- 21 Aralık 2014
- 2.005
- 1.767
- 36
Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.
Not: This feature may not be available in some browsers.
Şeriat konusunda çok da emin olmayın derim ben.... Yıllar öncesi konuşmalarında savaşta her şeyin mübah olduğunu söyleyen söylemleri var... Yalan , hırsızlık gibi....
Şimdi
Evrim gerçeği milli eğitim ders programından çıktıysa, müftülüklere nikâh kıyma yetkisi verildiyse ve rektör olmak için imam hatipli olma şartı aranıyorsa daha ne olsun istiyorsunuz? Türkiye’de şeriat düzeni böyle kurulur. İlla Suudi Arabistan gibi ilan edilmesi gerekmez.
Türkiye’nin muhazakarlaştığı tespitine bu güne dek ne sağdan ne soldan ne liberalden ne de milliyetçiden tek bir itiraz duyuldu. Ancak bu muhafazakarlığın şerileşmeye doğru evrildiği ileri sürüldüğünde işler değişiyor. Özellikle liberallere göre kamusal otorite başı açık gezmeyi yasaklanmadığı, içki satışı yasaklanmadığı ve en önemlisi mahkemeler Şeri hükümlere göre hüküm vermediği sürece Şeriat’tan bahsedilemez. An itibarıyla tam bir şeriat devleti olmayışımızı şerileşme sürecinde olmadığımız şeklinde yorumlama sahtekarlığına giden söz konusu kesim bu ülkenin kız çocukları evlere, ikinci sınıflığa hapsedilirken kendi kız çocukları ABD ya da AB’de okuyor olduğundan elbette rahatsız olmayacaklar.
Türkiye’de muhafazakarlaşmanın katılaşması-şerileşme kaygısını gündeme getiren olaylardan bir kısmına bakarak devam edelim:
-Kız çocuklarının 9 yaşından itibaren başlarını örtebilmelerinin yolunu açmak için 4+4+4 yasasının çıkartılması.
-Kamuda hizmet veren öğretmen, doktor, hemşire vb. görevlilerin de fiilen dini kimliklerini öne çıkardıkları bir örtünmeyle çalışmaları.
– İlköğretimde seçmeli 2 dini dersin zorunlu din dersinin yanına eklenmesi ve çocukların bu derslere takke ve başörtüsü ile gelmeye başlaması.
-Kadın öğretmelerin müdürler tarafından giyimleri konusunda uyarılmaları ve cezalandırılmaları.
-Alkollü içkilerin vergilerindeki artırım ve nihayet “Ayran Yasası”.
-Köktenci dini akımların dernek sayısı, kermes etkinliği ve örgütlenmelerinde artış.
-İran’dan bile daha çok sayıda camisi bulunan bir ülkede AVM, fabrika ve giderek çok farklı kuruluşta mescit alanlarının düzenlenmesi. Çamlıca ve Taksim için anıt camilerin projelendirilmesi.
-Cuma namazı saatlerinde alış veriş yapılmaması uygulamasının yaygınlaşması ve bu saatte hizmet veren işyerlerine yönelik baskı.
-Sahillerde kamusal haremlik-selamlık plajların istisnadan norma dönüşmesi.
-Devlet televizyonlarının yılbaşında çizgi film gösterip toplam dini içerikli yayın saatinin 10 kez artmış olması.
-Gıda’da “helal” ve turizmde “hilal” sertifikasyonuna geçilmesi.
-Cumhurbaşkanı, Başbakan, Valiler eliyle devlet erkanının Cuma selamlıkları vb.
-Fazıl Say kararı ve Anayasa Mahkemesi’nin “4+4+4” itirazına verdiği gerekçeli kararda ortaya çıkan din referanslı hukuk içtihadının başlaması.
Liste çok ama çok uzun. Ancak her olayın tek başına değerlendirilmesinin sağlanması suretiyle de İslamileşme, katı muhafazakarlaşma ve şerileşme eğilimlerine dair büyük tablonun görülmesi engellenebiliyor: Örneğin içki fiyatlarının vergi ihtiyacı ya da sağlıklı toplum motifiyle arttırıldığına hepimiz ikna olabiliriz. Üniversitedeki kız çocukları başını örtüyorsa liselerdeki küçüklerin de örtme hakkının gelmesi neden şerileşme adımları olsun ki? …vb…vb… Özetle şerileşme kaygısı her ifade edildiğinde sorun tekilleştirilerek izah ediliyor.
Liberallere göre Türkiye’de Ortadoğu’da gördüğümüz türden radikal bir İslamcı örgütlenme hiç olmadığı gibi şimdi de yok ve bugün muhafazakarlığın yeni bir evresindeyiz: “Periferideki muhafazakarlar merkeze geldi.” Bu kesime göre özellikle şeriatçı çağrışımlar yapan mahalle baskısı uygulamaları yukarıdan geliştirilen İslamcı/şeriatçı politikaların değil aşağıdaki kapalı taşra insanlarının bildik mahalle baskısından başka birşey değildir.
Türkiye’de bir şeriat tehlikesi olduğunu düşünüyor musunuz? diye sorulan Baskın Oran “Hayır efendim, düşünmüyorum. … Bu memlekette şeriat tehlikesinden çok laikçilik tehlikesi var” derken Ahmet İnsel, “Solun sistematik biçimde ‘ne darbe, ne şeriat’ sloganının arkasında durması çok doğru değil, çünkü Türkiye’de şeriat yakın bir tehdit olarak durmuyor” inancını ifade ediyordu. Ufuk Uras daha da ileri gidiyor ve sosyalistlerin oylarıyla gittiği parlamentoda AKP’ye verdiği desteği şöyle özetliyordu: “İran-Türkiye benzetmesi doğru değildir. Tayyip Erdoğan Humeyni değildir. İmam bilmem ne değildir.” Kaldı ki Uras’a göre öyle bile olsa galiba sorun yok ki TUDEH’lileri kendine delil göstererek şöyle devam ediyor: “TUDEH yöneticilerine ‘Bugün olsa ne yapardınız?’ diye soruyorum, ‘Yanlışlarımız olabilir, ama yine demokrasiyi savunurduk’ diyorlar…” mış.
Listeyi uzatmadan ve tekrara düşmeden özetleyelim: Bu kesimin ortak özellikleri benim şerileşme dediğim ama hadi onların tabiriyle söylersek muhafazakârlaşma dedikleri tehdit ile değil, solla ve seküler kesimlerle mücadeleyi görev edinmiş olmalarıdır. Liberallerin sormadığı Türkiye’de toplumsal ve siyasal düzenin şeriat kurallarına göre yönetilmesine doğru bir gidiş olup olmadığıdır?
Türkiye’deki şerileşmenin karakterini çözümlemede yaşanan en önemli yanılgı şeriatın bir günde, yukarıdan siyasi bir devrimle ve muhtemelen İran ya da Suudi Arabistan tarzı bir şeriatı tesis etmek üzere geleceği varsayımından kaynaklanıyor. Bunların tamamı yanıltıcıdır. Gelmekte olan şerileşme Türkiye’ye has bir strateji, biçim, hedef ve içerikle gelmektedir.
Türkiye şerileşme sürecine ilişkin birinci özellik şudur: Sürec ılımlı İslamcı bir strateji ile evrimci tarzda aşağıdan yukarıya ve yukarıdan aşağıya geliyor. “Ilımlı İslamcılık” kavramı günümüzde yanlış denebilecek bir içerikle okunuyor: Ilımlı İslamcılık İslam’ın ılımlı bir çeşidinin değil, İslamcılığının hegemonik araçlarla yürütülmesi yöntemini benimsemiş bir siyasal iktidar stratejisinin adıdır. Ilımlı İslamcılık, sahiplerinin ifadesiyle, “öncelikle devletin değil, daha ziyade toplumun İslamileşmesi” stratejisidir.
Biz bu starateji çerçevesindeki “İslamileşme” sürecini, içeriğini daha yerinde ve ince biçimde yansıtabildiği için muhafazakarlaşma değil, “şerileşme” kavramıyla adlandırıyoruz.
Keza Türkiye’nin şerileşmesi hep Suudiler veya İran’la mukayese içinde yapıldı. Türkiye’deki şeriat arzusuyla sabırla çalışanların getirmekte olduklarında İran, Malay, Suudi, Gazze, Mısır, Nijer ya da başka bir tür şeriatçılığı aramak yersizdir. Hegemonik olan Türk şerileşmesi Şafi etkileşimleri olan Hanefi-Maturidi ekolün Türk-İslamcı yorumuna dayalı bir şeriatı inşa etmeye çalışıyor. Bu da Türkiye’de şerileşme sürecinin içeriğine işaret eden ikinci önemli noktadır.
Üçüncü konu şeriatçılığın modernizmle ve/veya kapitalizmle kesin bir çelişki içinde olduğu yanılgısıdır. Bu varsayım periferideki dışlanmış kesimlerin merkeze gelmesi ve modern arabalara binmesi, lüks dairelerde yaşaması, yatlara binip tatil yapmasıyla vesaire, zamanla “normalize” olacakları varsayımını içerir. Körfez ülkeleri, Brunei Sultanlığı, Suudi Arabistan vb. ülkelerdeki durum bu varsayımı doğruluyor görünmemektedir. Mercedes’li, 5 yıldızlı, lüks markalı Şeriat olmadığı ve olmayacağı gibi bir saptamaya varmak için şu üç unsurun bir araya gelmesi gerekir herhalde: Sadece Ali Şeriati okumak, Seyyid Kutup stratejisi takip etmek ve Taliban bölgesinde yaşamak.
Liberal şekilciliği bir yana bıraktığınızda Besiç militanlarının ya da Suudi ahlak polisinin kadın giyimine müdahalesi ile ilköğretim okulundaki kravatlı AKP’li müdürün kadın öğretmenin etek boyuna müdahalesi arasındaki esasa ilişkin nitel farkı izah edebilir misiniz?
Evet elbette İslamcı hareketin radikal yanları düzen tarafından Refah Partisi’nden AKP’ye geçiş ile birlikte esasen absorbe edildi. Ama İslamcı hareket de, Gramscici başka bir kavramla ifade edecek olursak, merkez sağı transforme etti: Sağcı milliyetçi merkez daha da mufazakarlaşırken, muhafazakarlık giderek şeriatçı saiklerle hareket etmeye başlıyor.
Konuyu uçlaştırmadan , özcü yanıtlar arama tuzağına düşmeden, keza inançlı seküler insanları da ötekileştirmeden seküler kazanımların korunması ve ileri taşınması gereklidir. Maneviyatsız şeriatçıların bu vicdansız dünyanın vicdanı olmadıkları, eşitlik ve özgürlük maneviyatı sahiplerince ortaya konabilmeli. Çünkü dogmadan maneviyat çıkmaz ama herkesin eşitliği ideali maneviyattan başka ne olabilir ki?
Kesinlikle doğru emekli olacaklarin maaşı 1.000 TL bile bulmuyor. Bir de TC değişirse ismen eski devlet kendinden önce ki emekli maaşlarını ödemeyebilir ben de bunu buraya ilistireyim. Tarihte örneği çok magduriyetin.Buraya çok fazla yazmak şstemiyorum. Bu haberi aylar atlar önce yollamultım ama kimse umursamamıştı. Tekrar yolluyorum, başınıza ve bağışımıza ördüğümüz ve çocuklarınızın basına ördüğünüz çorabın farkına varın.
"
***Aylık Bağlama Oranları düşürüldü
Gerek 1999 ve gerekse de 2008 reformları !!! ile emekli aylığının en büyük kriterlerinden birisi olan kısa adı ABO olan aylık bağlama oranları çok düşürüldü. Mesela sizin hesaplarınızda, 2000 önce ABO’nu yüzde 65, 2000 ile 2008 arası ABO’nuz yüzde 49 ve 2008 sonrası ABO’nuzda yüzde 35,74. ABO’nuz çok düşürüldüğü için de ne kadar çok prim öderseniz o kadar az emekli aylığınız olmuş.
***REFORMU ALKIŞLADINIZ MI?
Ne duyduğunu anlamayan insan olur mu? Siyasinin birisi halkın karşısında geçiyor ve “2008 yılında yaptığımız reform ile sosyal güvenlik açıklarını azalttık” diyor karşısındaki kalabalık alkışlıyor. Aslında siyasi diyor ki, bundan sonra emekli aylıklarınız az olacak, sağlığı cebinizden ödeyeceksiniz, emekliliği de 65 yaşında mezarda görürsünüz. Şöyle bir düşünün, basitçe SGK işverenden prim alır ve emeklilere aylık öder, SGK’nın açığı varsa ya işverenden daha fazla prim alırsınız ya da emekliye daha az para verirsiniz. Üstelik 2008 yılı reformuyla işverenden alınan primleri yüzde 25 azaltıp, açığı daha da artırdılar. Buna karşın emekli aylıklarının hesaplanma formülü değiştirdiler. Artık ne kadar çok prim gününüz olursa o kadar az emekli aylığınız oluyor.
***HER PRİM ÖDENEN AY İLERDE ALACAĞINIZ EMEKLİ AYLIĞI DÜŞÜYOR
Ülkemizde çalışanların yüzde 90’ı asgari ücret veya ona yakın ücretlerden prim ödemekte veya işverenleri ödemektedir. Bu sebeple de 2008 yılında yapılan reform ile her asgari ücret veya ona yakın ücretle adına prim ödenen (veya isteğe bağlı ödeyen) kişinin ilerde alacağı emekli aylığı düşüyor. Bu düşüş 2012 yılı için her prim ödenen ayda 2 lira idi, 2013 yılının büyüme oranın çok düşük gelmesi sebebiyle 2013 yılında aylık düşüş 3 liraya çıktı.
***REFORM OLMASAYDI EN DÜŞÜK SSK EMEKLİ AYLIĞI 1240 LİRA OLACAKTI
1.10.2008 günü yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun olmasaydı, bugün en düşük SSK emekli aylığı 1240 lira en düşük Bağ-Kur emekli aylığı da 1080 lira olacaktı. Bu ay itibariyle en düşük SSK emekli aylığı 640 liradır. Yani, emeklilik dilekçesini 2013 mayıs ayında veren bir işçi, 2000 ile 2013 arasında adına asgari ücretten prim ödenmişse alacağı emekli aylığı 640 liradır. Aynı kişi bir ay daha çalışsaydı alacağı emekli aylığı da 3 lira daha düşecekti.""
Emekli olunca eşleriniz aldıkları ücretlere şok olacaksınız, gerçi buraya yazanların çoğunun eşi asker polis oradan kendilerine dokunmuyor pek herhalde.
https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=6525
Kesinlikle doğru emekli olacaklarin maaşı 1.000 TL bile bulmuyor. Bir de TC değişirse ismen eski devlet kendinden önce ki emekli maaşlarını ödemeyebilir ben de bunu buraya ilistireyim. Tarihte örneği çok magduriyetin.
Buraya çok fazla yazmak şstemiyorum. Bu haberi aylar atlar önce yollamultım ama kimse umursamamıştı. Tekrar yolluyorum, başınıza ve bağışımıza ördüğümüz ve çocuklarınızın basına ördüğünüz çorabın farkına varın.
"
***Aylık Bağlama Oranları düşürüldü
Gerek 1999 ve gerekse de 2008 reformları !!! ile emekli aylığının en büyük kriterlerinden birisi olan kısa adı ABO olan aylık bağlama oranları çok düşürüldü. Mesela sizin hesaplarınızda, 2000 önce ABO’nu yüzde 65, 2000 ile 2008 arası ABO’nuz yüzde 49 ve 2008 sonrası ABO’nuzda yüzde 35,74. ABO’nuz çok düşürüldüğü için de ne kadar çok prim öderseniz o kadar az emekli aylığınız olmuş.
***REFORMU ALKIŞLADINIZ MI?
Ne duyduğunu anlamayan insan olur mu? Siyasinin birisi halkın karşısında geçiyor ve “2008 yılında yaptığımız reform ile sosyal güvenlik açıklarını azalttık” diyor karşısındaki kalabalık alkışlıyor. Aslında siyasi diyor ki, bundan sonra emekli aylıklarınız az olacak, sağlığı cebinizden ödeyeceksiniz, emekliliği de 65 yaşında mezarda görürsünüz. Şöyle bir düşünün, basitçe SGK işverenden prim alır ve emeklilere aylık öder, SGK’nın açığı varsa ya işverenden daha fazla prim alırsınız ya da emekliye daha az para verirsiniz. Üstelik 2008 yılı reformuyla işverenden alınan primleri yüzde 25 azaltıp, açığı daha da artırdılar. Buna karşın emekli aylıklarının hesaplanma formülü değiştirdiler. Artık ne kadar çok prim gününüz olursa o kadar az emekli aylığınız oluyor.
***HER PRİM ÖDENEN AY İLERDE ALACAĞINIZ EMEKLİ AYLIĞI DÜŞÜYOR
Ülkemizde çalışanların yüzde 90’ı asgari ücret veya ona yakın ücretlerden prim ödemekte veya işverenleri ödemektedir. Bu sebeple de 2008 yılında yapılan reform ile her asgari ücret veya ona yakın ücretle adına prim ödenen (veya isteğe bağlı ödeyen) kişinin ilerde alacağı emekli aylığı düşüyor. Bu düşüş 2012 yılı için her prim ödenen ayda 2 lira idi, 2013 yılının büyüme oranın çok düşük gelmesi sebebiyle 2013 yılında aylık düşüş 3 liraya çıktı.
***REFORM OLMASAYDI EN DÜŞÜK SSK EMEKLİ AYLIĞI 1240 LİRA OLACAKTI
1.10.2008 günü yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun olmasaydı, bugün en düşük SSK emekli aylığı 1240 lira en düşük Bağ-Kur emekli aylığı da 1080 lira olacaktı. Bu ay itibariyle en düşük SSK emekli aylığı 640 liradır. Yani, emeklilik dilekçesini 2013 mayıs ayında veren bir işçi, 2000 ile 2013 arasında adına asgari ücretten prim ödenmişse alacağı emekli aylığı 640 liradır. Aynı kişi bir ay daha çalışsaydı alacağı emekli aylığı da 3 lira daha düşecekti.""
Emekli olunca eşleriniz aldıkları ücretlere şok olacaksınız, gerçi buraya yazanların çoğunun eşi asker polis oradan kendilerine dokunmuyor pek herhalde.
https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=6525
Öncelikle güzel dilekleriniz için teşekkür ederim.siyaseten uyuşamıyoruz ama zaten siyaseti hiç sevmiyorum
durumunuza üzüldüm, Allah yolunuzu açık etsin hep yardımcınız olsun inşallahinşallah, tabi oğlunuzun da.
sadece oğluma kadar alıyorum yazmışsınız ya eskiden bir dönem, annem de öyle yaparmış, ne desem boş, sözün bittiği yer
Bende HDP oy verenın olmayacağnı dusunuyordum..Akp mhp secenlerin kk da bu kadar cok olacagini tahmin etmiyordum. Şaşırdım valla
Maaşlar düşük zaten, emekli primi doldurmasına rağmen , yası beklemek zorunda kalan milyonlarca insan var, ee bunlar çalışmaya devam edecekler mecburen, çalışırsan her gün emekli aylığından düşecek.
Alternatif olarak hadi işten çıktın diyelim, başka yerde sigortasız çalışmak istedin , bu da mümkün değil cunki sigortasız çalışmak yasak.
Öncelikle güzel dilekleriniz için teşekkür ederim.
Bakın benim standartım şu an asgari ücretli bir ailenin standartı....
Asgari ücretle çalışan bir aile kirada oturuyor ise İstanbul da ödeyebileceği en düşük kira 800-TL
Asgari ücret AGİ dahil 1.600-TL geriye ne kalıyor 800-TL tam olarak benim elime kalan miktar.
Şimdi benim kış dönemi en düşük fatura toplamım 500-TL civarı oluyor malum çocuk var soğukta oturmam mümkün değil yaz dönemi 300-TL peki bu fatura tutarı ne kadar düşük olabilir asgari ücretlinin evinde ?
50-TL elektrik kullanmışken 100-TL ödüyoruz , kayıp kaçak bedeli ...
Geriye kalan para ile ne yenir , ne içilir , ne giyilir , nasıl gezilir ?
Çocuk olduğunu düşündüğümüzde bu çocuğun okul ihtiyaçları nasıl karşılanır ?
Bebek ise bezi , maması ne ile nasıl alınır ?
Kendisi ya da çocuğu hasta olduğunda ne ile ilaç bulunur , hastaneye gidilir ? Bu arada çocuklar için bağırsak düzenleyici , ishal ilaçlarını SGK ödemiyor çünkü ilaç diye değil Probiyotik besin takviyesi diye geçiyorlar..... En ucuzu 40-TL civarında.....
Şimdi et mevzuna yaptığım yorumdan konu buralara geldi ama sahi kiraz'ın kilosu kaça ? Geçen sene 10-TL altına düştüğünü ben bilmiyorum şu an 20-TL benim semt pazarımda
İnsanların siyasi görüşlerine saygım var ama kızıyorum neden kızıyorum biliyor musunuz biz bu kadar kötü yaşamayı hak etmiyoruz.
Ben kendi adıma sadece kimsenin ötekileştirilmediği bir Türkiye istiyorum. Herkese adalet , eşitlik , İNSAN'a yakışır yaşam istiyorum. Evlatlarımızın iyi eğitimli , donanımlı bireyler olarak yetişmesini istiyorum.
Taciz , tecavüz , şiddet gibi gayri ahlaki olayların normal , bir kereden bir şey olmaz mantığı ile kabul edilmesini istemiyorum.
Uyuşturucu kullanım yaşı kaça düştü peki ? Ne ara İlkokul önlerine kadar indi ? Benim zamanımda lise de bile sigara içen tek tüktü.....
Ha bir de gene çenemi tutamayacağım ben çocuğuma 1-kg kiraz alamaz iken ( çok şükür ona kadar alıyorum o ayrı ) sarayda kilosu 4.000-TL olan beyaz çay içilmesini doğru bulmuyor ve bu insanların samimiyetine asla inanmıyorum.
Ha pardon bir de Yazlık Sarayı da ben yapıyorum kendime , Ata'mızın 4 odalı yazlık köşkü yerine yapılan hani bir sürü odası olan ve şimdi yapıldığı alan büyütülen...
Evet her şeyin altından ben çıkıyorum kızlar linç edin beni lütfen
Bence bu sefer daha çok oy çıkacak, doğu kanadı şaşırtır diye düşünüyorum.Bende HDP oy verenın olmayacağnı dusunuyordum..
Ben ihtimal dahi vermek ıstemıyorum . İnşallah ysk adaylığını iptal eder.Bence bu sefer daha çok oy çıkacak, doğu kanadı şaşırtır diye düşünüyorum.
Ne diyosun? Kadin gelmis dun apo propagandasi bile yapti burda.Bende HDP oy verenın olmayacağnı dusunuyordum..
İkinci tura iyi parti ve akp kalır diye düşünüyorumNe diyosun? Kadin gelmis dun apo propagandasi bile yapti burda.
Ben ihtimal dahi vermek ıstemıyorum . İnşallah ysk adaylığını iptal eder.
HDP ye verılen her oy içimi kanatıyor... Adamların açık açık ne oldugu belli .
Daha erken gormeniz gerek biz aninda banlaniyoruzdaEk olarak 2 dakika önce şikayet edip 1 dakika sonra neden banlanmıyor diye sormanız da inanın çok ilginç geldi ...
tam 2 dakika önce şikayet edip 1 dakika sonra da @Mune neden banlamadı diye mesaj yazmışsınız !
Pes
Elekrikler kesilmis pardon@Mune uyumuş olabilir mi ? Ya da özel bir hayatı ? 24 saat sitede olmama gibi bir lükse sahip olabilir mi ?