İş Arama Süreci Bilinçli Olarak Yönetilmeli

vicdan

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
20 Kasım 2006
1.098
25
Hayatımızın çok önemli bir bölümü işte geçiyor. Günde 8-9 saatten hesaplanacak olursa; haftada 45 saat, ayda 180 saat, yılda 2160 saat, 25 yılda 54000 saat ve belki de çok daha fazlası … Peki, yaşamımızda bu kadar çok ve önemli yeri kaplayacak iş yaşamına başlangıç yapmak için planlama yapıyor musunuz? Planlama için ne kadar zaman ayırıyorsunuz?

Aslında mesleğinizin uygulama alanları mezun olduktan sonra değil daha henüz öğrenci iken araştırılması gereken çok önemli bir konudur. Bu süreçte sizin mezun olacağınız bölümden mezun olmuş kişilerin ne iş yaptıklarını mutlaka araştırın. Mezun olmuş, çalışma hayatına atılmış kişilerle tanışın, sohbet edin. Mesleğinizle ilgili kitap, dergi, yayınları ve varsa fuarları takip edin. Tatillerinizde kısa da olsa staj imkanlarını mutlaka araştırın. Okulunuzu bitirdiğinizde ne istediğinizi, ne yapacağınızı netleştirmişseniz bu süreci çok daha bilinçli yönetebilirsiniz.

İlk aşamada başvuruda bulunduğunuz şirketin elinde, sizin hakkınızdaki tek kaynak özgeçmişiniz olacaktır. Bir özgeçmiş için ayrılan ortalama sürenin 45 saniye olduğu göz önünde bulundurulacak olursa, iyi bir özgeçmiş;

Sizin kim olduğunuzu

Ne bildiğinizi

Ne tür becerileriniz olduğunu

Bugüne kadar neler yaptığınızı

Bundan sonra ne yapmak istediğinizi anlatan bir özet olmalıdır.

Hazırlayacağınız özgeçmiş;

Basit olmalı

Kısa Olmalı

Kolay Okunmalı

Başvurulan Pozisyonla İlgili Olmalı

Ön yazı mutlaka kullanılmalıdır.

Ayrıca;

Yabancı dilde özgeçmiş sadece istendiğinde gönderilmeli,

Tek ve standart bir özgeçmiş yerine, başvurulan işin özelliklerine göre hazırladığınız özgeçmişler kullanılmalıdır.

Özgeçmişinizde özellikle deneyimlerinize yönelik bölümde tarih hataları olmamasına özellikle dikkat ediniz. Yapmadığınız işleri yapmış gibi göstermek, yaptığınızdan çok daha fazla sorumluluklarınız olduğunu yazmak iyi bir fikir değildir.

“Yönetici Sekreter” pozisyonu için olan arayışımıza oldukça yoğun başvuru almıştık. Adaylardan birinin özgeçmişi çok güzel hazırlanmıştı ve daha önce çalıştığı işyerindeki görev tanımına baktığımızda bizim aradığımız özelliklerle kıyaslandığında açıkçası bize fazla olduğunu düşünmüştük. Görüşmeye çağırmadık ilk etapta. Daha sonra her zaman özgeçmişlerin kişileri tam olarak yansımadığını bildiğimizden telefonla arayarak randevulaştık. Görüşmede bu özgeçmişe sahip kişinin bu aday olduğundan şüpheye düşmüştük. Belli ki özgeçmişi kendisi hazırlamamıştı, daha önce çalıştığı yerde yaptığı işler de fazla gösterilmişti. Hatta bilgisayarda hazırlattığımız yazıyı bile yazmakta güçlük çekiyordu.

Özgeçmişinizde ön yazı ya da diğer bir ifadeyle kapak yazısı (cover letter) mutlaka bulunmalıdır. Belli kalıplar ve formatlarla yazılmış özgeçmişlerinizi ön yazı sayesinde farklılaştırabilirsiniz. Bu yazıda sizin şirketten beklentilerinizi değil, sizin bu şirket ve bu pozisyon için neler yapabileceğinizi anlatan anahtar sözcükleri kullanmalısınız. Bu sayfada kişisel pazarlama vurgunuz olmalıdır. Başvurulan pozisyona ilginizden, bu konudaki beceri ve deneyimlerinizden, kişilik özelliklerinizden bahsedebilirsiniz. Ön yazı kısa olmalıdır. Özgeçmişinizde yazılmış olan bilgilerin tekrarı niteliğinde olmamasına dikkat ediniz. Ön yazıyı yazmış olmak için asla yazmayınız. Daha önce internet siteleri aracılığıyla yapılan iş başvurularında bize gönderilmiş olan bazı başarısız ön yazı yerine kullanılmış örnekler:

Bilginize…

Merhaba, sizlerle çalışmaya adayım. Saygılarımla…

Merhaba ehliyetim yok ama diğer niteliklerde kendime güveniyorum saygılarımla....

iş arıyorum

SLM

Özgeçmişimi okumanızı rica ediyorum. SAYGILARIMLA

MERHABA.

Başarılı değerlendirmeler

Cumartesi görüşebilirim.

Sayın ilgili ilanınızdaki pozisyon ile ilgileniyorum en uygun zamanda görüşüp iş hakkında konuşmak isterim gösterdiğiniz ilgiye şimdiden teşekkür ederim, saygılarımla … (gerek özgeçmişinizde gerekse yazdığınız ön yazıda imla hataları olmamasına özellikle dikkat ediniz)

Ben yapmış olduğunuz iş ilanıyla ilgileniyorum daha fazla bilgi alabilir miyim? Ücreti, sağlık güvencesi çalışma saatleri gibi. (Bu tür taleplerinizi ancak iş görüşmesi sonrasında sormanız en uygun yoldur.)

İnternet sitelerinde ön yazıyı okumak üzere yeni bir sayfa açılması için tıklıyor ve bekliyorsunuz. Açılan sayfada “iş arıyorum” yazan tek bir cümle görünce siz olsanız neler düşünürsünüz?

Yazdığınız ön yazıda heyecanınızı ve talep ettiğiniz bu işi ne kadar iyi yapabileceğinizi iletebilmelisiniz. Sizinle aynı seviyede olan diğer adaylar arasından sıyrılmanızı sağlayacak ayrıcalık yakalamanız ön yazı sayesinde olabilir.

ODTÜ Gıda Mühendisliği mezunu gencimiz, şarap üretimi eğitimi alabilmek için Fransa’da altı okula başvurur. Fransızca bilmemesine rağmen okulların hepsinden de kabul cevabı gelir. Ve o Bordeaux Üniversitesinin Önoloji (şarap üretimi bilimi) bölümünü tercih eder. Kabul edilmesinde okullara yazdığı mektubun çok etkili olduğunu söylüyor. Mektupta “Benim ülkemde önolog yok, kabul ederseniz ben tek olacağım.” diye yazmıştır.’ Tek bir cümle amaç ve hedefini ne kadar özlü anlatıyor değil mi?

Şirketler, aradıkları elemanların kendilerine başvuru yapabilmeleri için farklı yöntemler kullanabilirler. Yaygın olarak kullanılan bazı yöntemler arasında gazete ilanları, üniversitelerde kariyer günleri düzenlemek, danışmanlık şirketleri, çeşitli internet siteleri aracılığıyla başvurular, kendiliğinden başvurular ve tavsiye üzerine başvurular sayılabilir. Başvurularda, size en uygun gelen yol değil bence her yolu denemelisiniz.

VE İŞ GÖRÜŞMESİNE ÇAĞRILDINIZ……

İşte bu süper haber!!!

Şunu bilmelisiniz ki; aranılan pozisyon için başvuru yapan herkes görüşmeye çağrılmaz ve sizi çağırdıklarına göre sizin bu işi yapabileceğiniz tahmin edilmektedir.

Şimdi mülakata ön hazırlık yapmanın zamanıdır. Kasım ayında yazdığım yazıda uzun uzun kendinizi tanımak ve hedeflerinizi belirlemek hatta bunları bir deftere kaydetmekten bahsetmiştim. Eğer kayıtları tutmaya başlamışsanız işiniz kolay. Şimdi yeniden yazdıklarınızı gözden geçirin. Ve görüşmeye gitmeden mutlaka kendi kendinize veya bir yakınınıza prova yapın. İş görüşmesinde kendiniz hakkında neler anlatmak istiyorsunuz? Karar verin ve onları en iyi şekilde anlatın. En çok vurgulamak istediğiniz şeyi en iyi şekilde ifade edin. Kendiniz hakkında 30 kelimelik bir konuşma hazırlayın. Hem iş görüşmesi hem de bulunduğunuz ortamlarda sizi en iyi anlatacak cümleleri önceden hazırlamış olmanın rahatlığını yaşayacağınızdan eminim. Başarılarınızla ilgili neler söyleyebilirsiniz? Okul yıllarında yapmış olduğunuz organizasyonlar da sizin başarılarınızdan olabilir. Size sorulduğunda zayıf/güçlü yönlerinizle ilgili neler söyleyebileceğinizi tekrar gözden geçirin. En önemlisi de yalan söylemeyin ve dürüst cevaplar verin. Mutlaka sizin de şirket hakkında soracağınız sorular olacaktır. Daha sonraki aşamaları beklemeyin şimdiden hazırlayın ve sorun. Ancak bu soruların şirket hakkında bilgilenmenizi sağlayacak sorular olması önemli.

İş görüşmesi yapılacak yerin tam adresi ve nasıl ulaşılabileceğini mutlaka öğrenin. Görüşmeyi yapacak olan kişinin ismi ve pozisyonunu sizi davet ettikleri sırada sorunuz. Ayrıca firmanın telefonu da herhangi bir geç kalma durumu için yanınızda bulundurmalısınız. İş görüşmesine giderken özellikle dikkat edilecek noktalar;

İş görüşmesine vaktinde gidin

Dış görünüşünüze özen gösterin

Kendinizden emin olduğunuz mesajını veren bir beden duruşu sergileyin.

Güler yüzlü olun ve görüşmecinin elini güvenle sıkın

Dinlerken de konuşurken de göz teması kurun

Kollarınızı kavuşturmayın

Arkanıza yaslanarak rahat oturun

İyi bir dinleyici olun, görüşme yapan kişinin sözünü kesmeyin

Kendiniz ve özellikleriniz hakkında olduğunuzdan fazlasını göstermeye çalışmayın. Yalan söylemeyin. Gerçek olmayan bilgi her aşamada ortaya çıkabilir.

Sesinizin duyulabilir olmasına dikkat edin

Heyecanınızı kontrol altına alın.

Heyecanı her zaman kontrol altına almak kolay olmayabilir. Bu noktada yapılacak en iyi şey, mümkün olduğu kadar çok başvuru ve görüşmeye katılmak olabilir. Bir şeyi ne kadar çok yaparsanız o kadar kendinizden emin olmaya başlayabilirsiniz. Hazırlıklı olduğunuz bir görüşmenin sizin için daha kolay olacağını görebilirsiniz. Her görüşme sonrasında ciddi bir değerlendirme yapmalı, bir daha sefere neyi daha iyi yapabileceğinizi görmeye çalışın. Görüşme sonrası size sorulan soruları ve cevaplarınızı defterinize not etmeyi unutmayın. Defterinizde özel bir bölüm açarak çizelge hazırlayabilirsiniz. Bu çizelgeye başvuru yaptığınız firma adı, başvuru tarihi, başvurulan pozisyon, sınav var mı?, 1.görüşme yapıldı mı?, görüşülen kişi, geri dönüş yapıldı mı?, 2. görüşme tarihi, 3.görüşme, teklif ve sonuçları yazın. Hatta kimi zaman görüşme sonrasında görüşmeciden bile geri bildirim isteyebilirsiniz.

Şirketimiz için “Dış Ticaret Elemanı” pozisyonu için arayış içerisinde idik. Görüşmeye gelen adaylardan birisini oldukça beğenmeme rağmen, şirketimiz için en uygun aday değildi. Adayı fazla umutlandırmamak için söylediğim sözcüklerden sonra beni de yakın bulmuş olacak ki “Size bir şey sormak istiyorum.” Diyerek hikâyesini anlatmaya başladı. Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinin Jeoloji bölümünden mezun olmuş, daha sonra aynı bölümde master yapmış ve 6 aydır iş arayışı içindeymiş. Hemen hemen her başvuru yaptığı şirket görüşmeye çağırıyor, hatta bazen birkaç aşamalı görüşmelere katılıyormuş. Ancak hep en son aşamada eleniyormuş. “Benim neyimi değiştirmem gerekiyor?” diye sordu. Olumlu özellikleri olan, iyi bir üniversiteyi bitirmiş, bu donanımlı genç kıza geri bildirimde bulunmalıydım. Ondaki özelliklerin, donanımın, kişisel tavır ve davranışların aranan niteliklerde olduğunu söyledim. İşe alınmama nedeninin her zaman onun yetersizliklerinden dolayı olmayabileceğini anlattım. Yani bizim aradığımız pozisyon için aranan niteliklerin onun sahip olduklarından çok daha azı olduğunu belirttim. “Sen bu şirket için fazlasın” diye açık açık söyledim. İş görüşmelerinde moralini bozmamasını, herhangi bir iş değil kendi özelliklerine uygun en iyi işi seçmesi için diğerlerinden farklı olması gerektiğini anlattım. Bana teşekkür ederek ayrıldı. Yirmi gün sonra bu genç kızımızdan teşekkür telefonu aldım. İşe girmişti.

Kimi zaman görüşmelerde adaylara “Okuldan mezun olalı üç yıl olmuş, üç yıldır ne iş yaptınız?” diye sorduğumuzda, “Üç yıldır iş arıyorum” cevabını almak oldukça üzücü. Evet, iş aramak için süreye ihtiyacınız var ancak bu yıllarla da ifade edilecek kadar olmamalı. İstediğiniz işi bulana kadar, istediğiniz işin dışında da olsa, geçici işlerde çalışabilirsiniz. Hangi konuda olursa olsun iş yaşamına ilişkin deneyim çok önemlidir. Diyelim ki iki adayla karşılaştık. Her ikisi de aradığımız bölümden mezun. Birisi istediği işi bulana kadar iki yıl boyu iş aramış ve boş oturarak geçirmiş. Diğeri ise mesleği ile alakalı olmamasına rağmen iş arayış sürecinde hem başvurularda bulunup görüşmelere katılmış, hem de bir fast-food restoranında çalışmış. Hangisini seçeceğimizi tahmin edebilirsiniz.

Kimi zamanda iki-üç yıldır iş arayan ancak bu dönemi boş geçirmemek için, donanımını artırmak, kendini geliştirmek için sonu olmayan bir kurs-sertifika programları içerisinde vakit geçiren adaylarla karşılaşabiliyoruz. Gerçekten çalışmayı düşündüğünüz sektörde şart olan ancak sizin sahip olmadığınız hangi konuda eksikliğiniz varsa onu gidermeye çalışın. En az bir yabancı dil bilmek önemli. Diyelim ki işletme mezunusunuz. İş seçeneklerinizi artırmak için bir yandan bilgisayarlı muhasebe kursuna giderken, diğer yandan almanca öğrenmek ve daha sonra halkla ilişkiler sertifika programı ile beraberinde dış ticaret programına katılmayı düşünüyor olabilirsiniz. Bu şekilde bir gelişim programı yapmak iş hayatından giderek daha da uzaklaşmanızı getirecektir. Hangi alanda çalışacaksanız onu hedefleyin ve emin adımlarla ilerleyin. Mezuniyet sonrasında hedefi geniş tutmak işinizi oldukça zorlaştırabilir dikkat!
 
Mülakat Teknikleri

Hazırlık

İş görüşmesi ya da mülakat en yaygın olarak kullanılan eleman seçimi tekniklerinden biridir. Tek başına ya da diğer seçme araçları ile birlikte kullanılan mülakat, bir çok kurum için vazgeçilmez bir eleman seçimi aracıdır. Mülakat oldukça pahalı, etkili olmayan ve geçerliliği az olan bir yöntem olmasına karşın en yaygın olarak kullanılan eleman seçimi aracı durumundadır.

Mülakat, eleman seçiminde genellikle diğer araçlardan sonra son aşamada uygulanır. Bir çok kurum, diğer teknikleri, mülakatı destekleyen ek bilgi araçları olarak değerlendirir. Bazı araştırmacılara göre, iş performansını yordamadaki yetersizliğine karşın, eleman seçiminde mülakatın bu kadar önemli olmasının en önemli nedenleri, işverenlerin adaylarla yüz yüze görüşme ihtiyacı ve diğer seçme teknikleri ile ölçülemeyen bazı özelliklerin değerlendirilebilmesidir.

İş mülakatları çok değişik şekillerde gerçekleştirilebilir. Örneğin, mülakat tamamıyla serbest formda olabilir. Bu tür mülakatlar genelikle sohbet havasındadır; görüşmenin gidişine göre her adaya farklı sorular sorulur. Diğer yandan, mülakat tamamıyla yapılandırılmış olabilir. Bu tür görüşmelerde, adaylara sorulacak sorular önceden belirlenerek, herkese aynı sırada aynı sorular sorulur ve genellikle verilen cevaplar puanlanır. Mülakatları farklılaştıran diğer bir özellik de mülakatı gerçekleştiren kişi sayısıdır. Bazı görüşmeler tek bir kişi tarafından gerçekleştirilirken, bazı görüşmeler birkaç kişiden oluşan bir panel tarafından gerçekleştirilir. Mülakatta sorulan soruların içeriği de mülakatları tanımlayan bir özelliktir. Bazı mülakatlarda sorulan soruların büyük bir kısmı kişiyi daha çok tanımaya yönelikken, bazı mülakatlarda kişinin geçmiş tecrübe ve başarılarına yönelik sorular sorulur, bazılarında ise kişinin iş bilgisini ve başarılarını ölçmeyi hedefleyen sorular ağırlıktadır.

Özellikle yapılandırılmamış ya da standart olmayan mülakatlarda görüşmeyi yapan kurum elemanlarının bazı yanlılıkları gösterdikleri bilinmektedir. Bu yanlılıklardan iş başvurusu yapan adayları özellikle ilgilendirenler iki başlık altında ele alınabilir.

1. Olumsuz bilgiye gereğinden fazla ağırlık verilmesi
Bazı görüşmeciler adayla ilgili olumsuz bir bilgiye gereğinden fazla ağırlık vererek bunu adayın baştan reddedilmesi için bir gerekçe olarak kullanabilmektedir. Örneğin, görüşmeye zamanından daha geç gelen bir aday bazı değerlendiriciler için baştan şansını kaybetmiş bir aday olarak düşünülebilir.

2. Görsel bilgiler ve ilk izlenim etkisi
Çoğu işte, iş başarısı ile çok fazla bir ilişkisi olmasa da, adayların görüntüleri,
sözel olmayan iletişimleri (giyim tarzları, kendilerini sunuş ve beden dilini kullanış biçimleri ve ne derece göz teması yaptıkları vb) ve bıraktıkları ilk izlenim mülakat performansının değerlendirilmesini önemli ölçüde etkileyebilir.

Mülakat Sırasında
1. Dakik olun, Asla geç kalmayın.
Mülakat saatinden 10-15 dakika erken mülakat yerinde olacak şekilde (trafik koşullarını da göz önüne alarak) yola çıkın.

2. Olabildiğince bakımlı olun ve resmi giyinin.
• Kadınlar: Etek-ceket ya da pantalon-ceket şeklinde bir takım iş görşümeleri için uygun bir giysi seçimi olacaktır. Etek
boyu ne çok uzun ne çok kısa olmalıdır. Yine çok abartılılar, ve/ya iddialı kıyafetlerden kaçınılmalıdır. Kıyafet, abartılı
olmayan sade ve zarif aksesuarlarla tamamlanabilir. Aynı şekilde saç ve makyaj abartıdan uzak olmalıdır. Özetle, sadelik,
temizlik ve bakım mülakat öncesi benimsenmesi gereken ilkelerdir.
• Erkekler: Koyu renk, ütülü birtakım elbise ve bu takımı tamamlayan fazla abartılı olmayan bir kravat uygun bir fecrin
olacaktır. Saç, sakal ve bıyık traşı olunmalı; temiz ve bakımlı bir görüntü sergilenmelidir.
• Dış görünüşün yanı sıra, vücut bakımına özel hassasiyet göstermek yararlı olacaktır.

3. Görüşmeye alındığınızda sizinle görüşecek kişinin elini güvenle sıkın, güleryüzlü olmaya çalışın.

4. Hem konuşurken, hem de dinlerken göz teması kurun.

5. Rahat ve kendinizden emin olduğnuz mesajını veren bir beden duruşu sergileyin. Kollarınız ve bacaklarınızı kavuşturmayın. Sandalye ya da koltuğunuzda "emanet" oturuyor izlenimini vermekten kaçının. Arkanıza yaslanarak rahat etmeye çalışın.

6. iyi bir dinleyici olun. Aktif dinleyiciliğin gereği olarak, görüşme yapanın sözümü kesmeyin, dinlediğniize işaret eden sözel ve sözel olmayan mesajlar verin. Dinleme safhasında başka şeylerle ilgilenmeyin. Kalem, anahtar, toka, vb. eşyalarla oynamayın. Karşı tarafın onayını aldıktan sonra gerekli gördüğünüz noktaları/bilgileri not edin.

7. ASLA yalan söylemeyin. Kendinizi olduğunuzdan fazla ya da az göstermeyin. Gerçek olmayan bilgi eninde sonunda ortaya çıkacaktır.

8. Politika ve din gibi duygusal tepkilere neden olabilecek konulardan uzak durun.

9. Sorulan sorulara yeterli olacak kadar yanıtlar verin. Vermek istediğiniz bazı mesajlar olabilir, ancak o an ele alınan konular ya da size yöneltilen sorularla ilgili olmayan konulara girmek görüşmeciler üzerinde iyi bir izlenim bırakmanızı engelleyebilir. Bunun öbür ucunda ise sorulara çok kısa ve yetersiz cevaplar verme eğilimi yer alabilir.


İş Mülakatlarında Sıklıkla Sorulan Sorular
1. Neden bu kurumda çalışmak istiyorsunuz?
2. Hangi özelliklerinizin bu iş için uygun olduğnu düşünüyorsunuz?
3. Bundan beş yıl sonra kendinizi nerede, ne yapıyor olarak görüyorsunuz?
4. Bu işe niçin sizi alalım?
5. Neden mühendis/hekim/psikolog olmayı seçtiniz?
6. Neler sizi motive eder?
7. Neler sizin motivasyonunuzu kırar?
8. Önceki işinizden ayrılma nedeniniz neydi?
9. Kurumumuz hakkında ne biliyorsunuz?
10. En olumlu/güçlü yanlarınız nelerdir?
11. En olumsuz/zayıf yanlarınız nelerdir?
12. Takım çalışmasına yatkın bir insan mısınız?
13. iş hayatınızda karşılaştığınız en büyük problem neydi ve bununla nasıl başa çıktınız?
14. Seyahat etmekten hoşlanırmısınız?
15. Başka bir şehre taşınma konusunda ne düşünürsünüz?
16. Sizin için çalışma hayatında en önemli olan şeyler nelerdir?
17. Başlayıp da istediğiniz şekilde bitiremediğiniz işler olmuş mudur?
18. Kendinizi nasıl bir insan olarak tarif edersiniz?
19. Özgeçmişinizde becerilerine sahip olduğunuzu söylüyorsunuz Bu becerileri sergileyebildiğiniz bir deneyiminizi
bize aktarırmısınız?
20. Ne tür bir iş sizi motive eder?
21. Sizi en çok ne kızdırır?

Doğrudan Cevaplanmak istenmeyen Sorularla Başetmek
Bazı iş görüşmelerinde adaylara cevaplamayı tercih etmeyecekleri özel yaşantıları, fikirleri ya da inançlarıyla ilgili bazı sorular yöneltilebilir. Bu sorular her ne kadar bir rahatsızlık kaynağı ise de sakin bir şekilde ele alınmalı ve her iki tarafı rahatsız etmeyecek bir şekilde yanıtlanmalıdır. Temel ilke, yukarıda da belirtildiği gibi, gerçek olmayan bilgileri vermemek.ya da yalan söylememektir. Ancak görüşmecilerin ne kadar bilmesi isteniyorsa o kadar bilgi uygun bir dille verilmelidir. Örneğin işle doğrudan ilgili olmadığını bildiğiniz halde size çocuk sahibi olmayı düşünüp düşünmediğiniz sorulabilir Böylesine özel bir soru karşısında, örneğin şöyle bir cevap her iki tarafı da rahatlatabilir. "Tabi ki bu ileride istediğimiz bir şey ancak şu an bu konuyla ilgili kesin bir planlarımız yok."
Adayların doğrudan cevaplamaktan kaçınacağı diğer bir konu da ne kadar ücret talep edeceklerinin sorulmasıdır. Bu konuda yeterince hazırlığı olmayan ya da tek bir rakam/aralık vermeyi tercih etmeyen bir kişi "Bu sektörde benzer şirketlerde aynı pozisyonda olan kişilerin ücretleri civarında, belki biraz üzerinde bir rakam olabilir" şeklinde bir cevap verilebilir.

Mülakat Sırasında ve Sonrasında Adayın Sorabileceği Sorular
Görüşmeciler, sorularının bittiğini bir şekilde belli ettikten sonra aday, iş ve/ya şirketle ilgili sorularını görüşmecilere yöneltebilir. Bu sorular arasında,
1. Önerdiğiniz pozisyon hakkında bana detaylı bilgi verebilir misiniz? l\le gibi görev ve sorumlulukları içermektedir?
2. Bana hem sosyal hem de fiziksel çalışma koşulları hakkında bilgi verebilir misiniz?
3. Bana kurumun çalışanlarına sunduğu imkanlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
4. Kurumun çalışanlarına sunduğu kariyer planlama ve geliştirme aktiviteleri var mı?
vb. sayılabilir. Eğer kişinin işe alınması kesinleşti ise ve o ana kadar yapılan görüşmelerde hiç bir şekilde ücret konuşulmadı ise, kişi kurumun kendisine ne kadar ücret vereceğini de sormalıdır.

Teknik Olmayan İş Boyutları / Özellikleri Örnekleri
1. Yüksek motivasyon: Bütün sorumlulukların, görevlerin zamanında ve yüksek kalite ile yerine getirilmesi için isteklilik
gösterme ve bunu sürdürme.
2. Duyarlı olmak: Başkalarının (çalışma arkadaşları, astlar, üstler, müşteriler gibi) duygu, görüş ve ihtiyaçlarını göz
önünde bulundurarak davranma.
3. Liderlik: Çalışanların performanslarını değerlendirme, yeni hedefler belirleme, belirlenen hedeflere yönlendirme,
hedeflere ulaşma konusunda motive edebilme, ulaşılan/ulaşılmayan hedeflere yönelik geri bildirim verme.
4. Kalite yönelimi: işlerin belilenen standartların üstünde yapılmasını sağlama, yapılan işin daha etkili ve verimli hale
gelebilmesi için yeni yolları/yöntemleri arama, önerme, ve deneme.
5. Analitik yaklaşım: Karar verme ve problem çözmede, gerekli verileri toplayıp anlamlı örüntüler/sonuçlar çıkarabilmede
sistematik yöntem kullanabilme.
6. Bağımsızlık: Gerektiğinde, birebir süpervizyona ihtiyaç duymadan, inisiyatif kullanarak gereken işleri yapma, problemlere
yeni yaklaşımlar sunabilme.
7. iletişim: Niyet edilen sözel ve sözel olmayan mesajı iletebilme ve/ya alabilme.
8. Yaratıcılık: Yapılan işle ilgili alışılagelmişin dışında etkili yeni görüş ve yöntemler sunabilme.
9. Takım çalışması: Takımın belirlediği hedeflere ulaşmak için üstüne düşeni yapma, takım üyeleri ile uyumlu bir şekilde
çalışma, yardıma, iletişime ve işbirliğine açık olma.
10. Verimlilik: istenilen sonuçlara minimum kaynak ve zaman kullanımı ile ulaşabilme.
11. Çalışma ahlakı: Etkileşilen insanların haklarını koruma ve saygı gösterme, dürüstlük, mesleki standartları koruma.
12. Zamanlama: Üstlenilen işleri zamanında bitirme, iş bitirme tarihlerini dikkate alma, işler arasında öncelik belirleyebilirle.
13. Yöneticilik: İstenilen hedeflere ulaşabilmek için kaynakların (insan, zaman, parasal, vb.) etkili kullanılması.
14. Sorgulayıcı yaklaşım: Karar vermeden ve harekete geçmeden önce, elde olan verilere farklı açılardan yaklaşıp altta
yatan varsayımları sorgulayabilme.

Kaynak:
Y.Doç. Dr. H.Canan Sümer, Kürşad Demirutku, ODTÜ KPM İş Görüşmelerine Hazırlık Eğitimi, Şirketler Kataloğu 2001, ODTÜ İşletme Topluluğu, Ankara



Başarılı Bir Görüşmenin Altın Kuralları

Mülakat pek çok terminolojik tanımın ötesinde; aday ve mülakatı yapan kişinin karşılıklı bilgi alışverişinde bulunduğu çift yönlü bir süreçtir. Mülakatı yapan kişi, aday hakkındaki gerekli tüm ilgileri görüşme esnasında alarak, işin niteliklerine en uygun profili bulma amacındadır. Aday ise görüşme süresince, kurum ve görevle ilgili tüm gerekli bilgileri alma ve kendini doğru ifade etme amacındadır. Ortalama mülakat süresinin otuz dakika olduğunu düşündüğümüzde görüşmenin mülakatçı ve aday için her dakikasının verimli geçmesi önemlidir.

İş görüşmesine davet edildiğinizde heyecanlanmanız son derece doğal. Görüşmede kendinizi hazır hissetmenizin en iyi yolu ise bilgili olmaktır. Bu nedenle görüşme yapacağınız şirketi internet sitesinden, varsa mağazaları ve şubelerinden, hakkında çıkan yayınlardan tanımaya çalışın. Bu şirketin ürünleri, hizmetleri hakkında bilgi edinin. Bu bilgiler size şirketi tanıma fırsatı verecek bunun yanı sıra edindiğiniz bilgileri mülakatta paylaşmanız ise sizin şirkete gösterdiğiniz değerin de bir ifadesi olacaktır.

Görüşmenizin olumlu sonuçlanması kendinizi doğru ifade etmenizle mümkündür. Bu nedenle iş görüşmenize hazırlanırken şirkete katkı sağlayacak yeteneklerinizi düşünün. Eski başarılarınızı, okul hayatınızı, sosyal aktivitilerinizi hatırlamaya çalışın. Aileniz ve arkadaşlarınızla konuşarak kendinizle ilgili bilgi alın. Sizin fark etmediğiniz ama çevrenizdekilerin çok hoşuna giden yönleriniz de olabilir. Bunları görüşme süresince mülakatı yapan kişi ile paylaşmanız sizi tanımalarına yardımcı olacaktır. Mülakatın başlangıcında mülakatı yapan kişinin, sizi rahatlatmak, görüşme stresinizi üzerinden almak için bazı standart sorular sorması doğaldır. Mülakatı yapan kişi, okulunuzdan, sosyal aktivitelerinizden, oturduğunuz semtten ortak bir yön yaratarak mülakat öncesi kısa bir sohbet ortamı oluşturabilir. Bu soruları aynı samimiyetle cevaplamak görüşmenin daha rahat ilerlemesini sağlayacaktır.

Mülakatın karşılıklı bilgi alışverişi olduğu düşünüldüğünde konuştuğunuz görevle ilgili merak ettiğiniz bilgileri mülakat sırasında sormanızın hiçbir sakıncası yoktur. Maaş, sigorta gibi konular şirkete özgü ve gizli bilgiler olduğu için mülakatçı bu bilgileri ilk görüşmede sizinle paylaşmak istemeyecektir. Ücret, sosyal haklar gibi konularda, ikinci görüşmede bilgi almayı tercih etmeniz daha yararlı olacaktır. Mülakat süresince adayın iyi ve olumlu etki yaratması mülakatçı için önemlidir. Mülakatı yapan kişinin sorularına canlı ve pozitif yaklaşmanız her zaman size olumlu değerlendirilmenizde yardımcı olacaktır. Görüşme süresince şirkete ve pozisyona ilginizi belli etmeye özen gösterin. Mülakatı yapan kişi sizin ilginiz çerçevesinde açık kadro ve şirketle ilgili daha detaylı bilgi aktaracaktır.
Profesyonel pek çok şirket, mülakatlarını karşılıklı sohbetin ötesinde belli bir yapı çerçevesinde gerçekleştirmektedirler. “Yapılandırılmış yetkinlik bazlı mülakat” olarak adlandırılan bu sistemde, adayların pozisyonun gerektirdiği yeterliliklere ne ölçüde sahip olduğu ölçümlenmektedir. Yetkinlik bazı mülakat yöntemi ile kişilerin aday oldukları pozisyonunun yetkinlikleri bazında, objektif ve adil bir sorgulama yolu ile değerlendirilmeleri sağlanmaktadır. Bu mülakatlarda, tüm sorular, aday olduğunuz görevin gerektirdiği yetkinlikleri ortaya çıkarmak üzere yapılandırılmıştır. Yanıtlarınızı mümkün olduğunca yaşadığınız örneklerle desteklemeniz mülakatçının da sizi bu sistem içinde daha objektif değerlendirmesini mümkün kılacaktır.

Yukarıda bahsettiğimiz pek çok altın kural ve ipucunun ötesinde, kendinize inanmanız ve bunu da çevrenizdeki insanlara hissettirmeniz çok önemlidir. Unutmamanız gereken önemli bir nokta da mülakatın sadece masa başında olmadığıdır. Sohbet ettiğiniz her kişi sizin için potansiyel bir iş veren olabilir, sizin yaptıklarınız, karşınızdaki kişinin konuşmalarınızdan etkilenip size görev teklifinde bulunmasına ya da sizi bir arkadaşına önermesine neden olabilir.Bu nedenle başarılarınızı ve becerilerinizi her zaman iyi ifade etmeye, istek ve ihtiyaçlarınızı doğru aktarmaya hazırlıklı olmalısınız.

Mülakatınızın ardından görüşmenizi değerlendirin. Şirket hakkında edindiğiniz bilgilerin ve aldığınız izlenimlerin hedeflerinize olan paralelliğini düşünün. Size aktarılan pozisyonla beklentilerinize uygun olması çok önemlidir.

Sadece bugünü değil geleceğinizi satın alacağınızı düşünerek tüm mülakat aşamalarında doğru karar vermenizin önemli olduğunu hep hatırlayın.
 
Performans Yönetimi - İsmet Barutçugil

İşini Sevmeyen İnsan Başarılı Olabilir Mi?

O bir profesör. Açıkçası İsmet hocayı daha önce tanımıyor olmamız sebebiyle bu kadar renkli bir röportaj olacağını hiç tahmin etmemiştik. “Performans Yönetimi” gibi soğuk ve yönetimsel bir kavramı konuşacaktık onunla...

İsmet Barutçugil hocamız, bizim için kapalı kutuydu, onu açtık ve içinden çok neşeli ve bilgili bir uzman çıktı. İşini sevmenin öneminden bahsederken bizi çok düşündürdü. Hayatımız film şeridi olup ve gözlerimizin önünde vizyona girdi. Bu röportajdan çok şey öğrendik... Eminiz siz de aynı şeyleri yaşayacaksınız.

Performans yönetimi için nasıl bir model öneriyorsunuz?

İsmet Barutçugil: Bir insanın hayatında başarılı olması için üç temel ihtiyacı var. Bunlardan biri bilgi... Hayatta yapmak istediği iş ve meslek ile ilgili temel, teknik ve teorik bilgiler. İkincisi beceri; kişinin yetenek anlamında beceriye ihtiyacı var, doğuştan yaptığı daha sonra deneyerek, yaşayarak edindiği bir takım yetkinliklere... Üçüncüsü de istek, heves ve heyecan. Başka bir deyişle tutku. Bu üçününün bir arada olması halinde bir insan başarılı ve etkili biri olabiliyor.

Bilgi ve beceriye sahip, tecrübesi olan ve istediği takdirde her işin üstesinden gelebilecek insanlar vardır ama isteklerini kaybettiklerinden hiçbir şey yapmazlar. Dolayısıyla bilgi ve becerisi olmasına rağmen bunu hayata geçiremeyenler, sonuç veremeyip ve başarısız oluyor.



Bazı insanlar da tam tersine... Çabalıyor, yapmak istiyor fakat bilgisi olmadığı için beceriksizce çabalarla uğraşıyor. Bu insanlar gayretli ve isterse çok güzel şeyler yapacak kapasitede olmalarına rağmen, bilgi açıkları vardır, bilgisizlik yüzünden de yanlış şeyler yapıp; daha kolay bitirebileceği basit işleri uzatıyor, yanlış yönlerde emek ve zamanını harcıyor olabilirler. Bazı insanlarınsa istek ve bilgisi var ama hiç pratik yapmamışlar, çok acemiler, işte bu eksiklik biraz ustalıkla biraz da pratikle giderilebilir.

Toparlayacak olursak bu üçünün de bir arada olması gerek, birinin eksik olmasıyla performans ve başarı gerçekleşmiyor. Bu üçünün içinde en zor geliştirilebileni ve elde edilenleri ise tutku, istek ve heyecan... Çünkü bilgisini okula giderek, kursa katılırak ya da parasını ödeyip ders alarak geliştirir, eğer imkanı varsa pratik yaparak beceriyi de geliştirir.

Örneğin basketbol oynamak istiyorsa sürekli antreman yapar, potaya atış yaparak basketbol oynamayı öğrenir, keman öğrenmek istiyorsa sürekli prova yapar, sürekli çalarak kendini geliştirir. Ama istek yoksa hiçbirinde başarılı olamaz. Bu yüzden kişisel gelişimin altında da istek, ilgi, sevgi ve heyecan yatıyor.

Bazen bakıyorsunuz karşınızdaki çok iyi okullara gitmiş, iyi diplomalar almış sınavı geçmiş yani yeterli bilgiye sahip. İşe başladığında ise pratiği olmadığından işi görerek öğrensin diye ustasının yanına veriyorsunuz. Ama kişi o alanda çalışmayı istemiyorsa, içinden gelmiyorsa kendini adamıyor. Bilgisini kullanmak istemeyip, becerisini ortaya koymuyor. İşte bu noktada eğitmen, yönetici ve danışmanlara düşen görev, bir işi yaptırmak ya da bir insanı mesleğe kazandırmak için ona istek vermek. Bunun bir adı motivasyon olabilir başka adlar da bulunabilir ama yürek, istek, heyecan bence bir genç için en önemli şey.

İstemediği halde aile baskısıyla meslek tercihi yapıp o alanda işe başlayan bir insana söylenen “alışırsın zamanla” gibi yaygın bir ifade vardır. Bu anlamsız bir iyimserlik mi?

Başkalarının çabalarıyla başlanan bir iş sonuç vermez. Eğitmen, aile, eş dost bunlar ne kadar isteyip çaba sarf etseler de eğer kişi kendisi istemiyorsa sonuç vermez ama eğer işi biraz da olsun istiyorsa çevredekilerin baskısı olumlu sonuç verebilir.

Gelişim ve değişim kişinin kendisinde başlar. Sevmediği bir iş, istemediği bir uğraş varsa o zaman kendi kendine soracak! Hakikaten işini sevmek istiyorsa o zaman kararını verecek ve o karardan dönmeyecek. “Ben işimi seveceğim” diyecek, bu telkin ya da bir iç motivasyon da olabilir. İnsan kendini koşullandıracak. Yaptığı mesleği sevecek. “Bu işi aldım” “bu mesleği seçtim” “bu işi seviyorum” diyecek, ancak bunu söylerse sever ve başarılı olur. İşini sevmeyi istemesi lazım, istemeyi istemesi lazım. “Sevmiyorum” “istemiyorum” diyerek, kendi kendine bahaneler bularak senaryo yazmasına hiç gerek yok. Eğer işini sevdiğine karar veriyorsa çevresine söyleyecek, bu bir anlamda oto-kontrol, dış-kontrol da olacak. “Ben işimi seviyorum” “ben işimde başarılıyım” bunu tekrarlayacak. Bu bir anlamda düşünce gücü, bir anlamda sözün davranışa dönüşme gücü, davranışın da o kişide alışkanlık bir kişilik yapması durumu. Bunları sık sık söyledikçe olumlu bir zihinsel güç gelişecek ve düşünce yerleşecek.

Tam tersine “ben bu işi sevmiyorum” “yapmak istemiyorum” “bu işi başkaları istedi diye seçtim” derse bu şekilde düşünce ve davranış şekli gelişir. Kısaca başkalarının yönlendirmesiyle yapılacak iş başarısızlığa adımdır.

Bilgiden daha zor ulaşılan şey istek. Ama içinde yaşadığımız çağa da “Bilgi Çağı” deniyor. Bilgi yönünden zengin bir çağdayız. O zaman bir de “İstek Çağı” mı yaşamalıyız?

Bilgiye de tecrübeye de ulaşmak artık çok kolay. Zaman ayırırsanız kazanırsınız. Bilgi son derece bol, bilgisayarın bir tuşuna basarak, İnternette bir anahtar kelime ile 34 bin, hatta daha fazla bilgiye ulaşıyorsunuz. İnternet, matbaa çağı gibi birşey.

İnsanlara pratik yapma fırsatı da veriliyor. Bir işe girip, öğrenmek için zaman istediğinizde üç ya da altı ay süre veriliyor, ayrıca pratiği geliştirebilecek başka olanaklar da bulunabilir, ama istek olayı başka bir şey. Tutkuyla istemesi lazım. Bir insanda bu isteği uyandırmak, bu ateşi yakmak dışardan biraz da olsa sağlanabilir. Koç ve eğitmenler bu anlamda katkıda bulanabilir ama yine de işin özü “insanın içinde varsa vardır”a geliyor. Aslında bu her insanda vardır yeter ki ortaya çıksın. Ben Tanrının herkese adil olduğuna inanıyorum. Herkese o ateşi vermiştir, kimisi o ateşi köreltir, söndürür, karartır, kimisi de alevlendir canlandırır. İşte toplumun liderlerine, eğitmenlerine, şirket yöneticilerine lider yöneticilere düşen görev, insanların içindeki ateşi ortaya çıkarmak ve daha canlı hale gelmesi için ona destek vermek.

Bu olursa bence çok şey değişir. “Eski köye yeni adet getirme”, “hayal dünyasında gezme” gibi söylentilere kulak asmamalı. Tutkuyu körelten dış tepkilerdir.

Arabesk kültür, Türkiye’de insanların içindeki ateşi köreltiyor. İnsanlar, “öldüm, bittim, yandım” edebiyatıyla “Benden birşey olmaz”, “Bu memleketten adam çıkmaz” gibi laflarla kendini olumsuz etkiliyor ve olumsuz telkinlerde bulunuluyor.

Bu performans tarzı, şirketlerde ne ölçüde uygulanıyor? Gerek şirketlerde, gerek üniversitelerde bunlar öğrencilere yeteri kadar anlatılıyor mu?

Şöyle de denebilir, eğer siz bir insana ne yapacağını öğretirseniz bilgisini öğrenmiş demektir, nasıl yapacağını da öğrenmişse o beceridir, niçin yapacağını öğrenmişse o da istektir, motivasyondur. Çoğu zaman öğretmen ve yöneticiler yapılacak işi dikte ederler “bu işi yapacaksın”, “bu işi böyle yapacaksın” gibi... İş verilen kişi “iyi peki güzel de ben bu işi ne için yapacağım” sorusunu sormuyor. Sadece, yöneticisi ya da eğitmeni yap diyor. Bu sefer de kafasında soru işareti oluyor “bundan “bana ne” diye. Yönetici buna bir cevap vermeyip “yap” dediği için gerekli motivasyon alınmıyor, işi yapan yaptığı şeyi istemeye istemeye yapıyor. İçinden gelmiyor, isteksiz olduğu için de bilgi ve becerisini yeteri kadar kullanmıyor.

Ben eğitim için sınıfa girdiğimde en az 1-2 saati, “biz bu konuyu niye öğrendik”, “bu konu bize nerede lazım olacak” “bunu öğrendiğiniz zaman ne farkedecek” bunları konuşuyoruz o zaman derse bir ilgi uyanıyor... “Demek ki biz bu satış kısmında şunu öğrenirsek bu işimize yarayacak şu özelliğimizi geliştirirsek şurada kullanıcağız” diye düşündüklerinde ister istermez istek uyanıyor içlerinde.

Yöneticiler de öncelikle karşılarına aldıkları hitap ettikleri insanlara işi niye yapmaları gerektiğini söylemeliler.Aslında devir değişti, insanlar emir kulu oldukları için, görev tamamlamak için yapmak istemiyorlar, katkıda bulunmak, değer katmak istiyorlar, kendi bir takım özelliklerini o işin içinde görmek istiyorlar. İş bittiği zaman da “bunu ben yaptım” demek onları motive ediyor.

Sonunda insanlara niçin bir şey yaptıklarını söylememiz lazım. Bu onda isteği uyandırmanın bir adımıdır. İstek olduğunda bilgi doğru kullanılır.

Bu insanlara da lider deniyor. Öyle değil mi?

Yönetici, bir insana ne yapması gerektiğini söyler, lider ise niçin yapması gerektiğini söyler. Bizim de liderlere ihtiyacımız var. Şimdi insan kaynaklarının bir görevi de personele niçin orada olduklarını söylemek, önemli olduklarını katkı sağlattıklarını hissettirmek ama bu da tam anlaşılmış değil. İnsan kaynakları bölümlerinin adları değişti ama bir çoğu hala işe alma performanslarını ölçmekle uğraşıyorlar.

Bilgi ve istek aynı anda kazandırılabilir mi? İnsanlar hem “ne”yi, hem “niçin”i aynı anda anlayabilir mi? Yoksa böyle bir programa eğilimi mi olması gerekir?

Türkçe’de karşılıkları aynı değil. İkisi de öğretici İngilizce’de bir “teacher” bir de “trainer” var. “Teacher” dediğimiz öğretmen, bilgi aktarır ama onu aslında hayata hazırlaması gereken hayatın “neden”lerini “niçin”lerini uygulatan “trainer”dır. Fiziksel bir iş dışında, beyin gerektiren bir iş verildiğinde “niçin” sorusunun yanıtı verilmelidir. Bilgi çağında çalışan insanın, fikirlerini rahatlıkla beyan etmesi gerekir.

Çalışma hayatına giren bir bireyin “ben niçin çalışıyorum?” sorusunu kendine sorması gerekir. Bulunduğu pozisyonda sorgulama yapmalı. “Niçin” sorularının yanıtını bulmalı. Eğer ki temel ihtiyaçlarına doyurucu cevap alamıyorsa işi bırakmalı. Burdaki kriterler: para, dostluk, tecrübe, ve kariyer olmalı.

Bilgili insanların kendilerini yenilemeleri gerekir. Bilgi saklayan kişi, müze bekçisi gibi olur. Güncelleme olmazsa başarı da olmaz.Son olarak söylemek istediğim birşey var: içinizdeki isteği uyandırın!


İsmet Barutçugil’den özlü sözler;
Teknoloji üreten değilsen mühendis değilsindir.

Niçin yaptığını tespit edemeyen kişi başarılı bir öğrenci olsa dahi iş hayatında başarısız olur.
 
X