Kategori: Sağlık

  • Yeşil Muzun Faydaları Ve Sağlığa Olumlu Etkileri

    Yeşil Muzun Faydaları Ve Sağlığa Olumlu Etkileri

    Yeşil muz, sarı muzun olgunlaşmamış halidir. Yeşil muzun faydaları, sağlığa olumlu etkileri makalemizde bu muzun sağlığımıza olan etkiletinden bahsettik. Yeşil muzun çeşitli tüketim şekilleri vardır, kabuğunu soyar soymaz yiyebileceğiniz gibi, haşlayıp, kızartıp da yiyebilirsiniz. (Bu uygulamalar bizim yemek kültürümüzde görülmüyor, yabancılar yeşil muzu genelde böyle yemeyi tercih ediyor) Yeşil muz, lif, vitamin ve mineral gibi besin değerleri açısında için iyi bir kaynaktır, kan şekerini kontrol etmenize yardımcı, kilonuzu korumanızı sağlayan, kötü kolestrolü düşüren nişasta içerir.

    Dirençli nişasta deposudur
    Dirençli nişasta, sindirim sistemindeki enzimler tarafından bozulamadığından, nişastadan çok, lif gibi özelliklere sahip bir besin öğesidir.Lif ise bağırsaklarınızın düzenli çalışmasını sağlayan, kötü kolestrolü düşüren, sağlıklı bir yaşam sürmenizi sağlayan mineralin adıdır. “Pacific Health Dialog.” dergisi 2010 yılında yayınlanan makaleye göre yeşil muz yük miktarda dirençli nişasta içerir.
    Beslenme programınıza yeşil muz gibi içerisinde dirençli nişasta bulunan yiyecekleri dahil ederek, kan şekerini kontrol altına alabilir, diyabet riskini azaltabilir ve kötü kolestrol seviyesini düşürerek kalp hastalıklarını önleyebilirsiniz.

    Lif açısından iyi bir kaynaktır
    Dirençli nişasta deposu olmasının yanı sıra, muz, açısından da zengin bir meyvedir.
    1 su bardağı muz, 3,6 gram lif içerir, ki bu rakam günlük lif ihtiyacınızın %14’üne tekabül eder.Lif ayrıca diyabet ve kalp hastalığı riskini azaltabilir. Buna ek olarak, lifli gıdalar sindirimi yavaşlatır, uzun süre tok tutar ve kilo kontrolüne yardımcı olur.

    Potasyum oranı yüksektir
    Olgunlaşmış sarı muzda olduğu gibi, yeşil muzda da potasyum potasyum minerali bol miktarda bulunur. 1 su bardağı haşlanmış yeşil muz 531 miligram potasyum içerir. Beslenmenize potasyumlu yiyecekleri yardım etmek, kan basıncı kontrolüne yardımcı olabilir. Amerikan Kalp Derneği, kalp sağlığı için günde 4700 miligram potasyum tüketmeyi öneriyor. Ancak, yüksek potasyumlu gıdalar herkes için güvenli değildir.
    Şayet kanınızdaki potasyum değerleri yüksekse yahut böbrek rahatsızlığınız varsa, yeşil veya sarı ne kadar muz yiyeceğinizi doktorunuza danışmalısınız.

    B-6 vitamini açısından zengindir
    Yeşil muz, ayrıca B-6 vitaminin de iyi bir kaynağıdır.
    1 su bardağı haşlanmış muz günlük b-6 ihtiyacınızın %39’unu karşılar.
    B-6 vitamini vücudunuzda 100’den fazla enzimatik reaksiyonda önemli bir rol oynar.
    B-6 ayrıca, bedene oksijen taşıyan hemoglobin proteinin oluşumu için de gereklidir.
    B-6’nın bir diğer fonksiyonu da kan şekerini kontrol etme özelliğne sahip olmasıdır.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir

     

  • Patates Kabuğunun Sağlığa Faydaları Nelerdir?

    Patates Kabuğunun Sağlığa Faydaları Nelerdir?

    Patates seven biri misiniz, ya kabuğunu? patates kabuğunun sağlığa faydaları nelerdir? makalemizde bu sebzenin kabuğunu yemenin vücudumuza ne gibi yararları olduğundan bahsettik. Yalnız bizim kastettiğimiz çiğ patates kabuğu değil, hani çoğumuzun severek, patatesle birlikte yediği haşlanmış patates kabuğudur.
    ABD Tarım Bakanlığı, yetişkin kişilerin günde 2-3 su bardağı sebze tüketmesini tavsiye ediyor. Bu miktar yeşil yapraklı sebzelerden, patates gibi nişastalı sebzelere kadar çeşitlilik içermelidir.

    Patates kabuğunu yemenin faydalarından biri de patatesin içerdiği potasyum sayesinde, vücudun potasyum ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olmasıdır.
    Potasyum, metabolizmamıza yakıt sağlamak, yediklerimizin enerjiye dönüşmesi gibi bedenimizdeki kimyasal reaksiyonlardan sorumludur.Potasyum ayrıca sinir sistemi tarafından iletilen elektrik sinyallerinin işleyişinde de önemli bir rol oynar, hareketi kolaylaştırmak için kasların kasılmasına da yardımcı olur.

    Patates kabukları en önemli minerallerden olan demir için güçlü bir kaynaktır.
    Demirin birincil işlevi kırmızı kan hücresi üretimini desteklemektir.
    Bu hücreler, havadan alınan oksijenin vücuda iletiminden sorumlu protein olan hemoglabinden bol miktarda içerir. Demir, her hemoglobin molekülünün merkezini oluşturur. Linus Pauling Enstitüsü’ne göre, 4 adedet patatesi kabukları ile tüketmek, 4,9 mg demir içeriği ile, 51 yaşından büyük kadınların günlük demir ihtiyacının %61’ini, 50 yaşından genç olan kadınların ise %27’sini karşılar.

    Patates kabukları, B-3 diye de bilinen, sağlık için oldukça önemli olan niacin için de önemli bir kaynaktır. Potasyum da olduğu gibi niacininin de görevi besinlerin enerjiye dönüşmesini sağlamaktır. Niacin, aynı zamanda, hücre iletişimi ve yeni hücre gelişiminde rol oynar, hücrelerin fizyolojik stresten kurtarılmasına yardımcı olur. Linus Pauling Enstitüsü’ne göre, erkeklerin tüketmesi gereken günlük niasin miktarı 16 miligram iken kadınlarda bu rakam 14 mg civarı seyr eder. 4 tane patatesi kabukları ile yemek, size yaklaşık 1.6 mg niacin kazandıracaktır.

    Patates lifinin yarısı kabuğundadır. Lifli besinler tüketmek kabızlığı önler, kolon kanseri, kalp hastalığı ve diyabet 2 hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.
    Beslenme ve Diyetetik Akademisine lif kilonuzu sağlıklı bir şekilde muhafaza etmek de etkilidir. , St Louis Washington Üniversitesi’nde üniversite beslenme direktörü Connie Diekman lifli gıdaların kan şekerinin düşmesini önlediğini ve sizi gereksiz kalori alımından koruduğunu bildiriyor. 50 yaşına kadar günlük ihtiyacımız olan lif miktarı erkeklerde 38 gram iken kadınlarda 25 gramdır. 50 yaşından sonra her iki cinsiyette daha az life ihtiyaç duyar. Patates kabuğu 30 gramda 2 gram lif içeriği ile harika bir lif kaynağıdır.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir

     

  • Domuz Etinin Zararları, Sağlığa Olumsuz Etkileri

    Domuz Etinin Zararları, Sağlığa Olumsuz Etkileri

    Domuz eti dinimizce yasaklanan yemesi haram olan etler arasında yer alıyor. Domuz etinin zararları, sağlığa olumsuz etkileri  makalemizde bu etin vücudumuza olan olumsuz etkilerinden bahsettik. Domuz eti, domuzun kaburga kısmından yapılan jambon, sosis ve salam gibi et ürünleri vesilesiyle piyasaya sürülür.

    Domuz, enfeksiyona yol açan normal bakteri ve dirençli bakterileri bünyesinde barındıran bir hayvandır. Bu bakteri domuz yiyenlere geçip, kişide kusma, ateş, ishal, karın krampları ve dehidrasyona yol açabiliyor. Domuzda bulunabilen E.coli, Salmonella ve Escherichia gibi dirençli bakteriler domuz yemenin bir diğer dezavantajıdır.

    Roundworm Infestation
    Trişinozda olarak da bilinen yuvarlak kurt istilası domuz etinin sağlığa zararlarından yalnızca biridir. Az pişmiş domuz Trichinella spiralis “domuz solucanı.” paraziti içerebilir. Ulusal Sağlık Enstitüleri göre, domuz yemek, domuz solucanlarının bağırsaklarınızı istilasına yol açar ve bağırsaklarda çoğalır.
    Bağırsaktaki kurt istilasının sonucu olarak da kişide kramp, ishal, ateş, kas zayıflığı, halsizlik ve mide rahatsızlığı gibi belirtiler görülür.

    Kalp Hastalığı
    Domuzda bulunan doymuş yağlar kalp hastalığı için en önemli risk faktörlerinden biridir. Doymuş yağlar “kötü” kolesterol olan LDL kolesterol düzeylerini artırıp, kalp hastalığına yakalanma ihtimalini artırır. Doymuş yağlar, ayrıca, kilolu veya obez olmanıza sebep olup, doğrudan kalbi ve diğer organları olumsuz etkiler. Amerikan Kalp Derneği doymuş yağ tüketimini azaltmayı, bunun yerine doymamış yağları kullanmayı tavsiye ediyor.

    Mesane Kanseri Riski
    Texas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi tarafından yayınlanan bir makalede, Jie Lin, Ph.D’e göre, iyi pişmiş yahut yanık domuz eti, mesane kanserine yakalanma olasılığınızı artırıyor! Yüksek ısıda pişirilmiş domuzda kansere neden olabilen heterosiklik aminler, HCAs oluşur. Mesane kanseri olan 844 hasta ve mesane kanseri olmayan 878 hasta üzerinde yapılan 12 yıllık çalışmada, hastaların beslenme bilgileri incelendi ve domuz eti yiyen kişilerin, dana eti yiyenlerden daha fazla mesane kanserine yakalandıkları tespit edildi.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir

     

  • Tüp Bebek Tedavisinde Beslenme Nasıl Olmalı?

    Tüp Bebek Tedavisinde Beslenme Nasıl Olmalı?

    Tüp bebek tedavi yöntemleri birçok faktöre bağlı olarak başarı tablosu sergilemektedir. Beslenme özellikle anne adayının sağlıklı olması, sürecinde sağlıklı devam etmesi ve en önemlisi bebeğin de sağlıklı bir şekilde gelişimini sürdürürken dünyaya gelmesinde önemli bir rol oynar. Normal gebelik için gereken sağlıklı beslenme şekli tüp bebek tedavi sürecinde de bebeğin gelişimi için anne adayının özellikle dikkat etmesi gereken beslenme alışkanlığını da içermektedir.

    Tedavi sürecinde beslenme ile alakalı olarak karşılaşılabilecek komplikasyon riski artarken, aşırı kilo ve şeker hastalığının göz önünde bulundurulması gerekir. Anne adayının mümkün olabildiğince her vitamin ve mineralden yararlanması, ideal kilo sınırları içerisinde sık sık ve yeterli porsiyonlarla süreci desteklemesi gerekir. Kısacası vücudun günlük protein, kalsiyum, vitamin ve mineral ihtiyacını karşılayabilecek beslenme düzeni ile sağlıklı bir gebelik süreci geçirilebilmektedir. Tüp bebek tedavi yönteminde anne adayının dikkat etmesi gereken beslenme şekli aşağıdaki gibi olmaktadır:

    • Sık sık, azar azar

    Gebelik sürecinde anne adayının sağlıklı olması bebeğin de sağlıklı olmasına işarettir. Bu nedenle anne adayının karşıladığı vitamin ve minerallerden yararlanan bebek için, anne adayının vücut ihtiyacının arttığı besin ögelerine daha çok ağırlık vermesi gerekir. Genel olarak bu öneri halk arasında annenin daha çok yemesi gerektiğini düşündürten yanlış bir inanış olsa da, anne adayının hem bebeği hem de kendi için ihtiyaç duyduğu miktarda vitamin ve mineral alması gerektiği anlamına gelmektedir. Düzensiz beslenme aşırı kiloya ve birçok sağlık sorununa neden olmaktadır. Bu nedenle günlük olarak anne adayının sağlık açısında ihtiyaç duyduğu vitaminleri karşılayacak besinleri tüketmesi gerekir. Kısacası sık sık ama küçük porsiyonlarla vücudun gereksinimleri karşılanabilir. Ayrıca kilo kontrolü için anne adayının dikkat etmesi gereken diyet programı, kilo vermek için uygulanan diyet programlarından çok farklıdır. Burada sağlıksız besinlerin tüketimi engellenirken, anne adayının ihtiyacı olan miktarda besin maddelerinin alınması vurgulanmaktadır ve anne adayının kesinlikle aç kalmaması gerekir. Bknz: http://jinekoloji.com/tup-bebek

    • Tüp bebek tedavisinde alınması gereken vitaminler nelerdir? 
    • Vitamin E ( tüm buğdaygiller, brokoli, baklagiller, buğday tohumu, soya, yeşil yapraklı sebzeler )
    • Vitamin A ( brokoli, Brüksel lahanası, lahana, karalahana, karnabahar )
    • Vitamin C ( brokoli, Brüksel lahanası, portakal suyu )
    • Vitamin D ( süt ürünleri, somon )
    • Kalsiyum ( brokoli, soya, süt ürünleri, somon )
    • Demir ( Yeşil yapraklı sebzeler )
    • Çinko, ( buğday tohumu, istiridye, soya )
    • Folik asit ( Yeşil yapraklı sebzeler, öğütülmemiş tahıllar, buğday tohumu, soya, turunçgiller )
    • Esansiyel yağ asitleri ( hormon düzenleyici olarak; omega-3, omega-6, tüm bitkisel yağlar ve yalancı safran yağı )

    Tedavi sürecinde alınması gereken vitaminlerin mümkün olabildiğince doğal olarak besin maddelerinden sağlanması gerekir. Ayrıca folik asit desteği bebeğin zihinsel gelişimde önemli rol oynadığı için, doğal besinlerin yeterli olmadığı durumlarda ek takviyeye ihtiyaç duyulabilir.

    • Tüp bebek tedavilerinde sigara ve alkol tüketiminde uzak durulması gerekir

    Normal yollardan çocuk sahibi olamayan çiftlerin başvurduğu tüp bebek tedavi yöntemlerinde uzak durulması gereken en önemli madde alkol ve sigaradır. İnsan sağlığını olumsuz yönde etkileyen bu zararlı alışkanlıklar üreme sistemini etkileyerek, kısırlık vakasını öne sürmektedir. Özellikle bu nedenle tedaviye başvuran çiftlerin alkol tüketiminden uzak durması gerekir. Alkolün tedavi sürecini etkileyen davranışları aşağıdaki gibidir:

    Anne adaylarında:

    • Düşükle sonuçlanan gebelikler ( fazla alkol tüketimine bağlı olarak )
    • Yumurta rezervlerinin azalmasına ( aşırı alkol tüketimi )
    • Adet kanamalarının kesilmesine
    • Düzensiz adet kanamaları ile yumurtlama kaynaklı sorunlara
    • Libido kaybı
    • Abortus düşük riskinde artışa neden olmaktadı

    Baba adaylarında:

    • Testis fonksiyon kayıpları ( aşırı alkol tüketimi )
    • Testosteron seviyesinde azalma
    • Vitamin A’nın metabolizmadaki fonksiyonelliğini etkileyerek, sperm sayısı ve hareketliliğinde azalma
    • Libidoda azalmaya neden olmaktadı

    Tüm bu olumsuz etkilerden dolayı gebelik için gerekli olan sağlıklı yumurta ve sağlıklı sperm hücrelerinin işlevselliği zarar görürken, tedavi sürecinin başarı şansı azalmaktadır.

    • Tüp bebek tedavi yönteminde anne adayı nasıl beslenmeli? 
    • Tüp bebek tedavisinde anne adayının bol bol su tüketmesi gerekir. Ayrıca sıvı ihtiyacı taze sıkılmış meyve suları, çorba, ayran ve süt gibi zengin vitamin kaynaklarından da sağ Ancak olabildiğince su tüketimine özen gösterilmesi gerekir.
    • Sigara kullanımı yumurta rezervlerini azaltırken, yumurtanın ve döllemiş yumurtanın gelişim aşamalarını Ayrıca embriyonun rahme tutunmasını da olumsuz etkilerken, tüp bebek tedavi sürecinde sigaradan kesinlikle uzak durulması gerekir.
    • Tüp bebek tedavi sürecinde alkol tüketiminden uzak durulması
    • Çay, kahve ve asitli içeceklerin tüketilmemesi gerekir.
    • Protein ağırlıklı beslenme şekli ö Ayrıca omega 3 ihtiyacı için haftada en az 2-3 defa balık tüketilmesi gerekir.
    • Kalsiyum açısından zengin süt ve süt ürünleri de ihmal edilmemeli, kırmızı et ve beyaz et tüketimi de dengelenmelidir.
    • C vitamini için bol bol sebze ve meyve tü Mümkün olduğunca kızartma yerine fırında pişirme ve haşlama yöntemlerinin tercih edilmesi gerekir.
    • Tüp bebek tedavi yöntemlerinde folik asit ayrı bir öneme sahiptir. Folik asitten zengin ceviz, badem, fındık yeşil yapraklı sebzeler ve baklagillerden yeterli miktarda tüketilmesi bebeğin gelişimi için oldukça ö Bu nedenle besinlerin yetersiz kaldığı durumlarda ek folik asit tabletleri alınabilir.
    • Tüp bebek tedavi sürecinde beslenme kadar anne adayının yapmış olduğu fiziksel aktivitede hem fiziksel hem de psikolojik olarak başarıyı Ancak doktor önerisi dışında ağır ve yorucu egzersizler uzak durulmalı ve anne adayını yormayan düzenli yürüyüşler faydalı olacaktır.
    • Hipertansiyon ve diyabet gibi hastalıklar tüp bebek tedavi sürecinde takip edilmesi gereken önemli sorunlardı Bu nedenle doktorun önerdiği beslenme şekline dikkat edilmesi, hastalıkların kontrolü açısından önem kazanmaktadır.

    Tüp Bebek Tedavisi sorularınız için tıklayınız!

  • Çikolata Kisti ve Belirtileri

    Çikolata Kisti ve Belirtileri

    Adet döngüsü içersinde her ay bir adet yumurta üretilir. Bu yumurta spermle birleşirse döllenme olur. Bu süreçte rahim gebelik için hazırlanır. Şayet gebelik oluşmaz ise hazırlanan bu yapı adet kanaması ile beraber vücuttan atılır ve tekrar süreç başlar. Bu dokuya endometrium denilmektedir. Fakat bu doku rahim dışında farklı bir yere yerleşebilir. Örnek olarak yumurtalıklara. Bu alana yerleşmiş olan yapı, her ay rahimde sergiledikleri davranışı sergilemeye devam ederek dökülmeye ve kanamaya devam ederler. Kanamalar, zaman içerisinde kistlere yol açar. Vücuttan atılamadıkları için biriken bu sıvılar, çikolata kistini meydana getirmektedir.

    Çikolata kisti, üreme çağındaki kadınlarda görülür. Yumurtalıklarda, tüplerde, bağırsak yüzeyinde, döl yatağında, karın zarı üzerinde, rahim arkasında olan boşlukta, vajenle bağırsağın son bölümünde görülebilir.

    Çikolata kistinin belirtileri nelerdir?

    • Adet öncesinde başlayan ve adet sırasında belirgin hale gelen ağrı
    • Yorgunluk ve sırta vuran ağrı
    • Adet sırasında kabızlık ya da ishal görülmesi
    • Bağırsak hareketlerinde düzensizlik olması
    • Belde ve kasık bölgesinde ağrı
    • Cinsel ilişki sırasında ağrı
    • Bacakları etkileyen ağrı
    • Gebe kalamama
    • Bulantı ve kusma etkisi
    • İdrar ve dışkıda kan görülmesi
    • Sık idrara çıkma

    Çikolata kisti niçin ağrıya neden olur?

    Rahim iç dokusu olan endometrium, rahim dışında bir alana yerleştiği zaman meydana gelen kanamalar sebebiyle iltihap oluşabilir. Bu sebeple de şiddetli ağrılar meydana gelebilir. Meydana gelen ağrılar, kistlerin kanaması sebebiyle meydana gelen atıkların komşu organ ve dokularında yapışıklığa sebep olur. Bu sebeple de kadın adet döneminde şiddetli ağrılar yaşabilir.  Cinsel ilişkide olan derin ağrılar ve kronik pelvik ağrılarının oluşma sebebi de, bu yapışıklıklar nedeniyledir.

    Çikolata kisti gebe kalmaya engel ve kısırlığa sebep olur mu?         

    Çikolata kisti, direkt olarak kısırlığa sebep olmaz. Ancak kısırlık sorunu yaşayan kadınların %40’ında çikolata kisti bulunmaktadır. Çikolata kisti sebebiyle meydana gelen yapışıklıklar fallop tüplerinde tıkanmaya yol açabilir. Böyle bir durumda da kısırlık meydana gelebilir.

    Çikolata kistinin oluşması engellenebilir mi?

    Çikolata kistinin oluşmasına yol açan faktörler net olarak aydınlatılamamıştır. Bu sebeple de oluşmasını engellemek adına bir yol bulunmaz. Ancak gebelik ve menopoz süresince çikolata kistlerinin gelişimi durmaktadır. Hastalığın ilk evrelerinde hormonal tedavi görülür. Şayet hastalık ilerlemiş ise cerrahi yöntemlere başvurulabilir.

    Cerrahi tedaviden sonra kadınların yaşı dikkate alınarak, 6 ayla bir yıl arasında doğal olarak gebe kalması beklenebilir. Bu gerçekleşmediğinde, yardımcı üreme yöntemlerinin uygulanması tavsiye edilir.

    Adet dönemindeki ağrıların çikolata kistinden olduğu nasıl anlaşılabilir?

    Adet döneminde yaşanan sancılar, kadınların büyük bir kısmının yaşadığı sorunlardır. Bu sancıların şiddetli olmasının birçok sebebi olabilir. Bu sebeplerin başında ise çikolata kisti gelmektedir.Çikolata kisti sebebiyle yaşanan sancılar ağrı kesiciler ile dindirilemez.  Ağrıların şiddetli olmasında, işe gitmeyi bile engellemesi halinde, günlük faaliyetlerin yapılmasını engellemesi, yaşam konforunu bozacak düzeyde olması gibi etkenler bulunuyorsa, kadının çikolata kisti açısından değerlendirilmesi tavsiye edilir.

    Çikolata kistinin hamilelik üzerindeki olumsuz etkileri nedir?

    • Fallop tüplerinin tıkanmasına yol açarak gebeliği engelleyebilirler.
    • Çikolata kistinden salgılanan bazı hormonlar ve maddeler yüzünden, tüplerin fonksiyon bozuklukları oluşabilir ve bu sebeple gebelik gerçekleş
    • Döllenmiş olan yumurtanın rahim içine yerleşmesine engel teşkil edebilirler.
    • Şayet çikolata kisti mevcutken gebe kalınmış ise, bu süreçte kistlerin boyutları değişmeden kalacaktı Ancak bu durumda kistin yerleştiği alan ve kistin boyutları oldukça önemlidir. Özellikle gebeliğin ilk üç aylarında çikolata kistleri düşüğe yol açabilir.

    Tüp Bebek Tedavisi sorularınız için tıklayınız!

  • Nar tansiyonu yükseltir mi, düşürür mü?

    Nar tansiyonu yükseltir mi, düşürür mü?

    Nar, sonbahar aylarının en sevilen meyveleri arasında yer alır. Nar suyu tansiyonu yükseltir mi, düşürür mü? makalemizde bu meyvenin tansiyon hastalığı üzerindeki etkilerinden bahsettik.

    Uzmanlar tarafından yapılan araştırmaya göre, 2 hafta boyunca nar suyu tüketen hiper tansiyon hastalarının, tansiyonlarını düşürüp kontrol altına alabildikleri ve nar suyunun kalp-damar sağlığı üzerinde çok olumlu etkilere sahip olduğu gözlemlendi.

    Proje araştırmacılarından biri olan Sediqeh Askari-Dastjerdi, çalışmanın 30 ile 60 yaş arasındaki hastalar üzerinde gerçekleştirildiği ve iki hafta boyunca günde bir defa 150 ml (1,5 çay bardağı) taze nar suyu tüketen hastaların, içmeyenlere göre daha düşük sistolik ve diyastolik kan basıncı değerlerinde olduğunu sözlerine ekledi.

    Dr. Sediqeh Askari-Dastjerdi ayrıca nar suyunun kalp hastalıkları risk faktörlerini azalttığını, kalp sağlığı üzerine de çeşitli olumlu etkilerinin bulunduğunu bilidrdi.
    Hipertansiyon birinci basamakta hastalarda en sık görülen hastalıktır.
    Nar, anti-aterosklerotik özelliklere sahiptir, tanen açısından zengindir, anti-yaşlanma etkileri ve güçlü anti-oksidatif özellikleri vardır.

    Nar suyunun kan basıncını kontrol altına alan doğal bir yöntem olarak kabul edilmesinin pek çok sebebi vardır. İşe o nedenlerden bazıları

    • Nar, potasyum bakımından zengin bir meyvedir. Sodyum, su tutma ve daha yüksek kan basıncına neden olan bir mineraldir, nar, içerdiği yüksek potasyum özleri sayesinde vücudunuzdaki sodyum miktarını dengeler, tansiyonunuzun yükselmesinden sizi korur.
    • Nar ayrıca tam bir folik asit deposudur, bu özelliği ile kan basıncının düzenlenmesine yardımcı olur.
    • Nar, ACE enziminın doğal bir inhibitörü yani önleyicisidir. vücut tarafından doğal olarak üretilen bu enzim, genellikle yüksek basıncından sorumludur.
    • Doymamış yağ asitlerinin emilimini düşürür. Böylece bedende daha az viseral yağ birikimi, gerçekleşip, yüksek tansiyon eğilimleri olan kişiler de tansiyon yükselmesi riski azalır.

    İskoçya’nın Queen Margaret University, Edinburg araştırmacıları tarafından gerçekleştirilen bir çalışmaya göre deneklerin %90’ınında 4 haftalık bir nar suyu terapisinden sonra düşük kan basıncı seviyeleri gözlemlendir..
    Bu çalışmanın bir parçası olarak her tüketilen nar suyu miktarı 500ml yani 2 su bardağı idi. Doğal olarak – bu miktar günlük tüketimi güvenli doz olarak kabul edilebilir.

    Nar suyu nasıl çıkarılır?
    1.Yöntem

    Narın tanelerini ayıklayıp,  ince delikli bir eleğe koyup, kaşıkla yahut parmaklarınızla bastırın.

    2. Yöntem
    Nar ortadan ikiye kesip, meyve sıkıcağında sıkın.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir

    nar_tansiyonu_dusururmu_yukseltirmi (3)

  • Badem Alerjisi Belirtileri Ve Tedavisi

    Badem Alerjisi Belirtileri Ve Tedavisi

    Nemours Vakfı’na göre, badem dahil olmak üzere tüm kuruyemişler, fıstıktan sonra ölümcül reaksiyona yol açabilen en tehlikeli gıda alerjenlerindir. Badem alerjisi belirtileri ve tedavisi makalemizde bu yemiş alerjisi hakkında bilgiler verdik.
    Tüm reaksiyonlar ölüme neden olacak kadar şiddetli değildir, fakat badem alerjisi olan kişilerde hafiften, ciddi semtomplara kadar çeşitli belirtiler görülür.
    Badem alerjisinin bilinen bir tedavisi yoktur. Şayet bademe karşı alerjiniz varsa, her an bir alerjik reaksiyonla karşılaşma riskiniz bulunduğundan, diğer kuruyemişleri tüketirken de dikkatli olmalısınız.

    Bazı kişilerde hafif derecede badem alerjisi görülür. Bu durum çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Hafif badem alerjisi arasından hırıltı ve nefes almakta zorluk gibi solunum semptomları bulunmaktadır. Bulantı, ishal ve kusma gibi gastrointestinal belirtiler de hafif badem alerjisinde ortaya çıkabilir. Yine, ağız çevresinde karıncalanma, kaşıntılı deri döküntüleri, kurdeşen de tipik badem alerjisi semptomlarındandır. Tüketilen badem miktarı reaksiyonun şiddetini ve ne kadar çok belirti vereceğini de etkileyebilir .
    Bademe alerjisi olup, ilk kez badem yiyen kişilerde alerji hafif seyredip, zamanla şiddetlenebilir.

    Uzmanlara göre bademe alerjisi olan kişilerde istisnai olarak laringospazm gelişebilir. Laringospazmgırtlakta kontrolsüz/istemsiz kas kasılmasıdır.
    Badem yenildiğinde boğazda şişme meydana gelir, ses telleri de şişer ve kişi nefes alamaz, şayet acil tıbbi yardım yapılmazsa, ölümle bile sonuçlanabilir.

    En yaygın görülen badem alerjisi belirtileri şunlardır

    • (Şiddetli durumda) anafilaktik
    • Astım
    • Solunum güçlüğü
    • İshal
    • Kurdeşen
    • Kaşıntı
    • Düşük kan basıncı
    • Bulantı
    • Mide krampı
    • Ağız ve boğaz çevresinde karıncalanma, şişme
    • Kusma
    • Hırıltı

    Teşhis ve tedavi
    Badem alerjisi, deri testi ile saptanabilir. Test esnasında badem
    içeren bir şey yemeniz bildirilebilir, şayet bademe alerjiniz varsa, en geç 10-15 dakika içinde doktorunuz belirtileri tespit edecektir ve alerjinin şiddetine göre size ilaç tedavisi uygulayabilir, yahut ilaca gerek kalmadan, badem ve türevlerinden uzak durarak, tedavi gerektirmeden badem alerjisinden sakınabilirsiniz. Bademe alerjiniz varsa badem yağı, bademden yapılmış şampuanlar, cilt kremleri, saç bakım ürünleri tüm bunlardan uzak durmalısınız.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir

     

  • Şeker Alerjisi Nedenleri Ve Belirtileri

    Şeker Alerjisi Nedenleri Ve Belirtileri

    Uzmanlar mısır, maya, süt, yumurta, soya, buğday ve şekerin, alerjiye en sık neden olan yiyecekler olduklarını bildiriyorlar. Bu yiyecekler, bağışıklık sisteminde benzer kimyasal reaksiyona neden olduklarından belirtileri de genelde ortaktır. Şeker alerjisi nedenleri ve belirtileri makalemizde şeker tüketimine karşı hassasiyeti olanlarda ne gibi semptomlar gelişebileceği hakkında bilgiler verdik.
    Şeker hemen hemen her yiyecekte olduğundan, şeker alerjisi teşhisi koymak güçtür.
    Şeker alerjiniz olduğundan şüpheleniyorsanız, yapmanız gereken en doğru şey, üniversite hastanelerinin alerji bölümüne başvurup test yaptırmak olacaktır.

    Şeker alerjisi neden olur?
    Öncelikle şunu bildirelim ki şeker alerjisi bağışıklık sisteminin fonksiyon bozukluğudur. Şeker alerjisi olan kişiler, şekerli gıdalar tükettiğinde, bağışıklık sistemi şekerin içinde bulunan proteini vücut için bir tehlike olarak algılayıp, savunma mekanizmasını çalıştırır ve şeker proteininden kurtulmak için IgE antikorları üretmeye başlar. Bu süreç, vücutta artan histamin düzeylerinin sonucu olarak, yaygın gıda alerji belirtilerine yol açan bir kimyasal reaksiyon başlatır.
    Histamin sinüs, mide ve akciğer belirtilerini açıkça görüldüğü dokularda enflamasyona neden olur.

    Burunda Görülen Alerji Belirtileri
    Şeker alerjisinin yaygın bir belirtisi de burunla ilgilidir. Histamin salınımı, sinüs boşluğu iltihaplanma ve şişmeye yol açar. Sinüslerin şişmesi sonucu, aşırı mukus baş bölgesine doğru gider ve sinüzit baş ağrıları ortaya çıkar. Sinüs baş ağrısı özellikle gözlerin arkası, yanaklar ve alında ağrıyı da tetikler. Şeker alerjisinde görülen diğer nazal sorunlar arasında ise hapşırma, tıkanıklık ve burun akıntısı yer alır.

    Gastrointestinal Komplikasyonlar
    Herhangi bir gıda alerjisi durumunda, gastrointestinal komplikasyonlar, karın ağrısı, kramp, ishal, kusma ve bulantıya neden olabilir. Şeker tüketildikten sonra, gastrointestinal sorunları tedavi etmek için tek yol şekerin vücuttan dışkı ile atılmasını beklemektir.Şeker alerjisinde görülen şişkinlik, gaz ve mide üşütmesi gibi rahatsızlıkların tedavisinde, normalde bu rahatsızlıkları geçiren ilaçlar, etki göstermeyecektir.

    Nefele İlgili Belirtiler
    Astımlı belirtiler şeker alerjisi belirtileri ile ortak özellikler taşır. Her ikisinde de hava yolu iltihaplanır ve şişer, kişi nefes almaktakta güçlük yaşar. Bu drum kısa süreli nefessiz kalmak, öksürük, hırıltı, nefes darlığı gibi sonuçlar doğurur.
    Hırıltı hava yetersizliğinden boğazda oluşan tiz sese denir. Sık sık astım atağı yaşarsanız, tedavi seçenekleri konusunda doktorunuzla konuşun.

    Son olarak, şeker alerjisi olan kişinin şeker yemesi anafilaksiye sebep olabilir. Anafilaksi ölüme yol açabilecek ciddi bir alerjik bir reaksiyondur.
    Alerjik bünyeli biriyseniz, doktorunuz yanınızda her zaman epinefrin kalemi taşımanızı önerebilir.

    Kısaca şeker alerjisi belirtileri şunlardır:

    ● Yorgunluk ve baş ağrısı

    ● Depresyon ve öfke.

    ● Aşırı yeme.

    ● şeker bağımlısı olmak.

    ● Akciğer sorunları.

    ● Hava yollarında iltihaplanma gibi solunum yolu enfeksiyonları.

    ● Astım atakları.

    ● Sinüs enfeksiyonu ve saman nezlesi.

    ●Şişkinlik

    ● Şişkinlik ve karın krampları.

    ● Yellenme ve ishal

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir

     

  • Gebelik Belirtileri Nelerdir?

    Gebelik Belirtileri Nelerdir?

    Her gebelik kendine özgüdür, bu sebeple de her anne adayının yaşadığı belirtiler birbirinden farklıdır. Ancak yaygın olarak yaşanan gebelik belirtileri aşağıdaki gibidir:

    • Baş dönmesi

    Hamilelik süresince kan damarları genişler. Bu sebeple de tansiyon ani olarak düşebilir. Uzun süre oturduktan sonra ayağa kalktığınızda başınız dönebilir. Bu sebeple de uzun süre oturma ya da ayakta kalma durumlarında mutlaka dinlenme ya da pozisyon değiştirmek gerekmektedir.

    • Mide bulantısı ve kusma

    Anne adaylarının en yaygın yaşadığı sorunlardan biri mide bulantısı ve kusmadır. Hormonal değişimler bulantı ve kusmaya sebep olabilir. Bu durum genellikle sabahları yaşanmaktadır. Ancak günün her saatinde meydana gelebilir.

    • Memelerde büyüme veya hassasiyet

    Gebelik sürecinde vücutta hormonal değişimler meydana gelir. Bu sebeple de meme ucunda renk değişimleri, memelerde hassasiyet ya da ağrı söz konusu olabilir.

    • Halsizlik

    Hamilelik döneminde, vücudun iş yükü artar. Bu durumu desteklemek için ise metabolizma hızlanır. Bu sebeple de anne adayı her zamankinden daha yorgun ve halsiz hissedebilir. Bütün bunların dışında, hamilelik dönemi içerisinde progesteron şeklinde ifade edilen hormon, daha fazla salgılanır. Böylelikle de hormon yatıştırıcı etkisi ile yorgunluğu artırır. Bu sebepten dolayı halsizlik, yorgunluk ve normalden daha fazla uyuma ihtiyacı, hamilelik döneminin en sık karşılaşılan ve erken dönemde kendini belli eden olguların arasında bulunmaktadır.

    • Çok sık idrara çıkma

    Hamilelik sağlandıktan yaklaşık 10 gün sonra dahi, daha fazla tuvalete çıkma ihtiyacı hissedilir. Geceleri uykudan normalden daha çok uyanarak, idrara çıkmaya gereksinimi duyabilirsiniz. Hatta bazı anne adaylarında kabızlık da ortaya çıkmaktadır.

    • Hafif kanama

    Bu kanama yerleşme kanamasıdır. Toplum arasında üstüne görme şeklinde ifade edilir. Döllenmeden sonra yaşanan bu kanama, adet kanamasının olması gereken güne denk geldiği için anne adayları adet olduğunu sanabilir. Ancak adet dönemi kanaması ile mukayese edildiğinde, çok daha hafif ve benek benek şekilde olduğu görülür. Adet döngüsünde ortaya çıkan bu değişim veya düzensizliklerin de, bir takım sağlık sorunlarının sinyal verdiğini de unutulmamalıdır.

    • Akıntı 

    En önemli hamilelik belirtileri içerisinde, vajinal akıntılar bulunur. Bu dönemde yumurtalıkların daha aktif bir şekilde çalışması ve bebeğin rahimde her geçen gün daha çok büyüyüp gelişim göstermesi ile alakalı olarak vajinal akıntılara rastlanır. Ancak hamilelik dönemi içerisinde rastlanan bu akıntı rengi ve kokusu, mantar enfeksiyonlarının oluşumunun da habercisi olabilir. Hamilelik dönemi içerisinde meydana gelen akıntı renksiz ve kokusuzdur. Kaşıntı veya rahatsız bir koku ile beraber ortaya çıkan akıntılar için mutlaka bir kadın doğum doktoru ile görüşmelisiniz.

    Ruh halinde değişimler:

    Hormonal değişimler sebebiyle anne adayının duygu durumu da değişmektedir. Bir anda sinirlenebilir ya da bir anda mutsuz olabilir. Bu durumlardan hormonal değişimler sorumludur.

    Tüp Bebek Tedavisi sorularınız için tıklayınız!

  • Domates Alerjisi Belirtileri Ve Tedavisi

    Domates Alerjisi Belirtileri Ve Tedavisi

    Domates, batı ülkelerinde yaygın olarak tüketilen bir sebzedir. Domates alerjisi belirtileri ve tedavisi makalemizde bu yiyeceğin size dokunduğunu gösteren semptomlara ve domates alerjisinden kurtulma önerilerine yer verdik.
    Domates alerjisinin sorumlusu, ham domatesteki proteindir. Pişirme veya kızartma sonrası ise protein buharlaştığından, pişmiş domates kişiye herhangi bir rahatsızlık vermez.
    Fakat küçük bir miktar tükettikten sonra bile domatese karşı alerji, hassasiyet meydana geliyorsa, size önerimiz, pişmiş veya çiğ her çeşit domatesten uzak durmanızdır.
    Domates, patates, tütün, biber ve patlıcan tüm bu yiyecekler, itüzümü besin grubunun birer üyesi olarak kabul edilir ve alerjik bünyeli kişilerde ciddi reaksiyonlara sebebiyet verebilirler.
    Domates neden alerji yapar?
    Domates alerjisinin diğer besin alerjilerinden bir farkı yoktur.
    Bazı kişiler domates yediğinde, bağışıklık sistemi, domateste bulunan proteini
    vücuda bir saldırı olarak düşünür ve vücut kendini korumak için antikor üretmeye başlar.Antikor ve domatesteki protein birbirini yıkmaya çalışır bu durumda başka kimyasal tepkimelere yol açar. Bu kimyasal olay, deri gibi yumuşak dokuyu vurur. Sonunda, ciltte, bedende histamin alerji tüm belirtileri meydana gelir.

    Domates alerjisinin belirtileri şunlardır;
    Anafilaksi (çok nadir)
    Solunum zorluğu
    Göğüste daralma hissi
    Öksürük
    Egzama
    Mide-bağırsak problemleri
    Baş ağrısı
    Hırıltı
    Kurdeşen
    Boğazda kaşıntı
    Perioral dermatit
    Rinit
    Deri döküntüleri
    Yüzde şişme
    Dudaklarda karıncalanma

    Domates alerjisi nasıl tespit edilir?
    Gıda alerji teşhisi için bazı testlerin yapılması gerekir. Bu testlerdeki amaç vücuttaki IgE immünoglobulin tespit etmektir.
    Kolay bir testtir ve test sonucunda domates alerjisi tespit edilirse, doktorunuz ne yapmanız konusunda sizi bilgilendirir.

    Domates alerjisi nasıl tedavi edilir?
    Domates alerjisine en iyi çare domates ve domates içeren her yiyecekten uzak durmaktır.
    Salatanıza domates eklemeyin, yemekleriniz domates sossuz olsun, kısaca domatesle ilgili aklınıza hangi yemek geliyorsa, ondan kaçının.
    Cildinizde alerji dolayısı ile oluşmuş, döküntüler varsa merhem kullanabilirsiniz.
    Alerji ilaçları da alerjik bünyeyi rahatlatmanın alternatif yöntemlerindendir.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir