Annelere Şiirler

çokoprens

iki prens annesi
Kayıtlı Üye
24 Nisan 2007
2.766
15
318
45
Diğer
Anneciğim!
Evlatlar vardır başarılarını, zaferlerini yazarlar...
Sana yazacak bir başarım, bir ödülüm yok anne.
Keşke olsaydı da, seni sevindirebilseydim.
Keşke, benim de anneme yazacak, anlatacak başarılarım olsaydı.
Ama yok anne...

Sevdiğin, okşadığın saçlarıma aklar düştü anne.
İlk evvel saçlarım hayat mücadelesinde yenildi.
Düşmanlarım hep benden güçlü oldu anne.
Onların tahta kılıçları benim çelikten kılıcımı paramparça etti.
Onlar beni yenmek için ne senaryolar yazdı, ne iftiralar attılar.
Ben, ‘masumum’ bile diyemedim.
Düşmanlarıma hep yenildim anne.

Ve ne yazık ki, dostlarıma da... Dostlarım da beni hep yendi...
Ben onları dost bilirken onlar beni meydanlarda tuş ettiler.
Arkamda hep bir hançer yarası oldu anne.
Senin anlayacağın, dostlarım beni düşmanlarımdan daha beter etti!
Kahkahayı unuttum, tebessümle dost oldum.
Yüzümde acı bir tebessüm var şimdi.
Bahtıma yenildim anne!

Çocukluk yıllarımın özlemiyle seni aradım anne...
Senden daha şefkatlisini,
daha merhametlisini bulamayacağımı bilerek...
Her şey küçükken güzelmiş anne.
Şimdi büyüdüm ve yenilmeyi öğrendim anne.

Gülü çok sevdim, hele alını, pembesini...
Bahtıma hep beyazı düştü anne...
O çok sevdiğim güllerin, dikenlerine yenildim anne...
Açlığa-tokluğa, hastalığa-sağlığa, dosta-düşmana...
Hepsine ama hepsine yenildim...

Senin anlayacağın hayata yenildim anne...
Yenildim...
 
Ölüm dediğin nedir ki,...

Bakma yüzüme öyle be annem....
Görüyorsun işte, yerimden doğrulup silemiyorum
dünyanın bütün kederlerini yüklediğin göz yaşlarını,
hayatımın en vazgeçilmezlerinden olan o tombul yanaklarından.
Ağlama be annem...
Ölüm dediğin nedir ki,
bir yolculuktan gayrı....
İşte bitti anne...
Onca hüzün ve sitem dolu yıllarda bitti sonunda.
Artık mutfağında ki kederinle seni başbaşa bırakmayan olmayacak.
O güzelim sesinle yanık yanık türküler okurken,
ve akıtırken mazine dair gözyaşlarını
ve
belki de sızlatırken çile tadmış yüreğini mazide kalmış anılarla
gelip dikilmeyeceğim yanı başında,
türkü sözlerini kağıtlara dökmek için...
Karışmayacak artık kimse mutfak tezgahında hakiki zeytin yağının yerine....
Kimse tuzluğunu baharat dolabına kaldırmayacak bundan böyle...
Ve kızmayacak artık kimse, gece yıkanmamış bulaşıklarına....
Ağlama be annem...
Ölüm dediğin nedir ki,
Bir yolculuktan gayrı...

Hatırlar mısın annem,
gecenin bir vakti odama gelip beni cam önünde ağlar halde bulduğun da
sıraladığın sitemleri....
Çatardın güzelim kaşlarını
ve
kızardın bir çocuğun bu saatte neden ayakta olduğuna...
Paylaşmazdın be annem çocuk yüreğimde ki hüznü...
Ve çocukluğumun verdiği masumiyet ve cehalet ile
"Yıldızların aşkı"na diye hıçkırarak yaptığım o duayı...
"Keşke" diye başlamıştım halbuki....
Ve "insanlar hep 13 yaşında ölseler" diye devam yakarmıştım.
Yapılan duaların bedelinin ağırlığını düşünmeden,
çocuk aklımla...
Sonra yıllarca tez gelen ölümlerin müsebbibi bildim kendimi
ve ağladım annem,
o geceye...
O duaya...
Sen bari ağlama be annem...
Ölüm dediğin nedir ki,
bir yolculuktan gayrı...

Hadi canım annem
Ağlama...
Hatırında mı gece geç saatlere kadar bilmeyen misafirliklerini?
Geldiğinizde gecenin bir vakti eve,
Önce kardeşimin üzerini örtmene
ve
benim üzerimi örtülü görünce
bir buseyi bile çok görüp odamızdan sessizce çıkmana
ne çok içerlerdim bir bilsen...
Geçti be annem!
Üzülme....
Hepsi geçti!
Hem;
Ölüm dediğin nedir ki,
Bir yolculuktan gayrı...

Ah be annem....
Unuttun mu onca yıl, merak ediyorum, doğum günlerimi...
Ve çok merak ediyorum canım annem,
babamın gözlerinde ki o yaşlar
bana karşı var olduğundan şüphem olmamasına rağmen
onca yıldır bir kez olsun dillendirmediği sevgisinden midir?
Hatırlıyor musun annem,
Size 12 yaşımın verdiği heves ile hazırladığım kahvaltı masasının başında
babamın yüzümde halen gizlice izini taşıdığım tokatını?...
"Ne çok bulaşık yapmışsın" sunulmuştu bana,
bir teşekkür beklerken çocukca bir masumluk içinde...
Ağlama be gül annem,
Bitti hepsi...
Ölüm dediğin nedir ki,
bir yolculuktan gayrı...

Aklında mı o şiir ann?
Hani
"ne olur vurma anne,
bugün
ilk kez
ilk kez
dayak yemeden ağlamak istiyorum" diye biten o şiiri...
Hatırladın mı anne o şiiri?
Beni gözyaşlarına boğarken
senin bana bakmadan dahi, gülüp geçtiğin o şiiri...
Ne çok acımıştı içim, anne...
Seni onca severken, bir şiirde dahi ortak bir nokta bulamamak....
Biliyorum can Annem....
Vallahi biliyorum,
beni nekadar çok sevdiğini... Adım gibi biliyorum...
Ama...
Ne bileyim annem,
yüreğımde ki o ince sızıya bir türlü melhem olmadı sevgin...
Üzülme be annem...
Bitti hepsi....
Ölüm dediğin nedir ki,
Bir yolculuktan gayrı...

Sen bilmiyorsun canım annem,
Ama....
Hani o yeşil kumbaran vardı ya...
Sarı güller vardı kapağının üzerinde...
İşte o canım annem,
Evet...
Tam O...
Nasılda hatırladın hemen...
Onun içinden demir paraları ben almıştım annem....
Vallahi geri ödeyecektim!
O günü görmeyeceğimi nerden bilebilirdim ki...
Yok vallahi...
Çikolata, şeker yada oyunca için değildi...
Okul içindi o para...
Hani sarışın cadı Sümeyye vardı ya, yanında oturduğum...
Onun boya kutusunu kullanmaktan utandığım için di....
O parayı onun için çalmıştım...
Helal et annem...
Zaten hiç kullanamadım o boya kutusunu...
Çocuk aklı işte,
sizden korktuğumdan yeni boya kutumu tatil başlangıcın da okulda bıraktım...
Sonra birdaha o okula gitmedm, zira taşınmıştık...
Ve yıllarca o boya kutusunun vicdan azabıyla yaşadım annem.
Ve yıllarca o boya kutusu kadar kıymetli bir boya kutum olmadı annem...
Bakma öyle annem,
nasıl söylerdim sana?...
Sen geçim derdinde
benim çocuk yüreğimde ki hüznü paylaşmaya dahi yanaşmazken
Ben nasıl söylerdim sana....
Bitti işte annem...
Ölüm dediğin nedir ki,
bir yolculuktan gayrı...

Ah be gülüm annem,
çiçek annem...
Bahar annem...
Sana hiç diyemedim ama
Nurgül'ü okadar sevmeme rağmen
senin gönlün ağır kalmasın diye ayrılmıştım...
İnan ki annem...
Uzun yıllar onun sevgisiyle birlikte ismini de yüreğimde taşıdım...
Sıraladığım her bir nefret cümlesine
sizler dahi inanırken,
yalanlarımla acımda büyüdü....
Üzülme be annem...
Ondan sonra mutlu oldum bende...
Hayra inandım hayr buldum annem...
İstemezdim annem,
ardımda bıraktığım bunca yaşlı gözün arasına
birde YAR gözyaşı eklemek istemezdim...
Biliyor muydun annem...
Yarime hiç anlatmadım O'nu...
Bilmesin de annem...
Böylesi daha iyi...
Yüreğine gölge düşmesin,
zira ben onun ilk aşkı olmayı diledim
ve oldum...
Yarim ise son aşkım olsun diledim
ve oldu....
Hem bitti zatan annem,
ağlama artık...
Ölüm dediğin nedir ki,
bir yolculuktan gayrı...

Sahi bilir miydin annem
benim nesneleri dahi canlı kabul ettiğimi....
Eşyaya dahi kıyamadığımı, belki canı yanar diye...
Neden şimdi inanıyorsun buna annem?
Öleceğim için mi?
Ölüm bukadar mı değiştirdi beni,
veyahut sizi?
Halbuki ben asla değişmemeye ceht etmiştim.
Olmadı dimi annem?
Bende değiştim, değişken dünyada
değişken insanlar arasında
bukalemun misali....
Çok mu değiştim annem?
Çok mu kötüleştim?
Sil bakim o gözyaşlarını gül yanaklarından,
Sen GÜLsün annem....
Eşyalarda canlı ise CAN annem,
kitaplarımı vermeyin kimseye olur mu...
Hepsi Yarime kalsın, benden hatıra....
Ağlama be annem,
Ölüm dediğin nedir ki,
bir yolculuktan gayrı....

Baksana anne,
Artık hemşireler de umudu kesmişler benden...
Nerden mi anladım?
Görmüyor musun canım annem,
papatyalarım kurumuş, solmuş...
Artık tazelenmiyor çiçeklerim de....
Onlarda haklı...
Yok annem yok,
dokunma onlara....
Bırak solsunlar,
belki onlarla birlikte son anlarımda hüzünlerimde solar...
Solmaz biliyorum, en sadık dostum hüzün...
Ama yinede kalsın be annem...
Ben çelişkiler diyarının başkentiyim bilmez misin?
Sevinçlerimle hüzünlerimi aynı aşırılıkta yaşarım bilmez misin?
Bak halen ağlıyorsun annem...
Sil bakim o yaşları....
Hem...
Babamı da içeri alsak olmaz mı annem?
Son bir kez daha sarılsam ve doyasıya öpsem koklasam sizleri...
Olmaz mı annem?
Son öptüğüm secde bilen alnınız olsun, annem....
Gel babacığım...
Alnında öpeyim...
Secde goncalarının açtığı güzel alnından....
Ne o babam?...
Ya da haykırarak söylemek istediğim "Bubam"...
Sende mi ağlıyorsun yoksa?
Silin bakim o yaşları,
ben Güzel'e gidiyorum sevinin...
Geçti be babam,
onca yorgun günler geçti artık...
Bana beni sevdiğinizi söyleyin.....
Ohhhh....
Bende sizi seviyorum CANlar...
Ne güzelmiş Allah'ım....
Ve gidin artık ne olur...
Gidin...
Birazda Yarim ile kalayım başbaşa....
Gidin hadi...
Ağlamadan gidin....
Yalvarırım gidin...
Hem;
Ölüm dediğimiz nedir ki;
Bir yolculuktan gayrı....
 
Merhaba anne,
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktım da geldim.
Anneler de babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali, "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder."
demişti de onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen, sağ elimde sarımsak, sol elimde
soğan dedirte dedirte öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne, sağım neresi, solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu.
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde:
Şuram acıyor işte, şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum. Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.
Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Ben de ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi?
Düştüm, dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün ben de saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam; "Ben bilmem ki kızım." dedi.
Bari okula sen götür dedim.
"Kızım, iş..." dedi.
Ben de bana ne dedim, ağladım.
"Kızım, ekmek" dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha, bi de sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz,
benimkiler gri gibi.
Zeynep, "Annem, beyazlara renkli çamaşır
katmadan yıkıyormuş" dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uffff, babam, her gün domates
peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye,
börek, pasta getiriyor.



Biliyorum babam pasta yapmasını
bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor?
İzin verme anne,
Ne olur toprağına el sürdürme!
Eve gidince aklıma geliyor bi de
bunun için ağlıyorum anne.
Bak, kavanoz yanımda,
toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne?
Her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp
başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan
bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama
bana ne kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi,
nasıl anlatacağım anne.
Senin adın geçince sol yanım acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sen de rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince
Sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne.
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim anne, çooook...
 
annecimm seni çok seviyorum iyiki varsın :asigim:
paylaşım içinde tşkler a.s.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…