sona gelen bir pharasal verb görüyoruz. Formül en
başta gösterilmekte zaten. Kafanıza iyice yerleşmesi açısında kitabınızdaki alıştırmaları yapmanız
yerinde olacaktır.
I KNOW WHAT YOU MEAN, BUT . (Ne demek istediğini biliyorum, ama )
Jacob: Are you on the internet again? (Gene internette misin? )
Greg: Yeah. Im in a great chat room. Its cool way to meet people.(Evet. Büyük bir sohbet
odasındayım. Bu, insanlarla tanışmak için harika bir yol.)
Jacob: I dont know. You dont really know who youre talking to. I mean, its not like to someone in
person. You know? (Bilmiyorum. Gerçekte kiminle konuştuğunu bilmiyorsun. Demek istediğim,
gerçek bir kişi gibi değil. Biliyorsun?)
Greg: Thats true. You can stiil talk about interesting stuff, though. You know what ı mean? (Doğru.
Yine de hala ilginç şeyler hakkında konuşabilirsin, gerçi. Ne demek istediğimi biliyorsun?)
Jacob: Well, Im not sure. Dont you think its more fun to talk to people, you know, face to face?
(Şey, emin değilim. İnsanlarla konuşmanın daha eğlenceli olduğunu düşünmüyor musun? Biliyorsun,
yüz yüze?)
Greg: I know what you mean, but its not so easy to find people with the same interests. (Ne demek
istediğini biliyorum ama aynı/benzer ilgi alanına sahip insanları bulmak kolay değil.)
Jacob: Well, maybe.On the other hand, if you spent less time in chat rooms, you might find there are
some interesting people around here. You know what Im saying? (Şey, belki. Diğer taraftan, eğer
sohbet odalarında daha az zaman harcar isen, etrafında ilginç insanlar bulabilirsin. Ne söylemeye
çalıştığımı biliyor musun? )
VİZE ÜNİTE SONU
Pay for: ödemek
Think about: hakkında düşünmek
Worry about: endişe etmek
Talk to: konuşmak
Buy for: satın almak
You might want it: Bunu isteyebilirsin.
RELATIVE CLAUSES ( SIFAT CÜMLECİKLERİ)
Bu cümleler iki ve daha fazla cümleyi birbirine bağlar.)
Who (Kim) : İnsanlarla (person)
Whom (kimi/kime/kimden): Farklı öznelerle (different sub.)
Whose (Kimin): Kişilik-iyelik zamirleriyle ( perso. Pron.)
When (Ne zaman) : Zaman (time)
Why (Neden): Sebep-Nedenler (Reason)
That/Which : Şeyler, HAYVANLAR (THİNGS, ANİMALS)
Örnek cümleler
Who (Person: İnsan/ Kişi)
- She is the girl. She lives in N.Y. (O BİR KIZ. O N.YDE YAŞAR.)
She is the girl who lives in New York (O New Yorkda yaşayan bir kızdır.)
- They are my students. They want to learn English. (Onlar benim öğrencilerim. Onlar
İngilizce öğrenmek istiyor.)
Thet are my students who want to learn english.(Onlar benim İngilizce öğrenmek isteyen
öğrencilerim.)
- My teacher has been living here. She is very modern(Öğretmenim burada yaşıyor. O çok
modern.)
My teacher who is very modern has been living here. ( Benim modern olan öğretmenim
burada yaşamaktadır.)
P.S: Who özneden sonra geldi, çünkü biz hereı değil, öğretmeni belirtiyoruz. Eğer hereı
belirtseydik o zaman which/that kullanırdık.
Whom (different subject: Farklı bir özne) [Fiile Göre]
- This is my neighbour. I like her a lot. (Bu benim komşum. Onu çok severim.)
This is my neighbour whom I like a lot. (Bu benim çok sevdiğim komşumdur.)
- She is our new headmaster. We have just met her. (O bizim yeni müdürümüz. Onunla yeni
tanıştık.)
She is our new headmaster whom we have just met. (Yeni tanıştığımız bizim yeni
müdürümüz.)
P.S: Dikkat edilirse bir cümle de iki farklı özneden bahsedecek isek whom kullanırız. Aslında who
kullanabiliriz ama en doğrusu-ve sınavlarda sorduklarında- whom cevabı en doğrusu olacaktır. Bir
fark daha var. Bu tarz whom cümleleri kurarken iki cümleyi birleştirdiğimizde kullandığımız whom
sıfatını eklemeyebiliriz de ama bu sadece whom için geçerlidir, diğerleri için geçerli değildir.
Ayça MUTLUCAN
http://aofburosu.blogspot.com
Whose (Possessive pronoun: Kişilik, iyelik zamirleriyle[my, her, his vs.)
- She is my teacher. Her car is yellow. (O benim öğretmenim. Onun arabası sarı.)
She is my teacher whose car is yellow. (Arabası sarı olan benim öğretmenim.)
- These are my parents whose house is in Ereğli. (Ereğlide evleri olan benim annem babam.)
P.S: Sınavda, boşluktan sonra isim varsa oraya muhakkak whose gelir. Çünkü muhakkak benim,
onun gibi bir şey gelecektir.( . Car is yellowda car isimdir ve doğal olarak whose geliyor.)
Where (Place: Yer)
- This is the city. I like it a lot.
This is the city where I like a lot. (Benim sevdiğim şehir.)
- This is my school. I finished my primary eduction.
This my school where finished my primary eduction. (İlkokulu bitirdiğim okul burası.)
P.S: Cümlelerde de gördüğünüz gibi eğer belirttiğiniz şey bir yer-mekan ise o zaman where
kullanılır. Ayrıca burada belirtmeliyim ki bu sıfat dahil tüm sıfat cümlecikleri kurulurken dikkat
ettiyseniz ikinci cümlede ki özneler sıfat cümleciklerine eklenmiyor. Bunun nedeni zaten iki cümlenin
birleştirilmiş ve cümleyi kurarken ikinci kez aynı özneyi belirtmenin manasının olmaması.
When (Time: Zaman)
- March is the month. I was born in that month.
March is the month when I was born. (Benim doğduğum ay Mart ayı.)
- 5 oclock is the time. I met him at the time.
5 oclock is the time when ı met him. (Onunla tanıştığım zaman saat 5)
- This is the year when my father come to İstanbul. (Babamın İstanbula geldiği yıl.)
P.S: Herhangi bir zamanı belirttiğimizde kullanacağımız sıfat when olacak. Bu bir tarih olur, saat
olur Sıfat cümleciklerinde kullandığınız zaman dilimi tamamen sizin neyden ve ne zamandan
bahsettiğinize göre değişir, sabit değildir.
Why (reason: Neden/sebep)
- This is the reason why I love you. (Seni sevmemin nedeni bu.)
P.S.: Bir cümlede neden/sebep belirtiyorsanız why kullanılır. Aslında işin en güzel ipucu reason
gördüğünüz yere why ekleyin.
How (+to V1 )
- I dont know how to use this iron. (Ütüyü nasıl kullanacağımı bilmiyorum.)
P.S: Görüldüğü üzere nasıl ile ilgili bir cümle kurarken how yanında to ve fiilin 1.hali kullanılır.
Ayça MUTLUCAN
http://aofburosu.blogspot.com
Which/that (things/animals)
- The table is very sensetive. The table has very thin legs.
The table is very sensetive which/that has very thin legs. (İnce bacakları olan masa çok
hassas.)
- I want to sit on the table. The table is at corner.
I want to sit on the table which/that is at the corner. (Köşedeki masaya oturmak istiyorum.)
- The cat which/that my sister likes much is my friends cat. (Ablamın sevdiği kedi arkadaşımın
kendisi.)
- The dimond which/that we are looking for is very valuable. (Aradığımız elmas çok
değerlidir.)
P.S: Which/that görüldüğü gibi şeyler veya hayvanlar betimlenirken kullanılır. Cümleyi kurarken
which ya da that kullanabilirsiniz, ikisi de aynı manayı verecektir. Ama ikisi aynı anda elbette
kullanılmaz, örnekler sadece ikisini de kullanabileceğinizi göstermek için bu şekilde verilmiştir.
Unutmayın sıfat cümlecikleri kurulurken dikkat etmeniz gereken nokta, cümlede neyi
betimlediğinizdir; bir özne, bir nesne, bir yer, bir zaman . Buna karar verdikten sonra cümlenizi
rahat kurarsınız.
PHRASAL VERBS (İki sözcüklü fiiler)
Zarf (adverbial partical) ya da edat (preposition) ile birlikte kullanılır.
İngilizcede en çok kullanılan iki sözcüklü fiiler (phrasal verbs)
Account for (Açıklamak, hesabını vermek)
Can you account for why our team lost? (Takımımızın neden kaybettiğini açıklayabilir misin?)
Act for (birinin yerine bakmak, temsil etmek)
As the manager is ill, I am asking Tom to act for him. (Müdür hasta olduğu için Tomdan
onun yerine bakmasını isteyeceğim. )
Agree on (üzerinde anlaşmaya varmak, karar vermek)
Weve agreed on Italy for our holiday next month. (Önümüzdeki ay yapacağımız tatili
İtalyada yapmaya karar verdik.)
Allow for (Göz önüne almak, hesaba katmak)
We have to allow fort he childs age. (Çocuğun yaşını göz önüne almak zorundayız.)
Ask for (istemek)
The bus driver are asking for another increase in pay(Otobüs şoförleri ücretlerine bir zam
daha istiyorlar.)
Back up (desteklemek)
We need further facts to back up our statements. (Söylediklerimizi destekleyecek daha fazla
gerçeğe ihtiyacımız var.)
AÖF KİTABI
Grow up (büyümek(yaşça))
Steve and Anna grew up in the same town. (steve ve anna aynı şehirde büyüdüler.)
Get along (geçinmek [iyi], uyuşmak)
They got along well . (Onlar iyi geçindiler )
Go out (çıkmak[ilişki anlamında], dışarı çıkmak)
and started going out together. ( ve çıkmaya başladılar.)
Go away (gitmek)
Anna went away to college. (Anna üniversiteye gitti.)
Fly back (geri uçmak [helikopter, uçak..vb.])
Anna flew back home once a month. (Anna ayda bir kez eve geri geldi/uçtu.)
Work out (çözmek, halletmek, istenilen sonucu vermek)
Things didnt work out, (İşler yolunda gitmedi )
Break up (ayrılmak)
, so they decided to break up.( , Bu yüzden/nedenle/böylece ayrılmaya karar verdiler.)
Go back (geri gitmek, geri dönmek)
You should never go back to someone you have broken up with. (Ayrıldığın birine asla geri
dönmemelisin.)
Settle down (yerleşmek, oturmak(aynı evde))
1) Its good to date a lot of different people before you settle down with e person. (Biriyle
yaşamadan önce birçok farklı kişiyle çıkmak/buluşmak iyi.)
2) Ayça and Ewan decided to settle down in Antalya. (Ayça ve Ewan Antalyada oturmaya
karar verdiler. )
Sign up (kaydolmak, yazılmak)
İf you want to meet someone, its good idea to sign up for a class. (Eğer yeni birileri ile
tanışmak istiyorsan, bir sınıfa yazılmak iyi bir fikir.)
Notice (dikkat, uyarı, bilgi)!!!!!!!!!!!!!!
1- Steve and Anna got along well.
Steve got along with Anna (Steve Anna ile iyi geçiniyordu.)
2- Steve and Anna went out together.
Anna went out with Steve (Anna Steve ile dışarı çıktı.)
P.S: NOTICE kısmında cümleyi iki şekilde nasıl kurabileceğinizi gösterdik. İki örnek cümlede de
gördüğünüz üzere cümleleri 1. Ve 2. Şekillerde ki gibi kurabilirsiniz.
CONVERSATION STRATAGY (Konuşma Taktikleri)
- I guess : Sanırım - I think: Bence
- Probably: Muhtemelen -Maybe: Belki
- Kind of/Sort of: Teklifsiz dilde sort of ve kind of ifadeleri, biraz, eh işte, onun gibi bir şey,
sayılır, yani anlamlarında kullanılır.
- A little: Biraz -a (little) bit: Bir nebze, biraz daha
- Just: Sadece, az önce -in a way: Bir bakıma, bir şekilde
Hes probably just tired: O muhtemelen sadece yoruldu.
I guess hes kind of disorganized: Sanırım o biraz düzensiz.
I think she is not happy: Sanırım o mutlu değil.
Ayça MUTLUCAN
http://aofburosu.blogspot.com
Thats true. I guess hes sort of stressed out: Doğru. Sanırım o gergin sayılır, biraz gergin.
Maybe shes just shy: Belki sadece utangaçtır.
Yeah. I guess making friends is hard in a way: Evet. Sanırım arkadaş yapmak bir şekilde zor.
Actually, the woman is a bit more friendly: Aslında, kadın biraz daha fazla arkadaş canlısı.
THOUGH: Zıt bir fikir söylediğinizde kullanırsınız.
- I spend most of my time at work. (İşimde çok fazla zaman harcadım.)
You shouldnt spend much time on work, though. (İşinde çok fazla zaman harcamamalıydın,
gerçi vs.)
Both- Neither
1- * I love science fiction.
- Really? We are both fan of science fiction.
Kurgu filmlerini seviyorum. Gerçekten mi? İkimizde kurgu film hayranıyız.
P.S: BOTH her ikisi anlamında kullanılır ama sadece olumlu cümlelerde. Both of us, both of you..vs.
- Both of us like going to move (Her ikimiz de filme gitmeyi seviyoruz.)
2- Neither of them are not good at Math. (Her ikisi de matematikte iyi değil.)
P.S: NEITHER aynı both gibi her ikisi anlamında kullanılır ama olumsuz bir cümlede. Örnekte
gördüğünüz gibi are not good diyerek iyi olmadıkları belirtilmiş ve böylece olumsuz bir cümle
kurulmuştur. Bu yüzden de neither kullanılmıştır. Eğer olumlu bir cümle olsa idi o zaman Both of
them are good at math olurdu.
ENGLISH 4- UNIT 8
Durumlar ve olaylarla ilgili dilekler ve hayaller(Wishes and imaginary situations or events).
Wishes fort he present of future(Günümüz ve gelecekle ilgili dilekler):
Wish + past form of verb ( V2)
I wish I had more free time (Keşke daha fazla boş zamanım olsaydı.).
I wish I werent so busy with my work( İşimde çok fazla meşgul olmamayı isterdim.).
We wish we could afford to move (Taşınmaya gücümüzün yetmesini isterdik. )
She wishes she didint live so far away (Çok uzakta yaşamamayı dilerdi.)
- P.S: WISH, olmasını dilediğimiz durumlarla ilgili cümle kurmak istediğimizde kullandığımız bir
fiildir. Olmasını istediğiniz ama şu an olmamış olan isteklerinizi, arzularınızı wish ile dile
getirirsiniz. Cümle kurarken, gördüğünüz gibi wish ve fiilin 2ci halini yani geçmiş zaman fiilini
kullanırız.
Imaginary situations or events in the present of future(Günümüz ve gelecekle ilgili hayaller):
If + past time of verb (V2) would (could) + verb
If I had more free time, Id / I would go kayaking( Eğer daha fazla boş zamanım olsaydı, tekne
kayağına giderdim).
If I were less busy, I could go away on the weekends (Eğer az meşgul olsaydım, haftasonları dışarı
çıkardım.)
If we could afford to move, we wouldnt live in this tiny place( Eğer taşınacak gücümüz olsaydı, bu
küçük yerde yaşamazdık. ).
If she lived closer, shed / she would be able to help out (Eğer daha yakında yaşasaydı, Onun yardım
etmesi mümkün olurdu. )
- P.S: Şartlı cümle kuruyoruz. ıf şartlı cümledir. Eğer .. saydı şeklinde bir manası vardır.
Would ise birçok manada kullanılsa da burada olmasını hayal ettiğiniz şeyleri belirtmek için
kullanırız. WISHden farklı olarak daha çok hayal edilen ama olma olasılığı çok düşük olan
şeyleri belirtmekte de kullanılırız. Çok param olsaydı, şunu bunu alırdım. Gibi bir cümle.
Would dışında couldda kullanılabilir. İkisi de aynı manayı verecektir.
+ I wish I had more money. If I earned more, I could have my own apartment, and I wouldnt have to
live with my parents. (Keşke daha fazla param olsaydı. Eğer daha fazla para kazansaydım, kendi
apartmanım olurdu ve ailemle birlikte yaşamazdım.)
Durumlar ve olaylarla ilgili hayaller hakkında soru sorma(Asking about imaginary situations or
events).
- What would you do if you broke a friends camera? (Eğer arkadaşının kamerasını kırarsan ne
yaparsın? )
I would apologize for breaking it (Kırdığım için af dilerim).
I d pay for the repairs (Tamir parasını öderim.)
I wouldnt say anything about it (Hakkında hiçbir şey söylemem.)
- Would you pay for a new one? (Yeni bir tanesi için ödeme yapar mısın? )
Yes, I would. (Evet, yaparım.)
No, I wouldnt (Hayır, ödemem.)
Remind me about it (Bu konuyu bana hatırlat).
Wheres Aysel? I hope she didint forget about our party. (Aysel nerede? Umarım
partimizi unutmadı.)
I know. Lets call her and remind her about it( Biliyorum. Hadi onu arayalım ve bunu
hatırlatalım.)
Ask for: İstemek
Borrow from: Ödün almak
Lend to: Ödünç
ENGLISH 4- UNIT 9
Bu ünitede soru sorma şekillerini göstereceğiz. Özellikle de soru içinde soru veya cümleler
için sorumsuz cümleler gibi cümleler. Sorun nedir biliyor musun? ya da Sorun nedir
bilmiyorum. Gibi cümle ve soru kurmalar.
Direct Questions: Doğrudan sorular
What is the problem? Sorun nedir?
Which site did you use? Hangi siteyi kullandın?
What should we do? Ne yapmalıyız?
Why is it doing that? Bunu niye yapıyor?
Is the battery charged? Pil şarj edildi mi?
Questions within questions: Sorular içinde sorular
Do you know what the problem is? Sorun nedir biliyor musun?
Can you remember which site you used? Hangi siteyi kullandığını hatırlayabiliyor musun?
Do you know what we should do? Ne yapmamız gerektiğini biliyor musun?
Do you have any idea why its doing that? Bunu niye yapıyor herhangi bir fikrin var mı?
Do you know if* the battery is charged? Pil şarj edilip edilmediğini biliyor musun?
Questions within statements: İfadeler içinde sorular
I dont know what the problem is. Sorun nedir bilmiyorum.
I have no idea which site I used. Hangi siteyi kullandığım hakkında hiçbir fikrim yok.
I know what we should do. Ne yapmamız gerektiğini biliyorum.
I have no idea why its doing that. Bunu niye yaptığı konusunda hiçbir fikrim yok.
I wonder if* battery is charged. Pilin şarj olup olmadığını merak ediyorum.
NOTICE!
What is the problem? Do you know what problem is?
Use if for yes-no questions. (evet-hayır soruları için if kullanın.)
Separable phrasal verbs; how to, where to, what to
Bu bölümde ayrılabilir pharasal fiilleri göreceğiz.
Separable(ayrılabilir) pharasal verbs with objeckts(nesneler)
HOW DO YOU turn on the DVD players? / turn the DVD player on?/ turn it on(NOT turn on it?) ?
EXAMPLES(Örnekler): Plug in(prize/fişini takmak), Turn on (açmak), Turn off(kapatmak), Turn
up(sesini açmak/yükseltmek), turn down(sesini azaltmak/kısmak), Hook it up(bağlamak), Pick it
up(toplamak), Put it down(Yere bırakmak/indirmek), Print it out(Çıktı almak[yazıcıdan), Put them on
(Onları takmak), Take them off(Onları çıkartmak), Throw it away(çöpe atmak), Take it
apart(Parçalarına ayırmak), Look it up(sözlükte vs. aramak),.
Question Word(Soru kelimesi) + to + verb (fiil)
Let me show you what to do. (İzin ver ne yapacağını göstereyim.)
Can you Show me how to turn it on? (Bana nasıl açılacağını gösterebilir misin?)
Do you know where to plug it in? (Bunun nereye fişe takılacağını biliyor musun?)
P.S: Görüldüğü üzere phrasal verbs yani ikili fiillerin kullanım şeklini gördük ki 7.ünitede de bu
konulara biraz değinmiştik. İlkinde doğrudan nesneler ile ayrılabilir ikili fiilleri kullandık ki ilk olarak
how, what, where gibi soru kalıpları ile başlamakta ve sonrasında phrasal verbs kullanılmakta;en
sonuna da nesneler getirilmekte. İkincisinde ise pharasal verbs soru kalıbı ile birlikte kullanıdı.
where/how,what dan sonra gelen to ve en sona gelen bir pharasal verb görüyoruz. Formül en
başta gösterilmekte zaten. Kafanıza iyice yerleşmesi açısında kitabınızdaki alıştırmaları yapmanız
yerinde olacaktır.
I KNOW WHAT YOU MEAN, BUT . (Ne demek istediğini biliyorum, ama )
Jacob: Are you on the internet again? (Gene internette misin? )
Greg: Yeah. Im in a great chat room. Its cool way to meet people.(Evet. Büyük bir sohbet
odasındayım. Bu, insanlarla tanışmak için harika bir yol.)
Jacob: I dont know. You dont really know who youre talking to. I mean, its not like to someone in
person. You know? (Bilmiyorum. Gerçekte kiminle konuştuğunu bilmiyorsun. Demek istediğim,
gerçek bir kişi gibi değil. Biliyorsun?)
Greg: Thats true. You can stiil talk about interesting stuff, though. You know what ı mean? (Doğru.
Yine de hala ilginç şeyler hakkında konuşabilirsin, gerçi. Ne demek istediğimi biliyorsun?)
Jacob: Well, Im not sure. Dont you think its more fun to talk to people, you know, face to face?
(Şey, emin değilim. İnsanlarla konuşmanın daha eğlenceli olduğunu düşünmüyor musun? Biliyorsun,
yüz yüze?)
Greg: I know what you mean, but its not so easy to find people with the same interests. (Ne demek
istediğini biliyorum ama aynı/benzer ilgi alanına sahip insanları bulmak kolay değil.)
Jacob: Well, maybe.On the other hand, if you spent less time in chat rooms, you might find there are
some interesting people around here. You know what Im saying? (Şey, belki. Diğer taraftan, eğer
sohbet odalarında daha az zaman harcar isen, etrafında ilginç insanlar bulabilirsin. Ne söylemeye
çalıştığımı biliyor musun? )
VİZE ÜNİTE SONU
Pay for: ödemek
Think about: hakkında düşünmek
Worry about: endişe etmek
Talk to: konuşmak
Buy for: satın almak
You might want it: Bunu isteyebilirsin.
Son düzenleme: