Kategori: Sağlık

  • Çin Takvimi Chinese Calendar göre cinsiyet belirleme

    Çin takvimi nedir ?

    Hangi ayda, kaç yaşında hamile kaldınız ?

    Bu iki sorunun yanıtıyla, Çin’de 700 yıldır uygulanan bir yöntemi kullanarak çocuğunuzun cinsiyeti konusunda doğru bir tahminde bulunabilirsiniz.

    Pek çok Asya ülkesinde bebek bekleyen çiftler, teknolojik gelişmelerle bebeklerinin cinsiyetini erkenden öğrenseler de, emin olmak için ‘Çin Takvimi‘ ve halk inanışlarına da başvuruyor. Annenin yaşı ile hamile kaldığı ayın bilinmesi durumunda yüzde 90 doğru sonuç verdiği iddia edilen ve Çinli astroloji bilginlerince hazırlanan Çin Takvimi, Çin’de 700 yıldır kullanılıyor.

    Takvime göre, annenin yaşının hamile kalınan ayla kesiştiği nokta bebeğin cinsiyetini ortaya çıkarıyor. 30 yaşındaki bir anne adayının mart ve mayısta hamile kalması durumunda bebeğinin cinsiyeti kız, diğer tüm aylarda ise erkek olurken, 21 yaşındaki anne adayının ocakta hamile kalması durumunda bebeğinin cinsiyeti erkek, diğer tüm aylarda kız oluyor.

    Sol sütun : Yaş
    Üst Sütun: Aylar

    Hamile kalınan aya ve yaşa göre cinsiyet tahmini hamile kaldığınız yaş ile hamile kaldığınız ayın kesiştiği kutucuğu bulmanız gerekmektedir.

    Çin Takvimi Chinese Calendar göre cinsiyet belirleme | 1

    Bu cinsiyet belirleme ve cinsiyet tahmini için kullanılan yöntemlerden tüm dünyada en çok bilineni eski Çin Takvimiidir. Kaynağı kesin olarak bilinmeyen bu çin takvimi 700 yıl öne dönemin çinli astroloji bilginlerinden biri tarafından çizildiği sanılmaktadır.

    Çin Takvimi ile cinsiyet tahmini ve doğacak çocuğun cinsiyetini önceden belirleme ( çin takvimi ile cinsiyet belirleme) isteği neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir.
    Tüm cinsiyet tahmin yöntemleri gibi Çin Takviminin de maalesef bilimsel hiçbir değeri yoktur. Doğacak çocuğun cinsiyetini belirleyen babadan gelen spermin taşıdığı X ya da Y kromozomudur ve hangi kromozomu taşıyan spermin yumurtayı dölleyeceği tamamen tesadüfe bağlıdır. Cinsiyetin belirlenmesi aslında bir çeşit yazı-tura atmaya benzetilebilir.

    Fakat her ne olursa olsun doğacak bebeğinizin cinsiyetini tahmin etmeye çalışmak ve bu tahmini “çin takvimi” kullanatak yapmak son derece eğlencelidir. Bu nedenle siz de bu tabloyu , “çin Takvimi”ni eğlenmek amacıyla kullanabilirsiniz. Kimbilir belki sizin için de, “çin Takvimi”işe yarar ve çin takvimi ile kız bebek veya çin takvimi ile erkek bebek tahmininde bulunabilirsiniz.

  • Ameliyatsız güzellik : BOTOX

    Ameliyatsız güzellik : BOTOX | 2Botox; en iyi bilinen ameliyatsız güzellik yöntemlerinden olan ve botulinum toksin adı verilen bakteriden elde edilen tıbbi bir ilaçtır. Tıp birçok alanında botoxdan faydalanırken Estetik ve Plastik cerrahi alanında ise genellikle mimik kaslarının hareketleri ile ortaya çıkan yüzdeki çizgileri yok etmek ve aşırı terleyen bölgelerdeki (koltukaltı ve avuç içi gibi) terlemeyi azaltmak amacı ile kullanılır. Yüzde başlıca kullanım alanı kaş arasındaki çatık çizgisi, alındaki kırışıklıklar ve göz kenarındaki kaz ayağı denilen çizgilenmelerdir. Daha nadir olarak ise dudak üzerindeki ve boyundaki kırışıklıkların giderilmesi amaçlı kullanılır. Ayrıca kırışıklıklar dışında kişiye yorgun görünümlü bir ifade veren kaş düşüklüğü için de etkilidir. Lakin botoxun yeterli gelmeyeceği düşüklüklerde cerrahi müdahale önerilir.

    Botox enjeksiyonu sadece enjekte edilen kasa sinirler tarafından gönderilen kasılma emrini engelleyerek kasın geçici süre kasılmasını durdurur.  Bu sayede sadece enjeksiyon bölgesindeki kaslar yeterince oynatılamadığından mimik kırışıklıkları kaybolur.Bu bazı kişilerce botox felç eder diye algılansa da tamamen yanlış bir tanımlamadır.

    Uygulanması son derece basit olan bu işlemin etkileri 1 hafta ila 10 gün içinde çıkar.  İlk uygulamada etki süresi yaklaşık 4 ay olabilirken daha sonraki uygulamalarda süre 6 – 7 aya kadar çıkmaktadır.  İlacın etkisi geçtikten sonra hiçbir şekilde daha kötü duruma dönülmeyeceği gibi kişi uygulama öncesi haline döner. Lakin ilacın etki süresince kişiler yüzlerinin kırışıksız haline alıştığı için  uygulama öncesi halinden daha kötü göründüklerini söylerler. Halbuki uygulama öncesi çekilen hasta fotoğrafları ile ilacın etki süresi geçtikten sonra çekilen hasta fotoğrafları arasında bir fark yoktur.

    Botoxla ilgili en önemli konulardan biri ilacın FDA onaylı orijinal ilaç olmasıdır. Maalesef günümüzde uzakdoğudan gelen çeşitli sahte botox ilaçları oldukça fazla miktarda piyasada bulunmaktadır. Kişilerin mutlaka ve mutlaka kendilerine enjekte edilecek ürünü incelemeleri , doktor bile olsa estetik ve plastik cerrah ve dermatologlar dışında bu işlemi başkalarına uygulatmamaları gerekmektedir.

    Ameliyatsız güzellik : BOTOX | 3

  • Gözler gençliğin aynasıdır

    Gözler gençliğin aynasıdır | 4İlk yaşlılık belirtilerinin kendini hissettirdiği göz çevresi kış mevsiminin gözde estetik operasyonlarını oluşturuyor. Daha genç görünmek isteyenler, özellikle kadınlar, estetik cerrahların kapısını çalıyor. Yüzün aşağı yukarı üçte birini oluşturan göz çevresi, alın ve elmacık kemiklerine yapılan müdahalelerle genç ve dinamik görünmek mümkün.

    Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç Dr Ahmet Sönmez, hastanın ihtiyacına göre değişen yöntemlerle özellikle 30-40 yaş grubundaki hastaların mutlu olmasını sağlayacak sonuçlar elde edildiğini ifade ediyor.

    30 yaşlarda ilk sinyal…

    Doç Dr Ahmet Sönmez “Aynaya baktığımızda ilk farkedilen yaşlanma belirtileri alındaki ve göz çevresindeki kırışıklıklardır. Genelde otuzlu yaşlarda ortaya çıkan bu kırışıklıkları kırklı yaşlara gelindiğinde göz kapaklarındaki sarkmalar ve torbalanmalar takip eder. Yüzün üst üçtebirlik kısmı, yani alın, göz çevresi, üst ve alt göz kapaklarından oluşan bölüm plastik cerrahlara başvuran hastaların en önemli şikayet nedenlerindendir.” dedi. Doç Dr Ahmet Sönmez kırışıklıklarla mücadelenin kişisel tercihlere göre değiştiğinin altını çizerken, “Kişi bu kırışıklardan rahatsız oluyorsa müdahaleden sonra ortaya çıkan genç görüntüden de hoşlanacaktır” şeklinde konuştu.

    Hastanın ihtiyacına göre farklı yöntemler…

    Bu bölgeye yönelik estetik müdahalelerin de oldukça geniş bir yelpazede yer aldığını söyleyen Doç Dr Ahmet Sönmez “Alın germe, kaş asma, üst ve alt göz kapağı estetiği, orta yüz germe ameliyatları, botoks ve dolgu maddesi enjeksiyonları genelde kullandığımız yöntemlerdendir. Tüm bu yöntemler hastanın mevcut ihtiyacına göre tek başına veya kombine olarak kulanabiliriz” dedi.

    Endoskopiyle kaşlar yukarı…

    Gözler gençliğin aynasıdır | 5Eskiden uzun ve zahmetli olan alın germe ve kaş asmak operasyonları yerine çoğunlukla endoskopik yöntemleri kullandıklarını ifade eden Doç Dr Sönmez, “Endoskopik yöntemlerle alın kırışıklarını gidermek düşük kaşları yukarı kaldırmak için uzun kesilere ihtiyaç kalmadı. Bu hastaların yüzünde daha az iz kalması anlamına geliyor. Özellikle bayanların kaşlarına daha çekici bir şekil vermek için talep ettiği kaş asma işlemi de yine endoskopik yöntemlerle gerçekleştiriliyor. Üst göz kapağındaki sarkıklıklar ve torbalanmalar ise lokal anestezi ile giderilebiliyor.”

    Yorgun ifadeye elvada…

    Özellikle şehrin dinamik insanlarının asık yüzlü görüntüden şikayetçi olduğunu söyleyen Doç Dr Ahmet Sönmez, “Kaş asma ile üst göz kapağı estetiği birlikte uygulandığında hastanın yorgun ifadesini dinamikleştirmek mümkün hale geliyor. Alt göz kapağındaki torbalanmalar ve gevşeklik için son yıllarda önemli konsept değişimi oldu. Eskiden sadece göz kapağını içeren ve yağ çıkarılmasına dayalı teknikler artık giderek daha az kullanılıyor. Bunun yerine hastanın mevcut yağ dokusunun korunduğu ancak yeniden şekillendirildiği ve göz kapağıyla birlikte yanakların da gerdirildiği orta yüz germe ameliyatı daha fazla kabul görüyor. Bu sayede alt göz kapağında daha az komplikasyonla daha kalıcı sonuçlar elde etmek mümkün.” şeklinde konuştu.

    Kaş arası ve kaz ayağına botoks…

    Öte yandan alın, kaşların arası ve göz çevresi için hala en tercih edilen yöntem botoks. Bu bölgeler aynı zamanda en sık botoks uygulaması yapılan bölgelerdir diyen Doç Dr Ahmet Sönmez “ Özellikle kaz ayağı denen, göz kenarlarındaki kırışıklıklar için botoks bilinen en etkin tedavi yöntemidir. Yine botoksla kaşları da bir miktar yukarı kaldırmak mümkündür. Bu sayede ameliyatsız ve hızlı çözümler mümkün olurken sağlanan etki geçicidir ve belli aralıklarla tekrar edilmesi gereklidir.” dedi

  • Bebek sahibi olmak için; embriyo dondurma ikinci şans

    Dondurulmuş embriyodan gebelik şansı yüzde 66!

    Bebek sahibi olmak isteyen çiftler için “ikinci şans!” olarak tanımlanan dondurulmuş embriyodan tüp bebek tedavisi yüksek gebelik oranları ile yüz güldürüyor. Tüp bebek denemesi başarısız olduğunda ya da çiftler, başarılı bir embriyo transferinden sonra tekrar çocuk istediklerinde, bu yöntem yeni bir şans verdiğini söyleyen Umut Tüp Bebek Merkezi Başhekimi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr.Süleyman TOSUNDondurulmuş embriyodan elde ettiğimiz gebelik oranı yüzde 66! Bu çok yüksek bir oran. Sperm ve embriyodan sonra, şimdi yumurtaları da geliştirilmiş teknolojilerle dondurup, sonra da biyolojik potansiyellerine zarar vermeden çözmek, çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere gelecek vaat etmektedir” diyor.

    Embriyo dondurma işlemi hangi durumlarda yapılır?

    Embriyoların dondurulması, Tüp Bebek programlarında güvenliği ve verimliliği arttırdığı için bugün standart bir uygulamadır. Tüp Bebek tedavilerinde daha fazla sayıda yumurta üretmek ve toplamak için, hastanın yumurtalıkları hormonal olarak uyarılır. İşte bazen, toplanan ve başarıyla döllenen yumurtalar, rahime transfer edilecek embriyo sayısından fazla olur. Bu durumda, ihtiyaç halinde kullanılmak üzere fazla embriyolar dondurulur. Çift için bu yeni bir şans demektir.

    Embriyo saklamanın avantajları nedir?

    Embriyo dondurulması,en azından birçok embriyonun hemen transferi için hazır durumda bulunmasını garantiler ve hastayı sonraki Tüp Bebek denemelerindeki fiziksel sıkıntı, yumurtalık uyarılmasının masrafı ve yumurta toplanması işlemlerinden kurtarmış olur.

    Embriyo, hangi şartlarda dondurulmalıdır?

    Üremeye yardımcı teknikler, kısırlık problemi olan ve bebek sahibi olmak isteyen çiftler için çok önemli teşhis ve tedavi yöntemleridir. Buna rağmen, her embriyo transferi, sınırlı başarı olasılığına sahiptir. Sonuç olarak, tüp bebek tedavisinin önemli stratejilerinden biri, doğal siklustaki gebe kalma denemelerine benzer olarak, tekrar tekrar denemektir. Eğer fazladan dondurulmuş embriyo varsa tüp bebek denemesi, dondurulmuş embriyoların çözülerek transfer edilmesi şeklinde olur.

    Embriyosu dondurulan hastanın yaşı önemli mi?

    Embriyolar dondurulduğunda hastanın yaşı önemli bir faktördür; yumurtanın ve embriyonun kalitesi açısından. Transfer edildiğindeki hasta yaşı çok fazla önem taşımamaktadır.

    Dondurulmuş embriyo bebekleri sağlıklı ve normal midir?

    Donmuş embriyo kullanma şansına sahip olan çiftler bu konuda hiçbir endişe duymamalıdır. Şimdiye kadar dünyaya gelen çocukların hepsi sağlıklı ve normaldir. Bir çok çalışma, donmuş embriyolardan doğmuş çocukları incelemiştir. Sonuç, doğum defektlerinde ya da gelişim bozukluklarında hiç artış olmadığı yönündedir.

  • Su Bebeği ve Anneyi daha Sağlıklı bir Doğuma Hazırlıyor…

    Su Bebeği ve Anneyi daha Sağlıklı bir Doğuma Hazırlıyor… | 6Annelik hayatta yaşanan en güzel duygulardan biridir. Her anne adayı sağlıklı bir çocuk sahibi olmayı hayal eder. Hamilelik döneminin iyi geçirilmesi ve bebeğin sağlıklı olarak dünyaya gelebilmesi için anne adayının sağlıklı beslenmesi en önemli unsurlardandır. Beslenmenin yanında hamilelik sırasında alınan su da içinde bulunan doğal mineraller ve pH değeri bakımından oldukça önem taşımaktadır. Hamilelikte içilen doğal mineralli su ve pH kavramı hakkında bilgi veren beslenme ve diyet uzmanı Yasemin Bradley konu ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu;

    Hamilelik ve Hamilelik Sırasında İçilen Suyun Önemi

    “Bir bebeğin yüzde % 74’ü sudan oluşuyor. Hamileliğin 6. ayında ise bebeğin % 90 ‘ı su. Yalnızca bu rakamlar bile bize hamilelikte suyun ne kadar önemli olduğunu açıklamaya yetiyor!

    Vücudun çok daha fazla suya ihtiyaç duyduğu zamanlar vardır. Bunlardan biri de hamilelik dönemidir. Hamile bir kadının günlük su ihtiyacı 3 litredir. Bu miktarın bir kısmını süt, ayran, meyve suyu, bitki çaylarıyla da karşılayabilirsiniz. Ancak hamile bir kadın için en iyi içeceğin pH değeri yüksek doğal mineralli su olduğunu, suyun 0 kalori olduğunu unutmayın!”

    Su Bebeği ve Anneyi daha Sağlıklı bir Doğuma Hazırlar

    “Araştırmalara göre anne susuz kalırsa, bebek de susuz kalıyor. Su, bebeği ve anneyi daha sağlıklı bir doğuma hazırlıyor. Susuzluk hamile bir kadında kasılmaları artırıyor. Bu yüzden hamileliğin son 3 ayında su yetersiz kalırsa erken doğum riski olabilir! Hamilelikte su çok önemli!”

    Su Bebeği ve Anneyi daha Sağlıklı bir Doğuma Hazırlıyor… | 7Hamilelikte Sudaki Minerallerin Önemi

    “Hamilelikte kalsiyum ve magnezyum ihtiyacı çok artar. Suyun kalsiyum ve magnezyum içermesi bu ihtiyacın karşılanmasına yardımcı olacaktır. Yeterli kalsiyum almazsanız, bebek ihtiyacı olan kalsiyumu sizin kemiklerinizden alacaktır. Bu da ileride kemik erimesi riskinizi artırır. Bu yüzden özellikle kalsiyum seviyesi yüksek doğal mineralli suları tercih etmenizi öneriyorum.”

    Alkali Olan Amniyotik Sıvı Miktarı Bebekler için Hayati Önem Taşır

    Hamilelik sırasında bebeğin anne karnında alkali bir ortamda yaşadığını belirten Bradley Hamile iken Alkali oranı yüksek su içmenin yararlarını şöyle açıkladı:

    Bebek amniyotik sıvı denilen koruyucu bir sıvının içinde yüzer. Yani bebekler bazik bir suyun içinde büyürler. Amniyotik sıvının görevi bebeğe rahim içinde rahat bir ortam sağlamaktır. Bu sıvı bebek için hayati önem taşır; onu dış etkenlerden, enfeksiyonlardan korur. Amniyotik sıvı miktarı azsa bebeğin akciğerinin yetersiz gelişimi, hareketlerinde azalma, uzuvlarında şekil bozuklukları gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
    Anneyle bebeğin içinde yüzdüğü amniyotik sıvı arasında saatte 0,5 litrelik bir su alışverişi oluyor.
    Anneye su verildikçe bebeğin içinde yüzdüğü amniyotik sıvı artmaya başlıyor.

    Vücut için yararlı olan doğal mineralli, bazik su içmektir. Bu hamileler için de geçerlidir. Aynen yediklerimiz gibi içtiklerimizin de vücudumuzun kimyası üzerinde etkisi vardır. Çoğumuzun en çok içtiği içecek su olduğuna göre su seçimine çok dikkat etmek gerekli! İnsan vücudu sürekli olarak pH dengesini sağlamaya çalışıyor. Çünkü vücutta tüm metabolik işlemler dengeli bir pH’a bağlı. Bazı sistemler (sindirim sistemi gibi) asidik de olsa daha çok alkalen bir yapıya sahiptir. Sağlıklı bir vücut asidik olmamalıdır. Doğru pH seviyesinde kalmalıdır. Vücuttaki her işlem kan pH’ının belli bir seviyede kalmasıyla doğru işler. Su seçerken pH’ı yüksek sular tercih edilmelidir. Sürekli asidik bir ortama maruz kalındığında hücrelerin toksik yükü yavaş yavaş artabiliyor, yapıları değişebiliyor. Doğru pH seviyesi sağlanamadığında hücrelerin gerekli besinleri alması, bunları enerjiye çevirmesi zorlaşır.

    Su Bebeği ve Anneyi daha Sağlıklı bir Doğuma Hazırlıyor… | 8Yaz Döneminde Bebeklerin ve Çocukların Günlük Su İhtiyacı ve Mineralli Su Tüketiminin Önemi

    Bebeklerin su ihtiyacı erişkinlerden çok daha yüksektir, 3 katı kadardır! İlk 6 ayda bebeğin su ihtiyacı anne sütüyle karşılanır. Altı aydan sonra buna su da eklenir. Bebek büyüdükçe bedenin su yüzdesi azalır. 2 yaşın altındaki çocuklar sıcaktan erişkinlere göre çok daha fazla etkilenirler. Özellikle yaz aylarında ishal –kusma ile kendini gösteren mide bağırsak hastalıklarına çok fazla rastlanır. Bu hastalığın en önemli nedeni aşırı sıcağın etkisiyle çocuklarda su kaybının fazla olmasıdır. çocuklar günde en az 6 -8 bardak su içmelidir. Bu miktar gün boyunca düzenli olarak alınmalı, 3-4 bardağı okulda içilmelidir. Yaz aylarında aşırı sıcak, egsersiz, ishal gibi durumlarda bu miktar artırılmalıdır. pH değeri yüksek, doğal mineralli su tüketmeleri, çok daha yararlı olacaktır.

  • Arion: Doğal Görünümlü Meme İmplantlarında Son Nokta

    Arion: Doğal Görünümlü Meme İmplantlarında Son Nokta | 9Fransız Plastik Cerrah Dr. H.G. Arion’un dünyanın ilk şişirilebilir meme implantını icat ettiği 1965 yılından günümüze meme implantlarında büyük teknolojik gelişmeler kaydedildi.

    Türkiye’de Sanovis tarafından temsil edilen Arion firmasının AX serisi anatomik implantlarında implantın taban ve tepe bölümleri farklı yoğunluğa (çift koheziviteye) sahiptir. Arion’un öncülük ettiği bu yenilik hem implantın yerleştirildiği dokuya mükemmel uyum sağlamasına hem de daha yoğun olan tepe kısım sayesinde yapılan meme büyütme işleminin son derece doğal görünmesine olanak veriyor.

    Hem doğal görünümlü hem de sigortalı olduğu için Türk Plastik Cerrahları tarafından da her geçen gün daha fazla tercih edilen Arion meme implantları yıllarca süren titiz çalışmalar, yaratıcı yöntemler ve mükemmellik arayışı ile birleşti, günümüzün estetik cerrahi uygulamalarında referans olarak kabul edilen mükemmel ürünlere dönüştü.

    Arion tarafından patent altına alınmış Monobloc® implant teknolojisi sayesinde implantın dış yüzeyini oluşturan zarflar hiçbir ek olmaksızın tek parça olarak üretilmektedir. Arion’a özgü bu teknoloji implant dış yüzeyinin hem 6 kattan oluşan sızdırmazlığın hem de her noktasında eşit esnekliğe sahip olmasını sağlar.

    Sigorta ve garanti belgesi

    Arion meme implantları 10 yıllık bedelsiz ürün garantisi vermekle kalmıyor; 150.-Euro karşılığında Implantın yırtılması ve kapsüler kontraktür oluşumuna karşı 5 yıl süreyle 1000 €’ya kadar finansal destek garantisi sunuyor.

    Meme İmplantı Konusunda En Çok Sorulan Sorular

    İmplant operasyonu için uygun adaylar kimlerdir ?

    İmplant operasyonu—genellikle– meme hacmini artırmak isteyen, fiziksel gelişimini tamamlamış kadınlara uygulanan kozmetik bir operasyondur. Ameliyat ergenlik sonrası meme hacminin veya görünümünün en son halinden memnun olmayan veya meme gelişimi her iki memede eşit olmayan kullanıcılara uygulanan bir işlemdir. Önemli ölçüde kilo veren veya hamilelik geçirmiş kadınlarda meme hacmi gerileyebilir ve bu gerilemeyi meme büyütme ameliyatı ile gidermek isteyebilirler. Bazı durumlarda sarkmış göğüslere meme büyütme ile birlikte meme kaldırma (mastopleksi) operasyonu da düzenlenebilir.

    Ya sonuçtan memnun kalmazsam ?

    İmplant operasyonu geri dönüşsüz bir yolculuk değildir, düzeltme ve yenileme tabii ki mümkündür. Çünkü operasyonunun amacı sadece daha büyük ve gösterişli göğüsler elde etmek değil size kendinizi daha iyi hissettirmek, vücudunuza ilişkin algılamanızı değiştirerek özsaygınızı desteklemektir. Hekiminiz bunun için gereken tüm titizliği gösterecek, yapacağınız görüşmede ve izleyen muayene sırasında beklentilerinize en uygun görünümün ne olduğunu ve nasıl bir implant kullanılması gerektiğini saptayacak, sizi bu doğrultuda yönlendirecektir. Bu hazırlık süreci sonuçtan memnun kalmama olasılığınızı çok önemli ölçüde azaltacaktır. Ayrıca operasyonda Arion implantlarının kullanılması durumunda belli bir süre sonunda söz konusu olabilecek bir implant yenilemesini bazı finansal avantajlardan yararlanarak gerçekleştirmeniz de mümkün olacaktır.

    Operasyon nasıl yapılır?

    Bu genel anestezi altında yapılan nispeten kısa süreli sayılabilecek bir girişimdir. Hekim önceden karar vermiş olduğu noktada implant yerleştirmek amacıyla küçük bir kesi meydana getirecek, sonra da bu kesiden içeri şişirilebilen silikon bir implant zarf n yerleştirecektir. Bir balon özelliğindeki bu zarf önce serumla doldurulup şişirilecek ve meme’nin operasyon sonrasındaki nihai görünümü “prova” edilecektir. Zarf n şişirilmesinde kullan lan serumun miktar kullanılacak implantın hacmi hakkında verilen karar doğrulayacaktır. Sonra prova için kullan lan bu zarf (sizer) çıkartılır ve silikon implantın yerine yerleştirilir. İmplantın göğse ne şekilde yerleştirilip sabitleneceği konusu hekiminizin karar vereceği teknik bir konudur.

    Operasyon sonrasında rahatsızlık duyacak mıyım ?

    Her kullanıcı operasyon sonrası dönemde ağrıyı farklı düzeyde hisseder. Bazıları için bu ağrılar daha ağır, bazıları için sadece rahatsızlık vericidir. Bu durumda ağrı kesicilerden yararlanılır.

    Arion: Doğal Görünümlü Meme İmplantlarında Son Nokta | 10Operasyon sonrası ne kadar sürede iyileşirim? Ne zaman çalışmaya başlayabilirim?

    İyileşme süreci kişiden kişiye değişir. Birçok kişi ilk 1-2 gün boyunca yardıma ihtiyaç duyar. Daha sonrasında ise kucaklanıp kaldırılması gereken küçük çocuklar yoksa veya günlük yaşamlarında ağır sayılabilecek bir şeyleri kaldırmak-çekmek-taşımak zorunda değillerse yardıma gerek kalmaz. Eğer işiniz bu türden fiziksel zorlamalar içermiyorsa 5-7 günde işbaşı yapabilirsiniz.

    Egzersiz programına ne zaman başlayabilirim?

    Egzersize yeniden başlama süresi de kişiye göre değişir. Genellikle operasyon sonras 2. gün hafif bir yürüyüş önerilir. Kanama, şişme ve morarma riskini azaltmak için ilk 2 hafta boyunca düzenli aerobik veya zorlu egzersizler önerilmez. Savunma sporu ve benzer fiziksel aktivitelere ise pek çok olguda 1 ay sonra izin verilebilir.

    Operasyon emzirmeyi etkiler mi?

    İmplant olsun veya olmasın emzirme yeteneği kişiden kişiye farklılık gösterir. Ancak genelde silikon implantlar emzirme için engel değildir. Ayrıca hamilelik de implantın çıkartılması için bir neden oluşturmaz.

    Bu operasyonda herhangi bir risk var mıdır?

    Herhangi bir cerrahi operasyon anestezinin etkisi, enfeksiyon, kanama, şişme ve ağrı gibi bazı komplikasyon risklerini içerebilir. Bu riskler de birçok bilimsel otoriteye göre değişik ölçülerdedir. Bununla birlikte bir implant yerleştirme operasyonunun herhangi bir Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi operasyonundan daha riskli olmadığını bilmek gerekir.

    İmplantın takıldıktan sonra içindeki silikon delinebilir / yırtılabilir veya akabilir mi? Eğer bunlardan birisi söz konusu olursa ne olur?

    İmplantın kabuğunu (zarfını) oluşturan silikon ve içindeki silikon jel birlikte bir bütündür, bu jel herhangi bir yerinden kesildiğinde bile akıp dağılmayacak ölçüde bir katılığa, daha doğrusu bir koheziviteye sahiptir.

    İmplantın delinip yırtılmasına veya içindeki silikon jelin dağılmasına ancak vücudun doğrudan darbe aldığı ciddi kazalar neden olabilir. Yani implantın delinmesine veya patlamasına neden olabilecek düzeyde bir kuvvet silikona vereceği zarardan çok göğüste yaratacağı ağır travma düşünülmelidir. Ağır spor veya bedensel faaliyetler implantın bütünlüğünün bozulmasından çok yerleşiminin bozulmasına neden olabilir. Hekiminiz size bununla ilgili uyarılarda bulunacaktır.

    İmplant herhangi bir biçimde delinir veya yırtılırsa bunu anlar mıyım?

    Büyük olasılıkla anlamazsınız. Vücudunuza çok büyük bir fiziksel kuvvet uygulanmasını gerektiren böyle bir durumun kendiliğinden ortaya çıktığını varsaysak bile bu durum siz veya hekiminiz tarafından ancak manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemleriyle anlaşılabilir. İmplantın yerleşimi ile ilgili bir sorun ortaya çıkarsa da bunu ancak hekiminiz muayene ve görüntüleme yöntemleriyle saptayabilir.

  • İleri yaştaki kadınlarda infertilite araştırılması

    ANNE OLMAK İÇİN GEÇ KALMAYIN

    Umut Tüp Bebek Merkezi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç.Dr.Ulun ULUĞ
    Kariyer ve ekonomik nedenlerden dolayı çocuk sahibi olmayı erteleyen çiftler, bu kez kısırlık problemleriyle karşılaşıyor ve çok daha büyük bedeller ödemek zorunda kalıyorlar… Bebek sahibi olamamanın getirdiği psikolojik yükün dışında çok daha fazla para harcamak zorunda kalıyorlar” diyor.

    Yaş ve doğurganlık arasındaki ilişki

    Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çocuk doğurma yaşı daha çok akademik ve profesyonel nedenlerden dolayı giderek geciktirilmektedir; bir çok çift evliliklerinin yerine oturmasını ve bir takım maddi güvencelerin sağlanmış olmasını beklemekte, ayrıca bir çoğu da geç evlenmekte veya ikinci evliliklerini yapmaktadırlar. Kadınlar ise; kariyer ve evliliklerinin rayına oturmasını bekleyerek bebek sahibi olma tarihlerini ertelemektedir.

    Elli yaş ve üstünde doğum yapan kadınlar çok nadir de olsa, ilerleyen yaşla beraber doğurganlıkta belirli bir azalma görüldüğü kesindir. Kadınların üreme dönemleriyle beraber bu azalma kademeli olarak görülmektedir; bu negatif etki 30 yaşın üzerinde başlamakta, 35 ila 40 yaş arasında hızlanmakta ve 45 yaş üzerinde ise doğurganlık neredeyse hiç görülmemektedir.

    Düşük yapma şansı da yaş ile beraber artış göstermektedir; örneğin 25 ila 29 yaş arasında bu oran % 10 iken 40 ila 44 yaş arasında ise % 34’ tür. Ayrıca ilerlemiş yaşla beraber bazı genetik bozukluklar da sıklıkla görülmeye başlamaktadır.

    Doğurganlık neden yaşla beraber azalmaktadır ?

    • En önemli faktör yaşlanmanın diğer organlar üzerindeki etkisi gibi yumurtalıkların yaşlanmasıdır. Ergenlik çağında her kadının yumurtalıklarında yaklaşık olarak 300.000 yumurta bulunmaktadır. Her adet dönemi ile beraber oluşan ve atılan bir yumurtaya karşılık yaklaşık 500 yumurta olgunlaşamamakta ve vücutta emilmektedirler. Yaklaşık olarak 50-55 yaşlarında kadınlar menopoz yaşına geldiklerinde sadece birkaç bin adet yumurta kalmaktadır. Dolayısıyla kadınların üremeye elverişli olduğu yaşlarda, yumurtalıklarında bir yarış devam etmektedir. Bu konuda iki teori vardır; birincisi, en iyi yumurta erken dönemde seçilmekte geriye yarışı kazanamamış yumurtalar kalmakta, diğer bir görüş ise yumurtalıklarda kalan yumurtaların çevresel faktörlere, kimyasal ajanlara daha uzun süre maruz kaldığıdır. Kadın yaşlandıkça yumurtalıklarındaki yumurtalar da yaşlanmakta ve daha az döllenme kapasitesine sahip olmaktadırlar.

    • Muhtemelen yukarıda bahsedilen mekanizma ile yaşın ilerlemesiyle beraber Down Sendromu gibi bir takım genetik hastalıkların ortaya çıkması daha sıklaşmaktadır. Yirmi yaşındaki bir kadında kromozomal bir anormallik görülme olasılığı 1/500 iken 45 yaşında bu oran 1/20’ dir.

    • Jinekolojik enfeksiyon, tüplerde hasar, endometriozis, myom, yumurtlama bozuklukları gibi bir takım problemlerin yaşla beraber görülme olasılığı artmaktadır. Kadın yaşlandıkça bu problemlerin görülmesi daha olası hale gelmekte ve doğurganlığını negatif yönde etkilemektedir.

    • Yaşla beraber cinsel dürtüde (libido)ve ilişki sayısında azalma da görülmektedir.

    • Yaşın, rahmin döllenmiş yumurtayı (embriyo) tutma kapasitesinde azalmaya neden olup olmadığı konusu tartışmalıdır. Ancak azalma olduğu şeklindeki kanıtlar giderek artmaktadır.

    • Yaşlanma sadece kadını etkilememekte, daha az oranda da olsa bile erkekleri de etkilemektedir. Spermi ve cinsel ilişki sayısını etkilemektedir. Ama genel olarak; kadınlarda olduğu gibi erkekler için çocuk sahibi olabilmek için herhangi bir yaş sınırı bulunmamaktadır.

    • İlerlemiş kadın yaşı ile beraber Marfan Sendromu, Nörofibramatozis ve akondroplazi gibi bazı otozomal geçiş gösteren genetik hastalıkların görülme şansı da artmaktadır.

    İleri yaştaki kadınlarda infertilite araştırılması

    • Herhangi bir gecikme olmadan hemen konuyla ilgili bir doktorla görüşmekte yarar vardır.

    • Bazı testler, örneğin adetin 3. günü bakılacak FSH, LH, estradiol ve İnhibin gibi bazı hormonların bakılması yararlı olabilir.

    • Yaşla ilgili olarak düşük yapma ve bazı genetik hastalıklar açısından doktorla konuşmak gerekmektedir. Ayrıca, olası hamilelikte görülebilecek yüksek tansiyon, şeker gibi bazı hastalıklar hakkında da bilgi sahibi olmalısınız.

    Yaşlı kadınlarda infertilite için tedavi seçenekleri

    Menopoz dönemindeki veya menopoza girmiş kadınlar için tedavi seçenekleri oldukça sınırlıdır. Yumurtalıkların uyarılması gibi tedavilere yaşı ilerlemiş kadınlar oldukça zayıf yanıt vermekte ve tüp bebek tedavisiyle bile genç kadınlara göre hamile kalma şansı anlamlı bir şekilde azalmaktadır. Bu konuda yeni geliştirilen ilaçlarla uygulanan yeni tedavi protokolleri de, 40 yaş üstü anne adaylarında daha iyi sonuçlar vermektedir.

    Ek olarak, yaşlı kadınların hamilelikleri ve doğumlarında da bir takım hastalıkların görülme şansı artmaktadır. Yaşlı kadınlarda başarı şansını arttırmak için bazı merkezlerde embriyolara assisted hatching(embriyo zarının inceltilmesi), preimplantasyon genetik tanı gibi bazı laboratuar teknikleri uygulanmaktadır.

    Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç.Dr.Ulun ULUĞ Tup Bebek ile ilgili tum sorularinizi, Kadinlar Kulubu Tup bebek bolumunde cevaplamaktadir. Detaylar icin tiklayin

  • Kendi kanınız yenilenme kaynağınız! Regenkit PRP ile tanışın.

    Kendi kanınız yenilenme kaynağınız! Regenkit PRP ile tanışın. | 11Yenilenmek, gençleşmek için gerekli her şeyi damarlarınızda taşıyorsunuz… Regenkit PRP bunu ortaya çıkarıyor

    İsviçreli biyoteknoloji firması Regenlab tarafından üretilen Regenkit PRP, hasarlı dokuların onarımını ve doğal hallerine geri dönmelerini sağlayan kanımızdaki trombositlerin sayısını 2-4 katına çıkarıyor. Böylece yaşlanma etkilerinin geriye çevrilmesine yardımcı oluyor.

    Çok az miktarda kanınız bioteknoloji harikası Regenkit tüpünün içine konularak santrfüj cihazında 8 dakika içinde trombositlerin yoğunlaştığı bir seruma dönüştürülüyor. Dönüştürülen serum mezoterapi ya da maske yoluyla yüz, boyun, dekolte bölgesi, eller, bacak içleri ve kollara uygulanabiliyor.

    Kendi kanınızın sadece belli bileşenlerini yoğunlaştırarak ayıran Regenkit tüpleri yardımıyla üretilen PRP (Platelets Rich Plasma) trombositlerden yana zengin bir serum niteliğindedir. Hasarlı veya yaşlanma nedeniyle niteliğini kaybetmiş dokuları hedefleyen trombositleronları iyileştirmeye yardımcı büyüme faktörlerini içerirler ve uygulanmaya başladıkları andan itibaren bu faktörleri salgılayarak dokuların kendi kendini yenilemesi sürecini hızla başlatırlar.

    Regenkit PRP’nin kullanım alanları arasında yaşlanma etkilerini geriye çevirmenin yanı sıra; iyileşmesi uzun süren yaraların tedavisi, kemik ve eklem hasarlarının onarılması, saç dökülmesinin önlenmesi ve yeni saç oluşumunun desteklenmesi, yerleştirilme zorluğu bulunan diş implantları için doku iyileşmesinin sağlanması gibi endikasyonlar yer alıyor.

  • Harekete Geç! Hikayeni Gönder

    Harekete Geç! Hikayeni Gönder | 12Dünyada olduğu gibi ülkemizde de meme kanseri görülme oranı çok yüksektir. Her 8 kadından birine meme kanseri tanısı konmaktadır. Erken teşhis ile iyileşme oranı %90’ ın üzerindedir.

    Meme kanseri konusuna kadınların dikkatini çekerek erken tanı ve teşhis için yönlendirmek, tanı almış hastaları da tedavileri konusunda cesaretlendirmek amacıyla “Harekete Geç! Hikayeni Gönder” kampanyası geliştirilmiştir.

    Europa Donna Türkiye’nin (Türkiye Meme Hastalıkları Koalisyon Derneği), T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı ve Türkiye Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu destekleri ve Novartis Onkoloji’ nin katkıları ile başlatmış olduğu “Harekete Geç! Hikayeni Gönder” kampanyası ile meme sağlığına ilişkin deneyimlerin paylaşılması yolu ile; yaşanmış hikayelerden yola çıkarak bu hastalığı yaşayanlara ve yakınlarına umut aşılamak ve toplumu meme kanseri hakkında bilinçlendirmek amaçlanmaktadır.

    Kampanyaya başvuru www.hikayenigonder.com adresinden veya Europa Donna Türkiye posta adresine gönderim yolu ile yapılacaktır (Meme Hastalıkları Koalisyonu Derneği – Europa Donna Türkiye, Operatör Raif Bey Sok. 19 Mayıs Mahallesi No:26/3 Şişli-İstanbul). Son başvuru günü 31 Aralık 2010’dur.

    Hikayeler, Gazeteci-Yazar Meral Tamer, Prof. Dr. Gökhan Demir (Florance Nightingale Gayrettepe Medikal Onkoloji), Prof. Dr. Nuran Beşe (İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi-Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı), Women’s Health Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deran Özer ve Europa Donna Türkiye Başkanı Violet Aroyo’ nun katılımı ile oluşmuş bir seçici kurul tarafından değerlendirilecektir. Dereceye giren hikayeler 01 Şubat 2011 tarihinde saat 18.00 itibariyle kampanya web sitesinden duyurulacaktır. Seçici kurul tarafından seçilen ilk 10 hikayenin yazarlarına Europa Donna tarafından çeşitli ödüller verilecektir. Birinci seçilecek hikayenin yazarı İstanbul’da Selda Alkor ve Violet Aroyo ile birlikte bir akşam yemeği yiyecektir. Birinci, ikinci ve üçüncü hikayelerin sahiplerine birer yürüyüş bandı hediye edilecek, takip eden yedi hikayenin sahibine ise Women’s Health Dergisi bir yıllık ücretsiz abonelik hediye edecektir. Kampanya detayları için www.hikayenigonder.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

    Europa Donna’nın mesajı: “Lütfen hikayenizi bizimle paylaşın, yaşadıklarınızla diğer yaşamlara umut olabilirsiniz. Sizin veya yakınlarınızın hikayesi, bir başka hikayenin mutlu sonla bitmesini sağlayabilir.”

    Kampanya kapsamında 4 ilde uzmanlarca meme kontrolü, meme kanseri teşhisi/tedavisi hakkında halka açık ücretsiz bilgilendirme toplantıları yapılacaktır.

    Halkımızın kampanyadan haberdar olması ve kampanyaya katılımın yüksek olması için sizin haber desteğiniz çok önemlidir. Katılım ve desteğinize teşekkür ediyoruz.

    Europa Donna Türkiye

    Harekete Geç! Hikayeni Gönder | 13Kız Kulesi’ne kadın eli değdi
    Meme kanserine dikkat çekmek amacıyla başlatılan ‘Harekete Geç! Hikâyeni Gönder!’ projesi kapsamında, Ekim ayı boyunca Kız Kulesi pembe ışıklarla aydınlatılacak.

    Avrupa’nın en büyük meme kanseri hasta organizasyonlarından olan Europa Donna, Ekim ayı meme kanseri bilinçlendirme çalışmaları kapsamında ‘Harekete Geç! Hikayeni Gönder!’ projesine imza attı. Projeyle Kız Kulesi’ne kadın eli değdi ve Kule pembe ışıklarla aydınlatıldı. Amaç: Erken teşhisle tedavi edilebilir bir hastalık olan meme kanserine dikkat çekmek.

    Dünyada olduğu gibi ülkemizde de meme kanseri görülme oranı bir hayli yüksek. Öyle ki her 8 kadından birine meme kanseri tanısı konuyor.

    Kadınlarda görülen kanser türleri arasında birinci sırada yer alan meme kanseriyle ilgili en sevindirici nokta ise hastalığın erken teşhisle yüzde 90 oranında tedavi edilebilmesi.

  • HPV nedir ?

    Human Papillomavirüs (yani HPV), hem kadınları hem de erkekleri etkileyen; oldukça bulaşıcı, yaygın ve belirti göstermeyen bir virüstür. HPV’ nin birçok farklı tipi vardır. Bu tiplerden bazıları rahim ağzında bulunan hücreleri etkileyebilir ve bu hücreler tedavi edilmediğinde rahim ağzı kanserine dönüşebilir. HPV’ nin bazı tipleri ise kadın ve erkeğin genital bölgelerinde siğillere neden olabilir.

    Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her 10 kişiden 1’inde var olan bu virüs, çoğu zaman vücut tarafından kendiliğinden temizlenir. Ancak virüsün kimde kendiliğinden temizleneceğini ve kimde hastalığa yol açabileceği bilmenin bir yolu yoktur.

    HPV çok kolay bulaşan bir virüstür. Bulaşması için deri teması yeterlidir, cinsel ilişki şart değildir. Bulaşması için deri teması yeterli olduğundan prezervatifler HPV’ ye karşı tam olarak koruma sağlamaz.

    HPV genelde belirti göstermez. Bu nedenle HPV’ li olan kişiler bunun farkında olmayabilir ve partnerlerine HPV bulaştırabilir. HPV çok kolay bulaşabildiğinden, 50 yaşına kadar her 10 kadından 8’ine hayatının bir döneminde HPV bulaşacağı öngörülmektedir.

    Genellikle herhangi bir belirti göstermediği için, bu virüsü taşıyan kadın ve erkekler uzun süre durumu fark edemeyebilir. Hatta virüs bulaştıktan yıllar sonra bile kişiler hiçbir şikayet ortaya çıkmadan yaşayabilir. Jinekolojik muayenenin bir parçası olan PAP veya diğer adıyla SMEAR testi ile rahim ağzı kanserine yol açabilecek anormal hücreleri olup olmadığını öğrenebilirler. Erkeklerin ise herhangi rutin bir test ile HPV taşıyıcı olup olmadıklarını öğrenme şansları yoktur.

    Virüsün kadınlar üzerindeki en önemli sonuçlarından biri dünyada kadınlarda en sık görülen 2. kanser türü olan rahim ağzı kanseridir. Rahim ağzı kanseri rahim ağzı anormal hücre çoğalmasıdır ve buna tamamen HPV neden olur. Tedavi edilmezse bu anormal hücreler rahim ağzı kanseri öncüllerine ve kansere dönüşebilir. Çoğunlukla bu uzun yıllar alır; ancak nadir durumlarda bir yıl içinde de gelişebilir. Rahim ağzı kanserinin en önemli sonucu ölüm olabileceği gibi, tedavi edilse dahi doğurganlığı engelleyebilir. Bu kanserden dünyada her 2 dakikada bir kadın hayatını kaybetmektedir.

    SMEAR testi, Rahim Ağzı Kanserinin erken evrelerde tespit edilmesine yardımcı olabilir. Fakat HPV’ nin yol açtığı Vajina Kanseri, Vulva Kanseri ve bunların öncesinde oluşan kanser öncesi oluşumları SMEAR testi ile tespit etmenin bir yolu yoktur. Bu nedenle HPV’ nin SMEAR’le tespit edilemeyen diğer kanserlere de neden olabileceği bilinmelidir.

    HPV’ nin en önemli sonuçlarından biri de genital siğillerdir. Her yıl 30 milyon kadında görülen genital siğillerin %90’ına HPV Tip 6 &11 sebep olur. Genital siğiller kadınlarda ve erkeklerde çoğunlukla dış genital organların üzerinde veya anüs civarında ortaya çıkan yumuşak ve pembe-beyaz renkli oluşumlardır. Genital siğillerin tedavisi yakma, dondurma ve kesme gibi acı verici ve sıkıntılı uygulamalar gerektirebilir, tedavi edilse bile sık sık tekrarlayabilir.

    Daha fazla bilgi için; www.hpv.gen.tr