Kategori: Sağlık

  • 20-30 yaş arası kadınlar dikkat

    20-30 yaş arası kadınlar dikkat

    Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. İsmet Yıldırım, özellikle 20-30 yaş arası kadınlar risk altında bulunduğu ‘polikistik over sendromu’ hakkında önemli bilgiler verdi…

    Polikistik over sendromunun kadınların yumurtalıklarında meydana gelen hormonal bozukluktan kaynaklanan kist oluşması durumu olduğunu ifade eden Op. Dr. İsmet Yıldırım,

    “Adet döngüsünde yaşanan sorunlarla daha çok ortaya çıkan yumurtlama problemleri ile tanı konulur. Stein-Leventhal sendromu olarak da adlandırılan bu rahatsızlık, kadınların ilk adet görmeleri ile birlikte girdikleri üreme çağında en sık olarak karşılaştıkları hastalıklardan bir tanesidir, hatta belki de en önemlisidir” diye konuştu.

    Yıldırım konuşmasına şöyle devam etti:
    “Polikistik over sendromu, kadınların yumurtalıklarından yumurtlama aşamasında atılamayan yumurtaların bulundukları yerde kalıp ufak kistler şeklinde etraflarında kese oluşturmalarıyla başlar.

    Adet kanaması yeni başlayan genç kızlarda ender olsa da 20 ile 30 yaş arasındaki genç kadınlarda yaygın olarak görülmektedir.”

    Polikistik over sendromunun nedenleri hakkında bilgi veren Yıldırım, “Nedenleri çok net bilinmemekle birlikte direkt olarak genetik olarak gelen bir rahatsızlık olarak suçlanmaktadır.

    Ancak bunun yanı sıra kötü beslenme alışkanlıkları ve egzersiz yapmama ile kilo alımı gibi dış faktörler de tetikleyici durumdadır.

    Kısaca sağlıklı yaşama ve sağlıklı beslenme kurallarına da uyulması gerekmektedir” şeklinde konuştu.

    Polikistik over sendromunu belirtileri nelerdir?
    Polikistik over sendromu belirtilerinin her kadına göre farklı şekillerde ortaya çıkabildiğine dikkat çeken Yıldırım, bu nedenle kadınların adet görmeme, düzensiz adet döngüsü, adet döneminde az kanama ya da çok fazla miktarda kanama olması, kısırlık sorunu, hormonlarda düzensizlik, metabolik sorunlar (insülin direnci, tiroid bozuklukları), özellikle yüz ve göğüs bölgesinde aşırı tüylenme, kıllanma, ciltte akne ve sivilce sorunları yaşanması gibi belirtilere dikkat etmesi gerektiğini söyledi.

    Yıldırım, “Polikistik over sendromunun teşhis edilebilmesi için öncelikle bu saydığımız belirtilerden hangisi ya da hangileri ile hastanın doktora başvurduğu önem taşır.

    Doktora başvurulduğu zaman yapılacak görüşmede hastanın tıbbi geçmişi dinlenmeli ve polikistik over sendromu ile ilişkilendirilebilecek durumlar not edilmelidir.

    Daha sonra gerekli kan tahlilleri ve hormonal testler istenecek, genç kızlar için ultrasonografik görüntüleme, evli kadınlar için vajinal ultrasonografik görüntüleme yapılacaktır.

    Teşhis konulması açısından en önemli testler, hormon seviyelerinin incelendiği kan tahlilleridir. Bu kan tahlillerinde hastanın östrojen, testosteron, progesteron hormon seviyeleri ile glikoz (kanda şeker), lipidler, prolaktin ve tiroid hormonlarına bakılır. Bunlar önemli sonuçlardır” dedi.

    Polikistik over sendromu nasıl tedavi edilir?
    Hastalığın tedavi süreci hakkında bilgi veren Yıldırım, “Gerekli testler ve tahliller yapıldıktan sonra eğer polikistik over sendromu teşhisi hastaya net olarak konulmuşsa hiç vakit kaybetmeden hemen en uygun tedaviye başlanması gerekir.

    Polikistik over sendromu tedavisi konusunda genellikle ağız yoluyla alınan haplar tercih edilmektedir.

    Bu haplar adetleri de düzenlemeye yarayan doğum kontrol hapları ve bunların adet düzenleyici olarak kullanılan farklı türevleridir.

    Hastada bulunan androjen üretimi bu ilaçlarla kontrol altına alınıp, adet döngüsünün tekrar düzene oturmasını sağlarlar. Doktorun tavsiye edeceği süre boyunca önerilen ilaçlar, düzenli olarak ve atlama yapılmadan kullanılmalıdır.

    Aynı zamanda bu tedavi sürecinde düzenli ve sağlıklı beslenmeye de dikkat edilmelidir. Egzersiz yapılmalıdır” ifadelerini kullandı.

    “Bazı polikistik over sendromu durumlarında yumurtalıklarda yer eden kistler, düzenli olarak kullanılan etkili ilaçlara rağmen, ortadan kalkmayacak kadar inatçı bir yapıda olabilir.

    Bu tip bir durumda yine doktor onayı ile cerrahi bir operasyon önerilir. Bu cerrahi operasyonda yumurtalıklara yapışmış olan kistler bulundukları yerlerden temizlenir.

    Oldukça basit bir cerrahi operasyondur. Yumurtalıkların kendilerini yenileme durumu söz konusu olduğu için ileride yumurtalık fonksiyonlarda herhangi bir sorun yaşanmaz. Ameliyat sonrasında da ilaçlarla takviye tedaviye devam edilir.”

    “Tedavide çok hızlı hareket edilmelidir”
    Polikistik over sendromunun doktor tarafından teşhis edilmesiyle birlikte hemen uygun ve etkili olacak tedavi yöntemlerinin belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım,

    “Biliyoruz ki hormon dengeleri kadınların vücudunda çok önemli roller üstlenmektedir. Bu hormonal dengelerin bozulması, birçok başka hastalığa neden olabilir.

    Bağışıklık sistemini dengesizleştirebilir. Bu nedenle yapılacak teşhisin ardından çok hızlı hareket edilmesi ve kesin tedavi önerileri ile hemen uygulamaya geçilmesi gerekir.

    Özellikle üreme çağındaki genç kızlar bu hastalığa en yatkın olan kişiler oldukları için bu konuya çok daha fazla özen göstermeliler.

    Adet konusunda yaşayacakları en ufak bozuklukta hemen konusunda uzman olan bir jinekoloğa başvurulmalıdır.

    Daha ileriki yaşlarda da kadınlarda maalesef en belirgin sonucu olan kısırlık ile karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle düzenli doktor kontrolleri ve doktorun tavsiye ve önerileri kesinlikle atlanmadan yerine getirilmelidir” diye konuştu.

    İHA

  • Kış hamileleri bunlara dikkat etmeli

    Kış hamileleri bunlara dikkat etmeli

    Hamilelik süreci kış aylarına denk gelen anne adayları, bulaşıcı hastalık riski ile daha çok karşı karşıya kalıyor. Peki bu dönemde bağışıklık sisteminin güçlenmesi için nasıl önlemler alınmalı?

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Fırat Tülek, anne adaylarının kış sezonunu rahat geçirebilmesi için önerilerde bulundu. İşte o öneriler…

    Yeterli miktarda mandalina, ananas ve hurma tüketin

    Bol vitamin ve mineral içeren kış meyve ve sebzeleri, annenin ve dolayısıyla bebeğin sağlıklı beslenmesi ile gelişiminde büyük rol oynamaktadır. Kış aylarında günlük vitamin, protein, mineral ve karbonhidrat ihtiyacını karşılamak için her besin grubundan yeterli ve düzenli miktarda tüketilmesi gerekir. Bağışıklık sistemini destekleyerek bulaşıcı hastalıklara karşı savunma gücünü artıran özellikle mandalina, ananas, ahududu, hurma, kivi, limon, domates, avokado, üzüm gibi sebze ve meyveler ara öğünlerde tercih edilmelidir.

    2 kat kalsiyum ihtiyacı için balık tüketilmeli

    Gebelik süresince anneden bebeğe geçtiği için kalsiyum ihtiyacı, normalin iki katına çıkmaktadır. Bunun için balık yönünden oldukça zengin olan kış mevsiminde bol bol balık tüketilmesi önerilir.
    Gebelik süresince haftada en az 1 kez balık tüketimi uygundur. Balıktaki omega 3 yağ asitleri bebeğin beyin ve sinir sistemi gelişimi açısından önemlidir. Balıklar doğal olarak D vitamini içerir. Fazla miktarda ağır metal içerdiği için midye ve kılıçbalığı gibi derin su ürünlerinin tüketiminden uzak durulmalıdır. Gebelik döneminde tüketilebilecek en güvenli deniz ürünleri; hamsi, uskumru, istavrit, palamut gibi yüzeyde yaşayan balıklarıdır. Gebelik döneminde çiğ balık ve katkılı konservelerin tüketilmemesi önerilir. Balıkların kızartmadan çok buğulama veya ızgara da pişirilerek yenmesi önerilir.

    Süt ve şekersiz komposto ile sıvı alımını destekleyin

    Anne adayları bu dönemde bol sıvı almalı ve tuz tüketimini azaltmalıdır. Kış mevsiminde, susama hissi pek olmayabilir; ancak soğuk havalarda da vücut suyunu dengede tutabilmek için günde ortalama 2 litre su içilmesi gerekir. Sıvı alımını destelemek amacıyla süt, taze sıkılmış meyve suları ve komposto da içilebilir. Komposto içerisinde şeker oranı mümkün olduğunca azaltılmalıdır. Aksi takdirde kilo alımı hızlanabilir.

    Kirli hava bebeğe zarar verir

    Gribal enfeksiyonların arttığı kış aylarında, soğuk hava ve kapalı mekanlar da hastalığa davetiye çıkarmaktadır. Havalandırması yetersiz kapalı alanlar ve kalabalık ortamlar hem bulaşıcı hastalıkların daha kolay yayılmasına zemin hazırlayabilir hem de hava kirliliği yaratması açısından bebeğe zarar verebilir. Evlerin de sık sık havalandırılması gerekir. Yine evlerde kaloriferlerin kuruttuğu havanın nemlendirilmesi için tedbirler alınması faydalı olacaktır. Ayrıca anne adayları sigara içilen ortamlardan kesinlikle uzak durulmalıdır.

    Mantarı önlemek için pamuklu kıyafetler tercih edin

    ış mevsiminde anne adayları tek parça kalın kıyafetler yerine, kat kat pamuklu ve yumuşak yünlü giysiler tercih etmelidir. Aşırı terleme ve buna bağlı oluşabilecek mantar enfeksiyonlarını engellemek için sentetik giysiler giyilmemelidir. Özellikle hava geçirme özelliği olan giysiler tercih edilerek aşırı terlemekten kaçınılmalıdır. Ayakkabı seçimi de anne adayları için önemli bir konudur. Kar ve buz gibi kaygan zeminlere göre uygun ayakkabılar giyilmelidir. Topuklu ayakkabılar yerine; duruşu destekleyen düz, lastik tabanlı ve derin tırtıklı ayakkabılar tercih edilmelidir.

    Çatlayan cilt, enfeksiyonlara yol açabilir

    Hamilelik süresince cilt, daha hassas olduğu için daha çok bakıma ihtiyaç duyar. Soğuk havalarda yüz ve eller başta olmak üzere, cilt kuruyup çatlar ve bu çatlaklar da enfeksiyon riskini artırabilir. Bu nedenle, el ve yüz yıkamada soğuk su yerine, ılık su tercih edilmeli ve bol nemlendirici kullanılmalıdır. Her gün nemlendirici sürmeye özen gösterilmelidir.

    Öpüşme ve tokalaşmadan mümkün olduğunca uzak durun

    Kış aylarında grip, nezle, soğuk algınlıkları ve üst solunum yolu enfeksiyonları gibi bulaşıcı hastalıklar artış gösterir. Bunun için anne adayları aile bireyleri olsa dahi tokalaşmak ve öpüşmekten mümkün olduğunca kaçınmalıdır. Çünkü bu tür hastalıklar en çok tokalaşma, öpüşme, sarılma gibi yakın temas ile bulaşmaktadır. Anne adayları hamilelik süresi boyunca bu konuda kendisine her zamankinden daha fazla özen göstermelidir. Tokalaşmanın bir zarar vermeyeceği düşünülmemelidir. Enfeksiyonlar tokalaşma teması ile ellerine geçebilir. Ellerin mümkün olduğunca sık sık bol su ve sabun ile yıkanması gerekir.

    Her gün 1 saat açık havada yürüyün

    Anne adayları soğuk havayı bahane ederek kendisini eve kapatmamalıdır. Havanın soğumasıyla sürekli evin içinde hareketsiz kalmak kilo artışı ve dolaşım problemlerine neden olabilir. Kış aylarında güneşten daha az yararlanmakla birlikte, her gün bir saat açık hava yürüyüşü hem bedensel hem de psikolojik olarak anne adaylarının kendilerini daha iyi hissetmesini sağlayacaktır.

    Op. Dr. Fırat Tülek

  • Yoğurt gripten koruyor!…

    Yoğurt gripten koruyor!…

    Grip salgını günlük hayatı olumsuz yönde etkiliyor…

    Takvim’de yer alan habere göre yapılan araştırmalar yoğurt yemenin soğuk algınlığını yüzde 25 oranında azalttığını ortaya koydu.

    Uzmanlar her gün bir kase kaymağı alınmış yoğurt tüketilmesini önerdi. Bunun yanı sıra; koyu yeşil, kırmızı ve sarı renkteki meyve ve sebzeler tüketin.

    Özellikle turunçgiller, domates, kivi, brokoli, maydanoz gibi C vitamini kaynaklarını sofranızdan eksik etmeyin. Günde en az 8 bardak su için.

    Özellikle hastalandığınızda ılık su, zencefil, bal, limon, tarçın, adaçayı, ıhlamur, ekinezya çayı gibi içecekleri tercih edin…

  • Sarı nokta hastalığı neden kaynaklanır?

    Sarı nokta hastalığı neden kaynaklanır?

    Sarı nokta hastalığı da denilen makula dejenerasyonu, gözün iç kısmında bulunan makula bölgesinin zarar görmesi sonucu ortaya çıkıyor.

    Sağlık Muhabirleri Derneği (SMD) İzmir Temsilcisi Erkan Doğan’a konuşan ve makulanın, gözün iç kısmını kaplayan ağ tabakanın en küçük bölgesi olduğunu belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Erkin Kır, hastalığın hem fiziksel hem de psikolojik sorunlara neden olduğunu belirtti.

    Makula dejenerasyonunun yaklaşık 1 milimetrelik bir alanı kapladığını ancak bu alanın görme yetisinin % 90’ını oluşturduğunu dile getiren Kır, “Bu bölgede oluşabilecek hasarlar görme fonksiyonuna ciddi zararlar verir. Hastalık, okuyan neslin günlük yaşam kalitesini azalttığından böbrek yetmezliği, kanser gibi hastalıklardan bile daha büyük moral bozukluğu ve stres yaratabilir” dedi.

    80 YAŞ VE SONRASINDA GÖRÜLME ORANI YÜZDE 60

    Sarı nokta hastalığının görülme sıklığının 50 yaşına kadar % 2-3 civarında olduğunu söyleyen Kır, “50 yaş altında bu hastalık % 2-3 oranında görülürken, 50-70 yaş arasında oran % 30’lara kadar çıkıyor. 70-80 yaş aralığında ise görülme oranı iyice yükselerek % 60’a varıyor” dedi.

    İKİ GÖZDE BİRDEN MEYDANA GELİYOR

    Sarı nokta hastalığının kuru ve ıslak olmak üzere 2 tipi bulunduğunu söyleyen Dr. Kır, şöyle devam etti:

    “Kuru tip, yaşın ilerlemesiyle birlikte ıslak tipe dönüşebilir. Rutin kontrollere gelen hastalarda bu hastalığı saptayabiliyoruz. Biraz ilerlediyse görme yetisinde oluşan bozukluklara ilişkin şikayetler beliriyor. Düz cisimlerin kırık ve eğri gözükmesi gibi. Bir başka şikayet de görmenin azalmasıdır. Bu hastalığın en önemli özelliği de iki gözü tutması yani bir gözle başlar diğer gözde de oluşur.”

    BESLENME ALIŞKANLIKLARI ÇOK ÖNEMLİ

    Hastalığın birinci sebebinin genetik, ikinci önemli sebebinin ise beslenme alışkanlıkları olduğunu dile getiren Kır, “Aynı zamanda sigara kullanımı ve güneşe maruziyet de bu hastalığı tetikleyen unsurlardandır. Tedavisi de sebebine bağlı olarak şekilleniyor. Hastaların genelinde kuru tip sarı nokta hastalığı görülüyor. Kuru tip evresinde beslenmemize dikkat etmeli ve Omega 3 ağırlıklı gıda tüketmeliyiz. Doğru beslenme, ıslak tipte de ilerleme ihtimalini azaltıyor. Islak tipteki evrede hastalık tedavi edilebilir. Islak tip olduğunda biz bunu kuru tipe döndürmek için göz içine enjeksiyon yöntemi ile tedavi gerçekleştiriyoruz” dedi.

     

    ntv.com.tr

  • Sabah bulantısına ne iyi gelir?

    Sabah bulantısına ne iyi gelir?

    Birçok kadın hamileliğin ilk haftalarında sabah bulantısını yaşıyor ve bu da tüm gün yorgunluğa sebep oluyor. Sabah bulantısının bütün gününüzü etkilemesini istemiyorsanız bilmeniz gerekenler…

    Sabah bulantısına ne iyi gelir?

    Yatağınızın yanında hafif yiyecek bulundurun
    Tam tahıllı krakerler gibi hafif atıştırmalıkları yatağınızın yanında bulundurun. Uyanır uyanmaz ufak bir parça yiyerek mide bulantısını bir süreliğine erteleyebilirsiniz.
    Su için
    Kustuktan sonra vücudunuz sıvı kaybedecektir. Bu yüzden gün içinde yeteri kadar su içmeyi ihmal etmeyin. Bu sizi daha iyi hissettirecek, cildiniz susuz kalmayacaktır.
    Sıcak yemeklerden kaçının
    Sabah bulantısı olduğunda, soğuk veya oda sıcaklığındaki yiyecekleri tüketmeniz önerilir. Sıcak yiyeceklerin soğuk yiyeceklere göre daha ağır kokusu olduğundan mide bulantısını tetikler.
    Tetikleyen şeylerden uzak durun
    Sabah bulantısında, bazı belli kokular sizi yemekten daha kötü hissettirir. Bunun farkında olun ve en çok mide bulandıran şeyi tespit edin. Bu çok sevdiğiniz parfümünüz de olabilir, patlamış mısır gibi bir yiyeceğin kokusu da…
    Sabah bulantısına ne iyi gelir?
    Sabah bulantısına ne iyi gelir?
    Zencefil tüketin
    Zencefilin mide yatıştırıcı güçlü bir etkisi vardır. Hastayken mutlaka mutfakta olması gereken zencefilin, sabah bulantısına da iyi geldiği görülmüştür.
    Sıcak bir su veya çaya, bir dilim zencefil ekleyin ve bir yudum almayı deneyin.
    Az ve sık yiyin
    Bir oturuşta çok fazla yemek sindirim sisteminizi zorlayacaktır. Bu yüzden büyük öğünler yemek yerine bunları gün içine yayın. Az az ama sık sık yiyerek vücudunuzun daha iyi hissetmesini sağlayın.
    İçinize kapanmayın
    Nasıl hissettiğiniz hakkında açık olun. Sabah bulantınızın bütün gününüzü berbat etmesine izin vermeyin, gerekirse o gün işe gitmeyin.

    Eşinize karşı dürüst olun ve size destek olmasına izin verin.

    Mide bulantısı boyunca sessiz kalmanız, sizi daha kötü hissettirecektir. Bu yüzden içinize kapanmayın, derdinizi anlatın, konuşun.
    Kaynak: Milliyet.com.tr / Pembenar
  • Bitkisel ilaçların zararları

    Bitkisel ilaçların zararları

    Kullanmaktan bir türlü vazgeçemediğimiz ve bitkisel olduğunu düşünerek çok fazla tükettiğiniz bu ürünlerin,  çok fazla tüketildiğinde bedeninize verdiği zararları sizler için araştırdık. İşte sizlere kullanırken dikkat etmeniz gereken bitkiler…

    Bitkisel ilaçların zararları

    Ekinezya :

    Ekinezya,  genellikle üst solunum yolları enfeksiyonlarında ve deri yüzeylerindeki yaraların tedavi edilmesi amacıyla kullanılır. İlerleyen ve bağışıklık sitemini kötü yönde etkileyen hastalıklarda kullanılması kesinlikle önerilmemektedir. Bu hastalıklara örnek verecek olursak, Aıds, Ms,  Lökozis ve Tüberkiloz bu hastalıklardan en önemlileridir.

    Sinameki:

    Sinameki bitkisi içeriğinde bulunan antrakinonlar sayesinde bağırsakları çalıştırma konusunda etkili bir bitki çeşididir. Ancak kısa süreli kabızlık tedavisinde kullanılmalıdır. Uzun süre kullanıldığında kabızlığın daha fazla ilerlemesine ve hipokolami ve kardiyak bozuklukların gelişmesine neden olabilir. Ayrıca sürekli olarak gelişen ve sebebi bilinmeyen kabızlık problemlerinde bilinçsizce tüketmek kesinlikle önerilmez.

    Hayıt bitkisi:

    Hayıt kurutulmuş olgun bir meyvedir. Adet düzensizlikleri ve adet döneminde yaşanan sorunların giderilmesi amacı ile kullanılır. Hamile olanların kullanması kesinlikle önerilmez.

    Ardıç meyvesi:
    Zayıflamak için etkili bir yöntem olarak kullanılan ardıç meyvesini, hamile ve emzirme döneminde olan bayanların kullanması önerilmez.

    Karayılan otu:

    Karayılan otu, menopoza bağlı belirtiler olan aşırı terleme, sıcak basması ve uyku bozuklukları gibi tedavi yöntemlerinde kullanılır. Ancak östrojene bağlı tümörlerin tedavisi konusunda çok dikkatli kullanılması gerekir. Hamile ve emziren bayanların kullanması kesinlikle önerilmez. Çünkü ilerleyen zamanlarda mide ve bağırsakta ciddi problemlere neden olabilir.

    Yeşil çay :

    Yeşil çay,  yağ yakımında ve kilo vermede kullanılan oldukça etkili bir bitki olarak bilinir. Ancak, yapılan araştırmalar sonucunda kilo vermede etkili olan yönlerinin yanı sıra,  aşırı tüketildiğinde karaciğere zarar verdiği ortaya çıkmıştır.

  • Burun Estetiğinde İyileşme Süreci

    Burun Estetiğinde İyileşme Süreci

    Burun estetiği ameliyatı tamamlandıktan sonra, bir odaya taşınacak ve birkaç saat boyunca izleneceksiniz. Ameliyattan sonraki ilk 24 saat boyunca mide bulantısı ve / veya kusma yaşanması normaldir. Bununla birlikte, bu etkileri yaşarsanız ya da kusmanızı engellemekte sıkıntı yaşarsanız, doktorunuzdan ya da hemşirenizden destek alabilirsiniz.

    İyileşmenin ilk birkaç gününde yaklaşık biraz yüksek ateşiniz olması normaldir. Bazı şişlik ve hafif morluk oluşmasını bekleyebilirsiniz (cerrahınız herhangi bir morarma riskini en aza indirgemeye özen gösterir). Her ne kadar burnunuzdan nefes almanızı sağlayacak ateller kullanılsa da ameliyattan sonraki iyileşme sürecinde ağız yoluyla nefes almanızın sonucunda dudaklarınızda hafif kuruluk ve çatlaklık oluşabilir. Dudaklarınızı nemlendirmeniz gerekebilir.

    Birkaç gün sonra çoğu hasta rahatça dışarıya çıkıp rahatlamakta ve günlük aktivitelerinin çoğuna geri dönmektedir. Bununla birlikte, birkaç hafta boyunca herhangi bir şiddetli faaliyete katılmayın, çünkü iyileşirken buruna gelebilecek darbeleri önlemek çok önemlidir.

    Burun Estetiğinde İyileşme Süreci | 1

    Burun Ameliyattan sonra ne beklemelisiniz?

    Her hastanın iyileşme süreci farklıdır, ancak tüm hastaların alması gereken önlemler ortaktır. Bu durum soğuk kompresler ve muhtemelen ilaç kullanarak kontrol edilir. Ayrıca başınızı birkaç günlüğüne yüksekte tutmaya özen göstermelisiniz. Şişkinlik birkaç hafta sonra azalmaya başlar ve izleyen haftalar ve aylar boyunca azalmaya devam eder. Bazı hafif şişmelerin bir yıla kadar devam edebileceğini unutmayın. Ayrıca bazı tıkanıklıklar yaşamayı beklemelisiniz. Dekonjestanlar yardımcı olabilir, ancak bir şey almadan önce lütfen cerrahınıza danışın. Ayrıca, kanama riskinizi artırdığı için aspirin gibi veya steroidal olmayan anti-inflamatuar ilaçlardan kaçınmalısınız.

    İyileşme Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Düzgün bir iyileşmeyi ve en iyi sonuçları teşvik etmek için, cerrahınız tarafından sağlanan postoperatif talimatları izlemeniz hayati önem taşımaktadır. Mide bulantısı, kusma veya sıvıların tutulmasında sıkıntılarınız olursa bildirmelisiniz. Reçeteli ilaçları size verilen şekilde verilen kullanmalısınız. Şişmeyi azaltmak için size verilen soğuk kompresleri kullanın. Birkaç hafta boyunca düzenli uyuyun. Burnunuzu darbe almaktan kaçının ve birkaç ay boyunca temas etmekten kaçının. Üç hafta boyunca gözlük takmayın. Ameliyat sonrası talimatların tam listesi için doktorunuza başvurun.

    Burun Estetiğinde İyileşme Süreci | 2

    Burun Ameliyatı sonrası alınacak ilaçlar

    Cerrahınız size, ameliyattan sonra alması gereken / kullanan bir paket ilaç ve çareler sunar. Bu paket reçeteli ilaçlar, takviyeler ve vitamin gibi iyileşmeyi hızlandıran ilaçları içerebilir.

    Ağrı yaşarsanız, ancak hafifse, üreticinin talimatlarına uyduğunuzdan emin olarak ağrı kesici kullanabilirsiniz. Ayrıca, ameliyat sırasında kullanılan anestezinin bir sonucu olarak boğaz ağrısı olabilir. Bu küçük rahatsızlığı gidermek için pastil almak iyi gelebilir. Burnunuz kuru ise burnunuzu nemlendirmek için salin spreyler kullanabilirsiniz.

    Cerrahınız tarafından verilen ilaç çizelgesi ameliyattan sonra alınacak ilaçlarla ilgili ek bilgiler içermektedir. İlaçlarınızı, takviyelerini ve diğer destek ürünleri, cerrahınızın talimatlarına uyarak almaya özen göstermelisiniz.

    Burun Ameliyat Sonrası Beslenme

    Rinoplasti ameliyatınızı takip eden günlerde mideniz hassas olabilir. Bu süre zarfında, diyetiniz içecek, et sulu yemekler ve yumuşak gıdalardan oluşmalıdır. Bunu yaparken kendinizi rahat hissedeceğiniz şekilde yavaş yavaş normal diyetinize dönebilirsiniz. Sodyum açısından yüksek gıdalar tüketmeyin ve ameliyattan sonra üç hafta boyunca alkolden kaçının.

     

    Dr. Güncel Öztürk

    Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı

    http://www.guncelozturk.com/

    instagram:  guncelozturk

    facebook: guncelestetik

     

  • Bitki çayı tüketirken bunlara dikkat

    Bitki çayı tüketirken bunlara dikkat

    Ihlamur, zencefil, adaçayı, kuşburnu ve ekinezya gibi bitki çaylarının bağışıklık sistemini güçlendirdiğinin artık herkes tarafından bilindiğini belirten Fitoterapi Uzmanı Prof. Yeşilada, ancak bitki çaylarının beklenen ve istenilen yararı sağlayabilmesi için bilinçli hazırlanması ve tüketilmesi gerektiğini söyledi.

    Soğuk kış günlerinde birçok kişinin günlük tempodan geri kalmamak için yeni formüller ürettiğini aktaran Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, en tehlikeli olan düşüncenin de “bana bir şey olmaz” fikri olduğunu vurguladı.

    Yeşilada, işin sırrının, önce bakteri ve virüslerin kişiye yaklaşmasını engellemek olduğunun altını çizerek, bunun ardından da korunma formüllerinin öneminin ortaya çıktığını kaydetti.

    Özellikle çevrede hasta varsa, toplu taşıma araçları kullanılıyorsa, kalabalık ofislerde veya ortamlarda bulunuluyorsa hastalıktan korunmanın öneminin daha çok attığına işaret eden Yeşilada, “Basit ama etkili koruma yöntemleriyle bağışıklık sistemi güçlendirilebilir. Bunun için en doğal yöntem bitkilerin gücünden faydalanmak. Bitkilerin bu gücünden yararlanılmasında en kolay ve etkin uygulama bitki çaylarıdır. Bitkileri tek tek ya da birbirlerinin etkilerini destekler şekilde karıştırarak sağlık savaşçısı çaylar hazırlanabilir. Her gün 2-3 fincan ıhlamur, zencefil, adaçayı, kuşburnu ya da ekinezya çayı içmek gün içerisinde maruz kalınan bakterilere karşı bağışıklığın güçlendirilmesinde etkili olacaktır” ifadelerini kullandı.

    “GÜNDE 2-3 FİNCAN IHLAMUR İÇMEK İYİ HİSSETMEYE YARDIMCI”

    Prof. Dr. Yeşilada, ıhlamurun grip denilince akla ilk gelen bitkilerden olduğunu, yapısındaki bazı bileşenler sayesinde iltihap giderme ve ağrı kesmeyi desteklediğini, boğazı yumuşatarak soğuk algınlığı şikayetlerini hafiflettiğini belirterek, kışın olumsuz etkilerine karşı gün içerisinde 2-3 fincan tüketilebilen bitkinin kendini iyi hissetmeye de fayda sağlayacağını bildirdi.

    Soğuk algınlığı, boğaz ağrısı ve öksürüğe karşı korunmada etkili olan zencefile limon ve bal eklenerek etkisinin arttırılabileceğine işaret eden Yeşilada, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde balın da önemli bir etkiye sahip olduğunu kaydetti.

    “ANTİBİYLOTİKTEN ÖNCE BAL KULLANILIYORDU”

    Yeşilada, antibiyotikler keşfedilmeden önce insanların soğuk algınlığı dahil her türlü enfeksiyonla savaşta bal kullandığını anlatarak, şöyle devam etti:

    “Bitki çaylarının seçiminde ve kullanımında dikkatli olunması gerekir. İçeriği tam olarak bilinmeyen bitkiler kullanılmadan önce iyi araştırılmalıdır. Öncelikle soğuk havaların bizi zorladığı bu dönemde bağışıklık sistemimizi güçlendirerek hastalıklara karşı hazırlıklı olmamız gerekiyor. Ihlamur, zencefil, adaçayı, kuşburnu ve ekinezya gibi bitki çaylarının bağışıklık sistemini güçlendirdiğini artık bilmeyen kalmadı. Ancak önemli olan, bitki çaylarının beklenen ve istenilen yararı sağlayabilmesi için bilinçli hazırlanması ve tüketilmesi gerektiği. Uygun olmayan şekilde hazırlanan ya da nereden toplandığı bilinmeyen, açıkta satılan bitkiler yarardan çok zarar verebiliyor. Bu nedenle güvenilir kaynaklardan elde edilen bitkilerin doğru miktarlarda karıştırılması çok önemli.”

    Bitki çayı tüketirken bunlara dikkat
    Bitki çayı tüketirken bunlara dikkat

    “SOĞUK ALGINLIĞI TEDAVİSİNDE ADAÇAYI ETKİLİ”

    Yeşilada, Avrupa’da 27 ülkede gerçekleştirilen, Türkiye’den de iki tıp fakültesinin katıldığı bir araştırmanın sonucunda, insanların soğuk algınlığına karşı hala en çok balı tercih ettiğinin görüldüğünü ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:

    “Bu nedenle soğuk algınlığı konusunda etkili olan ıhlamur ve zencefil gibi bitki çayları ile balı bir araya getirdiğinizde, balın güçlü etkisi ıhlamur ve zencefilin etkisini de arttıracaktır. Soğuk algınlığına karşı mücadelede diğer bir etkili savaşçı da adaçayıdır. İçeriğindeki uçucu bileşenler sayesinde adaçayı ağız ve boğaz iltihaplarını gidermeye yardımcı olur. C vitamini bakımından zengin bitkisel kaynaklardan biri olduğu bilinen kuşburnu çayı ise mayhoş tadının yanı sıra kuvvetli antioksidan etkiye sahiptir. Geleneksel lezzetlerden kuşburnu çayı soğuk algınlığı, üşütme gibi hastalıklara karşı korunmayı destekleyici olarak günde 2 defa tüketilebilir. Son birkaç yıldır adını sıkça duyduğumuz ekinezya, hepimiz için tanıdık olan papatyagiller ailesinin bir üyesi ve bağışıklık dostu bir bitkidir. Özellikle üst solunum yolu rahatsızlıkları denince akla ilk gelen bitkiler arasında yer alan ekinezya, soğuk algınlığı şikayetleri durumunda yararlı etkiye sahiptir. Ekinezya aynı zamanda virüslerin yol açtığı iltihap etkenlerinin miktarını kontrol ederek, boğaz ve akciğerlerde oluşabilecek hasarı da engellemeye yardımcı olur.”

  • 40 yaşına giren kadının mutlaka bilmesi gereken 5 büyük değişim!

    40 yaşına giren kadının mutlaka bilmesi gereken 5 büyük değişim!

    KEL KALMAKTAN MI KORKUYORSUNUZ?

    Sizin bildiğiniz: Yaş ilerledikçe saç telleri de zayıflıyor. Bu durum; özellikle 40’lı yaşlarında olan kadınların dile getirdiği problemlerden biri…  Peki, neden? Cevabı aslında çok basit: Perimenopoz!

    Sizin bilmediğiniz: Boston Massachusetts Devlet Hastanesi’nde Kadın Sağlık Birliğinde çalışan Elizabeth Roth, kadınların 40’ından sonra sadece saç değil vücudunun her bölgesindeki kıllarının seyrekleştiğini ve döküldüğünü gözlemleyebileceğini belirtti.

    Ne yapmanız gerekiyor: Saç dökülmesinin sebebi sadece yaş değil. Ama vücudunuzun diğer bölgelerinde kılların seyrekleşmesini istemiyorsanız, korkmayın! Saç dökülmesi ya da herhangi bir kıl kaybı bir gecede olmuyor. Menopoza girmeden önce başlayan bu değişimleri o süre zarfına kadar doktorunuzla tartışabilir hatta çözüm yolu bile bulabilirsiniz.

    HAFIZANIZA NELER OLUYOR?

    Sizin bildiğiniz: Son zamanlarda yapmak istediğiniz şeyleri hatırlamakta zorluk mu çekiyorsunuz? Hatta bazılarınız severek izlediğiniz dizinin oyuncularının ismini hatırlayamıyor olabilir.

    Sizin bilmediğiniz: Unutkanlık sadece yaşın ilerlemesiyle alakalı değil. Bu durum aslında tamamen “kadın” yaşının ilerlemesiyle alakalı… Kuzey Amerika Manapoz Birliğinin başkanı Pauline Maki unutkanlık gibi konularla ilgili, “Hafızayı kontrol eden iki beyin bölgesinde östrojen reseptörümüz var ve daha az östrojen olduğunda bu alanlarda yapısal değişiklikler de meydana geliyor. Bu da çoğu şeyi hatırlamamamıza sebep oluyor” açıklamasında bulundu.

    Ne yapmanız gerekiyor: Size güzel haber verelim: Yaşadığınız unutkanlık kalıcı değil. Nasıl östrojen hatırlamamıza engel oluyorsa, östrojen terapisiyle de bu durumu düzeltebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken en önemli detay ise unutkanlık için hormon tedavisi görmenin de sağlık açısından riskleri var; Kalp rahatsızlıkları, kalp sıkışması ve göğüs kanseri gibi…

    DÜZENSİZ ADET

    Sizin bildiğiniz: En nihayetinde adet döneminiz sona erecek.

    Sizin bilmediğiniz: Massachusetts Genel Hastanesi Orta Yaş Kadın Kadın Sağlığı Merkezi müdürü Jan Shifren, “Yumurtalıklar kademeli olarak östrojen üretirse bu güzel haber ancak, bu çok öngörülemeyen bir model” diyor. Perimenopoz dönemine bir kez girdikten sonra yumurtalıklar, her ay çılgınca farklı miktarlarda östrojen pompalayabilir,

    Bu da döngülerin birbirine daha yakın olabileceği anlamına gelir (örneğin, 28 yerine her 25 veya 26 günde) veya daha uzakta olabilir; Bu yüzden döneminizi tamamen atladığınız aylar olacaktır. Söylediğimiz gibi tam bir kaos değil mi?

    Ne yapmanız gerekiyor: Düzensizlik sizi rahatsız ediyorsa, oral kontraseptifler veya hormon salınımı gibi düzenlemelere yardımcı olabilecek seçenekler hakkında doktorunuza danışmanızda fayda var.

    İDRARINIZI TUTMAKTA ZORLUK ÇEKMEYE BAŞLADIYSANIZ…

    Sizin bildiğiniz: Hamileyken nasıl tuvaletin kapısını zor buluyorsanız yaş 40’ı vurunca idrarınızı tutamaz hale gelmiş olabilirsiniz.

    Sizin bilmediğiniz: Kegel egzersizleri yapsanız bile, 40’lı yaşlarınızda sorun yaşayabilirsiniz. Çünkü daha az östrojen ile mesane kasları ve idrar yollarını destekleyen kaslar zayıflar ve böylece sızıntılara karşı daha savunmasız kalırsınız.

    Ne yapmanız gerekiyor: İdrar tutamama sorununu kökten çözemeyebiliriz. Ama idrar kaçırmanın sebebi sadece yaş değil. Aniden bastığınız kahkahalar, zorlu egzersizler, stres… Hepsi idrar kaçırmanıza sebep olacak nedenlerden. Belki östrojen hormonunuzu kontrol edemiyorsunuzdur ama bu tip hareketlerinizi kontrol ederek tuvalete yetişmek için zaman kazanabilirsiniz.

    İDRAR YOLLARI ENFEKSİYONUNU DAHA FAZLA MI YAŞAMAYA BAŞLADINIZ?

    Sizin bildiğiniz: 40’lı yaşlara girince bel altında belli başlı anormallikler hissedebilirsiniz (Vajina kuruluğu da bunlardan biri) Peki buna sebep olan ne? –Düşük östrojen seviyesi.

    Sizin bilmediğiniz: Östrojen seviyesinin düşmesiyle alakalı, menopoz dönemindeki kadınlar idrar yolları enfeksiyonu geçirme riskini diğer yaştaki kadınlara göre daha fazla yaşıyor. Cinsel Tedavi ve Menopoz Kliniğinin direktörü Lauren Streicher, “Yüzde 60 ile 70 oranında, kadınlar menopozdan sonra bu durumdan fazlasıyla muzdarip.

    Ne yapmanız gerekiyor: Streicher, lokal östrojeni, geleneksel hormon terapisine göre daha düşük dozda temin eden topik bir krem ??gibi kullanmanızı öneriyor. Düşük dozlarda, hormonun bir kısmı kan dolaşımına emilir, bu nedenle vücudunuzun geri kalan kısmını etkilemesi pek olası değildir. (Hâlâ endişeleriniz varsa, doktorunuza danışın ve almanız miktarı öğrenin.)

    Kaynak: posta.com.tr

  • Boğaz ağrısına nar kabuğu çayı

    Boğaz ağrısına nar kabuğu çayı

    Boğaz ağrılarını hafifletmeye ve boğazın yumuşamasını sağlamaya yardımcı olan bitki çayları iltihabın giderilmesine de destek oluyor. “Boğazım acıyor” dediğinizde, şikayetinize çözüm olabilecek bitki çaylarının doğru demlenmesi de çok önemli. Beslenme ve Diyet Uzmanı Melis Torluoğlu, boğaz ağrısına iyi gelen bitki çaylarını ve demleme kurallarını anlattı. İşte boğaz ağrısında etkili olan 5 bitki çayını demlemenin püf noktaları:

    BOĞAZ AĞRISINA NAR KABUĞU

    Narın kabuğunda bulunan polifenolik bileşenler boğaz enfeksiyonlarına neden olan bakterilerin etkinliğini azaltarak boğaz ağrısına çözüm olabiliyor. Nar kabuğunu yemek yerine kurutup çay olarak tüketmek daha sağlıklı. Bu aynı zamanda kabuğunda bulunan alkoloidin fazla tüketiminin de önüne geçilmesini sağlıyor. 2 çay kaşığı kurutulmuş nar kabuğunu, üzerine 1 bardak su ilave ederek kapalı ve mümkünse cam bir fincanda 10 dakika demleyerek içebilirsiniz.

    ADAÇAYI DEMLERKEN DİKKAT!

    Adaçayının yapraklarında bulunan uçucu bileşenler; ağız ve boğaza yerleşen enfeksiyon ve iltihapları gidermeye yardımcı oluyor. Fakat uçucu bileşenlerden etkin bir şekilde yararlanabilmek adına demleme tekniği de büyük bir önem taşıyor. 1 bardak kaynamış suya 2-3 tutam adaçayı ilave edip 10-15 dakika ağzını kapatarak demlenmesine izin verin. Günde 2 fincan kadar tüketebilirsiniz.

    boğaz ağrısı bitki çayı
    boğaz ağrısı bitki çayı

    BOĞAZ KURULUĞUNA NANE ÇAYI

    Nane çayının içeriğinde bulunan uçucu bileşenler boğazın yumuşamasına ve kuruluğun giderilmesine yardımcı oluyor. Bu nedenle günde 1-2 fincan içebilirsiniz. Fakat reflü probleminiz varsa uzak durmalısınız.

    BOĞAZ AĞRISI İÇİN KARANFİL

    Karanfilin içeriğinde bulunan öjenol isimli uçucu bileşen boğazdaki yanmayı gideriyor. Ağız, boğaz yolu enfeksiyonlarında ise antiseptik ve ağrı giderici olarak görev alıyor. Çiğneyerek tüketebileceğiniz gibi günlük olarak içilen çayların içerisine de karanfil ilave edebilirsiniz.

    MEYAN KÖKÜ BALGAM SÖKTÜRÜYOR

    İçeriğinde bulunan saponin tipi bileşenler boğazda oluşan balgamın sıvılaşmasını sağlayarak atılmasına yardımcı oluyor. 3 bardak suya, 3 tatlı kaşığı meyan kökü ilave edip, 15 dakika demledikten sonra günlük olarak tüketebilirsiniz.

     

    Kaynak: ntv.com.tr