Op. Dr. Serkan Oral tüp bebek tedavisindeki son gelişmeler hakkında bilgi verdi.

 

Tıpta ve teknolojide ilerleyen gelişmeler ve çalışmalar her tedaviyi olduğu gibi tüp bebek tedavisini de yakından etkiler. Son zamanlardaki inanılmaz gelişmeler ile tüp bebek tedavisinin uygulama biçimi pratik hale gelmiş, maliyeti eskiye oranla biraz daha düşmüş, tedavi süreleri kısalmış ve daha rahat bir hale dönmüştür.  

tup_bebek_mikro_cip

Mikro Çiple Sperm Seçme

Amerika’da Harvard Üniversitesi’nde geliştirilen bu yöntem, aynı zamanda Türkiye’de kullanılmaya başlanmıştır. Baba adaylarında sperm azlığından dolayı bebek sahibi olamama problemi bu teknik sayesinde ciddi oranlarda azaltılmıştır. Mikro Akışkan Çip teknolojisi ile en iyi DNA’lı spermlerden, en iyi DNA’lı embriyolar oluşturabilme imkanı doğmuştur. Sperm çiplerinin içinde vücuttaki sistemi taklit eden mikro kanalcıklar bulunmaktadır. Bu mikro kanalların içinde de kaliteli sperm saptanabilmektedir. Bir tarafta tüm spermler toplanarak sağlıklı spermlerin mikro kanallardan süzülür ve diğer tarafta toplanması sağlanır. Mikro akışkan çip teknolojisi mikro enjeksiyon yönteminde hamilelik başarı oranlarını arttıran bir yöntemdir. Bknz: Mikro Çipli Tüp Bebek Tedavisi için tıklayınız!

Yardımcı tomurcuklanma laserle:

Tüp bebek tedavisinde başarıyı etkileyen önemli etkenlerden biri döllenmiş yumurtanın (embriyonun) rahim içine tutunması aşamasıdır. Bunun olması adını embriyoyu saran dış tabaka yani zonanın incelerek kaybolması gerekir. Bu basamak labaratuvar koşullarında zona tabakasında bir pencere oluşturularak kolaylaştırılabilir.

Yapay rahim içi uygulaması:

Tüp bebek tedavisi öncesinde rahim iç duvarından biyopsi aracılığı endometriyal hücreler toplanır. Bu hücreler labaratuvar koşullarında üretilerek tüp bebek tedavisi ile sağlanan embriyoların gelişimi için besinden zengin doğal bir ortam haline getirilir. Bu teknik, tekrarlayan tüp bebek başarısızlığında kullanılan yöntemlerden biridir.

Blastosit transferi:

Blastosit embriyonun rahime tutunmadan önce ulaştığı en son halidir. Blastosit evresine ulaşmış embriyonun rahme tutunup, hamilelik oluşturma olasılığı henüz erken safhalardaki embriyolara göre fazladır. Blastosit transferi, embriyo gelişimini daha iyi gözlemleyebilme ve rahim içine tutunma ve gelişme özelliği en yüksek embriyoyu transfer edebilmek için 5. veya 6. günde gerçekleştirilen transferdir. Embriyo blastosit evresine kadar tüp bebek labaratuvarında geliştirildikten sonra transfer edilir.

Akupunktur:

Akupunktur,  tüp bebek tedavisinin birçok evresinde etki göstererek tedavi başarısını arttırdığı düşünülmektedir. Limbik sistemi düzenleyici etkisi ile anne adayının strese karşı dayanıklılığını güçlendirmesi, belirli noktalara uygulanan uyarı ile bütün vücutta beta- endorfin ismi verilen bir kimyasal maddenin salgılanmasının artması ve bu artış ile GnRH (gonadotropin releasing hormon ) steroid ve gonadotropin hormonlarının salgılanmasının artması akupunkturun etkilerindendir. Bu etkiler neticesinde rahime olan kan akımını fazlalaşır, rahim iç duvarı olgunlaşır ve netice olarak rahimde hamileliğin gerçekleşmesini kolaylaştıran şartlar sağlanmış olur. Tüm bu değişiklikler ile transfer edilen embryoların tutunma oranının arttığı düşünülmektedir. Bknz: Tüp Bebek Tedavisinde Akupunktur için tıklayınız!!!

Reiki:

Uygulaması hiç zorlamayan, doğal destekleyici bir alternatif tedavidir. Vücuttaki çeşitli enerji noktaları kullanılarak doğru yönde enerji akışı oluşturulması ile hem ruhsal, hem de fiziksel iyileşmeyi amaçlar. Tüp bebek başarısızlıklarında tedaviye yanıtı arttırdığı düşünülen bir tekniktir. 

Spermlerin tercihi için IMSI yöntemi nedir?

Tüp bebek tedavilerinde mikroenjeksiyon tekniğiyle spermler spesifik bir mikroskop altında seçilip yumurtanın içine enjekte edilmektedir. Bu uygulama esnasında kaliteli embriyo sağlamak için spermin hareketli kuyruk ve baş şeklinin düzgün olmasına titizlik gösterilir. Morfoloji ismi verilen spermin şekil özellikleri iyi olduğunda sağlıklı bir sperm saptandığı düşünülür. Standart olarak olarak mikroenjeksiyon için uygulanan mikroskoplar spermi 400 misli büyüterek sperm seçiminde yardımcı olur. Intra ctoplasmic magnified sperm injection (IMSI) ismi verilen teknikte özel bir mercek ve bilgisayar programı aracılığı ile sperm 6600 kat misli büyütülmektedir. Bu sayede spermin morfolojisi daha iyi incelenebilir. Özellikle spermin baş bölümünde olan değişikler sperm kalitesini belirlemekte ve bu bölgede olan baloncuk şeklinde olan hücresel değişikliklere dikkat edilmektedir. IMSI yalnızca mikroskobun özelliğine bağlı bir durum olmadığı gibi bu tekniği kullanan embriyologun bu konuda eğitimli ve tecrübeli olması da önem teşkil eder. Daha sağlıklı spermlerin tercih edilmesiyle hem döllenme adı verilen oranlarda hem de hamilelik oranlarında iyileştirmeler sağlanır. Özellikle baba adayına bağlı etkenler ya da açıklanamamış infertilite olgularında tercih edilmektedir.

Tüp Bebekte Son Gelişmeler

Tüp Bebekte Son Gelişmeler

Laboratuvar şartlarında embriyolar nasıl takip ediliyor?

Tüp bebek tedavisi esnasında sağlanan embriyoların laboratuvara şartlarında muhafaza edilmesi ve takip edilmesi en hassas bölümüdür. Laboratuvar şartlarının anne rahminden farksız olması gerekmektedir. Bu sebeple sabit sıcaklığı sağlayan ve anne batınında olan oksijen ve karbondioksit gibi gazları oranını taklit eden inkübatör ismi verilen cihazlar mevcuttur. Bu cihazların çok hassas olması gerekmektedir. Embriyolar bu cihazlar içersinde ortalama 2 ile 5 gün bekletilmektedir. Bu dönem içersinde kesinlikle zarar görmemeleri şarttır. Burada önemli olan husus; embriyoların gelişimin değerlendirilmesidir. Bunun için belirli aralıklarla embriyolar inkübatör cihazından çıkartılarak mikroskop altında incelenir ve büyüme oranlarına bakılır. Kısa bir sürede olsa, oda sıcaklığına çıkan embriyolar dış dünya şartlarına maruz kalırlar. İnkübatör içersine yerleştirilmiş kameralar ile embriyolar dışarı çıkarılmadan takip edilmekte ve dış ortam şartlarına maruz kalmamaktadırlar. ‘Embriyoskop’ ismi verilen ‘Dinamik Embriyo Takip Sistemi’ sayesinde hem en iyi koşullarda embriyolar saklanır, hem de devamlı gözlem altında olduklarından hangi embriyonun büyüme potansiyelinin daha fazla olduğu saptanır. Embryoskop uzmanlara daha önce fark edilemeyen bir çok gelişimsel sorunların saptanmasına yardımcı olmaktadır.

Embriyoların genetik yapısı daha iyi nasıl anlaşılır?

Embriyolar birbirlerine oldukça benzerler.Tedavi ardından elde edilen tüm embriyolar aynı kalitede olmadığı gibi en önemli problemin genetik yapılarındaki özellikle kromozom sayılarındaki farklardır. Özellikle ileri yaş kadınlarda bu risk daha da artar.Ortalama olarak son 15 sene içersinde embriyoların genetik yapıları PGD ismi verilen teknikle incelenmekteydi. Tekrarlayan hamilelik kayıpları, başarısız tüp bebek tedavileri ve ailede kalıtsal bir rahatsızlık olduğunda uygulanan bir teknikti.Fakat bu teknikte normalde 23 çift olan kromozomun hepsine bakmak mümkün değildi. Burada en mühim sıkıntı genetik analizin 1 gece içersinde hızlı bir şekilde yapılması, ertesi günde sağlıklı embriyonun transfer edilmesiydi. Bundan dolayı kısıtlı zamandan ve teknik güçlükler sebebiyle tüm kromozomlara bakmak mümkün değildi. Son yıllarda ‘Komparatif Genetik Hibridizasyon (CGH)’ ismi verilen teknikle tüm kromozomlar taranabilmektedir. Genetik yapısı sağlıklı olan embriyolar seçilebilmektedir. Henüz klinik pratikte tam oturmamış bir yöntemdir ancak çok kısa bir süre içersinde CGH özellikle tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan durumlar için kullanılmaya başlanacaktır.

Tüp bebek tedavisinde her gün iğne olmaktan kurtulmak mümkün mü?

Tedavi esnasında doktorların amacı fazla sayıda yumurtanın oluşmasını sağlamaktır. Sonra ise aralarından ayıklama yapabilecek kadar fazla sayıda embriyonun geliştirilmesidir. Fazla sayıda embriyo olduğu zaman kalanlar dondurularak kişiler oldukça pratik bir yöntemle ikinci bir şans sunulabilir. Adaylara her gün karınlarından ya da kalçalarından iğne yapmaları tavsiye edilir. Uygulanan bu ilaçlar ile yumurtalar büyümektedir. Psikolojik açıdan adayları zaten zorlayan bir süreç olduğu için, bunun yanında her gün iğne olmak ya da iğneleri yaptırabilmek için bir sağlık kuruluşuna gitmek ilave bir stres sebebidir. Uygulanan ilaçların vücutta kalma süreleri kısa olduğu için kısa aralıklarla bu ilaçlar yapılmak zorundadır. Son 2 senedir özellikle Kuzey Avrupa Ülkeleri’nde uygulanan yeni bir ilaç sayesinde artık günlük enjeksiyon yapılmasına ihtiyaç duyulmamaktadır. Tek doz enjeksiyon 1 hafta kadar yetebilmekte ve hasta dostu bir tedavi olarak karşımıza çıkmaktadır. Büyük bir olasılıkla önümüzdeki senenin başında da buna benzer ilaçlar Türkiye’de de kullanıma girecektir.

KaynakDr. Serkan Oral