Vajinal doğum mu?

Normal doğum adıyla bilinen yöntem, aslında vajinal doğumu ifade ediyor. Doğum eylemi, anne adayının hissedebildiği rahim kasılmalarının düzenli hale gelmesiyle (10 dakikada en az üç adet) başlayan ve önce bebeğin, sonra da plasentanın doğması ile sonuçlanan sürecin tümünü tanımlıyor. İlk evreyi doğum ağrılarının başlamasından, rahim ağzının bebeğin önde gelen kısmının dışarı çıkmasını sağlayacak tam açıklığa (10 cm) ulaşmasına dek geçen dönem oluşturuyor. İkinci evre rahim ağzının tam açıklığa ulaşmasından bebeğin doğmasına kadar geçen süre; üçüncü evre ise plasentanın çıkması ile sonuçlanıyor.

Annenin doğum için sezaryen gibi majör bir ameliyat geçirmemesi ve böylece daha hızlı mobilize olup, iyileşmesi vajinal doğumun avantajlarını oluşturuyor. Sezaryende görülen ameliyat geçirmeye özgü birtakım komplikasyonlar vajinal doğumda daha azalıyor. Anne ve bebek arasındaki iletişim de vajinal doğum sonrası daha hızlı ve etkili sağlanabiliyor. Bebek açısından bakıldığında, “yenidoğanın geçici takipnesi” adı verilen geçici solunum problemi ile yenidoğan ve erken çocukluk döneminde astım hastalığı da vajinal doğumdan sonra az görülüyor. Öte yandan annenin sütünün gelmesi ya da yenidoğan sarılığı açısından bakıldığında, vajinal doğum ile sezaryen arasında önemli bir fark bulunmuyor.

Vajinal doğum sonrasında idrar torbası ve makatta sarkmalar, ilerleyen yıllarda idrar kaçırma problemleri, sezaryen doğumlarına göre daha fazla olabiliyor. Yani sezaryen ile doğum annenin pelvik tabanını koruyor. Vajinal doğum çok yakın takip gerektiriyor. Bebeğin 4500 gr’ın üstüne çıktığı durumlarda vajinal doğum risk taşıyabiliyor.

Sezaryen doğum mu?

Sezaryen doğum, bebeğin anne karnına yapılan bir kesiden ilerleyerek, rahmin kesilerek doğurtulmasını ifade ediyor. Aşamaları; anestezi (epidural ya da genel) uygulamasının ardından, anne karnının temizlenip örtülmesi, yatay bir kesi yapılarak karın içinden rahime ulaşılması, rahmin kesilerek açılıp bebeğin ve plasentanın çıkartılmasını kapsıyor. Takiben rahim ve batın katları anatomik planda cerrahi olarak kapatılıyor. Riskleri tüm cerrahi müdahalelerde olabilecek enfeksiyon, emboli ya da rahim kesisinin tekrar kanaması şeklinde sayılabiliyor. Bazen rahmin doğumdan sonra kasılmaması “atoni” denen duruma yol açarak, anne adayının aşırı kan kaybına yol açabiliyor. Bu durum rahmin alınmasına dek ilerleyebilecek bir sürecin başlamasına neden olabiliyor. Atoniye, sezaryen doğumlardan sonra daha fazla rastlanılsa da vajinal doğumların ardından da görülebiliyor.

Sezaryen ile doğumun önemli sonuçlarından birisi de sonraki gebeliklerde plasentanın invazyon anomalileri denilen problemlerine yol açmasına zemin hazırlaması. Sık olmamakla birlikte, bu durum sonraki gebeliklerin doğumunda ciddi kanama problemlerine ve bazen de rahmin alınmasına yol açabilecek bir sürecin oluşmasına yol açabiliyor. Burada plasenta, önceki sezaryen kesisine ve rahim ağzına yapışarak rahimden ayrılmayarak, hayatı tehlikeye sokabilen kanamalara neden olabiliyor. Bu durum nadir de olsa çok fazla sayıda sezaryen yapılan ülkelerde artık ciddi bir sağlık sorunu olarak belirtiliyor.

“Doğum için hangi yöntemi seçmem gerekiyor?” sorusu hamile kadınların aklını çok karıştırıyor. Bir yandan doktorlarından öneriler alıyorlar, diğer yandan da çevrelerinden duydukları türlü doğum hikayeleri derken karar vermek iyiden iyiye zorlaşıyor. Biz de bu konuda en doğru bilgiyi almak için bu soruyu bir uzmana yönelttik. Tüp Bebek, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. L. Cem Demirel, vajinal (normal) doğum ile sezaryen doğum hakkında merak edilenleri Formsanté okuyucuları için anlattı.

SONUÇ

Vajinal doğum ameliyatla gerçekleşmediği için iyileşme ve günlük hayata dönme daha hızlı oluyor. Buna ek olarak, cerrahi sonrası ortaya çıkan komplikasyon riskleri de ortadan kalkıyor. Anne ve bebek arasındaki iletişim ise bu doğum yönteminin ardından daha hızlı ve etkili sağlanabiliyor. Sezaryen doğum ise kadının pelvik tabanını koruyor. Vajinal doğumun iyi takip edilmemesine bağlı, bebekte oluşabilecek oksijensiz kalma durumlarının da önüne geçiyor. Ayrıca sanılan aksine annenin sütünün gelmesi ya da yenidoğan sarılığı açısından bakıldığında, vajinal doğum ile sezaryen arasında önemli bir fark bulunmuyor.

Formsante 2016 – Ocak sayısı
Ayşegül Uyanık Örnekal