Kategori: Sağlık

  • Soğuk havada azalan su tüketimine dikkat

    Soğuk havada azalan su tüketimine dikkat

    Yaz aylarında sıcak hava ve harcanan enerjiyle doğru orantılı olarak artan su tüketimi kış aylarında büyük oranda düşüş gösteriyor. Bu düşüş kimi zaman bir günde tüketilmesi gereken su miktarının yarısından daha da az olabiliyor. Bu dumu başta böbrekler olmak üzere birçok organı olumsuz etkiliyor.

    Soğuk havalarla birlikte düşen metabolizma hızının, su tüketimine olan isteği azalttığını belirten Türk Böbrek Vakfı Diyetisyeni Gökçen Efe Aydın, “Oysa vücudumuzun soğuk havalarda gribal enfeksiyonlar ve zararlı virüslerden korunabilmesi için en temel ihtiyaçlardan biri de sudur. Bu yüzden kışın da yazın tüketilen miktarda su tüketmek son derece önemlidir” diyor.

    BİTKİ ÇAYLARINDAN DESTEK ALINABİLİR

    Bitki çaylarının, hem mevsimsel hastalıklardan korunmak hem de günlük sıvı ihtiyacını karşılamak için de tüketilebileceğini belirten Aydın, soğuk günlerde istenilmese de günde 2 -2,5 litre su tüketilmesinin gerekliliğine değindi, sıvı tüketimini kolaylaştırmak için ıhlamur, adaçayı, kuşburnu çayı ve açık çay gibi içeceklerin tercih edilebileceğini belirtiyor.

    YETERLİ SU TÜKETİMİ İLE:

    • Vücutta oluşan toksinlerin atılması,
    • Gribal enfeksiyon ve zararlı virüslerden korunulması,
    • Vücut fonksiyonlarının yeterli çalışması,
    • Metabolizma dengesinin sağlanması,
    • Vücuttaki pek çok biyokimyasal reaksiyonun gerçekleşmesi mümkün oluyor.

    SIVI ALIMINI KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN FİZİKSEL AKTİVİTEYİ ARTTIRMAK GEREKİR

    Diyetisyen Aydın, gece boyunca uyuyan metabolizmayı uyandırmak için güne bir bardak su ile başlanması gerektiğine dikkat çekerek şöyle konuşuyor: “Böbrek sağlığının koruması için sıvı tüketimi hayati önem taşıyor. Azalan su tüketimine karşı atılacak bir diğer adım ise fiziksel aktiviteyi arttırmaktır. Artan fiziksel aktivite vücudun su ihtiyacını arttıracak ve metabolizmanın daha hızlı çalışmasına yardımcı olacaktır.”

    BÖBREK YETMEZLİĞİ HASTALARI DAHA DİKKATLİ OLMALI

    Su tüketimini böbrek hastaları açısından değerlendiren Türk Böbrek Vakfı, Ahmet Ermiş Diyaliz Merkezi Başhekim Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Bilal Görçin ise; “Böbrek hastalıklarında kışın da su içmek aynı derecede önemlidir. Özellikle böbrek yetmezliği olan hastaların fonksiyon gören böbrek hücreleri azaldığı için kalan hücreler üzerine daha fazla iş düşer. Bir diğer ifadeyle, daha az hücre ile daha fazla zararlı maddeyi vücuttan uzaklaştırmak gerekir. Bu nedenle böbreğe gelen kan dolayısı ile sıvıyı arttırmak için ağızdan yeterli sıvı alınmalıdır. Hava sıcak değil diye suyu az içmemeli, yeterli sıvı alımına dikkatli bir şekilde özen gösterilmelidir” şeklinde konuşuyor.

  • Kahve uyku kaçırır mı?

    Kahve uyku kaçırır mı?

    Birçok insan, gece geç saatte kahve içmenin uyku kaçıracağından bahseder. Çoğu zaman uykumuzu kaçırmak adına bilerek kahve içtiğimiz çoktur. Fakat nedeni konusunda çoğunlukla kimse bir bilgiye sahip değildir. Peki kahve gerçekten uykuyu kaçırır mı ya da kahve neden uyku kaçırır? İşte cevabı

    VÜCUT SAATİNİ 40 DAKİKA YAVAŞLATIYOR

    Bilim insanlarının yaptığı araştırmalara göre kahve sadece uyku kaçırmıyor. Kahvenin uyarıcı özelliği olduğu gibi vücut saatini de değiştirdiği ortaya çıktı. Yapılan deneyler boyunca bilim insanları akşam verilen belli dozdaki kafeinin vücut saatini 40 dakika yavaşlattığını ortaya koydu.Yani yatağa gitmeden önce içilen kahve, uyku hormonunun üretimini geciktiriyor.

    UYARICI ETKİSİNDEN DOLAYI UYKUNUZ KAÇABİLİR

    Kahve, içen kişiye zindelik verir, günlük rutininde daha hızlı olmasını ve enerjisini arttırmaya yardımcı olur. Geç saatte kahve içmenin uyku kaçırdığı ve eğer düzgün bir uyku uyumak istiyorsanız içmemeniz gerektiği tavsiyesi gerçekten doğru bir tavsiyedir. Kahvenin içerisinde bulunan kafeinin uyarıcı, canlandırıcı etkisinden dolayı, uykunuz kaçabilir.

  • SGK’dan hamilelere ücretsiz grip aşısı!

    SGK’dan hamilelere ücretsiz grip aşısı!

    Yeni düzenlemeyle 3-6 ve 6- 9 ay arası hamilelere de ücretsiz grip aşısı yapılacak. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Sağlık Uygulamaları Tebliği’nde yapılan değişiklikle ücretsiz grip aşısı uygulamasının kapsamını genişletti.

    Yeni Asır’da yer alan habere göre Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren tebliğe göre, 65 yaş üzeri yaşlılar, yaşlı bakımevinde ve huzurevinde kalanlar, astım, kalp-damar, diyabet, immün yetmezliği hastalığı olanlar ve 6 ay-18 yaş arası asit tedavisi alanlar grip aşısını ücretsiz yaptırabiliyordu.

    Yeni düzenlemeyle 3-6 ve 6-9 ay arası hamilelere de ücretsiz grip aşısı yapılacak.

    Söz konusu hastalıkları olanlar ve hamileler, doktor reçetesi olması koşuluyla yılda bir kez grip aşısını ücretsiz yaptırabilecek.

  • Kış Depresyonu Kapıda

    Kış Depresyonu Kapıda

    Kış aylarının gelmesiyle birlikte sizi etkisi altına almaya çalışan kış depresyonuna karşı önleminizi aldınız mı?

    Kendinizde son zamanlarda yoğun baş ağrısı, halsizlik, ilgisizlik, sinirlilik ve ağlamaklı hissediyorsanız ne yazık ki depresyona girmişsiniz demektir. Bu depresyon uyku düzeninizi bozabilir ve yaşamdan keyif almayan bir ruh haline büründürür.

    Kış depresyonundan kısa sürede çıkmanızda mümkün uzun süre etkisi altında kalmanızda mümkün. Hatta soluğu psikolog ve psikiyatrilerde de alabilirsiniz.
    kis-depresyonu-kapida-2

    Kış depresyonunun belirtileri

    Yataktan çıkmak istememe, işe gitmek istememe, günlük işlerin çok ağır ve zor gelmesi, uykusuzluk veya tam tersi aşırı uyuma, yaşam isteğinin azalması, kendini aşırı suçlama, intihar fikirleri veya girişimi gibi etkilerle ortaya çıkıyor ve ruh haline temelden etkiliyor. Ancak bilinmelidir ki depresyon tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır.

    Eğer kendinizden şüpheleniyorsanız psikoloğa gitmenizde fayda var. Eğer gitmeniz gecikirse hastalık kronikleşebilir ve düzelmeniz uzun zaman alır.

    Depresyon ne kadar uzun sürerse sosyal, özel ve iş hayatınız olumsuz derecede etkilenir. Bu nedenle kış depresyonundan kolayca sıyrılabilmek için bir uzmandan destek alın ya da doğal yöntemlerle kurtulmaya çalışın.

  • Ihlamurda mikrobiyolojik kirlenmeye dikkat

    Ihlamurda mikrobiyolojik kirlenmeye dikkat

    Ihlamurun, Avrupa İlaç Kurumu tarafından da soğuk algınlığı ve stres üzerindeki hafifletici etkisi kabul edildiğini belirten Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Sezik, Türkiye’deki ıhlamurların uygun şartlarda kurutulup saklanmadığını bu nedenle de kolaylıkla mikroorganizma üremesi yaşandığını söyledi.

    Türkiye’deki ıhlamurlarda kurutulma ve saklanma koşulları nedeniyle mikroorganizma ürediğini aktaran Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik, aktar gibi dükkanlardan satın alınan ıhlamurlarda mikrobiyolojik kirlenme olabileceğinin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.

    Prof. Dr. Sezik, yaptığı yazılı açıklamada, havaların soğumasıyla tüketicilerin en çok başvurduğu çaylardan biri olan ıhlamur hakkında bilgi verdi.

    Avrupa İlaç Kurumu tarafından da soğuk algınlığı ve stres üzerindeki hafifletici etkisi kabul edilen ıhlamurun, soğuk algınlığı dışında keyif için de içilmesini tavsiye eden Sezik, soğuk algınlığı geçirenlerin aklına ilk gelenin, ıhlamur çiçekleri olduğunu ifade etti.

    “ÜLKEMİZDE 3 IHLAMUR TÜRÜ VAR”

    Marmara ve Karadeniz ormanlarında genellikle dağınık olarak yetişen 3 ıhlamur türü bulunduğunu belirten Sezik, şunları kaydetti:

    “Piyasada bu türlerin çiçekleri genellikle aktar ve baharatçılarda karışık olarak satılmaktadır. Bu dükkanlarda, çuval veya kutuların içinde, çiçek ıhlamur, ıhlamur, yaprak ıhlamur olarak isimlendirilen çeşitleri satılmaktadır. Çiçek ıhlamurda sadece çiçekler, ıhlamurda çiçek ve çiçek yaprağı, yaprak ıhlamurda ise fazla miktarda ağacın yaprakları, az miktarda çiçek ve çiçek yaprağı bulunur. Türkiye’de yetişen türlerden elde edilen çiçeklerin kimyasal yapısı çok ayrıntılı olarak incelenmemiştir. Ama bugüne kadar elde edilen bulgular, tıbbi olanlara benzer olabileceğini göstermektedir. Dolayısıyla gıda olarak kullanılmasında herhangi bir mahzur bulunmamaktadır.”

    “GÜNDE 2 VEYA 4 KEZ KULLANILABİLİR”

    Ekrem Sezik, ıhlamurun kullanımı ile ilgili de şu bilgileri verdi:

    “Ihlamur çiçekleri artık daha çok gıda olarak değerlendiriliyor diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ihlamur çok eskiden beri soğuk algınlığında ter verici, göğüs yumuşatıcı olarak kullanılan bir çiçektir ve bu kullanım hala devam etmektedir. Avrupa İlaç Kurumu Tıbbi Bitkisel Ürünler Komitesi tarafından yayınlanan bilimsel raporda, ıhlamurun kullanımı ve bu kullanım ile ilgili bilimsel bilgiler bulunmakta. Şöyle ki Avrupa İlaç Kurumu, ıhlamurun uzun süre geleneksel kullanıma sahip olmasından dolayı, soğuk algınlığının ve stresin belirtilerini hafifletici olarak kullanılabileceğini kabul etmektedir. Bu amaçlarla genellikle çay halinde günde 2-4 defa kullanmak yeterli olmaktadır.

    Dört yaşına kadar olan çocuklarda da aynı şekilde kullanılabilmektedir. Daha küçük çocuklarda yeterli bilimsel kayıt bulunmadığı için, kullanılması tavsiye edilmemektedir. Ama ülkemizde, halk arasında bebeklere bile, çok düşük miktarlarda verilmektedir. Diğer taraftan, ıhlamurun fazla miktarda kullanılmasından doğabilecek yan etkilere ait herhangi bir yayın bulunmamaktadır. Dolayısıyla çok da çekinmeyi gerektiren bir husus yok. Eski kitaplarda veya internette, ıhlamur için yukarıda belirttiklerimizin dışında çok sayıda kullanılış verilmektedir; migrene karşı, histeride, damar sertliği ve tansiyona karşı gibi… Yukarıda belirttiğim kullanılışlar, geleneksel bilimsel kullanılışlar olarak kabul edilmektedir, diğerlerine itibar edilmemelidir. İlaç olarak kullanılacak ıhlamur çiçeklerinin kalitesini belirleyen özellikler ve deneyler de Avrupa Farmakopesi, yani Avrupa ilaç standartları kitabında bulunmaktadır.”

    “AÇIKTA SATILAN IHLAMURA DİKKAT”

    Tüketicileri açıkta satılan ürünlerle ilgili uyaran Sezik, “Ülkemizde ıhlamur elde edilirken istenen şekilde kurutulamadığı, daha sonra uygun şartlarda saklanmadığı için kolaylıkla mikroorganizma üremesi olmakta ve aflatoksinler meydana gelmektedir. Dolayısıyla, aktar gibi dükkanlardan satın alınan ıhlamurlarda mikrobiyolojik kirlenme olabileceği hususu göz ardı edilmemelidir. Mikroorganizma bulaşmamış, analizi yapılmış ıhlamuru nereden bulacağız derseniz, her zamanki cevabı vereceğim; bitkisel çaylar eczanelerde satışa sunuluncaya kadar, bilinen firmaların gıda kalitesindeki poşet çaylarını alınız. Ağır metal, pestisit artıkları ve mikroorganizma taşımayan ıhlamurun içilmesi önemli. Poşet ıhlamuru bu yüzden tavsiye ediyorum. Gönül rahatlığı ile ıhlamurun keyfini çıkarın” değerlendirmesinde bulundu.

  • Grip virüsleri bronşiti tetikliyor!

    Grip virüsleri bronşiti tetikliyor!

    Kış aylarının kabusu grip, bronşite de yol açıyor. Prof. Dr. Erk, ‘Sigara, kirli ve soğuk havayla coşan bronşitten korunmanın yolu, antioksidan zengini gıdalardan geçer’ diyor.

    Takvim’de yer alan habere göre her yaştan herkesi tehdit eden bronşit özellikle erkekleri seviyor.

    “Akut bronşit akciğerlere hava giriş çıkışını sağlayan bronşların şişerek iltihaplanmasıdır” diyen İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erk, “En sık neden üst solunum yolu enfeksiyonları virüsleridir. Bütün akut bronşit vakalarının yüzde 90’ınından virüsler, yüzde 10 kadarından bakteriler sorumludur. Fiziksel ve kimyasal etkenler de bronşite neden olabilir” diyor.

    Prof. Dr. Erk, bu ciddi hastalığa ilişkin şu bilgileri veriyor… “İnatçı ve şiddetli öksürük bronşitte en sık şikayettir. Balgam da sıklıkla öksürüğe eşlik eder. Balgam koyu renkli olabilir, kan içerebilir. Hafif ateş, göğüste yanma, burun akıntısı, boğaz ağrısı, eklem ve kas ağrıları olur. Erişkinlerde boğmaca hastalığı akut bronşite ve çok uzun süreli inatçı öksürüğe neden olabilir.”

    TANI KOLAY

    “Bronşit tanısı fizik muayene, kan tahlilleri ve akciğer filmi çekerek konur. Ayırıcı tanıda en önemli hastalık zatürredir. Her iki hastalık aynı şikayetlere yol açar, fakat akciğer filmleri farklıdır, zatürrede akciğerlerde kendine has sesler duyulur.”

    ÖNLEM ALIN

    “Bağışıklık sisteminin yüksek tutulması önemli. Özellikle beslenme ve uyku kalitesi vücut direncini arttırır. Yeşillikler, sebzemeyvelerden oluşan bir diyet vücudun ihtiyacı olan kalori, vitamin, mineral ve antioksidanları sağlar. Az miktarda organik, temiz ve taze hayvansal ürünler de katkı sağlar. Sık sık ellerin yıkanması önemlidir.”

    TEDAVİSİ MÜMKÜN

    “Etken, sıklıkla virüsler olduğu için antibiyotik gerekmez. Bakterilerin işin içine karıştığı anlaşılırsa antibiyotik kullanılabilir. Balgamın renkli olması hastalar ve doktorlar tarafından yanlış olarak antibiyotik kullanılması için gerekçe olarak değerlendirilir. Oysa viral bronşitte de renkli balgam söz konusu olabilir. Üst solunum yolu enfeksiyonları ve akut bronşit yanlış ve gereksiz olarak antibiyotiklerin en sık kullanıldığı hastalıklardır. Akut bronşitin tedavisi belirtilere yöneliktir. Ateş ve ağrı kesici ilaçlar, bitkisel öksürük kesici ilaçlar ve yatak istirahati sıklıkla yeterlidir.”

    DOĞAL GIDALAR TÜKE TMEYE ÖZEN GÖSTERİN

    * Havuç, elma, kuru kayısı, domates, biber gibi sarı ve tu runcu renkli, A vitamininden zengin besinlere ağırlık verilmeli.

    * Güçlü bir antioksidan olan C vitamini bakımından zengin besinler almalı. Portakal, kırmızı biber, kekik, kivi, brokoli, maydanoz ve koyu yaprak lı sebzeler gibi.

    * Nane bronşit semptomla rını azaltmaya yardımcı olabilir. Nane deki etken madde olan mentol, burun tıkanıklığını açar.

    * Bağışıklık sistemini güçlen diren bir tonik olarak kabul edilen ginseng, akut bronşite karşı koruyucudur.

    * Yeşil çay, antioksidan olup, virüslerin vücutta yayılmasını önler.

    * Somon, sardalya gibi yağlı balıklar, vücutta iltihapları önler, mikroplarla savaşarak bağışıklığı güçlendirir.

    * A vitamini ve betakaroten den zengin beslenme, iyi kaynaklı protein ve yeterli çinko alımı, bağışıklık siste mini güçlendirir. Bu üç unsuru barındıran besin ise yumurtadır.

  • Boğaz ağrısına salep ve boza iyi geliyor

    Boğaz ağrısına salep ve boza iyi geliyor

    Kış aylarının vazgeçilmez içeceği olan salep ve boza boğaz ağrısı ile öksürüğe iyi geliyor.

    Takvim’de yer alan habere göre Diyetisyen Elif Yıldız, “Salebe konan tarçın hem kan şekerimizi dengeler hem de lezzet verir” diyor.

    Bozanın; darı, mısır veya pirinçten yapılan bir içecek olduğunu kaydeden Yıldız, şöyle devam ediyor: “Boza B grubu vitaminlerinden zengindir. Bağırsak florasını düzenleyici rolü vardır. Öksürüğe iyi gelir. Günde 1-2 bardaktan fazla tüketimi şişkinlik ve gaz şikayetlerine sebep olabilir.”

  • Doğum sonrası depresyon

    Doğum sonrası depresyon

    Bebek sahibi olmak ebeveynler için mutluluk ve heyecan verici olduğu kadar aynı zamanda stresli bir deneyimdir de…

    Takvim’de yer alan habere göre bu deneyimin doğum sonrası anneleri depresyona sokabildiğine dikkat çeken DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Dr. Klinik Psikolog Ayşe Bombacı, “Depresyona giren anne içine kapanıp yalnızlaşır” diyor.

    Bombacı şu uyarılarda bulunuyor: “Doğum sonrası depresyon annelik hüznüne benzeyebilir. Annelik hüznü, ağlama nöbetleri, depresif ve kaygılı bir ruh hali ile karakterizedir. 10 günden uzun sürerse, depresyona dönüşebilir. Sonuç olarak yeni doğum yapmış anneler erken teşhis ve tedaviyle mutlu hayatına geri dönebilir.”

  • Hangi Yaşta Ne Kadar Su İçmeli?

    Hangi Yaşta Ne Kadar Su İçmeli?

    Bir insanın günlük su ihtiyacı yaklaşık 2 litredir. Bu sınırın altında su tüketenleri bakın neler bekliyor?

    Vücudun % 60-65 sudur. Bu nedenle günlük su ihtiyacının altına düşüldüğünde sağlık sorunlarınız ortaya çıkar. Bakalım anne karnından yaşlılığa kadar ne kadar su tüketilmesi gerekiyor?

    Yaşlara göre vücudun ihtiyacı olan su oranları:

    Vücudun ihtiyacı olan su miktarı vücut ağırlığına göre belirleniyor.

    Cenin

    Ceninlerin vücutlarındaki su oranı %90’dır. Neredeyse tamamı.. Bu nedenle anne adaylarının hamileyken yeterli su tüketmesi gerekiyor. Aksi halde bebek susuz kalabilir ve ya erken doğum yaşayabilir. Hamile bir kadının alması gereken günlük su ihtiyacı 2-3 litredir.

    0-3 yaş grubu

    İlk 6 ay anne sütü tüketen bebeklerin vücudunun %80’i sudur. Bu nedenle doğum yapan anneler bu dönemde hamilelik dönemine göre daha fazla su içmelidir. Bu dönemde annelerin günlük en az 3 litre su içmeleri gerekiyor.
    hangi-yasta-ne-kadar-su-icilmeli-2 hangi-yasta-ne-kadar-su-icilmeli-3

    4-18 yaş gurubu

    Çocuklar büyüdükçe su yerine süt gibi alternatifler üretirler. Su yerine süt içmek isterler bunun sonucunda ise vücutlarında su oranı azalır. Günümüzde gençler yeterli miktarda su tüketmedikleri için sağlık sorunları yaşamakta. Bunların başında obezite gelmekte. Bu dönemde tüketilmesi gereken su miktarı 2-3 litre oranında.

    18 ve üzeri yaş gurubu

    Bu yaş gurubundakiler gelişimini tamamlamıştır. Vücutlarında bulunan su oranı %75-55 oranındadır. Yaşın ilerlemesiyle birlikte vücudun su döngüsü yavaşlar. Bu yaşlarda günlük tüketilmesi gereken su miktarı 2,7-3,7 arasıdır.

    Yeterli su içip içmediğimi nasıl anlayacağım?

    Yeterli su içip içmediğinizin en basit yolu idrarınızın rengini tespit etmektir. İdrarınız koyu renkteyse az su içiyorsunuz, açık renkliyse yeterli su içiyorsunuz demektir.

  • Ses kısıklığı çözümü suya üfleme

    Ses kısıklığı çözümü suya üfleme

    Ses felci geçiren, ses kısıklığı yaşayan ve ses tonundan memnun olmayan kişiler suya üfleme tekniği cihazı ile yapılan terapiyle, istediklere sese kavuşabiliyor

    Ses kısıklığı çözümü suya üfleme

    Suya üfleme tekniğinin çok uzun yıllardır özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde kullanılan bir yöntem olduğunu belirten Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Murat Koç “Bu cihazlar sayesinde suya üfleme tekniği daha pratikleşerek yaygınlaştı. Burada amacımız hastaya ses terapisi ile sesinin tonunu değiştirmek ve ses kalitesini artırmak. Ayrıca kişiye yakışır, anlaşılabilir ve pürüzsüz bir sese ulaşmasını amaçlıyoruz. Hastalarımız genelde ses teli felçli olan hastalar ya da sesinde herhangi bir sorunu olmayıp sesini günlük hayatta kullanması gereken imam, müezzin, öğretmen, ses sanatçıları ve çağrı merkezi çalışanları ses kısıklığını en çok yaşayan gruplar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tedavinin başlangıcında haftada bir 4 hafta süreç boyunca görüşüyoruz. Ancak yeni bir sese ulaşma süreci, ortalama 6 ay sürmektedir” ifadelerini kullandı.

    “SES TERAPİSİNİN ÇOK FAYDASINI GÖRDÜM”

    Ses terapisi alan Hayrisan Gökmen (53) ise, “Tiroit kanseriydim. Çok şükür hayata döndüm. Şimdi ise ses tellerim felç olmuş. Ses terapisinin çok faydasını gördüm. Su içemezdim, şimdi suyumu içebiliyorum.” diye konuştu.

    Olcay DÜZGÜN/ KAYSERİ, (DHA)