Kategori: Sağlık

  • Hastalığına bak doğru tarafa yat

    Hastalığına bak doğru tarafa yat

    Kaliteli uyku için yatış şekli önem taşıyor. Astım ve KOAH hastalarına yüksek yastıkla sırt üstü yatmalarını öneren Doç. Dr. Aksu, ‘Tansiyon ve reflüsü olanlar sola dönmeli’ diyor.

    Hayat kalitesini sekteye uğratan uykusuzluk ciddi sağlık problemlerine de yol açıyor. Sürekli yorgun yatıp yorgun kalkmaktan, uykusunu alamamaktan yakınanlara uzmanlar, “Yatış pozisyonunuzu gözden geçirin” uyarısında bulunuyor. Şişli Florence Nightingale Hastanesi Ortopedi Bölümü’nden Doç. Dr. Neslihan Aksu, her hastalığa özgü bir yatış şekli olduğunu belirterek, bunları şöyle sıralıyor…

    SIRT ÜSTÜ UYUMAK
    Boyun ve bel ağrıları sırt üstü yatarak engellenebilir. Astım, KOAH gibi solunum yolları hastalığı, kalp yetmezliği olanlar yüksek yastıklarla sırt üstü yatarak daha rahat eder. Omurgasında kireçlenme olanlar sırtüstü, dizlerini ve bel kavislerini yastıkla destekleyerek yatmalıdır. Beyin damar tıkanıklığı olanlar da sırt üstü yatabilir.

    NEFESİNİZ TIKANABİLİR
    Uyku apne sendromu, horlaması olanlar ve obezler sırt üstü yatmamalıdır. Ani solunum durmasına neden olabildiği gibi sarkan yumuşak damağın nefes yolunu tıkayarak solunumun ve uykunun kalitesinin düşmesine sebep olur.

    SOL TARAFI TERCİH EDİN
    En sağlıklı uyku pozisyonu sol tarafa yan yatmaktır. Vücudun kalbe giden ana toplardamarı bası altında kalmayacağı için, kalbe vücuttan kan dönüşü kolay olur. Yüksek tansiyonlu hastalar için uygun bir pozisyondur. Bu pozisyon ayrıca daha az horlamayı sağlar, reflüyü de azaltır. Horlayanlar, uyku apne sendromu olanlar için de uygundur. Gebelere sol tarafa yatmaları önerilir. Çünkü bu pozisyonda kan akışı daha iyidir. Cenin pozisyonunda bacaklar karna doğru çekilip iki bacak arasına yastık, ayrıca baş boyun altına da orta yükseklikte bir yastık konulması uygundur. Kronik kalp rahatsızlığı bulunanlar için bu yatış pozisyonu önerilmez. Kronik kalp hastalıklarında sol yana yatmak kalp atışını hızlandırabilir ve bunun olumsuz etkileri olabilir.

    KALP HASTALARI…
    Reflüsü olanlar için sağ tarafa yatmak uygun değildir. Kalp rahatsızlığı bulunanlar sol yerine sağ yana yatmalıdır. Sonuç olarak hamile değilseniz veya kalp rahatsızlığınız yoksa kendinizi rahat hissettiğiniz tarafa yatabilirsiniz. Ayrıca uyurken aldığınız pozisyonu tüm uyku süresi boyunca koruyacağınızın garantisi de yoktur.

    YÜZÜSTÜNÜN RİSKLERİ
    Horluyorsanız, bel ve boyun ağrısından mustarip değilseniz, yüzüstü yatabilirsiniz. Bu pozisyonun kötü tarafı boyun ve bel ağrısına neden olmasıdır. Omurgada kireçlenmesi olanlara tavsiye edilmez. Eklemlere baskı uygulayarak ve sinirlerin geçtiği kanalları daraltarak sinirlerin sıkışmasına; ağrı, uyuşma ve karıncalanmaya yol açar. Yüzüstü başınız saatlerce bir tarafa dönük kalır ve boynunuzun ağrıması kaçınılmaz olur. Saatlerce bu pozisyonda uyumak omuzda sıkışma sendromuna ve omuz ağrılarına yol açar. Omuz sorunları ve kollarında sinir sıkışması olanlar için bu pozisyon uygun değildir.

    YATAKTAN KALKARKEN NELERE DİKKAT ETMELİ?
    Hastalığına bak doğru tarafa yat | 1 Uyanınca yataktan hızlı bir şekilde kalkmayın. Yataktan ani kalkışınız belinizin tutulmasına neden olabilir. Çünkü tüm gece istirahat döneminde olan kaslar uykuda gevşer, aniden harekete reaksiyon gösteremez. Bu durum da omurgada ve eklemlerle ciddi ağrılara, zedelenmelere neden olur.
    Hastalığına bak doğru tarafa yat | 1 Uyandıktan sonra yatak içerisinde 5 dakika gerinerek, kaslarınızı ve eklemlerinizi esnetin. Böylece gevşeyen kaslarınızı yavaşça harekete geçirmiş olursunuz.
    Hastalığına bak doğru tarafa yat | 1 Yataktan kalkarken, önce blok olarak yana dönün ve bacaklarınızı yatak kenarından aşağıya sarkıtın, sonra kollarınızın yardımıyla vücudunuzu yatak kenarında, dik bir konuma getirin.
    Hastalığına bak doğru tarafa yat | 1 Bir müddet yatak kenarında oturarak tansiyonunuzun dengelenmesine izin verin sonra ayağa kalkın. Vücudunuzun içine gömüleceği değil, ortopedik yataklar tecih edin. Vücudunuz yatağa değil yatak vücudunuza adapte olmalıdır.
    Hastalığına bak doğru tarafa yat | 1 Doğuştan bel ve boyun bölgemizde eğriliklerimiz vardır. Çok sert veya çok yumuşak yataklar doğal eğriliklerimizin artmasına ya da azalmasına neden olur.

  • Göğüs Büyütmede Yeni Dönem: Çipli İmplant

    Göğüs Büyütmede Yeni Dönem: Çipli İmplant

    Göğüs büyütme estetiği hakkında yaşanan son teknolojik gelişmelere değinmek istedik. Göğüs büyütmede en son teknolojik gelişme olan çipli meme implantı hakkında ne biliyorsunuz?

    Çipli meme implantı, göğüs büyütme ve dikleştirme estetiği yaptırmayı düşünenlere yeni bir seçenek sunuyor! Çipli meme implantının getirdiği birçok yenilik var… Göğsünüze silikon yerine sadece ufak bir çip yerleştiriliyor! Ve bu işlem kolaylıkla yapılıyor! Çipli implant, duruşunuza göre şekil aldığından doğal duruyor! Sağlık ve tasarım açısında sağladığı bu imkanlar doğrultusunda çipli implanta olan ilginin artacağını söyleyebiliriz.

    Kadınlar Kulübü ekibi olarak Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Güncel Öztürk’ün bilgilerini sizler için derledik!

    Çipli implanta hakkında öğrenmek istediğiniz her şey bu yazıda!

    Göğüsteki ısı farklılıklarını tespit ederek erken teşhis şansı tanıyor

    Çipli implanta ile hastanın memesindeki termal değişimlerin takibi sağlanabiliyor. Sunduğu bu avantaj ile göğüsteki termal değişiklikler ölçülebiliyor ve implantta zaman içinde oluşabilecek değişiklikler cerrah tarafından tespit edilebiliyor. Böylece kist gibi memedeki doku değişiklikleri, özellikle meme kanseri gibi hastalıkların erken teşhisine olanak sağlamakta. Bu oldukça önemli bir özellik. Çünkü bildiğiniz gibi erken teşhis hayat kurtarır!

    Doğal bir göğüs artık hayal değil: Hem damla hem de yuvarlak şekil alıyor

    Her kadın doğal bir göğse sahip olmak ister. Çipli implanta da tasarım açısından doğal göğse en yakın şekle sahip. Sahip olduğu özel jel sayesinde tıpkı doğal göğüsteki gibi ayakta durulduğunda damla şeklini, yatar pozisyonundayken de yuvarlak bir şekil alır.
    gogus_buyutme

    Çipli implantın dokusu meme dokusuna oldukça yakın

    Şekil açısında doğallığın yanı sıra doku açısından da doğala en yakın yüzeye sahiptir. İmplantın dış kapsülünde doğal meme dokusuna en yakın kadifemsi pürüzler içerir.

    cipli implant ile gogus buyutme kk

    İşlem oldukça kolay gerçekleşir

    Teknolojik açıdan meme dokusunun içine yerleştirilme kolaylığı da sağlar. Ufak bir kesi içerisinden kas altına yerleştirme kolaylığı sağlar.

    cipli implant ile gogus buyutme kk (3)

    Çipli implant mamografiye engel değil!

    Çipli meme implantında kullanılan çip oldukça küçüktür. Özel cihazların dışında başka cihazlar tarafından anlaşılamaz. Genellik ile kas altına yerleştirildiği için ileride muhtemel sağlık kontrollerinde mamografi çekilmesi gerektiği durumlarda herhangi bir engel oluşturmaz.

    cipli implant ile gogus buyutme kk

    Meme büyütme estetiği yaptırmayı düşünüyorsanız, cerrahınızdan bu konuda daha ayrıntılı bilgi alabilir, bu implant seçeneğinin sizin için uygun olup olmadığı konusunda bilgi sahibi olabilirsiniz.

  • Akupunktur ile Yüz felci tedavisi

    Akupunktur ile Yüz felci tedavisi

    Yüz felci genellikle tek taraflı, yüz mimik hareketlerini yapamama şeklinde kendini belli eden bir hastalıktır. Şikayetler farkedilebilir hale gelmeden önce kulak arkasında ağrı şikayeti olabilir. En sıklıkla nedeni dış etkenlere(soğuk-rüzgar) bağlıdır. Ayrıca enfeksiyon hastalıkları, travmalar, bazı ameliyatlar, o bölgeyi etkileyen kanserler yüz felcine neden olabilir. Hastaları genellikle çok korkutan ve paniğe sevkeden bir hastalık olmakla birlikte, sıklıkla tedavi sonrası çok iyi sonuçlar almaktayız.

    Akupunktur ile Yüz felci tedavisi

    Her yaştan insanda görülebildiği için de tedavi seçeneklerini artırabilmek önemlidir. İlaç tedavisinde en etkili ilaç olarak kortizon kullanmaktayız. Gerekli dozda ve ilaç yan etkilerini gözönüne alarak yapılacak bir kortizon tedavisi oldukça etkili sonuç vermektedir. Fakat bazı hastalarımızın kortizon kullanmasına engel durumu olabileceği gibi bazı hastalarımız da tercihen ilaç kullanmak istememektedirler. Bu durumlarda da 10-12 seanslık akupunktur tedavisi uygulamaktayız. Akupunktur tedavisinde seanslara günaşırı olarak başlayıp, hastadaki gelişmeye göre seans aralıklarını artırmaktayız. Akupunktur uygulaması sırasında vücuda herhangi bir ilaç uygulaması yapılmaz.

    Yüz felci olan bölgeye, vücudun çeşitli noktalarına ve kulağa özel iğnelerle yapılan ve tamamen vücudun kendi kendini iyileştirme potansiyelini harekete geçirmek esasına dayalı bir tedavi şeklidir. İlaç tedavisinde de akupunktur tedavisinde de tedaviye ne kadar erken başlanırsa sonuçlar o kadar iyi olmaktadır. Ayrıca yüz felcinde bir tedavi seçeneği de fizik tedavidir ve çok faydalı sonuçlar alınmaktadır. Fizik tedavinin ilaç ve akupunktur tedavisi gibi çok erken dönemden ziyade birkaç hafta sonra uygulanması tercih edilmektedir. Yüz felcinde cerrahi tedavi de seçeneklerden biridir. Cerrahi tedavi amaca göre farklı seçenekleri içerir. Yüz kaslarının fonksiyonlarını geri kazanması veya asimetrinin düzeltilmesi amacıyla birçok cerrahi tedavi seçeneği bulunmakla birlikte bunların ne zaman uygulanacağı ve beklenti hakkında ayrıntlı bilgilendirme önemlidir.

     

    Uzm. Dr. Suzan ÜSTÜN tarafından yazılmıştır.

  • İkiz gebelik ve riskleri

    İkiz gebelik ve riskleri

    Günümüzde kısırlık tedavilerini yaygın kullanılması sonucu çoğul gebelikler daha sık görülmektedir.

    Bizm de kliniğimizde tedavi alıp ikiz, üçüz, dördüz hatta beşiz gebe kalan ve takip ettiğimiz çok sayıda hastamız mevcut.

    En fazla ikiz gebelikleri görüyoruz. Gerek dışarıdan gelen, gerek kliniğimizden tedavi sonucu çoğul gebelik elde etmiş hastalarımıza ilk söylediğimiz artık ‘’riskli’’ gebe olduklarıdır ve takibini ona göre yaparız.

    İkiz gebeliklerde, tekil gebeliklere göre tüm gebelik riskleri artmaktadır.

    Düşük,

    erken doğum,

    erken su gelmesi,

    gebeliğin yüksek tansiyonu,

    plasentanın önde yerleşimi (plasenta previa),

    plasentanın erken ayrılması,

    bebeklerde organ sakatlıkları,

    kromozom bozuklukları,

    bebeklerden birinin ya da ikisinin anne karnında ölümü riskleri artıyor. Bu nedenle özel takip gerekiyor.

    En fazla gördüğümüz komplikasyon ise erken doğumdur. İkizler genellikle 36-37. Haftada, üçüzler 33. Haftada, dördüzler ise 31. Haftada doğar. Bu nedenle bebeklerin doğumdan sonra bir süre yenidoğan yoğun bakıma alınması gerekir.

    Bildiğiniz gibi ikiz gebelikler tek yumurta ve çift yumurta ikizlikleri olarak ayrılır. Tek yumurta ikizleri birbirine tıpatıp benzeyen kardeşlerken ve cinsiyetleri her zaman aynıyken, çift yumurta ikizleri ayrı iki batında doğmuş kardeşler kadar birbirine benzer ve cinsiyetler aynı olmak zorunda değildir.

    Tek yumurta çift yumurta ayrımı gebelik takibinde çok çok önemli. Çünkü tek yumurta ikizlikleri her zaman daha riskli seyrediyor.

    Bu ayırım en güzel ilk 14 hafta içinde ultrasonla yüksek doğrulukla yapabiliyoruz. 14. Haftadan sonra da ayırabiliriz, ama net ayrım yapma başarımız bu haftadan sonra biraz azalır.

    Gerek ikizliğin tipinin ayrımı, gerekse organ sakatlıklarının dışlanması açısından tüm çoğul gebeleri ayrıntılı ultrason muayenesi ile değerlendiriyoruz. Lütfen ayrıntılı ultrasonu ihmal etmeyin.

    Tek yumurta ikizlerinde gebelikte yukarıda saydığım olumsuz durumlara ilave olarak ikizden ikize transfüzyon sendromu, akardiyak ikizlik ve yapışık ikizlik gibi ölümcül komplikasyonlar da gelişebilmektedir. Tekrar ediyorum, ikizden ikize transfüzyon sendromu, akardia ve yapışık ikizlik sadece tek yumurta ikizlerinde gözlenir, çift yumurta ikizlerinde gözlenmez.

    Tüm bu risklerden ötürü ikiz gebeliklerin takibinin riskli gebelikler konusunda uzman bir hekim gözetiminde yapılması gerekir. Ayrıca doğumun mutlaka yenidoğan yoğun bakım imkanı olan bir hastanede gerçekleştirilmesi gerekir.

    Sağlıklı günler dilerim.

    Doç. Dr. Yavuz ŞİMŞEK tarafından yazılmıştır.

  • Çoğul – ikiz gebelik Nedir? Hangi sıklıkla izlenir?

    Çoğul – ikiz gebelik Nedir? Hangi sıklıkla izlenir?

    Anne rahiminde iki veya daha fazla embriyonun (bebeğin) oluştuğu gebeliklere çoğul yada ikiz gebelik adı verilir. Tüm doğumların sadece %3’ü çoğul yada ikiz doğum olmakla birlikte bu oran gün geçtikçe artmaktadır.

    Günümüzde çoğul ve ikiz hamileliklerin önemli bir kısmında etken, tüp bebek tekniklerinde rahim içine verilen embriyo (bebek) sayısının yüksek olmasıdır. Çoğul ve ikiz hamilelikler, başta erken doğum ve bebek gelişimindeki sorunlar olmak üzere çeşitli riskleri de beraberinde getirir. Bu yüzden gebe annenin çoğul veya ikiz bebek taşıdığı ortaya çıktıktan sonra, gebelik ve bebek gelişimi takibi için bir riskli gebelik uzmanına (perinatolog) başvurması en idealidir.

    Çoğul – İkiz Gebeliğin (İkiz Hamileliğin) Getirdiği Sorunlar Nelerdir?

    Erken doğum : İkiz gebeliklerin yarısı, ikiden daha yüksek sayılardaki bebeklerin ise tamamına yakını 37. gebelik haftasından önce doğmakta yani çoğul ve ikiz hamilelikler genelde erken doğum ile sonuçlanmaktadır.

    Hamilelik İle Ortaya Çıkan Hipertansiyon : Çoğul yada ikiz hamilelikli annelerde gebeliğe bağlı hipertansiyon gelişme sıklığı normal gebeliklere göre 3 kat daha fazladır.

    Anemi (Kansızlık) : Çoğul ve ikiz gebelikte hamile annede anemi görülme sıklığı 2 kat artmıştır.

    Doğum Defektleri : Bebekte nöral tüp defekti, kalp ve sindirim sistemi anormallikleri (anomalileri) görülme sıklığı çoğul ve ikiz gebeliklerde normal hamileliklere göre yaklaşık 2 kat artar.

    Düşük : Çoğul ve ikiz hamile kadınların gebeliklerinin düşük ile sonuçlanması riski normal gebeliklere göre daha fazladır.

    Fetal anomali-sakatlık riski

    Çoğul – İkiz Gebelik (İkiz Hamilelik) Belirlendiği Zaman Anne Nelere Dikkat Etmelidir ?

    Beslenme : Çoğul ve ikiz hamile annelerin protein,kalori ve demir ihtiyacı normal gebelikten daha fazladır.

    Yönlendirme : Çoğul ve ya ikiz gebeliği olan anne, gebelik takibi için mümkünse bir maternal-fetal tıp (riskli gebelik) (perinatoloji) uzmanına yönlendirilmeli, özel testler ve detaylı ultrason için ise mutlaka perinatalog (riskli gebelik uzmanı) ile temasa geçilmelidir.

    Doğum Öncesi Kontrol Sayısının Arttırılması : Çoğul ve ikiz gebeliklerde oluşabilecek sorunların erken belirlenebilmesi amacıyla kadın doğum doktoru (mümkünse riskli gebelik uzmanı) kontrolleri daha sık yapılmalıdır.

    Dinlenme : Anne evde veya hastanede yatak istirahatına ihtiyaç duyabilir.

    Prof. Dr. Özgür DEREN tarafından yazılmıştır.

  • Aşırı Terlemeye Koltuk Altı Botoksu ile Son Verin!

    Aşırı Terlemeye Koltuk Altı Botoksu ile Son Verin!

    Koltuk altlarının gereğinden fazla terlemesi hepimizi rahatsız eden bir durum. Terleme aslında vücut ısısını dengeleyen sağlıklı ve normal bir durumdur. Gereğinden fazla derken demek istediğimiz şu; bazı kişilerde “hiperhidroz” adı verilen aşırı terleme durumu görülür. Bu nedenle koltuk altı, yüz, el ve ayak gibi bazı bölgeler aşırı terleyebilir.

    Çalışılan ortamda, arkadaş toplantılarında ve aile içinde hepimizi en çok rahatsız eden yer ise koltuk altı bölgesidir! Hele ki koltuk altında oluşan ıslak görünüm! Kötü kokuyu söylemeye gerek yok sanırım.

    koltuk alti botoksu ter izi

    Bu durumun hayatınızda ciddi sorunlara yol açmasını istemiyorsanız size bir önerimiz var: Koltuk altı botoksu! Koltuk altı botoksu nedir? Nasıl yapılır? Kalıcı mıdır? Aklınıza gelen her sorunun cevabı bu yazıda…

    Kadınlar Kulübü ekibi olarak Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Güncel Öztürk’ün bilgilerini sizler için derledik!

    Koltuk altı botoksu nedir?

    Aşırı terleme sorununda kullanılan en etkin yöntemler arasında yer alan koltuk altı botoksu, bu sorunu uzun vadede çözebilir.

    koltuk alti botoksu nedir

    Koltuk altı botoksu ne kadar yıl geçerli kalır?

    Botoks enjeksiyonu ile ortalama 2 yıl boyunca koltuk altı terlemenizi güvenli bir şekilde azaltabilirsiniz.

    Koltuk altı botoksu nasıl yapılır?

    A tipi botulinum toksini enjeksiyonu hiperhidroz tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Botoks enjeksiyonu uygulamasından sonra koltuk altlarında % 90’lık bir rahatlama sağlanır.

    Koltuk altı botoksu ağrılı bir işlem mi?

    Sakın gözünüz korkutmasın. Koltuk altı botoks enjeksiyonu ağrısız bir işlemdir. İşlem öncesinde koltuk altına uyuşturucu özelliği olan bir krem sürülür. Sürülen krem etkisini gösterdikten sonra terleyen bölgeler tespit edilir. Operasyon çok ince uçlu iğneleri olan enjeksiyonlar kullanılır. Ortalama 30 noktaya A tipi botulinum toksini enjekte edilir. Böylece ter bezlerinin fonksiyonları geçici bir süreliğine azaltılmış olur.

    koltuk alti botoksu agrili bir islem mi

    Koltuk altı botoksunda enjekte edilen botulinum toksinin vücuda bir zararı var mı?

    Enjekte edilen botulinum toksinin vücuda herhangi bir yan etkisi yoktur.

    İşlem etkisini ne zaman gösterir?

    Yapılan enjeksiyon iğnelerinin etkisi ise yaklaşık 15 gün sonra tam olarak ortaya çıkar.

    Memnuniyet oranı en yüksek estetik operasyonlar arasında!

    Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Güncel Öztürk, koltuk altı botoks enjeksiyonunun yaptığı estetik operasyonlar arasında kişileri en fazla memnun eden uygulamalardan birisi olduğunun da altını çiziyor.

    koltuk alti botoksu memnuniyet

    Koltuk altındaki terlemenin diğer bölgelere göre 4 kat fazla olduğunu göz önünde bulundurursak, bu işlem ile terleme oranı normal yani olması gereken seviyelerine çekilir.

    Sıcak günlerde kuru koltuk altı  : ) Kulağa hoş geliyor. Değil mi?

    Eğer sizin de normalden fazla bir terlemeniz varsa, gün içinde birkaç kez kıyafet değiştirmek zorunda kalıyorsanız bu işlemi deneyebilirsiniz! Ter kokusu ile baş etmekten bıktıysanız, botoks enjeksiyonu yaptırarak tüm bunlardan kurtulabilirsiniz : )

    koltuk alti botoksu deneyin

    En sıcak günlerde bile kupkuru koltuk altlarınızla ile kıyafetleriniz ıslanıp lekelenmeden hayatınıza devam etmek sizin elinizde…

  • Menopoz döneminde Sıcak Basmaları

    Menopoz döneminde Sıcak Basmaları

    Menopoz döneminde sizi rahatsız eden bu durumdan kurtulabilmek için yardımcı olacak bazı konulara değineceğiz. Günün herhangi bir zamanında sıcak basması gelir, yüzünüzün kızarmasına neden olur ve sizi ter içinde bırakır. Bu durum, menopoza geçiş döneminde, her dört kadının üçünde olur. Aslında sizi rahatsız etmiyorsa, sıcak basmalarının tedavi edilmesi gerekli değildir. Hatta bunun zamanla geçeceğini düşünürseniz rahatlayabilirsiniz de. Ancak hayatınızı etkiliyorsa tedavi seçenekleri mevcuttur. Bunların yarar ve zarar oranlarına bakarak tedaviye karar verebilirsiniz.

    Sıcak Basmaları Nedir?

    – Vücudunuzun üst kısmında ve yüzünüzde hafif bir ılıklıktan, yoğun ısıya kadar değişen şiddette bir ısı artışı hissedilir.

    – Yüzde, boyunda ve göğsün üst tarafında kırmızı lekeler şeklinde kızarıklıklar oluşur.

    – Özellikle vücudun üst kısmında terleme olur.

    – Sıcak basmaları sırasında titreme hissi de doğabilir.

    – Sıcak basmalarının sıklığı kişiden kişiye değişir. Günde birkaç kez olabildiği gibi haftada bir iki gün de görülebilir. Tüm kıyafetinizi ıslatacak kadar terleyebildiğiniz gibi hafif bir sıcaklık hissi şeklinde de olabilir. Birkaç dakika ile 30 dakika arasında sürer. Gece uykuda iken olan sıcak basması sizi uykudan dahi uyandırabilir.

    – Sıcak basmaları menopoza doğru giden perimenopoz döneminde görülür. Bazı kadınlarda birkaç yıl sürdüğü gibi bazı kadınlarda yıllarca devam edebilir.

    Hafif Derecedeki Sıcak Basmaları İçin

    Eğer sıcak basmaları sizi çok fazla rahatsız etmiyorsa aşağıdakilere dikkat etmeniz gereklidir.

    – Serin kalmaya çalışın: Vücut ısınızdaki yükselme, sıcak basmasını başlatabilir. Sıcak olduğunda, üzerinizden çıkarabileceğiniz kıyafetleri tercih edin. Pencere veya klimayı açın. Soğuk içacekler için.

    – Aktif olun. Menopoz döneminde günlük egzersiz yapmak çok önemlidir. Zaten yapıyorsanız, devam edin. Yapmıyorsanız başlamak için iyi bir nedeniz var artık. Haftanın hemen her günü 30 dakikalık bir egzersiz yeterli olacaktır.

    – Yediklerinize dikkat edin: Sıcak ve baharatlı yiyecekler ile alkollu ve kafeinli içecekler sıcak basmasını tetikleyebilir. Ayrıca sizin tespit ettiğiniz sıcak basmanızı başlatan yiyeceklerden de uzak durmalısınız.

    – Kendinizi fazla yormayın: Yoga ve meditasyon teknikleri çoğu kadına rahatlatıcı etki gösterir. Ayrıca uykunuza da yardımı olur.

    – Yavaş ve derin nefes alıp verin: Bu şeklide nefes alıp verme sıcak basmalarını azaltabilir. Önce rahat bir yere oturun. Beş saniye boyunca derin nefes alın, midenizi dışarı çıkarın. Sonra beş saniye boyunca nefesinizi dışarı verin ve midenizi de içinize doğru çekin. Bu şekilde günde iki kez 15 dakika boyunca devam edin.

    – Sigara içmeyin: Sigara ile sıcak basmaları arasında ilişki bulunmuştur. Sigara içmeyerek sıcak basmalarını azaltabildiğiniz gibi kalp hastalıkları, felç ve kanser gibi başka hastalıklardan da korunabilirsiniz.

    Bitkisel ürünleri gelişigüzel kullanmayın: Her ne kadar üretici firmalar bunların doğal ürünler olduğunu söyleseler de her ürünün muhtemel yan etkileri vardır. Ayrıca kullandığınız diğer ilaçlarla etkileşebilir. Bu yüzden doktorunuza danışmadan bitkisel ürün kullanmayın.

    Orta Veya Ağır Derecede Sıcak Basmaları Varsa

    Yukarıda yazılanlara dikkat ettiğiniz halde şikayetleriniz devam ediyorsa doktorunuz hormon tedavisine veya diğer ilaçlarla tedaviye başlayabilir. Kan pıhtılaşma problemi, meme veya yumurtalık kanseri gib hastalıklar yoksa hormon tedavisini alabilirsiniz. Tabii doktorunuzla beraber yarar ve zarar oranına bakarak buna karar vereceksiniz. Östrojen tedavisi sıcak basması için en etkili tedavidir. Eğer rahminiz yoksa tek başına vermek yeterli olur. Ancak rahminiz duruyorsa yanına progesteron da ilave edilmesi gereklidir. Şikayetlerinizi azaltacak olan en düşük doz tercih edilecektir. Hormon tedavisi dışında şikayetlerinizi azaltmak için verilebilecek ilaçlardan birisi de antidepresan ilaçlardır. Hormon tedavisi kadar etkili olmasa da bunların da sıcak basmalarında etkili oldukları bulunmuştur. Ancak unutmayın ki, menopoz, kadınlarda görülen doğal bir geçiş dönemidir. Normalde tedaviye gerek duymazsınız. Çoğu kadının şikayetleri yavaş yavaş azalır. Ancak çok sıkıntı yaşarsanız yardımcı olacak tedaviler de vardır.

    Op. Dr. Ahmet Murat EMANETOĞLU tarafından yazılmıştır.

  • Hamilelik çatlaklarını önlemek için su için

    Hamilelik çatlaklarını önlemek için su için

    Hormonal değişim, derinin gerilmesi ve kilo artışı hamilelik döneminde ciltte çatlaklara ve lekelere sebep oluyor. Ancak hamilelik döneminde çatlak oluşumu, dengeli beslenme, bol su içme ve vücudun iyi nemlendirilmesiyle önlenebiliyor

    Hamilelikte hızlı ve alınması gerekenden fazla kilo alan kadınlarda, gebeliğin son 3 ayında karın, göğüs, bel ve kalça bölgelerinde çatlaklara rastlanıyor. Çatlaklar açık ten renkli, lekeler ise esmer kişilerde daha belirgin şekilde görülüyor. Lekeler gebeliğin erken dönemlerinde ortaya çıkıyor, şiddeti ise lohusalık döneminde hafifliyor. Peki hamilelik döneminde oluşan bu çatlaklar ve lekelerden kurtulmanın sırları neler?

    Hamilelik döneminde çatlak oluşumu, dengeli beslenme, bol su içme ve vücudun iyi nemlendirilmesiyle önlenebiliyor. Hamilelik sonrası çatlak tedavisinde ise lazer, dermoroller ve kimyasal peeling gibi etkili yöntemler öne çıkıyor. Hamilelik dönemindeki bir başka önemli cilt sorunu olan leke tedavisinde C vitamini ve fitik asit gibi bitkisel içerikli doğal ürünlere başvuruluyor.

    Leke tedavisine lohusalık döneminden sonra başlanması gerektiğini söyleyen Medical ParkBahçelievler Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Gökhan Okan, hamilelikte oluşan çatlak ve lekelerden kurtulma yollarını anlattı:

    ÇATLAK BİR ÇEŞİT DERİ YIRTILMASI

    “Çatlak, derinin aşırı gerilmesine bağlı olarak, cildin elastin ve kolajen dokularındaki tahribat sonucunda ortaya çıkan bir çeşit deri yırtılmasıdır. Çatlaklar ilk oluştuklarında pembemsi görünümdedir, zamanla bu pembe çizgiler mora, soluklaşarak beyaza dönüşür. Çatlaklar sadecerenk değişikliği şeklinde değil, aynı zamanda deride kabarık veya çukurlaşma şeklinde görüntü bozukluğuna da neden olabilir.

    Hamilelik çatlakları
    Hamilelik çatlakları

    ÇATLAKLAR AÇIK TENLİLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜR

    Çatlaklar özellikle açık tenli kişiler, gelişme çağında ani kilo alan ve hızla boyu uzayan gençler, doğum nedeniyle karnı gerilen anneler ve genetik yatkınlığı olan kişilerde sık görülür. Gebelik çatlakları gebeliğin son aylarında en belirgin halini kazanır. Uzun süreli kortizonlu krem kullananlar ve sistemik kortizon tedavisinde olan kişiler çatlak gelişmesi açısından risk grubundadır. Karın, kalça, kolların iç yüzeyleri ve göğüs uçları çatlakların sık görüldüğü bölgelerdir. Gebelik öncesinde spor yapanlarda ve sigara içmeyenlerde çatlaklar daha az görülür.

    GEBELİKTE DENGELİ BESLENME, ÇATLAK OLUŞUMUNU AZALTIR

    Gebelik döneminde çatlak oluşmasını tamamen önleyecek bir yöntem bulunmamaktadır. Dengeli beslenmek, hızlı kilo alıp vermekten kaçınmak, düzenli ama çok zorlayıcı olmayan egzersizler, vücudun nemlenmesine önem vermek, çatlakların oluşumunun azalmasında etkilidir. Özellikle banyo sonrası mutlaka nemlendirici krem sürülmelidir. Derinin nemini, yağını artıran, elastikiyetini koruyan genellikle lokal kullanılan bir takım ürünlerle olabildiğince az oluşması sağlanabilir. Ancak mutlaka hekim kontrolünde kremler kullanılmadır.

    gebelik_karin_catlaklari_hamilelik_catlaklari

    ÇATLAKLARA KİMYASAL PEELİNG’LE VEDA EDİN

    Hamilelik sonrasında ise çatlak tedavisinde kimyasal peeling, dermoroller, lazer, çeşitli dermokozmetik kremler kullanılır. Medikal olarak tretinoin (vitamin A) ve meyve asidi içeren ürünler tedavi edicidir. Vitamin A içeren ürünler emzirme süresince kullanılmamalıdır. Tedavide cilt tipi, çatlağın evresi, genişliği, bölgesi, mevsim gibi çeşitli faktörler göz önüne alınmaktadır.

    Çatlaklar üç evrede gelişir: Başlangıç evresinde taze, yani renkleri mor veya soluk kırmızıdır. Bu aşamada dokuda kan dolaşımı artmıştır. Dokuda düzensiz salgılanan kolajen ve elastin üretimi tedaviyle kontrol altına alınabilecek düzeydedir. Bu evrede yapılacak tedaviler yüz güldürücüdür. Daha sonra kırmızı görüntü kendini beyaza bırakır. Beyaz aşamada yapılan tedaviler daha zor ve uzun sürede yanıt alınabilecek tedavilerdir. Ama yine de tedaviye her safhada başlamakta fayda vardır.

    LEKE TEDAVİSİNE LOHUSALIK BİTİNCE BAŞLAYIN

    Hamilelik döneminde kadınların yaşadığı cilt sorunlarından biri de lekelenmelerdir. Lekeler esmerlerde daha belirgindir. Gebeliğin erken dönemlerinde başlar, lohusalık dönemlerinde şiddeti hafifler. Hormonal değişim ve genetik faktörler lekelere zemin hazırlar.

    Lekeler gebelik ve lohusalık döneminde vitamin C ve fitik asit gibi bitkisel içerikli doğal ürünlerle tedavi edilir. Lohusalık bitiminde ise kimyasal içerikli renk açıcılar ve peeling yöntemiyle lekelerde belirgin şekilde azalma sağlanır. Peeling işlemiyle lekelerde açılma sağlanırken aynı zamanda cilt de parlaklık ve sağlıklı bir görünüme kavuşur.”

     

    Kaynak: Posta.com.tr

  • Evde doğumu kimler yaptırmaktadır?

    Evde doğumu kimler yaptırmaktadır?

    PLANLI EVDE DOĞUM

    DÜNYADA ÖNEMLİ KURULUŞLAR EVDE DOĞUMA NASIL BAKIYOR?

    Planlanmış evde doğum, günümüzde halen tartışmalı bir konudur. Amerikan Jinekoloji ve Obstetrik derneği (ACOG) hastaneler ve doğumevlerinin doğum için en güvenilir yer olduğunu, ancak, bu merkezlerin hasta haklarına saygılı şekilde, bu hastalara evde doğum açısından tıbbi bilgilendirme yapması gerektiğini, isterlerse evde doğum yapabileceklerini vurgulamıştır. Amerikan Pediatrist ilim adamları cemiyeti de (AAP) bu konuda aynı fikirdedir. Aynı şekilde Amerikan Ebe-Hemşireler derneği (ACNM) ve Amerikan Halk Sağlığı Kuruluşu (APHA) kadınların seçilmiş bir kısmında, planlanmış hastane dışı doğumu destekleyen politikalar gütmektedirler. Dünya sağlık örgütü (WHO) ise düşük riskli gebelerin, yeterli düzeyde doğum öncesi bakım alması ve ani gelişebilecek bir probleme karşı kadrolu-donanımlı bir doğum ünitesine transferi için acil durum planı oluşturulmuş olması kaydıyla evde doğumu tercih edebileceklerine ilişkin rapor yayınlamıştır. Alman sisteminde, düşük riskli gebe kadınlara nerede (evde veya kısa süreli olarak (ayaktan tedavi ünitesi gibi) hastane ortamında) doğum yapmak istedikleri sorulmaktadır. Evde doğum hızı gelişmiş ülkeler arasında en yüksek Hollanda’dadır. Buna rağmen, burada bile 1997-2000 yılları arasındaki %35 olan evde doğum oranı, 2009’da %23’lere kadar düşmüştür.

    Amerika Birleşik Devletleri doğum oranı verilerine göre;

    Evde doğum oranları: 2011 yılında A.B.D’de 49.893 hastane dışı doğum bildirilmiş olup bunların 33.043’ünü evde doğumlar oluşturmuştur. 2010 yılında evde doğumların %13’ünü önceden plansız doğumlar oluşturmuştur. Genel olarak ise 1989-2003 arasında evde doğumların genel oranı %0,69’dan %0,57’e (yıllık ortalama %0,01 gerileme) gerilemiştir. Bu oranlar 2011 de anlamlı şekilde artarak %0.84’e artmıştır. Bu oran 1989’dan beri Amerikadaki en yüksek orandır. İngilterede bu oran 1989’da %1 iken 2011 itibariyle %2.4’lere artmıştır. Hollanda da ise 2009’da %23 civarındadır.

    Evde doğumu kimler yaptırmaktadır?

    Amerikada 2010 yılında toplam 29.981 evde doğum olmuş olup doğuma yardım eden görevliler, ırktan ırka değişmekle birlikte genel olarak %4.3 tıp doktoru, %20.6 sertifikalı ebe; %43.6 diğer ebeler; %31.6 diğer kişiler tarafından yaptırılmıştır. En fazla tıp doktoru tarafından doğurtulan grup, İspanyol asıllı olmayan zencilerdir (%20.2). Hastanedeki doğumların esas dominant görevlileri olan doktor ve sertifikalı hemşirelerin ev doğumlarındaki oranının %25’i geçmediği vurgulanmalıdır.

    Evde doğumu tercih eden kadınların genel özellikleri?

    Seçilmiş bazı gruplarda yapılan anket çalışmalarına dayanmaktadır ve bu kadınlar genel olarak; sağlık kurumlarındaki profesyonel tavsiyelerin aksine kendi sezgilerine güvenen, medikal müdahalelere ve teknolojiye karşı olan, doğumun doğal ve normal bir olay olduğuna ve vücutlarınının müdahalesiz olarak doğurma yeteneğine sahip olduğuna inanan kadınlardır. Planlı veya plansız evde doğum yapan kadınlarla ilgili olarak Amerikan 2010 verilerine göre, yaklaşık her 140 doğumdan biri evde doğumdur (ispanyol kökenli olmayan beyaz kadınlarda bu oran 1/90). Evde doğum yapanlar nispeten daha ileri yaşda, multipar, daha kırsal kesimde yaşayan ve sigara içmeyen ve prenatal bakım almayan (4 kat fazla) kadınlardır. Eğitim düzeyleri hastanede doğum yapanlarla benzerdir.

    Evde doğumun tercih edilme nedenleri?

    Daha az müdahaleli doğum arzusu (suni sancı, epidural analjezi, ilaçlarla ağrının azaltılması, dikişli doğum, enstrümanlı normal doğum (vakum, forceps) ve sezaryen doğum gibi)

    Kültürel ve inançla ilgili endişeler (erkek ebelerin istenmemesi, günah olduğunu düşünmesi vs)

    Hastane doğumlarında doktor hatası olabileceği kaygısı, hastane korkusu veya hastanedeki bakımdan memnuniyetsizlik

    Doğum sürecinin hastanın kendisinin seçim hakkı olduğunu düşünmesi ve süreci kontrol etme arzusu

    Aile ve yakın arkadaşlardan oluşan bir ortamda rahat bir doğum yapma arzusu

    Kırsal bölgelerde hastaneye ulaşmadaki güçlükler

    Ekonomik kaygılar

    Evde doğum verileri: Birçok çalışmada evde doğumun anne ve yenidoğan için sonuçları bildirilmiştir. Bu çalışmalarda genel olarak, planlanmış hastane doğumları ile karşılaştırıldığında; planlanmış ev doğumlarında, sezaryen doğum ve müdahaleli doğum oranlarının azaldığı, ve anne ve bebek açısından ölüm ya da olumsuz sonuların ise benzer olduğu tespit edilmiştir. Ancak sistematik bir değerlendirme için elde edilebilen bilgilerin kalitesinde ve çalışmaların metodolojisinde önemli eksikliklerin olduğu bilinmelidir.

    Evde doğuma ilgili yapılan geniş çaplı çalışmaların özetleri şunlardır;

    Güney Avustralyadan bir çalışmada; hastane doğumlarına göre ev doğumlarında oksijensiz kalmaya bağlı doğum anındaki ölüm oranının anlamlı olarak fazla olduğu bildirilmiştir. Bir başka metaanalizde planlı ev doğumlarında, doğum sırasındaki müdahalelerin (epidural anestezi, NST takibi, epizyotomi, operatif vajinal doğum, sezaryen doğum gibi) ve annedeki sekellerin (üçüncü derece yırtıklar, enfeksiyon, postpartum kanama,doğum yırtıkları, plasenta kalması gibi) anlamlı derecede az olduğunu ve hiç anne ölümü olmadığı gösterilmiştir. Ayrıca ilk 7 gündeki ölümlerin (anne karnında ve erken yenidoğan ölümlerini kapsayan) oranının planlı hastane ve planlı ev doğumlarında benzer olduğu ancak 7 günden 28 güne kadar olan yenidoğan ölümlerinin, ev doğumlarında daha fazla olduğu bildirilmiştir (tüm doğumlar için 1,98 kat, anomalisi olmayan yenidoğanlarda ise 2,87 kat fazla). Otörler bunun sebeplerinin, anneye doğumda daha az müdahale edilmesi, yenidoğandaki solunum sıkıntılarına yeterince müdahale edilememesinden (neonatal resusitasyon) kaynaklanabileceği hipotezini öne sürmüşlerdir.

    EVDE DOĞUM ANNE VE BEBEK SAĞLIĞINI NASIL ETKİLİYOR? Bu soruların cevapları da İleriye yönelik değerli çalışmalar (prospektif çalışma) ile verilebilir; En büyük ve en güncel prospektif 2 çalışmaAmerika ve Kanada’dan olup evde sertifikalı profesyonel ebelerle yaptırılan 5418 planlanmış ev doğumunu içermektedir. Bu çalışmada intrapartum yüksek risk tespit edilen gebeler hastaneye refere edilmişlerdir.

    Bu konudaki 1. Çalışma, Amerikan çalışması olup;

    1-) Ev doğumlarında tıbbi müdahale, hastanede olanlara göre epizyotomi oranı, sezaryen oranı, forceps gereksinimi, suni sancı ve NST çekilme oranı daha az olarak tespit edilmiştir. Bununla birlikte bu iki grubu karşılaştırmak imkansız olmasa da zordur, çünkü bu grupların doğum yaptıkları yer kendi tercihleridir ve evde doğum yapanlar genel olarak daha sağlıklı, multipar, ortalamanın üzerinde eğitimli ve müdahaleye karşı olmaya eğilimlidirler.

    2-) Hastaların %12.1’I intrapartum veya postpartum olarak hastaneye sevkedilmişlerdir; Her 6 kadının 5 tanesi (%83.4) doğumdan önce sevkedilmiş ve bunların yarısının nedeni, doğumun ilerlemesinde yetersizlik, ağrı kesici gereksinimi, aşırı yorgunluk nedeniyledir. Doğumdan sonra ise annelerin %1.3’ü ve yenidoğanların %0.7’si bir hastaneye sevkedildiler (annede kanama, plasenta kalması, yenidoğanın solunum sıkıntısı gibi nedenlerle).

    3-) Çalışmada anne ölümü olmadı.

    4-) Doğum başladığı anda düşük riskli olan gebeliklerdeki doğum anındaki ve sonraındaki yeni doğan ölüm oranı (hayatı tehdit eden anomalili doğumlar hariç tutularak) 1.7/1000 olup bu oran, kuzey Amerikadaki düşük riskli hastane doğumları ve ev doğumları çalışmalarındakilerle benzerdir. Planlı ev doğumlarında 5 doğum anında bebek ölümü tespit edilmiş olup, bir tanesi kordon sarkması, 2 tanesi makat geliş, 1 tanesi intrakranial kanama ve bir tanesi ise gerçek düğümlü kordonun boyna dolanması olgusudur. Bunların haricinde doğumdan sonra ilk hafta içinde 7 infant kaybedilmiştir (3 tanesi ölümcül doğumsal sakatlık ve ikisi ilk 28 günde olan kayıptır).

    Bunu takiben Kanada dan bir çalışma yapılmıştır; Ev doğumlarında anne bebekle ilgili sonuçların benzer veya planlı hastane doğumlarına gore daha iyi olduğu bildirilmiştir. Hastane ve ev doğumların aynı ebelerin yaptırması bu çalışmanın gücünü arttırmaktadır. Bu çalışmanın sonuçları:

    1-) 20. Haftadan sonra anne karnında ölüm ve doğumdan sonraki ilk 7 günü içeren ölümler; ilginç olarak planlı ev doğumları için 3,5/10.000 ve planlı hastane doğumları için 5.7/10.000 olarak bildirilmiştir.

    2-) Ev doğumlarında doğum müdahalesi ve kötü anne sonuçları, hastane doğumlarından anlamlı derecede azdı (3. ve 4. Derece doğum yırtığı, doğum sonrası kanama gibi).

    3-) Ev doğumlarında, yeni doğanlarda doğumda canlandırma ve 24 saati aşan süre oksijen gereksinimi ve mekonyum aspirasyonu ebenin yaptırdığı hastane doğumlarından daha azdı. Her iki grupta da doğumu aynı ebelerin yaptırması yenidoğan resusitasyonundaki bir yönetim ya da beceri eksikliği ihtimalini de ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca ev doğumlarında bebeğin solunumunu ya da kendisini sıkıntıya sokabilen narkotik analjezikler ya da suni sancı verilmesinin ev doğumlarında olmaması, daha az resuitasyon ve oksijen gereksinimini açıklayabilir.

    İngiltereden geniş çaplı bir çalışmada, düşük riskli gebelerin alternatif doğum yerlerinde (ev, ayaktan ebelik ünitesi, hastane içinde hızlı ebelik birimi gibi) yapılan doğumlar ile ingiltere genelindeki doğumlar karşılaştırılmış (45-47); 2008-2010 yıllarındaki toplam 65,538 tekiz gebelik ele alınmıştır. Tek tek ölüm oranları istatistiksel analize yeterli olmadığı için doğumun başlamasından sonra olan, erken neonatal dönemde olan, neonatal ensefalopati, mekonyum aspirasyonu, brakial pleksus zedelenmesi,kısa kemik kırıkları dahil ölümler “birleşik sonuçlar” olarak çalışmaya dahil edilmiştir;

    1-) Genel olarak düşük riskli gebelerdeki primer kötü sonuçlar 4,3/1000 olarak verilmiş (toplam 250 kötü sonuç) tir. Genel olarak bileşik sonuçlar hastanede ve alternatif yerlerde doğum yapanlarda benzerdi.

    2-) Önceden doğum yapıp yapmamaya göre gruplar ayrıldığında, alternatif doğum yerlerini tercih eden ilk doğumunu yapacak gebelerde, hastaneye sevk oranı multiparlara göre anlamlı fazlaydı (%44’e karşın %9.2).

    3-) Birleşik kötü sonuçlar ilk kez doğum yapacak ve alternative yerleri seçenlerde obstetrik üniteleri seçenlere göre anlamlı fazlaydı (%0.93’e karşın %0.53). Oysa bu sonuçlar multiparlarda benzerdi.

    4-) Sezaryen doğum, doğum indüksiyonu ve epidural anestezi, haliyle, evde doğumlarda anlamlı düşüktü 5-) Düşük riskli gebelikler için planlı doğum, diğerlerine gore maliyet-etkinlik açısından avantajlı bulunmuştur.

    Geriye yönelik daha az değerli çalışmalarda: Ev ve hastane doğumları karşılaştırılmış ve genel olarak anne-fetüs-yenidoğan sekel veya ölüm oranları en az hastane doğumları kadar veya daha düşük bulunmuştur. Ancak bu bilgi tutarlı bir bilgi değildir; Bazı çalışmalardaki doğum arşiv kayıtlarında ev doğumlarında artmış bebek hasarı bildirilmiştir.

    EVDE DOĞUM YAPAN/YAPACAK OLAN HASTALARIN BİLGİLENDİRİLMESİ: Evde doğum, düşük riskli gebe popülasyonunun doğru tespiti ve gerektiğinde acil müdahale ve hastaneye transfer için acil durum planı yapıldığında, uygun bir seçenek olabilir. Birçok ülkede bu doğum tipi için entegre planlar ve sistemler geliştirilmiş olup henüz Amerikada dahi bununla ilgili çok az merkez vardır.

    DANIŞMANLIK: Planlanmış evde doğum düşünen kadınlar, bunun riskleri, yararları konusunda yukarıdaki metaanalizlerin bilgileri gözönüne alınarak bilgilendirilmelidirler. Genel olarak planlı ev doğumlarında yenidoğan ölümü açısından fark yok gibi görünmekle birlikte ilk 7 günden sonraki geç dönemde yenidoğan ölüm riskinde 2-3 kat artış olduğu bilinmelidir. Bununla birlikte mutlak risk yine de düşüktür ve denenebilir. Amerika Birleşik devletlerinde birçok evde doğum ebeleri tarafından gerçekleştirilmekte, nadiren de gönüllü olarak doktorlar tarafından da yaptırılabilmektedir.

    Ek bilgi almak için şu internet siteleri ziyaret edilebilir:

    American College of Nurse-Midwives: www.midwife.org; Midwives Alliance of North America: www.mana.org; Childbirth Connection: www.childbirthconnection.org; DONA International: www.dona.org

    HASTA SEÇİMİ: Günümüzde evde doğum için spesifik hasta özellikleri ve hastane dışı doğumların güvenliğini tehlikeye atabilecek riskler üzerine yoğun bir tartışma vardır. Bu amaçla birçok ülke bölgesel veya uluslararası bilgileri uzman görüşleriyle değerlendiren paneller düzenleyerek ortak kararlara almaya çalışmaktadır . A.B.D’de buna benzer bir algoritma bulunmamaktadır.

    Hastane dışı doğuma uygun olması muhtemel gebenin özellikleri şunlar olabilir;

    -Bilgilendirilmiş onam formu temelinde, riskleri kabul ederek bir kadın evde doğum isteyebilir,

    -Tekiz gebelik ve termde baş gelişli fetus varlığı şarttır,

    -Önceden bilinen ciddi bir tıbbi hastalığın olmaması (kalp hastalığı, böbrek hastalığı, kan pıhtılaşma bozuklukları, insulin bağımlı diabet gibi).

    -Sezaryen doğum öyküsü olmaması (Bazı yönergelerde önceden alt segment kesili sezaryen öyküsünün olması bir engel olarak kabul edilmemektedir.

    -Hastanın takiplerinde vajinal doğuma engel bir durumun olmaması (plasenta previa, aktif genital herpes, aktif HPV-siğil varlığı, AIDS gibi)

    B grubu streptokok enfeksiyonu evde doğum yapmayı planlayan gebelerde değerlendirilmelidir: Evde doğum planlayan kadınlarda grup B Streptokok taraması ve intrapartum antibiyotik profilaksisi (GBS) yapılması tartışmalıdır. Bazı evde doğum yaptıran ekipler CDC (Hastalık control ve önleme merkezi) önerilerine göre B grubu streptokok pozitif olgularda, i.v antibiyotik uygulayabilmektedirler. Şayet intrapartum i.v antibiyotik uygulaması doğum esnasında teknik olarak mümkün değilse ağızdan tedavi, fitil gibi alternatif tedaviler önerilmektedir ancak bunların etkinliği onaylanmıştır .

    Doğum girişimi öncesi organizasyon yapılması: Alman sistemi, endüstriyel bir ülke için belki de evde doğum için en uygun model olarak kabul edilmektedir. Örneğin Hollanda, devam eden yüksek ev doğum sayıları ile gelişmiş ülkeler içinde başı çekmektedir. Bunun nedenleri bu ülkede; köy ebelerine halen güçlü bir güven olması, aileler arasında doğumun doğal bir süreç olduğuna yaygın inanç olması,tıpta teknolojik müdahalelerin kullanımınının yaygın olarak sorgulanması ve eleştirilmesi, sadece yüksek riskli olgularda uzman olarak obstetrisyenlere başvurulmasının düşünülmesi ve kendi merkezlerinin dünyada tek olduğuna dair özgüvenleridir (12). Bu sistemin birçok önemli özelliği vardır;

    – Oldukça organize ve kapsamlı ebelik sistemleri vardır; Alman ebeler, 4 yıllık bir programda eğitim görmekte, hastane ve evde doğumlara hazırlıklı, bazı gebelik problemlerinin önceden ve doğum sırasında tanı ve yönetimini yapabilecek özelliklere sahip olarak yetiştirilmektedirler. Erken gebelik takipleri bile bağımsız çalışan ebelerce yapılabilmektedir. Doğum sırasında ya da takiplerde bir problem ya da tehlike işareti belirirse ebe, gebeyi bir obstetrisyene ya da sekonder veya tersiyer bir merkeze refere etmektedir.

    -Bilimsel kanıtlara göre hazırlanmış olan “Resmi el doğum kitabı”, profesyonel gruplar arasında ortak bir bakış açısı oluşturarak, gebelik sırasında, travayda ve doğum sırasında düşük riskli ve yüksek riskli gebeleri net bir şekilde ayırmaya ve ortak tedaviler yapmaya yardımcı olmaktadır.

    -Bu merkezlerde “Zamanında transfer sistemi” oluşturulmuş ve hastaneye varışlar nispeten kısaltılmıştır. Örneğin Amsterdam’da acil doğum hastalarının %85’i yarım saat içinde hastaneye yetiştirilebilmektedir. Bunlara ilaveten yetişmiş ebeler gebenin evinde serum takma, temel yaşam desteği gibi bazı müdahaleler yapmaya muktedirdirler.

    -Evde doğum yapacak olan kadına ağrı kesiciler gibi bazı farmakolojik metodların uygulanması (yenidoğanda solunumun baskılanması riski vs) önerilmemektedir. Periodik olarak ateş, nabız, kan basıncı ölçümleri ve fetal kalp dinlenmesi doğum takibinde rutindir, bunlar, müdahale değildir ve uygulanmalıdır. Temiz bir doğum kiti bulundurulmakta, mukozalara veya sağlam olmayan cilde temas eden enstrümanlar steril tutulmaktadır.

    Yeni doğan bebeğin bakımınasıl olmalıdır?: Donanımlı bir hastanedeki yenidoğan için hazırlanan standartlarla uyumlu yenidoğan bakımı evde doğan bebeklere de aynen uygulanmalıdır. Örneğin K vitamini, göz bakımı ve yeni doğan tarama testleri gibi. Aileye yapılan bu bakım açıklanmalı ve mutlaka teklif edilmelidir, ancak aile isterse bunları yaptırmama hakkına sahiptir. Amerikan pediatristler akademisi (AAP) bu amaçla doğumda hastanın başında en az 2 görevlinin bulunmasını; bunlardan birinin anneden, diğerinin bebekten primer olarak sorumlu olması gerektiğini bildirmiştir.

    Gerektiğinde Hastaneye transfer nasıl olmalıdır?: Hastane dışında doğum yapan gebelerin, doğum sırasında veya sonrasında %7-20.4’ünün hastaneye naklinin gerektiği bildirilmiştir. Hasta, ideal olarak 15 dk içinde hasta hastaneye yetiştirilmeli ve en az 24 saat gözlem altında tutulmalıdır. Ancak bu, genellikle mümkün olamamaktadır (coğrafik yerleşim, ulaşım güçlüğü, yakınlarda hastane olmaması). Bu gibi durumlarda eğer ev-hastane mesafesi uzak ise görevlilerin hastayı hastaneye yetiştirme çabası da daha az olmaktadır. Bu nedenle evde doğum yapmayı düşünen kadınlar, takipleri sırasında doğum görevlilerine bu durumu mutlaka bildirmelidirler; aksi taktirde sekel veya ölümle sonuçlanabilen korkunç durumlarla karşılaşılabilir.

    Gebe veya görevlilerin tutumları nasıl olmalıdır?: Ayrıca transfer sırasında hasta ve yakınları ile görevliler arasında nahoş, saygısızca durumlar yaşanabildiği ve bu nedenle transferin gecikebildiği ve bu durumunun anne-bebek yaşamını tehdit edebildiği bildirilmiştir. Bu nedenle taraflar birbirine saygılı davranmak durumundadırlar. Hasta transferi yapıldığında hastane personeli bu gebelerin doğum öncesi takipleriyle ilgili detaylı bilgilerini gözden geçirmelidir, çünkü bu tür bilgiler transfer sonrası hasta takibinde kritik öneme sahip olabilir. Evde doğumu denemiş bir hastanın acilen hastaneye naklinde, onun ne kadar üzüntülü, bitkin, hayal kırıklığına uğramış ve korkmuş olabileceği de unutulmamalıdır. Bu nedenle “başarısız ev doğumu tabiri” yerine “ev doğumunun transferi” gibi daha olumlu ifadelerin tercih edilmesine dikkat edilmelidir.

    EVDE DOĞUMLA İLGİLİ ÖZET ve ÖNERİLER:

    Planlanmış ev doğumları birleşik devletlerde nadirdir (doğumların %0.84’ü).

    Evde doğuma ilgi giderek artmakta ve ilgi çekmeye devam etmektedir.

    Hollanda dünyada en yüksek oranda evde doğum gerçekleştiren ülke ünvanını korumaktadır (%30).

    Dünyada evde doğumu tercih eden kadınlar başlica beyaz, ispanyol ırkından olmayan, daha yaşlı ve önceden doğum yapmış kadınlardır.

    Evde doğum sebeplerinin bazıları; daha sıcak, ailevi bir ortamda daha az müdahalenin yapıldığı doğal bir süreçte doğum yapma arzusudur.

    Büyük çaplı çalışmalarda düşük riskli kadınların hastane dışı doğumlarında sezaryen doğum hızının, perineal yırtıkların, tıbbi müdahalelerin azaldığı ve buna rağmen anne ve bebek açısından (ilk 7 günden sonraki ölümler haricinde) ciddi durumların artmadığı bildirilmiştir.

    Genel olarak planlı bir evde doğum için uyulması gereken kurallar şunlardır; Hastanın bilgilendirilmiş onamının alınması, miadında baş gelişli tekiz gebelik olması, önceden bilinen tıbbi veya gebelikle ilgili ciddi bir durumun olmaması, vajinal doğumun kontrendike olduğu durumların dışlanması (bebeğin aşağıda yerleşmesi, aktif genital sigil veya uçuk lezyonlarının varlığı gibi), doğum öncesi bakım-doğum eylemi-doğum anı ve doğum sonrası bakımların lisanslı doğum görevlileri tarafından yapılması ve acil durumlarda transfer işlemlerinin önceden planlanıp eksiksiz işletilmesi gerekmektedir.

    Hasta, doğum görevlileri, transport ekibi arasında karşılıklı saygı ve güven içinde diyalogların ve iletişimin kurulması, transportun etkinliği ile anne ve bebeğin güvenliği açısından önemlidir.

    Doç. Dr. İlker Günyeli
    Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD,

  • Diş ipi kullanmanın aslında ‘hiçbir yararı yok’

    Diş ipi kullanmanın aslında ‘hiçbir yararı yok’

    Uzmanların her gün diş ipi kullanmanın diş plakları ve diş eti hastalıklarıyla mücadeleye yardımcı olduğu yönünde bir kanıt bulunmadığını kabul ettiği belirtildi.

    Biliminsanlarının onyıllardır yapılan diş ipi kullanma tavsiyesinin güçsüz kanıtlara dayandığını kabul ettiği söyeniyor.

    Diş ipi kullanımının yararına ilişkin bilimsel kanıt bulunamadığından ABD’de artık resmen tavsiye edilmediği bildiriliyor.

    ABD Sağlık Bakanlığı’nın resmi sağlık tavsiyelerinden kaldırılma karara ise, geçmişte bu konuda yapılan araştırmaların ele alındığı iki incelemeden sonra varıldığı söyleniyor.

    İncelemeler sonucu diş ipi kullanımının yararı konusunda “yoğun olarak tavsiye edilmesine karşın, diş ipi kullanımı konusundaki araştırmaların büyük çoğunluğu diş ipinin plakların temizlenmesinde ve diş eti iltihaplanmasında genel anlamda etkili olduğunu destekleyen kanıt gösteremiyor” deniyor.

    AP’nin sorusuyla başladı

    Amerikan Sağlık Bakanlığı’nın 1979’tan bu yana yaptığı diş ipi kullanma tavsiyesini sessiz sedasız kaldırmasına yol açan sürecinse, Associated Press Haber Ajansı’nın bu tavsiyenin dayandığı bilimsel kanıtları sormasıyla başlatıldığı belirtiliyor.

    ABD hükümetinin ajansa gönderdiği mektupta diş ipi kullanımının uzun vadeli araştırılmadığını kabul ettiği ve etkili olduğu sonucuna varan araştırmaların, diş eti hastalıkları ve çürükler konusundaki uzun vadeli etkilerine değil, sadece bir iki hafta boyunca ağız hijyenine odaklandığını söylediği bildiriliyor.

    Ancak uzmanların kanıtların zayıf olduğunu söylemekle birlikte, özellikle sigara içenler ve şeker hastaları gibi risk gruplarına diş ipi kullanımını sürdürmeleri tavsiyesini yaptıkları da vurgulanıyor.

    Kaynak: bbc.com/turkce