Kategori: Sağlık

  • Yazın Hangi Estetikler İsteniyor

    Yazın Hangi Estetikler İsteniyor

    Yaz aylarında ince kıyafetler ve bikiniler içinde daha güzel bir vücuda sahip olmak isteyenler estetik merkezlerine koşuyor.

    Botoks: Özellikle alın ve göz çevresi kırışıklıklarının giderilmesi için son zamanların en ideal ilacıdır. Uygulaması 2 dakika içerisinde yapılmaktadır. Etki mekanizması; mimik ve kırışıklığa neden olan kasların hareketlerini minimalize etmektir, süresi yaklaşık altı aydır. Yüze anestezik bir krem sürüldükten sonra beş dakika içinde ince bir iğne sayesinde uygulama gerçekleşmektedir.

    Gögüs Küçültme: Göğüs küçültme ameliyatına, göğsün renkli kısmıyla deri bileşkesi arasında yapılan bir kesiyle başlanır. Meme başından aşağıya ikinci bir düşey kesi yapılır. Bu cerrahi kesiden girilerek meme dokusu şekillendirilir. Kalıcı dikişlerle göğüs dikleştirilir. Böylelikle sadece iki küçük izle, meme şekillendirilmiş olur. Genel anestezi altında 1 saatte ameliyat gerçekleştirilir. Kadının göğüs çapına göre göğüs 2–3 beden küçültülebilir.

    Göğüs Büyütme: Göğüs altından 3 veya 4 cm. kesilerek, meme dokusunun arkasına ameliyat öncesi belirlenen implant konur. Eğer meme istenilen boyutlara geldi ise ameliyat tamamlanır. Genellikle talep, göğüs ölçüsünün en küçük boydan 85 C`ye çıkarılması yönündedir. 1–2 saatte gerçekleştirilen işlem sonrasında hasta aynı gün taburcu edilir ancak 2–3 gün dinlenmesi gerekir.

    Basen: Bu bölge için uygulanacak en iyi cerrahi çözüm liposuctiondır. Aynı ameliyatta kalça bölgesine yapılacak yağ emme girişimleriyle kalça hatları da belirginleştirilebilir. Yakınmaya neden olan çöküntüler de aynı cerrahi seansta emilen yağlarla doldurulup, böylelikle yuvarlak hatlara sahip kalçaya kavuşulabilir. Sarkmış kalçaların şekillendirilebilmesi için deri ve yağ dokusu çıkartılabilir.

    Liposuction: Vücudun çeşitli bölgelerinden vakumla yağ emilip gereken bölgelere bu emilen yağdan enjeksiyonla ilave yapılarak, vücudun yeniden şekillendirilmesi sağlanır. Eskiden 3 litreden fazla yağ almayı riskli bulan plastik cerrahlar yeni buldukları yöntemle 10 litreye kadar yağ çekebiliyor ve vücudun adeta bir heykeltıraş gibi yeniden şekillendirilmesini sağlıyor. Liposuction sonrası işinize birkaç gün içinde dönebilir, normal aktivitelere 1–2 hafta içinde yeniden başlayabilirsiniz.

    Karın Germe: Cerrahi kesi, sezaryen izinin olduğu yerdedir. Karın gerilir, tamamen dümdüz olur. Tekrar aynı bölgede yağ oluşumu söz konusu değildir. Karın duvarı kasları gevşemişse, dikişle karın duvarı da gerilir. Aynı esnada karın duvarının yan bölümündeki kaslara güçlendirme dikişleri konularak, bel oyuntusu oluşturulur. Göbek deliği yeni yerine yerleştirilerek işlem sonlandırılır.

    İlgili Konular ;

    Ameliyatsız Göğüs Küçültme Yöntemlerini Biliyor musunuz?
    Vaser liposelection nedir?
    Liposuction
    Karın germe estetik ameliyatı
    Dolgu Ve Botoks
    Doğal Göğüs Küçültme Yöntemleri

  • Burun estetiği kabusunuz olmasın!

    Burun estetiği kabusunuz olmasın!

    Burun estetiği kabusunuz olmasın! | 1Başarısız burun estetiğine çözüm: “Yapısal rinoplasti”

    Daha önce bir veya birden çok burun ameliyatı geçirmenize rağmen burun şekliniz sizi rahatsız ediyor, burun tıkanıklığınız düzelmedi veya daha da kötü olduysa umutsuzluğa kapılmayın. Günümüzde yüz estetik cerrahisi ve estetik burun ameliyatlarındaki gelişmeler sonrasında yapısal olarak çok kötü burunlar bile ideale yakın hale getirilebiliyor.

    Geçirdiğiniz başarısız burun ameliyatları sonrasında mutsuz, umutsuz olmanıza veya korkmanıza gerek yok. İyi yetişmiş, yapısal rinoplasti konseptini benimsemiş ve sanatsal yönü kuvvetli bir cerrah seçimi ile burnunuz hem estetik yönden düzeltilebilir hem de fonksiyonel olarak çok daha iyi olması sağlanabilir. Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan, yapısal rinoplasti yöntemiyle burnun nasıl yeniden inşa edildiğini anlatıyor…

    Başarısız burun ameliyatı psikolojiyi bozuyor

    Op. Dr. Emre İlhan, “Burun ameliyatı olmak isteyen hasta doğal, yüzüne uyan, ideal buruna sahip olmayı bunun yanında da varsa burun tıkanıklığı şikayetinden kurtulmak istiyor. Burun ameliyatını yapan doktorun da hastası için her zaman en iyisini istediğine inanıyorum. Ancak sonuç her zaman hasta ve doktorun istediği gibi olamayabiliyor. Özellikle başarısız burun ameliyatı geçirmiş olan hastalarda en sık gözlemlediğim durum, bu hastalar daha önceki burun ameliyatının sonucu kötü olduğu için bundan sonraki ameliyatın da sonucunun kötü olacağını düşünüyorlar, estetik ve fonksiyon açısından kötü olan bir burun ile yaşamayı kabulleniyorlar.

    Bir çok hastamın belirttiği bir nokta da; başarısız ameliyattan sonra burunlarının eski burunlarından daha çirkin olduğudur. Bunun nedeni ameliyatta kemik ve kıkırdak dokulardan aşırı çıkarılması sonucunda veya yarım yapılmış ameliyatlar sonrasında burnun kendi içindeki dengesinin bozulmasıdır. Burun estetiği ameliyatı yüzün kompozisyonu ile uyumsuz olmamalı, burun kendi içinde de denge içinde olmalıdır. Yani burunun sırtı, ucu, yüzle birleştiği bölümleri birbiri ile uyumlu olmalıdır. Kendi içinde dengesi olmayan bir burnun, yüzün diğer bölümleri ile de dengesi olmaz. Eğer bu kompozisyon tam olarak sağlanamazsa, bu hastalara revizyon adı verilen operasyonlar yapılması gerekebilir. Revizyon burun estetiği operasyonlarında çok kısaltılmış burunlar uzatılabilir, burnun sırtı çok oyulmuşsa bu bölümler hastanın kendisinden alınan kıkırdaklar ile doldurulabilir, burun ucu çok kaldırılmışsa eğer burun ucu kalkıklığı azaltılabilir. “ diyor.

    Burun ameliyatı kişiye özel, terzi işi olmalıdır

    Dr. İlhan, herkesin yüzü ve yüzünün oranları birbirinden farklı olduğu için burun estetiği ameliyatının kişiye özel tam anlamıyla terzi işi planlanması ve yapılması gereken bir ameliyat olduğunu ifade ederek, şöyle söylüyor:

    Revizyon burun ameliyatı gereken her hastanın çok farklı ve kendine özgü şekil bozuklukları olabilmektedir. Bu hastalarla kişiye özel, terzi işi bir yaklaşımla ilgilenilmesi, ameliyat planının hastanın şikayetlerine ve yüzünün genel dengesine göre yine kişiye özel olarak yapılması gerekmektedir. Rinoplasti ameliyatı, dünyanın en zor ameliyatlarındandır. Rinoplasti operasyonlarında cerrah milimetrik olarak çalışır ve kombine bir ameliyatla hem burun içinindeki nefes problemlerini, hem de burundaki şekil bozukluklarını tek seansta çözmek durumundadır. Estetik burun ameliyatlarında cerrahın amacı yüzün diğer bölümleri ile uyumlu ve nefes alma problemi olmayan bir burun yapmaktır.

    Güzelliğin formülü değişti

    Günümüzde çok aşırı kalkık sırtı kayık gibi oyulmuş, küçük burunlar yani ‘ameliyatlı’ görünümü olan burunların ne hastalar ne de doktorlar tarafından tercih edilmediğini belirten İlhan, burun estetiğinde yeni ameliyat felsefesinin kıkırdak ve kemikleri çıkarıp atmaktansa, iyiyi koruyup gereken yerlere ek yapmak, burun içi kıkırdaklarının yerlerini değiştirmek üzerine kurulu olduğunu ifade ediyor. Dr. İlhan sözlerine şöyle devam ediyor : “Artık burun sırtı çok oyulmamış, aşırı kalkık olmayan hem yüzün diğer unsurları ile uyumlu hem de kendi içinde dengeli ‘dogal’ görünümlü burunlar tercih ediliyor. Yani bir burnu çok kaldırmak, sırtını çok oymak 1950 ve 1960’ların trendiydi. Burun estetiği ameliyatlarında 2000’li yılların konsepti aslında dengeli burun konseptidir. 2005 yıllarında ise hekimler arasında yapısal burun konsepti konuşulmaya başlandı. Şu anda ise yapısal , öngörülü ve dengeli burun konsepti tercih ediliyor. Artık öngörü de girdi işin içine. Ameliyatı ne kadar öngörülü yapabilirsek, o kadar başarılıyız.” diye konuştu.

    Yapısal rinoplasti ile burun yeniden inşa ediliyor

    Özellikle daha önceki yıllarda yapılan rinoplasti ameliyatları sonucunda revizyon ameliyatlarına daha fazla ihtiyaç duyulduğunu belirten İlhan, yapısal rinoplasti yöntemiyle yapılan ameliyatlarda revizyon ameliyatlarına olan gereksinimin azaldığını ifade ederek, yöntemle ilgili şu bilgileri veriyor:

    Yapısal rinoplasti konsepti özellikle 1990’ların sonunda, 2000’li yılların başında tanımlanmış, Amerika’da popülerize olmuş ve ülkemizde de kullanılan bir yöntem. Burnu bir yapı gibi düşünerek, burnu taşıyan mekanizmaları burnu inceltmek ve daha zarif göstermek adına yıpratmadığımız ve tahrip etmediğimiz bir yöntemdir. Burada burnu taşıyan mekanizmaları mutlaka güçlendirerek, orta çatı ve burun uç kısmına mutlaka destek koyuyoruz, çatıyı yeniden yapılandırıyoruz ki burnu taşıyan mekanizmalar daha iyi ve sağlam olsun. Yapısal burun kavramında, uzun vadede sağlam olan burnu kastediyoruz. Artık burun ameliyatlarını planlarken burnu taşıyan destek mekanizmalarını göz önünde bulundurarak yapıyoruz. Yapısal burun konseptiyle amaçladığımız, yıllar boyunca düşme ve çökme gibi sorunlar olmayan, bir bina gibi güçlü burunlar yapmayı amaçlıyoruz.

    Yapısal Burun estetiği ameliyatı konseptinde amacımız; güçlü, doğal ve dengeli bir burun oluştururken fonksiyonları korumak, bunun yanında uzun dönemde burunda çökmeler ve eğrilikler oluşmamasını sağlamaktır. Burada düşmekten kasıt burun ucunun desteksiz olması sonucu burun ucunun aşağıya kayması veya burun sırtında çökme olmasıdır. Burnu taşıyan septum kıkırdağından aşırı miktarda çıkarılmazsa ve burun sırtını taşıyan kısımlar çıkarılmazsa, burunda ameliyattan 20 yıl sonra bile düşme olmaz. ‘Yapısal rinoplasti’ yöntemi ile yapılan burun ameliyatlarından sonra bu tarz komplikasyonlar neredeyse hiç gözlenmememktedir. Bu yöntemi hastalarıma anlatırken şu örneği veriyorum : Nasıl ki bir binayı yaparken binayı taşıyacak kolon ve kirişler, mühendislik ve fizik hesapları ile belirli bir güçte yapılıyorsa, biz de burnu yaparken burnu taşıyan mevcut yapıları koruyoruz ve bu yapıları güçlendiriyoruz. Böylece üstüne kurduğumuz çatıyı taşıyacak güçte bir yapı oluşturuyoruz.

    Op. Dr. A. Emre İlhan kimdir?

    Op. Dr. A. Emre İLHAN, 1976 yılında İstanbul’da doğdu. 1994 yılında Balıkesir Sırrı Yırcalı Anadolu Lisesinden mezun oldu ve aynı yıl Ege Üniversitesi Tıp Fakültesine girdi. Tıp eğitimini tamamladıktan sonra 2001-2005 yılları arasında Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi İhtisasını tamamladı. 2005-2006 yılları arasında Klinik Şefliği görevini de üstlendiği Erzurum Mareşal Çakmak Asker Hastanesinde askerlik görevini tamamladı. İyi derecede İngilizce , başlangıç düzeyinde Almanca bilmektedir.

    Estetik ve Fonksiyonel Burun Cerrahisi ile asistanlığının ilk yıllarından beri özel olarak ilgilenmekte bu konu ile ilgili bir çok kez kadavra üzerinde özel çalışmalarda bulunmuştur. Ve bu konularla ilgili bilimsel çalışmaları devam etmektedir. Dr. A. Emre İlhan, estetik burun ameliyatlardaki son gelişmeleri her yıl yurtdışında düzenli olarak düzenlenen kongrelere katılarak yakın olarak izlemektedir.

    Dr. A. Emre İlhan Türk Kulak Burun Boğaz Baş Boyun Cerrahisi Derneği, Avrupa Allerji ve Klinik İmmunoloji Derneği, Avrupa Fasiyal Plastik Cerrahi Derneği – www.eafps.org, Türkiye Fasiyal Plastik Cerrahi Derneği, Türk Uyku Araştırmaları Derneği, Akdeniz Ülkeleri Otoloji Norotoloji Derneği ve Türk Tabibler Birliği üyesidir.

  • Histeroskopik Cerrahi Prof. Dr. Recai PABUÇCU

    Histeroskopik Cerrahi Prof. Dr. Recai PABUÇCU

    Histeroskopik cerrahi, modern infertilite cerrahisinde oldukça önemli bir metoddur.

    Histeroskopi, vajina ve rahim ağzından girilerek histeroskop adı verilen özel bir optik cihaz ile rahim içinin gözlenmesidir. Lokal anestezi veya genel anestezi altında yapılmaktadır. Genellikle operasyon süresi 30 dakikayı geçmemektedir.

    Değişik histeroskop tipleri ve yapılışı görülmektedir.

    Yöntem uygulanırken önce vajene spekulum yerleştirilir vajinal dezenfeksiyon yapılır. 3-5 mm kalınlığındaki histeroskop rahim ağzından rahim içine sokulur. Histeroskopun kanalından verilen CO2 gazı veya özel sıvılar rahim içini şişirmek için kullanılmaktadır. Histeroskop ile alınan görüntü, optik-kamera sistemi aracılığıyla monitöre aktarılmaktadır.

    Histeroskopik Cerrahi Prof. Dr. Recai PABUÇCU | 2Tanısal histeroskopi nedir ?

    Teşhis amacıyla rahim boşluğunun gözlemlenmesidir. Genellikle lokal anestezi altında yapılmaktadır. Tanısı başka şekilde konulamayan veya emin olunamadığı durumlarda kesin tanı için yapılmaktadır. Rahim içinde bir bozukluk olup olmadığı, bozukluk varsa gerçek büyüklükleri ve yeri tespit edilerek tedavi şekli rahatlıkla programlanabilir. Gerekirse aynı seansta operatif histeroskopi yapılabilmektedir.

    Tanısal histeroskop: 3-5 mm çapındadır. Şüpheli bölgeden biopsi alabilmek için ikinci bir kanalı da mevcut.

    Aşağıdaki durumların teşhisine yardımcı olmaktadır:

    • Aşırı kanamalara yol açan polip veya myomlar
    • Doğuştan olan rahim anomalileri (septum, bikornis, arkuat, hipoplazi)
    • Rahim içi yapışıklıkları
    • Rahim içi dokusunun (endometrium) erken evre kanserleri teşhis edilebilir. Doğrudan gözlem altında şüpheli bölgeden biopsi alınabilir.
    • İpi görülemeyen veya rahim içine kaçan spiralin çıkartılması
    • Tekrarlayan düşüklerin araştırlması
    • Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığını araştırması
    • Anormal histerosalpingografi (HSG) veya ultrason bulgusunu kesinleştirmek için yapılabilir.

    Operatif histeroskopik nedir ?

    Genellikle genel anestezi altında uygulanan operatif histeroskopi yöntemi ile rahim içindeki bozukluklar tedavi edilmektedir. Tanısal histeroskopinin daha ileri şekilidir. Rahim içindeki her türlü yapı ayrıntılı olarak görüntülendikten sonra, rezektoskop adı verilen elektrocerrahi sistemiyle herhangi bir patoloji düzeltilebilmekte veya çıkartılmaktadır.

    Aşağıdaki durumların tedavisi yapılmaktadır:

    • Doğuştan olan rahim anomalileri (septum): tekrarlayan düşüklere yol açabilmektedir.

    • Rahim içinde değişiklik derecelerde perde (septum) bulunabilir.

    Operatif histeroskopinin avantajları nelerdir ?

    Yukaryda belirtilen problemlerin açık ameliyat veya rahmin alınmadan tedavisi gerçekleştirilmektedir. Özellikle kısırlık tedavisi gören veya ilerde çocuk sahibi olmayı düşünen bayanlarda kürtaj şeklinde veya karından açık ameliyat şeklinde yapılan operasyon ilerde hamile kalmayı zorlaştırabilmekte veya yeni kısırlık nedenlerine yol açmaktadır (karın içinde yapışıklık gibi). Özellikle bu grup bayanlarda histeroskopik cerrahi en başarılı tedavi yöntemidir.

    Doğuştan rahim bozuklukları (uterin anomaliler)

    Ofis Histeroskopi ile hastaya anestezi almadan çok kolay bir şekilde rahim içi muayenesi uygulanıp küçük polip, myom ve yapışıklıklar alınabilmektedir.

    SONUÇ:
    Histeroskopik girişimler ile, hem birçok hastalığın tanısı konulabilmekte, hem de aynı zamanda tedavileri yapılabilmektedir. Az anestezi ihtiyacı ile, operasyon sonrası hasta konforu ile ve de her geçen gün daha da sık kullanım sahası ile özellikle kısırlık çeken hastalarda avantaj sağlamaktadır.

  • Burun estetiğinde trendlere aldanmayın !

    Burun estetiğinde trendlere aldanmayın !

    Her yıl dış görünümünü değiştirmek isteyen birçok insan estetik yaptırmayı tercih ediyor. Bu estetiklerin başında ilk sırayı burun ameliyatları alıyor. Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan, burun estetiğinin modaya göre değil, kişiye özel yapılması gerektiğini söylüyor ve estetik yaptırmak isteyenlere önerilerde bulunuyor.

    Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan, eskiden kalkık, aşırı kavisli ve yapmacık burunların moda olduğunu, günümüzde daha önceden estetik burun yaptıranların bir çoğunun doğal olmayan burun şeklinden memnuniyetsizlik duyduğunu ve bu nedenle revizyon operasyonlarında artış olduğunu söyledi.

    Op. Dr. Emre İlhan konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, “1960’lı yıllarda estetik görüş ve burun anatomik bilgi ve ameliyat tekniklerinin yetersiz olduğu zamanlardaki “moda” burunlar, sırtı çok oyulmuş (kayık burun) ve domuz burnu olarak tanımlanan aşırı kalkık burunlardı. Bu burunlar doğal olmayan ve ameliyatlı görünüme sahip burunlardı. Bu burunlar genellikle aşırı kıkırdak ve kemik çıkarılmasının estetik burun ameliyatlarının normu olduğu zamanlardaki teknikle yapılmış burunlardır. Günümüzde bu tarz burunlar istenmeyen ve “aşırı ameliyat kokan” burunlar olarak nitelenmektedir. Bu tarz ameliyatlar sonucunda ortaya çıkan aşırı küçültülmüş, kaldırılmış, gözlerin birbirinden ayrı ve tabiri caizse “ablak” durmasına sebep olan burunlar günümüz estetik anlayışı ile uyuşmamaktadır” dedi.

    Hastalar bilinçlendi, artık “doğal burun” istiyorlar

    Op. Dr. Emre İlhan, günümüzde hastaların estetik operasyonlar konusunda bilinçlendiğini ve kendi karakteristik yüz yapılarına uygun, estetik yapıldığı belli olmayan ve kişiye özel “doğal burunlar” tercih ettiğini belirtti. Dr. İlhan: “Günümüzde burun estetiği ameliyatlarında abartılı yaklaşımlardan uzak duruyoruz. Yani bir burnu çok kaldırmak, sırtını çok oymak 1950 ve 1960’ların trendiydi. Toplumda her konuda gelişim ve bilinçlenme olduğu gibi estetik algımız da her geçen gün gelişiyor ve bilinçleniyor. Bize başvuran hastalar artık doğala çok yakın ve yüzleri ile uyumlu burunlar talep ediyor. Yapısal burun kavramında ise uzun vadede sağlam olan burnu kastediyoruz. Artık burun ameliyatlarını planlarken burnu taşıyan destek mekanizmalarını göz önünde bulundurarak yapıyoruz. Yapısal burun konseptiyle amaçladığımız, yıllar boyunca düşme ve çökme gibi sorunlar olmayan, bir bina gibi güçlü burunlar yapmayı amaçlıyoruz. Yani günümüzde yapılan burunlar, yıllara meydan okurken ilerleyen yaşa rağmen hala yüzü genç gösterme özelliğini korumakta” dedi.

    Burun ameliyatı kişiye özel olmalıdır

    Dr. İlhan, burun estetiği ameliyatının resim, heykel veya sanatının diğer alanlarında olduğu gibi bir kompozisyon içerisinde olması gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi:

    Herkesin yüzü ve yüzünün oranları birbirinden farklı olduğu için burun estetiği ameliyatı kişiye özel tam anlamıyla terzi işi planlanması ve yapılması gereken bir ameliyattır. Rinoplasti ameliyatı, dünyanın en zor ameliyatlarındandır. Rinoplasti operasyonlarında cerrah milimetrik olarak çalışır ve kombine bir ameliyatla hem burun içindeki nefes problemlerini, hem de burundaki şekil bozukluklarını tek seansta çözmek durumundadır. Estetik burun ameliyatlarında cerrahın amacı yüzün diğer bölümleri ile uyumlu ve nefes alma problemi olmayan bir burun yapmaktır. Burun estetiği ameliyatı yüzün kompozisyonu ile uyumsuz olmamalı, burun kendi içinde de denge içinde olmalıdır. Yani burnun sırtı, ucu, yüzle birleştiği bölümleri birbiri ile uyumlu olmalıdır. Kendi içinde dengesi olmayan bir burnun, yüzün diğer bölümleri ile de dengesi olmaz. Eğer bu kompozisyon tam olarak sağlanamazsa, bu hastalara revizyon adı verilen operasyonlar yapılması gerekebilir. Revizyon burun estetiği operasyonlarında çok kısaltılmış burunlar uzatılabilir, burnun sırtı çok oyulmuşsa bu bölümler hastanın kendisinden alınan kıkırdaklar ile doldurulabilir, burun ucu çok kaldırılmışsa eğer burun ucu kalkıklığı azaltılabilir.

    Burun estetiği aynı zamanda tedavi amaçlıdır

    Estetik burun cerrahisinin sadece estetik amaçlı değil, aynı zamanda tedavi amaçlı olduğunu vurgulayan Dr. İlhan: “Burun ameliyat teknikleri de bilimin ve tıbbın ilerlemesi ve kazanılan tecrübe sonucunda 2000’li yıllardan sonra konsept değiştirmiştir. Burun anatomisinin daha iyi anlaşılması, estetik görüşün gelişmesi ve bu iki faktörün kombine edilmesi sonucunda, cerrahi bakış açısı ve düşünce yapısı değişmiştir. Bunun sonucunda doğal ve armonik estetik sonuçlar amaçlanırken, burun fonksiyonlarını korumanın önemi anlaşılmıştır. Günümüz estetik burun ameliyatı konseptinde hedef; güçlü, doğal ve dengeli bir burun oluştururken, burun fonksiyonlarını da korumak, bunun yanında uzun dönemde burunda çökmeler ve eğrilikler oluşmamasını sağlamaktır.” diye konuştu.

  • Burun Estetiğinde Yanlış Bilinenler

    Burun Estetiğinde Yanlış Bilinenler

    Yaptırılan burun estetiği ile yüzün şeklinin değiştirmekle kalmayıp, hem kişinin psikolojini hem de nefes rahat nefes alma sorunlarını ortadan kaldırdığı ve burun estetiğinin ülkemizde en çok yaptırılan Ameliyat olduğu bilinmektedir.

    Burun estetiği (Rhinoplasti) ameliyatları erkek ve kadın tarafından en çok tercih edilen operasyon oldu. Rhinoplasti ile kişilerin sadece yüz görünümlerinin değişmediğini bazı Sağlık sorunlarının çözümüne da yardımcı oluyor.

    Ameliyatta yapılan işlem temel olarak burnun iskeletini oluşturan kemik ve kıkırdak yapının şekillendirilmesidir.

    Gündemden düşmemesine rağmen rhinoplasti ameliyatı hakkında halen fikir birliğine varılamamış birçok bilinmeyen ve bilgi kirliliği yaratan söylentiler devam ede gelmektedir.Açıklığa kavuşturulması gereken konulardan birincisi kullanılan teknik konusundadır. Açık veya kapalı tekniğin hangisinin daha iyi sonuç verdiği tartışılıyor. Rhinop lasti açık ve kapalı olarak adlandırılan iki teknikle gerçekleştirilebilir. Açık teknikte burnun iki deliği arasındaki kolumella dediğimiz bölgeden cilde kesiyapılır. Kapalı teknikte ise tüm kesiler burnun içinden yapılır. dışarıdan görülen herhangi bir cilt kesi izi yoktur. Açık tekniği tercih edenler ise her işlemi görerek yaptıkları için buruna daha hakim olduklarını iddia ederler.Halbuki açık teknikte hemen her şey görerek yapılsa bile, burun iskeletiyle üzerini örten cilt arasındaki bütünlük bozulduğu için,özellikle burun sırtı ile ucu arasındaki ilişkinin ameliyat esnasında yeterli değerlendirilmesi zaafa uğrar. Bu esasen hayati bir dezavantajdır;dışarıdan görülen iz ise cabasıdır. Hangi tekniğin daha iyi sonuç verdiğine dair tartışmalar sürmektedir. Halbuki bu tartışma yanlış bir zeminde devam etmektedir zira iki teknik arasında birbirine üstünlük söz konusu değildir; buradaki seçim daha çok cerrahın tecrübesiyle ilgilidir. Kapalı teknik dışarıdan görülen herhangi bir iz bırakmaz ama yüksek düzeyde tecrübe ve teknik donanım gerektirir; açık teknik ile yapılabilen her türlü cerrahi manevra, tecrübeli ellerde kapalı teknikle de eksiksiz biçimdegerçekleştirilebilir”.

    OPERASYON SONRASI NEFES ALMA GÜÇLÜĞÜ OLUR MU?

    Burun ameliyatı sonrası gelişen nefes darlığı çoğu kez ihmal edilen ama üzerinde önemle durulması gereken yaygın bir sorundur.Ameliyattan sonraki erken dönemde şişliklere bağlı görülen nefes darlığı doğal ve geçicidir. Ama uzun dönemde, şişlikler geçtikten sonra da devam ederse sorun vardır. Rhinoplasti doğası gereği Hava yollarını daraltan bir ameliyattır; bu yüzden ameliyattan önce nefes darlığına yol açmayan , gizli kalmış , hafif dereceliseptal deviasyon eğer cerrah tarafından farkedilerek düzeltilmezse ameliyattan sonra hastada nefes darlığına yol açabilir. Bu sebeple, nefes alma güçlüğü olsun veya olmasın, tüm hastaların, septum deviasyonu veya nefes alma güçlüğü yaratabilecek olası problemlerinin ameliyatta dikkatle değerlendirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerekir. Bu şartlar yerine getirildiği taktirde rinoplasti ameliyatı sonrası nefes alma problemiyle karşılaşılma olmaz.

    Rhinoplasti sonrası genellikle düzeltici ikinci bir işlemin gerekli olduğu şeklinde yaygın bir kanı olduğunu belirten Kuyubaşı, eğer tatminkar bir sonuç alınmadıysa bu durumun eksik veya yanlış ameliyattan kaynaklanabilir.

    Diğer bilinen yanlış bir konu ise ameliyat sonrası burun ucunun düştüğü yönündeki kanaatların bir yanılsamadan ibaret olduğunu belirten Selçuk Kuyubaşı “Burun ucu düşmez; aslında bu bir yanılsamadır. Burun sırtı ile ucu arasındaki pozisyonun iyi sağlanamadığı yetersizameliyatlarda, bu eksiklik başlangıçtaki mevcut ödem yüzünden saklı kalır. Aradan aylar geçtikçe burundaki ödem yavaş yavaş çözülür ve burun ucundaki sorun kendini belli etmeye başlar.Hastalar bunu burun ucunun düşmesi olarak algılar. Birde tamponların alınması sırasında çok can yaktığı şeklinde biliniyor. Tamponları alırken hasta ciddi rahatsızlık duyabilir. Bu yüzden en iyisi tampon kullanmamaktır. Tamponun kullanım amacı burun içindeki müdahale yapılan bölgede kan birikmesini önlemektir. Bu amaçlabaşvurulabilecek diğer bir yöntem bu bölgeye bir kaç dikiş koymaktır. Bu işlem ameliyat süresini biraz uzatabilir ama tampon ihtiyacı ortadan kalkar…

    İlgili Konular ;

    Burun Estetiği

    Burun Ucu Estetiği (Tip plasti)

    Burun ameliyatı sonrası yapılması veya yapılmaması gerekenler

    Burun Estetik Sayfası

  • Hapla Tüp Bebek Tedavisi

    Hapla Tüp Bebek Tedavisi

    Gün geçmiyor ki tıp dünyasında yeni bir gelişme olmasın bilim dünyası sürekli araştırma içinde çocuğu olmayanlara yeni bir yöntem “Hapla tüp bebek tedavisi” yöntem yeni olduğu için tabi insanın kafasında bir sürü soru işareti oluşuyor yan etkileri varmı? çoğul gebelik riski varmı? Hapla tüp bebek tedavisinin maliyeti ne kadar? tüp bebek için hap nasıl ve ne kadar kullanılıyor ? İşte bu sorularımızın yanıtı makalemizde…

    Tüp bebek, ilgi ve rağbetin gündemden düşmediği ve tüm gelişmelerin dikkatle izlendiği bir alan. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için her gün bir yenisinin eklendiği son gelişmeler, özellikle anne adaylarına önemli avantajlar sunuyor. Bu gelişmelerden bir tanesinin de anne adayına uygulanan ve enjeksiyon tedavisini ortadan kaldıran, “Haplı tüp bebek tedavisi” olduğu belirtiyor.Türkiye’de kısa süre önce uygulanmaya başlanan yöntem, bir yandan az ilaç kullanımı sağlarken, diğer yandan da anne adaylarını ilaç tedavisinin yan etkilerinden koruyup tedavi maliyetlerini düşürüyor. Pek çok çiftin son dönemde bu yöntemle tedavi olmaya başladığını ve artık yumurta sayısının değil, kalitesinin önem taşıdığının anlaşıldığını söylüyor. Hapla tüp bebek tedavisinin düzenli adet gören her kadına uygulanabildiğini belirtiliyor. ” Japonya ve Kore’de tüp bebek hastalarının neredeyse yarısının bu yöntemi tercih ettiğini belirtiyor. Bu yöntem kendilerine enjeksiyon uygulanan ve iğne olmaktan çekinen kadınların duydukları korkudan kurtulmalarının yolunu açıyor.

    SEÇİMİ DOĞA YAPIYOR

    Tüp bebek tedavisinde daha önceki amacın, birden fazla yumurta üretip daha çok yumurta döllemek olduğuna, hapla tüp bebek tedavisinin ise bu anlayışı yok ediyor, “Kadınlar her adet döneminde bir yumurta üretiyor ve yumurtluyor. Klasik tüp bebek tedavisindeki amaç ise birden fazla yumurta üreterek daha fazla yumurtayı döllemek”diyor. Bunun için kullanılan ilaçlar hem yan etki bakımından hem de enjeksiyon tedavisinin beraberinde getirdiği sorunlar yüzünden hastalarda bazı rahatsızlıklara neden olabiliyor. Hapla Tüp Bebek yönteminde ise kadınların normal adet dönemlerinde oluşacak olan yumurtaları basit bir hap tedavisi ile destekleniyor ve bir anlamda doğanın seçtiği yumurtaya tüp bebek işlemi uygulanıyor. Burada önemli olanın yumurtanın ilaç zoruyla değil tamamen doğal olarak seçilmesi olduğu belirtiliyor. Ancak bu yöntemin uygulanabilmesi için anne adayının yumurta rezervinin iyi durumda olması gerekiyor.

    YAN ETKİLER ORTADAN KALKIYOR

    Hapla tüp bebek tedavisi, özellikle anne adayları için çok sayıda avantaj içeriyor. Yöntemin en olumlu yönünün karında şişlik, ağrı ve bulantı gibi yan etkilerin görülmemesi olduğunu belirtiyor. Hormon değerleri aşırı artmadığı için tedavi sürecinde kan testine gerek olmuyor. Sadece hap ve burun spreyi formunda ilaçlar kullanıldığı için yöntem sıfır enjeksiyonla, acısız ve stressiz olarak gerçekleşiyor.Yumurta toplama işleminin 5 dakika sürdüğünü ve çok hafif anestezi kullanıldığı için hastaların operasyondan 15 dakika sonra taburcu edildiklerini belirtiyor.

    ÇOĞUL GEBELİK RİSKİ YOK

    Hapla tüp bebek tedavisini klasik tüp bebek tedavisinden ayıran bir başka özelliğin ise çoğul gebelik riskine yol açmaması olduğuna dikkat çekiliyor.

    HAP ALIMINA ADETİN 2. GÜNÜ BAŞLANIYOR

    Söz konusu hap, temelde meme kanseri tedavisinde kullanılmasına karşın kadınlarda yumurta geliştirici etkisinden de yararlanıldığı belirtiliyor. Uygulamada herhangi bir yan etki görülmediğini, yöntemin ailesinde meme kanseri bulunan ve hormon değerlerinin yükselmesinden korkan kadınlar için de ideal bir çözüm olduğunu söylüyor. Hap alımına, adetin 2. veya 3. günü başlanıyor ve 5 gün süreyle günde 2 tane kullanılıyor. Bu süre ve dozajın, yumurta gelişimi için yeterli , normal adet döngüsünde bir veya iki yumurta geliştiğini ve tüp bebek tedavisinin bu yumurtalarla yapıldığını söylüyor. Yumurta çatlatma iğnesi yerine ise özel bir burun spreyi uygulamasından yararlanılıyor ve böylece normalde yaklaşık 25 civarında iğneyle gerçekleştirilen tüp bebek tedavisi hiç iğne kullanmadan ve kan almadan tamamlanıyor.

  • Rahim ağzı kanseri

    Rahim ağzı kanseri

    Hemen hemen her kanser tipi kontrolsüz ve anormal hücre çoğalmasından meydana gelir.

    Rahim ağzı kanseri

    Rahim ağzı kanseri de bu şekilde rahim ağzındaki hücrelerin anormal ve kontrolsüz çoğalması sonucunda meydana gelir. Her kanser türü gibi rahim ağzı kanseri yaşamı doğrudan tehdit eden kanser türlerindendir.
    İstemsizce ve kontrolsüzce çoğalan rahim ağzı hücreleri için erken tanı ve tedavi her hastalıktaki gibi çok önemli bir yere sahiptir. Eğer erken tanı ile farkedilemez ise tedavi için geç kalınıp rahmin alınması gerekebilir. Bu da hasta olan bayanımızın doğurganlığını elinden almak demektir.
    Bazı durumlarda tedavi edilse dahi bayanın doğurganlığını son bulabilir.

    Belirtileri nelerdir ?

    Çoğu durumda hastalığın en son safhalarına kadar herhangi bir belirti vermeyen rahim ağzı kanseri genellikle hastalık aşamasında,

    – Kasık ağrılarına sebep olur
    – Cinsel ilişki sonrası kanama meydana getirebilir.
    – Adet dışı anormal vajinal kanamalara sebep olabilir.
    – Vajinal akıntıların düzenini ve sıklığında değişiklikler gösterebilir anormal boyutlara taşıyabilir.

    Rahim ağzı kanseri tedavisi nasıldır ?

    Hastalığa yakalanan bayanın sağlık durumu, yaşı, hastalığın safhası gibi önemli etkenler göz önünde bulunarak tedavi şekli seçilmektedir. Tedavi şekli hemen hemen her kanser türünde ki gibi kemoterapi ile başlar ancak hastalık yayılma safhasında ise cerrahi müdahale ile hastalık bitirilebilmektedir.

    Neden oluşur ?

    HPV denilen virüsün birkaç tipinden olduğu saptansa da genel olarak bir sebep, sonuç hala belirgin olarak saptanamamıştır. Rahim ağzı kanseri HPV denilen bu virüsün belirli versiyonlarından oluşmakta ve sağlığı hatta yaşamı tehdit edici bir hal alabilmektedir. HPV denilen bu virüsün pek çok çeşidi vardır ve genellikle vajinal siğil hastalıklarına sebep olan virüstür. Rahim ağzı kanseri hemen hemen her bayan için tehlikeli bir hastalık olabilmektedir. Dünya üzerinde meme kanserinden sonra kadınlar üzerinde sık görülen 2. Kanser çeşididir. Bu sebeple vajinal muayenelerinizi aksatmamamız ve sürekli bu hususa dikkat etmeniz önemle tavsiye edilir.

    İlgili Konular ;

    – Rahim ağzı kanserinin belirtileri nelerdir?
    – Rahim ağzı kanseri nasıl teşhis edilir?
    – Rahim ağzı kanseri neden olur?
    – Rahim ağzı kanseri nasıl tedavi edilir?
    – Rahim ağzı kanserinden nasıl korunabiliriz?

  • Evlilik öncesi hangi estetikler tercih ediliyor?

    Evlilik öncesi hangi estetikler tercih ediliyor?

    Evlilik heyecanını yaşayan gelin ve damat adayları, hayatlarının en özel gününde en güzel olmayı hayal eder.

    Gelin adayları evlilik öncesi en çok hangi operasyonları tercih ediyor?

    Burnun yüzün ortasında ve yüze bakıldığında ilk göze çarpan organ olması nedeni ile gelin adaylarımız için en fazla tercih edilen operasyonların başında burun ameliyatı geliyor. Bunun yanı sıra gelinlerin saçlarını çoğunlukla topuz yapmaları, kepçe kulak problemini de gündeme getirebiliyor. Böylesi durumlarda kulak estetiği operasyonlarında da artış oluyor. Yüze yağ enjeksiyonları, dolgular ve botoks uygulamaları da yine gelin adaylarının en fazla tercih ettiği işlemlerin başında geliyor.

    Gelin adaylarında yüz estetiği dışında tercih edilen bölgeler var mı?

    İstenilen gelinliği rahatça taşıyabilmek için meme estetiğine çok önem veriliyor. Özellikle meme hacmi yeterli olmayanlarda meme protezleri ile memeler büyütülüyor. Sarkık olması durumunda ise dikleştirme ve toparlama operasyonları yapılıyor.

    Bu ameliyatların süresi nedir?

    Operasyonların biçimine ve kişiye göre bu süre değişiyor. Örneğin, burun ameliyatları iki ila üç saat sürer. Kulak estetiğinde süre bir buçuk saattir ve hasta aynı gün taburcu edilebilir. Ancak yedi güne kadar kulakta şişmeler olabilir. Bu süre zarfında hastanın istirahat etmesi gerekmektedir. Meme estetiğinde ise süre bir ila üç saat arasında değişir ve genellikle hastanın hastanede kalması gerekmez.

    Evlilik öncesi cerrahi işlemler ne zaman başlamalı?

    Yapılacak cerrahi işlemlerin düğün tarihinden en geç iki ay, daha küçük işlemlerin ise bir ay önce tamamlanmış olması önemlidir.

    Damat adayları evlilik öncesi en çok hangi operasyonları tercih ediyorlar?

    Genellikle tıp dilinde “jinekomasti” adı verilen, erkek memesinin normalden fazla hatta aşırı derecede büyüyerek kadınsı bir vücut görünümüne neden olması durumu için evlilik öncesi bu operasyonu geçirebiliyorlar. Erkeklerde de göğüs estetiği en sık tercih edilen operasyonlardandır. Bunun dışında estetik burun ameliyatları da talep edilebiliyor.

    Hem gelin hem damat adaylarının ortak yaptırdıkları operasyonlar nelerdir?

    Özellikle bölgesel yağlanma şikâyeti olan kişilerin operasyon listesinde en hızlı ve net sonuç için liposuction görülüyor. Genç bayanlarda düğün öncesi en çok tercih edilen operasyonlardan biri de genital estetik. Bunun yanı sıra yüzdeki kırışıklara botox uygulamasının düğün tarihinden 10 gün önce yapılması uygun oluyor. Botoksun kırışıklık tedavisindeki kullanımı dışında alın, koltuk altı, avuç içi ve ayak tabanındaki aşırı terlemeye engel olması da gelin ve damat adaylarında en fazla tercih edilen cerrahi işlemler arasında.

  • İhtiyoz – Balık Pulu Hastalığı Nedir?

    İhtiyoz – Balık Pulu Hastalığı Nedir?

    İhtiyoz’ a balık pulu hastalığı da denir. Bunun nedeni karakteristik döküntüsünün görünümüdür. Kalıtım yoluyla geçen cilt hastalıkları içinde en sık görülenidir…

    Belirtileri: Küçük çocuklarda kuru, pullu cilt.

    Bu hastalık genellikle 1 ile 4 yaşları arasında ilk defa ortaya çıkar. Bazen yetişkinlik yıllarında tamamen kaybolup daha ilerde yeniden belirir. En fazla belirgin olan döküntü yerleri dirsekler, dizler ve ellerdir. Genellikle, kışın daha kötü olur. İhtiyoz, atopik dermatitle bağlantılı olabilir.

    İhtiyoz - Balık Pulu Hastalığı Nedir? | 3

    Tedavisi:

    Etkilenen yörelere vazelin sürün ve gece naylonla sarın. Günde iki kere kullanmak kaydıyla laktik asit losyonu ve gece kremi sürmek faydalı olabilir.

  • Reflü Hastalığı

    Reflü Hastalığı

    Reflü gastro osefageal reflu: Normalde yediğimiz yiyecekler yutkunma fonksiyonuyla yemek borusunda (osefagus) ilerler ve mideye geçerler. Midenin yemek borusuyla birleştiği noktada bulunan kaslar kasılarak diyaframın da yardımıyla kapak görevi görürler. Bu kapak görevi yapan oluşuma sfinkter adı verilir. Çeşitli nedenlerden dolayı kapak sisteminin yetersiz çalışması sonucu mideye giren yiyecekler tekrar yemek borusuna kaçar. Mide içeriği midede eklenen enzimlerle asidik bir yapı gösterir. Mide içeriğinin PH ı oldukça düşüktür. PH nın düşük olması asitlik derecesinin yüksek olması anlamına gelir. Reflüde sfinkter yeterince kasılmadığı için midenin asidik içeriğinin bir kısmı ösefagusa geri döner. Uzun süre bu içerikle temas eden ösefagusta buna bağlı olarak tahribatlar oluşur. Ayrıca ince bağırsaktan mideye safra sızıyorsa içeriğe safra da eklenerek tahribatın artmasına neden olur.

    Reflünün oluşumunda birkaç etken rol oynamaktadır.

    – Kapak sisteminin yetersiz çalışması
    – Mide fıtığı
    – Mide boşalım süresinin uzaması
    – Beslenmede ve davranışlarda yapılan hatalar.

    Reflü çeşitli belirtilerle kendisini gösterse de bazı vakalarda hiç belirti de göstermeyebilir. Genel reflü belirtileri ;

    – Midede yanma hissi
    – Göğüs boşluğunun orta kısmında ağrı, yanma, sıkışma ve çarpıntı hissi
    – Boğaz ağrısı, ses kısıklığı, öksürük (mide içeriğinin yemek borusundan boğaza kadar gelmesiyle boğaz ve ses tellerinde tahriş , gıcıklık , ses kısıklığı ve öksürük oluşabilir.)
    – Ağızda oluşan acı veya ekşimsi tat
    – Şişkinlik hissidir.

    Bu belirtiler kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir.
    Reflünün tanısı endoskopik görüntüleme ve pH değerinin ölçülmesiyle konur.

    Reflünün tedavisi birkaç şekilde olur;

    – İlaç tedavisi
    – Cerrahi yöntemler
    – Davranış ve beslenme şekillerinin düzenlenmesi

    İlgili Konular ;

    – Reflünün belirtileri nelerdir?
    – Mide yanması ve mide ekşimesi şikayetim var, reflü hastası olabilir miyim?
    – Reflü hastaları nelere dikkat etmeli?
    – Reflü nedir?
    – Reflü hastalığının tanısı nasıl konulur?
    – Reflü hastalığı tedavi edilmezse tehlikeli olabilir mi?
    – Reflü hastalığının tedavisinde hangi yöntemler kullanılır?
    – Reflü hastalığının tedavisinde hangi cerrahi yöntemler kullanılır?
    – Reflü ameliyatının başarı oranı nedir?
    – Reflü ameliyatından sonra iyileşme süreci nasıl olur?