Kategori: Sağlık

  • Horlama doğal kurtulma yöntemi

    Horlama doğal kurtulma yöntemi

    Horlama pek çok insanın uyurken sergilediği bir sorundur ve onunla aynı yatakta, aynı odada yatan veya hatta aynı dairede yaşayan bir başkası için oldukça rahatsız edici olabilir. Bu aynı zamanda daha ciddi bir hastalıkla da ilişkili olabilir. Bu nedenle aşağıdaki makalede horlamadan kurtulmanıza yardımcı olacak bazı doğal tedavilerden bahsedeceğiz.

    Daha Fazla Yastıkla Uyumak

    Horlamanın havanın geçmesine izin verilen kanaldaki sorunlar nedeniyle görülmesi nedeniyle, oldukça basit ve pratik bir öneri, başınızın ve boynunuzun altına birkaç tane fazladan yastık koymanızdır. Bu şekilde hava kanalını açarsınız ve horlamayı önlersiniz.

    Yan Yatın

    Horlamadan kurtulmak veya en azından horlamayı azaltmak için bir diğer oldukça faydalı öneri, yana doğru uzanarak uyumaktır. Sırtüstü uyumanın dilinizin soluk borusunu bloke etmesine  ve horlamaya neden olduğunu biliyoruz. Yan yatmak bunu önleyecektir.

    Nane

    Nane, horlamanın özellikle soğuk algınlıkları veya griplerden kaynaklandığı durumda horlamadan kurtulmak için oldukça etkili ve doğal bir üründür. Bu durumda bir bardak soğuk suya bir damla nane ekleyin ve gargara yapın. Boğazınız ferahlayacaktır ve havanın geçmesine izin verecektir.

    horlama_Dogal_kurtulma

    Isırgan Otu Demleyin

    Isırgan otu horlamadan kurtulmak için oldukça etkili ve doğal olan bir diğer üründür. Bir ısırgan otu çayı hazırlayıp bunu on dakika bekletin. Ardından süzün ve için.

    Kilo Verin

    Obezite veya aşırı kilolu olma horlamanın başlıca nedenlerinden biridir. Bu nedenle, oldukça önemli bir tavsiye kilo vermektir. Bunu pek çok farklı şekilde gerçekleştirebilirsiniz. Bu elbette sabır göstermenizi ve çaba sarf etmenizi gerektirecektir. Buna rağmen, kilonuza dikkat etmek oldukça önemlidir, çünkü bunun sonucunda hem daha sağlıklı bir yaşam sürebilirsiniz, hem de horlamadan kurtulabilirsiniz.

    Sigarayı Bırakın

    Aynı obezite örneğinde olduğu gibi, sigara içmek de horlamanın başlıca nedenlerinden biridir. Hepimizin bildiği gibi, bu vücudunuz için oldukça zararlı bir alışkanlıktır ve pulmoner amfizem ve bazı kanser türleri gibi ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Sigarayı bırakırsanız vücudunuz pek çok fayda görecektir. İyi bir sağlığa kavuşmanızın yanı sıra horlamanız da büyük ölçüde azalacaktır.

    Yatmadan Hemen Önce Alkol İçmeyin

    Alkol tüketimi de horlamaya neden olabilir. Alkol dilinizi ve vücudunuzun diğer organlarını gevşetir ve bu da hava geçişini engeller. Bu nedenle, özellikle yatmadan hemen önce alkollü içecekler içmemeniz önerilir.

    Mide Asidini Yatıştırmak

    Bunun horlamanın nedenlerinden biri olabilmesi nedeniyle bazı uzmanlara göre mide asidine de dikkat etmemiz gerekir. Bunu çözmek için farklı ilaçlar mevcuttur ve bunların çoğu doğal ilaçlardır. Ayrıca uyku apnesi gibi farklı bir hastalığın mevcut olup olmadığını belirlemek için farklı horlama türlerine de dikkat edilmesi önerilir.

    Umarız horlamadan kurtulmak için doğal tedavileri içeren bu listeyi faydalı bulmuşsunuzdur.

    Kaynak: sagligabiradim.com

  • Yaz gribi

    Yaz gribi

    Sıcak havaların gribe karşı kalkan görevi gördüğü düşünülse de, yaz ayları ateş, halsizlik, kas ağrılarıyla gelen grip benzeri şikayetlerin yaşanmasına neden olabilir. Halk arasında “Yaz gribi” olarak bilinen aslında kışın yakalanan gripten farklı bir hastalık olan “Lejyoner Hastalığı” kış gribinden farklı bir tedavi gerektirmektedir.

    Memorial Antalya Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölümü’nden Op. Dr. Hasan Yılmaz, yanlış klima kullanımı nedeniyle ortaya çıkan ve “Klima Hastalığı” olarak da bilinen “Lejyoner Hastalığı” ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

    KIŞ GRİBİNDEN FARKLI

    Yaz aylarında da soğuk algınlığı ortaya çıkabilir ve kendini grip, nezle, üşütme gibi belirtiler ile gösterebilir. Ancak halk arasında bilinen adı ile “yaz gribi” ifadesi kışın yakalanan gripten çok farklı bir anlam içerir. ‘Yaz gribi’ nin gerçek adı ‘Lejyoner Hastalığı’ veya ‘Klima Hastalığı’dır.

    KİŞİDEN KİŞİYE BULAŞMIYOR

    Yaz gribi ya da yaygın olarak klima hastalığı olarak adlandırılan lejyoner hastalığı; ateş, halsizlik, kas ağrıları, daha sonraki süreçte de öksürük, balgam çıkarma, derin nefes alma isteği gibi belirtilerle ortaya çıkar. Grip ile benzer belirtiler gösterse de hastalığın sebep olduğu organizmalar gribe göre çok farklıdır. Öncelikle bu hastalık kişiden kişiye bulaşmaz. Hastalık mikrobu; su tesisatlarında, soğutma kulelerinde, havalandırma sistemlerinde çoğalarak bulaşır. Bu cihazların içinden geçen suların zerreciklerinin solunması veya istem dışı nefes yollarına kaçması ile ortaya çıkar. Günler içinde kişinin yavaş yavaş hastalanmasına neden olur.

    KIŞ GRİBİ İLAÇLARINIZI KULLANMAYIN

    Lejyoner Hastalığı tedavisinde kesinlikle daha önce kış gribi ve soğuk algınlığında kullanılan ya da çevreden tavsiye edilen ilaçlar dikkate alınmamalıdır. Mutlaka bir kulak burun boğaz uzmanına muayene olunarak, doktorun tavsiye ettiği ilaçlar kullanılmamalıdır. Bu hastalığa en başından yakalanmamak için şu önlemler alınabilir;

    • Klimaların ve havalandırma sistemlerinin genel bakım ve temizlikleri ile periyodik filtre değişikliklerinin zamanında yapılmalıdır.
    • Havuzların bakım, ilaçlama, havalandırma işlemleri, su değişimi ve havuz suyu boşaltılarak yapılan detaylı zemin temizliğinin, zamanında ve özenle yapılmalıdır.

    KLİMAYI DOĞRU KULLANIN

    Yazın klima kullanımı genel olarak minimum düzeyde olmalıdır. Ancak klima kullanılması gerekiyorsa, klimanın sık sık kapatılması bir süre bekledikten sonra tekrar açılması, hafif ama kesintisiz birkaç saat çalıştırılması, sıcaklık ayarının çok düşürülmemesi, ideal serinliği elde edecek şekilde kurulması, bakımlarının düzenli olarak yaptırılması ve filtrelerinin zamanında yenilenmesi çok önemlidir. Uyunacak olan odanın pencere yoluyla havalandırılması, klima ile serinletilmesinden daha sağlıklıdır. Ancak çok sıcak günlerde klima kullanımı söz konusuysa ve klimalı ortamda uyunacaksa;

    •Gün boyu yaklaşık her saat başı bir bardak su içilmelidir.
    •Klimanın yaklaşık 22 – 23 derece civarında bir sıcaklığa ayarlı olmalıdır.
    •Soğuk hava çıkış hızı (üfleme) en düşük şiddette olmalıdır.
    •Soğuk hava çıkış yönü odanın tavanına dönük olmalı, sabit kalmalıdır.
    •Klima uyuyan kişilerin üzerine direkt yönlenmemelidir.
    •Hem pencere hem klimanın açık olduğu bir odada uyumamalıdır.
    •Kişi üşüme hissiyle uyanılırsa klimayı kapatmamalı, sıcaklık ayarını 3 – 4 derece artırmalıdır.

    Kaynak: Sabah.com.tr

  • Estetik uygulamalar ne zaman yaptırılmalı?

    Estetik uygulamalar ne zaman yaptırılmalı?

    Yavuzer, bilinenin aksine yaz mevsiminin estetik cerrahi işlemlerinin yapılamayacağı aylar olmadığını ancak hastanın üzerine düşen görevin arttığını söyledi. Güneşten korunmanın çok önemli olduğunu vurgulayan Reha Yavuzer, estetik girişim yaptırmak isteyen kişilerin sonbahar, kış ve ilkbahar aylarını tercih etmesini öneriyor.

    Yavuzer ayrıca, ameliyatlı ve ameliyatsız uygulamaların uygun zamanlamaları ile ilgili de bilgi verdi.

    Ameliyatlarda mevsimsel zamanlama önerileri:

    Meme Kücültme veya Meme Dikleştirme: Bu operasyonlar yaz tatilinizden en az 1 ay öncesinde yapılmalıdır. Aslında günlük yaşantıya ameliyattan 1-3 gün sonra dönmek mümkündür. Ancak ameliyat izlerinin solmaya başlaması ve meme şeklinin yerleşebilmesi için aylara ihtiyaç duyulur. Rahat mayo giymek ve güneşlenebilmek için ise en azından bir aya ihtiyaç vardır

    Karın Germe: Bu operasyon yaz ayından en az 2 ay öncesinde yapılmalıdır. Hem ameliyat izlerinin solmaya başlaması hem de karın dokusunun yumuşaması ve şeklinin yerleşebilmesi için aylara ihtiyaç duyulur. Diğer estetik girişimlere göre daha uzun bir iyileşme süreci gerektirir.

    Meme Büyütme: Yaz tatilinizden 3 hafta önce yapılması yeterli olur. Meme büyütme işlemi çok küçük kesilerden yapıldığı için, daha hızlı bir iyileşme ve toparlanma süreci beklenir. İki hafta içerisinde güneşlenmemek şartıyla denize girebilirsiniz. Güneşlenebilmek için ise bir ayı tamamlamak gerekir.

    Estetik Burun Ameliyatı: Yaz tatilinizden 1 ay önce yapılması burun ameliyatları içinde yeterli olmaktadır. İyileşme aslında her ameliyatta 1,5-2 yıla kadar uzamaktadır ancak 2-3 aylık periyod tamamlandıktan sonra burun son şekline yakın bir hal almaktadır. Operasyondan bir ay sonra güneş gözlüğü kullanılabilir. Dalış veya balıklama suya atlamak için ise 2 ayı beklemek doğru olur.

    Estetik Göz Kapağı Ameliyatı: Eğer hem alt göz kapağı (göz altı torbaları) hem de üst göz kapağı beraber yapılıyorsa bu takdirde 2 aylık zaman gerekir. Şayet sadece üst göz kapağı yapılacaksa bu takdirde yaz tatilinden sadece 3 hafta önce yapılması yeterli olur.

    Liposuction: Yağ alma işlemlerinde incelme aylar içinde gerçekleşmektedir. Her ne kadar morluk ve şişlikler 2-3 hafta içerisinde yok olsada incelmenin belli bir noktaya ulaşması için liposuction ameliyatının yaz tatilinden 2-3 ay önce yapılmasında fayda olur. Aksi takdirde elde edeceğiniz sonucun bu yaz tadını çıkarmak mümkün olmaz.

    Kaş Kaldırma: Kaş kaldırma ameliyatları saç içinden gerçekleştirilir. Bu ameliyatıda yaz tatilinden 1 ay önce yapıldığı takdirde kişi bir aylık iyileşmeyi takiben yeterli görsel sonuca ulaşabilir.

    Yağ enjeksiyonu: Yağ enjeksiyonu sonrası uzamış morluk ve şişlikler olabilmektedir. Bu nedenle bu işlemin de en az 3 hafta kadar önce yapılmasında fayda vardır.

    Dolgu Uygulamaları: Yaz tatilinden 15 gün önce yapılması yeterli olur. Bu süreç oluşabilecek şişlik ve morluklar için yeterli olacaktır. Yaz öncesinde en çok tercih edilen dolgu bölgesini dudaklar ve elmacık kemikleri oluşturmaktadır. Böylelikle kişi adeta daha az makyaj kullanılan yaz dönemlerine hazırlık yapmış olur. Dudak dolguları ile dolgunlaşan dudakların ruj ihtiyacı ortadan kalkar, elmacık kemiklerinin belirginleşmesi ise, üst yanak bölgesinin hiçbir şey kullanmadan daha dikkat çekici ve sağlıklı görünmesini sağlar. Bu iki uygulama kişiyi daha sağlıklı gösterecektir. Buna ek olarak hyaluronik asit dolguların su tutucu etkisi ile derinin içeriden nemlenmesi gerçekleşecek ve yaz boyunca daha kur kalan cildimizi yıpranmaya karşı koruyucu bir etkiye sahip olacaktır.

    Nokta Lifting: Yüze daha kalkık ve gergin bir ifade vermek için özellikli bir dizi anatomik bölgeye noktasal olarak yapılan teknik bir dolgu uygulamasıdır. Yaz tatilinden 15 gün önce yapılması yeterli olur. Bu süreç oluşabilecek şişlik ve morluklar için yeterli olacaktır. Nokta lifting yüze daha dinamik ve genç bir görüntü sağlar.

    Botulinum Toksin (Botoks, Dysport) Uygulamaları: Yaz tatilinizden 10 gün önce yapılması yeterli olur. Etkinin tam oturması için ortalama geçen süre 7-10 gündür. Bu nedenle 10 gün öncesinde yapılan bir botulinum toksin uygulaması, yaz tatilinizde tam etkiye sahip olacaktır. Yaz boyu güneş ışınlarının daha dik gelmesi, bizlerin sürekli açık havada olmamız mimik kaslarımızı daha fazla kullanmamıza neden olmaktadır. Bunun sonucunda yaz mevsimi alın ve göz çevresi kırışıklıklarımızın daha fazla arttığı mevsimi oluşturur. Şayet yaz öncesi tatil hazırlığımızda botoks uygulaması yaptıracak olursak, oluşacak kırışıklıklarda azaltıcı bir etkiye sahip olacaktır.

    BBL (Broad Band Light): Işık enerjisi bazlı bu teknoloji yaz aylarında da rahatlıkla yapılabilen bir uygulamadır. Yaz aylarından önce yapıldığı takdirde deri altı kollajen dokusunda sıkılaşma ve kollajen üretiminde artış sağlayarak bizleri yaz aylarındaki UV hasarına karşı daha dayanıklı kılar. Seanslar halinde uygulanan bu yöntem yaz sonrasında da en sık tercih edilen yöntemlerdendir. Yaz ayı öncesinde uygulanıldığında selülit görüntüsü de azalmaktadır. Ancak selülit için fayda görebilmek amacıyla çok sayıda seans gerekir.

    PRP (Trombositten Zengin Plazma): Kişinin kanının alınıp belli kimyasallar yardımı ile büyüme faktörlerinin ayıklanarak kendisine geri verildiği bu yöntemde deri ve deri altı yapılarının güneş hasarına olan direncini arttırmaktadır. Cilt altı dokularının yenilenme sürecine faydası olan bu uygulama yaz boyu UV ile hasarlanan hücrelerin yenilenmesine de yardımcı olacaktır. Yaz tatili öncesinde bir aylık bir zaman içerisinde seanslar halinde uygulamak mümkün olur.

    Vitamin enjeksiyonları (Mezoterapi): Mezoterapi, vitamin enjeksiyonu gibi uygulamalar çok sık kullanılmasına rağmen halen faydaları bilimsel olarak tam gösterilememiştir. Ancak tüm dünyada yaygın kullanılan bu yöntemler, derinin nemlenmesinde, içerdiği vitaminlerle metabolik olarak daha dengeli davranmasında rol oynar. Bu uygulamaların etki edebilmesi için yaz tatilinizden en azından 2 hafta önce yaptırmakta fayda olur. İçeriklerinin miktarına göre depo formda olanlarda tek seans, diğer tip ürünlerde ise 3-4 seans uygulama gerekebilir.

    Karbon Peeling: Karbon moleküllerinin gözeneklerin içerisinde lazer yardımlı olarak patlatılması ile yağ dengesini ayarlar, gözenekleri daraltır ve daha pürüzsüz bir cilt sağlar. Tatilinizden en azından 2 hafta önce yaptırmakta fayda olur; sıklıkla 4-6 seans önerilir.

    kaynak: aksam.com.tr

  • Rahim Kanseri Erken Belirtisi

    Rahim Kanseri Erken Belirtisi

    Rahim Kanseri Erken Belirtisi Ölüm oranı çok yüksek olmasına rağmen erken teşhisi %95 yaşam şansı sağlar. Rahim kanseri sessiz katil olarak bilinir çünkü diğer kanserlerin aksine bunun belirtileri hastalık zaten ilerlemişken ve tedavisi çok zorken ortaya çıkabilir. Bu kanser kadınlar arasında en yaygın ikinci kanser türüdür ve ölüm oranları yüksektir çünkü bir çok durumda teşhisi geç olur.

    Yakın yıllarda uzmanlara göre, rahim kanseri olan kadınların sadece 50%’si teşhis sonrası 5 yıllık sürede yaşıyor.  Bunun sebebi bir çok durumda hastalık ilerlemişken keşfediliyor olması. Ancak, uzmanlar erken teşhisin hastaların %95’ini kurtardığını söylüyor.

    Rahim kanseri herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir, ama 50 yaş üstü kadınlarda risk fazladır, 65 yaş üstünde daha da fazladır. Olası rahim kanserinin erken teşhisi için belirtilerini bilmenizde yarar var.

    Rahim Kanseri Erken Belirtisi

    Rahim Kanseri Erken Belirtisi
    Rahim Kanseri Erken Belirtisi

    Aşağıdaki belirtiler rahim kanserine bağlıdır ve başka hastalıkların belirtisi de olabilirler. Bunları erken teşhis edebilmek ve tedavi edebilmek için akılda tutmak da fayda var. 

    • Karında şişlik: Bu bir çok hastalığın belirtileri arasında olsa da karnın şişmesi ve karın bölgesindeki bu şişliğin artıyor olması bir belirti olabilir. Eğer bu problemi yaşarsanız doktorunuza başvurun.
    • Sindirim problemleri: karın şişkinliğinin yanı sıra hazımsızlık, kabızlık, karın bölgesinde kramplar ve rahatsızlık veya tuvalet rutininizde değişikler gibi diğer sorunlar ayrıca belirtiler olabilir.
    • Pelvis ağrısı: pelvis ağrısı bu hastalığın önemli bir belirtisi olabilir. Eğer bu çok sıksa ve bir açıklaması yoksa ağrı kesicilerle üstünü örtmek yerine bir doktora başvurmakta fayda var.
    • Sırt ağrısı: aşağı sırt bölgenizde açıklanamayan bir ağrı yaşıyorsanız, bu hastalığın bir başka belirtisi olabilir.
    • Sık ve kontrolsüz idrar: eğer birdenbire sürekli idrara çıkma ihtiyacı duyuyorsanız ve neredeyse kontrol edemiyorsanız, sorunlu bir durum olabilir. Genelde kısa aralıklarla ve sık idrara çıkma durumu idrar sırasında acı veya yanmaya da yol açıyorsa bu durum pelvisin taban kaslarının zayfılığını veya idrar yolu iltihabının göstergesi olabilir. Ancak, doktorunuza başvurmakta fayda var, çünkü bunlar rahim kanserinin göstergesi olabilir.
    • Açıklanamayan kilo kaybı veya alımı: bazı kadınlar açıklanamayan kilo kaybından şikayet ederler. Bu normal bir durum değildir ve vücutla ilgili bir soruna işaret edebilir. Aynı şey kilo alımıyla da alakalıdır. Genelde iştah kaybı veya sürekli tokluk hissi yaşayabilirsiniz.
    • Yorgunluk: insanlar hastalıklar süresince yorgunluk ve hatta stres yaşayabilir. Ancak bu durum rahim kanseri sırasında yaygındır. Sürekli yorgun, enerjisiz veya zayıf hissediyorsanız bu durum bir şeylerin doğru gitmediğine işaret eder.
    • Cinsel ilişki sırasında acı: cinsel ilişkiden zevk almak yerine acı duyuyorsanız,doktorunuza başvurun çünkü bu rahim kanserinin göstergesi olabilir. 

    Akılda tutulması gereken diğer belirtiler

    • Menopoz sonrası kadınlarda kanama.
    • Baş dönmesi veya kusma.
    • Kansızlık.
    • Sürekli karın ağrısı.

    Rahim kanserinin teşhisi

    rahim_kanseri

    Rahim kanserinin teşhisi zordur çünkü belirtiler kanserin erken safhalarında ortaya çıkmaz. Ancak, eğer yukarıdaki belirtileri yaşıyorsanız doktorunuza görünün. Ultrason, tomografi (CT), MRI veya CA-125 kan testi yaptırarak teşhis edilebilir.

    Kaynak: sagligabiradim.com

  • 15 dakika kremsiz güneşlenme

    15 dakika kremsiz güneşlenme

    Güneş ışınlarının sağlık açısından pek çok faydası var, doğru zaman ve doğru miktarda güneş ışınlarına maruz kalmak hayati önem taşıyor.

    Ozon tabakasının delinmesi sonucu güneşin zararlı ışınlarının yol açtığı ve cilt kanserlerinin en tehlikeli türü olan malign melanomun son yıllarda çok artış gösterdiğini belirten Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilüfer Oğuz, güneşin zararlı ışınlarının malign melanomun yanı sıra cildin erken yaşlanmasından kırışıklığa ve kahverengi lekelere dek pek çok soruna da yol açtığını söyledi.

    Ancak doğru zamanda ve doğru miktarda alınan güneş ışınlarının çok faydalı olduğunu aktaran Dr. Oğuz, “Son araştırmalar; öğle saatlerinde ya her gün kol ve bacakların 10 dakika; ya da haftada bir kez yüz hariç tüm vücudun 15 dakikayı aşmamak üzere kremsiz güneşlendirilmesinin önemini ortaya koymuştur. Çünkü D vitamini sentezi için ultraviyole B ışınları gerekmektedir, bu ışınlar da öğle saatlerinde yoğun olarak yeryüzüne ulaşmaktadır” dedi.

    Dr. Nilüfer Oğuz, yaz güneşinden en iyi faydayı sağlamak ve zararlarından kaçınmak için dikkat edilecek 10 noktayı şöyle sıraladı:

    “Güneşe alıştım krem gerekmez” demeyin: Güneşe ilk çıktığında 30 faktör ve üzeri güneş kremi kullanan kişiler bir süre sonra “artık cildim güneşe alıştı, 30 faktöre hatta kreme bile gerek yok” diyebiliyor. Ancak bu düşünce son derece yanlış. Özellikle çocukluktan itibaren güneşten kaçınma ve düzenli güneş koruyucu krem kullanımı ile güneş yanıklarından korunma cilt kanseri riskini önemli ölçüde azaltabiliyor.

    3 saatte bir yineleyin: Yazın havuz, deniz derken kremler vücudunuzdan akıp gittiği için 3 saatte bir yinelemeyi unutmayın.

    En tehlikeli saate dikkat: Güneşin zararlı ışınlarına en yoğun maruz kaldığımız saatler öğle saatleri. Özellikle de en tehlikelisi 12:00-15:00 saatleri arası. Bu yakıcı saatlerde özellikle tatil yörelerinde 11:00-16:00 arası doğrudan güneşin altında durmaktan kaçının, gölge yerlerde zaman geçirin. Mümkün değilse de önlemlerinizi eksiksiz alın.

    Açık renk giyinin: Güneş ışınlarını kolayca emen siyah ve koyu renkli giysiler yerine, bu ışınları yansıtan ve vücudunuza geçmesini önleyen beyaz ve açık renkli giysiler giyin.

    Saçsız bölgeye de güneş kremi sürün: Kafa bölgemizdeki deriyi güneşten korumada saçlarımız büyük rol oynadığından erkeklerin saçsız bölgeye de güneş kremi sürmeleri son derece önemli.

    Geniş kenarlı gözlük takın: Çeşit çeşit güneş gözlükleri vitrinlerde ve seyyar satıcılarda karşımıza çıkarken, öncelikle göz sağlığı açısından ultraviyole ışınlarına karşı koruma sağlayan gözlük almaya özen gösterin. Çok önemli bir diğer nokta da, güneş gözlüğünüzün geniş kenarlı ve göz çevrenizi saran bir gözlük olmasına dikkat edin.

    Şapka alışkanlığı kazanın: Özellikle aşırı güneşli havalarda dışarı çıkarken mutlaka şapka takın. Ancak şapkanın deliksiz, yüzünüzü güneşten korur nitelikte geniş kenarlı olmasına dikkat edin. Şapka aynı zamanda sıcak çarpmasına karşı da sizi koruyacağından bunu alışkanlık haline getirin.

    Şemsiyeye güvenmeyin: Şemsiye altında oturmak sanıldığının aksine bizi güneşten tam korumuyor. Çardak, ağaç altı veya tam kapalı alan gibi tam gölge olan yerleri tercih edin. Şemsiye altında oturuyorsanız açık renkli, terletmeyen kumaştan kısa veya uzun kollu giysi giyin.

    Sıvı ihtiyacını suyla karşılayın: Terlemenin etkisiyle artacak sıvı kaybını önlemek için bol bol su için. Yeterli sıvının yerine konulmaması cildinizi olduğu kadar sağlığınızı da ciddi şekilde olumsuz etkileyeceğinden su içmek için susamayı beklemeyin. Sıvı ihtiyacınızı çoğunlukla su ile karşılamaya çalışın. Gazlı içeceklerden uzak durun.

    15 dakika kremsiz güneşlenin: Güneş ışınları son yıllarda ‘mucizevi’ olarak nitelendirilen D vitamininin vücutta sentezlenmesinde başlıca rolü oynuyor. D vitamini de kemik gelişiminden bağışıklık sisteminin güçlenmesine, kalp ve diyabet hastalıklarından kansere kanıtlanmış pek çok fayda sağlıyor. Bu nedenle güneşin faydalarından mahrum kalmamak gerekir. Yapılan son araştırmalar; öğle saatlerinde ya her gün kol ve bacakların 10 dakika ya da haftada bir kez yüz hariç tüm vücudun 15 dakikayı aşmamak üzere kremsiz güneşlendirilmesinin önemini ortaya koymuştur. Çünkü D vitamini sentezi için ultraviyole B ışınları gerekmektedir, bu ışınlar da öğle saatlerinde yoğun olarak yeryüzüne ulaşmaktadır.

  • Doğal yollardan uçuğu geçirmek için

    Doğal yollardan uçuğu geçirmek için

    Doğal yollardan uçuğu geçirmek için … Öncelikle dudağınızda bir karıncalanma veya kaşıntı hissedersiniz. Aynaya bakarsınız ve hiçbir şey görmezsiniz. Birkaç gün sonra, kaşıntı daha ciddi bir hal alır ve uçuk çıktığını fark edersiniz.

    Herpes virüsü çok kolay yayılır ve yok etmesi de bir o kadar zordur. Ancak bir kere kaptınız mı, tek yapmanız gereken uçuk aşamasına gelmesini önlemektir. Nasıl yapacağınızı öğrenmek için yazımızı okumaya devam edin.

    Sağlıklı bir bağışıklık sistemi kilit noktadır

    Uçuğa iki şekilde yayılan herpes virüsü sebep olur:

    • Ağızdan ağıza (öperek)
    • Kirli objeleri paylaşmak (diş fırçası, cam eşyalar, makyaj malzemeleri…)

    Bu virüsü bir kez kaptınız mı, hayat boyu sizinle kalır. Ancak endişelenmeyin: sinir sisteminizde uyku pozisyonunda kalıp asla uçuğa dönüşmeyebilir. Bunun için  ise güçlü bir bağışıklık sistemine ihtiyacınız vardır.

    Bu virüsü kaptıysanız temas zamanında doğal savunmanızın düşmüş olması kuvvetle muhtemeldir. Virüs vücudunuza girmiştir ve orada kalır.

    Başka bir uçuk daha çıkmasını istemiyorsanız, bağışıklık sisteminize daha iyi bakmalısınız. Nasıl mı? Sağlıklı  bir beslenme ve egzersiz ile.

    Uçuğu tetikleyen diğer faktörler ise şunlardır:

    • Stres
    • Güneşe fazla maruz kalma
    • Uykusuzluk

    Doğal yollarla uçuğu geçirmenin yolları

    Uçuk için çok sayıda ev yapımı tedavi bulunmamaktadır; çünkü virüsün kendisi çok iyi tanınmamaktadır. Ancak birçok kişi bu %100 doğal tedaviler sayesinde uçuklara temelli veda edebilmiştir. Nasıl olduğunu öğrenmeye hazır mısınız?

    Doğal yollarla uçuğu geçirmek için buz

    Bu uçuğu tedavi etmenin en popüler yollarından biridir. Tek yapmanız gereken bir buz alıp uçuklu bölgeye sürmek.

    10 dakika veya küp tamamen eriyene kadar tutun. Bu yöntemi iki saat sonra tekrarlayın.

    Buz bölgedeki iltihabı azaltacak ve ağrıyı alacaktır. Bu tedavi yalnızca suyun toplandığı bölge hala patlamamışsa işe yaramaktadır (uçuk patlayıp dağılmadan önce; patladığında virüs çok kolay yayılır).

    dogal_yollarla_ucugu_Gecirmek_icin_sicak_kompres

    Doğal yollarla uçuğu geçirmek için sıcak kompres

    Bu tedavi uçuğun ikinci aşaması sırasında, yani su toplayan yer patladığı zaman kullanılmalıdır. Partneriniz veya çocuklarınızla bu aşamada temasta bulunmamanız oldukça önemlidir; çünkü virüsü kolayca onlara bulaştırabilirsiniz.

    Ayrıca kişisel bakım ve makyaj malzemelerinizi de evdeki diğer insanlardan ayırmalısınız. Dudağınızın üzerinde aşağıdaki sıcak kompreslerden birini kullanmayı deneyebilirsiniz:

    • Yeni ütülenmiş bir havlu
    • Sıcak suya batırılmış bir bez

    Doğal yollarla uçuğu geçirmek için çay poşetleri

    Su toplayan yerlerin açılmaya başladığı aşama için başka bir seçenek daha önerelim. Kullanılmış bir çay poşeti oldukça faydalı olabilir. Normalde siyah çay kullanırken yapacağınız gibi bir çay yapın. Çay poşetini atmayın. Suyunun süzülmesini ve soğumasını bekleyin (uçuklu bölgeyi yakmak istemezsiniz).

    Çay poşetini hafif bir basınç uygulayarak poşet soğuyana kadar dudağınızın üzerinde tutun. İki saat sonra işlemi tekrarlayın.

    dogal_yollarla_ucugu_gecirmek_icin_esans_yaglar

    Doğal yollarla uçuğu geçirmek için esans yağlar

    Uçuklara karşı en etkili yağlardan nane veya limon arasında bir tercih yapabilirsiniz. Ancak evinizdeki esans yağlar da yardımcı olacaktır.

    Bir pamuk parçasının üzerine birkaç damla sürüp uçuğunuzun üzerine uygulayın. Bölgeyi sakinleştirecek ve rahatsızlık hissini hafifletecektir.

    Doğal yollardan uçuğu geçirmek için şeker

    Bu tedavinin biraz canınızı yakacağını unutmayın. Ancak son derece etkili bir tedavidir. Toz şekeri uçuğun üzerine koyun. Hem uçuk kuruyacak ve ağrınız azalacak,hem de bölgedeki bakteriler yok olacak.

    dogal_yollarla_ucugu_Gecirmek_icin_otlar

    Doğal yollardan uçuğu geçirmek için otlar

    Bu durumda iki seçeneğiniz var: içten ve dıştan kullanım. İlki için, bitki çayı hazırlayabilir ve ikincisi için de otu doğrudan dudağınıza sürebilirsiniz. Uçuk için en çok kullanılan otlar şunlardır:

    • Adaçayı
    • Kediotu kökü
    • Nane
    • Ekinezya
     Bu otlardan yapılan çayları içmek size daha güçlü bir bağışıklık sistemi sağlar ve virüsle savaşarak hastalık bulaştıran mikroorganizmalara karşı direncinizi arttırır.

    Bunları yalnızca topikal olarak kullanmak isterseniz, bitki çaylarını normalde hazırladığınız gibi hazırlayıp sıvının içine bir pamuk batırın. Ardından pamuğu uçuğun üzerine sürün. Bu tedavinin uçuğu diğer seçeneklerden çok daha hızlı şekilde kuruttuğunu göreceksiniz.

    dogal_yollarla_ucugu_gecirmek

    Doğal yollarla uçuğu geçirmek için deniz tuzu

    Bu aralarındaki en güçlü tekniktir. Belki de uçuğunuz varken halihazırda siz de bu tekniği denediniz; böylelikle siz de ne demek istediğimizi zaten biliyorsunuz. Ancak buna dayanmak için epey bir güçlü olmanız gerekiyor…

    Yine de, kesinlikle değer. Elinizin altında 3 seçeneğiniz var:

    Tuz ve su

    Bir yemek kaşığı deniz tuzunu birkaç damla su ile beraber macunsu kıvama gelene kadar karıştırın. Bunu bir kulak çubuğu yardımıyla uçuğun üzerine sürüp tutabildiğiniz kadar uzun sürede orada tutun. Ilık su ile yıkayın. Bu işlemi günde üç defa tekrarlayın.

    Tuz ve diş macunu

    Deniz tuzunu suyla karıştırmak yerine biraz diş macunu kullanmayı deneyin. Geceden uçuğun üzerine sürüp sabah yıkayın.

    Tuz ve limon

    Küçük bir parça limon kesin ve üzerine tuz serpin. Ardından yapabileceğiniz müddetçe hafif bir baskı uygulayarak uçuğunuzun üzerine koyun. Biraz canınız yanacak! Yapabilirseniz bu işlemi her gün tekrarlayın.

    Kaynak: sagligabiradim.com

  • Sızlayan dizlere doğal tarif

    Sızlayan dizlere doğal tarif

    Diz bağları ve tendonlarda ağrı çekmeye son… Sızlayan dizlere doğal tarif

    Takvim’de yer alan habere göre uzmanlar, bağ ve tendonlara esneklik kazandıracak, iyileşme sürecini hızlandıracak tarif veriyor:

    Sızlayan dizlere doğal tarif

    Yapılışı: Ananas’ın suyunu sıkın. Portakal suyu, tarçın, bal ve bademi karıştırın. Son olarak yulaf ezmesi ve ananas suyunu ekleyin. Harmanlanan karışım katılaşana kadar karıştırın. İsteğe bağlı buz ekleyin ve günlük olarak tüketin.

    Malzemeler: 1 bardak su 7 gr tarçın Dilimlenmiş ananas 1 bardak yulaf ezmesi 1 su bardağı portakal suyu 40 gr ezilmiş badem 40 gr bal…

  • Migren doğal tedavisi

    Migren doğal tedavisi

    Migren… ‘Migren’ kelimesi bile insanı ürkütüyor çünkü bu kelime; başın tek bir kısmında, kusmaya neden olabilen ve ışık, ses ve kokuya karşı aşırı duyarlı olunmasına neden olan dayanılmaz bir zonklama ve ağrıyı anlatır. Migrenimiz tuttuğunda çoğu zaman sessiz, karanlık bir odada olmayı tercih ederiz ve bu süreç bizi genellikle 6-48 saat boyunca mahveder. Bazen de, “aura” olarak bilinen ve başlamak üzere olan migrene karşı bizi uyaran bir takım semptomlarla karşılaşırız.

    Migrenin Olası Sebepleri

    • Migren daha çok kadınlarda görülür ve bazen erken yaşlarda başlar.
    • Genetik faktörler, migrenin oluşmasında çok büyük bir etkiye sahiptir.
    • Migren; bazı sinir yollarındaki ve bunların etrafını saran dokulardaki bozukluklardan dolayı ortaya çıkan anormal beyin aktivitesinden kaynaklanır.
    • Şüphesiz ki stres, güçlü migren ataklarını tetikleyebilen bir faktördür.
    • Karaciğer sorunları.
    • Hormonal değişimler.
    • Bazen bilgisayar başında çok uzun süre çalışmaktan dolayı oluşan görme bozuklukları.
    • Kötü beslenme.

    Migreni Ne Tetikleyebilir?

    • Stres dolu bir gün.
    • Uyuma düzenindeki değişiklikler.
    • Sabahları aç kalmak.
    • Güneşte çok fazla kalmak.
    • Adet dönemi, doğum kontrol hapı kullanımı.
    • Kakao, süt ve süt ürünleri gibi birtakım yiyecekler ve en önemlisi de tiyamin içeren besinler (kırmızı şarap, eski kaşar, balık, tavuk ciğeri, incir…).
    • Parlak ışıklar, kuvvetli kokular, yüksek sesler…

    Migren Tedavisi için Çözümler

    Doğal Ağrıkesiciler

    Zencefil: muhtemelen bulunabilecek en etkili doğal ağrıkesicidir ve migren için mükemmel bir seçenektir. Örneğin günde iki kez zencefil çayı hazırlayabilirsiniz. Bunun için; suyu kaynattıktan sonra zencefil kökünü içine atıp birkaç dakika demleyebilir, ardından süzüp yavaş yavaş içebilirsiniz.

    migren_dogal_tedavi

     

    Nane:  harika bir yatıştırıcıdır. Naneyi demleyebilirsiniz ancak nane esansiyel yağı ile boyun bölgesine masaj yapmak, rahatlamak için mükemmel bir seçenektir. Ayrıca nane çayının buharını içinize çekmek de çok etkilidir.

    Lavanta, Melisa Otu ve Ihlamur: tüm bu bitkiler, hoş bir yatıştırıcı etkiye sahiptir. Bu bitkilerin hepsini karıştırır ve beş saatte bir yavaş yavaş içerseniz, ağrınızın azaldığını hissedeceksiniz.

    Kedi Pençesi: migren için idealdir. Şişmeyi azaltır ve ağrıyı hafifletir.

    Kadife çiçeği: rahatlamak ve ağrıyı azaltmak için mükemmeldir. Bir bardak sıcak suyun içine bir avuç dolusu kadife çiçeği koyun. Demlendikten sonra yaprakları alın ve yavaş yavaş için. Günde iki bardak içilmesi idealdir.

    Lavanta Yağı: alnınızın üzerine koyarak kompres yapabilirsiniz. Migren ağrılarını dindirmede kullanılan eski bir yöntemdir.

    Migrenle Savaşmak için Doğru Beslenme

    B2 Vitamini: Belçika Üniversitesi tarafından yürütülen çalışmalarda, B2 vitamini içeren tüm besinlerin baş ağrılarını önemli derecede dindirebildiği sonucuna varılmıştır. Peki, bu vitamini hangi besinlerden alabiliriz? Riboflavin içeren besinlerden, yani: sardalya, mercimek, somon balığı, levrek, mantar…

    B6 Vitamini:  ağrının başlamasını önleyen serotonin seviyelerini arttırmak için gereklidir. B6 Vitamini içeren besinler: morina, ton balığı, alabalık, fırınlanmış patates (kabuğuyla birlikte), brokoli, kuşkonmaz, turp, tam tahıllar, ay çekirdeği, kepek…

    Magnezyum: olmazsa olmazdır. Yapılan birçok çalışmaya göre, stresli olduğumuzda vücudumuzdaki magnezyum üretimi engellenir. Bu da fiziksel ağrıya, özellikle de baş ağrısına yol açar. Magnezyumu hangi besinlerden alabiliriz? Not alın: bira mayası, ay çekirdeği, sert kabuklu yemişler, esmer pirinç, kuru kestane… Ayrıca eczanelerde, migreni önlemenize yardımcı olabilecek magnezyum takviyeleri de bulabilirsiniz.

    Migreni Önlemek veya Hafifletmek için Gün İçinde Uygulayabileceğiniz Beslenme Önerileri

    • Yemeklerden Önce: Vücudumuzu temizlemeye yardımcı olan, taze sıkılmış limon suyu.
    • Kahvaltıda: Bir fincan yulaf ezmesi ve bir adet meyve.
    • Öğlen yemeğinde: Sebze suyu, taze salata ve somon balığı.
    • Bol bol su içmeyi unutmayın: Özellikle de migren ağrısından dolayı kustuysanız, vücuda ihtiyacı olan suyu sağlamak çok önemlidir.
    • Akşam Yemeğinde: Buharda pişmiş sebzeler, tam buğday ekmeği ile hazırlanmış bir sandviç ve bir fincan badem sütü.
    • Yatmadan Önce: Bir adet taze elma ve yukarıda bahsettiğimiz çaylardan biri.

    Uzak Durulması Gereken Gıdalar

    • Şekerli içecekler.
    • Çikolata.
    • Kırmızı şarap.
    • Tütsülenmiş etler.
    • Eski kaşar.
    • Domates sosu.
    • Şarküteri ürünleri.
    • Enerji içecekleri.
    • Tam yağlı inek sütü.
    • Siyah çay.

    Son olarak da; biraz daha rahatlamanızı sağlayacağı için, günde bir saatiniziherhangi bir çeşit egzersiz yapmaya ayırmanızı öneriyoruz (bisiklet sürme, yürüyüş vs.). Ayrıca migren stres faktörüyle yakından ilişkili olduğu için, daha huzurlu bir hayat sürmek üzere yaşantımızı yeniden şekillendirmemiz de çok önemlidir.

    Kaynak: sagligabiradim.com

  • Meme kanserinin en büyük düşmanı emzirmek

    Meme kanserinin en büyük düşmanı emzirmek

    Acıbadem Eskişehir Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. İhsan Oruk, meme kanseri riskinin azalmasının doğum yapmak ve emzirmekle mümkün olduğunu söyledi.

    Türkiye’de yer alan habere göre özellikle kadınlarda sıkça görülen meme kanseri hakkında konuşan Genel Cerrahi Uzmanı Dr. İhsan Oruk, son yıllarda hastalığın daha sık görüldüğüne dikkat çekti.

    Kanserlerin genel olarak arttığına dikkat çeken Oruk, “Otuz yıl önceki verilere baktığımızda meme kanseri yüzde 8 civarında görülüyordu. Bu oran yüzde 13’e yükseldi. Tabii ki diğer kanserler de arttı. Bunun birkaç etkisi var. Teknolojinin gelişmesiyle görebiliyoruz. Doktora ulaşabilirlik arttı. Farkındalık arttı. Bu faktörler önemli. Medya ve iletişim araçlarının gelişmesiyle herkes hastalığı hakkında bilgi ediniyor. Bugünlerde en çok karşılaştığımız konu ise, vatandaşlar her belirtide ben kanser miyim? diyerek bizlere başvuruyor. Bu iyi bir şey değil. Meme kanserlerine baktığımız zaman genetik faktörler riskin yüzde 15’idir. Yüzde 85’i diğer faktörlerdir. Gıdalarda bulunan GDO’lar da etkiliyor. Domates, salatalık yaz sebzesidir. Ancak biz bunları kış aylarında da tüketiyoruz. Bunları kimyasal maddelerin takviyeleri ile tüketiyoruz. Bu kimyasal maddeler sebze veya meyvede durduğu gibi durmuyor, bizim vücudumuza da geçiyor” dedi.

    “ANNE TARAFINDAN MEME KANSERİ VARSA RİSK YÜKSEK”

    Her kadının kendisinin meme muayenesini yapabileceğini belirten İhsan Oruk, hastalıkla ilgili konuşmasının devamında şunları söyledi:
    “Kadınlarda özellikle ailede anne tarafında meme kanser vakası yoksa risk düşüktür. Ancak varsa risk yüksektir ve daha dikkatli olunması gerekir. Normal bir kadının aylık bir periyodu vardır. Eğer düzensizlik varsa bu da etkenlerden biridir. Biz hastalara banyo yaparken, cilt kaygan iken meme muayenesi yapmalarını söyleriz. Bunu gelen hastalara gösteriyoruz. Tarif eden siteler var. Öncelikle kendi dokularına alışmalarını istiyoruz. Herkesin dokusu aynı değildir. Meme dokusunu ayda bir kontrol ederken, farklı hissederlerse doktora başvurmaları gerekiyor. Normal olmayan meme dokusunda ellerine bir sertlik gelmesi, şekil bozukluğu olması, meme de ödem oluşmasına bağlı portakal görünümüne girmesi, meme başının içeri çekilmesi, meme başından kan geliyor olması durumunda doktora başvurmak lazım.”

    “MEME KANSERİNİN EN BÜYÜK DÜŞMANI EMZİRMEK”

    Doğum yapan ve emziren kadınların meme kanserine yakalanma risklerinin azaldığına dikkat çeken Acıbadem Eskişehir Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. İhsan Oruk, “Meme kanserlerinin oluşmasının en büyük sebeplerinden biri doğum yapmamak, emzirmemek. kahvenin çok tüketilmesi, obezitedir. Organlar görev yapmak ister. Memelerin görevlerinden biri de süt vermektir. Süt verdiği zaman temizleniyor, çalışıyor. Organ görev yaparsa bozulmaz. Organ çalıştıkta canlanıyor. Ne kadar emziriyorsa, ne kadar doğum yapıyorsa o oranda meme kanserinin oranını azaltıyor. Meme kanserini önleyebilirsiniz. Çocuğunuz olduğunda emzirmeye çalışın. Eğer doğumdan sonra bebek emzirilmez ise bu durumda çok tehlikeli. Hem hücreleri zorluyorsunuz, daha sonra emzirmeyince zemin bozuluyor” şeklinde konuştu.

    “ERKEN TEŞHİS İLE KANSER TEDAVİ EDİLEBİLİYOR”

    Meme kanserinde erken teşhis ile hastalığının sıfırlanabileceğine vurgu yapan Oruk, “Teşhiste çok basit uygulamalar var. Artık erken teşhis için gerekli koşullar yerine getirilmeye çalışıyor. Artık her ilde KETEM dediğimiz kuruluşlar var. Kırk yaşından sonra bizim istediğimiz bir muayenedir. Erken teşhis edebilirsek, kanserin önüne geçebilirsiniz. Bu durumlarda kanseri kür haline getirebilirsiniz. Bu kür getirme yöntemini için bir çok şekli var. Meme kanserinin asıl tedavisi cerrahidir. Bunun tabii ki evresi önemli. Erken teşhis ettiğinizde memeyi almadan, sadece kanserli bölgeyi geniş temizleyerek, kanseri sıfırlayabiliyorsunuz. Eskiden meme kanseri olduğunda evresine bakılmaksızın komple meme alınıyordu. Meme kadınların bir sembolüdür.

    Şimdilerde olabileceğince memeleri korumaya çalışıyoruz. Koruyabileceğimiz ve koruyamayacağımız tablolar vardır. Genelde memeyi 4 parçaya böldüğümüzde bir yuvarlak tablo düşünün. Orta alan meme başının olduğu yere biz santral alan diyoruz. Bu bölge haricindeki tümörler de alanı geniş temizleyerek çıkartmak mümkün. Memeyi komple çıkartmakla aynı sonucu veriyor. Ancak orta alanda tümör varsa o zaman memeyi komple almak gerekiyor. Bunun nedeni ise, süt kanalları orta alanda birleşiyor” diyerek açıkladı.

    “ÖNCELİKLE İĞNE BİYOPSİSİ YAPSINLAR”

    Meme kanseri şüphesi olan hastaların öncelikle iğne biyopsisi yaptırmaları gerektiğine dikkat çeken Acıbadem Eskişehir Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Oruk, sözlerinin devamında şöyle konuştu:
    “Meme kanserlerinin olmazsa olmazı lef kanallarının temizliğidir. Biz Acıbadem Eskişehir Hastanesi olarak, eğer memede farklılık gözlemleniyorsa bu durumda iğne biyopsisi yaptırılmasını öneriyoruz. Çünkü iğne biyopsisi ile meme kanseri teşhisi koyulursa mevcut meme yapısı bozulmadan tedavi daha rahat uygulanabilir. Bu nedenle hastalarımız açık biyopsiden uzak dursun. Mümkünse iğne biyopsisi yaptırsınlar.” 

  • Yumurtlama Tembelliği

    Yumurtlama Tembelliği

    Yumurtlama Tembelliği Tedavisi , Yumurtlama Tembelliği nedir ? Malasef bu terim ülkemizde çocuğu olmayan her hasta için yanlış olarak kullanılmaktadır. Normalde kadının yumurtalıklarında her ay bir yumurta hücresi gelişir, olgunlaşır ve ortalama adetinin 12.-14. günleri arasında ovulasyon (yumurtlama-çatlama) meydana gelir. Bazı kadınlarda bu gerçekleşmez ve buna duruma “Anovülasyon” adı verilir.

    Anovulasyon genellikle adet düzensizliklerine yol açar. Bu kadınlarda genellikle adet araları uzar (oligomenore), bazen fazla kanamalar da görülebilir.
    Hormon tahlilleri ve yumurtalıkların ultrason ile incelenmesi bilgi vermektedir. Adetinin 3. günü yapılan hormon tetkikleri bilgi verebilir.
    Anovulasyon olup olmadığı ise ultrasonla takip edilebildiği gibi, vücut ısısı ölçümleri ve adetin 21. günü ölçülen progesteron hormonu seviyesiyle de anlaşılabilir. Progesteron seviyesi 5 ng/ml üzerinde olan bir kadın için yumurtlama tembelliğinden bahsedilemez.
    Genelde yumurtlaması olup olmadığına bakılmadan her çocuğu olmayan kadına yumurtlama tembelliği var denerek, Klomen , Serophene gibi ilaçların verilmesi doğru değildir.

    Tıbbi açıdan bir kadında ya yumurtlama vardır veya yoktur, bazende yumurtlamada gecikme olabilir. Normalde kadınlarda adetin ortasında , 14. günü civarı yumurtlama olur iken bazen yumurtlama 20. güne veya 25. güne kadar gecikebilir. Bu durumda da gebe kalma şansı vardır, ancak ayda bir yumurtlaması olan kadın bu şansını her ay kullanır iken 1.5 ay da bir gecikmeli yumurtlaması olan bir kadın bu şansını daha geç yani 1.5 ayda bir kullanacaktır. Bu duruma örnek olarak polikistik over hastalarını verebiliriz.
    Yukarıda belirttiğim gibi çocuğu olmayan her kadına doktorlar tarafından adeta bir geçiştirme kelimesi olarak “siz de yumurtlama tembelliği var ” denmektedir. Şurası bilinmelidir ki çocuk olmasına engel sebepler arasında en iyi tedavi edilen ve başarısı %95 ler ulaşan durum yumurtlama problemleridir. Yani pratik olarak yumurtlama probleminin çözümü var diyebiliriz. Hatta bu kolaylığı göz önüne alındığında keşke her çocuğu olmayanın problemi yumurtlama sorunu olsa da hemen çözebilsek deriz.
    Yumurtlamanın durması ve olmaması menopozda da olur , burada durum farklıdır ve yumurta hücreleri tükendiği için çaresi yoktur. menopozdaki durum genç yaştaki yumurtlama olmaması veya geç olması ile bir tutulmamalıdır.
    Tedavi:
    Tedavi hastanın gebelik isteyip istememesine göre değişebilir.
    Gebelik isteyen hastalarda yumurtlamayı sağlamak için tedaviler verilir. Gebelik istemeyen hastalarda şikayet adet düzensizliği ise buna yönelik doğum kontrol hapları veya başka hormonal tedaviler verilebilir.
    Yumurtlamayı uyarıcı ilaçlara her kadının cevabı aynı değildir, yani A ilacı yumurtlaması olmayan bir hasta da etki ederken diğer bir hasta da etmeyebilir veya daha yüksek dozda etki eder. Bu yüzden hangi hastada hangi ilacın, hangi dozda yumurtlama yaptığını bulmak hekimin sanatıdr. Yumurtlama yapan ilaç ve dozu bulunduğunda unutulmaması gerekn en önemli nokta; yumurtlama olduğunda ve cinsel ilişki olduğunda gebe kalma şansı mutlak değil, ay başına % 20 civarındadır. Bu yüzden yumurtlama ilacından fayda görmedi demek için en -az 6-8 ay kullanılması gerekmektedir. Bazen hastalarımız yumurtlama yapan dozu bulduğumuzda ve ilk ay hastamız hamile kalamadığında hemen bize gelerek bu ilaçta etki etmedi diye yersiz umutsuzluğa kapılmaktadırlar.
    Eğer ağızdan verilen haplarla yumurtlama sağlanmaz ise bazen bu haplara ek olarak bazen de direkt olarak iğnelerle yumurtlama sağlanır.

    Prof. Dr. Sedat Kadanalı