Kategori: Sağlık

  • Anemi Nasıl Geçer? Bitkisel Yöntemler

    Anemi Nasıl Geçer? Bitkisel Yöntemler

    Anemi yani kansızlık bir hastalık değildir fakat ciddi rahatsızlıklara neden olabilir. Anemi nasıl tedavi edilir? doğal yöntemler makalemizde anemi nasıl geçer? konusu hakkında bilgiler verdik. Kansızlık depresyondan, saç dökülmesine kadar çeşitli sağlık sorunlarına yol açar. Doktora gidip kan testi yaptırarak kan seviyenizi öğrenebilirsiniz.

    Elma Ve Pancar Suyu Karışımı
    Elma yüksek demir içeriği ile sağlığa dost meyvelerdendir. Diğer yandan, pancar, folik asit, lif ve potasyum deposu bi yiyecektir.
    Malzemeler
    Yarım bardak elma suyu
    Yarım bardak pancar suyu
    1 tatlı kaşığı bal
    Yapılışı
    Katı meyve sıkıcağında elmanın ve pancarın suyunu çıkarın.
    Şayet katı meyve sıkıcağınız yoksa bu yiyecekleri rendeleyin ve süzgeçten geçirip, o şekilde suyunu çıkarın.
    Elma suyu, pancar suyu ve balı karıştırın.
    Günde 2 kez bu karışımı yapıp, tüketin.
    Her seferinde taze taze yapın ve bekletmeden için.anemi_nasil_tedavi_edilir_dogal_yonntemler (1)

    Malzemeler
    Susam tohumları anemi tedavisi için etkili bir gıdadır. Özellikle siyah susam demir mineralinin zengin bir kaynağıdır.
    1 tatlı kaşığı susam
    1 yemek kaşığı bal
    Su
    Yapılışı
    Susamı suya atıp iki saat bekletin.
    Sonra süzün, hamur elde etmek için tohumu ezin.
    Susam ezmesine balı ekleyin ve iyice karıştırın.
    Günde iki kez bal ve susam ezmesinden hazırladığınız bu karışımı yiyin.

    Üzüm
    Üzüm, kalsiyum, potasyum, sodyum, protein, lif ve demir dahil olmak üzere çeşitli besinlerin mükemmel bir kaynağıdır. 100 gr kuru üzüm 1.88 mg demir içerir. Anemi tedavisi için kuru üzüm gemişten günümüze kullanılan bir yöntemdir.
    Malzemeler
    8-15 adet kuru üzüm
    Yarım bardak su
    1 tatlı kaşığı bal

    Uygulanışı
    Üzümleri geceden suya bırakın.
    Sabahle suyu için, üzümleri ise balla karıştırıp yiyin.

    Pekmez
    Anemi ile savaşmak için doğal bir yöntem arıyorsanız, doğru yerdesiniz!
    Pekmez yüksek miktarda demir, B vitamini ve folat içerir.
    Bütün bu bileşenler sayesinde, pekmez kırmızı kan hücresi üretimini hızlı bir şekilde artırır.

    Malzemeler
    2 tatlı kaşığı pekmez
    2 tatlı kaşığı elma sirkesi
    1 bardak su

    Yapılışı
    Elma sirkesi ve pekmezi suyun için katıp iyice karıştırın.
    Günde 1 kez bunu tüketin.anemi_nasil_tedavi_edilir_dogal_yonntemler (2)

    Diğer Yöntemler
    *Her gün 1-2 çiğ domates yiyin. Dilerseniz salatanıza ekleyin, isterseniz sade şekilde tüketin. Günlük bir bardak domates suyu için.

    *Koyu yeşil yapraklı sebzeler Vitamin A, B9, E ve C, demir, lif, kalsiyum ve beta karoten açısından zengindirler. Yalnızca yarım bardak ıspanak 3,2 mg demir içerir ve bu oran günlük demir ihtiyacınızın %20’sini karşılar.

    *Nar sağlığa olan pek çok faydasından dolayı süper meyve olarak adlandırılır.Protein, karbonhidrat, yağ, lif ve şeker içerir. Daha da önemlisi, demir ve kalsiyum minerallerinden oluşan bir meyvedir.Kanınızdaki hemoglobin miktarını artırır, sağlıklı kan akışını destekler. Her sabah aç karına 1 orta boy nar yiyin.
    Kahvaltıyla beraber 1 bardak nar suyu için.

    *Maydanoz dünya çapında kullanılan en popüler mutfak bitkilerindendir.
    1 su bardağı maydanoz günlük demir ihtiyacınızın %10’unu karşılar.
    İçeriğindeki C vitamini sayesinde demir minerali vücut tarafından kolayca emilir.

    *Hurma demir açısından zengin bir kaynaktır. 100 gram hurma 0.90 mg demir içerir.
    Hemoglabin miktarını artırır, kansızlığı önler. Hurma ayrıca kalsiyum, manganez, bakır ve magnezyum mineralerinden oluşur. Bakır, özellikle kırmızı kan hücrelerinin üretimi için oldukça gereklidir. Anemi tedavisi için her gün hurma yiyin.

    ilgili konular

    Kansızlığa İyi Gelen 5 Yiyecek tıklayınız

    Kan Yapıcı Besinler Nelerdir? Tıklayınız

    Kansızlığa ilaç olacak besinler Tıklayınız

    Kansızlığa Bitkisel Çözüm Kürü Tıklayınız

     

     

  • Sperm Sayısını Artırmak İçin Yapılması Gerekenler

    Sperm Sayısını Artırmak İçin Yapılması Gerekenler

    Baba olmak istiyorsunuz fakat sperm sayınız mı çok düşük? sperm sayısı nasıl artar, ne yapmalı? makalemizde sperm hareketliliği için ne yapmalı?konusu hakkında bilgiler verdik.Günümüzde erkeklerde kısırlık gittikçe yaygınlaşan bir sorun olmaktadır. Bilim adamları sigara, alkol, çevre kirliliği, kötü yaşam tarzı gibi nedenlerin erkekte sperm sayısını azalttığını tespit etmişlerdir. Bu faktörlerin birlikte bulunması ise sperm üretiminde büyük bir azalma demektir.

    Testislerinizin aşırı ısınmasını önleyin.Testisler sıcak oldukları zaman yeterli sperm üretemezler
    Dar pantolon ve kotlar giymeyin.
    Kilot yerine bol, rahat boxer şortlar giyin.
    Sıcak banyo ve saunadan kaçının.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (1)

    Spor yaparken jockstrap iç çamaşırı giyin. Böylece topun penise gelmesi ve spermlerin ölmesi riskinden korunmuş olursunuz.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (2)

    Bitkisel yağlar ile vücudunuza masaj yaptırın. Masaj vücutta kan dolaşımını artırır.
    Artan kan dolaşımı sağlıklı sperm demektir.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (3)

    Stresle mücadele edin
    Stres cinsel fonskiyonunuzu azaltarak, sperm sayısında düşüşe yol açar.
    Stres hormonları testosteron üretimini düzenlemekle görevli Leyding hücrelerini bloke eder. Vücudunuzun çok fazla stres yaşandığında,sperm üretimi tamamen bile durabilir.
    Uykunuzu iyi alın, yorgunluk stres hormonlarını çalıştırır ve sperm üretimini azaltır.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (4)

    Sigarayı bırakın.
    Sigara içmek düşük sperm sayısına neden olur, spermleri yavaşlatır ve deforme eder.
    Bir araştırmaya göre, sigara içen erkekler, içmeyen erkeklere göre% 22 daha az sperme sahiptir.
    Esrar da spermler üzerine sigarayla benzer etkilere sahiptir.
    Tüm bu zararlı alışkanlıklardan uzak durmalısınız.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (5)

    Alkol erkekte bulunan östrojen yani kadın hormonluğu seviyesini artırır, testeronu düşürür.
    Erkekte de kadında östrojen hormonu vardır, fakat kadınlar bu hormon daha fazla salgılandığından kadın hormonu olarak bilinir.
    Testeronunun düşüşü sperm sağlığına ve üretimine darbe yapar.
    Güçlü spermler için asla alkol tüketmeyin.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (6)

    Daha az boşalın. Sık boşalma sperm sayısını düşürebilir. Vücudunuz her gün milyonlarca sperm üretir, fakat sperm sayınız düşükse, boşalma arasında mevcut spermleri depolamaya bakın.Zaruret olmadıkça mastürbasyondan uzak durun.

    Toksin içeren maddelere karşı dikkatli olun. Kimyasallara maruz kalma sperm büyüklüğünü, hareketini ve sayısını etkileyebilir.
    Şayet gün boyu kimyasal maddelerin olduğu bir ortamda çalışıyorsanız, uzun kollu ve eldiven ile cildinizi koruyun, yüzünü korumak için ise maske ve gözlük kullanın.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (7)

    İlaç kullanmadan prospektüsünü okuyun.
    Bazı ilaçlar sperm sayısında azalmaya hatta kalıcı kısırlığa bile yol açabilir.
    Sperm üretimi sizin için çok mühim ise, hastalanıp ilaç kullandığınızda, yan etkilerinin spermleri etkileyip etkilemediğini doktorunuza danışın.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (8)

    Düzenli spor yapın
    Modern dünyada kapitalist sistem hakim olduğundan çalışmaktan egzersiz yapmaya kalan zaman ve fırsat azdır fakat sağlıklı spermler için spor çok mühim bir uğraştır.
    Fakat egzersizde de aşırıya gitmeyin, çünkü çok fazla spor yapmak
    testosteron eksikliğine neden olan adrenal steroid hormonların salınımına yol açar.Kas yapacağım, vücudumda baklavalar oluşsun diye anabolik steroid yani sentetik olarak üretilmiş testosteron türevlerini asla kullanmayın. Bu kimyasal maddeler testislerde küçülmeye ve kısırlığa yol açabilirler.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (9)

     

    Sağlıklı gıdalarla beslenin.
    Yağca düşük, protein, sebze ve tam tahıllı gıdalarca yüksek bir diyet programı sizin ideal olan beslenme şeklidir.
    Bol bol balık, et, yumurta, meyve ve sebze yiyin.
    Fıstık, ceviz, kaju fıstığı, ayçiçeği ve kabak çekirdeği de sperm sayısını artırmakta etkili yiyecekler arasında yer alır.Soya bazlı yiyeceklerden ve asitli içeceklerden kaçının. Soyalı gıdalar vücutta hafif östrojenik etkiye sahiptir. Bu besinler kadınlar için iyi olabilir iken, erkek spermi için iyi değildir. Kola, fanta gibi yüksek fruktozlu içecekler doğurganlığı düşürür insülin direncine neden olur. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki her gün 1 litre kola içen erkekler, içmeyen erkeklerden% 30 daha az sperm stoğuna sahiplerdir.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (10)

     

    Kilo verin
    Zayıflamanız düşük sperm sayısını artırmaya yardımcı olacaktır.
    Fransız bilim adamlarınca yapılan araştırmaya göre obez erkekler, obez olmayan erkeklerden %42 daha az sperme sahiptirler, bu durumun nedeni bilim tarafından henüz belirlenmemiştir.
    Aynı çalışmada, boşalan obez erkeklerin menideki ölü sperm oranı %81 olarak
    olarak tespit edilmiştir.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (11)

    Takviye hap alın
    Vücudun meni üretimine yardımcı olmak için, doktorunuza da danışarak bitkisel malzemelerle yapılan hapları kullanın.
    Yapılan araştırmalar gösteriyor ki , 26 hafta boyunca günde 5 mg folik asit ve 66 mg çinko sülfat hap alan erkeklerde, sperm sayısında neredeyse %75 gibi bir artış tespit edilmiştir.
    Folik asit ve çinko sülfat DNA oluşumunda büyük önem taşımaktadır.
    C vitamini ve selenyum da sperm üretimini artırmak amacıyla alınabilecek takviye ilaçlardandır.

    Bitkilerin gücünden yararlanın!
    Passiflora incarnata bitkisi erkeğe cinsel güç verip, düşük sperm sayısını artırabilir.
    Zincum Metalikum: Bu homeopatik madde, düzenli alındığında çinko seviyesini yükseltir ve sperm kalitesiyle, sperm sayısını artırmaya yardımcı olur.
    Damiana, Yohinbinum: Bitkisinin erkek cinselliğini artırdığı ve kadınlarda libidoyu yükseltiğine dair bilimsel çalışmalar yapılmıştır.
    Ipomoea digitata, Emblica officinalis Chlorophytum arundinaceum, Argyreia speciosa, Mucuna pruriens, Withania somnifera , Tinospora cordifolia Tribulus terrestris, Sida cordifolia ve kuşkonmaz gibi otlar, geçmişten günümüze doğal afrodizyak olarak kullanılmışlardır. Testosteron düzeylerini artırarak erektil disfonksiyon bozukluklarını düzeltirler.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (13)

    Klamidya ve gonore gibi bazı cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, sperm geçişini engelleyerek kısırlığa yol açabilirlerler. Düzenli olarak CYBE testi yaptırın.
    Şayet enfeksiyon nedeniyle spermlerde sorun varsa biran önce tedavi olun.
    Çoğu durumda bu rahatsızlık antibiyotik tedavisiyle atlatılabilir.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (14)

    Erkeklerde varikosel testislerin sıcaklığını artırıp, sperm sayısının azalmasına neden olabilir.Doktora gidip, varikosel yani testislerde damar genişlemesi var mı diye tespit ettirin ve tedavi olun.
    Hormon tedavisi ve ilaç kullanmayı deneyin.
    Sperminizin düşük olması hormonlardaki dengesizlik nedeniyle olabilir.sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (15)
    Hormon tedavisi hormon düzeylerini iyileştirerek daha fazla sperm üretimine yardımcı olabilir.
    Bu tedavi uzun süreç gerektirir, öncelikle yapmanız gereken bir endokrinoloji uzmanına başvurup hormonlarınızın düzgün çalışıp çalışmadığını öğrenmek olmalıdır.

    ilgili konular

    Erkekte Sperm Sayısını Artıran Yiyecekler tıklayınız

     

    sperm_sayisi_nasil_artar_ne_yapmali (16)

  • Manuel Terapi Nasıl Yapılıyor?

    Manuel Terapi Nasıl Yapılıyor?

    Hipokrat’ın da kullandığı Antik Çağ’dan kalma Manuel Terapi ile ağrılarınızı azaltabilirsiniz. Doğal, ameliyatsız ve ilaçsız yöntemi Okan Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa anlattı.

    HAMİLELIKTE EN ÇOK DOKTORA GİTME NEDENİ NEDİR?
    Hamilelikte değişen hormon seviyeleri vücuttaki tüm sistemleri etkiliyor. Kas iskelet sistemi ise şikayetlerin ve belirtilerin en yoğun olarak görüldüğü sistem. Hamilelik döneminde gebelikle ilgili şikayetler arasında doktorlara en çok bel ve kalça çevresindeki ağrılar nedeniyle başvuruluyor. Birçok uzman tarafından “normal ve katlanılması gereken bir durum” olarak kabul edilen bu ağrılar gebelerin günlük hayatını olumsuz etkileyerek yaşam kalitelerini düşürüyor. Ağrıları normalleştiren bu travmatik süreçte artan vücut ağırlığı, omurganın taşıdığı yüklerin değişmesine ve aynı zamanda hormonların etkisi ile omurga ve çevresini saran bağlarda gevşemeye neden oluyor. Bu yüzden de bel ve kalça çevresindeki kuvvet dengesi bozuluyor.

    AĞRILAR NASIL BAŞLIYOR?
    Özellikle beş ile yedinci aylarda gebelerin büyük çoğunluğunda kalça ve bel ağrısı görülüyor. Karnın büyümesi ve hormonal değişimler bu durumu tetikliyor. Relaksin, östrojen ve progesteron hormonlarının salınımı artıyor. Relaksin eklem ve bağların gevşemesine neden oluyor. Östorojen ve progesteron da relaksinin etkisinin artmasına yol açıyor. Omurların içerisinde bağlar da gevşediği için kuvvet dengesi bozuluyor. Bu durum ağrıyı tetikliyor. Bel, kalça, boyun, sırt ve ellerde hissedilen ağrılar gebelerin kaderi değil. Ne yazık ki gebelerde manuel terapinin uygulandığını bilen uzman sayısı oldukça az. Gebeler, sanılanın aksine doğum sonuna kadar kalça ve bel ağrısını çekmek zorunda değil.

    MANUEL TERAPİ NASIL YAPILIYOR?
    Örneğin hasta bize bel ağrısı şikayetiyle geldi. Önce hikayesini dinliyoruz. Bel ağrısının sebebi ne? Bir travması var mı? Bel kilitlenmesi mi oluyor veya ağrılara kulak asmamış mı? Verilen cevaplara ve muayeneye göre sinir sistemi mi kas sistemi mi ya da mekanik bir problem mi olduğunu tespit ediyoruz. Manuel terapistin dokuya dokununca normal dokuyla patolojik dokuyu hemen anlaması gerek. MR yardımıyla problemi netleştirince de soruna uygun metodu seçip tedaviye başlıyoruz.

    MANUEL TERAPİNİN RİSKİ VAR MI?
    Hamileler için bu tarz ağrıların çözümlerinden biri de manuel terapi. Çünkü hamilelikte ilaç kullanılamıyor, klasik fizik tedavi cihazlarının da yan etkileri mevcut. Zarar verme ihtimali var ve tavsiye edilmiyor. Ayrıca hamileleri pozisyonlamak da oldukça zor. Çünkü yüzüstü yatamıyorlar. Dolayısıyla yan yatış pozisyonunda ya da ayakta çalışmak gerekiyor. Manuel terapinin bilinen bir riski yok. Dokuya birebir müdahalede bulunuyorsunuz. Anneye ya da çocuğa herhangi bir zararı olmuyor. Kişiye özel ve rahatsız etmeden çalışılabiliyor. İlk seanstan itibaren sonuç almaya başlıyorsunuz. Ortalama 4-5 seansta sorunun çözülmesi planlanıyor. Ağrı oluşmasının altında yatan neden hormonal değişiklikler ve bebeğe bağlı problemler olduğu için ilaç kullanmasına gerek duyulmadan huzurlu bir hamilelik geçirmesi sağlanıyor.

    UYGULAMA SIRASINDA HASTA AĞRI HİSSEDIYOR MU?
    Hasta ağrı hissetmiyor. Seans bitiminde genelde büyük bir rahatlama ve gevşeme hissi oluyor hastalarımızda. Manuel terapi, Türkiye’de uzmanlar tarafından etkinliği çok fazla bilinmediği için son çare olarak kullanılıyor.

    HAMİLE KALMADAN ÖNCE ÖNLEM ALINABILIR Mİ?
    Hamilelik öncesi annenin diş tedavisi yapılıyor, kan değerleri ölçülüyor ama kas ve iskelet sistemine bakılmıyor. Hamilelik öncesi ilk olarak, bel-kalça değerlendirmesinin yapılarak genel olarak anatomik yapı haritasının çıkarılması gerekiyor. Bel ve karın kasları ile dizin kontrol edilmesi önemli. Düzenli kontrol şart. Çocuk doğduktan sonra da kol kasları güçlü olmalı. Anne çocuğu sürekli emzirmek ve taşımak zorunda olduğu için kollara yük biniyor. Annenin hamilelik öncesi kollarını kuvvetlendirmesi gerekiyor. Hamilelik düşünülmeye başlandığı andan itibaren ve hamilelik sürecinde kasların kuvvetinin artırılması ile hamilelik boyunca pilates yapılması annenin daha rahat doğum yapmasını sağlıyor.

    Manuel Terapi nedir?
    İsminden de anlaşıldığı gibi elle yapılan tedavilerin hepsine manuel terapi deniyor. Manuel terapi içinde yüzlerce farklı teknik bulunuyor. Uygulayacağımız teknikleri ilk muayenenin ardından belirliyoruz. Genellikle kas, deri altı dokusu, bağ dokusu üzerine çalışma yapılıyor. Eğer kasta yaralanma varsa o bölgedeki dolaşım düzenlenerek iyileşmenin hızlanması sağlanıyor. Yapılan uygulamalar aynı zamanda kasın esnekliğinin de artmasını sağlıyor. Yaralanma eklemde ise eklem ve onu tutan bağların üzerine uygulanan tekniklerle eklemin pozisyonunu düzenlemeye çalışıyoruz.

    ÖNCE MUAYENE!
    Hasta, muayene için geldiğinde öncelikle omurganın duruşuna bakıyoruz. Omurgada beklemediğimiz bir eğrilik var mı değerlendiriyoruz. Sonra kasların gergin bantlarına bakıyoruz. Bel ağrısı olan hastaları, kalça seviyeleri eşit mi, yere eşit ve dengeli basıyor mu, boynunun duruşu uygun mu diye inceliyoruz. Sonra yan yatırıyoruz. Kalça kaslarının yapıştığı yerleri ve kas gövdelerine tek tek dokunarak normal formunda olup olmadığına bakıyoruz. Deri dokusu gergin mi değerlendiriyoruz. Eklemde sapmalar var mı? Eklem olması gereken yerde mi? Yaralanma ya da aşırı yüklenme var mı? Bağların uzunlukları normal mi? Mekanik bir problemden dolayı kısalmış mı? Hareketliliği azalmış mı diye bakıyoruz. Tüm değerlendirmelerin ardından özel testlere bakarak, net sonucu ortaya koyuyor ve doğru teşhisin ardından tedaviye başlıyoruz.

  • Sezaryen kaçıncı haftada yapılır?

    Sezaryen kaçıncı haftada yapılır?

    Planlı olarak uygulanan sezaryen doğum genellikle gebeliğin 39. Haftasında yapılmaktadır. Gebelik döneminde  son adet tarihine ve ultrason güncellemelerine göre 39 hafta 0 gün olduğunda ve daha sonrasında sezaryen doğum yapmak mümkün olmaktadır. Sezaryenin daha erken yapılması ise bebek ile alakalı çeşitli risklerin artmasına yol açabilir.

    Acil sezaryen:

    Daha önceden planlanmamış acil sezaryen operasyonları anne ya da bebek ile alakalı hayatlarını riske edebilecek durumlarda uygulandığından gebeliğin herhangi bir haftasında uygulanabilmektedir. Çoğunlukla gebeliğin 34. Haftasından sonra uygulanan sezaryen doğumlarında bebek ile ilgili bir sorun meydana gelmezken 34. haftadan önce uygulanan operasyonlarda bebeğin akciğer gelişiminin tam olmaması sebebiyle solunum sorunları ve farklı sorunlar meydana gelebilmektedir.

    Gebelik haftasından önce karın katmanları ve rahmin tıpkı sezaryen doğumda olduğu gibi kesilmesi ve bebeğin alınmasına histerotomi (hysterotomy) adı verilir. Bu operasyona sezaryen isminin verilmesinin sebebi bebeğe dair hiçbir herhangi bir yaşam beklentisinin bulunmamasıdır. Histerotomi hamileliğin iptali adına uygulanan bir cerrahi müdahaledir. Bunu küretaja benzetebiliriz.

    Sezaryen  ne kadar sürede tamamlanır?

    Sezaryen operasyonları çoğunlukla 30-60 dakika arasında tamamlanmaktadır. Daha önceki doğumlarını sezaryen yapan kişilerin ameliyatı hiç sezaryen yapılmamış kişilere kıyaslar daha uzun sürmesi muhtemeldir..

    Sezaryen olan hasta kaç günde iyileşir?

    Hasta çoğunlukla bir hafta içerisinde evde günlük işlerini yapabilir.  Evinde rahat rahat oturup kalkabilir. Dikiş atılan bölgenin iyileşmesi de yaklaşık olarak 1 haftayı bulur.

    Bebek için niçin doğumun gerçekleşmesi adına  39.haftayı beklemek bu kadar önemlidir?

    Genellikle tıbbi açıdan zorunluluk teşkil etmeyen nedenler sebebiyle başvurulan sezaryen doğumlarda ciddi bir artış olmuştur. Uzmanlar sezaryenin genel olarak hamileliğin 39. Haftasında yapılmasını salık verirler. Bundan önce yapılan sezaryenlerde anne ve bebek için çeşitli sorunlarla karşılaşma riski artar.  Şayet herhangi bir problem mevcut değilse doğumun kendi kendine başlaması en sağlıklısıdır. Fakat unutulmaması gereken bazı durumlar vardır. Bebeğin gelişimi için gebeliğin her haftası ayrı önem taşımaktadır. Gebeliğin son haftaları da bebeğin gelişimi için büyük bir önem teşkil eder. Gebeliğin son haftalarında bebeğinizin beyin-akciğer gelişimi hala sürmektedir. Yani bebeğinizin ne zaman dünyaya geleceğine karar verme şansı yoktur. Tıbbi zorunluluk durumları dışında böyle bir karar şansı mümkün değildir.  Fakat  hamileliğin son haftalarında istenmeyen bir problem ile karşılaşılırsa doğumu erken  yapmak gerekebilir. Bu da sezaryen ile olur. Şayet doğumu illa ki anne adayı planlayacaksa, doğum 39. Haftadan önce yapılmamalıdır.

    Anne karnındaki bebek için son haftalar neden önemlidir?

     

    Genellikle zamanında ve doğal miyadında dünyaya gelen bebekler, gebelik haftaları tamamlanmadan dünyaya gelen bebeklere göre daha sağlıklı olmaktadır. Doğum sırasında da erken doğan bebekler için daha fazla risk faktörü olduğu da bilinmelidir.

    kaynak: http://jinekoloji.com/sezaryen-dogum-kacinci-haftada-yapilir

  • Çenenizden gelen sese kulak verin!

    Çenenizden gelen sese kulak verin!

    Çene eklemini oluşturan parçaların uyumsuz hareket etmesiyle ortaya çıkan çene eklemi rahatsızlığı bazı ağrılarında belirtisi olabiliyor.

    Çene ekleminin bir kapı menteşesi gibi düşünülebileceğini belirten Diş Hekimi Dt. Sinem Karakaş , bu menteşenin parçaları ile onların arasındaki sürtünmeyi ve travmayı önleyecek yastık işlevi gören parçanın çeşitli nedenlerle birbirleriyle uyumsuz hareket etmeleri sonucunda, çene eklemi rahatsızlığının ortaya çıktığını vurguluyor.

    Çene eklemi rahatsızlıklarının çene ekleminde ve baş boyun kaslarında şiddetli ağrıya, yemek yeme ve konuşma güçlüğüne neden olabileceğini anlatan Dt. Sinem Karakaş, “Eklemden fonksiyon sırasında ses çıkması kişinin sosyal hayatını olumsuz etkileyebilir. Toplum içinde yemek yemek bile mahcup edici bir durum olmaya başlayabilir. Bunun yanında tedavi edilmeyen ve şiddeti gittikçe artan eklem hastalıkları eklem yapılarında şiddetli dejenerasyona yol açarak basit yöntemlerle çözülebilecek bir sorunun cerrahi uygulamalarla giderilebilecek şiddetli bir soruna dönüşmesine neden olabilir” uyarısında bulunuyor.

    Hastanın yapısal, nörolojik, vasküler, hormonal ve metabolik özelliklerinin, eklem hastalıklarına olan yatkınlığını etkileyebileceğine işaret eden Karakaş, diğer nedenleri şöyle sıralıyor: “Arka dişlerin kaybı, çene yüklemesini artırarak, çene ekleminde rahatsızlığa sebep olabilecek bir faktördür. Sedef hastalığı (Psöriazis), hastada çene eklemini de içeren değişikliklere sebep olabilir. Hipotiroidizm hastada kas ağrısına sebep olabilir ve kas ağrısı eklem fonksiyonlarını etkileyebilir. Bu faktörler eklem rahatsızlığına neden olan predispozan faktörler olarak da bilinir. Ayrıca eklem hastalıklarını tetikleyen dış kaynaklı ve iç kaynaklı faktörler de bulunmaktadır.”

    Stres krampa neden olabilir, çene eklemi hastalıkları bunun devamıdır

    Stresle, çene eklemi hastalığı arasındaki ilişkiyi anlatırken, “Strese bağlı olarak kişinin kendini kasması ve dişlerini sıkması, yüz ve baş boyun bölgesindeki kaslarda kramp görülmesine neden olabilir. Çene eklemi hastalıkları bunun devamında oluşur” diyen Dt. Sinem Karakaş, hastalığın türüne göre hazırlanan eklem splintleri ile, cerrahi müdahaleye gerek kalmaksızın hastalık ilerlemeden tedavinin mümkün olduğunu belirtiyor.

    “Eklem splintleri, doktorun önerisi doğrultusunda kullanılmalı, tarif edilen egzersizler yapılmalı ve düzenli kontrollere uyum sağlanmalıdır” diyen Dt. Sinem Karakaş, eklem splintinin takılmasından 24 saat sonra telefon görüşmesiyle veya yüz yüze ilk değerlendirmenin yapılması gerektiğini, bir hafta sonra yapılması gereken ilk kontrolün ardından, iki hafta sonra ikinci kontrolün yapılabileceğini, sonraki kontrollerin ise genellikle ayda bir yapıldığını söylüyor.

    Karakaş, “Çene hareketlerinizde bir kısıtlılık olmadığında, ekleminizde ağrı olmadığında ve ekleminizden ses gelmediğinde, ayrıca ağız açılırken alt çeneniz sağa ya da sola kaymadan düzgün bir biçimde açıldığında iyileştiğinizi anlarsınız” diyor.

    Çene eklem rahatsızlığının belirtileri nelerdir?

    Çene fonksiyonu sırasında eklemden ses gelebilir.

    Ağız açılırken alt çene sağa veya sola kayabilir.

    Ağız açıklığında kısıtlılık olabilir.

    Ağız kapalı ya da açık şekilde kilitli kalabilir.

    Yüz ve/veya baş boyun kaslarında ağrı olabilir.

    Kulak çınlaması olabilir.

    Yemek yeme sırasında eklemde şiddetli ağrı olabilir.

    Alt çene hareketlerinde koordinasyon bozukluğu olabilir.

    Nelere dikkat edilmeli?

    Ağzın çok fazla açılmasını gerektirecek hareketlerden kaçınılmalı.

    Ön dişlerle büyük lokmalar ısırılmamalı, çatal bıçak kullanılarak arka dişlerle yemek yenmeli.

    Sakız çiğnemekten kaçınılmalı.

    Sadece tek bir eklemden ağrı geliyorsa özellikle ağrı olan taraftaki dişlerle yemek yenmeli.

    Uyku pozisyonu yan veya yüzüstü değil, sırt üstü olmalı.

    Problemin şiddetine göre bölgenin sıcak tutulması gerekebilir.

    Fındık, ceviz gibi kabuklu yemişler dişlerle kırılmamalı.

    Çiğnemeye dirençli sert besinlerden kaçınılmalı.

  • Sürekli korse takmak zararlı mı?

    Sürekli korse takmak zararlı mı?

    Son günlerde basın yayın organlarında yer alan ve halkımıza yanlış bir mesaj olarak verilen korse ile fit görülme, zayıflama sloganlarına rastlıyoruz. Bu tarz sloganlar, biraz kilosu olup, bel ve sırt kaslarının hatta özellikle karın kaslarının fonksiyonlarını bilmeyenler için ilgi çekici olabiliyor. İlk planda kişilerin isteği kilo kaybının lokal bölgelerde olması ve göze hoş gelen karın olması sebebiyle KORSE olayı çok cazip.

    Bel ve karın bölgesinin kas yapısı çok kompleks yapı içerir. Özellikle uzunlamasına bir grup kasların seyrettiği alanlara çapraz ve yere paralel diyebileceğimiz kas grupları girer. Uzunlamasına kasların ise kendi bölümleri vardır ve ayrı ayrı fonksiyonlara yararlar. Ayrı ayrı çalışsalar da bir bütün olarak OMURGANIN en önemli destek dokusudur. Zaten bizi ayakta tutan, rahatça yol yürüyebilmemizi sağlayan esnek bir omurganın 3 önemli destek dokusundan birisi KASLARIMIZDIR. Diğerleri ise sağlam bir kemik yapısı ve eklemlerdir. Bir futbolcunun bile topa vurabilmesi ve kafa atabilmesinden tutun da, basketbolcunun topu sürebilmesi, şut çekebilmesine kadar en ciddi görevi KOR kasları oluşturur. KOR kasları ise öndeki karın kasları ve arkada uzunlamasına giden kaslar ile çapraz kasların bir bütünü diyebiliriz.

    KORSE dediğimiz olayın tam bir sarmal yapı ile dıştan bu bölgeyi By-Pass etmek olduğunun bilinmesi gerekir. Yani devre dışı bırakılan bu kas grubu sayesinde kişinin daha fit ve zayıflamış hissinin tam bir yanılgı olduğu aşikardır. Kasların hareketsiz kaldığında ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE eridiğinin bilinmesi gerekir. Fakat istenilen zayıflamanın YAĞ DOKUSU olmayıp çok zor kazanılan ve tüm omurganın destek dokusu olan kas gruplarından olduğunu anlamak GEÇ OLABİLİR. Biz Omurilik Ve Sinir Cerrahları olarak hastaların omurgasın yönelik müdahalelerde bile en fazla 45 gün korse takmayı uygun görürüz. Ki bu bile sakınca yaratabileceği için aktif egzersizler ile desteğin devam etmesine yönelik tedavilerimiz vardır. Düşünün ki bir kişinin extremitesindeki bir kırık nedeniyle alçıya alınıp 1, 1.5 ay sonra çıkartılmış olsun. Ortaya çıkan manzara tam bir dehşet içerir. Bir tarafta normal bir extremite varken, alçıdan çıkanın incelmiş ve kurumuş olduğu. KORSE’ de aynı etkiyi omurganın destek kas dokularını devre dışı bırakarak yapar.

  • Pilates Boy Uzamasını Sağlıyor mu?

    Pilates Boy Uzamasını Sağlıyor mu?

    Pilates, son yılların en popüler sporları arasında. Öyle ki kime sorsak pilates yapıyor, pilatesle zayıflıyor! Pilates Boy Uzamasını Sağlıyor mu?

    Genellikle pilatesin kilo vermeye ve vücut sıkılaştırmaya yardımcı olduğunu zaten biliyoruz. Peki, pilates gerçekten boy uzamasına da yardımcı oluyor mu?

    Pilatesle ilgili merak ettiğiniz her şeyi eğitmen Berk Özen anlatıyor. Sakın kaçırmayın!

    Pilates Neye İyi Geliyor?

    Etkili Pilates Yapma Teknikleri Neler?

    Ne Kadar Sıklıkta Pilates Yapılmalı?

    Kimler Pilates Yapmalı?

    Erkekler Neden Pilates Yapmalı?

    Sporcular İçin Pilates Neden Önemli?

     

     

     

  • Antibiyotik Tedavisi Görürken Yoğurt Yiyin!

    Antibiyotik Tedavisi Görürken Yoğurt Yiyin!

    Antibiyotikler bakteriyel enfeksiyonların tedavisi için gerekli olan ilaçlardır. Antibiyotik alırken yoğurt yenir mi? makalemizde antibiyotik tedavisi sırasında yoğurt yemenin faydalarından bahsettik. Antibiyotikler, gastrointestinal floradaki kötü bakterileri öldürerek, vücuttaki hastalığı ortadan kaldırmaya çalışırlar. Ancak, yan etki olarak barsaklardaki iyi bakterilerin bazılarını da yok ederler. Yoğurt canlı, aktif kültürler içerdiğinden, hastanın, sağlıklı ve dengeli bir bağırsak kavuşmasına yardımcı olur.

    Antibiyotikler bakteriyel enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılır. Bakteriler tüberküloz, salmonella, frengi ve menenjit gibi hastalıklara yol açabilen minik organizmalardır. Genel olarak antibiyotikler iki şekilde çalışır; Bakterileri öldürürler ve bakterilerin üremesine engel olurlar. Böylece vücuttan zararlı bakterileri yok edilmiş ve doğal denge yeniden sağlanmış olur.

    Antibiyotiklerin Yan Etkileri
    Antibiyotikler çeşitli yan etkilere sahiptir, en yaygın yan etkileri, ishal, pamukçuk, mantar enfeksiyonu, sindirim sistemi ve vajina gibi yerlerde fungal enfeksiyonlar, bağırsakları iltihabı, bulantı ve hatta kusma. Nadir yan etkileri arasında güneşe hasasiyet, kan hastalıkları, sağırlık, böbrek taşlarının oluşumu, anormal kan pıhtılaşması sayılabilir.

    Probiyotikler, insan bağırsağında bulunan yararlı mikroorganizmaların benzeri canlı mikroorganizmalardır. Bu “dost” ya da “iyi” bakteriler, yoğurt gibi bellirli gıda ve takviyelerde bulunur. Dost bakteriler bağışıklık sisteminin gelişmesi, hastalıklara sebep olan mikroorganizmalara karşı korunması, gıda ve besinlerin sindirimi ve emilimi için gereklidir. Ancak,antibiyotik bağırsaktaki kötü bakteriler ile birlikte dost bakterileri öldürdüğünden, bakteriyel denge kolaylıkla bozulabilir. Antibiyotik tedavisi sırasında yoğurt tüketmek, yararlı bakterilerin popülasyonunun temin edilmesine yardımcı olur.

    Doğal Sağlık için Bastyr Merkezi antibiyotik tedavisi sırasında yoğurt yiyen bireylerin daha az ishal vakasıyla karşılaştığını bildiriyor.
    Antibiyotikle ilişkili diyare yani ishal, antibiyotik alan hastaların yüzde 39’unu etkileyen, antibiyotik tedavisinin en sık görülen yan etkilerinden biridir. Antibiyotik kullanımı sırasında geçmeyen ishal, kolonun şiddetli enflamasyona neden olup, hayati risk bile doğurabilir
    Yoğurt çeşitli yararlı bakteriler içerdiğinden, antibiyotik tedavisi sırasında yoğurt tüketmek, antibiyotikle ilgili ishal engeller.
    Ayrıca şişkinlik ve sık bağırsak hareketlerini de azalır.

    Antibiyotik kullanırken yoğurdu ne zaman yemeli? Yoğurt antibiyotiğin etkisini azaltır mı?
    Antibiyotik tedavisi sırasında, antibiyotiğin etkisini yok etmemek için yoğurdu, antibiyotik içtikten en az 2 saat sonra tüketmelidir. Antibiyotik tedavisi tamamlandığında, yoğurt alımını 10-14 gün boyunca iki ya da üç katına çıkarmalı ki barsak bakteri dengesi tekrar sağlansın, barsaklar eski sağlığına kavuşsun.

    İlgili Konular

    En Güçlü Doğal Antibiyotikler Tıklayınız

    Antibiyotiklerin Yan Etkileri Nelerdir? Tıklayınız

    Doğal Antibiyotik Tarifi Tıklayınız

    Antibiyotikten 100 Kat Güçlü Çorba Tarifi Tıklayınız

  • Erken Yumurta Yetmezliği Nedir?

    Erken Yumurta Yetmezliği Nedir?

    Yumurtaların 40 yaşından önce işlevinin bozulmasına ya da işlevini yerine getirememesine erken yumurta yetmezliği denilir. Erken yumurta yetmezliğinde menopoza girilmez ancak uzun aralıklarla adet kanaması görülür.  Kısırlık, kemik erimesi gibi sorunlara yol açabilir.

    Erken yumurta yetmezliğinin belirtileri ise:

    • Adetlerin düzensiz olması,
    • Adetlerin uzun aralıklarla olması,
    • Ateş basması ya da terleme gibi menopoz semptomları

    Erken yumurta yetmezliği için risk faktörleri:

    • Yaşın ilerlemesi,
    • Genetik

    Erken yumurta yetmezliğinde teşhis nasıl konur?

    Bu sorun için ilk olarak doktor tarafıdan adet düzeniniz öğrenilecektir. Ardından ise kromozom testi ve hormon testleri yapılır. Gebelik testi ile gebeliğin mevcut olup olmadığı öğrenilir.

    Erken yumurta yetmezliği hangi sorunlara sebep olur?

    • Kısırlık
    • Kemik erimesi
    • Addison hastalığı
    • Depresyon

    Tedavisi nasıl yapılır?

    Hormon tedavisi uygulanarak kemik erimesi gibi sorunların önüne geçilir. Bu tedavi ile ateş basması, terleme ya da vajinal kuruluk gibi sorunlar da tedavi edilir.

    Bu tedaviye progesteron da dahildir. Bu sayede vücudun dengesi korunur. Tedavi doğal menopoz yaşına kadar devam eder. Erken yumurta yetmezliğinde hormon tedavisi oldukça önemlidir. Bu sebeple de mutlaka önerilir. Bu tedavinin dışında kalsiyum ve D vitamini takviyesi ile kemik erimesi engellenmelidir.

    Yapılması gerekenler:

    • Tüp bebek tedavisi için geç kalmamak
    • Düzenli egzersiz yapmak,
    • Beslenme düzenini iyileştirmek,
    • Kalsiyumdan zengin besinlerle beslenmek,
    • D vitaminini karşılamak,
    • Sigara kullanmamak

    Gerekli önlemler alındığında sağlıklı ve uzun bir hayat yaşamak mümkündür.

    Kaynak: http://jinekoloji.com/erken-yumurta-yetmezligi-nedir

  • Prostat Büyümesi Bitkisel Tedavi Yöntemleri

    Prostat Büyümesi Bitkisel Tedavi Yöntemleri

    Prostat erkeklerde çok sık rastlanılan sağlık sorunlarındandır. Prostat için bitkisel çözüm yöntemleri makalemizde bu derdinize deva prostat büyümesine şifa tariflere yer verdik.
    Elma Sirkesi
    Elma sirkesi şişmiş prostat bezlerini küçültmeye yardımcı büzücü özelliklere sahiptir.
    Ayrıca kilo vermenizi sağlar ve İYE gibi genişlemiş prostat komplikasyonlarını önlemeye yardımcı olur.

    Uygulanışı
    1-2 yemek kaşığı elma sirkesini ve 1 yemek kaşığı balı 1 su bardağı ılık suya koyun.
    Günde 2 kez bunu için.

    Diğer yöntem
    1 su bardağı elma sirkesini küvet suyuna boşaltın ve içi su dolu küvette 10-15 dakika bekleyin.prostat_bitkisel_cozum_yontemleri (1)

    Mısır Püskülü
    Mısır püskülü prostat büyümesi semptomlarından kurtulmak için bitkisel tedavi yöntemlerindendir.
    Doğal idrar söktürücüdür, idrar kaslarını rahatlatır, böylece idrar akışını kolaylaştırır.
    4 su bardağı suya 6 adet mısır püskülü koyun.
    Kaynatıp, 10 dakika demlemeye bırakın.
    Süzün, ara ara günde 3 bardak için.

    Isırgan Otu
    Isırgan prostat dokusunu küçültmeye yardımcı temel biyoaktif fito kimyasallar içerir.
    Bitkisel bir idrar söktürücü olarak, idrar yoluyla inflamatuvar atıkların ortadan kaldırılmasını sağlar.

    1 bardak sıcak suya 1 tatlı kaşığı kurutulmuş ısırgan yaprağı atın.
    10 dakika demleyip süzün.
    Günde 2-3 bardak için.prostat_bitkisel_cozum_yontemleri (2)

    Kabak Çekirdeği
    Kabak çekirdeği prostata şifa doğal çözümlerdendir.
    Erkeklerde prostat büyümesi genelde çinko eksikliğinden kaynaklanır ve kabak çekirdeği yüksek miktarda çinko içerir. Prostatın işleyişine yardımcı olan omega-3 yağ asitleri içerir.
    İdrar söktürür, idrar akışını kolaylaştırır.
    Mümkünse kuruyemişçiden değil de tuz katılmamış, doğal kabak çekirdeği yemektir.
    Günde bir avuç yeterlidir.
    2. Yöntem
    1 bardak kaynak suya 1 avuç taze ayıklanmış kabak çekirdeği atıp çay yapın, oda sıcaklığında soğumaya bırakın.
    Süzüp, bir kaç hafta boyunca günde 1 bardak için.prostat_bitkisel_cozum_yontemleri (1)

    Domates
    Domates prostat semptomlarını hafifletmekte etkili olan likopen bakımından zengindir.Likopen, prostat iltihabı ve BPH ile bağlı prostat spesifik antijen (PSA) seviyesini düşürür. Mesane basıncı azalır, prostat küçülmeye başlar.
    Günlük beslenmenizde domates, domates suyu muhakakkak yer alsın.