Kategori: Sağlık

  • Vajina kanseri

    Vajina kanseri

    Vajina, dış cinsel organla rahim arasında bağlantıyı sağlayan, kaslardan oluşmuş, boru şeklinde bir yapıdır. Doğum kanalı ismi de verilir. Buranın kanseri oldukça nadir görülen bir durumdur. Daha çok yüzeyindeki hücrelerin anormal büyümesinden kaynaklanır. Her yaşta görülebilmesine rağmen, 60 yaş üzerindeki kadınlarda daha sıktır. Kanser başka yerden yayılarak gelmiş veya ilk buradan başlamış olabilir.

    Belirtileri Nelerdir

    Erken dönemde herhangi bir belirti olmayabilir. Kanser ilerledikçe aşağıdaki şikayetlere neden olur;

    – Cinsel ilişkiden sonra veya menopozdan sonra beklenmedik vajinal kanama olması

    – Kanlı veya kötü kokulu vajinal akıntı

    – Vajinada şişlik veya kitle

    – İdrarın kanlı olması

    – Kabızlık

    – Kasıklarda ağrı

    Neden Olur

    Genelde kanserler, genetik mutasyonlar sebebiyle normal hücrelerin aşırı çoğalmasıyla oluşurlar. Sağlıklı bir hücre belli bir düzen içinde büyür, çoğalır ve ölür. Kanser hücreleri ise kontrolsüz bir şekilde çoğalır ve ölmezler. Böylece oluşan anormal hücreler tümör dediğimiz kütleyi oluştururlar. Yanındaki dokulara hatta daha uzaktaki dokulara dahi yayılabilirler. Vajina kanserleri için, asıl sebep tam olarak halen bilinmemektedir.

    Risk Faktörleri Nelerdir

    – Gebeliği sırasında düşük yapmak için diethylstilbestrol denen ilacı kullanan kadınların çocuklarında vajina kanseri gelişme riski yüksektir. Bu ilaç 1950 li yıllarda düşük için kullanılıyordu ancak şimdi yasaklanmış durumdadır.

    – Cinsel yolla bulaşan HPV(Human Papilloma Virus), rahim ağzında olduğu kadar vajinada da kanser riskini artırmaktadır.

    – Daha önceden cinsel bölgede kanser gelişmişse vajinada da kanser oluşma riski yüksektir.

    – Fazla sayıda cinsel partnerin olması

    – Cinsel ilişkiye erken yaşta başlamış olmak

    – Sigara içmek

    Teşhis Nasıl Konur

    Normal jinekolojik muayene sırasında her hangi bir şikayetiniz olmasa bile vajinanıza bakılır ve muayene edilir. Spekulumla da vajina daha genişletilerek ayrıntılı olarak bakılır. Rahim ağzı kanseri için yapılan Pap testi burası için de uygulanabilir. Bu testin sonucunda anormalliğe rastlanırsa kolposkopi ve gerekirse biyopsi de yapılır.

    Nelere Yol Açabilir

    Vajina kanseri; akciğer, karaciğer ve kemik gibi vücudun her bölgesine yayılabilir.

    Tedavi Nasıl Yapılır

    Tedavi kanserin evresine göre değişecektir. Ameliyat ve radyoterapi yapılacaktır. Bunun yanında gerekirse kemoterapi de eklenebilecektir.

    Önlemek İçin Neler Yapılabilir

    Kanseri önlemek mümkün değildir. Ancak periyodik muayenelerle erken evrede yakalamak mümkündür. Böylece tedavi şansı yüksek olacaktır.,

    Op. Dr. Ahmet Murat EMANETOĞLU tarafından yazılmıştır.

  • Boyun Ağrısına Ne İyi Gelir?

    Boyun Ağrısına Ne İyi Gelir?

    Boyun ağrısı çeşitli nedenlerden meydana gelir. Boyun ağrısına ne iyi gelir? makalemizde boyun ağrısına bitkisel çözüm önerileri konusuna yer verdik.
    Siz de boyun ağrısından muzdaripseniz işte boyun ağrısından kurtulmanın doğal yolları
    Malzemeler
    Rendelenmiş 3 yemek kaşığı taze zencefil
    İnce pamuklu bez
    1 bardak sıcak su

    Uygulanışı
    Taze zencefili rendeleyin.
    Temiz pamuklu bir tülben bezin içine sarıp, ağzını bağlayın
    Zencefilli bu bezi sıcak suya batırıp, 30 saniye bekletin.
    Boyun bölgenize koyun, 15-20 dakika orda kalsın.
    Ağrıdan kurtulana kadar günde 3-4 kez bu uygulamaya devam edin.boyun_agrisina_bitkisel_cozum_onerileri (6)

    Malzemeler
    1 su bardağı elma sirkesi
    1 kağıt havlu

    Uygulanışı
    Kağıt havluyu elmalı sirkeye batırıp, hafifçe sıkın, biraz suyu kalmalı.
    Boyunda ağrı olan yere uygulayın.
    Üzerine sıcak havlu koyun( aşırı sıcak olmamalı)
    2-3 saat sonra durulayın.
    Ağrınız hafifleyecektir.boyun_agrisina_bitkisel_cozum_onerileri (1)

    Malzemeler
    1 adet bayırturpu
    1 su bardağı ılık su

    Yapılışı
    Turbu 3-4 parça halinde kesin.
    Ağrıyan bölgelere yerleştirin.
    10-15 dakika bekletin.
    Suyla durulayın.boyun_agrisina_bitkisel_cozum_onerileri (7)

    Malzemeler
    Nane yağı veya lavanta yağı

    Uygulanışı
    Aktardan nane yağı alın.
    Avucunuzun içine nane yağı veya biraz lavanta yağı alın.
    Bu yağ ile boyun gölgenize masaj yapın. Masajı başkası yapsa daha iyi olur.
    Günde 10-15 dakika bu şekilde masaja devam edin.boyun_agrisina_bitkisel_cozum_onerileri (8)
    Malzemeler
    Süt
    Zencefil

    Uygulanışı
    Bir bardak süte 1 tatlı kaşığı zencefl katın.
    Kısık ateşte 5 dakika pişirin.
    Ocaktan alıp, için biraz bal ekleyin ve soğumaya bırakın.
    Ağrınız geçene kadar günde 2 kez bu içeceği için.

    İlgili Konular

    Sırt Ve Boyun Ağrısı İçin Doğal Kür Tıklayınız

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Femilift yöntemi nedir?

    Femilift yöntemi nedir?

    Ülkemizde ve dünyada tüm kadınların ciddi sorunu olan vajinal gevşeklik ve idrar kaçırma problemi artık tarih olacağa benziyor. Peki, bu problemler nasıl ortaya çıkar ve kadınların hayatını nasıl etkiler?

    Gebelik, menapoz veya yaşa bağlı olarak Vajinal Duvar Dokusunu destekleyen kolajen liflerinde hasar ve zayıflama oluşur. Buna bağlı olarak zaman içinde vajen elastikiyet kaybına uğrar. Bu cinsel haz duygusu ve yaşamını olumsuz yönde etkileyerek çiftlerin özel hayatları üzerinde de olumsuz baskı oluşturur. Elastikiyet kaybı doğum sonrası gelişebileceği gibi normal yaşlanma sürecine bağlı olarak da belirebilir. Elastikiyet kaybı kadınlar için başlı başına ciddi bir sorun olmasının dışında, bu elastikiyet kaybına bağlı tıbbi adı Stres Üriner İnkontinans yani idrar kaçırma olan diğer bir ciddi problemle karşı karşıya kalırlar. Vajende elastikiyet kaybı sonrası idrar kaçırma sıkıntısı olan bayanlar sürekli tekrar eden vajinal enfeksiyonlarla uğraşmak zorunda kalır. Sık antibiyotik kullanımının olması dışında, bayanlar için son derece yıpratıcı ve stresli bir durumdur bu süreç. Ülkemizin sosyo kültürel yapısı baz alındığında bu tür problemler yaşayan kadınlar üzerinde inanılmaz baskılar olduğu şüphesizdir.

    Kadınlarımız için güzel haber bu tür sıkıntıların giderilmesinin yeni geliştirilmiş bir tıbbi teknikle artık mümkün olmasıdır. Daha da önemlisi bu yöntem sayesinde cerrahi müdahale ihtiyacını minimuma indirmektedir. 10 dakikalık ayakta tedavi şeklinde uygulanabilmesi kadınlar açısından çok önemli bir gelişme ve avantajdır. Femilift adı verilen bu yeni teknoloji vajinal gevşeme ve Stres Üriner inkontinans problemlerinde devrimsel bir yöntem niteliğinde olup vajinal duvarı kolajen artışı ile kalınlaştırmakta ve sıkılaştırmaktadır. Vajen sıkılaşması dışında, pelvik taban kaslarında görülen kolajen lif artışına bağlı olarak üretra daha iyi desteklenir ve idrar kaçırma problemi ya tamamen durur veya ciddi oranda azalarak hastanın artık fark edemeyeceği seviyeye geriler. ‘Bayanlar ilk seanstan hemen sonra bir fark hissederler ve sonuçlar kısa süre içinde artış gösterir. Uzun süreli sonuçların elde edilmesi için size kaç seans uygulanacağı konsültasyonla belirleniyor. Genellikle 2 ila 4 seans arasında değişiyor.

    Vajen ve etraf dokusu ile alakalı her tıbbi yöntem hasta açısından tabiatı gereği kişisel, hassas ve özel konular olup ciddi profesyonel hassasiyet ve yaklaşım gerektirmektedir. Bu sorunlar ile muzdarip olan hastaların büyük bir bölümü bu konuları danışmakta ve çözüme gitme sürecinde sıkıntı çekmektedirler. Bu noktada Femilift yöntemi kadınlarımız için kolayca günlük hayatlarını etkilemeden yaptırabilecekleri çok pratik bir uygulama. Son derece rahat bir uygulama olması, yan etkilerinin olmaması ve günlük hayata devam edilebilmesi özel hayatın gizliliğinin korunmasını sağlaması açısından kadınlarımız için son derece önemlidir, kimsenin bilmesi de gerekmiyor. 10 dakikalık kısa, ağrısız ve rahat bir uygulama olması ve sonuçların da yüz güldürücü ve cerrahiyle kıyaslanabilir olması önemini artırmaktadır. İleriki zamanlarda kadınlar arasında önem kazanan ve adından sıkça söz ettiren bir uygulama olarak yer alacağını düşünüyoruz. Hastaların öncelikle bu tedaviye uygunluğunun tespit edilmesi için önce konsültasyona gelinmesi gerekmektedir. Uygulama kısa ve ağrısız olup hastaya özel tek kullanımlık lazer ucu vajen içine önce yönlendirilir. Yavaşça geriye çekilen uçla her yöne doğru lazer uygulanır fakat hiçbir şekilde ağrı ve acı hissedilmez ve uygulama çok çabuk biter.

    Uygulama sonrası olarak günlük hayatınıza devam ediyorsunuz. Sadece tedbir amaçlı 3 gün boyunca ağır spor ve 5 gün boyunca cinsel ilişkiden sakınılması gereklidir. Bunun dışında hiçbir kısıtlama veya özel bakım gerekmez ve bu cerrahi bir yöntemle kıyaslandığında kadınlar için önemli bir avantajdır. Kadınlarda vajinal deformasyon ve idrar kaçırma problemlerinin yaygınlığına bakıldığında tahmin ediyoruz ki önümüzdeki 5 yıl içinde adeta Botoks gibi kadınların vazgeçilmez ve önemli uygulamalarından biri olacaktır. Uzun süreli sonuçlar için çoğu hastada 2 seansın hem vajinal gevşeklik hemde idrar kaçırma problemi için yeterli olacaktır. Eğer vajinal gevşeklik daha ciddi boyutlarda ise o zaman 3 ila 4 seans gerekmektedir. Her seans aralığı 4 hafta olurken, vajinal yapılanma devam ederken özel hayat etkilenmemektedir. Femilift sonuçları kişiden kişiye değişmekle birlikte en az 24 ay süre etkinliğini devam ettirmektedir. Güzel tarafı idrar kaçırma veya vajinal gevşeme hissedilmeye başlandığında sorunsuz olarak tedavi tekrar edilebilmektedir. İster sonuçların yıllar içinde azalması halinde tüm tedaviyi tekrar edebilirsiniz, ya da elde edilen sonuçları koruma amaçlı olarak yılda bir kez tek seanslık uygulama yaptırabilirsiniz. Eğer Vajende kuruluk veya doğum sonrası pigmentasyon problemi yaşıyorsanız Femilift yöntemi bu problemleride gidermektedir. Ağrının olmaması, spiral kullanan, emziren bayanların yaptırmasında engel olmaması önemli avantajları arasındadır. Yeni doğum yapmış bir kadının Femilift yöntemi yaptırmak için 3 ay beklemesi tavsiye edilmektedir. Bu süreçte vajenin doğum sonrası doğal olarak toparlanmasına, olan skar veya yırtıkların iyileşmesine yardımcı olmaktadır.

     

    Op. Dr. Ahmet Murat EMANETOĞLU tarafından yazılmıştır.

  • Probiyotikler salgın hastalıkları

    Probiyotikler salgın hastalıkları

    Probiyotik ve Prebiyotik Derneği Başkanı Prof. Dr. Tarkan Karakan, özellikle salgın hastalıklara kapı aralayan mevsim geçişlerinin yaşandığı dönemlerde probiyotik kullanımına daha fazla ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

    Özellikle mevsim geçişlerinda probiyotik kullanımına daha fazla ihtiyaç duyulduğunu belirten Probiyotik ve Prebiyotik Derneği Başkanı Prof. Dr. Tarkan Karakan, bir kişi yılda 7 defa soğuk algınlığıyla karşılaşırken, probiyotik kullananlarda bu oranın 2-3’e düştüğünü kaydetti.

    Karakan, yaptığı açıklamada, salgın hastalıkların en fazla ortaya çıktığı mevsim geçişlerinde yapılması gereken en önemli şeyin “bağışıklık sistemini güçlendirmek” olduğunu ifade ederek, bunun için en etkili yollarından birinin probiyotik kullanımı olduğuna işaret etti.

    Probiyotik içeren başta yoğurt olmak üzere çeşitli süt ürünleri, bunların tamamlayıcıları formları ve tablet, kapsül ve sıvı şeklindeki probiyotiklerle ishal başta olmak üzere birçok salgın hastalığın önüne geçilebildiğini anlatan Karakan, bağırsaklarda, vücut hücre sayısının 10 katı kadar bakteri yaşarken, bağırsaktaki yararlı ve zararlı bakteri dengesizliğinin birçok hastalığa yol açabildiğini belirtti.

    PROBİYOTİKLER BAĞIRSAK DENGESİZLİKLERİNİ GİDERİYOR

    Prof. Dr. Tarkan Karakan, sindirim sistemi hastalıkları başta olmak üzere karında gaz, şişkinlik, kabızlık ve ishal gibi birçok rahatsızlığın bağırsaktaki bakteri dengesizliği sebebiyle ortaya çıktığına ve bunu ortadan kaldıracak en önemli çözümlerden birinin düzenli probiyotik kullanımı olduğuna değindi.

    Bağırsak sisteminde doğal dengenin korunmasına ve yenilemesine yardımcı olmanın yanı sıra probiyotiklerin farklı faydaları olduğuna dikkati çeken Karakan, şu bilgileri verdi:

    “Başta ishal olmak üzere birçok sindirim sistemi kaynaklı hastalıkta probiyotik kullanımının etkili olduğu klinik çalışmalarla kanıtlanmış bulunuyor. Birçok çalışma, faydalı mikroorganizmaları içinde barındıran probiyotiklerin enfeksiyona bağlı ishalin tedavisine yardımcı olabileceğini gösterdiği görülüyor. Ayrıca antibiyotik kullanımına bağlı ishalin önlenmesinde probiyotik kullanımının yararlı olduğunu gösteren birçok çalışma da bulunuyor. Bu yüzden özellikle salgın hastalıklara kapı aralayan mevsim geçişlerinin yaşandığı bu dönemde probiyotik kullanımına çok daha fazla ihtiyaç var.”

    PROBİYOTİK BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİYOR

    Probiyotiklerin bağırsak sağlığı ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olduğunun altını çizen Karakan, “Bir kişi yılda 7 defa soğuk algınlığıyla karşılaşırken probiyotik kullananlarda bu oran 2-3’e düşüyor. Mevsim geçişlerinde daha da artan salgın hastalıklara karşı kalkan olan probiyotikler, ishalin önlenmesi ve tedavisinde de çok büyük bir fayda sağlıyor. Bu yüzden günümüzde çok kolaylıkla erişim sağlanan, etkisi kanıtlanmış tablet, kapsül ve sıvı formları da bulunan probiyotikleri düzenli kullanmakta fayda var.” ifadelerini kullandı.

    Kaynak: ntv.com.tr

  • Depresyon Diyeti İle Depresyondan Kurtulun

    Depresyon Diyeti İle Depresyondan Kurtulun

    İyi beslenme sinirlenimizin güçlenmesi, psikoljimizin düzgün olması için çok mühimdir. Depresyon diyeti nasıl yapılır? ile moraliniz yükselecek, kendinizi daha mutlu hissedeceksiniz. Bu diyet programını 3 ila 7 gün arası uygulayabilirsiniz.

    Depresyon Diyeti

    Depresyona iyi gelen yiyecekler şunlardır;
    Tavuk, hindi, sığır karaciğeri
    balık (ton balığı, alabalık, uskumru, sardalye)
    yumurta, taze süt ve süt ürünleri, peynir
    sebzeler (havuç, tatlı biber, yeşil soğan, domates, bezelye, kereviz, kuşkonmaz, kabak)
    meyveler (muz, narenciye, kivi ve çilek (siyah frenk üzümü, yaban mersini)
    baklagiller (fasulye, mercimek)
    buğday kepeği, kuruyemişler
    baharatlar (biberiye, tarhun, fesleğen, Regan)
    bitter çikolata

    1 günlük örnek menü
    Kahvaltı
    Haşlanmış yumurta, bir kaç maydanoz, bitter çikolata, peynir ve ekmek

    Kuşluk ( Ara öğün)
    Mandalina ve kividen oluşan üzerine kuruyemiş serpilmiş meyveli yoğurt,

    Öğle Yemeği
    Hindi, et veya tavuk
    Salata ve domatesten yapılmış zeytinyağlı salata
    Muz
    Peynir

    ikindi
    1 bardak nane çayı

    Akşam yemeği
    Alabalık
    Piyaz ve kuşkonmaz
    sıcak çikolata

    İlgili Konular

    Depresyonun En Yaygın Belirtileri Tıklayınız

    Depresyona İyi  Gelen Çaylar Tıklayınız

    Depresyona İyi Gelen 7 Yiyecek makalemizi okumak için tıklayınız

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Tüp bebek tedavisi herkes için uygun mudur?

    Tüp bebek tedavisi herkes için uygun mudur?

    Bebek sahibi olmak isteyen ama doğal yollarla bebek sahibi olamayan bütün çiftler için tüp bebek yöntemi uygulanabilir mi? Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Gurur Polat, tüp bebek yönteminin kimler için uygun olduğunu anlattı.

    Op. Dr. Gurur Polat’ın konuyla ilgili yaptığı açıklama şöyle:

    Tüp bebek tedavisi spermi olan, yumurtası ve rahmi olan bütün çiftlere uygulanabilir. Ancak gebe kalması tehlikeli olabilecek hastalara uygulanmaz. Ciddi kalp hastalıkları, ciddi akciğer hastalıkları ve şeker hastalığı gibi kimi hastalıklara sahip kişilere hamile kalma izni verilmediği için, tüp bebek tedavisi yapılmaz.

    Tüp bebek tedavisinde yaş sınırı var mı?

    Tüp bebek yönteminde yaş sınırı, kadının kendi yumurtasıyla gebe kalma yaşı en fazla 44-45 yaş civarıdır. Daha ileri yaşlarda tüp bebek tedavisi mümkün değildir. Tüp bebek tedavisi yapılabilmesi için bazı koşulların var olması gerekir. Bunlardan birincisi kadının iki tüpünün birden kapalı olmasıdır. İkincisi, ağır erkek faktörü denilen, ağır sperm faktörünün olması durumunda tüp bebek yapılmaktadır. Tüp bebek yapılan bir diğer durum ise, açıklanamayan kısırlık olmasıdır. Çikolata kisti, yani endometriyozisi bulunan hastalara, özellikle de ağır evre olan 3. ve 4. evrede tüp bebek tedavisi yapılmaktadır. Tüp bebek uygulaması yapılan altıncı durum ise tedavisi, yumurtlama takibi ve aşılaması yapıldığı halde 3 ila 6 kez arasında başarısız olunan hastalardır. Yedinci olarak, yumurtalık rezervi düşük, yumurta eşiği kötü olan ve yumurta elde edilemeyeceği ya da az elde edileceği düşünülen hastalarda tüp bebek tedavisine başvurulmaktadır. Tüp bebek tedavisi gerektiren sonuncu faktör ise var olan genetik bir kusurun yinelenmesini engellemektir.

    Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Gurur Polat

    Günümüzde tüp bebek tedavisinde kullanılan yöntemler giderek aşama kaydetmiştir. Kullanılan gelişmiş teknikler sayesinde çiftlerin çocuk sahibi olma hayali gerçeğe dönüştürülebilmektedir. Siz de dünyanın en güzel anını onlara yaşamak için geliştirilen yöntemlerden faydalanabilirsiniz. Tüp bebek tedavisinin sizin için de uygun olup olmadığını öğrenmek için bir tüp merkezine giderek ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. Doktorunuzun uygulayacağı testler ve gerekli kontrollerin ardından sizin durumunuza özel bir tedavi planı uygulayacaktır.

  • Aktarlarda 38 ürünün satışı yasaklandı!

    Aktarlarda 38 ürünün satışı yasaklandı!

    Sağlık Bakanlığı, bilinçsiz kullanımı şifa vermek yerine damar tıkanıklığına, zehirlenmeye, hatta ölüme bile neden olan 38 ürünün satışına yasak getirdi.

    Habertürk’ten Lütfi Erdoğan’ın haberine göre şifa arayan vatandaşın hastane ve eczaneden sonra sık sık gittiği aktarlarda satılan bazı ürünlere yasak geldi.

    Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK), aktarlarda satılan 38 ürünü “tehlikeli” olduğu gerekçesiyle yasak kapsamına aldı. Bakanlık, daha önce genelge yayımlayarak aktar vitrinlerine, ürünlerin kullanılışına ilişkin etiket, ilan ve benzeri yazılar asılmasını yasaklamıştı.“Adasoğanı diz ağrısına, güzelavratotu baş ağrısına, nane gribe, adaçayı nezleye iyi gelir” gibi ifadelerin kullanılmasına da yasak getirilmiş, aktarlarda bitkisel karışım yapılmasının da önüne geçilmişti.

    ÖLÜME BİLE GÖTÜRÜYOR

    Yasaklanan 38 ürün arasında iltihaplı bölgeleri iyileştirdiği iddia edilen adasoğanı, ağrı kesici özelliği olduğu belirtilen güzelavratotu ve romatizma ağrılarını durdurduğu ifade edilen hintyağı da yer aldı.

    Bu ürünlerin bilinçsiz kullanımı sonrasında damar tıkanmasına, zehirlenmeye ve hatta ölüme yol açtığı vurgulandı.

  • Stresten uzak durup birbirine destek olan çiftler kısırlığı yenebilir

    Stresten uzak durup birbirine destek olan çiftler kısırlığı yenebilir

    Sağlık problemi olmadığı halde 100 çiftten 20’si gebelik elde edemiyor. Adet günü hesabı, ilişki zamanlaması, yumurtlama takibi ve adet gecikmesi beklentisi içinde olan kadınlar stresle çok daha fazla karşı karşıya kalıyor. Eşinden yeteri kadar destek görmeyen kadınların gebelik şansı düştükçe, stres de katlanarak çoğalıyor. Hâlbuki çiftler, stresten uzak durup birbirlerine destek olursa bebek olma ihtimali artıyor.

    Çocuk sahibi olma isteği ile doktora başvuran çiftlerin yarıdan fazlası açıklanamayan kısırlığa (infertilite) sahiptir. Anne adayının yumurtalıklarının düzenli çalıştığı, tüplerin açık, rahmin sağlıklı ve baba adayının sperm değerleri normal olduğu durumlarda korunmasız geçen bir yıl sonunda gebelik elde edilememesi; açıklanamayan kısırlık olarak değerlendirilir. Güncel teknolojiler ile teşhis edemediğimiz açıklanamayan kısırlık yaşayan çiftlerin önemli bir kısmı, hiçbir yardım almadan kendiliğinden gebelik elde edebilmektedir. Bu çiftler için daha önceki başarısızlıkları ve zaman içinde elde edilen gebeliği açıklamak mümkün değildir.

    GEBELİK ŞANSI YÜZDE 5’E DÜŞER

    Sağlık problemi olmayan 100 çiftten 20’si bilinmeyen sebeplerle gebe kalamamaktadır. Üreme sisteminde bir sıkıntı var ise gebelik engellenmektedir. Problemsiz çiftlerin her ay yüzde 15-20 civarında olan gebelik şansı açıklanamayan kısırlık gruplarında yüzde 3-5’ler seviyesine inmektedir. Yani bu çiftlerde de hâlâ spontan gebelik ihtimali devam etmektedir. Açıklanamayan kısırlıkta; üreme sisteminde geçici veya kalıcı, basit ya da karmaşık bir problem olduğu kabul edilir. Bazen farklı basamaklarda ve mekanizmalarda çok sayıda problem olabilir.

    ÇİFTLER PANİĞE KAPILMAMALI

    Gebe kalma süresinin uzaması, çiftler için stres kaynağı olabilir. Erkekler genellikle sorunları inkar etme ya da eşine yansıtma yollarını kullanarak stresle baş ederler. Ayrıca problemin önemsiz olduğuna inanırlar. Kadınlar ise; adet günü hesabı, ilişki zamanlaması, yumurtlama takibi ve adet gecikmesi beklentisi içinde oldukları için çok daha fazla stresle baş ederler. Her ay adet kanamasını beklemek zor bir durumdur. Eşinden yeteri kadar destek görmeyen kadınların gebelik şansı düşük ise stres katlanarak artmaktadır.

    Bazı toplumlarda çocuk sahibi olamamak mutlak kadına ait bir problem gibi görülmektedir. Bu faktörler, gebelik elde etme şansını gitgide azaltır. Genelde uzun zaman açıklanamayan kısırlık sebebiyle çocuk sahibi olamayan çiftler; tedavi sonrasında gebelik elde ettikten ve doğum olduktan sonra spontan gebelikler başlayabilmektedir. Bu durum da stresin etkisini ortaya koymaktadır. Açıklanamayan kısırlıkta çiftlerin paniğe kapılmaması gerekiyor çünkü bu durumdaki çiftlerin gebelik şansları azalsa da hiçbir zaman sıfır değildir. Tedavi sürecinde bazı çiftler, kendiliğinden gebelik elde edebilir. Bu çiftlere; kendiliğinden gebelik için adet günleri ve şanslarının yüksek olduğu dönemler anlatılmalı veya basit yumurta geliştirme ve takibi yapılarak zamanlı ilişki önerilmelidir.

    EVLİLİK KÖTÜ ETKİLENEBİLİR

    Bu arada ilişkinin zamanlı olması ve bir görev algısı yaratması, bir zorunluluk haline dönüşmesine yol açabilir. Bu da ilişkiyi kötü yönde etkileyip evlilik problemlerine neden olabilir. Bir yıl süre ile gebelik elde edemeyen bir çift için gerekli tetkikler yapılıp açıklanamayan kısırlıkta teşhisi konduktan sonra olası tedavilere yönlendirilmelidir.

    TEDAVİDE KISIRLIK SÜRESİ VE YAŞ ÖNEMLİ

    Kısırlık süresi dört yıldan az, anne adayının yaşı da 35’in altında ise tercih aşılama tedavisi olmalıdır. Anne yaşı 35’in üzerinde ise yine aşılama yapılabilir ama aşılamaların sayısı artırılmadan tüp bebek tedavisine geçilmelidir. Tüp bebek, çiftler için her zaman elde edilebilir bir tedavi yöntemidir. Ancak öncelikle kolay tedaviler denenmeli. Bu yöntemlerle başarıya ulaşamayan çiftlere, daha sonra tüp bebek tedavisi uygulanmalı.” Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir; “Kısırlık süresi dört yıldan uzun ve anne adayının yaşı 40 ve üzerinde ise direkt tüp bebek tedavisi yöntemi denenmeli” diyerek aileleri zaman kaybetmemeleri konusunda da uyarıyor. Doktor, çift ile alternatifleri tartışarak tedavi programı yapmalı ve başarısızlık söz konusu olduğunda bir araya gelerek yeniden değerlendirme yapılmalıdır.

    AŞILAMA TEDAVİSİ

    Aşılama tedavisinde spermin doğru zamanda yumurta ile bir araya gelmesi sağlanmaktadır. Yumurta geliştirici ilaçlar hap veya iğneler yolu ile bir veya iki tane yumurtanın gelişmesi sağlanır. Yumurta belirli bir çapa ulaştığında çatlatma iğneleri yardımıyla yumurtlama gerçekleştirilir. Bu dönem, gebelik şansının en yüksek olduğu zaman dilimidir. Yumurtlama, çatlatma iğnesinden sonra yaklaşık 36 saat sonra gerçekleşir. Bu zamana yakın bir saatte spermler alınarak laboratuvarda hazırlık ve yıkama işlemi yapılır. Ardından, aralarından en hızlı ve sağlıklı olanlar toplanarak rahim içerisine yumuşak bir kateter yardımı ile verilir. Açıklanamayan kısırlık grubunda aşılama ile gebelik şansı yüzde15 civarındadır. Üç aşılama uygulaması sonrasında çiftlerin yüzde 35-40 kadarı bebek sahibi olabilir.

    TÜP BEBEK TEDAVİSİ

    Tüp bebek tedavisinde; aşılamaya oranla daha fazla ilaç kullanılır ve takipler daha sıktır. Folikül çapları belirli bir büyüklüğe ulaştığı zaman, aşılama tedavisinde olduğu gibi çatlatma iğnesinden 36 sonra sonra ince bir iğne ile vajinal ultrasonografi kullanılarak yumurtalar alınır. Laboratuvar ortamında mikroskop altında her bir yumurta, çevresindeki hücrelerden temizlenip değerlendirilir ve mikroenjeksiyon yöntemi ile olgun her bir yumurtaya bir sperm enjekte edilir. Döllenme sonrası gelişen embriyolar inkübatörler içerisinde takip edilerek, seçilen embriyolar anne rahmine transfer edilir. Tüp bebek ile açıklanamayan kısırlık grubunda yüzde 55-60 oranında gebelik elde edilebilmektedir. Anne adayının yaşı genç ise gebelik şansı artar.

    Op. Dr. Seval TAŞDEMİR tarafından yazılmıştır.

  • Kadınlarda genital hijyeni koruma

    Kadınlarda genital hijyeni koruma

    Kadınlarda genital bölge, erkeklerinkinden daha komplikedir, bakımı da daha zor, kadın genital bölgesigenital büyük ve küçük dudaklar, klitoris, vajinanın girişi, salgı yapan bezler, idrar yapılan yer olan üretra , dışkılama yeri olan anüs ayrıca çok sayıda kıl foliküllerini içerir.

    Bu bölge, idrar, cinsel uyarı, cinsel birleşme, terleme, salgı ve dışkılama gibi bir çok fonksiyonu barındırdığı için hastalıklara açık ve özel bakım ve hijyen gerektirir.

    Aslında cinsel dürtüleri arttıran kendine has kokusu olan genital bölgenin kötü kokması asla normal bir durum değil ve bir genital enfeksiyon belirtisidir.

    Genital hijyenin eksik olması, kötü kokulu akıntılara, vajinitlere yol açar, bu durum kadının özgüvenini sarsar ve cinsel yaşantıyı kesinlikle olumsuz ekileyebileceği gibi, idrar yolu iltihabına ve daha bir çok hastalığa da yol açabilir.

    Adet döneminde kadın vücudunda meydana gelen bazı değişiklikler ve özellikle vajinadaki ortamın değişmesi ve direncin azalması sonucu çoğu enfeksiyon bu dönemde başlar, dolayısıyla her kadın hergün dikkat etmesi gerektiği gibi özellikle adet döneminde hijyene dikkat etmelidir.

    Peki, ideal bir genital hijyen için her kadının dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir?

    1- Genital bölge rutin olarak her sabah ve her akşam yıkanmalı, yıkama da bol temiz su kullanılmalı, eczanelerde satılan kaliteli intim şampuanlar da kullanılabilir.
    2- Her cinsel ilişki den sonra genital bölgenizi mutlaka yıkayınız.
    3- Vajinal duş asla yapmayın, vajinanın içine direk su tutulması vajinal florayı ve direncini bozar ve vajinitlere yol açar.
    4- Adet döneminde petlerinizi geciktirmeden değiştiriniz, özellikle tampon kullanıyorsanız tamponlarınızı değiştirmeyi ihmal etmeyiniz.
    5- Tuvalet ihtiyacınızı giderdikten sonra taharetlenme de silme işlemini önden arkaya doğru yapınız, yani vajinadan makata doğru yapınız. Ters yönde yapılırsa makat bölgesinde bulunan mikropların vajinaya bulaşmasına neden olur.
    6- Pamuklu iç çamaşırları tercih ediniz: sentetik iç çamaşırlar genital bölgenin havalanmasını engeller ve teri emmez, bu da genital bölgenin nemli kalmasına ve enfekte olmasına neden olur.
    7- İç çamaşırlarınızı her gün mutlaka değiştiriniz.
    8- Umumi tuvalet kullanacaksanız mutlaka klozeti tek kullanımlık kağıtlarla örttükten sonra oturun, unutmayın bir çok genital ve cilt enfeksiyonları enfekte yüzeylerle temasla bulaşır.
    9- Partnerinizin genital enfeksiyonu olduğundan şüphe ediyorsanız, cinsel ilişkiden kaçının veya en kötü ihtimal de prezervatif kullandırın.
    10- Ağda ve epilasyon işlemlerinizi, hijyenik yerlerde ve profesiyonel ellere yaptırınız.
    11- Şikayetiniz olsun veya olmasın yıl da en az bir kere jinekolojik muayenenizi ve smear testini yaptırınız.

     

    Op. Dr. Rami ASKER tarafından yazılmıştır.

  • Gebelikte hangi antidepresanı kullanabilirim?

    Gebelikte hangi antidepresanı kullanabilirim?

    Hamilelik bir mutluluk süreci olarak görülmesine rağmen, anne adaylarının yüzde 10 ila 20’si depresyonda. Antidepresan ilaç kullanılmalı mı?

    Antidepresan bebeğinizin sağlığı için riskli olabilir!

    Depresyonun çoğu tipinde ilk tedavi seçeneği; antidepresanlardır. Bu grup ilaçlar belirtileri ortadan kaldırırken kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar. Gebelikte antidepresan kullanımı bebeğinizin sağlığı için risk oluşturabilir fakat keserseniz siz risk altında olabilirsiniz. Peki o zaman ne yapmalı? Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, antidepresanlar ve gebelikte kullanımıyla ilgili önemli bilgiler verdi.

    Gebelik depresyonu nasıl etkiler?

    “Önceleri gebelik hormonlarının kadını depresyondan koruduğu düşünülürdü. Ancak araştırmacılar bunun doğru olmadığını ortaya koydu. Üstelik, gebelik duyguları tetikleyerek depresyonla başa çıkmayı zorlaştırabilir.

    Gebelik süresince depresyon tedavi edilmeli midir?

    Evet, gebelik esnasında depresyon mutlakla tedavi edilmelidir. Eğer tedavi edilmemiş depresyon durumu varsa, rutin gebelik kontrolünüzü aksatabilirsiniz. Sağlıklı beslenme zorlaşır, hatta alkol ve sigaraya düşkün hale gelebilirsiniz. Tüm bu olumsuz durumlar erken ve düşük ağırlıklı bebek doğumuna sebep olabilir. Ayrıca doğum sonrasında depresyonun şiddetlenmesi olasılığı artar, sonuçta bebeğinizle de yeterince ilgilenemezsiniz.

    hamilelik_antidepresan

    Antidepresan ilaç kullanımı tedavide bir seçenek olabilir mi?

    Gebelik sırasında antidepresan kullanımına karar verirken zarar/yarar dengesi göz önünde tutulmalıdır. Bebekte anomali veya başka problemlerle karşı karşıya gelme olasılığı çok çok düşüktür.

    Gebelikte hangi antidepresanı kullanabilirim?

    Gebelik esnasındaki kullanımda tercih edilebilecek antidepresanlar: SSRI (seçici seratonin geri alım inhibitörleri): Bu grubun, gebelik boyunca güvenle kullanılabilir olduğu düşünülmektedir. (Citalopram, Fluoxetin (Prozac) ve Sertraline)

    SNRI: Seratonin ve Norepinefrin gerialım inhibitörleri): Bu gruptaki antidepresanlar da gebelikte bir alternatif olabilir. (Duloxetine (Cymbalta) ve Venlafaxine (Effexor XR)

    Bupropion (Wellbutrin): Hem depresyon hem de sigara bağımlılığı için kullanılır. Aslında bu ilaç gebelik depresyonunda ilk seçenek olmamasına karşın, diğer gruplara yanıt vermeyen ve sigara bağımlılığı olan gebelerde kullanılabilir.

    Trisiklik Antidepresanlar: Bu grup 1. ve 2. seçenek olmamakla birlikte diğerlerine yanıt olmadığında tercih edilebilecek alternatiftir. Bazı araştırmacılar, SSRI grubunun gebeliğin 2. yarısında kullanıldığında nadir fakat ciddi akciğer problemi oluşturduğunu belirtmişlerdir. Bazı çalışmalarda nadir doğum anomalileri oluştuğuna dair bildirimler varsa da total risk son derece düşüktür.

    Gebelikte hangi antidepresanlardan kaçınmak gerekir?

    SSRI grubundan olan Paroxetine (Paxil) kullanımı gebelikte önerilmez. Araştırmalarda, Paroxetine kullanımında, fetüste küçük kalp defektleri rastlanma sıklığında artış izlenmiştir.

    Bebek için başka ne gibi riskler var?

    Antidepresanları tüm gebelik boyunca ya da gebeliğin son yarısında kullanılırsa bazen bebekte doğumda geçici olarak huzursuzluk ve titreme görülebilir.Bu problemlerle karşılaşmamak için gebeliğin sonlarına doğru ilaç kesilmelidir.

    gebelik_antidepresan

    İlacı değiştirmeli miyim?

    Antidepresanı değiştirmek ya da kesmek size ve doktorunuza bağlıdır. İlaca bağlı potansiyel risklerin oluşturacağı endişeler, depresyonu tetikleyebilir.

    Antidepresan ilaç kullanımını gebelik süresince kesersem ne olur?

    Bu durumda depresyon tekrar tetiklenebilir. Özellikle SSRI grubunun ani kesilmesinde; bulantı ve kusma, titreme, halsizlik, gerginlik görülebilir.”

    Mutlaka doktorunuza danışın

    Op. Dr. Betül Görgen, depresyondaysanız, gebelik durumu varsa ya da gebe kalmayı düşünüyorsanız ilaç konusunda mutlaka bir uzmana danışmanızı istiyor. Op. Dr. Görgen, “Bazen hafif ve orta düzeyde depresyon psikoterapi ile düzelebilir. Orta ve şiddetli depresyon durumu varsa veya eskiden depresyon geçirmişseniz, daha şiddetli olarak tekrarlama olasılığı yüksektir” diyor. Op. Dr. Görgen, annen adaylarına gebelikte depresyonun nedenleri ve etkileri hakkında şu bilgileri verdi:

    Gebelik depresyonunu tetikleyen durumlar

    • Gebe kalmadan önce de depresyon hikayesi veya adet öncesi yaşanan semptomların şiddetli olması
    • Çok genç yaşta gebe kalmak (daha genç gebeler daha fazla risk altında)
    • Bu süreçte yalnız yaşamak veya yeterli aile desteği almamak
    • Sınırlı sosyal destek olması (iş yeri sorunları ve maddi sıkıntılar)
    • Sorunlu bir evlilik sürdürmek veya eşinden şiddet görmek
    • Gebeliğe, ruhen ve bedenen hazır olmadan yakalanmak

    Anne ve bebeğe etkileri

    • Gebeliğin adeta doğasında olan stres, depresyon belirtilerini şiddetlendirir.
    • Depresyon durumu tıbbi uyarıları dikkate almaya engel olabilir. Sigara tüketimi artar veya yeme bozuklukları başlar.
    • Artan şekilde sigara, alkol ve uyuşturucu ilaçların kullanımı hem size hem de bebeğinize zarar verecektir.
    • Bazı çalışmalar gebelik depresyonunun erken doğum ve düşük doğum tartısı olasılığını artırdığını belirtmektedir. Ancak bu konu hala tartışılmaktadır.
    • Depresyon, sizin ile bebeğiniz arasında duygusal bağ gelişmesine engel olabilir. Gebelik boyunca süren depresyon ise doğum sonrası depresyon olasılığını artırır.

    Kendinize iyi bakın

    Yeni bir bebek için hazırlanmak elbette zor bir süreç ama sizin sağlığınız ilk planda olmalıdır. Bu nedenle her şeyi bir anda yapmaya kalkışmayın. Ev işlerinden uzaklaşın ve sizi gevşeten mutlu eden şeylerle uğraşın. Kendinize iyi bakmazsanız bebeğinize de iyi bakamazsınız. Endişelerinizi eşinizle, ailenizle veya yakın arkadaşınızla paylaşın. Onlardan destek isterseniz, size yardımın bir yolunu bulacaklardır. Hala kendinizi mutsuz ve gergin hissediyorsanız bir ruh sağlığı uzmanına gitmekten çekinmeyin.

    Mutlaka tedavi olun

    Pek çok antidepresan ilaç gebelikte de güvenle kullanılabilir ve bebeğinize zarar vermez. Ancak doktorunuzla muhtemel riskler üzerine konuşmayı ihmal etmeyin. Doktorunuz sizin belirtilerinizi değerlendirip bir tedavi planı için ruh sağlığı doktoruna gitmenizi önerebilir. Bu konuda destek almaktan kaçınmayın.

     

    UYARI: İlaç kullanımında mutlaka doktorunuza başvurun!

    Kaynak: indigo dergisi