Kategori: Sağlık

  • PRP – Platelet Rich Plasma

    PRP - Platelet Rich Plasma | 1PRP nedir?

    PRP, “Platelet Rich Plasma- platelet yönünden zenginleştirilmiş plazma uygulaması” adı verilen tedavi yönteminin kısaltılmış ismidir. Bu uygulama bir kişiden alınan küçük miktardaki kanın özel bir tüpe konularak santrfüj işlemine tabi tutulduktan sonra bileşenlerine ayrıştırılması ve elde edilen az miktardaki “platelet yönünden zenginleştirilmiş plazma”nın (PRP), yine aynı kişiye enjeksiyon yoluyla geri verilmesini temel alır.

    Uygulama hangi yollarla yapılmaktadır?
    PRP uygulamalarının birçoğu RegenLab adıyla bilinen biyoteknoloji
    firması tarafından üretilmiş uygulama kitleri aracılığıyla hekimler tarafından yapılmaktadır. Uygulamalarda PRP ile hazırlanan maskeler kullanılabildiği gibi mezoterapi ve volüm artırıcı tedavilerde de PRP kullanılabilmektedir.

    En genel tanımla estetik tıpta PRP yüz, boyun, dekolte bölgesi, eller, bacak içleri, kollar gibi vücut bölümlerinde;

    1. Lazer / peeling gibi uygulamalardan hemen sonra, derinin hızla yapılanmasını sağlamak,
    2. Deride yılların ve UV ışınlarına maruz kalmanın sonuçlarını geriye döndürecek biçimde kırışıklıkların düzelmesini, çöküntülerin giderilmesini, esneklik ve parlaklığının yeniden kazandırılmasını
    sağlamak,
    3. İyileşmesi uzun süren yara, çatlak ve deri niteliğinin zarar gördüğü durumların kontrolünü sağlamak,
    4. Saç dökülmesinde tek başına kullanmak veya diğer tedavi seçeneklerinin etkisini güçlendirmek gibi amaçlarla ve yukarıda belirtilen alanlar dışında pek çok alanda başarıyla uygulanmaktadır.

    PRP uygulamasında amaç nedir?

    Plateletler – veya diğer adıyla trombositler—vücudumuzdaki hasarlı dokuların onarımını ve doğal hallerine dönmelerini sağlamak için gerekli olan “büyüme faktörlerini” yapısında barındıran kan bileşenleridir.

    Dokularımızda herhangi bir hasar oluştuğunda kanımız plateletleri bu dokuya toplayarak bir onarım süreci başlatır, PRP uygulamasının amacı ise bu hedef dokuya kan dolaşımı ile taşınabilecek olandan çok daha fazla sayıda plateleti verebilmektir, böylece hasarlı dokunun onarımı da bu kadar hızla ve güçlü bir şekilde başlar ve daha çabuk sonuçlanır, çünkü PRP ile elde edilen plateletlerin yoğunluğu kandakinden 2 ila 4 kat fazladır.

    Derinin gençleşmesi ile yara iyileşmesi arasındaki ilişki

    Derimizin yaşlanması aynı yaralanma sürecinde olduğu gibi bazı fiziksel özelliklerini kaybetmesinden kaynaklanır. Bu nedenle derimizi gençleştirmeye yönelik uygulamalarda aslında vücudumuzun bir yarayı iyileştirirken yaptıklarını çeşitli yöntemlerle taklit ederiz. Örneğin lazer, peeling gibi yöntemlerle derimize limitleri belli, hafif bir hasar verir ve bu hasarı derimizi hızla iyileştirmek için tetikleyici bir güç olarak kullanırız, bu hasar sonrasında büyüme faktörleri salınır ve iyileşme süreci başlar. Dermokozmetik ürünler de benzer şekilde derimizi yeniden yapılandıran maddelerin veya sentetik olarak elde edilmiş büyüme faktörlerinin bir iyileşme süreci başlatmasını sağlarlar.

    Derideki bir hasarı en etkili, en hızlı ve en doğal biçimde onarabilecek olan yapı, yine derinin ait olduğu bütünün bir parçasıdır, bu nedenle plazma uygulaması damarlarımızda dolaşan bu sihirli gücü harekete geçiren bir yöntem olarak gelişmiştir.

    Hangi alanlarda uygulanmaktadır?

    PRP uygulaması hücresel tedavinin uygulama alanlarından yalnızca biridir.

    Yeni bir yöntem değildir; dental (diş) implantlarla başlayan uygulama alanları; Estetik tıp,
    ortopedi, iyileşmeyen yara tedavisi gibi alanlarda hızla yayılmaktadır.

    Yakın bir gelecekte kronik ağrı tedavisinde, tendon hasarlarında,
    romatizmal yakınmalarda PRP kullanımına ait çok sayıda bilimsel çalışmanın yayınlanması beklenmektedir.

    Sık Sorulan Sorular

    PRP denilen uygulama kök hücre tedavisi midir?

    Kök hücre tedavisi veya hücresel tedavi bir yaralanma veya hastalığı tedavi etmek amacıyla hasar görmüş olan bir organa yeni hücrelerin tanıtılması anlamına gelmektedir. PRP uygulamasında ise hasar gören bir yapının onarımı için onarım uyarıcı süreçlerin hızlı biçimde devreye sokulması söz konusudur. İki uygulama bu anlamda birbirinden farklıdır.

    Hastanın kendi kanının işlemden geçirilip hastaya tekrar verilmesi güvenilir bir uygulama mıdır?

    PRP uygulaması “otolog” dur, yani hastanın kendi kanı yine kendisine verilmektedir, dolayısıyla HIV, hepatit gibi herhangi bir bulaşıcı hastalığın bir başka kişiye bulaşması söz konusu değildir, kullanılan materyale hastanın kendi kanının dışında bir şey eklenmediği için bu uygulama güvenilir olarak değerlendirilebilir.

    PRP elde etmek için alınan kana herhangi bir şey karışamaz mı?

    Karışamaz.Kan tamamen kapalı ve steril tüplerin içine alınmaktadır, herhangi bir bulaşma riski yoktur.

    Pratikte PRP uygulaması nasıl yapılır?

    Uygulamanın yapılacağı kişiden 2 veya 3 tüp ( 16-23 ml) kan alınır, santrfüj cihazında plateletleri (trombositler) ayrıştırılır. Böylece plateletler kitteki tüpün içersinde yoğunlaşıp birikir ve PRP denilen bir kan ürünü ortaya çıkar. Bu ürün dolgu veya mezoterapi gibi yollarla deri altına uygulanır ve deriyi gençleştirici özelliği uygulamanın hemen sonrasında parlak ve canlı bir görünümle belirgin hale gelir.

    Regenkit ile dolgu uygulaması

    Bu tedavinin uygulanması ne kadar sürüyor? Özel bir koşul gerekiyor mu?

    Toplamda yaklaşık 30 dakikalık bir uygulamadır. Kolayca, acısız biçimde uygulanır.

    Plateletler bizim kanımızda serbest halde dolaştığına göre neden yaşlanan dokuya kendiliklerinden gidip bu süreci başlatmıyorlar?

    Aslında bunu belirli ölçüde yaparlar ancak genel olarak yaşlanmakta olan bir bedende tetikleme yeterince etkili olmaz. Bu nedenle plateletler özellikle yoğunlaştırılıp hedeflenen dokulara; yüze, boyuna, ellere ve diğer alanlara uygulanır.

    Plateletleri yoğunlaştırmak için tek bir yöntem mi var?

    Plateletlerin yoğunlaştırılarak yüksek yoğunluklu bir jel (PRP) elde etmek teknik olanaklarla ilgili bir konudur. Ancak plateletlerin bu zenginleştirme—yoğunlaştırma sırasında herhangi bir biçimde hasar görmemesi gerekir. Ayrıca bu zenginleştirme—yoğunlaştırmanın belli ölçülerde olması gerekir. Örneğin aşırı zenginleştirilmiş bir platelet jeli işe yaramayacaktır. Bir hastadan elde edilen kan ürününü aynı hastaya geri vermek için etkinlik ve güvenilirliği onaylanmış ürün ve yöntemler kullanılmalıdır. RegenLab ürünleri bu alanda etkinlik ve güvenilirlik testleri yapılmış, tüm dünyada kullanılmakta olan ürünlerdir.

    Bu plateletlerin mutlaka enjekte edilmesi mi gerekir?

    PRP mezoterapi veya dolgu yöntemiyle deri altına verilebildiği gibi bir maske yardımıyla da uygulanabilir, ayrıca, PRP’yi özel bir kremin içine karıştırıp uygulamak da mümkündür.

    Maske de mezoterapi yöntemi kadar gençleştirici bir etki sağlıyor mu?

    Sağlar. Uygulanan materyal (PRP) tamamen doğal, derinin zaten tanıdığı, etkilendiği, risk taşımayan bir materyaldir. Deriye ne yolla verilirse verilsin etkisini gösterecektir. Ayrıca PRP sadece gençleştirmede değil iyileşmeyen yaralarda, açık yaralarda, çene implantlarında ve benzer birçok alanda da kullanılabilir.

    Uygulanacak plateletin belli bir dozu var mıdır? Ne kadar platelete ihtiyaç duyulur? Ne kadarı uygulanır?
    Önceden hazırlanmış
    kağıt maskelerin RegenLab PRP
    ile hazırlandıktan sonra uygulanması

    Burada doz aşımı gibi bir problem yoktur. Elde edilen plateletlerin stamamı kullanılabilir. Genelde bir mezoterapi kiti ile toplam
    8 mililitre PRP elde edilebilir. Bu da yüz, boyun, dekolte bölgesi, kolların dışı, bacakların iç kısmı gibi alanların tamamında tedavi uygulamak için yeterlidir.

    Platelet uygulamasının etkisi ne zaman görülür?

    Uygulamadan hemen sonra ciltte sağlıklı bir parlaklık ortaya çıkar. Daha sonra bu parlak görünümde biraz gerileme olur, ancak bir kürden, yani 3 veya 4 uygulamadan sonra kalıcı bir gençlik etkisi daha belirgin bir hale gelir.

    Etkinin tam olarak sağlanması için bir kürü tamamlamak mı gerekir?

    Evet.. Bir kür (3 uygulama) tamamlandıktan sonra kalıcı bir ışıltı, bir toparlanma ortaya çıkar.

    Bir kür ile elde edilen olumlu sonuçlarda tamamen kaybolur mu?

    Kaybolmaz, ancak her 10-12 ayda bir tekrarlanan kürlerin etkisi kalıcı bir gençleştirici etkiye eşdeğerdir. Bu yüzden bu kürler gerek duyuldukça tekrarlanmalıdır.

    Platelet tedavisinin en önemli avantajı nedir?

    Elde edilen gençleştirici etkinin dolgu ve benzer uygulamalarda elde edilen etkiler gibi sadece belirli alanlara yoğunlaşmış olmaması, derinin daha büyük bir bölümüne yayılması ve daha kalıcı olmasıdır. Diğer yöntemlerle sağlanan olumlu sonuçlar belli bir süre devam eder, ancak PRP ile elde edilen olumlu sonuçlar tamamen kullanana aittir. Kaybolup gitmez.

    Bu uygulamada istenmeyen etkiler söz konusu mudur?

    Hastaya kendi kanından yani “otolog” bir materyal verilmektedir. Yapılan işlem basitçe yara iyileşmesi sürecini başlatmak ve hızlandırmaktır. İstenmeyen bir etki ile karşılaşma olasılığı oldukça düşüktür.

    PRP uygulaması acı verici midir?

    PRP uygulaması enjeksiyonla yapılır. Kan alınması esnasında duyulan rahatsızlıktan daha büyük boyutta bir acı hissi beklenmez. PRP ile mezoterapi uygulaması çoğunlukla derinin 1,5 mm altına yapılır, deriye hacim kazandırmak içinse daha derin uygulama yapmak gerekir, ancak bu uygulamalarda dışarıdan sürülen anestezik kremler acı hissini engeller.

    PRP uygulamasının yapılmasında sakınca olan kişiler var mı?

    Evet. Platelet sayısı yetersiz olan hastalarda, kanser hastalarında bu uygulama yapılamamaktadır.

    PRP uygulamasından beklentiler neler olmalıdır?

    Uygulama birçok beklentiyi karşılayacak üstün özelliklere sahiptir. Çünkü

    * Uzun etkilidir,
    * Yeniden canlandırıcı / yapılandırıcıdır,
    * Kolay ve güvenli biçimde uygulanır,
    * Yalnızca yeni kolajen oluşumunu değil, derinin tüm yaşamsal işlevlerini destekler.
    * Kırışıklıkların ve çizgillerin giderilmesini deriyi “doldurarak” değil “gençleştirerek sağlar.
    * İlk uygulamadan sonra ortaya çıkan parlak sağlıklı görünüm bir süre sonra hafif bir gerileme gösterebilir, bunun için ardışık birkaç uygulama yapmak ve genleştirici etkinin yığılmasını sağlamak gerekir.
    * Ortalama olarak 3 uygulamadan oluşan kürler her 10-12 ayda bir kez tekrarlandığında kalıcı sayılabilecek kadar uzun etkili bir gençleştirici etkisi sağlanmış olacaktır.

    -alıntıdır-

  • Su içmek yaşlanmayı yavaşlatıyor

    Su içmek yaşlanmayı yavaşlatıyor | 2Yapılan araştırmalar kadınların erkeklere göre daha az su tükettiklerini gösteriyor. Oysa bayanların cildindeki kırışıkların oluşumunda ve artmasında en önemli etkenlerden biri yeterli su tüketiminin olmamasıdır. Yeterli oranlarda su içen kişilerde yaşlanma daha yavaştır. Konu ile ilgili yaptığı araştırmalarla gündem yaratan Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu doğal mineral içeren sular hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

    Cildin taze ve canlı görünmesinde, vücudun ihtiyacı olan yeterli suyun alınması çok önemlidir. Günde en az birbuçuk litre su içmeyi alışkanlık haline getirmek yaşlanmayı geçiktirmek için en önemli etkenlerdendir. Sadece susayınca su içilir diye bir kural yoktur. İster susayın ister susamayın gün boyu en az bir buçuk litre doğal mineralli su tüketilmelidir. Özellikle yatmadan önce içilen bir bardak doğal mineralli su vücuda sağladığı yararlar bakımından oldukça önemlidir.

    Susuzluğunuzu sadece su ile giderin!

    Susuzluğun sadece su içerek giderilebileceğini açıklayan Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu suyun yerini hiçbirşeyin dolduramayacağını açıklayarak şu açıklamalarda bulundu; “Bazı insanlar, susuzluklarını daha sağlıklıdır diye düşünerek bitkisel çay veya taze sıkılmış meyve sularıyla geçirmeye çalışırlar. Bu yanlış bir uygulamadır. Vücudunuzu meyve sularıyla yıkayabilir misiniz? Öyleyse susadığınızda da susuzluğunuzu sadece ve sadece doğal mineral içeren suyla gidermeniz daha doğru bir karar olacaktır. Susuzluğunuzu suyun dışında herhangi bir içecekle karşılamaya kalkarsanız vücudunuzun su ihtiyacı kesinlikle giderilmez. Ayrıca yemeklerde su haricinde içilen tüm sıvılar açlık duygusunu daha fazla tetikleyerek yemek yerken doyma duygusunu geciktirici etki gösterir. Halbuki yemeye başlamadan önce içilen bir bardak doğal mineralli su sindirimin ön basamaklarını hızla harekete geçirir ve suyla yemeğe başlamak yemek sonrası tatlı yeme ihtiyacının giderilmesini sağlar

    Su hayattır, su sağlıktır!

    Sağlıklı yaşamın, sağlığımızı korumanın ve hastalıklara karşı dirençli olabilmenin temelinde özellikle doğal mineralli su içmenin yattığını ifade eden Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu şunları söyledi; “Vücudumuzun ihtiyacı olan oksijeni bir tek havadan değil sudan da alıyoruz. Hücrelerimiz tıpkı bir elektroliz reaksiyonunda olduğu gibi suyun moleküler yapısında bulunan oksijenide kullanmaktadır. Bu bağlamda suyun vazgeçilmezliği daha da artmaktadır. Ayrıca suyun içerisinde bulunan doğal mineraller ile vücudumuzun günlük mineral ihtiyacının bir kısmını karşılamış oluruz. Doğal minerallerin içerisinde bulunan kalsiyum kemik gelişimi için en önemli faktörlerdendir. Tırnak sağlığında da bunu farkedebiliriz tırnakların kırılması büyük oranda aldığımız su miktarına bağlıdır. Aynı şekilde yeterli su alınmadığı takdirde şaçlar cansız ve mat görünür. Az su içmenin bedene verdiği diğer bir etkide selülit oluşumudur. Gereken miktardan ne kadar az su içilirse, selülit oluşumu o kadar hızlı olur.”

  • YASMİN Doğum Kontrol Hapı

    YASMİN Doğum Kontrol Hapı | 3Yasmin Nedir ?

    Yasmin gebe kalmayı önleyici bir ilaçtır ve başka etkileri de mevcuttur.

    Yasmin gebeliği önleyici etkisini, esas olarak yumurtalıklardan yumurta atılmasını (yumurtlamayı) engellemenin yanında, rahmin vajinaya açılan boyun kısmındaki salgılamalarda meydana gelen değişiklikler yoluyla gösterir.

    Yasmin aşağıdaki durumlarla ilgili bir ilaçtır:

    * Doğum kontrolü yöntemi; (Doğum kontrol haplarının hamile kalmayı nasıl engellediğini öğrenmek için tıklayınız)
    * Hormona bağlı su tutulması ve buna bağlı belirtiler;
    * Akne ve sebore.

    Yasmin burada yer almayan diğer tedavi edici amaçlar için de kullanılıyor olabilir.

    Yasmin Hakkında Bilmem Gereken En Önemli Bilgiler Nelerdir ?

    Doğum kontrol hapı kullanımı ile miyokard enfarktüs, inme, derin toplardamarlarda pıhtı oluşumu, dolaşımla gelen pıhtının akciğerlerle ilgili lenf ya da kan damarlarını tıkaması gibi damarlarda pıhtı ve tıkanıklık oluşması ile ilişkili hastalık riskindeki artış arasında bir ilişki olduğu öne sürülmüştür. Ancak bu durumlara nadiren rastlanır.

    Eğer bu durumlardan ya da risk faktörlerinden herhangi biri mevcutsa, ilacın kullanımının yararı ve olası riskleri her bir kadın için ayrıca karşılaştırılmalı ve kullanıma başlamadan önce hekim tarafından değerlendirilmelidir. Bu durumlardan ya da risk faktörlerinden herhangi birinin alevlenmesi, tekrarlaması ya da ilk kez ortaya çıkması halinde hekiminize başvurunuz. İlacınızı kullanmanızın devamına ya da kesilmesine hekiminiz karar vermelidir. (Kimler doğum kontrol hapı kullanmamalı? Lütfen tıklayınız)

    Toplardamar veya atardamarlarla ilgili pıhtı oluşumu / bir damarda oluşan trombüsten kopan pıhtı parçasının başka bir bölgedeki bir damarda tıkanmaya yol açması (tromboemboli) ya da beyin damarlarıyla ilgili bir olay şu bulgularla beraber olabilir:

    Bacakta tek taraflı ağrı ve/veya şişme; sol kola yayılan/yayılmayan ani şiddetli göğüs ağrısı; ani nefes darlığı, ani öksürük başlangıcı; alışılmadık, şiddetli, uzamış baş ağrısı; ani kısmi ya da tam görme kaybı; cisimleri çift görme; konuşma bozukluğu; baş dönmesi; vücudun bir parçasında ya da bir tarafında ani olarak ortaya çıkan belirgin hissizlik ya da güç kaybı.

    Toplardamar veya atardamarlarla ilgili pıhtı oluşumu / bir damarda oluşan trombüsten kopan pıhtı parçasının başka bir bölgedeki bir damarda tıkanmaya yol açması (tromboemboli) ya da beyin damarlarıyla ilgili bir olayın riski aşağıdaki faktörlerle artar :

    * Yaş
    * Sigara (içilen sigara sayısı arttıkça ve ilerleyen yaşla, özellikle 35 yaşın üzerindeki kadınlarda risk daha fazla artar);
    * Olası aile öyküsü (bir kardeşte ya da anne – babada daha erken yaşlarda, bir damarda oluşan trombüsten kopan pıhtı parçasının başka bir bölgedeki bir damarda tıkanmaya yol açmış olması). Eğer kalıtsal bir yatkınlıktan şüphelenilirse, Yasmin’i kullanmaya karar vermeden önce bir sağlık uzmanına danışınız.
    * Obezite (vücut ağırlık indeksinin 30 kg / m² üzerinde olması);
    * Hipertansiyon (yüksek kan basıncı);
    * Migren;
    * Kalp kapak hastalığı;
    * Kalbin bölümlerinde titreşim hareketlerinin oluşması (atriyal fibrilasyon);
    * Kanda çeşitli lipoprotein düzeylerinin bozulması;
    * Uzun süreli hareketsiz kalmak, cerrahi girişim, bacaklara herhangi bir cerrahi girişim, darbe alma. Bu durumlarda Yasmin kullanımının (seçimli cerrahi girişim durumlarında 4 hafta önceden olmak üzere) kesilmesi ve tamamen tekrardan hareket edebilir duruma gelmeyi takiben 2 haftadan önce başlanmaması önerilebilir.

    Doğum Kontrol Hapları İle İlgili Sık Sorulan Sorular

    Yasmin kullanımı sırasında migren sıklığı veya şiddetinde bir artış ilaç kullanımını derhal kesmenizi gerektirebilir. Böyle bir durumda hekiminize danışınız.

    Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda seyrek olarak iyi huylu, çok seyrek olarak da kötü huylu karaciğer tümörleri gözlenmiştir. Sınırlı sayıda hastada bu tümörler yaşamı tehdit eden karıniçi kanamalara yol açar. Eğer kendinizde şiddetli üst karın ağrısı, karaciğerde büyüme ya da karıniçi kanama belirtileri gözlemlerseniz, karaciğer tümörü olması ihtimalini düşününüz ve acilen hekiminize başvurunuz. (Doğum kontrol hapları ve faydaları için lütfen tıklayın)

    Trigliserid düzeyinde artış ya da ailede (anne – baba, kardeşler, vb. ) bu durumun varlığı, doğum kontrol hapı kullanımında pankreas iltihaplanması gelişme riskini arttırabilir. Bu hususa dikkat ediniz.

    Doğum kontrol hapı kullanımı sırasında, klinik açıdan belirgin bir hipertansiyon (yüksek tansiyon) gelişmesi durumunda, hekiminize danışarak ilacınızı kesmeniz ve hipertansiyon rahatsızlığınızı tedavi ettirmeniz uygun olur. Eğer normal tansiyon değerleri, hipertansiyon rahatsızlığına karşı uygulanan tedavi ile sağlanabiliyorsa ve hekiminiz de uygun bulursa doğum kontrol hapı kullanmayı tekrar düşünebilirsiniz.

    Karaciğer fonksiyonlarının bozulması, karaciğer fonksiyon testlerinin normale dönmesine kadar doğum kontrol hapının kesilmesini gerektirebilir. Böyle bir durumda hekiminize danışınız.

    İlk kez gebelikte ya da daha önce seks steroidlerinin kullanımı sırasında kolestatik sarılık rahatsızlığınız olduysa ve doğum kontrol hapı kullanırken bu durum tekrarlarsa; ilacın kullanımına son veriniz.

    Eğer şeker (diyabet) hastasıysanız, doğum kontrol hapı kullanımınız sırasında olası bir istenmeyen durumun gelişmesi ihtimaline karşı kendinizi dikkatle gözlemleyiniz.

    Özellikle özgeçmişinde kloazma* olan kadınlarda Yasmin kullanımı sırasında bazen kloazma gelişebilir. Eğer kloazma’ya yatkınlığınız varsa, bu ilacı kullanırken güneşe ve ultraviyole ışınlara maruz kalmaktan kaçınınız.

    *kloazma: Yüzde kahverengi yama şeklinde ortaya çıkan değişik büyüklükteki renk değişiklikleri.

    Bazı bayanlarda tablet alınmayan dönemde çekilme kanaması oluşmayabilir. Eğer ilacınızı ‘’Yasmin’i Nasıl Kullanmalıyım?’’ bölümünde belirtilen şekilde kullandıysanız, gebe olmanız beklenmez. Ancak ilacınızı, ilk gerçekleşmeyen çekilme kanamasından önce kullanım kurallarına uygun kullanmadıysanız ya da çekilme kanaması iki kez gerçekleşmediyse doğum kontrol hapınızı kullanmaya devam etmeden önce gebe olmadığınızdan emin olunuz.

    Doğum kontrol hapları AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruyucu değildir. (Doğum kontrol hapları gebeliğe karşı %100 koruma sağlar mı?)

    Yasmin’i uzun süreli kullanmanız halinde periyodik olarak tıbbi muayeneden geçmeniz önerilir.

    Yasmin Kullanmaya Başlamadan Önce Sağlık Uzmanıma Bildirmem Gerekenler Nelerdir ?

    Eğer aşağıdaki durumlardan bir ya da birkaçına sahipseniz Yasmin’i kullanmayınız. Eğer ilk kez doğum kontrol hapı kullanırken aşağıdaki durumlardan herhangi birini kendinizde görürseniz ilaç kullanımını derhal durdurunuz :

    * Drospirenon – Etinil estradiol’e (Drospirenon – Etinil estradiol Yasmin’in etken maddeleridir. ) alerji;
    * İlacın bileşiminde bulunan diğer maddelere alerji;
    * Toplardamar veya atardamarlarla ilgili pıhtı oluşumu / bir damarda oluşan trombüsten kopan pıhtı parçasının başka bir bölgedeki bir damarda tıkanmaya yol açması (tromboemboli) olaylarının varlığı ya da geçmişte görülmüş olması (örneğin derin toplardamarlarda pıhtı oluşumu, dolaşımla gelen pıhtının akciğerlerle ilgili lenf ya da kan damarlarını tıkaması, miyokard enfarktüs, vb. );
    * Beyin damarlarıyla ilgili bir olayın varlığı ya da geçmişte görülmüş olması;
    * Kan damarlarında ya da kalp boşluklarında pıhtı oluşumuna dair uyarıcı belirti varlığı ya da geçmişte görülmüş olması (örneğin bir organ ya da vücudun bir bölümünde kan dolaşımının geçici olarak azalması sonucu atak oluşması, angina pektoris, vb. );
    * Belirli bir bölgeyle sınırlı sinir sistemi ve bozukluklarıyla ilgili belirtilerle karakterize migren öyküsü;
    * Damarları etkileyen şeker hastalığı (diyabet hastalığı);
    * Toplardamar veya atardamarlarla ilgili pıhtı oluşumu için risk oluşturan, şiddetli veya çok sayıda faktörün varlığı;
    * Pankreas iltihaplanması;
    * Trigliserid düzeyinde artış ile bağlantılı pankreas iltihaplanması öyküsü;
    * Ağır karaciğer hastalığı varlığı veya geçmişte yaşanmış olması (karaciğer fonksiyon değerleri normale dönmedikçe);
    * Ağır veya kısa süre içinde gelişen böbrek yetmezliği;
    * İyi ya da kötü huylu karaciğer tümörü varlığı ya da öyküsü;
    * Seks steroidlerinden etkilenmesi halinde üreme organlarının veya memenin bilinen ya da şüpheli kötü huylu, ağır hastalıkları;
    * Tanı konmamış vajinal kanama;
    * Gebelik varlığı ya da şüphesi.

    Yasmin’i kullanmaya başlamadan önce alerjik reaksiyon gösterdiğiniz ilaçlar var ise bunları hekiminize eksiksiz olarak bildiriniz.

    Gebelik ya da Emzirme Döneminde Yasmin’i Kullanabilir Miyim ?

    Gebelik kategorisi X. Yasmin’i gebelik döneminizde kullanmayınız. Yasmin kullanmanız sırasında gebelik meydana gelmesi halinde ilacı kullanmayı durdurunuz. Bununla birlikte, yapılan çalışmalar ne gebeliğinden önce doğum kontrol hapı kullanmış kadınların çocuklarında doğumsal kusur riskinde herhangi bir artış ne de erken gebelik süresince yanlışlıkla doğum kontrol hapı kullanıldığında doğmamış yavru üzerinde oluşan anormal bir etkiyi göstermemiştir.

    Yasmin’in kullanımı süt miktarında azalmaya ve sütün bileşiminde değişikliğe yol açabileceğinden dolayı süt salgılanması etkilenebilir. Bu nedenle bebek emziren annelere, bebekleri sütten kesilinceye kadar doğum kontrol hapı kullanımı genellikle önerilmez. Yasmin’in bileşiminde bulunan etken maddeler ve metabolik ürünleri küçük miktarlarda süte geçebilir. (Emziren anneler ve doğum kontrol hapları ile ilgili merak edilenler)

    Araç ve Makine Kullanırken Yasmin’i Kullanabilir Miyim ?

    İlacın araç ve makine kullanımı üzerine herhangi bir etkisi gözlenmemiştir.

    Doğum Kontrol Hapları İle İlgili Sık Sorulan Sorular

    Yasmin’i Nasıl Kullanmalıyım ?

    İlacınızı tam manasıyla hekiminiz tarafından size öngörüldüğü şekilde kullanınız. Hekiminiz tarafından size uygun görülenden daha yüksek dozda ya da daha uzun süre ilacınızı kullanmayınız. Reçetenizde size tarif edilen yönergelere uyunuz. (Doğum kontrol hapları ve kullanım şekilleri için lütfen tıklayın)

    İlacınızı paketin üstünde gösterildiği yönde, her gün yaklaşık aynı zamanda bir miktar suyla birlikte alınız. Birbirini izleyen 21 gün boyunca her gün bir tablet alınız. Her bir sonraki pakete 7 günlük, sıklıkla çekilme kanamasının izlendiği, tablet alınmayan dönemi takiben geçiniz. Bu kanama genellikle son tabletnin alınmasını takiben 2 – 3. gün başlar ve bir sonraki pakete başlandığında kesilmemiş olabilir. (Doğum kontrol hapları ve farklı saatlerde alınması durumu için lütfen tıklayınız)

    Eğer Yasmin’i kullanmaya başlamadan önceki 1 ay herhangi bir hormonal gebelik önleyici ilaç kullanmadıysanız; Yasmin’i almaya normal adet döngünüzün ilk günü başlayınız. İlacınıza 2. İle 5. günler arasında başlamanız da kabul edilebilir, ancak bu durumda ilk döngü için tablet almaya başlamanızdan itibaren 7 gün boyunca ilave olarak bir bariyer gebelik önleyici yöntem kullanınız.

    Diğer bir doğum kontrol hapından geçiş

    Tercihen önceki doğum kontrol hapınızın son tabletini aldığınız günü izleyen gün Yasmin alımına başlayınız. En fazla tabletsiz dönemin son gününe kadar ara verebilirsiniz.

    Yalnız progestagen içeren bir yöntemden (minipil, enjeksiyon, implant) ya da progesteron salımlı rahim içi sistemden (RİS) geçiş

    Minipilden herhangi bir günde, (implant veya RİS’in çıkarıldığı gün, enjeksiyonda ise bir sonraki enjeksiyonun yapılması gereken gün) geçiş yapabilirsiniz. Ancak tüm bu koşullarda tablet alımının ilk 7 günü ek bir bariyer yöntemi kullanmanız önerilir.

    İlk üç aylık dönemde oluşan düşüğü takiben

    Yasmin’i kullanmaya hemen başlayabilirsiniz. Ek bir gebelik önleyici önlem almanıza gerek yoktur.

    Doğumu veya ikinci üç aylık dönemde oluşan düşüğü takiben

    Doğumu veya ikinci üç aylık dönemde oluşan düşüğü takiben 21. – 28. günlerde Yasmin kullanmaya başlamanız önerilir. Daha sonra başladığınız takdirde tablet alımının ilk 7 günü ek bir bariyer yöntemi kullanınız. Eğer o zamana kadar ilişki gerçekleştiyse, doğum kontrol hapı kullanmaya başlamadan önce gebe olmadığınızı saptayınız veya ilk adet kanamanızı bekleyiniz.

    Mide – bağırsak bozuklukları durumunda

    Şiddetli mide – bağırsak bozukluklarının olması durumunda emilim tam olmayabilir. Böyle bir durumda gebelik önleyici ilave önlemler alınız.

    Eğer tablet alımını takiben 3 – 4 saat içinde kusma olursa unutulan tabletler için verilen öneriler geçerlidir. Eğer normal tablet alma programınızı değiştirmek istemezseniz, gereken ekstra tabletleri başka bir kutudan alınız.

    Bu ilaç, bazı laboratuvar testlerinin sonuçlarını etkileyebilir. Sizi tedavi eden hekiminize Yasmin kullandığınızı söyleyiniz.

    Bir Doz Almayı Unutursam Ne Olur?

    Eğer tabletinizi almakta, 12 saatten daha az geç kaldıysanız gebe kalmaya karşı koruyuculuk azalmaz. Hatırlar hatırlamaz tabletinizi alınız ve sonraki tabletlerinizi de her zamanki gibi almaya devam ediniz.

    Eğer 12 saatten daha fazla gecikme olmuşsa gebe kalmaya karşı koruyuculuk azalmış olabilir. Bu durumda 2 temel kural uygulanır :

    1) Tablet alımına hiçbir zaman 7 günden fazla ara verilmez.

    2) 7 gün boyunca aralık vermeden tablet alınır.

    Buna bağlı olarak günlük uygulamada şu öneriler verilebilir :

    1. Hafta : Aynı zamanda iki tablet almak anlamına gelse de, unuttuğunuz tableti hatırlar hatırlamaz alınız. Kalan tabletlerinizi normal zamanında kullanmaya devam ediniz. Takip eden 7 gün boyunca prezervatif gibi ek bir korunma yöntemi kullanınız. Tablet alımının unutulduğu günden önceki 7 gün içinde cinsel birleşme olmuşsa gebelik olasılığını göz önüne alınız. Ne kadar çok tablet unutulursa ve bu tabletlerin unutulduğu gün tabletsiz döneme ne kadar yakınsa gebelik riski o kadar yüksektir.

    2. Hafta : Aynı zamanda iki tablet almak anlamına gelse de, son unuttuğunuz tableti hatırlar hatırlamaz alınız. Kalan tabletlerinizi normal zamanında kullanmaya devam ediniz. Eğer ilk unutulan tablete kadar 7 gün boyunca tabletlerinizi doğru olarak aldıysanız ek yöntem kullanmaya gerek yoktur. Aksi takdirde ya da birden fazla tablet unuttuysanız sonraki 7 gün boyunca ek koruyucu önlem alınız.

    3. Hafta : Tabletsiz dönemin yaklaşıyor olması nedeni ile güvenilirlikte azalma riski yüksektir. Yine de, tablet alımında ayarlamalar yapılarak gebe kalmaya karşı korumada azalma önlenebilir. Eğer unutulan tabletten önceki 7 gün boyunca tabletlerinizi doğru olarak aldıysanız, aşağıdaki iki seçenekten birinin uygulamasıyla ek bir doğum kontrol yöntemine gerek kalmaz. Aksi takdirde bu seçeneklerden ilki seçilip, ayrıca 7 gün boyunca ek önlemler almak gerekir.

    **Aynı zamanda iki tablet almak anlamına gelse de son unuttuğunuz tableti hatırlar hatırlamaz içiniz. Kalan tabletlerinizi normal zamanında kullanmaya devam edebilirsiniz. Bir sonraki kutuya 7 gün ara vermeden mevcut kutu biter bitmez başlayınız. İkinci kutunun sonuna kadar bir çekilme kanaması beklenmez. Ancak tablet alındığı günlerde lekelenme veya kırılma kanaması görülebilir.

    **Kullanmakta olduğunuz kutuyu bırakmanız önerilebilir. 7 günlük (tableti unuttuğu günler dahil) aradan sonra yeni kutuya başlanır.

    Tablet almayı unuttuğunuzda, ilk tabletsiz dönemde beklenen çekilme kanaması görülmezse gebelik olasılığını göz önüne alınız. (Doğum kontrol hapları gebeliğe karşı %100 koruma sağlar mı?)

    Fazla Doz Alırsam Ne Olur ?

    Eğer ilacınızdan almanız gerekenden çok daha fazla dozda aldığınızı düşünüyorsanız bir acil servisi arayarak destek alınız. Bulantı, kusma ve genç kızlarda hafif vajinal kanama doz aşımı belirtilerindendir.

    Yasmin Kullanırken Nelerden Kaçınmalıyım ?

    İlacınızı size önerilenden daha yüksek dozda almaktan kaçınınız.

    Yasmin’in Yan Etkileri

    Alerjik reaksiyon belirtileri olan aşağıdaki sıkıntılardan herhangi bir ya da birkaçına sahipseniz acil yardım desteği alınız : ürtiker (kurdeşen); nefes almada zorluk; yüzde, dudaklarda, dil ya da boğazda şişkinlik.

    Aşağıda sıralanan daha hafif yan etkiler de görülebilir ancak bunların varlığında hekiminizle konuşup ilacınızı kullanmaya devam edebilirsiniz :

    * Memelerde ağrı, hassasiyet, büyüme;
    * Depresif duygu durumu, duygu durum değişiklikleri;
    * Bulantı, karın ağrısı;
    * Baş ağrısı;
    * Kiloda artış. (Doğum kontrol hapları ve kilo ile ilgili merak edilenler)

    Bu liste görülebilecek bütün yan etkilerin eksiksiz bir listesi değildir burada yer alanlar dışında başka yan etkiler de görülebilir. Alışılmadık ya da sıkıntı yaratan bir durumla karşılaştığınızda doktorunuza danışınız. (Doğum Kontrol Hapları ve tüylenme ile ilgili merak edilenler)

    Yasmin ile Etkileşen Diğer İlaçlar Nelerdir ?

    Aşağıda sıralanan ilaçlarla Yasmin’in bir arada kullanılması olası ilaç etkileşimleri açısından sakıncalı olabilir ya da yeterli etkinlik sağlanamayabilir. Bu nedenle Yasmin’i hekiminize danışmadan bu ilaçlarla birlikte almaktan kaçınınız. Eğer aşağıdaki ilaçların bir ya da birkaçını kullanıyorsanız Yasmin’i kullanmaya başlamadan önce hekiminize söyleyiniz;

    * rifampisin (Rifadin, Rifcap, Rifex);
    * fenitoin sodyum (Epanutin, Epitoin, Phenhydan, Phenytoin, Epdantoin, Hydantin);
    * karbamazepin (Karazepin, Karbalex, Karbasif, Karberol, Kazepin, Tegretol, Temporol, Teril);
    * barbitüratlar [fenitoin (Epdantoin, Hidantin); fenobarbital (Luminal, Phenobarbitalum)];
    * primidon (Mysoline);
    * okskarbazepin (Trileptal, Epsile, Oxilepsi);
    * ritonavir (Norvir);
    * bazı antibiyotikler ve özellikle penisilin grubu ilaçlar [benzilpenisilin (Kristapen, Kristasil, Penicillin-G Potasyum); fenoksimetilpenisilin (Cliacil, Penoksil, Pen-Os); prokain benzilpenisilin (Devapen, İecilline, Pencain-K); benzatin penisilin (Benzapen, Depopenisilin); benzil penisilin ve prokain penisilin kombinasyonu (Deposilin, Penadur);flukloksasilin (Flix, Floksin); amoksisilin (Alfoxil, Amoksina, Amoxicil, Helipak, Largopen); ampisilin (Alfasilin, Ampisina, Makrosilin, Penbisin); ampisilin ve fenazopiridin hidroklorür kombinasyonu (Azosilin); ko-amoksilav (Amoklavin, Amoksilav BID, Augmentin, Bioment BID, Croxilex BID, Klamoks BID, Klavunat); ampisilin ve sulbaktam kombinasyonu (Alfasid, Ampisid, Combicid, Duobak, Duobaktam, Duocid, Sulcid); bakampisilin (Bakamsilin, Penbak); piperasilin (Pipraks); piperasilin ve tazobaktam kombinasyonu (Tazocin); Tikarsilin (Timentin); vb. ];
    * tetrasiklinler [doksisiklin (Doksin, Monodoks, Tetradoks); tetrasiklin (Tetra, Tetralet, Tetramin). ];
    * griseofulvin Gefulvin Forte.

    Yukarıda belirtilen ilaçların herhangi biri ile kısa süreli tedavi görmeniz halinde, doğum kontrol hapı dışında geçici olarak bir bariyer yöntemi kullanınız ya da başka bir gebelik önleyici yöntem tercih ediniz.

    Fenitoin sodyum, barbitüratlar, primidon, karbamazepin, rifampisin, ritonavir, griseofulvin içeren ilaçlardan kullanmanız halinde, ilaç kullanımınız süresince ve tedavinin kesilmesini takiben 28 gün boyunca bariyer yöntemi kullanınız.

    Antibiyotik tedavisi görüyorsanız, ilacınızın sonlanmasını takiben 7 gün boyunca bariyer yöntemi kullanınız. Eğer bariyer yöntemi kullanılan dönem, kutunuzdaki doğum kontrol haplarının bitiminden sonra devam ediyorsa, bir sonraki kutuya ara vermeden devam ediniz.

    Yasmin ile etkileşen diğer başka ilaçlar da mevcut olabilir. Doktorunuza kullanmakta olduğunuz bütün ilaçlar ve diğer alternatif tıp methodları hakkında bilgi veriniz; bunlar vitaminler, mineraller, bitkisel ürünler ya da başka bir hekim tarafından size verilen ilaçlar hakkında olabilir. Hekiminize danışmadan başka bir ilaç kullanmaya başlamayınız.

    Yasmin’i Hangi Koşullarda Muhafaza Etmeliyim?

    Yasmin’i 25 derecenin altındaki oda sıcaklığında, nem ve ışıktan uzak bir yerde saklayınız.

    Daha Fazla Bilgiye Nereden Ulaşabilirim ?

    YASMİN Film Kaplı Tablet ile ilgili daha fazla bilgi için eczacınıza danışabilirsiniz.

    UNUTMAYIN! YASMİN Film Kaplı Tablet ve diğer bütün ilaçları çocukların ulaşamayacakları yerlerde ve ambalajında saklayınız; YASMİN Film Kaplı Tablet’i asla başkalarıyla paylaşmayınız ve YASMİN Film Kaplı Tablet’i sadece size uygun görüldüğü şekilde kullanınız.

    Uyarı! İlaçpedia.com ve içerik sağlayıcıları bu sitede yer alan bilgilerin toplanması ve sunulması konusunda gereken özeni göstermiş ve bu bilgileri güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan edinmiştir. Kullanılan kaynaklar ve güvenilirlik politikası için tıklayınız. Ancak, ilaçpedia.com ve içerik sağlayıcıları sitede yer alan bilgilerin doğruluğunu garanti etmez. Sitede yer alan bilgiler, hekimlerin, eczacıların, hemşirelerin veya hasta sağlığıyla ilgili diğer sağlık çalışanlarının bilgi, deneyim, yetenek ve kanaatlerinin yerine geçmeyi değil, tamamlamayı amaçlar. Herhangi bir ilaç veya ilaç kombinasyonuyla ilgili uyarı bulunmaması, bu ilaç veya ilaç kombinasyonunun herhangi bir hasta için veya sizin kişisel koşullarınız için güvenli, uygun ve etkili olduğu fikrini doğurmamalıdır. Doktor ve eczacıların direktiflerine mutlaka uyulmalıdır.

    Kaynak : www.ilacpedia.com

  • Hamilelik testi nasıl yapılır, Hamilelik testi ne zaman yapılır ?

    Hamilelik testi nasıl yapılır, Hamilelik testi ne zaman yapılır ? | 4Hamilelik testi nasıl yapılır ?

    Hamilelik Testi Kadinlar Kulubu Forumu

    Öncelikle hamilelik testi ne zaman yapılır, hamilelik testi ne zaman yapılmalı sorularını kendinize sormanız için mutlaka adet gecikmesini yaşamanız gerekmektedir. Eğer adet gecikmeniz normal olarak 3 4 gün gecikiyorsa ve yine aynı durumu yaşıyorsanız telaşlanmamalısınız fakat adet döneminizin üzerinden 1 hafta gibi bir süre geçmişse ne zaman yapılır dememeli ve bir an önce hamilelik testini yapmalısınız.

    Hamilelik testi nasıl yapılır sorusunu soran kişiler için öncelikle bir eczaneye giderek hamilelik testi almalısınız. Hamilelik testi çubuğu öncelikle vajinanın içine yerleştirilmediğini belirtmek isterim. Hamilelik testi bir kaba idrarınızı yaparak hamilelik testi çubuğunu idrarınıza batırarak bir sonuç elde edebilirsiniz.

    Hamilelik testi sonucu ne kadar sürede sonuç verir sorusunu merak edenler için bu süre 5 dakika içinde sonuçlanarak hamile olup olmadığınızı öğrenebilirsiniz. Hamilelik testi çubuğunun üzerindeki işaretler hamilelik durumunda kalın bir çizgi olmalıdır fakat adet gecikmenizin ardından yapılan bir test ise bu çizginin ince olması da %98 oranında hamile olduğunuzun göstergesi olduğunu da unutmayınız.

    Erken hamilelik belirtileri nelerdir ?

    Henüz ilk haftadan itibaren görülen hamilelik belirtileri. Hamilelik nasıl anlaşılır? Hamilelik belirtileri nasıl başlar? Hiç test yapmadan hamile olmak anlaşılabilir mi? Hamilelik nasıl anlaşılır?

    Bir kadının gebe kalışını gösteren belirtiler 3 gruba ayrılır. Bu hamilelik belirtileri şu şekildedir:

    a) Şüpheli belirtiler,
    b) Olası Belirtiler,
    c) Kesin belirtiler,

    Bize hamilelik teşhisinde yardımcı olan bu belirtilerin bir kısmı hiçbir test uygulamaksızın kadının hissettiği belirtilerdir.
    Bir kısmı, ise testler ve doktor tarafından saptanır. Şüpheli ve olası belirtiler dediğimiz belirtiler, hekime hamilelik teşhisinde Erken hamilelik belirtileri nelerdiryardımcı olur, fakat bunlar yüzde yüz güvenilir işaretler olarak değerlendirilemezler. Çünkü hamilelik dışı bazı klinik tablolar da bu belirtilerin bir veya birkaçını verebilir. Birkaç belirtiyi bir arada görmedikçe hamilelik teşhisinde kesin konuşmamak, bir süre daha beklemek daha doğru bir davranıştır. Çünkü gerçeğe dayanmayan bir teşhis çoğu zaman kadında ruhsal gerilim ve çöküntü yaratabilir. Bu nedenle kadının, son adet kanaması tarihi dâhil, verdiği bilgiler ve Kadın Doğum Uzmanı’nın muayenesi diğer testlerle beraber değerlendirilmelidir. Erken gebeliklerin tanısı karın bölgesi fazla yağlı kimselerde ve muayenede kendini” sıkmadan rahat durmayan hastalarda oldukça güçtür.

    İlk hafta hamilelik belirtileri: Gebelik nasıl anlaşılır, gebeliğin belirtileri nelerdir ?

    Bulantı ve kusma : Hamileliğin ilk haftasından itibaren görülmeye başlayan tipik hamilelik belirtisidir. Gebelerin pek çoğu, gebelik başlangıcında ilk haftalarda sabahları bulantıdan şikayetçi olurlar. Bulantının sabah hasta uyandığında görülmesi günün ilerleyen saatleri içinde azalarak kaybolması, gebeliğin tipik erken bulgularmdandır. Bazı kadınlarda bulantı dışında kusma veya kusacakmış gibi olma yakınmaları sıktır. Kusma bulantının adet kanaması gecikmesiyle beraber görüldüğü vakalar ilk önce gebeliği düşündürür.

    Vajinal akıntı artışı – Döl yolu akıntısında artış : Vajinal akıntının artması da hamilelik belirtilerinden ilk hafta görülen işaretlerden biridir. Gebeliğin oluşmasıyla beraber hormonsal değişimlere bağlı olarak döl yolu akıntısında artış olur ve bütün gebelik süresince devam eder. Bazı gebelerde, gebeliğin son aylarında bu akıntı oldukça rahatsız verici boyutlara ulaşır. Akıntı şikâyetçi olmayan doğurgan çağdaki bir kadında adet kanaması gecikmesiyle beraber, ani bir akıntı artışı da bize gebeliği düşündürür.

    Adet kanamasının gecikmesi : Eğer adet döngüsü gebe kaldığınız ilk haftaya tekabül ettiyse, bu da ilk hafta görülen hamilelik belirtisi olacaktır. 28-30 gün gibi düzgün aralıklarla adet gören genç bir kadında adet kanamasının gelmemesi bize ilk önce gebeliği düşündürür. Ancak unutmamalı ki, bazı enfeksiyon hastalıkları, kansızlık, iklim ve çevre, hatta meslek değişiklikleri, gebelik korkusu, psişik (ruhsal) gerilim ve ruh hastalıkları da çoğu zaman adet kanamasının gecikmesine neden olabilir. Bazı kadınlarda ise “üste görme” adı verilen olaya rastlanılır. Kadın gebe olduğu halde, adetlerine uyan zaman aralıklarında, aybaşı kanamasına benzer kanamalar görülebilir.

    Diğer hamilelik belirtileri

    Memelerde dolgunluk hissi : Gebeliğin oluşmasıyla birlikte değişen hormonsal denge ile bağlantılı olarak kadında memelerde dolgunluk, hassasiyet, acı hissi oluşur. Fakat birçok kadında adet öncesi, günlerde de aynı belirtilerin daha hafif olarak görüldüğü unutulmamalıdır. Gebeliğin gelişmesiyle birlikte ikinci aydan itibaren memelerde büyüme görülmesi olağandır. Meme başını çevreleyen koyu renkli bölgenin rengi daha da koyulaşır ve çapı genişler. Hamilelik öncesi pembe renkli olan meme başı da gebeliğin ilerlemesiyle koyulaşır ve çapı genişler. Gebelik öncesi pembe renkli olan meme başının da gebeliğin ilerlemesiyle renginin koyulaştığı dikkati çeker. Ayrıca meme başı çevresinde yer alan ufak tepecikler hormonsal değişim sonucu daha belirginleşirler. Gebeliğin son üç ayında memelerin daha da büyümesi sonucu memelerin derisinin gerildiğini ve üzerinde yer yer çizgilerin meydana geldiği, yüzeysel damarların deri altında daha da belirginleştiği pek çok gebede görülebilir. Meme değişiklikleri, ilk gebelikte gebelik teşhisi için önem taşıyabilir.

    Bu içerik erken hamilelik belirtileri nelerdir, erken gebelik belirtileri, en erken hamilelik belirtileri nelerdir, en erken gebelik belirtileri, gebelikte kadında görülen ilk belirtiler, ilk belirtiler, memede dolgunluk hissi, erken gebelik nasıl anlaşılır, dogum videosu gebelik belirtileri nelerdir, gebeliğin en erken belirtileri, gebelik belirtileri şunlardır, vajinada doluluk hissi, hamilelik öncesi belirtiler nelerdir, gebelıkte memeler nasıl hisse olur, hamilelikte gögüsteki belirtiler, hamilelik başlangıcındaki belirtiler, hamilelikte aybaşı, gebelık belırtılerı en erken nasıl anlasılır, gebelikte 1 hafta gebelik belirtileri nelerdir konularını barındırır.

    Hamilelik Belirtileri Gebelik Testi

    Onun bir parçanız olduğunuzu hissettiğiniz ilk an. Peki tam olarak hamileliğinizin başlangıç zamanı nedir ? Testler nelerdir ? Ayrıntılı olarak inceleyelim…

    Hamilelik mucizevi bir şey. İçinizde başka bir canlı var. “Bir ben var bende benden içeri” gibi… Sizin parçanız, canınız. Bu müjdeli haberi eşinize sevdiklerinize verirken herkes bu muhteşem yenilikten mutluluk duyar. Peki, siz hamile olduğunuzu nasıl anlayacaksınız? Tam olarak hamileliğiniz ne zaman başlar? Ya da bu mucizenin fizyolojik oluşumu nasıl? Hepsini inceleyelim ve bu mutluluğa hep birlikte tanık olalım. Hem de bir uzmanın ışığında…

    Amerikan Hastanesi Kadın Doğum Uzmanı Dr. Alper Mumcu, bizlere hamileliğin belirtileri ve gelişim sürecinden söz etti.

    Hamilelik ne zaman başlar ?
    Hamilelik, erkekten gelen spermin, kadının yumurtalıklarından atılan yumurta hücresiyle birleştiği anda başlar. Bu andan 8. haftanın sonuna kadar olan dönem embriyonik dönem olarak adlandırılır. 8. haftadan doğuma kadar olan süreye de fetal dönem denir.

    Hamilelik yaşı hesaplanırken, hamile kaldığınızı düşündüğünüz ilişkinin gerçekleştiği gün kriter olarak alınmaz! Son adet kanamasının ilk günü, hamileliğin başlangıcı olarak alınır. Hamilelik yaşı hesaplanırken ay hesabı yapılmaz. Hamilelik 280 gün sürer. Bu 40 haftaya denk gelir. Sonuç olarak, hamilelik hafta olarak tanımlanır ve başlangıcı olarak da son adet kanamasının ilk günü esas alınır.

    Bebeğinizin doğum tarihini nasıl hesaplarsınız ?

    İşte geldik en heyecanlı ana! Bebeğin beklenen doğum tarihini hesaplamanın çok basit bir yöntemi var. 7 gün ekle 3 ay çıkart! Negele yöntemi adı verilen bu sistemde son adet kanamasının ilk gününe 7 gün eklenir ve 3 ay geriye gidilir. Bir örnekle açıklayacak olursak, son adet kanamasının ilk günü 7 Temmuz olan bir anne adayını ele alalım.

    Negele yöntemine bir örnek
    ♦ Son Adet Tarihi: 7 Temmuz
    ♦ 7 gün ekle: 14 Temmuz
    ♦ 3 ay çıkart: 14 Nisan
    ♦ Beklenen Doğum Tarihi: 14 Nisan

    Bu hamile için beklenen doğum tarihi 14 Nisan. Ama tabii, bebeklerin sadece yüzde 5′i bu tarihte doğar. 38. hafta ile 42. hafta arası doğan bebekler normal kabul edilirken, 38 haftadan önce doğanlar preterm, 42 haftadan sonra doğanlar postterm olarak adlandırılır. Prematürite ise bebeğin aslında yaşını değil, gelişimini anlatan bir ifade. Örneğin 36 haftalık doğan bir bebek, preterm olmasına yani erken doğmasına rağmen, eğer akciğer gelişimini tamamlamış ise prematür değildir.

    Hamilelik testleri

    Hamile olduğunuzu ne kadar erken öğrenirseniz, sizin için o kadar iyi. Bu nedenle adetiniz geciktiyse, vakit kaybetmeden hamilelik testi yaptırın. Hamileliğin oluşması ile birlikte bazı hormonlar salgılanmaya başlar. Bu hamileliğe özgü hormonlar biliyorsunuz ki, hamilelik süresince adet görmeyi engeller. Kanda ve idrarda bu hormonların tayini ile hamilelik teşhisi konabilir. Kanda bakılan hormon, henüz ortada bir adet gecikmesi olmasa bile hamileliği gösterebilir. İdrarda ise sıklıkla 7-10 günlük bir gecikmeden sonra hamilelik saptanabilir.

    Piyasada satılan ve kendi kendinize uygulayabildiğiniz testlerin güvenilirliği laboratuardakilere oranla biraz daha düşük. Kendi kendinize yaptığınız test, negatif çıkarsa, doktoru bilgilendirin ve onun tavsiyelerine uyun.

    Duygusal değişiklikleriniz

    Hamileliğin ilk üç ayında anne adayında bazı psikolojik değişiklikler meydana gelebilir. Çok neşeliyken bir anda ağlama krizlerine tutulabilir; bazı günler çok sinirliyken bazı günler sakin olabilirsiniz. Hamileliğe uyum sağladıkça, bu sorunlar da yavaş yavaş ortadan kalkar. Ancak son haftalarında tekrar bir huzursuzluk ortaya çıkabilir. Sinirli, heyecanlı olabilirsiniz. Uyku problemleri yaşayabilirsiniz. Bu tip durumlarda endişelenmeyin. Hemen hemen her hamile bu duyguları yaşıyor.

    Aynı şekilde eşinizde bazı değişiklikler yaşayabilir. Sizin durumunuz hakkında endişeler taşıyabilir ve konu hakkında bilgisi yoksa size yardım edememenin sıkıntısını yaşar. Bu nedenle, böyle bir deneyim yaşayan arkadaşlarınızla konuşarak onların tecrübelerinden yararlanabilirsiniz. Ancak unutmayın, en profesyonel yardım, konunun uzmanı olan bir doktordan alınabilir.

    Ne sıklıkta kontrol olmalısınız?

    32. haftaya kadar ayda bir kez, 32-36 haftalar arası 15 günde bir, bu tarihten doğuma kadar da doktorunuzun uygun göreceği sıklıklarda kontrol gerekli. Bu kontrollerde, bazı temel tetkikler yapılır, bebeğin ve hamilenin gelişimi kontrol edilir ve standartlara uygun olup olmadığı saptanır. Bebekte ya da hamilede bir anomali saptanırsa, buna yönelik tedaviler yapılır, bazı özel hamilelerde gereken özel tetkikler ve araştırmalar gerçekleştirilir. Bebeğinizin ve sizin sağlığınız için hamilelikte hekiminizi düzenli olarak ziyaret etmeyi ihmal etmeyin.

    Bebeğiniz kız mı olacak; erkek mi?
    Aslında bebeğin cinsiyeti, döllenme meydana geldiği anda bellidir. Burada tek belirleyici, babadan gelen spermin cinsi. Eğer bu sperm Y kromozomu taşıyorsa bebek erkek, X kromozomu taşıyor ise kız olacaktır. Ancak cinsiyetin tespiti, ancak dış cinsel organlar ultrason ile görülebilecek büyüklüğe ulaştığında mümkün olur. Tecrübeli gözler, genellikle 14-16. haftalardan itibaren bebeğin cinsiyetini saptayabilir.

    Tanı amaçlı yapılan ve bebekten doku alınarak gerçekleştirilen biyopsi sonucu, bebeğin cinsiyeti yüzde 100 doğrulukla saptanır; ancak bu işlemler sadece tıbbi bir gereklilik varsa yapılır. Sadece cinsiyet tayini için yapılmaz.

    Hareket ediyor!
    Daha önce hamilelik yaşayanlar, genelde 16. haftada bebeğin oynadığını hissederken, ilk hamileliğini yaşayanlar 19-20. haftalarda bu hisle tanışırlar. Bu duygu yaşamınız boyunca tadacağınız en özel duygu olmalı!

    Konular hakkinda detayli bilgiye kadinlar kulubu hamilelik testi nasil yapilir konusundan yorumlariniz ile katilabilirsiniz.

  • Erken Hamilelik Belirtileri Nelerdir ?

    Erken Hamilelik Belirtileri Nelerdir ? | 5Erken Hamilelik Belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Erken Hamilelik Testi ile en doğru sonucu alırsınız fakat sizlere suncağımız Belirtilerin de birçoğunu gösteriyorsanız Hamile olduğunuz kanısına varabilirsiniz. Hamilelik Belirtileri, bazı insanlar da çok yoğun olarak görülürken bazıların da farklı olabilir.

    Erken Hamilelik Belirtileri Nelerdir ?

    En belirgin Hamilelik Belirtileri: Bulantı, Sık İdrara Çıkma, Aşırı Uyuma İhtiyacı ve Kokulara Karşı Duyarlılıktır.

    Bu belirtilerden birçoğu sizde varsa bir an önce bir hekime başvurunuz, veya Hamilelik Testi yöntemini deneyiniz.

    Hamilelik ile vücuttaki hormonal dengeler tamamen değiştiği için bu belirtiler görülür. Bu şekilde kadının hamile olup olmadığı anlaşılır.

    Erken Hamilelik ile ilgili soru, sorun ve yorumlarınız için Erken Hamilelik Formunu kullanabilir, diğer insanlarla iletişime geçebilirsiniz..

    GEBELİĞİN TANISI

    GEBELİK (hamilelik) BELİRTİLERİ

    Aşağıdaki belirtiler erken gebelik döneminde en sık görülen belirtilerdir:

    * Beklenen adetin başlamaması

    * Memelerde dolgunluk, hassasiyet, memeucunda koyulaşma, memebaşında karıncalanma hissi

    * Karnın alt kısmında dolgunluk, şişkinlik ve bazen hassasiyet

    * Bulantı ve bazen kusma

    * Yorgunluk, uykuya eğilim, başdönmesi

    * Sık idrara çıkma

    * Vajina salgılarının artması

    Bu belirtiler gebelik oluştuğu andan itibaren vücudunuzda salgılanmaya başlanan gebelik hormonlarının ve salgılanma miktarı artan östrojen ve progesteronun etkisiyle meydana gelir. Bu fizyolojik hormonal değişikliklerin esas amacı vücudunuzun gebeliğe uyumunun sağlanması ve bebeğinizin gelişmesidir.

    Bu belirtiler muhtemel bir gebeliğin habercisidir. Kesin tanı için gebelik testi yapılmalı veya ultrasonda gebelik gözlenmelidir.

    GEBELİK (hamilelik) TESTLERİ

    Gebelik rahim içinde (dış gebelik durumunda tüplerde ya da karın boşluğu gibi bir yerde) yerleştiği andan itibaren trofoblast hücreleri tarafından HCG (Human chorionic gonadotropin) adı verilen bir hormon salgılanmaya başlanır. Normalde kanda ve idrarda eser miktarda bulunan bu hormonun arttığının çeşitli testlerle gösterilmesi (HCG salgılayan tümörlerin olduğu çok ender durumlar hariç) vücutta bir gebelik olduğunun kesin kanıtıdır.

    Kandaki ve idrardaki HCG seviyesinin bu hormona yapısal olarak çok benzeyen luteinizan hormon (LH) adlı yumurtlamadan sorumlu hormon ile karışmasını önlemek için HCG hormonunun beta fraksiyonu yani ß-HCG ölçümü yapılır.

    İdrar Testleri :

    Kanda ß-HCG belli bir eşik seviyesine ulaştığında idrara çıkmaya başlar ve gebeliğin ilerlemesiyle idrardaki seviye artar. İdrarla yapılan gebelik testlerinin esası bu ß-HCG’nin varlığının ya da yokluğunun saptanmasına dayanır. Çeşitli testlerin hassasiyeti arasındaki farklılıklar idrardaki seviyeyi tanıyıp tanıyamamalarına bağlıdır. Hassas bir test idrarda gebeliğin en erken dönemlerindeki düşük seviyedeki ß-HCG’yi tanıyabilirken, hassas olmayan testler gebelik biraz daha ilerleyip idrardaki seviye yükseldiğinde, yani daha geç bir dönemde gebeliği tanıyabilirler. İdrar testlerinde “gebelik müspet” sonucu alındığında hata oranı oldukça düşüktür. Ancak “gebelik menfi” sonucu veren testin bir süre sonra tekrarlanması uygundur.

    Eczanelerde ya da evlerde hazır test kitleri yardımıyla uygulanan idrarda gebelik testlerinin güvenilirliği üretici firma tarafından her ne kadar %99 olarak belirtilse de yapılan çalışmalar özellikle adet gecikmesinin 10 günden daha az olduğu durumlarda hata oranının %50’lerde olabileceğini göstermektedir (“Hata” genellikle testin hassasiyetinin düşük olması nedeniyle varolan bir gebeliği saptayamaması şeklinde olmaktadır. Ancak tam tersi de mümkündür).

    Laboratuvarda uygulanan idrarda gebelik testleri ise adet gecikmesinin beşinci gününden itibaren güvenilir sonuç verebilmektedir. Bu testler daha düşük hormon seviyelerini tanıyabilen ve bu yüzden de hazır test kitlerine göre daha hassas olan testlerdir.

    Kan Testi (beta HCG):

    İdrar testleri ß-HCG’nin varlığını ya da yokluğunu saptayabilirken kan testleri ß-HCG’nin kandaki seviyesini saptarlar. Böylece hormon salgısının başladığı en erken dönemlerde, henüz adet gecikmesi bile olmadan kanda ß-HCG seviyesi saptanarak gebeliğin tanısı konabilir, ya da gebelik oluşmadığı yönünde kesin karar verilebilir.

    Kanda ß-HCG testi gebelik testi olarak kullanılmasının yanında dış gebelik, mol gebeliği, düşük gibi durumların tanısında da kullanılan oldukça değerli bir tanı aracıdır.

    ULTRASONLA GEBELİK TANISI

    Adet gecikmesi birkaç günü bulduğunda geçtiğinde gebelik testi yapılmaksızın vajinal ultrasonla gebelik tanısı konabilir. Abdominal (karından bakılan) ultrasonla ise adet gecikmesi en az bir hafta olmalıdır.

    Erken gebelikte yapılan ultrasonografinin önemi:

    Gebelik testinin müspet çıkması gebelik varlığının kesin kanıtıdır, ancak gebelik tanısı konduktan sonra cevap arayan önemli sorular vardır:

    – gebelik normal mi ?

    – gebelik rahim içinde midir, yoksa bir dış gebelik mi söz konusudur ?

    – bebek canlı mıdır ?

    – mol gebeliği söz konusu olabilir mi ?

    – çoğul gebelik söz konusu olabilir mi ?

    Yukarıdaki normaldışı durumlar ileri aşamalara kadar hiç bir belirti vermeyebilir. Bu yüzden gebelik testi yapıldıktan sonra hiç bir şikayetiniz olmasa bile en erken dönemde doktor kontrolüne gitmeniz önemlidir. Yapılan basit bir ultrasonografi incelemesi, ya da gebelik çok erken dönemdeyse seri ultrasonografilerle gebeliğin yakın takibe alınması bu normaldışı durumların en erken dönemde ortaya çıkarılmasını sağlar. Erken gebelikte normaldışı durumların erken tanısı tedavi şansınızı önemli derecede yükseltir.

    Erken gebelik döneminde yapılan ultrasonografinin en büyük yararlarından biri de son adet tarihiniz ile gebelik haftanız arasındaki uyumun belirlenmesidir. Erken dönemde yapılan ultrasonun gebelik haftasını belirlemedeki hata payı ±3 gündür, buna karşın miada yakın yapılan ultrasonun hata payı ±3 hafta olabilir! Bu incelemenin yapılmış olması gebeliğinizin ilerleyen dönemlerinde, belirttiğiniz son adet tarihi ile bebek ölçüleri arasında bir uyumsuzluk olduğunda, bebeğinizin miadı konusunda şüpheler oluştuğunda çok önemli veriler sağlar.

    Dr. Kağan Kocatepe

  • Sağlıklı tüp bebek için 24 SURE tekniği Türkiye’de

    Sağlıklı tüp bebek için 24 SURE tekniği Türkiye’de | 6Sağlıklı tüp bebek için 24 SURE tekniği Türkiye’de | 7Tüp bebek uygulaması için İngiltere Cambridge Üniversitesi’nde geliştirilen yeni bir yöntemle artık tüm kromozomlar 12 saat içinde taranıyor ve sadece en sağlıklı embriyolar ana rahmine transfer ediliyor.
    Dünyada sadece 15 ülkede uygulanabilen “24 Sure” tekniği geçtiğimiz günlerde Türkiye’de de uygulanmaya başlandı. Medikal Direktör Dr. Hakan Özörnek’in verdiği bilgilere göre, bu yeni teknik sayesinde döllenmiş yumurtaya zarar vermeden alınan tek bir hücrede insandaki tüm 46 kromozom 12 saat içinde inceleniyor ve kromozom hatası olmayan embriyonun ana rahmine transferi sağlanıyor.

    Tüm kromozom analizi” denilen bu yöntemle yapılan tanı sayesinde genetik kusuru bulunan, düşük olma ve sakat doğma ihtimali olan bebekler ana rahmine yerleştirilmeden tespit edilebiliyorlar. “24 Sure” tekniğinin genetik ayrım çalışması değil, bir “tüp bebek iyileştirme çalışması” olduğunu ve bu yöntemle hastalara yepyeni bir umut kapısı açıldığını söyleyen Dr. Hakan Özörnek; “Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı ve tekrarlayan düşüklerin en önemli sebebi kromozom sayısındaki anormalliktir. Kromozom sayı bozukluğu, gebelikle sonuçlanmayan tüp bebek nedenleri arasında %89 gibi yüksek bir oranla yer alır. Bugüne kadar yapılan genetik tarama testleri sadece belli sayıda kromozom tespit edebildiği için yetersiz kalıyordu. Oysa, ‘tüm kromozom analizi’ ile 46 kromozomun hepsinin sayısal olarak normal olup olmadığını saptayabiliyoruz ve böylelikle en doğru embriyoyu seçme şansımız oluyor. Sonuçta, ana rahmine kromozal açıdan normal olan embriyolar transfer edildiği için tüp bebekte gebelik oranı artarken düşük riskini de azaltmış oluyoruz.” dedi.

  • Evde cinsiyet belirleme testi

    Merhaba
    Amerikali 2 kadinin geliştirdiği cihaza konulan idrar örneği, gebelikten 10 hafta sonra yani 2. ayda bebeğin cinsiyetini % orani cok yuksek olarak belirledigi ortaya cikti. Yani artik 2. ayda evde cinsiyet belirlenebiliyor.

    Testin avantajı; tek bir cinsiyeti tutan kalıtsal hastalıklarda işe yaraması. Dezavantajıysa cinsiyete bağlı kürtajı artma riski.

    İdrar örneği turuncu renge dönerse bebek erkek, yeşile dönerse kız oluyor. Cihazın kürtaj patlaması yaratmasından endişe ediliyor. 11 ülkede test edilen cihazın Çin ve Hindistan’da satılması yasak.

  • Sensodyne Hassas dişlerin rahatlaması için sadece 60 saniye yeterli

    Sıcak içecekler kabusunuz olmasın
    Hassas dişlerin rahatlaması için sadece 60 saniye yeterli
    Sensodyne Hızlı Rahatlama & Uzun Süreli Koruma, sadece 60 saniye içerisinde etkisini gösteriyor, diş hassasiyetine karşı uzun süreli koruma sağlıyor.
    Sensodyne Hızlı Rahatlama & Uzun Süreli Koruma sayesinde soğuk kış günlerinde ısınmak için içilen sıcacık çorbalar, çay, salep gibi içecekler, rahatlıkla tüketilebiliyor. Sıcak içecekler dişleri sızlatan bir kabus olmaktan çıkıyor.

    Diş hassasiyeti günümüzde her 3 kişiden 1’inin yaşadığı bir problem. Kış boyu tüketilen sıcak içecekler, hassas diş sorunu yaşayan kişilerin daha da acı duymasına sebep oluyor. Hassas dişlerde, sert diş minesinin altındaki daha yumuşak dentin tabakası açığa çıkıyor, bu tabaka sıcakla temas ettiğinde keskin bir ağrı oluşuyor. Problemin en pratik tedavi yöntemi ise hassas dişlere uygun bir diş macunu kullanımı.

    Sensodyne Hassas dişlerin rahatlaması için sadece 60 saniye yeterli | 8

    Sadece 60 saniyede rahatlama

    GlaxoSmithKline (GSK) Tüketici Sağlığı ürünlerinden Sensodyne Hızlı Rahatlama & Uzun Süreli Koruma’yı 10 diş hekiminden 9’u öneriyor. Tüketicilerin hassas diş problemine en pratik çözümü sağlayan Sensodyne Hızlı Rahatlama & Uzun Süreli Koruma, hassas dişlerin tetikleyicilerine karşı fiziksel bir koruma oluşturuyor. Diş macunu uyaranların dentin tabakasını aşarak sinire ulaşmasını engelleyerek, hassas dişlerin rahatlamasına olanak veriyor.

    Sensodyne Hızlı Rahatlama & Uzun Süreli Koruma, parmağın ucuna az miktarda sıkılıyor ve hassas olan dişlerin dişeti ile birleştiği kısma 60 saniye boyunca masaj yapılarak sürülüyor. Masajın ardından hızlı rahatlama etkisi hemen hissediliyor. Dişleri temizleyen, ferahlık veren ve diş minesinin güçlenmesini sağlayan ürün, günde iki kez kullanıldığında da hassas dişler için uzun süreli koruma sağlıyor.

    GSK Hakkında
    130’dan fazla ülkede faaliyet gösteren GSK Consumer Healthcare, bilimsel ağız sağlığı ürünleri konusunda lider konumda. Dünya çapında her gün 200 milyondan fazla insan GlaxoSmithKline (GSK) markalı diş macunlarını ve diş fırçalarını kullanıyor. GSK komple ağız sağlığı ürün yelpazesini tüketicilere sunuyor (diş macunu, diş fırçası, ağız bakım gargarası ve protez bakım ürünleri).
    GSK Consumer Healthcare bünyesindeki Sensodyne; Florürlü, Tam Koruma ve Beyazlatıcı, Ferah Nefes, Beyazlatıcı, Naneli, Tam Koruma, Jel ve iso-active (Çoklu Etki, Beyazlatıcı), Hızlı Rahatlama olmak üzere 10 çeşidiyle, hassas dişlerin bakımını sağlıyor.

  • Burun Estetiği – Rinoplasti

    Burun yüzümüzün ortasında bulunan ve bize bakıldığında dikkati en çok çeken yapıdır. Bu yüzden güzel ve doğal bir burun yüz güzelliği için vazgeçilmezdir. Aynı zamanda nefes alma , koku alma,havanın nemlendirilmesi, ısıtılması ve sesimizin bize özel olmasını sağlar. Yani estetik açıdan yüzümüze çok şey katar aynı zamanda insan sağlığı açısından çok önemli görevleri vardır.

    Burundaki şekil bozuklukları yüzünüzün kendi içindeki ahengini bozarak dış görünümünüzü etkiler, burun tıkanıklığına neden olarak sağlığınızı etkiler ve tüm bunların sonucu olarak psikolojinizi, insan ilişkilerindeki özgüveninizi etkileyebilir.İşte estetik burun ameliyatları tüm bu problemleri çözmek amacıyla yapılır.

    Estetik burun ameliyatı ile neler yapabiliyoruz ?

    Estetik burun ameliyatı ile burun kemerli ise bu kemeri alabiliyor, burun ucu düşüklüğü varsa burun ucunu kaldırabiliyor, burun ucu çok kalkıksa normal konuma getirebiliyor, burun kökü gerideyse burun kökü ile alın arasındaki bölge doldurularak normalden kısa görünen burunu uzatabiliyor ve gözlerin birbirinden ayrık görümünü düzeltebiliyoruz .Burun ile üst dudak arası mesafe uzunsa kısaltabiliyor, kısaysa uzatabiliyoruz.Eğri burunları orta hatta alabiliyoruz.Burun delikleri ve kanatlarını küçültebilyoruz. Burun ucu top gibi ve kalın görünümlüyse inceltebiliyor yada sıkılmış gibiyse genişletebilyoruz.Ameliyat öncesinde hastanın bu değişikliklerden hangisine ne kadar ihtiyaç duyduğu planlanarak ameliyata ne yapılması gerektiğini bilerek giriyoruz.
    P

    lanlama her hastaya özeldir. Her hasta için ayrı ayrı ve üzerinde bazen saatlerce çalışmayı gerektirecek kadar önemlidir.

    Burun şeklini düzeltmenin fonksiyona pozitif etkisi olur mu ?

    Yapı olarak kötü olan burunun fonksiyonları da kötüdür.Yani burnu eğik veya çarpık olan , veya yan duvarları içe çökük sıkılmış gibi olan, iç kemiğinde eğrilik olan bir hasta nefes alamaz ve burun tıkanıklığı gelişir.Bu hastalarda burnun hem içi hem dışı birarada düzeltilmediği taktirde ne fonksiyonda iyileşme olur ne de estetik görünümde.

    Günümüzde burnun içi ve dışını bir bütün olarak ele almaktayız. Bunun sonucu olarak nefes almayı engelleyen burun kemiği eğriliği estetik burun ameliyatından önce değerlendirilmeli ve eğrilik varlığında mutlaka aynı ameliyatta düzeltilmelidir. Bu bozukluğun giderilmesi sadece fonksiyon açısından değil estetik açıdan da çok önemlidir.

    Estetik burun ameliyatlarındaki bilimsel gelişmeler sonucunda ameliyat felsefesindeki değişiklikler nelerdir ?

    Burun ameliyat teknikleri de bilimin ve tıbbın ilerlemesi ve kazanılan tecrübe sonucunda 2000 li yıllardan sonra konsept değiştirmiştir. Burun anatomisinin daha iyi anlaşılması , estetik görüşün gelişmesi ve bu iki faktörün kombine edilmesi sonucunda, cerrahi bakış açısı ve düşünce yapısı değişmiştir.Bunun sonucunda doğal ve armonik estetik sonuçlar amaçlanırken , burun fonksyonlarını korumanın önemi anlaşılmıştır.

    1960 lı yıllarda estetik görüş ve burun anatomik bilgi ve ameliyat tekniklerinin yetersiz olduğu zamanlardaki moda burunlar, sırtı çok oyulmuş (kayık burun) ve domuz burnu olarak tanımlanan aşırı kalkık burunlar idi.Bu burunlar doğal olmayan ve ameliyatlı görünüme sahip burunlardı.Bu burunlar genellikle aşırı kıkırdak ve kemik çıkarılmasının estetik burun ameliyatlarının normu olduğu zamanlardaki teknikle yapılmış burunlardır. Günümüzde bu tarz burunlar istenmeyen ve “aşırı ameliyat kokan” burunlar olarak nitelenmektedir.

    Bu tarz ameliyatlar sonucunda ortaya çıkan aşırı küçültülmüş , kaldırılmış ,gözlerin birbirinden ayrı ve tabiri caizse “ablak” durmasına sebep olan burunlar günümüz estetik anlayışı ile uyuşmamaktadır.

    Günümüzde başarılı bir estetik burun ameliyatı dikkati buruna değil kişinin gözlerine yönelten, ameliyat olduğu belli olmayan( doğal) ve fonksyonlarını tam olarak yapabilen, uzun yıllar boyunca yaşlanma etkilerine karşı dayanıklı (çökme , eğrilme olmayan) burun yapmayı amaçlamaktadır. Benim de dikkatimi çeken artık estetik burun ameliyatı için başvuran hastaların hemen hepsinin doğal , göze çarpmayan, dikkat çekmeyen burun istedikleridir.

    Estetik burun ameliyatlarında amaç yüzün diğer bölümleri ile uyumlu ve nefes alma problemi olmayan bir burun yapmaktır. Burun kendi içinde de denge içinde olmalıdır. Yani burunun sırtı, ucu, yüzle birleştiği bölümleri birbiri ile uyumlu olmalıdır.

    Doğallık bozulduğunda sanat devreye girer.
    Marc Chagall

    Peki güzel burundan ne anlamalıyız ?

    Bize göre güzel burun eşitir doğal burundur.Burun sırtının aşırı oyulduğu ve burun ucunun çok kaldırıldığı burunlar doğal olmakan çok uzaktır.Çevrenizde bu şekide buruna sahip “ameliyatlı” olduğu belli olan birçok hasta görebilirsiniz. Bazı kişilerin burnu ise ameliyattan sonra yandan bakıldığında güzel ancak önden bakıldığında yüz ile uyumsuz veya eğri olabilmektedir . Estetik ameliyat olmuş bir burun sadece tek bir yönden bakıldığında değil her yönden güzel ve dengeli olmalıdır. En çok önem verdiğimiz ise burnun önden güzel olmasıdır.Çünkü tüm hayatımız boyunca insanlarla olan ilişkilerimizde yüz yüze iletişim kurarız ve insanlar yüzümüzü her zaman ön cepheden hatırlarlar.

    Her hastaya standart burun ameliyatı yapılmamalı, kişiye özel planlama ve kişiye özel ,tabiri caizse “terzi işi” burun ameliyatı yapılmalıdır.

    İyi yapılmış bir burun :
    – Doğal görünmeli kendi içinde ve yüzün diğer yapıları ile uyumlu olmalı.
    – Ameliyatlı bir burun görünümü olmamalı.
    – İnsanların dikkati burnunuzdan çok gözlerinize yöneltmeli.
    – Burun tıkanıklıkları aynı ameliyatta düzeltilmeli ve ameliyat sonrası nefes alıp verme daha iyi olmalı

    Opr. Dr. Yusuf Can

    Canmed KBB

  • 7’den 70’e Taş devri diyeti Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan

    7’den 70’e Taş devri diyeti Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan | 9Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan hastalıklara karşı korunma kalkanı!

    7’den 70’e
    Taş devri diyeti

    Dünyada hiçbir gerçek saklı kalmaz. Üstü ne kadar örtülürse örtülsün, halkın kolayca ulaşabileceği, ucuz ve basit tedavilerin kimi zaman servet harcanan pahalı ve karmaşık tedavilerden etkili olabildiği gerçeği gibi…
    Hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde besin unsurlarını kullandığım Taş Devri Diyeti kitabımın gördüğü büyük ilgi artık “statükocu tıp masalları” yerine gerçekleri duymak istediğimizin ispatı. Ne de olsa Taş Devri Diyeti’ni tabiat ana yazmış, diyet diktatörleri değil!

    Ben akşam başımı yastığa koyduğumda huzurla uyuyabilmek için bilgimle ve vicdanımla elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Yeni konu başlıklarıyla genişleterek yeniden kaleme aldığım 7’den 70’e Taş Devri Diyeti kitabının tıp öğrencilerinden diyetisyenlere, hastalardan hekimlere birçok insanın başvuru kaynağı olmasını umuyorum.

    Böyle diyor Ahmet Aydın, sağlıklı beslenmenin başucu kitabında.

    7’den 70’e Taş Devri Diyeti, Aydın’ın 30 yılı aşan hekimlik hayatının bir meyvesi, beslenmeyle ilgili tartışmalara koyulan bir ‘son nokta’ aslında. Kitap, doğru ve sağlıklı beslenerek hastalıklarından korunmanın mümkün olduğunu, yüzlerce bilimsel araştırma ekseninde gözler önüne seriyor. Türk halkının en çok muzdarip olduğu hastalıklara tek tek değiniyor, reklâmlarla pompalanan birçok yararsız hatta zararlı yiyeceği mercek altına alıyor. Bu janjanlı gıdaların bizleri nasıl hasta ettiğini cesurca belgeliyor. Beslenme-hastalık ilişkisini 67 farklı başlıkta inceleyen 504 sayfalık bu dev kitap, bu kapsam ve bütüncüllüğüyle Türkiye ve dünyada da bir ilki temsil ediyor.

    Hamileler, bebek büyütenler, sporcular… Şişmanlar ve depresyondakiler… Kanser, kısırlık, astım, reflü, hipertansiyon, Alzheimer gibi onlarca hastalıktan kurtulmak isteyenler… Özetle yaşlı genç herkes… 7’den 70’e Taş Devri Diyeti hepimiz için en güvenilir başvuru kaynağı!

    KİTABIN İÇİNDE NE VAR ?

    1. Tarih içinde besinlerimizin değişimi ve kronik hastalıklar
    2. Şekerin tarihi
    3. Mısır şurubu, tatlandırıcılar
    4. Gazlı içecekler, enerji içecekleri, kutu meyve suları
    5. Ekmek
    6. Yağların insan sağlığındaki önemi
    7. Sıvı yağlar
    8. Zeytinyağı
    9. Kanola yağı
    10. Kızartma yağları
    11. Tağşiş yağ
    12. Margarin
    13. Balıkyağı
    14. Süt, yoğurt
    15. Yoğurttaki süt proteini yüzdesinin azaltılması
    16. Yoğurtlar niye ekşimiyor?
    17. Süt tozu
    18. Süt, enfeksiyon, kaymaklı yoğurt
    19. Meyveli yoğurtlar
    20. Soya
    21. Et, vejetaryen beslenme
    22. Tavuk
    23. Probiyotikler
    24. Su
    25. Tuz
    26. Beslenme ve fiziksel özellikler
    27. Uyku
    28. Nefes almak
    29. Isıtma kapları, pişirme şekilleri
    30. Tarım ilaçları, Yeşil Devrim
    31. Genleriyle oynanmış tohumlar
    32. Doğal gıda ve organik gıda
    33. Mono sodyum glutamat (MSG)
    34. Beslenme faciası, reklâmlar
    35. Hamilelik öncesi ve hamilelikte beslenme
    36. Süt çocuğu beslenmesi I: 0–6 ay arasındaki beslenme
    37. Süt çocuğu beslenmesi II: Ek gıdalar
    38. Sporcu beslenmesi
    39. Şişmanlık, metabolik sendrom (insülin direnci)
    40. Gut
    41. Kolesterol, kalp-damar hastalıkları
    42. Hipertansiyon
    43. Kanserden korunma
    44. Reflü (göğüs yanması)
    45. Çölyak hastalığı
    46. Sivilceler
    47. Menopoz
    48. Kısırlık
    49. Prostat hastalıkları
    50. Böbrek taşı
    51. Osteoporoz (kemik erimesi)
    52. Romatizmal ve diğer iltihabi (enflamatuar) hastalıklar
    53. Diş sağlığı
    54. Enfeksiyon hastalıkları ve beslenme
    55. Alerjik hastalıklar
    56. Astım
    57. Kistik fibroz
    58. Depresyon
    59. Hiperaktivite, yaygın gelişimsel bozukluk, otizm
    60. Mültipl skleroz
    61. Unutkanlık, bunama, Alzheimer
    62. Baş ağrısı
    63. Doğumsal metabolizma hastalıkları
    64. Ne yapmalı?

    Ek I: Sağlıklı beslenmenin temel ilkeleri (Modifiye Taş Devri Diyeti)
    Ek II: Taş Devri Diyeti’ne yapılan eleştiriler, çok sorulan sorular
    Ek III: Temel beslenme bilgileri

    PROF. DR. AHMET AYDIN KİMDİR?

    1953 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Hobyarlı Ahmet Paşa İlkokulu, Samsun Anadolu Lisesi ve Ankara Fen Lisesi mezunu.
    1977 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdi. 1982 yılında aynı Fakülte’nin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nde uzmanlığını tamamladı. 1982-1986 yılları arasında Çorlu’da askerlik ve Eskişehir’de zorunlu hizmet görevini yerine getirdi. Tekrar döndüğü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde 1988 yılında doçent, 1993 yılında Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı başkanı ve 1994 yılında da profesör oldu.
    Son yıllarını beslenme ile kronik hastalıklar arasındaki ilişkiye yoğunlaştıran Aydın’ın bu konuda halka bilgi veren www.beslenmebulteni.com isimli bir sitesi var.
    Evli ve bir çocuk sahibi olan Aydın’ın çeşitli konularda yazdığı 10 kitabı ve yerli ve yabancı çok sayıda makalesi mevcut.