Behçet Kemal Çağlar

Elif

Onur Üyesi
Pro Üye
12 Temmuz 2006
34.879
29.955
60
Behçet Kemal Çağlar 10 temmuz 1908'de orman müfettişi Sami Bey'in oğlu olarak Erzincan'da dünyaya geldi. Behçet ismi babasının amcasının ismi, Kemal de hürriyet kahramanı Namık Kemal'den geliyordu.

İlk okul yıllarında bile şiir ezberlemeye ve okumaya meraklı olan Behçet Kemal'e öğretmenleri okulun bahçesinde yüksek bir yere çıkararak babasının ezberlettiği şiirleri okuturlardı.

1916'nın sonbaharında babası Kudüs Ziraat Müdürlüğü'ne tayin edilince birkaç ay Kudüs'te kaldı. Kudüs'ten Kayseri'ye gelen Behçet Kemal, ilk, orta ve lise tahsilini Kayseri'de yaptı.

1925'te sınavla Zonguldak Maden Mühendis mektebine girdi ve 1929'da yüksek maden mühendisi olarak mezun oldu. Maden Tetkik Arama Enstitüsü merkez mühendisi olarak Ankara'da göreve başladı.

Halkevlerinin açılışında yazdığı ve şahsen rol aldığı 'Çoban' ve ardından yazıp ve oynadığı 'Ergenekon' piyesleri dolayısıyla Atatürk'ün dikkatini çekti. Böylece yazarlar ve politikacılarla yakın ilişkiler kurdu, hepsinin sevgi ve takdirini kazandı.

1935'te Halkevleri müfettişi olarak görevlendirildi, bu görev ile yurdun her tarafını dolaştı. Halk şiirleri ve halk sanatı ile yakından ilgilenmek fırsatını buldu. 1949'a kadar Erzincan milletvekilliği yaptı.

Atatürk devrimlerinden ödün verildiği gerekçesiyle milletvekilliğinden istifa etti. Daha sonra sırasıyla Robert Kolej'de öğretmenlik, TRT Yönetim Kurulu Başkanlığı, Akbank Neşriyat Müdürlüğü, TRT Program Uzmanlığı görevlerinde bulundu.

İlk şiiri arkadaşlarıyla çıkardıkları 'Hep Gençlik' dergisinde yayımlanan Behçet Kemal, daha sonra 'Türk Yurdu' ve 'Hayat' dergilerinde göründü. 'Ulus'ta yayımlanan kimi şiirlerinde Ankaralı Aşık Ömer adını kullandı.

1949'da 'Şadırvan' dergisini çıkardı. İstanbul Radyosu'nda, 27 mayıstan önce ve sonra, aralıklı olarak 'Şiir Dünyamız' programını yönetti.

Behçet Kemal'in şiir biçim ve öz olarak iki kaynaktan beslenir: Halk şiiri ve Atatürkçülük. Giderek ulusal duyguları dile getiren deyişleri ve yurt güzellikleri bile bu özle belirlenir. Hecenin olanaklarını, en yüksek sesi verebilmek için zorlar. Birey için değil, kalabalıklar içindir şiiri.

Asırlarca

-Dünyanın en büyük ölmezine-

Ufkunda doğacağım, ufkunda batacağım;
Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım.
Ben de giyersem eğer bir gün deha tacını
"İstersen çiğne" diye önüne atacağım...

Söndüğünü görsem de bin "meşale emel"in
Ebediyet yolumuz, öyle elimde elin...
Ak düşen saçlarınla nur kattığın heykelin
Hamuruna harç diye kanımı katacağım.

Yansam da masalların "Aşık Kerem"i gibi,
Bu aşk ölmez öyle her gönül veremi gibi!
Şöhretin okyanuslar aşarken gemi gibi;
Ben dalga gibi ayak ucunda yatacağım

Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım!
 
X