Kategori: Sağlık

  • Estetik yaşı küçülüyor mu ?

    ÖNCE ESTETİK AMELİYAT SONRA ÜNİVERSETİ KAYDI…

    Kariyer basamaklarını hızla çıkan gençler, kuracakları kalıcı ilişkiler için estetik cerrahiden destek alıyor.

    Genç hastaların estetik cerrahiye artan ilgisi özellikle üniversite döneminin ilk yıllarında ya da mezuniyet sonrası meslek hayatının başlangıcında ortaya çıkıyor. Bu dönem gencin kalıcı arkadaşlar, dostlar kazandığı bir dönem.

    Son yıllarda liseyi bitiren gençler arasında estetik ameliyat yaptırarak üniversiteye başlama isteği dikkat çekiyor. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç Dr Ahmet Sönmez, kemik ve vücut yapısının özelliklerinden doktor seçimine kadar pek çok konuda anne babaların dikkatli olmasını istedi.

    Üniversiteye başlayamadan önce burun estetiği…

    Doç Dr Ahmet Sönmez, “Yine bir anne, baba ve genç kızdan oluşan konsültasyon üçlüsünü muayenehanemde karşımda görünce pek çok kişinin merak ettiği soruyu ben de kendime sorma ihtiyacı duydum. Estetik cerrahi yaşı küçülüyor mu? Evet, gerçekten de ebeveyini ile konsültasyona gelen, henüz üniversite çağında gençlerle son yıllarda daha sık karşılaşıyoruz. Özellikle eğitimin tatile girdiği şu dönemde çoğunlukla burun estetiği, kulak estetiği ve meme büyütme ameliyatı ve bazen de liposuction için hastalar plastik cerrahlara başvuruyor” derken, ameliyatların bazen zorunluluktan bazen de estetik tercihlerden kaynaklandığını ifade etti.

    Sınıf geçme hediyesi estetik ameliyat…

    Çocuklarının üniversite hayatını kariyerinin başlangıcı gibi gören anne babalar, çocuklarındaki kusurların giderilmesini ve yeni arkadaş ve iş çevrelerine yeni imajlarıyla başlamasını istiyor. Bunun için, konsültasyonlara çocuklarıyla birlikte geliyorlar. Doç Dr Sönmez “çoğunlukla ebeveynlerden en az bir tanesi güçlü şekilde ameliyata teşvik edici oluyor. Hatta bu ameliyatı sınıf geçme hediyesi olarak düşünen anne-babalara da rastlanıyor” şeklinde konuştu.

    Estetik yaşı küçülüyor mu?

    Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç Dr Ahmet Sönmez, “Dünyada estetik operasyonlara ilgi giderek artıyor. Amerika’da 2001-2009 yılları arısında estetik müdahale sayısı yüzde 20 arttı. Artış özellikle 50 yaş üzeri kişilerde görülürken, gençler arasında oran düştü. Başvuru sayısının giderek artması, ameliyat olan gençlerin sayısı artıyormuş gibi algılanmasına yol açıyor. Türkiye’de de durum farklı değil” dedi. Doç Dr Sönmez, plastik cerrahların muayenehanelerinde eskiye oranla daha fazla sayıda genç hasta kabul edildiğini, bunun da toplumda estetik cerrahi yaşının küçülmesinden ziyade estetik cerrahiye ilgi duyan nüfusun artmasından kaynaklandığını söylerken, estetik cerrahinin toplumda giderek daha geniş bir tabanına yayıldığının altını çizdi.

    Anne babalar dikkat…

    Doç Dr Ahmet Sönmez, ‘estetik müdahaleler için genelde 18 yaşına kadar beklemek doğru bir yaklaşımdır. Bu dönem zaten çocuğun reşit kabul edildiği ve lisenin bitip üniversiteye başlandığı zamandır. Ancak bazen, tıbbi gereklilik bulunduğu zamanlarda; örneğin aşırı büyük memelerin küçültülerek sırt ağrısı ve iskelet deformitelerinin önüne geçmek için daha erken yaşlarda da ameliyat yapılabilir” derken, “burada en önemli husus, genç yaşta, zaten duygusal olarak dalgalı bir dönemde olan hastanın ameliyat istemesinde gerçekçi nedenler olup olmadığının araştırılmasıdır. Hasta ve yakınları açısından bir diğer önemli nokta ise doktor seçimidir. Genci ameliyat eden doktor onun sadece estetik cerrahı değil aynı zamanda bir hayat koçu gibi hareket ederek, kendisi için en doğru kararı almasına yardım etmelidir. Zaten anne-baba, hasta ve doktor arasındaki işbirliği ve iletişimin iyi olduğu durumlarda, en iyi sonuç elde edilecektir” dedi.

    Kaynakça:
    2001
    Baby Boomers age 35-50 had the most procedures — 44% of the total. Men and women age 51-64 had 25% of procedures; age 19-34 had 22%; age 65-and-older had 5%; and age 18-and-under had 3.5% of all cosmetic procedures.
    The most common procedures for age 18-and-under were chemical peel, laser hair removal, microdermabrasion, nose reshaping and collagen injection.
    2009
    People age 35-50 had the most procedures – almost 4.5 million and 44 percent of the total. People age 19-34 had 20 percent of procedures; age 51-64 had 27 percent; age 65-and-over had 7 percent; and age 18-and-younger had 2 percent.

  • Beyazlatıcı diş macununda bir Amerikan klasiği olan Arm&Hammer

    Dişleri aşındırmadan 3 tona kadar sağladığı etkili beyazlıkla Amerika’nın 155 yıldır klasikleşen markalarından biri haline gelen ve en çok satanları arasında yer alan Arm&Hammer geçtiğimiz haftalarda Türkiye pazarına giriş yaparak, eczanelerdeki yerini aldı.

    Beyazlatıcı diş macununda bir Amerikan klasiği olan Arm&Hammer | 1

    Birçok diş macunu içeriğindeki “aktif kimyasallar” ile dişlerinizi temizlerken diş minesine zarar verebilir. Arm&Hammer kaliteli bir diş macununda olması gereken tüm özellikleri taşırken aynı zamanda da 3 tona kadar beyazlık sağlayarak fark yaratıyor.

    ÖNEMLİ BİR NOT: Karbonat en düşük aşındırma katsayısına sahip, doğal bir minareldir. Bundan dolayı diş minesine zarar vermeden beyazlatmaya yardımcı olmaktadır. Ayrıca mikrogranül halindeki bu minarel diş minesindeki çatlaklara ulaşarak, orada oluşan plak ve lekeleri arındırıp dişlerin arasını ve diş eti çizgisini dahi derinlemesine temizler.

    İçeriğinde karbonat bulunan diş macunlarının ağız kokusunu azalttığı ve nefesi tazelediği klinik olarak kanıtlanmıştır. Karbonat ağızdaki PH dengesini sağlar ve en güçlü ağız kokusunu bile ortadan kaldırmaya yardımcı olur.

    Arm&Hammer Advanced Whitening – 3 Tona Kadar Beyazlatıcı Diş Macunu Fiyat : 12 TL

  • Profiloplasty ile yüzünüzde altın oranı yakalayın, Profiloplasty nedir ? Altın oran nedir ? Op. Dr. Naci Çelik

    Profiloplasty ile yüzünüzde altın oranı yakalayın, Profiloplasty nedir ? Altın oran nedir ? Op. Dr. Naci Çelik | 2Yüzyıllardır, gözlerin, burnun, kaşların, dudakların birbirine mesafesindeki uyumla belirlenen altın oran, Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sının altın oranıyla da popülerleşerek günümüze dek ideal güzelliği tarif etti. Bugün, kendi altın oranımıza Profiloplasty uygulamasıyla kavuşabiliyoruz. Profiloplasty özetle; yüzdeki herhangi bir uygulamanın diğer tüm uzuvlarla da uyumlulaştırılması sürecini tanımlıyor ve teoride matematiksel bir işlem iken pratiğe döküldüğü zaman bir sanat halini alıyor.

    Kim daha güzel, orantılı bir yüze sahip olmak istemez ? Plastik cerrahi ve diğer medikal estetik uygulamalar bu istek etrafında; kusurları gidermek ve güzellikleri öne çıkarmak için çalışır.

    Özellikle yüzümüzde genel beğeniye ve kendi estetik anlayışımıza uygun bir görünüme sahip olmak isteriz. Daha küçük bir burun, dolgun yanaklar, gergin alın gibi.

    Güzellik anlayışı kültürden kültüre değişse dahi, genel olarak güzellikle uzlaşılan ve bilimsel olarak da açıklanabilen bir ölçü vardır. Leonardo da Vinci ile popüler olmuş bir kavram olan ‘altın oran’ kabaca, büyüğün küçüğe oranı olarak ifade edilir. Yüzün boyu / Yüzün genişliği; Dudak- kaşların birleşim yeri arası / Burun boyu; Yüzün boyu / Çene ucu-kaşların birleşim yeri arası; Ağız boyu / Burun genişliği; Burun genişliği / Burun delikleri arası;

    Göz bebekleri arası / Kaşlar arası gibi.

    Aslında burnumuzu büyük, çenemizi dar, yanaklarımızı çökük bulup, plastik cerrahiden destek almak isterken, bilerek ya da bilmeyerek bu orana yaklaşmaya çalışmaktayız.

    Plastik cerrahi artık bunu daha bilimsel yapıyor ve Profiloplasty ile tek bir bölgeyi düzeltmek yerine, onun diğer bölgelerle, örneğin bir burun ameliyatı söz konusuysa, burnun çeneyle, dudaklarla, yanaklarla, alın ve kaşlarla orantısını da gözetip tamamını birbiriyle uyumlu hale getirecek ve ideal orana yaklaştıracak çözümler sunuyor. Yöntemin uygulayıcısı Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Naci Çelik; Profiloplasty’nin ne olduğunu, nasıl işlediğini ve beklenen sonuçları hakkında bilgi verdi.

    Profiloplasty nedir?

    Profiloplasty kısaca tarif edilecek olursa kişinin yandan görünümünü düzeltmeyi amaçlayan işlemlerin tümü olarak tanımlanabilir. Tabi ki yandan görünümde asıl belirleyici faktör burun ve dolayısıyla burnu düzeltici işlem olan rhinoplasty’dir. Maalesef pek çok doktor yüz görünümündeki şikâyet nedeniyle başvuran hastalarda işlemin basitliği ve hastaya maliyetinin fazla olmaması nedeniyle hastalara sadece rhinoplasty işlemini önermişlerdir.

    Bu da burun ameliyatı olduğu halde hala kendisinin daha güzel ya da daha yakışıklı olduğunu hissetmeyen hastaların sayısının artmasına ve yüze uygun olmayan yapay görünümlü burunların artmasına neden olmuştur.

    Haliyle burun ameliyatı olmak isteyen hastalar çevrelerindeki bu kötü örnekleri görerek yaptırmak istedikleri bu operasyonu yaptırmaktan vazgeçmişlerdir.

    Profiloplasty hastanın sadece yüzünün yan ve oblik (yan ile karşı arası duruş) görünümünü değerlendirmekle kalmaz bu görünüm üzerindeki etkisi olan ünitelerin kendi aralarındaki açı ve oranları da dikkate alır.

    Profiloplasty’nin tek tek plastik cerrahi işlemlerinden farkı nedir ?

    Profiloplasty yüzü bir bütün olarak değerlendirir ve
    Alın-burun açısı
    Burun-dudak açısı
    Burun-çene açısı
    Çene-Çene altı oran
    Çene- boyun açısı
    Kulak-burun büyüklüğü oranı gibi oranları da dikkate alınarak bir uygulama programı önerir.

    Örneğin burun ameliyatı olmak için başvuran iri burunlu bir hastada aynı zamanda iri bir çene varsa hastanın sadece burnuna yapılacak bir işlem iki şekilde sonuçlanır:

    Hastanın burnu çeneyle orantılı olacak şekilde iri bırakılır ve sonuçta burun şekil olarak güzel olsa bile hastanın burnu ve çenesi eski iriliğinde kalacağı için yüz hatları kaba olur. Bu tür bir işlem sonrası hasta ve çevresi operasyonun hiçbir işe yaramadığını düşünürler çünkü iri burun hâlâ iri burundur.

    Hastanın burnu küçültülür çenenin iriliğine göre ayarlanmaz ve sonuçta yüzle uyumlu olmayan çok güzel görünümlü olsa bile çok yapay görünen ve hastayı kesinlikle mutlu etmeyen orantısız bir burun ortaya çıkar.

    Böyle bir hastada yapılması gereken işlem aynı operasyonda belki de çene ucundaki kemiğin hafifçe törpülenmesi ve yapılacak burnun yeni çeneye göre ayarlanması olmalıdır ki hasta sonuç olarak yüzüne uyumlu ve hoş bir burna kavuşsun.

    Profiloplasty ile neler yapılabilir ve hangi bölgelere uygulanabilir?

    Alın: Örneğin alın çok düzse yağ enjeksiyonları ile alın konveks bir şekle getirilebilir. Saç çizgisi çok aşağıda yerleşmiş hem erkek hem de kadınlarda epilasyon ile saçların alınması sağlanarak dar alın daha geniş bir hale getirilebilir ya da saçlar dökülerek saç çizgisinin gerilediği durumlarda saç ekimi yapılabilir. Tüm bu işlemler kişinin yan görünümü üzerinde belirleyici olurlar.

    Kaşlar: Düşük kaşlara kaş asma yapılarak kaş ucunun lateral kantusa olan mesafesi artırılarak gözler açığa çıkartılabilir.

    Burun: Rhinoplasty işlemi ile burun küçültülebilir, büyültülebilir ucu kaldırılıp indirilebilir veya burun uzatılıp kısaltılabilir.

    Yanaklar: Yaşlı yüzde sarkmış olan yanaklar asılarak kaldırılabilir ya da şişman görünümlü yanaklar daha zayıf görünümlü hale getirilebilir. Elmacık kemikleri belirginleştirilebilir. Yanaklara dolgu yapılarak yüze daha dinlenmiş bir ifade verilebilir.

    Dudaklar: Anatomik olarak üst dudak hafifçe alt dudağın (1-2 mm) önündedir ve alt dudak üst dudağa göre daha kalındır. Bazen rhinoplasty adayı bayanlarda işlemin en önemli noktalarından birisi dudağın dolgu maddeleri veya hastanın kendi yağları ile kalınlaştırılmasıdır.

    Çene: Profiloplasty’de burundan sonra en önemli etkili faktör çenenin değerlendirilmesidir. Çene ucu problemleri çok çeşitlidir:

    Ülkemizde en sık görülen deformite mentumun geride olması ve çene yüksekliğinin kısa olmasıdır. Bu kadınlarda yuvarlak bir yüze neden olurken erkeklerde de zayıf yüz hatlarına neden olur. Dolayısıyla profiloplastyde en sık uygulanan çene düzeltici yöntem augmantasyon mentoplasty yani çene ucu büyültme ameliyatıdır.

    Gıdı bölgesi: Submental bölgedeki yağ fazlalığı hastanın çenesinin olduğundan daha kısa görünmesine yol açar. Bu bölgeye yapılacak basit bir liposuction ya da submental yağ eksizyonu çene konturunu düzgünleştirir.

    Boyun bölgesindeki kırışık deri boyun germe operasyonu ile düzeltilebilir. Bu işlem daha çok orta yaş ve üzeri hastalarda uygulanmalıdır.

    Kulaklar: Kulaklar genel olarak karşıdan veya arkadan bakıldığı zaman deformiteleri daha çok görülen organlar olmakla birlikte profilden de normal anatomide tüm kulak kepçesinin kıvrımları tam olarak görülmelidir. Kepçe kulak deformitesi olan hastalarda bunun düzeltilmesi yandan görünüme büyük katkıda bulunur.

    Profiloplasty’nin uygulama süreci nasıl işler?

    Başvuran hastaların bir kısmı problemin sadece bir yönünü görebilir, örneğin istediği ölçüde bir burunun dar bir çenede uygun olmayacağını hesap edemeyebilir. Burada rol plastik cerraha düşer. Hastanın ön, yan ve oblik resimleri çekildikten sonra bunlar üzerinde çalışmalar yapılır. Bilgisayar yardımıyla yukarda bahsettiğimiz ünitelerin birbirleriyle ilişkisi ortaya konur ve açılar ile oranlar ölçülür. Ardından uygun görülen düzeltmeler yapılarak hastaya muhtemel sonuçlar sunulur.

    Profiloplasty matematik ve bilgisayar programlarıyla kişiye en uygun yüzün kazandırılması mıdır?

    Profiloplasty teoride matematiksel bir işlem iken pratiğe döküldüğü zaman bir sanattır.

    Basit bir dolgu işlemi bir medikal estetisyen tarafından yapılabilir. Bir burun ameliyatını kulak burun boğaz doktoru yapabilir. Yanaklara dışarıdan verilecek dolgu malzemeleriyle bir dermatolog tarafından şekil verilebilir.

    Hatta bir oftalmolog göz kapaklarınız ve kaşlarınıza estetik operasyon yapabilir. Ancak sadece bir plastik cerrah bunların hepsini ve daha fazlasını bir arada değerlendirerek sizin için en uygun operasyon veya operasyonlar dizisini önerip uygulayabilir.

    Profiloplasty uygulanmış hasta, tek bir işlem görmüş hastaya oranla ne kazanır?

    Profiloplasty ile genel bir uyumlulaştırma süreci, hastaya, her şeyden önce özgüven, harcadığı zaman ve paranın tam karşılığını aldığı tatminini kazandırır.

    Burun ameliyatı olduktan sonra, güzel bir buruna ama yine de güzel olmayan bir yüze, ya da defalarca burun ameliyatı olup memnun kalmayanlara mutlaka rastlanmıştır. Profiloplasty, yüzün herhangi bir uzvundaki radikal değişikliğin diğer uzuvlarla mutlaka uyumlulaştırılması ve efsanevi altın oran’a yaklaştırılması prensibiyle çalışır.

    Profiloplasty, uzun vadede daha ekonomik, kalıcı ve tatmini yüksek sonuçlar vaat eder. Hastane, anestezi, muayene gibi farklı zamanlarda yapılsa yüksek bütçeli olacak işlemler, bir arada yapıldığı için daha ekonomik olmakta, iyileşme sürecine de bir seferde girilmekte ve sonuçlar daha yüz güldürücü olmaktadır.

    Op. Dr. Naci Çelik
    Plastik ve Rekonstrüktif Cerrah

    KUTU: ALTIN ORAN NEDİR ?

    Altın oran, doğadaki varlıkların yapılarında bulunan özel bir orandır. Altın oran kabaca, büyüğün küçüğe oranıdır. Bu oran özellikle sanat ve mimaride yüzyıllarca uygulanmıştır. Doğada en belirgin olarak altın oran insan vücudunda, kabuklu deniz hayvanlarında ve ağaç dallarında görülmektedir.

    Başka bir deyişle altın oran, dikdörtgenin en estetik görünecek uzunlukta uzun kenarının kısa kenarına oranıdır.

    Sanatçılar, bilim adamları ve tasarımcılar, araştırmalarını ya da çalışmalarını yaparken ya da ürünlerini ortaya koyarlarken orantıları altın oran uyumuna göre belirlenmiş insan bedenini ölçü olarak alırlar. Leonardo da Vinci ve Corbusier tasarımlarını yaparken altın oran sayısına göre belirlenmiş insan vücudunu ölçü almışlardır. Günümüz mimarlarının en önemli başvuru kitaplarından biri olan Neufert’te de altın orana göre belirlenmiş insan vücudu temel alınmaktadır.

    İnsan vücudunda altın oran için verilebilecek ilk örnek, göbek ile ayak arasındaki uzaklık bir birim olarak kabul edildiğinde, insan boyunun 1,618 e karşılık gelmesidir. Bunun dışında vücudumuzda yer alan diğer bazı altın oranlar şöyledir: Parmak ucu-dirsek arası / El bileği-dirsek arası; Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe / Kafa boyu; Göbek-baş ucu arası mesafe / Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe; Göbek-diz arası / Diz-ayak ucu arası.

    İnsan yüzünde de birçok altın oran vardır ki özellikle bu konu yüz estetiğini daha çok yakından ilgilendiriyor. Ancak bu oranlandırma, bilim adamları ve sanatkârların beraberce kabul ettikleri “ideal bir insan yüzü” için geçerlidir. Yani her insanda bu oran tam doğru olmayabilir. Örneğin üst çenedeki ön iki dişin enlerinin toplamının boylarına oranı altın oranı verir. İlk dişin genişliğinin merkezden ikinci dişe oranı da altın orana dayanır.

    Bunlar bir dişçinin dikkate alabileceği en ideal oranlardır. Bunların dışında insan yüzünde yer alan diğer bazı altın oranlar şöyledir: Yüzün boyu / Yüzün genişliği; Dudak- kaşların birleşim yeri arası / Burun boyu; Yüzün boyu / Çene ucu-kaşların birleşim yeri arası; Ağız boyu / Burun genişliği; Burun genişliği / Burun delikleri arası; Göz bebekleri arası / Kaşlar arası. Bu oranlar daha da artırılabilir.

    Profiloplasty

    YÜZ ESTETİĞİ

    Konu başlığında yeni bir konsept yazdıysam da aslında plastik cerrahların 1960’lı yıllarda öne sürdükleri bu uygulama son yıllarda tekrar gündeme gelmiştir.

    Profiloplasty kısaca tarif edilecek olursa kişinin yandan görünümünü düzeltmeyi amçlayan işlemlerin tümüdür. Tabi ki yandan görünümde asıl belirleyici faktör burun ve dolayısıyla burnu düzeltici işlem olan rhinoplasty’dir. Maalesef pek çok doktor yüz görünümündeki şikayet nedeniyle başvuran hastalarda işlemin basitliği ve hastaya maliyetinin fazla olmaması nedeniyle hastalara sadece rhinoplasty işlemini önermişlerdir. Bu da burun ameliyatı olduğu halde hala kendisinin daha güzel ya da daha yakışıklı olduğunu hissetmeyen hastaların sayısının artmasına ve yüze uygun olmayan yapay görünümlü burunların artmasına neden olmuştur. Haliyle burun ameliyatı olmak isteyen hastalar çevrelerindeki bu kötü örnekleri görerek yaptırmak istedikleri bu operasyonu yaptırmaktan vazgeçmişlerdir.

    Profiloplasty hastanın burnunu değil yüzünün yan ve oblik (yan ile karşı arası duruş) görünümünü değerlendirmekle kalmaz bu görünüm üzerindeki etkisi olan ünitelerin kendi aralarındaki açı ve oranları da dikkate alır.

    Profiloplasty bir bütün olarak yüzü değerlendirmekle birlikte yüzün ünitelerini sınıflandıracak olursak:

    1.Alın

    2.Kaşlar

    3. Burun

    4.Yanaklar

    5.Dudaklar

    6.Çene

    7.Gıdı bölgesi

    8.Boyun

    9.Kulaklar

    Ayrıca ikili ve üçlü değerlendirmeler de önemlidir. Şöyle ki:

    1.Alın-burun açısı

    2. Burun-dudak açısı

    3. Burun-çene açısı

    4.Çene-Çene altı oran

    5.Çene- boyun açısı

    6.Kulak-burun büyüklüğü oranı

    7.Alın-burun-çene oranları

    8.Nasolabial sulcus-burun ilişkisi

    Basit örnekler ile profiloplasty anlatılabilir. Örneğin burun ameliyatı olmak için başvuran iri burunlu bir hastada aynı zamanda iri bir çene varsa hastanın sadece burnuna yapılacak bir işlem iki şekilde sonuçlanır:

    Hastanın burnu çeneyle orantılı olacak şekilde iri bırakılır ve sonuçta burun şekil olarak güzel olsa bile hastanın burnu ve çenesi eski iriliğinde kalacağı için yüz hatları kaba olur. Bu tür bir işlem sonrası hasta ve çevresi operasyonun hiçbir işe yaramadığını düşünürler çünkü iri burun hala iri burundur.

    Hastanın burnu küçültülür çenenin iriliğine göre ayarlanmaz ve sonuçta yüzle uyumlu olmayan çok güzel görünümlü olsa bile çok yapay görünen ve hastayı kesinlikle mutlu etmeyen orantısız bir burun ortaya çıkar

    Böyle bir hastada yapılması gereken işlem aynı operasyonda belki de çene ucundaki kemiğin hafifçe törpülenmesi ve yapılacak burnun yeni çeneye göre ayarlanması olmalıdır ki hasta sonuç olarak yüzüne uyumlu ve hoş bir burna kavuşsun.

    Profiloplasty ile neler yapılabilir:

    Alın:

    Özellikle erkeklerde frontal processler çıkıntılı ise törpülenebilir. Ya da alın çok düz ise yağ enjeksiyonları ile alın konveks bir şekle getirilebilir. Saç çizgisi çok aşağıda yerleşmiş hem erkek hem de kadınlarda epilasyon ile saçların alınması sağlanarak dar alın daha geniş bir hale getirilebilir ya da saçlar dökülerek saç çizgisinin gerilediği durumlarda saç ekimi yapılabilir. Tüm bu işlemler kişinin yan görünümü üzerinde belirleyici olurlar

    Kaşlar:

    Düşük kaşlara kaş asma yapılarak kaş ucunun lateral kantusa olan mesafesi artırılarak gözler açığa çıkartılabilir.

    Burun:

    Rhinoplasty işlemi ile burun küçültülebilir, büyültülebilir ucu kaldırılıp indirilebilir veya burun uzatılıp kısaltılabilir.

    Yanaklar:

    Yaşlı yüzde sarkmış olan yanaklar asılarak kaldırılabilir ya da şişman görünümlü yanaklar daha zayıf görünümlü hale getirilebilir. Elmacık kemikleri belirginleştirilip nasolabial sulkuslar silikleştirilebilir. Yanaklara dolgu yapılarak yüze daha dinlenmiş bir ifade verilebilir.

    Dudaklar:

    Anatomik olarak üst dudak hafifçe alt duağın (1-2 mm) önündedir ve alt dudak üst dudağa göre daha kalındır. Bazen rhinoplasty adayı bayanlarda işlemin en önemli noktalarından birisi dudağın dolgu maddeleri veya hastanın kendi yağları ile kalınlaştırılmasıdır. Kalın dudakların inceltilmesi de mümkün olmakla birlikte bu çok sık görülen bir durum değildir.

    Çene:

    Profiloplastyde burundan sonra en önemli etkil faktör çenenin değerlendirilmesidir. Çene ucu problemleri çok çeşitlidir:

    a. Mentumun geride olması çene yüksekliğinin normal olması

    b.Mentumun geride olması ve çene yüksekliğinin kısa olması

    c. Mentumun geride olması ve çene yüksekliğinin uzun olması

    d.Mentumun ileride olması ve çene yüksekliğinin kısa olması

    e. Mentumun ileride olması ve çene yüksekliğinin normal olması

    f. Mentumun geride olması ve çene yüksekliğinin uzun olması.

    Bu problemlerden herhangi birisi görülebilirse de ülkemizde en sık görülen deformite mentumun geride olması ve çene yüksekliğinin kısa olmasıdır. Bu kadınlarda yuvarlak bir yüze neden olarken erkeklerde de zayıf yüz hatlarına neden olur. Dolayısıyla profiloplastyde en sık uygulanan çene düzeltici yöntem augmantasyon mentoplastydir. Augmantasyon mentoplasty aşağıdaki şekillerde yapılabilir:

    i. Yağ enjeksiyonu: Hastanın bel veya karın bölgesinden ya da gıdı altından alınan yağların bazı işlemlerden geçirildikten sonra çene ucuna verilmesi

    ii. Dışardan enjeksiyon maddelerinin verilmesi: Kollagen, hyaluronic asit vb pek çok yabancı madde çene ucuna enjekte edilebilir.

    iii. Kıkırdak yerleştirilmesi.

    iv. Çene ucu protezleri yerleştirilmesi: silicon vb…

    v. Çene kemiklerinin cerrahi müdahale ile kesilerek öne doğru ilerletilmesi.

    Gıdı bölgesi:

    Submental bölgedeki yağ fazlalığı hastanın çenesinin olduğundan daha kısa görünmesine yol açar. Bu bölgeye yapılacak basit bir liposuction ya da submental yağ eksizyonu çene konturunu düzgünleştirir.
    Boyun bölgesindeki kırışık deri bayun germe operasyonu ile düzeltilebilir. Bu işlem daha çok orta yaş ve üzeri hastalarda uygulanmalıdır. Daha genç hastalarda cervikomental açının düzeltilmesi için tüm mandibula konturuna (sadece çene ucuna değil) yağ enjeksiyonu yapılması gerekebilir.

    Kulaklar:

    Kulaklar genel olarak karşıdan veya arkadan bakıldığı zaman deformiteleri daha çok görülen organlar olmakla birlikte profilden de normal anatomide tüm kulak kepçesinin kıvrımları tam olarak görülmelidir. Kepçe kulak deformitesi olan hastalarda bunun düzeltilmesi yandan görünüme büyük katkıda bulunur.

    Peki hasta kendisi için neyin doğru olduğunu nasıl anlayacak? Başvuran hastaların bir kısmı problemin sadece bir yönünü görürken bir kısmı problemi yanlış değerlendirmektedirler. Burada asıl rol plastik cerraha düşer.

    Hastanın ön, yan ve oblik resimleri çekildikten sonra bunlar üzerinde çalışmalar yapılır. Bilgisayar programları ile yapılan bu çalışmalar örneğin bir rhinoplasty adayına “size bu burnu yacerrparız şöyle güzel olursunuz böyle harika olursunuz “ demek için yapılmaz. Bu programlar hastanın gözünü boyamak için değil hastanın problemlerini ortaya koymak için tasarlanmışlardır. Bilgisayar yardımıyla yukarda bahsettiğimiz ünitelerin birbirleriyle ilişkisi ortaya konur ve açılar ile oranlar ölçülür. Ardından uygun görülen düzeltmeler yapılarak hastaya muhtemel sonuçlar sunulur. Profiloplasty buraya kadar oldukça matematiksel bir işlem iken realiteye döküldüğü zaman bir sanattır .Basit bir dolgu işlemi bir medikal estetisyen tarafından yapılabilir. Bir burun ameliyatını kulak burun boğaz doktoru yapabilir. Yanaklara dışarıdan verilecek dolgu malzemeleriyle bir dermatolog tarafından şekil verilebilir. Hatta bir oftalmolog göz kapaklarınız ve kaşlarınıza estetik operasyon yapabilir. Ancak sadece bir plastik cerrah bunların hepsini ve daha fazlasını bir arada değerlendirerek sizin için en uygun operasyon veya operasyonlar dizisini önerip uygulayabilir.

  • Tüp bebekte yeni gelişmeler baş döndürücü

    Tüp bebekte yeni gelişmeler baş döndürücü | 3Üreme tıbbı çok hızlı gelişiyor

    Tüp bebekte son durum!

    Hala tüp bebek yaptırması gereken 80 milyon çift var…

    SON 10 yılda sağlık alanında gerçekleşen en önemli gelişmelerin başında üreme sağlığı ile ilgili olanlar geliyor. Bu konuda en büyük yatırımları yapan Bahçeci Tüp Bebek Grubu, Alman Hastanesi’nden ayrıldıktan sonra Fulya Terrace’da açtığı yeni merkezinde, teknolojinin bütün imkanlarını kullanarak hastalarına hizmet veriyor. 2500 metrekarelik alan üzerine kurduğu merkezinde, deneyimli ekibi ile kadın sağlığı ve tüp bebek ile ilgili bütün tedavi tekniklerini uygulayan Prof. Dr. Mustafa Bahçeci, “Dünyaya paralel olarak merkezimizde uyguladığımız bütün tedavi imkanlarını bebek sahibi olmak isteyen çiftlerimize sağlıyoruz. Tüp bebek ile ilgili gelişmeler baş döndürücü!” dedi.

    Bahçeci Grubu doktorlarından Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Bora Cengiz, tüp bebek tedavilerindeki son yenilikleri anlattı:

    “1978 yılında ilk tüp bebeğin doğumundan bu güne kadar yüzbinlerce çift yardımcı üreme teknolojileri ile gebe kaldı. Tüm dünyada yaklaşık 50-80 milyon kadar çiftin çocuk sahibi olamadıkları için tedavi olmaları gerektiği hesaplanıyor. Teknolojideki inanılmaz gelişmelere rağmen halen birçok çift yardımcı üreme yöntemleri ile denemelerine rağmen gebe kalıp bebek sahibi olamıyorlar. Özellikle menide ve sonrasında ameliyatla (TESE-mikro TESE) sperm bulunamayan erkekler veya yumurtası tükenmiş erken menopoza girmiş kadınlar için çözüm bulunmamakta. Bazı hastalara sperm olmasına rağmen sperm eşinin yumurtasını dölleyememekte veya embriyo gelişimi ilk günlerde durabilmektedir. Günümüzde tüp bebek tedavisi uygulanan çiftlere önerilen maksimum tedavi sayısı 4 olarak belirlenmiştir. Tedavi sayısının artması ile gebelik oranları 4 denemeden sonra değişmemektedir.

    İşte bu yüzden hastalarımız tarafından yıllar sonra aranıyoruz. Sperm bulunamamış veya yumurta elde edilememiş bir hastamız “hocam bu kök hücre tedavinse başladınız mı?” diye soruyor. Ya da gazete de “embriyoları rahim duvarına yapıştırıyoruz” haberini okuyan tekrarlayan implantasyon başarısızlığı hastalarımız bu yeni mucizenin kliniğimizde yapılıp yapılmadığını soruyor.

    Kök Hücre nerede nasıl yapılıyor?

    16 Haziran 2010 tarihinde gazetelerden bir haber “erkek kısırlığında kök hücre ile yapılan uygulamalar olumlu yönde ilerliyor”. Yine çalan telefonlar ve “siz de başladınız mı?” soruları. Peki bu çalışmalar hangi aşamada? Memeli kök hücrelerinden oosit (yumurta) ve sperm elde etme çalışmalarının hızlı bir şekilde ilerlediğini biliyoruz. Ancak bu konuda çalışan merkezler üreme hücrelerine ulaşmanın yolunu bulmalarına rağmen klinik kullanıma girene kadar daha çok çalışmaları gerektiğini bildiriyorlar. İnsan üremesinde güvenilir bir çözüm olarak kullanılabilmeleri içinse daha 10 yıllar var.

    Daha az yumurta ve daha iyi sperm

    Sağlık Bakanlığı, yeni Üreme Tıbbı Yönetmeliği ile uygulamalarımıza bazı kısıtlamalar getirdi. Bakanlığın ana ve haklı hedefi çoğul gebelikleri ve bu yüzden olan erken doğumları azaltmak. Ancak 35 yaşın altında tek embriyo transferi sınırlaması getirilmesi, gebelik başarısını iki embriyo transferine göre düşürecektir. Avrupa verilerine göre de (ESHRE 2006) tek embriyo transferinde önceki yıllara göre artış olmasına rağmen tüm yaş gruplarında iki embriyo transferi hastaların %60’ına uygulanmaktadır. Ülkemizde 35 yaşın altındaki kadınlarda tek embriyo transferinin zorunlu hale getirilmesi ile en iyi embriyonun seçilmesi büyük önem kazandı. Amerika da araştırmacıların bu embriyoların “metabolomiks” yöntemi ile seçilmesi ile verilen embriyonun tutulabilme olasılığını %80’lere çıkardıklarını biliyoruz.

    Metabolomiks ile en iyi embriyoyu seçiyoruz

    Ülkemizde de, dünyayla birlikte en iyi embriyonun seçiminde yeni uygulanan metabolomiks teknolojisini hastalarımızın hizmetine sunduk. En iyi embriyoyu seçerken klasik yöntemlerin yanı sıra embriyonun metabolizmasını da çalışarak ve her iki yöntemi birlikte kullanarak gebelik şansını arttırabiliyoruz. En iyi embriyonun secimi IVF-ICSI uygulamalarında en önemli konulardan biridir. Uygulama sonucunda elde edilen bir embriyo grubunda hangisinin bebek oluşturma potansiyelinin en fazla olduğunu tayin etmek birçok bilimsel araştırmanın ve yıllar süren deneyimlerin sonucunda belirlenmeye çalışılmaktadır. Günümüz teknolojileri bebek oluşturma şansı en yüksek embriyonun tayininde ağırlıklı olarak morfolojiyi (embriyonun dış görünümü) kullanmaktadır. Embriyo morfolojisi elbette ki seçimde belirli bir katkı sağlamaktadır; ancak görünüm olarak en kaliteli olarak saptanan embriyo grubunda dahi en azından genetik olarak problemli olanların oranının yarıdan fazla olduğu bilimsel yayınlarda gösterilmiştir. Bu bulgu göstermektedir ki, morfoloji en iyi embriyoyu tayin etmede en uygun kriter değildir. Nitekim, metabolomiks çalışmalarında gösterilmiştir ki embriyo metabolizması her zaman gebelik kapasitesi morfolojik olarak en yüksek embriyoyu işaret etmemektedir.

    Embriyo gelişimi sırasında içinde bulunduğu ortam ile etkileşim içindedir. Laboratuvar şartlarında bu ortam embriyonun içinde bulunduğu kültür sıvısıdır. Embriyo bu sıvıdan ihtiyacı olan molekülleri alırken metabolize edip kullanması sonucu artık olarak meydana çıkan molekülleri de ortama geri bırakır. Bu şekilde içinde bulunduğu sıvının kompozisyonu her embriyonun metabolizmasına göre farklılık gösterir. Sıvının kompozisyonu spektroskopi denilen özel bir teknikle içinden özel bir ışık geçirip moleküllerin yansımasının grafiği (ya da haritası) çıkarılarak belirlenebilir. Sonuçta her embriyonun metabolizmasına göre haritası çıkartılıp bu grafik o embriyonun gelişim ve gebelik kapasitesi ile ilişkilendirilir. Bu teknik ‘metabolomics’ olarak adlandırılır ve embriyonun morfolojisinden bağımsız olarak veri sağlar.

    Bu teknoloji günümüzde dünyada sayılı merkezde kullanılmaktadır. Bahceci Grubu’nda tedavi gören çiftler de artık bu teknolojinin sağladığı avantajlara sahiptir.

    Erkek faktörüne bağlı problemlerin çözülmesi

    Sperm yapısı neden ile en zor çalışılan hücrelerin başında gelmektedir. Laboratuvarda sağlıklı spermin seçilebilmesi için Dünya sağlık Örgütü veya Kruger kriterleri ne göre sperm sınıflandırılmaktadır. Ancak dış görüşüne ve hareketliliğine göre en sağlıklı sperm seçilse bile bazı hastalarda döllenme gerçekleşmemekte veya döllense bile embriyo hayatına devam etmemektir. Sağlıklı spermin seçiminde de yeni ve farklı yöntemler uygulamaya konulmaktadır.

    IMSI – En iyi spermi seçiyoruz

    Intra-sitoplazmik morfolojiye göre seçilmiş sperm injeksiyonu (IMSI); konvansiyonel IVF mikroskopları ile karşılaştırıldığında özel büyütme teknikleri kullanarak spermlerin incelemesine imkan sağlayan bir yöntemdir. Bu yöntemde, kullanılan büyütmeler 6000 ve üzerine çıkarak morfolojik olarak en iyi spermlerin seçilmesine imkan sağlamaktadır. Bu gelişmiş yöntem sayesinde sperm hücresinde bulunan ve kromatin stabilizasyonunu bozduğu bilinen vakuol (etrafı zarla çevrili boşluklar) gibi bazı hücre içi yapıların tespit edilmesi olası olup, bu defektleri göstermeyen ya da en az defekt gösteren spermler ile ICSI (mikroenjeksiyor) yapılır, ve implantasyon ve gebelik oranlarını artırıp, erken dönem düşük riski ise azaltılabilir.

    IMSI özellikle erkek faktörü vakalarında (oligoastenoteratospermi) ve bir kaç kez deneme yapılmasına karşın gebeliğin elde edilemediği durumlarda başvurulması gereken bir tekniktir. Spermin embriyo gelişimine katkısı insanda iki ya da üçüncü günden sonra artmaktadır. Çünkü embriyo genomu yani sperm ve yumurtanın birleşmesiyle oluşan yeni genetik yapı bu dönemden sonra tam olarak faaliyete geçer. Genomun sağlıklı çalışmasının dolaylı bir göstergesi embriyonun blastosist evresine kadar yaşamını sürdürmesidir. Dolayısıyla IMSI yöntemi ile seçilen ve kromatinin daha stabilize olduğu düşünülen embriyoların blastosist evresine ulaşma oranlarının, IMSI kullanılmadan seçilen spermlerle oluşturulan embriyolara göre daha yüksek olduğu gösterilmiştir.

    IMSI tekniğinin uygulanması konvansiyonel ICSI’ye göre daha uzun zaman ve iyi eğitilmiş personel gerektirmekte, daha yüksek bir maliyete neden olmaktadır. IMSI’nin klinik anlamda gerçek faydası prospektif, randomize çalışmaların yapılmasından sonra anlaşılacaktır.

    Tüp bebek uygulamaları içinde hergün farklı bir çözüm önerilmekte ve daha önce tedavi edilememiş birçok hasta artık bu yeni yöntemlerle özlemle bekledikleri bebeklerine kavuşmaktadır. Ama bu süreçte yeni olarak sunulan bazı yöntemler yeterli klinik araştırmalar yapılmadan uygulamaya konulduğu için umulan faydayı sağlayamamaktadır. Bu yeni yöntemler için akılda tutulması gereken uygun hastaya yeterli tecrübeye sahip ekip tarafından bilimsel etkinliği ispatlanmış tedavinin uygulanmasıdır.”

  • Natural Estetik İstanbul – Burun Göğüs Vücut Yüz Popo Diş Estetiği Kombine Estetik

    Natural Estetik İstanbul - Burun Göğüs Vücut Yüz Popo Diş Estetiği Kombine Estetik | 4Diş Estetiği

    Estetik sebebeplerden dolayı ön dişlerinde değişiklik yaptırmak isteyenlerin yaptıracakları tedavi sonrasında görüntülerinin nasıl olacağına dair artık bir fikirleri olabiliyor.

    Bilgisayar destekli gülüş tasarımı programları sayesinde dişlerinizde, öncesinde hiçbir işlem yapılmadan yapılacak işlemin sonunda yeni gülüşünüzün yüzünüzde nasıl duracağının tahmini sonuçlarını görebiliyorsunuz.

    Hastalar arzu ederlerse bu tasarımın bir çıktısını alarak sonuçlarını evine götürüp ailesi vb ile değerlendirerek bu tip estetik tedavilere girişmeden önce fikir sahibi olabilmektedirler. Gülüş tasarımı ile kişinin yüzüne ve onun karakterine en çok yakışan gülüş ve dizaynı hekimin hasta ile beraber geçireceği vakitte birlikte beklentilerin de ortaya konulacağı bir muayene sonucunda belirlenerek uygulanabilmektedir.

    Bunun temin edebilmek için porselen laminate venerler, kuronlar, implantlar ve gereken tüm tedavi yöntemleri uygulanabilmektedir.

  • Varis Tedavisi İçin Bitkisel Tedavi!

    Bitkisel varis tedavisi

    Varis bacaklardaki damarların belirginleşmesi ve koyu renkli, çirkin bir görünüme sebep olması olarak bilinir. Fakat varisin asıl nedeni damarlardaki kapakçıkların işlevini tam olarak yerine getirememesidir. Kapakçıkların işlevini yitirmesi sonucu damarlarda biriken kirli kan; koyu renkli, kötü bir görünüme sebep olur.

    Varis problemi genelde bayanlarda olan bir sorun olarak bilinir. Halbuki varis , hem bayanlarda, hem erkeklerde oluşan bir dolaşım bozukluğudur. Ayrıca sadece bacaklarda değil, vücudun her bölgesinde oluşabilir.
    İlerleyen durumlarda varis tedavisi olarak ameliyat önerilir. Fakat bu çok acı veren bir yöntem olduğundan çok gerekli olmadıkça tercih edilmez. Çoğu bayanın denediği varis çorapları ise sadece varis oluşumunu önleyici özellik gösterir.

    Bayanlar tarafından en çok tercih edilen tedavi yöntemi ise varis kremleri. Burada da dikkat edilmesi gereken en önemli şey varis kreminin içeriği. Güvenilir olmayan varis kremleri cil dokusuna zarar veriyor. Pahalı markaların ürettiği kozmetik ürünler ise çoğu zaman işe yaramıyor… Bu sebeple bitkisel içerikli formüller tavsiye ediliyor.

    Salvosano varis kremi ile en güvenilir varis tedavisi!
    Salvosano varis kremi diğer kozmetik özellik gösteren varis kremlerinden farklı olarak hiçbir kimyasal bileşen içermez. Tamamen bitkisel yağlardan geliştirdiği formülüyle kısa sürede varis görünümünü en aza indirir.

    Salvosano varis kremi kullananlar artık bacaklarını gizlemiyor!
    Günde üç defa varis oluşumu olan bölgelere hafifçe masaj yapılarak uygulanan Salvosano varis kremi mükemmel sonuçlar veriyor! Pahalı varis kremleri ve varis tedavilerinin aksine uzun yıllarda değil, etkisini çok kısa bir zamanda belli ediyor.

    Bayanları zor durumda bırakan varis problemini kısa zamanda tedavi eden Salvosano Varis Kremi içeriğindeki portakal yağı, biberiye yağı, kekik yağı, papatya yağı, buğday yağıyla kan dolaşımını düzenliyor. Damar tahribatını tedavi edici özellik göstererek varis görünümünü günden güne azaltıyor.

    Salvosano Varis Kremi`yle artık etek giymekte özgürsünüz!

    ÜRÜNÜ RESMİ SİTESİNDEN SİPARİŞ VERMEK İÇİN TIKLAYIN!

  • Profilolift`le estetik facialarına son

    Profilolift`le estetik facialarına son | 5Eski fotoğraflarda ve aynadaki yansımanızdaki fark, sizi bıçak altına yatmaya mı yönlendiriyor? Ama, dergilerde ve gazetelerde gördüğünüz, estetik faciaları gözünüzü korkutup, sizi vazgeçirebilir. Ameliyatlar sonrasında daha güzelleşmek ve kusurların örtülmesi beklenirken, eskisinden daha da kötü sonuçlar alınabilir. Örneğin sarkan yanaklarınız gerginleşirken, burnunuz düşük görünebilir. Op. Dr. Naci Çelik teknolojik imkanları tecrübesiyle birleştirerek Profilolift adını verdiği, tek bir bölgeyi düzeltmek yerine, onun diğer bölgelerle orantısını gözeten bir sistem uyguluyor. Sistem hastanın değiştirmesini istediği bölgenin, işlem sonucu diğer bölgelerle uyumlulaştırılmasını, bunun daha ekonomik ve kısa sürede iyileşecek şekilde yapılmasını hedefliyor.
    Son yıllarda en çok başvurulan ameliyatlardan olan yüz gerdirme, gelişen teknolojiyle birlikte yüzümüzün yer çekimine karşı savaşında, en büyük savunması oldu. Ancak, yapılan estetiklerin bir çoğu faciayla sonuçlanıyor.

    Gözlerin, burnun, kaşların ve dudakların birbirine mesafesindeki uyumu göz ardı edilebiliyor. Yüzünüzün neresinde sarkmanın olduğu ve hacmin nerede eksildiğini önceden görememek ameliyatın, eskisinden daha kötü sonuçlanmasına neden olur. Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Naci Çelik, estetik ameliyatlarında göz ardı edilen bu noktaya, Profilolift uygulamasıyla yepyeni bir boyut getiriyor. Profilolift, yüzünüze herhangi bir uygulama yapılmadan önce, yüzünüzün 3 boyutlu dinamiğini göz önünde bulundurarak burnunuz, gözleriniz, kaşlarınız ve dudaklarınızla uyumlaştırma sürecini hedefleniyor. Çekilen 3 boyutlu fotoğraflarla, sarkmanın nerede olduğu saptanıp, düzeltmeler simülasyonla yapıldıktan sonra, hastanın da bu görüntüyü onayıyla operasyon gerçekleştiriliyor.

    Yöntemin uygulayıcısı Op. Dr. Naci Çelik; Profilolift’in ne olduğunu, nasıl işlediğini ve beklenen sonuçları hakkında bilgi verdi.

    Profilolift nedir ?

    Yüz germe ameliyatları estetik cerrahinin önde gelen ve orta-ileri yaş kadın ve erkeklerin en sık estetik cerrahlara başvurduğu ameliyatlar arasındadır. Ancak bu operasyon sonrası yüzün ifadesinin kaybolması gibi sorunlar yaşanabilmektedir. Yüz germe ameliyatlarında yüzün 3 boyutlu dinamiği göz ardı edilerek sarkmış derinin yanlara veya yukarı doğru toparlanıp kulak önü, arkası ve saçlı deri içinde izler bırakarak operasyonun tamamlanmasıdır. Bu tür bir operasyon sonucunda kişinin yüzü gerilmiş görünmekle birlikte yeni yüz, hastanın genç haline benzemeyerek yapay bir fotoğraf ortaya çıkarmaktadır. Profilolift bu noktada devreye girerek yüzün 3 boyutlu dinamiğini de göz önüne alarak sadece bir germe ameliyatı olmaktan çıkıp volüm replasmanı, sarkmış yüz kaslarının toparlanması, çene, boyun ve servikal konturun ve aynı zamanda burun ve dudakların da eski genç görünüme kavuşturulmasını sağlar.

    Profilolift’in yüz germeden farkları nelerdir ?

    Profilolift operasyonunu uygulamak için öncelikle hastanın 3 boyutlu fotoğrafları çekilir. Bu 3 boyutlu fotoğraflar bize yüzün neresinde sarkma neresinde hacim eksikliği neresinde kırışıklıklar olduğunu net olarak gösterir.

    Ardından yine üç boyutlu fotoğraflar üzerinde gerekli düzeltmeler simülasyon olarak yapılır ve operasyon sonrası ortaya çıkması muhtemel görüntü hastayla beraber değerlendirilir. Yüz germeden farklı olarak operasyonun amacı sadece deriyi çıkartıp tekrar dikmek değildir. Gerekli durumlarda elmacık kemiklerinin belirginleştirilmesi, servikal konturun (yani çene ile boynun birleştiği noktanın) keskinleştirilmesi, çene hattının ortaya çıkartılması, yaşlanmayla birlikte ortaya çıkan osteoporoz ve diş kayıpları nedeniyle bozulmuş çene ucu hattının belirginleştirilmesi de yapılır. Ayrıca gözlerde sadece sarkmış göz kapaklarının düzeltilmesi değil aynı zamanda gözün medial-lateral aksının düzeltilerek bakışların gençleştirilmesi de sağlanır. Yine yüz germe ameliyatlarından sonra ortaya çıkan bir durum da yüzünde germe yapılmış hastanın burun derisine dokunulmadığı için burnun germeden önceki halinden bile iri ve sarkık durması söz konusudur. Bu, zaman içinde burun derisinin de yaşlanarak sarkmasına bağlıdır. Profilolift operasyonunun bir parçası olarak burun derisinin toparlanması işlemi de gerçekleştirilir.

    Profilolift kimlere uygulanabilir ?

    Bu işlem yüz germe operasyonun da olduğu gibi sadece bir gençleştirme ameliyatı değil aynı zaman da bir güzelleştirme ameliyatı da olduğundan otuzlu yaşlardan sonra tüm erkek ve kadınlara uygulanabilir.

    İşlem nerde yapılyor ve ne kadar sürer ?

    Bu tür işlemlerin hepsinde olduğu gibi hastanede yapılan bir işlemdir. Hastanın gereksinmelerine göre genel veya lokal anestezi altında uygulanabilir. Bizim hastalarımızın ortalamasını ele alacak olursak yaklaşık 4-6 saat süren bir işlemdir. Her hastaya yapılan işlem farklı olduğu için (hastanın ihtiyaçlarına göre) net bir ameliyat süresi vermek mümkün değildir. Hastanın bir gece hastanede kaldıktan sonra ertesi gün evine gitmesi mümkündür.

    İyileşme süresi nedir ?

    Bu ameliyatlar için başvuran hastalar genellikle çalışan grup olduğu için operasyon sonrası bakımımız mümkün olduğu kadar çabuk ödem geçirici işlemlere dayanıyor. Operasyon sonrası hastaya hilotherm tedavisinin başlanması gerekiyor. Ancak en iyi durumda bile hastanın en az 10 gün işten izin alması gerekmektedir. Operasyon sonrası yüzün tam istenilen şekli bulması üç ayı bulur ancak hastaların memnuniyeti üçüncü haftadan sonra ortaya çıkar.

    Profiloliftin maliyeti nedir ?

    Operasyon kişiye özel planlandığı ve iki ayrı hastanın operasyonu birbirinden tamamen farklı olabileceği için bu tür operasyonlarda fiyat da kişiye özel olur yani böyle bir operasyon 5000 TL ye de mal olabilir 25000 TL ye mal olabilir.

    Naci Çelik/ Prago Klinik Adres-Tel-Web : Bağdat Caddesi. Zincirliköşk Sokak. Köşk Apartmanı No:2 Daire:10 Erenköy / İstanbul +90 (216) 386 27 27 www.drnacicelik.com www.nacicelik.com

  • Doğum sonrası estetik önerileri

    Doğum sonrası estetik önerileri | 6DOĞUM SONRASI ESTETİK…

    Annelik şüphesiz kadınların yaşadığı en güzel ve en özel duygulardan biri. Ancak doğum sonrası vücuttaki deformeler tüm anne ve anne adaylarının korkulu rüyası. Hamilelikte alınan, doğum sonrasında da verilemeyen fazla kiloları atmak için düzenli diyet ve egzersizin yeterli olmadığı, cildin elastikiyetini kaybetmesi sonucunda oluşan sarkma ve çatların yoğun şekilde olması durumunda, estetik cerrahi, kadınların imdadına yetişiyor. Fazla kilolar verilse bile gebeliğin vücutta yarattığı deformasyonu ortadan kaldırmak ve vücudu yeniden forma sokmak için kaçınılmaz estetik müdahale ile ilgili tüm merak edilenleri Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanı Op. Dr. Naci Çelik’e sorduk.

    “EN ÇOK BAŞVURULAN OPERASYON MEME DİKLEŞTİRME

    Doğum öncesi ve sonrası kadınların vücutlarında ne gibi değişimler olur?
    Hamilelik döneminde hormonal etkiler nedeniyle kadın vücudunda ödem oluşumu artar. Ayrıca dokularda gevşeme görülür. Deri altı dokunun normal kalitesini kaybetmesine ve çocuğun büyüyüp gelişmesine bağlı olarak strialar (yani çatlaklıklar) ortaya çıkar. Yine kilo alımına bağlı olarak basen ve popo bölgesinde hem deri yapısında değişiklikler (sellülit ve çatlaklar) hem de bölgesel yağ fazlalıkları oluşur. Bu arada değişikliklerin en çok olduğu iki yer doğal olarak meme dokusu ve karın dokusudur. Memelerde sarkma ve üst kısımlarının boşalması ve küçülmesi özellikle doğumdan sonra süt verme dönemi bittikten sonra görülebilir. Bu değişiklikler anne süt verse de vermese de görülen değişikliklerdir.

    Kadınlar doğum sonrası en çok hangi işlemleri yaptırmak istiyorlar ?

    Doğal olarak en çok istenilen operasyonlar meme operasyonları, karın germe ve liposuction işlemleri oluyor. Meme ameliyatları arasında en çok istenenler sırasıyla meme büyültme (ki bu kısmen dikleştirme de sağlar), meme dikleştirme ve meme küçültme işlemleri. Arıca bazı hastalar karın germe işlemini kötü sezaryen izlerini düzelttirmek için de istiyorlar. En çok istenen liposuction bölgeleri de sırasıyla basen, karın ve bel bölgesi oluyor.

    Doğumdan sonra estetik olmaları için ne kadar beklemeleri gerekir ?

    Bu operasyonların tabii ki hepsi de hastanın ihtiyacına göre yapılabilir ancak ne yapılacaksa yapılsın ben hastaların inebilecekleri minimum kiloda oldukları zaman ve süt verme kesildikten en az 4 ay sonra olmasını öneriyorum. Çünkü gebelik sonrası oluşan değişikliklerin involusyonu doğumdan sonra 2 yıl kadar devam ediyor. Ama tabii ki süt vermemiş veya süt vermeyi erken kesmiş bir hasta doğumdan 6 ay sonra normal kilosuna dönmüşse bütün bu işlemler yapılabilir. Eğer anne doğum öncesi kilosuna gelemediyse öncelikle diyetisyen yardımıyla kilo vermesini deniyoruz ama yeterli çabaya rağmen bunu da gerçekleştiremiyorsa o zaman yine hasta için uygun operasyonlar yapılabilir.

    Yapılan estetiklerden sonra, tekrar doğum yapması için ne kadar süre geçmesi gerekir ?

    Yapılan estetik işlemin tipine göre değişir. Bir liposuction operasyonundan sonra herhangi bir süre kısıtlamamız yok. Meme operasyonlarından 6 ay karın germe operasyonlarından sonra da ideal olarak 1.5-2 yıl sonra hasta rahatlıkla hamile kalabilir. Ama burada şunu unutmamak gerekli ki biz hangi operasyonu yaparsak yapalım hasta tekrar hamile kaldığı zaman vücudunda ilk sefer kadar olmasa bile benzer değişiklikleri görecektir. Bu nedenle hastalar estetik ameliyat ve doğum planlarını buna göre yapmak zorundadırlar.

    Doğum sonrası çatlakları nasıl giderilebilir ?

    Çatlakları gidermenin en iyi yolu her zaman mümkün olmasa bile oluşmalarını önlemektir. Bu amaçla kadın doğum doktorunuz anne adaylarına uygun kremleri önerecektir. Ancak bazen ne önlem alınırsa alınsın bu çatlaklar oluşur. Çatlakların anatomik lokalizasyonu önemlidir. En çok oluşan yer göbek deliği ile sezaryen kesisi arasındaki karın dokusudur ve hastada bu çatlaklarla birlikte yeterince karın derisi sarkıklığı da varsa buradaki deri alınarak karın germe işlemi yapılır ve çatlaklar gider. Ancak basen, bacak içleri gibi bölgelerdeki çatlaklıkları gideren ne bir krem ne de noninvazif bir girişim günümüzde mevcut değildir.

    Normal doğum mu yoksa sezaryen mı vücutta daha az tahribat yaratıyor ?

    Vücutta oluşan değişiklikler sadece doğum anına değil tüm hamilelik sürecine bağlı olduğu için normal doğumda da sezaryen doğumda da vücutta tahribat olur ama tabii ki doğal yöntem normal doğumdur ve annenin normal doğumdan sonra toparlanması daha kolay olur. Bununla birlikte normal doğum da vajina yapılarında ciddi tahribat ve bozukluklara neden olabilir.

    Göğüslere takılan silikon emzirmeyi engeller mi ?

    Uygun teknikle yapılmış ve tecrübeli bir cerrahın gerçekleştirdiği silikonla meme büyültme ameliyatı süt kanallarına zarar vermez ve anne doğum sonrası süt verebilir. Hatta iyi gerçekleştirilmiş bir meme dikleştirme ameliyatında ve meme küçültme ameliyatında bile süt vermeme riski azdır. Bunu zaten plastik cerrahınız size ayrıntılı olarak anlatacaktır.

    Vajinaya yapılan estetikler nelerdir ?

    İlki, Labia küçültülmesidir. Bu operasyon hem vajina küçük dudaklarına, hem de büyük dudaklarına uygulanabilen bir işlemdir. Ayrıca vajina dudaklarına yağ enjeksiyonu da yapılabilir. Pubis lift nadiren tek başına sıklıkla karın germeyle birlikte yaptığımız bir işlemdir ve aşağı doğru sarkmış vajinanın toparlanmasını sağlar. Hastalarımızın şikayetlerine bağlı olarak en sık yaptığımız işlemler labia minora (vajina iç dudaklarının) küçültmesi, vajina daraltma işlemleri ve labia majoralara (dış dudaklar) yağ enjeksiyonudur.

    PRAGO KLİNİK İLETİŞİM BİLGİLERİ

    Prago Klinik Adres : Bağdat Caddesi. Zincirliköşk Sokak. Köşk Apartmanı. No:2 Daire:10 Erenköy / İstanbul
    Telefon : +90 (216) 3862727

  • Bahçeci Grubu, Balkanların ilk Kadın Sağlığı, Doğum ve Tüp Bebek Özel Hastanesini açtı

    Bahçeci Grubu, Balkanların ilk Kadın Sağlığı, Doğum ve Tüp Bebek Özel Hastanesini açtı | 7

    Kosova’nın başkenti Priştine’de Kadın Hastalıkları, Doğum ve İnfertilite Özel Dal Hastanesi açan Prof. Dr. Mustafa Bahçeci ve ekibi, tüp bebek uygulamasıyla çocuk sahibi olan Kosovalı ailelerini bir araya getirdi.

    Balkanların ilk Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Özel Dal Hastanesi olma özelliği taşıyan Özel Bahçeci Hastanesi, Kosova Çevre Bakanı Mahir Yağcılar, Türk Büyükelçiliği yetkilileri, Kosova Jinekoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Shefqet Lulaj ve Türkiye’deki Bahçeci Hastanesi’nde tedavi görerek çocuk sahibi olan ailelerin katıldığı törenle açıldı.

    Türkiye’de gördüğü tedaviler neticesinde çocuk sahibi olan ailelerin yoğun ilgi gösterdiği açılış, renkli görüntülere sahne oldu. Uzun yıllar sonra gördükleri tedavi sonucu çocuk sahibi olmaktan büyük mutluluk duyan açılışa katılan aileler, her fırsatta doktorlara duyduğu memnuniyeti dile getirdi. 1996 yılından bu yana Türkiye’de hizmet veren Bahçeci Grup, Azerbaycan ile başlattığı yurtdışı girişimlerine Kıbrıs ve Erbil ile devam etti. Resmi açılış töreni öncesinde hastaneyi basına tanıtan Prof. Dr. Mustafa Bahçeci, hastaneye 3 milyon Euro yatırım yapıldığını söyledi.

    Kosova’da açılan Kadın Hastalıkları, Doğum ve İnfertilite Özel Dal Hastanesi’nin ardından Irak’ın başkenti Bağdat’ta da kurdukları hastaneyi açmaya hazırlandıklarını ifade eden Mustafa Bahçeci, Türkiye’deki sağlık sektörünün yurtdışına açılmaya çok özendiğini ancak yurtdışında çok fazla klinik açmadığını söyledi. Türkiye’de en fazla noktaya ulaşan grup olduklarına dikkat çeken Bahçeci, Kosova’da hastane açma nedenini, “Yıllar önce 1999’lu yıllarda, savaşın devam ettiği dönemde bize çok fazla hasta geliyordu. Bu yıllar içerisinde artarak devam etti. Aylık rakam 40 – 50’lere ulaşmaya başladı. Buradan bize çok fazla talep olduğunu ve şartlar gereği gelemediklerini söylüyorlardı. Bizim grubun yurtdışına açılma alışkanlığının sonucu olarak buraya gelmek istedik” ifadeleriyle açıkladı. Kosova’da açılan merkezin ilk Özel Dal Merkezi olduğunu belirten Bahçeci, Kosova’daki merkezin Balkanlar ve Avrupa için de bir çekim merkezi olabileceğine vurgu yaparak, bölgedeki hastaların Türkiye, Makedonya ve Yunanistan’da tedavi gördüklerini ancak açılan klinik dolayısıyla artık hastaların Kosova’ya gelebileceklerini ve Priştine’nin bir çekim alanı olacağını söyledi.

    Kosova’da açılan merkeze 3 milyon Euro’luk yatırım yapıldığını ifade eden Bahçeci, hastanenin batı standardında olması gereken her şeyi içerdiğini, hastaneye, bir hastanede olması gereken görünen veya görünmeyen ne gerekiyorsa uyguladıklarını ifade etti. Kosova Jinekologlar Derneği Başkanı Jinekoloji Derneği Başkanı Shefgot Lulaj ise, “Mustafa Bey’e gösterdiği cesaret ve çok güzel bir düşünceyi gerçekleştirdiği için teşekkür ediyorum. Kosova’nın buna çok ihtiyacı vardı. Derneğimiz de böyle bir şeyi heyecanla bekliyordu, çok sevindik. Aramızda çok iyi bir işbirliğinin olmasını umuyorum. Çünkü biz de sizin birikimlerinizden bir şeyler öğreneceğiz. Bundan en fazla kazancı hastalar sağlayacaktır. Hastaların bütün ihtiyaçlarını burada karşılayabileceğini umuyorum. Düşündüklerimizi burada gerçekleştirdiği için teşekkür ediyorum” diye konuştu. Hastanenin basına tanıtılmasının ardından düzenlenen resmi açılış töreninde konuşan Prof. Dr. Mustafa Bahçeci, “1996’dan sonra çok sayıda hasta bize gelmeye başladı ondan sonra çok sıcak ilişkiler oldu. Yaklaşık olarak 1 buçuk yıl içerisinde bu kliniği oluşturduk bu kliniğin kısa süre içerisinde Kosova halkına hizmet etmesini umuyorum” derken, Kosova Jinekologlar Derneği Başkanı Şevket de “Hastanenin açılışı dolayısıyla adresin tek bir adresi oldu. Sağlık ekibimiz Türk sağlık ekibinden çok şey öğrenecektir. Artık Türkiye’ye gitmek zorunda kalmayacaklar çünkü burada her şey mümkün” dedi. Açılışın ardından verdiği röportajında ise Bahçeci, “Burası bir kadın hastalıkları doğum hastanesi. Son tıbbi gelişmelerin kullanılacağı, doğum, jinekoloji, kısırlık ve onkoloji ile ilgili tüm tedavi olanaklarının hastalara sunulacağı bir merkez.

    Yaklaşık olarak 3 milyon Euro’luk bir yatırımla gerçekleştirilmiş bir merkez. Modern tıbbın tüm imkanlarını taşıyor. Hastaların tedavisinde bunların tümünün kullanılması söz konusu. Yaklaşık olarak 30 kişiye iş olanağı sağlıyor. 10 tanesi Türkiye’den, 20 tanesi Kosova’dan, 30 kişilik bir iş gücü sağlayan bir merkez. Önemli olan buranın işletilmesi ve buradaki hastalara yeteri kadar iyi hizmet verilmesi. Burası istediğimiz ölçüde çalışırsa önümüzdeki dönem içerisinde Balkanlardaki diğer ülkelerde de yeni merkezler açmayı düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. Hastanenin açılmasından büyük memnuniyet duyduğunu ifade eden Kosova Çevre ve Alan Bakanı Mahir Yağcılar da projenin önemine dikkat çekerek, “Kosova vatandaşları için çok büyük bir alan. Bu alana yatırım yapılması hem memnun edici, hem de bu yatırımın Kosova sağlığına katkıda bulunacağını düşünüyorum” dedi. Resmi açılış töreninin ardından hastane bahçesinde Türkiye’de gördükleri tedavi sonucunda bebek sahibi olan Kosovalı ailelerin katılımıyla Tüp Bebeği Partisi düzenlendi. Yoğun katılımın olduğu açılış kutlamaları çerçevesinde kurulan şenlik alanında yemek ve dondurma servisi de yapıldı. Uzun yıllar sonra çocuk sahibi olan aileler, şarkılar eşliğinde hastane çalışanlarıyla oynayarak unutulmaz bir gün geçirdi. 20 yıl aradan sonra Türkiye’de gördüğü başarılı tedavi sonucunda anne olduğunu ve 3 yaşındaki çocuğunun son derece sağlıklı ve akıllı olduğunu belirten Dashurije Osmani, Bahçeci ekibinin son derece profesyonel şekilde çalıştığını ve çok başarılı olduğunu söyledi. Çocuk sahibi olduktan sonra aile olarak hayatlarının büyük ölçüde olumlu yönde değiştiğini kaydeden Osmani, Priştine’de açılan Bahçeci Hastanesi’nde bir çocuk sahibi daha olmayı denemeyi arzuladıklarını söyledi.

    Bahçeci Hastanesinin Kosova’daki ilk hastaları olan Priştine Üniversitesi Klinikler Merkezi’ne bağlı Psikiyatri Bölümü Müdürü Prof. Dr. Sülen Vırşevci’nin eşi Pervin Vırşevci, “Çok yerde denedik olmadı. Biz de artık hiçbir yere gitmeyelim dedik, yorulduk. Ablamın sayesinde Mustafa Bey’den randevu aldık, bizi çok iyi karşıladılar ve umut verdiler. 9 sene sonra çocuğumuz oldu. Kosova’da savaş vardı. Hamileliğimi Türkiye’de geçirdim. Çünkü burada koşullar iyi değildi. Mustafa Bey de izin vermiyordu ama eşimle bağlantımız kesildi. Eşim nerede bilmiyordum üzülüyordum ama Mustafa Bey ve ekibi sağ olsun çok yakındılar ve her şeyden önce insandılar. ‘Üzülme biz dua ederiz, biz buluruz sen sadece bebeklerini düşün’ dediler. Artık hastane buraya geldi, her şey çok daha kolay artık. Herkese tüp bebeğini tavsiye ediyoruz çünkü çok sağlıklı çocuklar doğuyor” ifadelerini kullandı. Priştine Üniversitesi Klinikler Merkezi’ne bağlı Psikiyatri Bölümü Müdürü Prof. Dr. Sülen Vırşevci ise, “Bahçeci’nin burada olduğuna inanamıyorum. Burada hastanenin açılması büyük bir nimet. Prof Bahçeci olmasıydı belki de çocuk sahibi olamazdık. Hayatımın sonuna kadar Profesör Bahçeci’ye minnettarım. 10 yıl önce profesöre Kosova’da bir hastane açmasının çok isabetli olacağını söylemiştim. Bu mütevazi önerim, bugün kabul görmüş görünüyorum. Çok sevinçliyim. Çocukları olmayan ebeveynler açısından hastanenin burada açılması çok büyük bir kazançtır” diye konuştu. Kosovalı bir müzik grubunun sahne aldığı programda, Bahçeci ve ekibinin uyguladığı tedaviler neticesinde çocuk sahibi olduğunu belirten aileler, çocuklarıyla ve hastane çalışanlarıyla halaylar çekerek gönüllerince eğlendi.

    Etkinliğin sonunda Türkiye’deki Bahçeci kurumlarında uygulanan tedavi neticesinde dünyaya gelen çocuklar, Bahçeci ekibinden Op. Dr. Halit Fırat Erden ile kameralara poz verdi.

  • Bahçeci Ekibi, Laparoskopik Cerrahi Kursu’na ev sahipliği yaptı

    Bahçeci Tüp Bebek Ekibi, Fulya Teracce’daki yeni merkezinde Laparoskopik Sütur Kursu düzenledi. Prof. Dr. Mustafa Bahçeci başkanlığında düzenlenen kursa, dünyaca ünlü cerrahlar ve Türkiye’nin dört bir yanından kadın doğum uzmanları katıldı.

    Avrupa Jinekolojik Endoskopi Cemiyeti (ESGE) Dönem Başkanı, Strasburg’da Avrupa Telecerrahi Enstitüsü (IRCAD) Kadın Hastalıkları ve Doğum Direktörü Prof. Dr. A. Wattiez ve Dr. J. Nassif’in verdiği eğitimin ardından, katılımcı doktorlara İstanbul Cerrahi Hastanesi ameliyathanesinden yapılan canlı yayında laparoskopik cerrahi tekniği ile miyom ameliyatı gösterildi.

    Toplantıyı organize eden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Bora Cengiz, hem kendileri hem de katılımcı doktorlar için çok önemli bir deneyim olduğunu vurguladı. Dr. Cengiz, “Dr. Wattiez’in davetimizi reddetmeyerek Türkiye’ye gelmesi, kliniğimiz için onur, ülkemiz doktorları adına önemli bir fırsattır. Laparoskopik cerrahide en önemli becerilerin başında olan dikiş atma kendisi ile düzenlediğimiz ilk kurs oldu. Ekibimizden Prof. Dr. Mustafa Bahçeci ve Op. Dr. Halit Fırat Erden’in de eğitici olarak katıldığı iki günlük kurs süresince katılımcılar laparoskopik dikiş ve sütür konusunda yoğun bir eğitimden geçtiler ve becerilerini laboratuvarda pekiştirme fırsatı buldular.” dedi.

    Yoğun ilgi nedeni ile Dr. Wattiez, yılda iki kez olmak üzere bu kurslara eğitimci olarak katılabileceğini bildirdi.