Anket rock müzik

sizce rock müzik ne?


  • Ankete Katılan
    141
herbaryum sende grup sokagın takipçisisn dimi bnde takipçileriyim orda buldum seni....:sm_cool:
 
sizce lordi hak etmiş mitdi birinciliği
bence etmişti


[youtube]B5ZfQMOHB5k&feature=related[/youtube]



Hard Rock Hallelujah!

Lordi

azizler katledildi

bu günahkarların gecesinde

yol gösterici ışık olmadan, fenerler kayboldu



duvarlar şimşek gibi iniyor

kayalar yuvarlanmak üzere

bu bir "arockalypse"

ve şimdi ruhun çıplak



tek ihtiyacımız şimsek

güç ve kudret ile

yanlışın peygamberleri çöküyor

ay yükselir gibi

bize işaret veriyor

hadi, şimdi dehşet içinde yükselelim



rock `n roll melekleri hard rock`ı getirdi, tanrı`ya hamdet

melekler ve şeytanlar hep birlikte ulaştı

rock `n roll melekleri hard rock`ı getirdi, tanrı`ya hamdet

tanrının doğaüstü yaratısında kendini kaybetmiş



gerçek inananlar

onlar kurtarılacak

erkek&kız kardeşler inancı güçlü tutuyolar

hesaplaşma gününde

cüret edenler kazanır [inanmaya anlamında heralde]

görüceksin, palyaçolar sonunda yeni krallar olucak



tek ihtiyacımız şimsek

güç ve kudret ile

yanlışın peygamberleri çöküyor

ay yükselir gibi

bize işaret veriyor

hadi, şimdi dehşet içinde yükselelim





rock `n roll melekleri hard rock`ı getirdi, tanrı`ya hamdet

melekler ve şeytanlar hep birlikte ulaştı

rock `n roll melekleri hard rock`ı getirdi, tanrı`ya hamdet

tanrının doğaüstü yaratısında kendini kaybetmiş



kanatlar sırtımda

boynuzlarım alnımda

dişlerim sivri

ve gözlerim kırmızı

tamamen bir melek değil

ya da düşmüş melek gibi

şimdi bize katılmak ya da cehenneme gitmek arasında seçimini yap








rock `n roll melekleri hard rock`ı getirdi, tanrı`ya hamdet

melekler ve şeytanlar hep birlikte ulaştı

rock `n roll melekleri hard rock`ı getirdi, tanrı`ya hamdet

tanrının doğaüstü yaratısında kendini kaybetmiş
 
......................................................................................
 
Son düzenleme:
şebnem,ogün,amy,linkin park...
rock müzikte hem söz var hem müzik ençok buyüzden tercih ediyorum.Müzik kendinizden geçiriyo,içinizi boşaltıyo belki,sözler "bişey,bi duygu bu kadar mı güzel anlatılır,bu kadar mı doğru olur,bu kadar mı güzel ifade edilir" dedirttiriyo insana.Bence..en çok bu yüzden seviyorum bu müziği..
 
şebnem,ogün,amy,linkin park...
rock müzikte hem söz var hem müzik ençok buyüzden tercih ediyorum.Müzik kendinizden geçiriyo,içinizi boşaltıyo belki,sözler "bişey,bi duygu bu kadar mı güzel anlatılır,bu kadar mı doğru olur,bu kadar mı güzel ifade edilir" dedirttiriyo insana.Bence..en çok bu yüzden seviyorum bu müziği..

MÜZİKTE SÖZLERDE GERÇEKLİK ARARSAN EĞER
SANA GRUP SOKAK I TAVSİYE EDERİM
SEVGİLER:))
 
eğer dikkatli dinlersen çok şey duyarsın

Yaşlandık şimdi ama, yine de hala duyduğumda hoşuma gidiyor. :))
 
Rock müzik benim en sevdigim tarz daki müziktir. Rock yeri gelince benim
icinde strese bire bir oluyor. Sebnem Ferah en sevdigim sanatci. Ogün sanlisoy, Hayko cepkin, kirac, camur, gibi rock müzik sanatcilarinida severim..:)
 
Şarkının sözleri ve hikayesi:


HARAM SEVDA

Gönlümün sultanısın
Sen başımın tacısın
Hayranım varlığına
Sürgünüm yollarına

Korkuyu saldılar içime
Sevgiyi koyduğum en gizli yerime
Eşkoştum tanrıyı özüme
Kardeş bildim koydum dost yerine

Sana ulaştım meyilen, şaraplan
Nefsimi besledim kadınlan, aşklan
Korkmadım yanmaktan sevdalım allahtan
Korkmadım yanmaktan cananım yarabdan

Güneş olup doğmuşsun kıra, dağa, taşa
Tat olup dolmuşsun suyuma, aşa
İz düşmüşsün, yön çizmişsin
Çamurdan verdiğin cana

Korkuyu saldılar içime
Sevgiyi koyduğum en gizli yerime
Eşkoştum tanrıyı özüme
Kardeş bildim koydum dost yerine

Sana ulaştım meyilen, şaraplan
Nefsimi besledim kadınlan, aşklan
Korkmadım yanmaktan, sevdalım allahtan
Korkmadım yanmaktan, cananım yarabdan

Dostuma hiç yalan demedim
Sevdaya ihanet eden öte dursun canımdan
Düşmanıma haraç, sır vermedim ki
Ne diye korkayım ulan yaradanımdan

Cehennem ateşi ısıtsın bedenimi

Sana ulaştım meyilen, şaraplan
Nefsimi besledim kadınlan, aşklan
Korkmadım yanmaktan, sevdalım allahtan
Korkmadım yanmaktan, cananım allahtan
Dermanım yarabdan

---------------

SOKAK = Haram Sevda

Youtube Link:
http://www.youtube.com/watch?v=Elx_BKGEQX0





--------------------------------

Bu klip Fethullah Gülen cemaatinde 1997 – 1998 yılları arasında, Şişli FEM dershanelerinin yurdunda birebir yaşadığım olaylardan, ayrıca yurtlarda ve evlerde bu travmaya maruz kalan insanların yaşadıklarından ilham almıştır.

Yaşanmış gerçeklerdir:

1. Cemaat yurtlarına ilk defa dershane eğitimi için başvuru yaptım, mülakat yapıldı. Mülakatta ilk sorum "Namaz kılıyor musun?" olmuştu.

2. Başarılı bir öğrenciydim. M1 diye isimlendirilen bir sınıftaydım. Bu yüzden birçok toplantıya katılmak imkânım olmuştur.

3. En güzel yemekler yapılır, en güzel tatlılar sunulur dilediğimiz kadar yerdik. Sonra saatlerce Said Nursi'nin risal-i nur kitapları okunurdu.

4. Fethullah Gülen'nin kitaplarından, hayatından bilgi yarışması düzenlenir. Sınavlar yapılırdı.

5. Fethullah Gülen'nin Radikal gazetesinde röpörtajı çıkacağı zaman sorumlu "abi" herkes 5'er tane alsın demişti.

6. Kurban bayramında kurban ve kurban derisi toplamamız istenmişti.

7. Yurtta ramazan ayında öğlen yemeği çıkmadı.

8. Arkadaşlarım her zaman Fethullah Gülen'den konuşuyor ve sadece bu fikir etrafında toplanıyorlardı.

9. Yurtta bir erkek öğrenci başka bir erkek öğrenciyi banyoda izlediği ile ilgili bir mektup yazmış ve yurtta atılmıştı.

10. Atatürk ile ilgili hiçbir etkinlik yapılmazdı, hatta Atatürk ile ilgili iğrenç dedikodular dolanırdı.

11. Çok sorun çıkartan bir öğrencinin neden yurttan atılmadığını cemaatin içinden bir öğrenciye sordum. Beni etüt sınıfının en köşesine götürdü gizli gizli hareketlerle, defterini açtı. Ben ona "Söylesene" diye ısrar ederken, deftere "onun abisi subay ama hizmetten" yazdı.

Ben daha fazla yazamayacağım. Bunlar gibi bir sürü olay yaşadım. Çok daha ağır şeyler işittim. İşittiklerimi kendim yaşamadığım için buradan sizlerle paylaşamam.

Ben FEM isminde ki özel bir dershanenin sadece çalışkan bir öğrencisi olarak NUR cemaatinin içerisinde kaldım. Üniversiteden sonra defalarca toplantılarına katılmam için çağırıldım. En sonunda ağır sözler söyledim ve aralarından temelli ayrıldım.

Çevrenizde benim ki gibi hikâyeler duyabilirsiniz. Cemaat yurtlarında ki "öğrenciler!" için hiçbir iftiram ya da karşıtlığım olamaz. Ben bunları yazdım çünkü o dönemde, genç beynimle az daha inancımı yitiriyordum, psikolojik tedavi gördüm, hala izlerini taşıyorum. Sizden tek ricam yakınlarınızı malum cemaatlere sokmayın. Çok ağır travmalara maruz kalabilirler. Tanrı her zaman bizimle olsun...

"Kul hakkı" en önemlisidir derlerdi. Şimdi ben kendi yaşadıklarım ve çok sevdiğim bir dostumu aldıkları için "Fethullah Gülen'e hakkımı sonsuza kadar helal etmiyorum."


HARAM SEVDA

Kadın, kadın olmanın en zor olduğu yerde duruyor. Birileri zamanı geriye akıtmak telaşındayken o dünyadan hesap sorar gibi bir halde, karmaşıklık dövüşünde. Zaten kendisine ait pek az hissi var, inançları da parsellenmekte ve başörtüsünü türban şekline getirip bağlanması zorla rica edilmekte. Örtünüp gizlendiğinde ve söylenenlere itaat ettiğinde bir kara el görünmekte ve ona bir sevap kardı vermekte. Bu sevap kartları cennete giriş bileti demek. Bolca toplanmalı, cennet özgürlüğün tek adresi artık onun için. İnanç artık acayibine gidiyor çünkü kara el gücünü inançtan aldığını söylüyor. Doğru yolu bulmak için her yolu denemiş kısıtlı imkânlarıyla, olduramamış. Şimdi son umut tanrıya danışacak. En kısa yoldan, en insani şekilde bir mektup yazıyor. Tanrıya yalvarıyor, mum ışığının mütevazı aydınlığının önünde, beyaz bir kâğıda, son nefeste söylenen dürüst sözcüklerle…

Canım Tanrım,

Korkuyu saldılar içime, sevgini koyduğum en gizli yerime. Eş koştum tanrım seni özüme kardeş bildim koydum dost yerine. Haram Sevda'mı bu?

Bu mektubun hikâyesi 14 yaşında fakir bir çocukken, annesini kaybettiğinde başladı. Babası onu bedava hizmet! Veren bir cemaat yurduna vermek zorunda kaldı. Başta yemek veriliyordu sadece sonra yavaş yavaş patronun kitapları okutulmaya, sindirilmeye başlandı. Bundan kurtulmak istediğinde çok geç olacaktı. Fikirlerine vurulmuş zincirlerden, beyninin toprağına ekilmiş sahte inanç tohumlarından artık uzun bir süre kurtulamayacaktı.

Okulda Atatürk'ü ve mevcut çağı okuyor yurtta ise patronları Fethullah Gülen'den başka hiçbir fikirden konuşulmuyordu. Nazikçe bir zorlama vardı içeride ablalardan. Ablalar ışık evlerinde üretilen robotlardı. Bu nezaket yumruk atarken "Acıttıysam affet" demek gibiydi. İstediği kitapları okuyamıyor, istediği gibi giyinebilme esprisi yapamıyor ve düşünebilecek bir aydınlık bulamıyordu bu ışık evlerinde. En kötüsü de vicdanen zorlanıyordu. Hatta bir gün, patronları Fethullah Gülen'in vaaz videosunu seyrederken ablaları kara bir el olup, onu sarstı ve sordu : "Sen neden ağlamıyorsun, hissetmiyor musun yoksa." Çünkü tüm arkadaşları aynı tonda ağlarken aynı miligramda gözyaşı akıtıyorlardı. Daha sonra bu gözyaşları ile yoğun pasifist duygular toplanıyor patrona adanıyordu. Patron Amerika'dan dilini uzatıp bu sunaklardan besleniyordu. Başta tüm bu ucubeliklere direndi, yaşam enerjisine sığındı. Sessiz direnişler yaptı kendince ama hep dışlanıyordu. Yasaklar midesini bulandırıp başını ağrıtacak kadar çoktu. Tek avuntusu sevap kartlarıydı…

Okulda karşı cinsten bir canlı ona huzur veren bir duygu hissettirmeye başladı bir gün. Zedelenmiş hücrelerine yayılacak biraz oksijen bulmuş gibiydi. Saklı bakışlar ve polisten kaçan suçlular gibi gizli buluşmalarda birleşen masum avuçlarını ayırdı kara bir el. Ya özgürlüğünden olacaktı artık ya da geleceğinden, "hoş bu nasıl bir gelecekse." Diye düşünürken… "Bir daha olursa, aramız açılacak." Dedi ona kara elli abla. Bu nezaketin ardında yurttan kovulmanın, arkadaşlarınca dışlanmanın acı gerçeğini duyabiliyordu oysa.

Alışılmış bu öğrenme sürecine katlanamayan bir şey vardı içinde. Yumuşak kalbi git gide demirleşiyordu. Artık o da kaskatı bir şeyciydi! O şeyci olduğunu ispatladıkça da kara elden sevap kartını alıyordu. Zaten tek tesellisi de buydu. En azından özgür olabileceği cennet yolunda sevap kartları vardı bolca. Ama bu kartlar pek dünyevi görünüyordu gözüne. O an "Tövbe" dedi. "Kendine gel, günaha girme !" Ama yaşananlar içindekilere ters düşüyordu hep. Dış dünya neden kapalıydı, neden "kul hakkı en büyük günahtır" diyenler hep onun hakkını yönetiyorlardı, neden sorulan sorular sadece din sözlüğünden cevaplanıyordu. Ve yaşadığı ülke neden hala kutsal kitapta ki sistemle yönetilmiyordu? Laikti?

Patronlarının gazetede röportajı çıkar her üye 10 gazete alır, patronları TV de çıkar herkes o kanalı izlerdi. Bu reyting desteği verdikçe de kara elden sevap kartlarını alırlardı. Garip geliyordu "Benim bir tek battaniyem var" diyen birinin bu kadar promosyona ihtiyaç duyması ve upuzun bir dilinin olması.

Ülkede genel seçim yapılacaktı… Kırmızı kitaplar, dini sohbetler ve ibadet döngüsüne alışmış beyinsel âlemi siyasi düşünceyi yorumlayamıyordu elbet. Buda siyasetin oynamayı sevdiği en zevkli oyundu; Körebe! Kara el onun oyunu çoktan hazırlamıştı zaten. Hak ettiği sevap kartıyla birlikte atması gereken partiyi emretti nazikçe. O sadece dünyevi varlığını sandığa kadar götürecekti o kadar. Sandığın yanına geldi, başörtüsünün altından beynini çıkartıp sandığın üzerine koydu, oyunu attı. Binadan çıktı, susamıştı gerçeklere. Su alabileceği bir yer aradı gözleri, az ileride demokrasi isimli bir şarküterinin önünden biri bağırıyordu; "Allahını seven gelsin! En güzel mallar bende." Başka bir yerden de "Dini bütün insanların lokantası! Gel vatandaş" diye bağıran bir diğeri. "ne güzel" diye geçirdi aklından, "herkes bizden." Mp3 çalarından patronlarının son şarkısını… Pardon! Son vaazını dinleyerek, düşünmeden inana inana yurdun yolunu tuttu.

O gece, yine tek taraflı bir sohbet vardı. Sıkılıyordu bazen, bazen söylenenler anlamsız geliyor o gelenler bir türlü gitmiyordu. Hizmet! Diye bir şeyin peşindeydi herkes. Sohbette her zaman ki gibi sorulan sorulara en uygun cevabı bulmak bilgisi anlatıldı. Herkesin en öncelikli hedefi daha çok soruya yanıt verebilmekti. Sorular; "Bu kırmızı kitapları neden okuyorsunuz?" şeklinde olursa, cevapların ne olması gerektiği iyicene öğretildi.

Sohpet bittikten sonra yalnız kaldığı o azapla kalbi sıkışıyorken yorgunluktan yatağında bayıldı. Her zaman ki gibi yastığının altına koyduğu, özgürlüğünün güvencesi sevap kartlarına sıkı sıkı tutunarak, tüm bu düşüncelerle belli belirsiz bir uykuya daldı.

Rüyasında tırnaklarıyla zorlaya zorlaya tanrının huzuruna vardığını hissetti. Heyecanla yanında getirdiği sevap kartlarını çıkarttı. Cennete azcık kalmıştı artık. Gözleri sımsıkı kapalı uzattı kartları titrek elleriyle. Bir şey eline vurdu, kartlar etrafa uçuştu. Gözlerini yavaşça araladı korkuyla. O his ondan kartları değil başka bir şeyi istiyordu. Önce anlamadı sonra… "O" anlamasını sağladı. Göğüs kafesinin içerisinden taa eskiden kalma, annesine duyduğu temiz sevgiyi sakladığı kalbi uzattı. Sonra tekrar gözlerini açtı bir aynada kendiyle karşılaştı.

Sarsıldı… Uyandı. Heyecanla yastığı, kaldırdı altında sevap kartları yoktu. Zalimlerden biri çalmış olmalıydı. Kalbine saplanan hançerin acısıyla ağamaya başladı. Dua etmek için ellerini göğe kaldırdı, avuçlarında;

Sevda haram değildir.

Yazıyordu…

-------------
Hep korkutuldum ben, tanrımı (Allah’ımı) korkutucu hissettim. Yakacaktı beni! Sonunda affedecekse de. Hiç bir şeyi tasvir edemiyordu resimler çünkü günahtı. Ama Amerikan filmlerinde ki tanrılar tatlı, tonton ihtiyarlardı. Hep günah sevaptan önce söyleniyor, ödül cezadan sonra geliyordu. Allah ödüllendirici değil cezalandırıcıydı adeta. O kadar çok şey vardı ki günah olan. Öylesine kötü acıyacaktı ki canımız, hiç dinmeyecekti, “Namaz kılmazsan öte dünyada kızgın saç üzerinde yana yana kılacaksın” diyordu mahallemizde ki bir çocuk, bende “Zor(la)” olan bu eylemden hep sıkılırdım. Babam inançla ilgili her şeyi annemden gizli yapıyordu. Cosby ailesinde kiler kiliseye hep birlikte neşe içinde gidiyorlardı oysa. Daha küçüktüm ve bilinçaltım yeni yeni şekilleniyordu.

Şimdi kendi kendime soruyorum “Neden?” Diye, neden sevmek sunulmuyordu da, zorlanıyordu. Ben Allah’ımı seviyorum, en zor zamanlarda yanımda olduğu, beni yalnız bırakmadığı için seviyorum. Doğru olan sevap, yanlış olan günahtır içimde hem insan sevdiğinden korkar mı hiç. Kimine göre haram bir sevda benimkisi…
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Rock’a hard’ belgesel
Oyunculuk, dublaj, TV programcılığı, fotoğrafçılık derken Okan Bayülgen şimdi de belgesel çekecek

Rock müzikle ilgili bir belgesel hazırlayacağını söyleyen Bayülgen, “İmza atacağım iş öyle Moğol belgeselleri gibi olmayacak, sert bir çalışma olacak. Belgeseli anlatımın dışında akıllarda kalıcı görüntülerle de süsleyeceğim. Çıkış noktam ise rock müziğin dünüyle bugünü arasındaki fark olacak. Bu iş için aylardır belge ve görüntü tarayıp, arşiv çalışması yapıyorum” dedi.:dance:
 
fem dersanesıne gecen yılda bu yılda gıdıorum. ama Allah ıcın hıcbı zorlama gormuorum.
onlar sadece sole yap bole yap dıe dıne yoneltıolar ıstemeyenede hıcbı sekılde kotu dawranıp
ayrım yapmıorlar.sewgılıye karsılar ama benım danısmanım erkek arkadasımla gordu yorum bıle
yapmadı bırak dıe weya solerım dıe.ufak tefek ımalar olur tabıkı.ama sonucta bızım ıılıgımız ıcın.derslere adapte olmamız ıcın.her danısman bole mı bılmıorum.dersanemden cok memnunum.yıne olsa yıne gıderım dıcem ama artık kazanım de unıw e gıdım dımı a.s
begenmeyen gıtmesın kardesım...:roflol:
 
X