Anneler ve Oğulları
Anne ile bebek arasında bambaşka bir bağ vardır. Özellikle anne ile erkek çocuk arasındaki ilişki, bağlılık, çocuğun bağımsızlaşma süreci, ileride nasıl bir erkek olacağını belirler.
Kız ya da erkek, bebeğin anneyle azami ruhsal ilişkiye ihtiyaç duyduğu ilk dokuz ay, bebeklik dönemidir. Bu dönemde bebek anneyle bir bütündür. Normal gelişen bir bebek dokuzuncu aydan sonra annesiyle kendisinin ayrı varlıklar olduğunu kavrar ve bu, bebekte anneye karşı haset duygusunu açığa çıkarır.
Erkek çocuğun en büyük korkusu
Çocukluk döneminde hepimizin dürtülerimizi yönelttiğimiz kişi önce annemiz, sonra da kız çocukları için babadır. İşte erkek çocuk da bu yaş döneminde dürtüsel anlamda annesine yönelmiştir. Nasıl ki kız çocuk babayı anneden kıskanıyorsa, 3 yaş civarında erkek çocuk da anneyi babadan kıskanır. Fakat korkularının da yoğun olduğu bu dönemde, kız çocuğunun pipisinin kesilmiş olduğunu sanması annesine karşı hissettiği duygularla birleşince, babasının onda büyük bir korku uyandırmasına sebep olur. erkek çocuk, annesine karşı hissettiği bu dürtüleri nedeniyle babasının ona öfkelendiğini ve onu, pipisini keserek cezalandırmak istediğini zanneder.
Bebeklik dönemi aşkının sonu
Yürüme döneminde erkek çocuk aşırı hareketli, karıştırıcı ve meraklıdır. İnadıyla, ısrarcılığıyla, annesini dinlemeyi reddetmesiyle aslında dikkatinin ve ruhsal yatırımının anneden çekildiğini, dış dünyaya yöneldiğini belli eder.
Annesine kendisinin ayrı bir varlık olduğunu, isteklerinin ve ihtiyaçlarının farklı olduğunu öğretmeye başlar. Dolayısıyla erkek çocuk karakterini gerçekleştirmeye, anneden kopmaya çalışır. İyi bir bebeklik dönemi geçiremeyen çocuklar ısrarcı olamaz, 12-24 ay arası dönemde canının yanmasına katlanamaz ve annesinden kopamaz.
Yürümeye başladığında annesinden kopabilen erkek çocuk aslında başka bir şeyi daha hayata geçirmeye başlamıştır: Bu da anneyle oğul arasındaki bebeklik dönemi aşkının bitmesidir. Kadının oğluyla en önemli ilk sınavı bu aşamadadır.
Annelerinden kopamayan erkeklerin daha ağır problemli önemli bir kısmı, bebeklik dönemi dış dünyaya yönelmelerini sağlayacak kadar iyi yaşanmadığı için annelerini bırakamamış olan çocuklardır. Çocuk yürüme döneminde doğal olarak düşüp, çarpıp canı yandığında ruhsal olarak altüst oluyorsa, dakikalarca ağlıyorsa, bir daha denemeye cesaret edemiyor ve çekingenleşiyorsa, ruhsal enerjisi öfkeli bir yapıda kalmış demektir.
Bu durumda çocuğun iç dünyasında bulunan, doğum deneyiminden kaynaklanan yok olma korkusu her acı verici deneyimden sonra tekrar ortaya çıkar ve çocuk dış dünyaya yönelmekten vazgeçer. Tekrar anneye yönelir ve fantezi dünyasına sığınır.
Böyle bir erkek çocuk çok harika ve çok güçlü olduğuna, ona bir şey olmayacağına dair bir fantezi dünyası kurar ve buna inanmayı sürdürerek yaşamaya çalışır.