18 Mart Çanakkale Zaferi

çok isterdim Çanakkaleye gitmeyi ..babam geçen senelerde gitmişti şehitleğe girer girmez içinize öğle bir his doğuyoki ve gözünüzüden bi anda yaş akıyo oranın atmosferi okadar farklıymışki giden bilir taa kalbinin derinliklerinden hissediyormuş insan şehitlerimizi..
 
nusret.jpg

Nusret Mayın Gemisi ve ilahi yardımlar..
Çanakkale savaşları deyince akla ilk gelen ve bu savaşların simgesi olan kahraman Nusret Mayın gemisidir. 18 Mart Deniz Savaşı'nda Müttefik Donanmasını dağıtan, Müttefik Komutanlarını şaşkınlığa uğratan, Türk askerine moral, Türk Milleti'ne sevinç kaynağı olan 26 mayınla bir yazgının değişmesine sebep olan bir kahramanlık hikayesidir Nusret Mayın Gemisi.
Nusret Mayın Gemisi Boğaz sularına 3 Eylül 1914'te geldi.
Almanya'da özel olarak inşa edilmiş bu tekne, dar alanlarda kolayca manevra yapabiliyor ve az su çektiğinden mayın alanları üzerinde güvenle dolaşabiliyordu.
Nusret Mayın Gemisi'nin künye bilgileri şöyledir :
Tipi :Mayın Gemisi
İnşa Yeri :Almanya
Tonajı :360T
Hizmete Girişi :1912
Boyu :40 m
Eni: 7,4 m
Çektiği su: 2 m
Silahları :1 adet 7,5/40 Top, 2 Adet 4,7 Top, 2 mk. 5b.
Sürat :15 mil
Hizmet Dışı : 16.06.1957
Çanakkale müstahkem mevki kumandanı Mirliva Cevat Paşa,boğaz'a çöreklenen düşman donanmalarının bombardımanları karşısında melül ve mahzun bir halde iken aşırı yorgunluktan dolayı hafif bir uykuya dalmıştı..rüyasında hafiften bir ses işitti: '' Ey Cevat sizler Allah Teala'nın yüce kelamına hürmet ve tazim edersiniz,bunun için Cenab'ı Hakk'ın yardımı size müjdeler olsun..şu denizin üzerine bir bakıver''.. Cevat Paşa ;denizin üzerine baktığında,bir nur cümbüşü arasında (kef) ve (vav) harflerini gördü,ardından uyandı..
Ertesi gün Cevat Paşa,bir mezarın başında fatiha okurken rüyasındaki sesi bir daha işitti:''Ey Cevat! dopalardaki 26 mayını denize döşe!''
heyecana kapıldı,manevi bir muamma ile karşı karşıya idi..bunu nasıl çözeceğini düşünürken az ilerde kendisini süzen nur yüzlü bir zata rastladı.O zat,Paşa'ya yaklaştı ve bir derdi olup olmadığını sordu.Paşa da,olup bitenleri anlattı.O Allah dostu,Paşa'nın anlattığı rüyayı açıkladı: ''evladım ! deniz üzerinde gördüğün nur,zaferimize alamettir,kafirlerin bu topraklara sahip olamayacağını gösterir, (kef) ve (vav) harfleri ise ''ebced'' hesabına göre 26 eder,o halde deponuzdaki 26 mayını döşemeniz,zaferin en büyük hamlelerinden biri olacaktır.''bu sözlerin ardından o nur yüzlü zat,gözden kaybolup gitti...artık meseleyi iyice idrak etmiş bulunan Cevat Paşa,vakit geçirmeden mezkur mayınların döşenmesi için derhal emir verdi..Nusret Mayın Gemisi ile döşenen mayınlar,yüzbaşı Hakkı bey'in kumandasında vazifesini mükemmel bir şekilde yerine getirdi..gece yarısı denize salınan mayınların her biri tekbir ile suya yerleştirilmişti..o sabah yüzbaşı Hakkı bey,vazifesini tamaladıktan sonra geçirdiği bir kalp krizi ile şehit oldu..ertesi gün düşman zırhlıları Boğaz'a girdiğinde,gece döşenmiş olan mayınlar,vazifelerini ifa etmeye başladı..neticede düşman donanmasının bir kısım mühim zırhlıları bu mayınlarla boğaz'ın sularına gömüldü...
Nusret Mayın Gemisi 2000 yılı itibariyle hala Mersin'de bulunmaktadır.
 
1shsh6fwzqot2.jpg

Çanakkale harbinin devam ettiği günlerde bir Ramazan Bayramı arefesiydi..cephe kumandanı Vehip Paşa, 9.Tümen'in genç imamını çağırarak mahzun bir şekilde istemeye istemeye şöyle dedi: ''Hafız yarın Ramazan Bayramı,asker toplu olarak bayram namazı kılmak istiyor,ne dediysem,vaz geçiremedim..ancak böyle bir şey çok tehlikeli,yani düşmanın arayıp ta bulamayacağı toplu bir imha fırsatı olur..münasip bir dille bunu onlara sen anlatı ver''..
imam efendi,Paşa'nın yanından henüz ayrılmıştı ki,karşısına nur yüzlü bir zat çıktı ve: ''oğlum sakın ola askerlere bir şey söyleme! gün ola hayır ola ; Allah ne derse,öyle olur..''dedi.
ertesi sabah,herkesi hayrette bırakan ilahi bir tecelli yaşandı..gökten hevenk hevenk bulutlar indi ve gönlü Allah'a kulluk aşkıyla dopdolu olan mü'min askerlerin üzerini kapladı.
onları dürbünle gözleyen düşman kuvvetleri,artık bembeyaz bulutlardan başka bir şey göremez oldu. O sabah bambaşka bir manevi heyecan içinde kılınan bayram namazında alınan gür tekbirler,dalga dalga semaya yükseliyordu.Nur yüzlü ihtiyar zat,Fetih Suresi'nden bir kısım ayetleri okurken askerlerin gönüllerinden taşan kelime'i tevhid sesleri,birer iman sayhası halinde düşman saflarından bile duyulmaktaydı.
işte bu esnada ingiliz kuvvetleri arasında büyük bir kargaşa baş gösterdi..zira çeşitli ingiliz sömürgelerinden kandırılarak toplanıp getirilmiş bulunan bir kısım müslüman askerler,yine kendileri gibi müslüman bir toplulukla savaştıklarını,işittikleri tekbir ve tevhid seslerinden anlamışlar ve bunun üzerine isyan etmişlerdi.ne yapacağını şaşıran zalim ingilizler,onların bir kısmını kurşuna dizdi,diğerlerini de alelacele cephe gerisine çekmek zorunda kaldı..

DÜŞMANI YUTAN BULUT
Düşmanın Çanakkale'de müthiş bir taaruza geçtiği bir gündü..Hamilton'un kumanda ettiği harekatta ingilizler hiç bir netice alamamıştı.29. tümenleri ağır zayiat vermişti..ancak o gün Kraliyet Norfolk Alayı'nın bir bölümü,az bir mukavemetle karşılaştığı için içerilere doğru ilerlemeye muvaffak olmuşlardı..Alay, azmak deresi'nin kuru yatağını geçmiş,kayacık ağılı mevkiinden damakçı bayırı'na doğru yavaş yavaş yürüyordu..karşılarında küçük bir tepe vardı,üzerinde de garip soluk renkte bir bulut durmakta idi..alay tepeye doğru ilerledi ve bulutun içine girip kayboldu..
şahit olanların imzalarıyla ingiliz kaynaklarında da yer alan bu hadise,düşman birlikleri arasında dehşet uyandırdı..zira tepenin üzerindeki bulut,267 kişilik ingiliz askerlerinin son neferini alıncaya kadar beklemiş,sonra da sanki yükünü almış gibi havalanmıştı..yine o esnada ortaya çıkan yedi sekiz kadar bulutla birleşerek kuzeye,yani Trakya istikametine doğru uçup gitmişti..
bu gün hala o ingiliz askerlerinin akibetlerinin ne olduğu bilinmemektedir..ne esir,nede ölüm kayıtları,iki tarafta da mevcud değildir.
 
image001.jpg


image002.jpg



Yüksek tahsil talebesi olan zabit Muzaffer, Çanakkale harbinin sürüp gitmesi üzerine ihtiyaca binaen gönüllü asker olarak ordu saflarına katıldı.üç aylık bir talimden sonra Çanakkale’ye sevkedildi..ancak harp bitmişti..birliklerin büyük bir kısmı doğu cephelerine sevkedilecekti..bunun için de harpte yıpranmış bulunan nakil araçlarının lastik v.s. ihtiyaçlarının giderilmesi gerekiyordu..bu işle,İstanbul' lu zabit Muzaffer’i vazifelendirdiler.
Zabit Muzaffer,elindeki tezkere ile derhal İstanbul’a gitti..aradığı malzemeleri bir yahudi tüccarında bularak erkan'ı harbiyye kaymakamına çıktı..fakat kaymakam,askerin ayağına postal,sırtına kaput bulamadığı gerekçesini ileri sürdü ve istenilen meblağı vermeyi kabul etmedi..kaymakamın yanından melül ve mahzun bir şekilde ayrılan zabit Muzaffer,ne yapacağını bilemez bir haldeydi..birliğine eli boş olarak nasıl dönebilecekti?Cephe de çekilen sıkıntıları düşünerek sonunda kararını verdi ve yahudi tüccarın yanına varıp,siparişlerini hazırlamasını,sabah namazından sonra almaya geleceğini ve parasını da o zaman ödeyeceğini bildirdi.O gece,sabaha kadar çalışarak bir yüz liralık kağıt para hazırladı.İlk bakışta anlaşılamayacak kadar aslına benzeyen bir kağıt paraydı bu..O zamanlar kağıt paraların üzerinde:
''Bedeli Derseadet’te altın olarak tesviye olunacaktır.'' ibaresi yazılırdı.
Zabit Muzaffer'de,kendi hazırladığı yüz liralığın üzerine:
''Bedeli Çanakkale’de altın olarak tesviye olunacaktır.'' yazdı.
sabahleyin erkenden yahudi tüccarından mallarını aldı ve bu parayı vererek bir gemiyle Çanakkale yolunu tuttu..üç gün sonra yahudi tüccar,elindeki parayı bozdurmak için Osmanlı bankasına gittiğinde,mesele ortaya çıktı..para sahte idi..paranın üzerinde kasdedilen altın ise,Çanakkale’de dökülen ve altından daha kıymetli olan şehit kanlarıydı..her nedense yahudi,bu duruma sükut etti ve hiçbir itirazda bulunmadı..ancak hadise,bütün İstanbul’a yayıldı ve bundan Şehzade Abdülhalim Efendi’nin de haberi oldu.Şehzade,derhal alaka gösterdi..malüm taklit parayı,yahudi'den bedeli olan altını vererek aldı ve bunu zarif bir mahfaza içinde emniyet müzesine hediye etti..bu hadisenin kahramanı olan zabit Muzaffer ise,gelişen durumdan habersiz birliğiyle birlikte doğu cephesine geçmişti..orada büyük bir cesaret ve fedakarlıkla vatan müdafaasında idi..kanlı bir çarpışma esnasında ağır bir şekilde yaralandı..ardından gelecek nesle,ikinci ve ulvi bir hatıra daha bırakarak şehadet şerbetini içti..şöyle ki:ateş hattında çarpışan ve vazifesi başında şehit olan zabit Muzaffer Bey,son nefesinde artık sesinin çıkmadığı ve gözlerinin birşey anlatamadığı dakikada cebinden bir zarf çıkardı;sonra yerden bir çöp parçası alarak yarasından akan kanlara batırıp yazmağa başladı:
“Kıble ne tarafta?..”
etrafındakiler,ruhunu,beytullaha dönerek Allah’a teslim etmek isteyen Muzaffer Bey’in bu arzusunu yerine getirip onu kıbleye çevirdiler..ölüm anında,bir yandan yüzü vuslat neş’esiyle dolan zabit,diğer yandan da mukaddes gayenin ulvi müdafaasının kaygısı içerisinde yazısına son bir hamleyle kahraman askerlerine şu mesajı verdi:
“Bölük Allah için cihada devam etsin;kanım yerde kalmasın!..”
üçüncü bir mesaj daha yazacaktı ki,vakti elvermedi ve muazzez ruhunu şehiden Rabbine teslim eyledi...

“Vatan namus deyip çıkmıştı yola bir şafak
Sinesinde iman tam ve duyguları apak;
Aleyhinde dönüyordu o gün dönen o çark
Gitmişti işte bu hengamede kol ve bacak…”


dscf0275rg7.jpg
 
Çanakkale menüsü

43. Alay 1. Piyade Taburu 1. Bölük, 1917 yılı yemek listesi;

15 Haziran Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam: Yağlı buğday çorbası ve ekmek.

26 Haziran Sabah: Yok. Öğlen: Yok. Akşam: Üzüm hoşafı, ekmek.

18 Temmuz Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam: Yarım tayın ekmek.

8 Ağustos Sabah: Yarım ekmek. Öğlen: Yok. Akşam: Şekersiz üzüm hoşafı, ekmek yok

21 Temmuz 1917\'den itibaren ordu emriyle ekmek istihkakı 500 grama indirilmiştir
.
 
Çanakkale menüsü

43. Alay 1. Piyade Taburu 1. Bölük, 1917 yılı yemek listesi;

15 Haziran Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam: Yağlı buğday çorbası ve ekmek.

26 Haziran Sabah: Yok. Öğlen: Yok. Akşam: Üzüm hoşafı, ekmek.

18 Temmuz Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam: Yarım tayın ekmek.

8 Ağustos Sabah: Yarım ekmek. Öğlen: Yok. Akşam: Şekersiz üzüm hoşafı, ekmek yok

21 Temmuz 1917\'den itibaren ordu emriyle ekmek istihkakı 500 grama indirilmiştir
.

senağlamasenağlamasenağlama
off off yiyecek yok,içecek yok,üst baş yok,ayaklar çıplak.Aklım almadı doğrusu biz ekim ayında gezdik orayı ve pardesülerle donduk.İnsan çıplak ayakla nasıl donmaz,nasıl yaşar,bu nasıl bir fedekarlık nasıl bir güçtür yarabbimsenağlama
 
tksword3wt5.jpg

KILIÇLARDAN BİR ÖRNEK...
askermznkiyafetndenbrrnxr5.jpg

askermznkiyafetndenbrrnmm2.jpg

ASKERİMİZİN KIYAFETİNDEN BİR ÖRNEK...
tabancalardanbrrneknf5.jpg

TABANCALARDAN BİR ÖRNEK..
brgrupaskermzmakneltfekby4.jpg

BİR GRUP ASKERİMİZ MAKİNELİ TÜFEK
ertugrul2nb2.jpg

Ertugrul topu
anadoluhamidiye1ha7.jpg

Anadolu Hamidiye topu
18pa5.jpg

22kd7.jpg

1915_salih_cavuscanakkale_610.jpg

1915 Salih Cavus,Canakkale
ahmet_cavus_530.jpg

Ahmet Cavus.
27alay_208.jpg

27.Alay
canakkale_toplari_633.jpg

Canakkale toplari
yzb_mehmet_hilmi_156.jpg

Yzb. Mehmet Hilmi.
1915_18_osmsblar_832.jpg

lmindirmedegklerlpskrmeln1.jpg

2.jpg

trkelbombasgt6.jpg

trkelbombalargw6.jpg

TÜRK El Bombaları
trkpusulasiqm8.jpg

Pusula
trkaskerininkullandbirljg7.jpg

TÜRK Askerinin Kullandığı Bir İlaç Şişesi
trkaskerininkullandmavzfg8.jpg

TÜRK Askerinin Kullandığı Mavzer Tipi Tüfek
havadaarpmolanmmilerua7.jpg

ÇANAKKALEDE HAVADA ÇARPIŞAN MERMİLER
cimg2441ud8hu2.jpg

Çanakkale Şavaşı YILDIZ
YILDIZIN ÖZELLİKLERİ: 4 ucu sivri,ham demirden dövülerek yapılmış bir silahtır.Nasıl düşerse düşsün bir sivri ucu yukarıda kalmakta ve buna basan Türk Askeri yara almaktadır..ya kangren olmakta yada kan kaybından ŞEHİT olmaktadır..bu bir savaş hilesi ve insanlık suçu olmasına rağmen Hamilton'un savuması oldukça ilginçtir: '' EVET İNSANLIK SUÇUDUR AMA TÜRKLER İNSAN SAYILABİLİR Mİ???...''
MEHMETÇİK KAHRAMAN ASKERİMİZ ;BU SÖZLERİ SARFEDEN HAMİLTON'A DA TÜM DÜNYA'YA DA ÇANAKKALE'NİN GEÇİLMEZ OLDUĞUNU GÖSTERDİ..HEPSİNİN RUHLARI ŞAD MEKANLARI CENNET OLSUN...
berkantayhankabatepe5nz1.jpg

ŞEHİT YÜZBAŞI EŞREF EFENDİ'NİN AL KANLARA BULANMIŞ ÜNÜFORMASI
Yüzbaşı Eşref Efendi :22.7.1915' te SEDDÜLBAHİR' de yaralanarak İstanbul'a hastaneye gönderilmiş 3 kurşundan biri yüzünü delerek geçmiş akan kanlar ceketinin üzerinde görülmektedir.Ceketinin üzerindeki kağıt hastane sevk pusulası olup Yüzbaşı'ya aittir.
YÜZBAŞI'NIN FİŞİNE GÖRE KÜNYESİ:
RÜTBESİ:YÜZBAŞI
KITASI:463.TABUR,842.BÖLÜK KUMANDANI
YARASI:YÜZÜNÜN SAĞINDAN GİREN MERMİ SOLUNDAN ÇIKMIŞTIR.GÖBEĞİNİN SAĞ TARAFINDAN VE SAĞ BALDIRINDAN UFAK YARALARI VARDIR.
YARALANDIĞI TARİH: 22 TEMMUZ 1915 (1331)
canakkale.jpg

ÇANAKKALE'DE NE ZORLUKLAR VE NE YOKLUKLAR İÇERİSİNDEYDİ ONLAR..VATAN,BAYRAK,EZAN,NAMUS ONLARA EMANETTİ..ÖLMEDEN EMANETLERE SAHİP ÇIKAMAYACAKLARINI ANLAYINCA EVE DÖNMEKTEN VAZGEÇTİLER..VE HEPSİ BİRER ŞEHADET ŞERBETİ İÇEREK ALLAH'A KAVUŞTULAR..
 
Son düzenleme:
Cephede savaş son hızıyla devam ediyordu.Bombalar patlıyor,Mehmetçikler birer birer toprağa düşüyordu.Cephe gerisindeki sıhhıyelerde doktorlar ve hemşeriler yaralılara yetişemiyorlardı.Durumu ümitsiz olanlar bir kenara ayrılıyorlar;iyileşecek gibi olanlarla ilgileniliyordu.Vücudunun büyük bölümü parçalanmış,bağırsakları dışarı çıkmış bir Mehmetçik getirildi.Doktor onu görünce : ''Götürün bunu,diğeri...''dedi.O sırada yaralı asker :''Baba benim.''deyince doktor : ''Oğlum!Oğlum!''diyerek sarıldı.Ama yapılacak hiç bir şey yoktu.Yeni gelen ,tedavisi yapılarak tekrar cepheye gidebilecek başka askerlerle ilgilenmek zorundaydı.Kendi oğluna ancak ertesi gün sıra gelmişti.Ama oğlu çoktan toprağa verilmişti.

alıntıdır.
 
Tarihte eşi benzeri olmayan bu zafer hepimize kutlu olsun.

Bir Yolcuya

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda
ıstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet'in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir.

Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Necmettin Halil ONAN
 
95.yılını kutladığımız Çanakkale Zaferimizin
kahraman şehitlerini ve gazilerini rahmetle ve saygıyla anıyorum...
Kahraman şehitlerimizin şerefli ruhları şaad olsun...


 
öyle gururluyum öyle başım dik ki anlatamam....
böyle bir nesilden gelmek bile bana yetiyor....
Çanakkale ruhunun herkesin içinde yaşaması ve adımlarını ona göre atması dileğiyle....
18 Mart gününü saygıyla anıyorum
 
General Hamilton un yazısı
Çanakkale Savaşlarında 253.000 şehit veren Türk milleti onurunu, İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal’in, askerlerine “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” emri savaşların kaderinin değişmesinde önemli rol oynamıştır.
Çanakkale İngiliz Başkomutanı General Hamilton, İngiltere Harbiye Başkanlığına yazdığı yazıda Mustafa Kemal’in yüce komutanlığını şöyle övmektedir :
“İngiltere Harbiye Başkanlığına, niçin geriye çekildiğimizi soruyorsunuz, bütün gerçeği tüm açıklığı ile size bildirmek isterim : Çok cesur muharebe eden, en iyi sevk ve idare edilen asil Türk ordusunun ve Albay Mustafa Kemal gibi dahi bir komutanın karşısında bulunuyoruz. Bunu hiçbir zaman unutmayalım.”

General Hamilton
Çanakkale İngiliz Başkomutanı
17.08.1915


Ruhunuz şad olsun
Tüm şehit ve gazi olan tüm askerlerimizin önünde saygıyla eğliyorum onlarla gurur duyuyorum. turkbayragi


Yabancı bir generalin bile türk ordusunın önünde nasıl saygıyla eğildiğini görüyoruz
 
Çanakkale Zaferimiz Kutlu Olsun.. Şehitlerimize Minnettarız..Nur İçinde Yatsınlar.

50346YpdJf026749-02.jpg
 
Çanakkale!...En zayıf olduğum,dinlerken asla gözyaşlarımı tutamadığım bir kurtuluşun yaşanmışlığı.Rabbim ölenlerein ruhunu şad etsin.Bu millet O şehitlerin O tarihe bile sığamayan gAzilerin ve büyük komutanların eseri...
 
forewertalk_dur_yolcu.jpg

dur-yolcu.jpg

stop_7_lge.jpg



DUR YOLCU

Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!…

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek Anadolu’nda
ıstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir!

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir!...

Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir!...




Ben bir Çanakkale evladı olarak, şehitlerimi birkez daha anıyorum...
Dedemin dedesi bu ülke için şehit oldu, onu tanımadığım halde çok ama çok seviyorum...
Hepiniz nur içinde yatın atalarım...
 
Son düzenleme:
Çok tarihi yer gezdim, hiçbirinde ağlamamıştım Çanakkale'de döktüğüm gözyaşı kadar.
Kısmet olur da görürseniz bana hak vereceksiniz.
ınsanın yüreği hem gururlanıyor hem dağlanıyor.
Allah hepsinin ruhunu şad etsin, nur içinde yatırsın inşallah.
Bugünlerimizi onların cesaretine ve inancına borçluyuz.
 
Çanakkale'yi Geçemeyenlerden Dinleyin


Karşımızdaki bir Türk siperinde silâhın ucuna takılmış beyaz bir iç çamaşırı yukarı kaldırılarak sallandı. Her taraf sessizliğe gömülmüştü. Her iki tarafın siperdekileri silahları üzerine doğrulmuş, dikkatle onu takip ediyordu. Siper ardından iri yapılı bir er yükseldi; Kesin tavırlarla yükselttiği çamaşırı silâhı sipere attı. Kendine güvenen tavırlarla yavaş yavaş yaralıya doğru ilerliyordu. Karşı taraf ve çevresiyle ilgilenmiyor; herkes donup kalmış Türk askerini seyrediyordu. Şaşkınlıktan kurtulabilen askerler Mehmetçiğe nişan almaya çalışıyorlardı. Türk askeri, hiçbir şeye aldırmadan yaralının yanına geldi. Nazik yumuşak hareketlerle yaralının kıyafetini düzeltti . Yaralıyı yerden kaldırdı. Yaralının kolunu omzuna koydu. Yavaş ve emin adımlarla yaralıyı bizim tarafa getirdi. Siperimizin üzerine yavaşça bıraktı, geldiği gibi kendi siperine döndü.
ıngiliz siperlerinde şaşkınlık devam ediyordu!
ıngiliz komutanı: "Korkak sıçanlar... cesaret örneği görün... Hele bunlarla birlikte aynı cephede savaşmanın tadına doyulmaz... Bu yiğit Türk çocukları keşke dostumuz olsalardı. Bu kahramanlarla savaş değil , dostluk yapmalı... Dostluk."
Bu Türk askerine teşekkür bile edemedik. Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti, güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu.
Şimdi okuyacağınız menkıbenin, insanlara çok çekici gelen ve aklınızda kolaylıkla yer eden bir yumuşaklığı ve tatlılığı vardır.
Çanakkale Savaşları'nda, Fransız kuvvetlerine komuta eden General Guro, savaş sırasında bir kolu ile bir bacağının bir kısmını, savaş sırasında bırakarak yurduna dönmüş. Daha sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için çocuklarınızla daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam. Biraz evvel doğa çevremizde en nefis güzellikteydi.
Su çiçekleri, leylaklar, Peygamber çiçekleri, papatyalar bir gökkuşağı âlemi oluşturuyorlardı. Şimdi, savaş sahasında dövüş bitmiş, o güzelim tablo, kan revan içindeydi. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır kayıplar vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutmayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk Askeri kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtasıyla bir konuşma yaptık: Niçin, öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
Bu Fransız yaralanınca yanıma düştü. Cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi! Anlamadım!.. Ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok! ıstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün!..
Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı!.. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşların donduğunu hissettim! Çünkü, Türk askerinin göğsünde, bizim askerinkinden çok daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı!..
Az sonra ikisi de öldüler!!!
Aziz okuyucu, sizlere yüzlerce menkıbeden tarayarak sunduğum bu olayların kahramanları bizim canımız, bizim cevherimizdir. Biz onların torunlarıyız. Övünelim, iftihar edelim, çünkü, o cevherin damarından geliyoruz.


Ne kadar övünsek, ne kadar göğsümüz kabarsa azdır bu memleketin evlatları olduğumuz için.

Şehitlerimizi saygıyla ve minnetle anıyorum.

18 Mart'ları, şehitlerimizi, dökülen kanı, bu milletin bütünlüğünü gücünü unutmamak unutturmamak dileğiyle...

 
turkbayragiçanakkale deniz zaferinin 95.yılı kutlun olsun.aziz şehitlerimizin ruhu şad olsun.turkbayragi​



turkbayragiÇANAKKALE turkbayragi
Övün ey çanakkale, cihan durdukça övün!
Ömründe göstermedin bin düşmana bir gün.
Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün,
Başına yüz milletin birden üştüğü yersin!

Sen savaşa girince mızrakla, okla, yayla.
Karşına çıktı düşman çelikten bir alayla.
Sen topun donanmayla, tüfeğin bataryayla,
Neferin ordularla boy ölçtüğü yersin!

Nice tüysüz yiğitler yılmadı cenk devinden,
Koştu senin koynundan çıkar çıkmaz evinden.
Sen onların açtığı bayrağın alevinden,
Kaç bayrağın tutuşup yere düştüğü yersin!

Toprağından fazladır sende yatan adamlar,
Irmağın kanla çağlar, yağmurun kanla damlar.
Bir destana benziyor senin bugünkü halin.
Okurken duyuyorum sesini ihtilalin.

O cenkten armağandır sana kızıl akşamlar,
Sen silahın inançla son sövüştüğü yersin!
Övün ey çanakkale, ki sen Mustafa Kemal'in,
Yüz milletle yüz yüze ilk görüştüğü yersin!
F.N.Çamlıbel​
turkbayragi turkbayragi turkbayragi turkbayragi turkbayragi turkbayragi turkbayragi
turkbayragi turkbayragi turkbayragi turkbayragi turkbayragi
turkbayragi turkbayragi turkbayragi
turkbayragi​
 
X