Allah size yeter!

Sargoz

güncel 80 => 70 e inecegim inşallah :)
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
14 Şubat 2015
12.564
7.620
Selam ve dua ile
Sevgili kardeslerim !,ablalarım ve yaşıtlarim
Dini islam ve Hak aşķıyla ilerlemek ve yola devam etmek dilegiyle insaallah...bu konunun amaci yaptiginiz ve okudugunuz dua esma ve tevhid ve surelerin size neler kattigini paylasmak ve birbirimize bilgi vermek ve yardimlasma bi nevi bilgileri tazeleme ...
Allah yar ve yardimciniz olsun ...
 
Çok güzel bir konu olmuş buradan gördüğüm duaları da okurum biiznillah :) Allâh'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun :) Ablacığım her alanda dinimin bereketini öyle görüyorum. Sırtımızı Yaradan'a yaslarsak çekincemiz olur mu hiç yarattıklarından? O güven o "Benim arkam sağlam gerisi fasa fiso! " dedirten imanın, inancın lezzeti var ya... Hiçbir şeyde yok.
 
Aynen kuzum Allah diyen bos gonderilmez kalbi imanla dolar
 
313 ,7 ,21 ,100 ,4444 vs.sayilari neden vardir?neden sayilarla dia edilir bu dogrumudur?

Peygamber Efendimiz (asv)'den rivayet edilen ve belli sayılarda okunması isetenen dualar, zikirler, tesbihler vardır. Bunların, bu sayılara uygun olarak okunması sünnettir.

Maddi kilitlerin kendilerine münasip anahtarları olduğu gibi manevi kilit hükmünde bazı sırların da kendilerine münasip ölçülerde anahtarları vardır.

İşte bazı ilahi sırların açılabilmesi için belirli sayıda tesbihin veya salavatın çekilmesi uygun olur. Bu sayı kasten çekilmez ise o ilahi sırra erişilmesi mümkün olmayabilir. Fakat sehven, yani unutarak yanlış çekilmiş ise Cenab-ı Hakk'ın rahmetinden kabul etmesini bekleriz.

4444 Tefrîciyye veya 41 Yâsîn gibi belli sayılarda okunan dualar, zikirler, salavât, âyetler ve sureler hakkında ise, -namazlardan sonra 33 adet olarak söylenen tesbîh, tahmîd ve tekbîr gibi bazı rivayetler müstesna tutulursa- emreden, tavsiye eden bir nas yoktur. Müslüman istediği kadar Tefrîciyye diye anılan salavât veya Yâsîn Suresi veya dua okuyabilir. "Bunu şu kadar okumak sünnettir, farzdır, dinin emridir..." derse veya böyle inanırsa bid'at gerçekleşir. Böyle bir inanç olmaksızın, şahsî veya başkasının tecrübesine dayanarak "Bu kadar okumanın şuna faydası oluyor, oldu" der, okur ve tavsiye ederse bu bid'at olmaz ve sakıncası da bulunmaz.

Bilindiği üzere Peygamberimiz’e (sas) salatü selam getirmek, bizim ömür boyu mükellef olduğumuz hasbi görevimizdir. Bu konuda Ahzap Sûresi’ndeki ayette ve birçok hadislerde salatü selam okumamız emredilmektedir. Nitekim namazlarımızda tekrar ettiğimiz "Allahümme salli..." ve "Allhümme barik..." duaları da emredilen salavat dualarından bazılarıdır. Bizler bu gibi salavat-ı şerifeleri her fırsatta okur, Peygamberimiz (asv)’e salatü selam getirmeyi vazgeçilmez görevimiz olarak biliriz. Bunu yaparken de dünyevî bir karşılık beklemeyi aklımıza dahi getirmeyiz..

İşte hiçbir dünyevi maksat beklemeden, sadece Peygamberimiz (asv)'in şefaatine nail olma ümit ve niyetiyle okuduğumuz bu salatü selamlara bazıları bu defa , -Salat-ı Tefriciye’de olduğu gibi- peşin dünyevi bir istek de yükleyerek okumaya başlıyorlar. Böyle durumda ise soru şu oluyor:

Dünyevi bir niyetle okunan salatü selamda beklenen peşin dünyevi sonuç, kesin şekilde elde edilebilir mi? Böyle dinî bir hüküm var mıdır?

Bu soruya sıhhatli cevap verebilmek için okunan salavatların birer dua olduğunu, duanın karşılığının ise çoğunlukla ahirette verileceğini hatırlamaya ihtiyaç vardır. Şöyle ki:

Salat-ı Tefriciye gibi salatü selamlar Peygamberimiz (asv) için yaptığımız birer makbul duadırlar. Dualar ise ibadet niyetiyle okunur. İbadetlerin karşılığı da bazen dünyada verilse bile çoğunlukla da ahirete tehir edilir. Bu sebeple, bu okumalarda dünyevi sonuç hemen alınmazsa "duam kabul olmadı, redde uğradı" diye ümitsizliğe düşülmez.. Belki karşılığı ebedi hayatta verilmek üzere ahirete tehir edildi, denerek salatü selama devam edilir...

Yani hangi sıkıntıdan kurtulmak niyetiyle okunursa okunsun, okuyan karşılığını hemen peşin olarak dünyada alacak, düşündüğü sonuca da mutlaka hemen varacak, diye bir hüküm yoktur.. Kaldı ki, maruz kalınan sıkıntılar, bu gibi duaları okumanın da vakitleri olarak görülür. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri’nin bu konudaki hatırlatmaları aynen şöyledir:

"Dua bir ibadettir! Kul, kendi aczini ve fakrını dua ibadeti ile ilan eder. Zahiri maksatlar ise dua ibadetinin vakitleridir! Hakiki faideleri değil. Çünkü ibadetin faidesi, ahirete bakar! Dünyevi maksatları hasıl olmazsa, o dua kabul olmadı, denilmez, belki daha duanın vakti bitmedi denir, dua yapmaya devam edilir..."

Bu sebeple Salat-ı Tefriciyye gibi mübarek ve makbul salavat dualarını, sadece dünyevi ihtiyacımızı karşılama aracı durumuna düşürmemeli, ebedi hayatta karşılığını göreceğimiz bir şefaat vesilesi duamız olarak okumalı, peşin sonuç alınmazsa okuduğumuz salavatlar boşa gitti dememeli, karşılığı ahirette verilecektir diye devam etme şevkimizi korumalıyız...

4444 kere okunma rakamına gelince: Kolay hatırda kalması için böyle bir rakam s
 
Sayiyla okunmasi gereken dua ve ayet esma lar vardir bunlar bildirilmistir ama onemli olan inanarak hakkiyla ve kendini zora sokmadan yani diger islerden sorumluluklari birakmadan ibsdet etmek ve zikretmektir
 
Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v) in yaptığı dualar
Bismillahirrahmanirrahim
100 kere BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
100 kere ESTAĞFİRULLAH EL AZİM
100 kere ALLAHÜMMESALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED
100 kere LA İLAHE İLLALLAH
100 kere ALLAH
100 kere HU
Bitirdikten sonra 3 İhlas, Felak, Nas, Fatiha Sureleri okunur ve hasıl olan sevabı başta şanlı Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) efendimizin ve ashabı olmak üzere geçmişlerimizin ruhlarina dua edilir. Eğer bu dua abdestli olarak ihlasla hergün, günde en az bir kere yapılacak olursa niyetine göre kişinin:

– Helalinden rızkı bollaşır, bereketlenir.
– Ruhi sıkıntıdan kurtulur, ailesi ile yaparsa hem kişi hem de ailesi huzur bulur.
– Hallolmayan işler hallolur. (Ev sahibi olur, çocuk sahibi olur, helalinden mal sahibi olur, işe girer, evlenir, çoluk çocuğunun yaşantısı düzelir, hayırlı evlat sahibi olur.)
– sigarayı bırakır.
– İçkiyi bırakır.
– Hafızası kuvvetlenir, Akl-ı Selim’i arar.
– Helal ve haramı içinden ayırt eder.
– Gözünü ve gönlünü zinadan korur.
– Kalbi ve gönlü Hz. Allah’a ram olur.
– Bu cennet vatanın ve müslümanların üzerindeki musibetlerin, belaların ve afetlerin definde farkında olmadan kendisinin de katkısı olur.
– Namaz kılmaya doyamaz, oruç tutmaya doyamaz, Kur’an okumaya doyamaz, tesbih çekmeye doyamaz.
100 kere BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM deyince, şeytanın şerrinden ve vesvesesinden emin olur, rızkı bereketlenir.
100 kere ESTAĞFİRULLAH EL AZİM deyince, büyük ve küçük günahları af olunup, anadan doğmuş gibi olur.
100 kere SALAVAT-I ŞERİFE getirince, Peygamber efendimizin (SAV) şefaatine nail olur.
100 kere ALLAH (C.C) deyince, Hz. Allah o gönüle nazar eder.
100 kere HU deyince, Hz. Allah o gönülü ziyaret eder. Kişi son nefesini Kamil-i İman ile verir.
 
Evliya Kimdir? Kime Denir? Özellikleri Nelerdir?

Lugatta veli; dost, arkadaş ve itaatkâr anlamına gelmektedir. “Evliya” ise “veli” kelimesinin çoğuludur.

İslami ıstılahta veli; Allah’ın sadık dostu ve sevgili kulu demektir. Veli, Allah’ın şeriatına bağlı, hak ve hakikate âşık kimsedir. Veli, “Kurân-ı Kerim’in hak ve hakikatini anlamış, Peygamber Efendimizin irşadı dairesinde hareket etmiş ve bu sayede ulvî derecelere yükselmiş olan Hak dostudur.”

Bu tarifler çerçevesinde milyonlarca Allah dostu vardır ki bunlar da iki kısımdır.

Bir kısmı herkes tarafından bilinen kimselerdir. Abdülkadir Geylani, Şah-ı Nakşibend, Bayezid-i Bistâmi, İmam-ı Gazali, İmamı Şarani, İmamı Şazeli, İmam-ı Rabbani ve Bediüzzaman gibi. Bunlar, Kur’an’dan aldıkları feyiz ile milyonlarca insanın irşadına vesile olmuşlardır.

Diğer kısım evliyalar ise, bilinmeyenlerdir. Hak Tealanın perde-i izzetinde mestur nice aşık, sadık ve dostları vardır ki, onları Allah’tan başka kimse bilmez. Bu Allah dostları ezelde aşk-ı ilahinin şarabını içmiş, muhabbet ve marifet-i ilahiyeye mazhar olmuş kimselerdir. Evliyaları hakkıyla tarif ve tavsif mümkün değildir. Onlar ahlak-ı ilahiye ile ahlaklanmış ve Kur’an’ın bütün hakikatlarını hayatlarına tatbik etmiş ve hayatlarını Allah rızası dairesinde geçirmişlerdir. Allah’ın en sevgili dostları olan bu zatlar, insanlık için birer manevi tabiptirler. Bunları yalnız Cenab-ı Hak bilir. Nitekim bir hadis-i kudsi de şöyle buyrulur: “Bir çok evliya vardır ki, onları benden başka bilen yoktur. Onlar benim hususi ve sevgili dostlarımdır.”

İbrahim Hakkı Hazretleri de bu hakikate işaret için;

“Harabat ehline hor bakma şakir,

Defineye malik viraneler var.” buyurarak, nice Allah dostunun ve evliyanın olduğunu ifade etmiştir.

Bütün meyvelerin ve çiçeklerin yetişmesine güneş vesile olduğu gibi, bu Allah dostlarının manevi terakki ve tealisine, yani onların marifet, muhabbet, ubudiyet, tefekkür, teslimiyet, tevekkül, ittika ve korunmalarına da vesile olan Kuran güneşi ve Peygamberimizin Sünneti dir.

Güneşten feyiz alan o meyve ve çiçeklerin renkleri ve letafetleri, kokuları ve tatları ayrı ayrı olduğu gibi, Kur’an güneşinin manevi meyveleri olan umum evliyaların da, feyizleri, irfanları, meşrepleri ve manevi dereceleri muhteliftir. Onlar, o manevi güneşten aldıkları feyiz ile neşrettikleri nurlar, zamanın ve zeminin her tarafını ışıklandırmıştır. İnsan maddi ve manevi birçok ihtiyaçlara muhtaç olarak yaratılmıştır. Bunları temin edemediği taktirde huzur ve rahat içinde yaşaması mümkün değildir. Hususen iman, marifet, ilim ve hikmet gibi manevi ihtiyaçlarını temin etmeden fikren sükünete ve kalben inşiraha nail olamaz. Bunun için mürşitlere, mücedditlere ve evliyalara muhtaçtır.

Evliyalar, Cenab-ı Hakk’ın cemal ve kemalinin tezahürlerini daima temâşa ederler. Onların bu temâşadan aldıkları zevk ve lezzet, cennetteki zevk ve sefanın çok fevkindedir. Onlar Cenab-ı Hakk’ın cemâl ve kemâline muhtelif isim ve sıfatlarına en mükemmel manada ayna olmuşlardır. Hiç şüphesiz insanlar içinde Allah’a en güzel, en geniş ve şa’şaalı bir surette âyinedarlık eden Peygamber Efendimiz (s.a.v)dır. Bu bakımdan Allah’ı en mükemmel manada tanıyan, seven ve başkalarına da sevdiren O Zât’tır. (s.a.v)

Daha sonra diğer peygamberler, mürşitler ve evliyalar gelir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cenab-ı Hakk’ın isimlerine okyanus gibi bir ayna iken, başka bir peygamber bir deniz, evliya bir göl ve başka biri de bir havuz mesabesindedir.

Evliyaların her birinde Cenab-ı Hakk’ın bazı esması hakimdir. Bundan dolayı bazısında heybet ve celâl, kiminde şevk ve zevk, başka birinde marifet ve fazilet, bir kısmında vakar ve sükun, bir diğerinde de ibâdet ve taat ve bir başkasında da şefkat ve merhamet galip gelmiştir.

Evliyalara Cenab-ı Hakk’ın rahmeti, lütfü ve inayeti nihayetsizdir. Onların olduğu mekanlara ve zamanlara feyz-i Rabbani, envar-ı Kur’anî tecelli eder; oralara hayır, feyiz ve bereket yağmur gibi dökülür. Onlar, Allah katında aziz ve mükerremdir;
 
Merhaba...Ben şunu söyleyebilirim ki..en zor zamanlarımda Ayetel Kürsi ..yani Rabbim yardımıma yetişmiştir..
Çok büyük bir gücü olduğuna yürekten inanıyorum....Bütün sürelerin duaların gücü elbet büyük ama Ayetel Kürsinin bende yeri başka...Esma larla çok yeni tanıştım...ama ilk başladığım zamanlar yani bir kaç ay önce...benı gercekten rahatlattıklarını söyleyebilirim..aylardır süregelen bir derdim var..Allah ım inşallah bu dua mı kabul eder...Allah herkesın hepımızın dua larını kabul etsin....günahım büyük...ne zaman dua etsem Allah ım yardım etti..ama ben dua larım olunca verdıgım sözlerı ihmal ettim...Rabbim inşallah bu seferde dua mı kabul etsin günahlarımı affetsin ..İhmalim olmayacak inşallah..dersimi aldım ...herkes bilsin..Dua larınız kabul olunca değil hep dua larınıza devam edin....Sağlıcakla kalın..
 

bunu siz yaptınız mı yada çevrenizden birisi yaptımı ?
 
bunu siz yaptınız mı yada çevrenizden birisi yaptımı ?
Yok daha baslayamadim uzun zamandir firsat kolluyorum tek tek okuyorum tabiki ama bu sekilde okumadim bir de bunlar bir arada okunacak diye bi kaide de yok zaten ben bir kac kitap ve yere baktim bunlari yazdim o kadar ama Allah in kelami sonucta ve bilinen seyler
 
Ben Ayetel kursinin cok faydasini gormusumdur ama iste dunya nin sıkıntisi Allah c.c biz insanlari sinavlardan gecirir onemli olan sabir ve teslimiyet gostermektir
 
Hz. Cabir’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

Allah’ın sevdiği bir kul dua ederken, Allah şöyle der: “Ey Cebrail! Bu kulumun ihtiyacını yerine getir; fakat onu biraz ertele, çünkü ben onun sesini hep duymak isterim.. (Diğer taraftan) Allah’ın sevmediği bir kul dua ederken, Allah şöyle der: ‘Ey Cebrail! Bu kulumun ihtiyacını yerine getir ve bunu acele yap. Çünkü ben bunun sesini duymak istemiyorum’ ” (Taberanî, Kitabu’d-Dua, 1/45; el-Mucemu’l-Evsat, 8/216)
 


Allah ım bu mübarek günde nolur dua larımı kabul et..And olsun bir gün dahi seni anmakdan vazgeçmeyeceğim..Okuduğum tüm dua ları iyi günlerımde de okuyacağım..Yalvarırım beni tek başıma bırakma...Ne zaman dua etsem beni hemen aydınlığa çıkardın...ben ondan sonra dua larımı bıraktım..çok büyük günah işledim..Ben bu cezayı hakettim..ama ne olur sen affet.S en Rahman ve Rahimsin...
Günahlarımı affet dua mı kabul et yarabbim...
 
Kibir ve Kendini Beğenmişliğin Kötülüğü
Allah (C.C) beni ve seni dünya ve âhiretin iyiligine kavustursun. Bilesin ki. büyüklük taslamak ve kendini begenmislik faziletleri siler ve alçaklik kazandirir. Nasihat dinlemeyi ve terbiye edilmeyi engelleyen bir rezalet olmak için sana kâfidir.

Bu yüzdendir ki, mütefekkirler «Ilim haya ile büyüktük taslama arasinda barinamaz. Sel yüksek binalara nasil düsmansa ilim de böbürlenenlere öyle düsmandir» derler.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Kalbinde zerre kadar büyüklük duygusu bulunan kimse, cennete giremez.»

Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Büyüktük taslama niyeti ile elbisesini yerde sürükleyenin yüzüne Allah (C.C) bakmaz.»

Ehli hikmet derler ki. «Büyüklük duygusu ile saltanat bir arada devam etmez.»

Ulu Allah (C.C.) kibirle kargasalik çikarmayi yanyana zikrederek söyle buyurmustur:

«— Bu âhiret yurdudur. Biz onu yeryüzünde büyüklük taslamak ve kargasalik çikarmak pesinde kosmayanlara nasib ederiz.»

(Kasas Sûresi - 83)

Yine Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«— Yeryüzünde bosu bosuna büyüklük taslayanlarin dikkatlerini âyetlerimden alokoyacagim da onlar bütün âyetlerimi görseler bile inanmayacaklar.»

(Araf Sûresi - 146)

Ehli hikmetten biri der ki. «Bana karsi büyüklük taslayan herkesin durumunun tersine döndügü ve ondakinin bana geçtigini yani benim ona karsi büyüklenmeye basladigimi gördüm.»

Ibni Avane en çok büyüklük taslayan kimselerdendi. Rivayete göre bir gün hizmetçisinden su ister, hizmetçi «peki» der; bunun üzerine Ibni Avane ancak «hayir» diyebilecek durumda olanlar «peki» diyebilir, hizmetçiye çikisir ve tokatlamalarini emrederek dövdürür; Ibni Avane bir çiftçi çagirarak onunla konusmus, sözü bitince su istemis, ve onunla konustugu için igrenerek agzini çalkalamis.

Bu husûsda «falan kimse, kendini öyle yücelere çikardi ki, düsse paramparça olur» derler.

Meshur dil âlimi Câhiz der ki; «Kureys kabilesinden büyüklük taslamada meshur olanlar Beni Mahzum ve Beni Umeyye oymaklari, Araplar arasinda ise Beni Cafer Bin Küâb. Beni Zeraret Ibni Adiy oymaklaridir. Pers hükümdarlari (Kisralar) ise kendilerini ilâh, halki da köle olarak görürlerdi.»

Kibirliligi ile meshur Beni Abduddar oymagindan birine. «Halifeyi görmeye niçin gelmiyorsun» diye sorarlar. «Köprünün, serefimi çekemeyeceginden korkuyorum» diye böbürlenir.

Haccac Ibni Artat'a «Niçin cemaatle namaz kilmaya geimiyorsun?» diye sorarlar. «Bakkal takiminin beni sikistiracagindan çekiniyorum» diye cevap verir.

Anlatildigina göre. Yemen ileri gelenlerinden Vali Ibni Hicr Peygamber (S.A.V)'imize gelir, Peygamber (S.A.V)'imiz de ona bir miktar mirî arazisi tahsis eder. Muaviye'yi de «ayirdigim araziyi kendisine göster ve üzerine yaz» diyerek yanina katar.

Sicak bir günde yola çikarlar. Muaviye Valinin devesini arkasindan yürüdügü için günesten bunalir. «Beni devenin arkasina al» diye teklif eder. Vali «Sen hükümdarin yanina bineceklerden degilsin» diyerek onu reddeder. Bunun üzerine Muaviye «Bari ayakkabilarini bana ver» der. Vâil bu istege de, «Ey Ebû Sufyanoglu, senden ayakkabilarimi esirgeyecek kadar cimri degilim, fakat ayakkabilarimi giydiginin. Yemen kabileleri arasinda yayilmasindan hoslanmam. Sen devemin gölgesinden yürü, bu seref sana yeter» diye cevap verir.

Söylendigine göre sözü edilen Vâil, Hz. Muaviye'nin halifelik devrine yetisir, bir gün halifeyi ziyaret etmeye varinca Hz. Muaviye onu koltuk üzerine oturtarak kendisiyle konusur.

Mesrur Ibni Hind, adamin birine «Beni taniyor musun?» diye sorar, adam «Hayir» diye cevap verir. Adamin cevabi üzerine «Ben Mesrur Ibni Hind'im» diye kendini tanitir, adam yine «Seni tanimiyorum» deyince ona «Ay'i tanimayanlari Allah (C.C) kahretsin» diye çikisir.

Sâir söyle der:

«Kendini begenmislik kuruntusuna tutulan aptala deyiniz ki;

Kendini begenmisligin zararini bilsen ona kalkismazdin.

Kendini begenmislik dini zedeler, akli zayiflatir.

Serefi düsürür, hey kendine gel!»

Derler ki: «Ancak düskün ruhlular büyüklük taslar ve alçak gönüllüler mutlaka yüce ruhlu, kimselerdir.»

Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Üç sey mahvedicidir: Boyun egilen pintilik, isteklerine uyulan nefis ve insanin kendini begenmesi."

Abdullah Ibni Amr'in rivayet ettigine göre. Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Hz. Nuh (A.S) ölmek üzere iken iki oglunu yanina çagirarak onlara su nasihatte bulunur, «size iki seyi emreder ve iki seyden sakinmanizi isterim. Allah (C.C)'a ortak kosmaktan ve büyüklük taslamaktan uzak durunuz. Emrettigim sey'ere gelince birincisi "Lâ ilâhe illallah'"i dilinizden düsürmeyin. Cünki göklerde ve yerde olen her sey terazinin bir kefesine; "Lâ ilâhe illallah'" cümlesi de öbür kefesine konsa ikincisi agir basar.

Gökler ile yeryüzü bir araya gelerek bir çember teskil etse de bu çemberin üzerine "Lâ ilâhe illallah'" cümleleri konsa, çember üzerine binen agirligin altinda kirilir. Ikinci olarak da sik sik «sübhanellâhi velhamdülillâhi» deyiniz. Çünki bu cümle canli - cansiz her varligin duasidir ve canlilarin rizki bu duâ sayesindedir."

Hz. Isâ (A.S.) der ki. «Allah (C.C)'in Kitabi'ni ögrenen ve zorba olarak ölmeyen kimseye ne mutlu!»

Anlatildigina göre Abdullah Ibni Selâm (R.A.) bir gün odun yüklü alarak çarsidan geçiyordu. «Niye böyle yapiyorsun, senin buna ihtiyacin yok.» diyenlere «nefsimden kibiri kovmak istedim» diye cevap verir.

Kurtubî tefsirinde:

«Gizlenmesi gereken zinetleri bilinsin dîye ayaklarini yere sert basmasinlar» (Nur Sûresi - 31) mealindeki âyet hakkinda denir ki; «kadinlar bu hareketi böbürlenmek erkeklere gösteris olsun diye yaparlarsa davranislari haramdir.»

Ayni sekilde erkeklerin de calim satmak gayesi ile yere sert basmalari da haramdir, cünki büyüklük taslamak büyük günahlardandir.»
 
Enes anlatıyor. Bir kadın Rasulullah'ın yanına gelerek ona bazı şikayetlerde bulundu. Rasulullah: "Sana şikayetlerini giderecek hayırlı şeyler söyleyeyim mi? Yatağına girince otuz üç defa la ilahe illallah, otuz üç defa subhanallah ve otuz dört defa da elhamdülillah de. İşte bu yüz şey dünya ve içindekilerinden daha hayırlıdır." (İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/155.)
 
BUNU okumaya çalışacagım inşallah artık çok hoşuma gitti
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…