Kategori: Sağlık

  • İşte aşırı terlemenin çözümü!

    İşte aşırı terlemenin çözümü!

    Terlemenin vücudun bir savunma mekanizması olduğunu ve bu şekilde vücut sıcaklığının ayarlandığıdır. Aşırı terlemenin (hiperhidrozis) ise özellikle eller, koltuk altı, ayaklar, alın, yüzde ve vücudun geri kalan bölgesinde normal fizyolojik ve duygusal durumların ötesinde terleme olması durumu olduğunu , “Bu durum normal ter bezlerinin uyaranlara abartılı cevap vermesinden kaynaklanmaktadır. Ellerde terlemenin fazla olması, koltuk altlarının sık sık ıslanması kişilerin yaşam kalitesini etkiler. Genellikle bu kişiler çekingen, sıkılgan ve utangaçtırlar. İş ilişkileri ve sosyal hayatları etkilenir. Kişi yaşam şeklini bilinçli veya bilinçsiz şekilde değiştirir, sosyal ortamlardan uzak durur. El ve koltuk altında aşırı terleme olması tedavi gerektiren bir durumdur ve kesin tedavisi endoskopik torakal sempatikotomidir. Hasta ertesi gün taburcu edilir ve bir hafta içinde çalışma hayatına dönebilir. El terlemesi için başarı yüzde 99, koltuk altı için bu oran yüzde 90′dır. Ameliyatın hemen sonrası eller, koltuk altı ve çoğu zaman da ayaklar kurumuş olur” dedi.

    TEDAVİ YÖNTEMLERİ

    Tedavi yöntemleri, “Alüminyum klorit ve etil alkol karışımlı kremler, sistemik antikolinerjik ilaçlar, beta blokör ilaçlar, iontoforez (el ve ayaklara elektrik akımı uygulamasıdır), botox uygulaması, liposakşın (yağ aldırma). Bu yöntemlerin çoğu günümüzde uygulanmaktadır ancak hiç biri kesin çözüm değildir. Bazılarının tedaviye bağlı yan etkileri fazla iken bazıları kısa süreli ve pahallı tedavi yöntemleridir” diye konuştu.

    Ameliyatın özellikle el, koltuk altı ve yüz terlemelerinde kesin ve mükemmel sonuç verdiğini , “Genel anestezi altında, kamera yardımıyla kapalı olarak yapılan ameliyat ile sempatik sinir fonksiyonu bölgesel olarak ortadan kaldırılır (klips, sinirin kesilmesi veya yakılması, kesilip çıkarılması). Açık yöntemle yapılan ameliyatlar günümüzde bu hastalarda artık terk edilmiştir” şeklinde konuştu.

    AMELİYAT YÖNTEMLERİ

    Kamera yardımı ile yapılan kapalı ameliyatlar: “Endoskopik torakal sempatektomi: Göğüs boşluğu içinde ilerleyen ve el, koltuk altı ve yüzü etkileyen sempatik sinirin kısmi olarak çıkarılmasıdır. Bu ameliyat yöntemi yan etkileri nedeniyle günümüzde artık uygulanmamaktadır.

    Endoskopik torakal sempatikotomi: Göğüs boşluğu içindeki sempatik sinirin makas veya koter (kesici ve yakıcı özelikte elektirikli cihaz) ile sadece bir bölgeden kesilmesidir. Günümüzde en sık uygulanan yöntemdir.

    Klips ile sempatik blokaj: Göğüs boşluğu içindeki sempatik sinire titanyum veya polimer klipslerle blokaj uygulanmasıdır. Yan etkileri daha az olmasından dolayı tercih edilmekte ve uygulanmaktadır.

    Hastanın klips ile ameliyat sonrası kompensatuvar (dengeleyici) terlemeden veya diğer yan etkilerden rahatsız olması durumunda klipsin çıkartılarak hastanın tekrar eski durumuna döneceği bildirilmektedir ancak bu bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Klipsin sinire yaptığı baskı sonucu sinir dokusunda hasar meydana gelmektedir. Hastaya klips çıkarıldıktan sonra 1-3 ay içinde sinir kendini yenileyip eski fonksiyonlarını kazanabilir ancak bu düşük bir ihtimal olup kesin değildir. Klipsin çıkarılması sonrası şikayetlerin geriye döneceği garanti edilmemelidir.”

    AMELİYAT RİSKLERİ VE YAN ETKİLERİ

    Ameliyatın genel anestezi altında yapıldığını ve herhangi bir ameliyatta ortaya çıkabilecek problemlerin endoskopik torakal sempatikotomi için de geçerli olduğunu , “Bu ameliyattan sonra hastaların yüzde 1-5′inde bazı komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bunlar pnömotoraks (göğüs boşluğunda hava kalması), interkostal nöralji (ameliyat bölgesinde ağrı), horner sendromu (göz kapağında hafif aşağı inme), kanama gibi durumlardır. Yan etki olarak kompenzatuvar terleme (yüzde 10-70) görülebilir.

    En çok sırt, karın, kalça, bacaklar gibi bölgelerde görülür. Bu durum ameliyat sonrasında en sık rastlanan problemdir ancak hastalar genellikle günlük hayatlarını fazla etkilemeyen bu durumdan şikayetçi olmazlar. Endoskopik torakal sempatikotomi tecrübeli bir cerrah tarafından uygulanırsa son derece güvenli bir yöntemdir. Bu ameliyat yaklaşık 3 yıldır Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahi Anabilim Dalı’nda uygulanmaktadır. Ameliyat video yardımıyla kapalı olarak yapılmakta ve hastalar ertesi gün taburcu edilmektedir. Kliniğimizde aksiler ve palmar hiperhidrozis nedeniyle ameliyat edilen hastalarda başarı oranı yüzde 95′in üzerinde, hasta memnuniyeti yüzde 90′ın üzerindedir.”

    Aşırı Terleme Sorununuza Bitkisel Çözümler

    Aşırı terleme normalde sağlığa zarar vermez. Terlemeyi önleyici pomad ve losyonlar mevcuttur. Terlemeye bitkisel tedavi olarak şu kürleri önerebiliriz.

    – 1 bardak kaynar suya 2-10 gr Adaçayı konur ve 10 dk. bekletilir. Günde 2-3 bardak içilir.
    – Nane suyundan günde 20 gr içilir.
    – Meşe mazısı toz haline getirilir 5 gr. kitre ile içilir.
    – 1 bardak suya 6-10 gr. meşe kabuğı ufalanarak konur. 5 dk. kaynatılır bu su ilayaklar yıkanır.
    – Günde 3-4 damla elma yağı 1 fincan su il içilir
    – 1 bardak kaynar suya 2-10 gr. at kuytuğu konur 10 dk. bekletilir günde 2-3- bardak içilir.
    – Erik hoşafı yapılıp içilir.

  • Pregnyl İğnesi

    Pregnyl İğnesi

    Tüp bebek tedavilerinde kullanılan pregnyl iğnesi oluşan ve olgun yumurtaların çatlaması için kullanılan bir iğnedir. Ultrasonla yumurtanın takibi yapıldıktan sonra gereken büyüklüğe geldiğinde pregnyl iğnesi vurulur. Aradan 36 saat gibi bir vakit geçtikten sonra yumurta toplama işlemine geçilir.

    Çocuğu olmayan kadınların tüp bebek yöntemi ile tüp bebek tedavilerinde adetin 5.gününden itibaren başlanarak doktorunuzun söylediği miktarda yapılan ignelerle birlikte hastanın yumurtalarının gelişip gelişmediği 2 gün ara ile ultrason muayene ile takip edilir. Yumurta geliştirmek için verilen ilaçların miktarına göre hastaya son yumurta uyarma ilacından 24 saat sonra 5000 yada 10.000 UI bilmeyene uygulanır.Yumurtaların gelişmesi 16-18 mm büyüklüğüne ulaştığında doktor tarafından pregnly benzeri yumurta çatlatma ilaçları yumurta gelişim hızına göre belli bir saatte vurulması icin hastaya verilir.
    Kas içine uygulanır.

    Pregnyl – Profasi – Chorogon – Ovitrelle türü yumurta çatlatma ilaçlarının doktorun söylediği saatte vurulması çok önemlidir. En fazla yumurta çatlatma iğnesinin vurulmasında 30 dakika esneme payı bırakılmaktadır.Söylenen saatten önce yada sonra yaptırılması yumurtanın vaktinden önce çatlamasına yada aniden büyümesine neden olabilir.Bu da 15 günlük hasta ve doktor emeğinin,çektiğiniz igne acılarının yüklendiğiniz hormonların ve maddi harcamaların boşa gitmesi demektir.

    Yumurta çatlatma ilaçlarının yan etkileri var mıdır?
    Nadir olmakla birlikte;

    Sıcak basması,ilacın yapıldığı bölgede yanma ve karı bölgesinde hassasiyet olabilir.
    Yumurta çatlatma ilaçlarını SGK tüp bebek raporu çıkarıldıktan sonra ödemesini yapmaktadır.

    İlgili Konular ;
    Klomen ve Pregnyl iğnesi kullananların paylaşım alanı..

  • 20 maddede evde sağlık kontrolü

    20 maddede evde sağlık kontrolü

    Hareket etmeyi, egzersizi unutmadan, düzenli doktor kontrolünün yanında, kendi başınıza da sağlığınızı sık sık kontrol etmelisiniz.

    Londra’daki Kine College Hastanesi Yaşlanma Bilimi Enstitüsü’nden Prof. Dr. Robert Bale ve Amerikan Fitness Magazin Dergisi’nin basit check-up önerilerini birleştirdik. Evde, kısa sürede kendi kendinizi kontrol edebileceğiniz bir öneri listesi hazırladık. Tabii bunun çok kabaca yapılmış bir kontrol olduğunu, düzenli olarak hekim denetiminden geçmek gerektiğini ve bir kuşkuya kapıldığınızda yine hekime başvurmak zorunda olduğunuzu tekrar hatırlatalım!

    1) Esnekliğinizi test edin
    Aşağı doğru eğilerek ayak parmaklarınıza dokunmaya çalışın. Eğer dokunabiliyorsanız her şey yolunda demektir. Ancak ayak bileğinizden aşağı gidemiyorsanız günlük egzersizleri artırmalısınız.

    2) Kas kontrolü
    Sırt üstü yatın. Bacaklarınız dümdüz uzatın. Bir bacağınızı havaya kaldırın. Birinin ayağınıza bastırmasını isteyin. Eğer bacağınız yere düşüyorsa, kaslarınızda bir zayıflık olduğu anlamına gelir.

    3) Adet döngüsü
    Kadınlar için adetlerin başlangıç ve bitiş günleri önemli. Uzmanlar sağlıklı döngünün 21-35 gün arasında olduğunu söylüyor. Daha uzun veya daha kısa aralıklarda doktorunuza başvurun.

    4)Vücudunuzdaki benleri sayın
    Amerikan Dermatoloji Derneği 50’den fazla benin cilt kanseri riskine işaret ettiğini söylüyor.

    5)Kollarınızı kontrol edin
    Kollarınızın arkasına dokunun. Eğer yumrular hissediyorsanız Omega-3 asidinden yeteri kadar tüketemiyorsunuz demektir. Diyetinizi yeniden gözden geçirip yağlı balıklara ağırlık verin.

    6) Başınızın ağrıma sıklığı nedir?
    Eğer sık sık başınız ağrıyorsa duygusal yükünüz fazla demektir. Bu, bağışıklık sisteminizi zayıflatmanın yanı sıra kalp rahatsızlığı riskinizi de artırabilir.

    7) Göz kapağıyla alerji testi
    Alt göz kapağınızı aşağı doğru çekin ve içeriye bakın. Eğer parke taşını andıran küçük yumrulara rastlıyorsanız alerjik bir bünyeye sahip olabilirsiniz. Eğer sinüsleriniz tıkalıysa, rahat nefes alamıyorsanız yine alerjiden şüphelenebilirsiniz ya da sinüzitiniz olabilir.

    8) Doğum kilosu
    Annenize kaç kilo doğduğunuzu sorun. 3 kilonun altında doğmuşsanız kalp sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.

    9) Toksik yağlarınızı takip edin
    Kahvaltıdan önce sırt üstü yere uzanın ve karnınızı gerin. Eğer düz ise sağlıklısınız. Değilse, vücudunuzda toksik yağ oluştuğu anlamına gelebilir. Bu yağlar, organların çevresini sararak kanser, diyabet ve kalp rahatsızlığı gibi hastalıkların önünü açıyor.

    10)Belinizi ölçün
    Bel ölçüsü kadınlarda 81, erkeklerde 91 santimetreden kalınsa kalp rahatsızlığı riski olabilir.

    11) Tırnaklar
    Tırnaklardaki hafif mavilik ya da morluk kalp hastalığının habercisi olabilir. Tırnakların aşırı kalın olması ya da üstlerinde tümsekler olması da nefes alma hatta akciğer sorunlarıyla karşı karşıya olduğunuzu gösterebilir.

    12) Kolesterol
    Aynada gözlerinizden birine bakın. İrisin etrafında beyaz bir daire varsa kolesterol seviyeniz yüksek olabilir. Bu da yaklaşan kalp sorunlarını haber verebilir.

    13) Nabız kontrolü
    Nabzınız ne kadar yavaş atıyorsa o kadar uzun yaşayacaksınız demektir. 70’in altındaysa sağlıklısınız anlamına geliyor.

    14) Dişetlerine dikkat
    Eğer dişetleriniz kanıyorsa, kalbinizi hatırlamalısınız. Dişetindeki sorunlar iltihap, kalp hastalığı gelişimine veya mevcut hastalığın şiddetlenmesine yol açabilir. Dişeti hastalığı bulunan 50 yaşından genç bireylerde kalp hastalığı görülme riski yüzde 72.

    15) Avuç içleri
    Avuç içlerinize dikkatle bakın. Eğer kırmızı lekeler varsa karaciğerinize baktırmanız gerekebilir.

    16) Hafıza kontrolü
    Bir tepsinin üstüne rastgele 10 eşya koyun. Tepsiye sadece 10 saniye bakın. Kaç tanesini hatırlayabildiniz? Sonuç ne kadar iyiyse Alzheimer’la karsılaşma riskinizin o kadar az olduğu anlamına geliyor.

    17) Göz sağlığı
    Gözünüzün hemen altına, elmacık kemiğiniz üzerine bir cetvel yerleştirin. Sonra cetvelin üstüne bir kredi kartı koyun. Kartı en rahat okuduğunuz uzaklığı ölçün. Ne kadar yakına gelirse gelsin kartı okuyabiliyorsanız, göz sağlığınız tamamen iyi demektir.

    18) Tiroit kontrolü
    Kollarınız yere paralel, tam karşınızda bir şeye uzanıyormuş gibi yapın. Ellerinize dikkat edin. Eğer elleriniz bu pozisyonda titriyorsa tiroit kontrolünü düşünmeye başlayın. Ayrıca sabah uyandığınızda ateşinizi ölçün. Eğer 37 derecenin altındaysa, tiroit kontrolü için bir doktora danışabilirsiniz.

    19) Tuvalet sıklığı
    Sık sık tuvalete gitme ihtiyacı hissediyor musunuz? Diyabetin en erken uyarılarından biri sık tuvalete gitmektir.

    20) Vücut koordinasyonu
    Yere bir metre uzunluğunda bir çizgi çizin. Üzerinde rahat yürüyebiliyorsanız, vücudunuzun koordinasyonu iyi işliyor demektir.

    Orta şiddette fiziksel aktivite ne demek?

    Amerikan Spor Hekimliği Koleji’nin (American College of Sports Medicine-ACSM) obeziteye karşı önerisi;

    Her gün en az 30 dakika orta şiddette egzersiz. Bu, günde 200 kalori harcatıyor.

    – 45-60 dakika futbol
    – 35 dakika hızlı tempolu yürüyüş
    – 30 dakika bisiklete binme
    – 20 dakika yüzme
    – 15 dakika ip atlama
    – 45-60 dakika araba yıkama
    – 45-60 dakika cam veya yer silme

    İlgili Konular ;
    Halsizliğe karşı şifalı bitkiler
    Karahindiba Çayı Kanseri Yendi
    Bakteriyel Vajinoz Nedir?

  • İmplant

    İmplant

    İmplant (diş ekme), eksik olan dişlerin işlev ve estetiğini tekrar sağlamak için çene kemiğine yerleştirilen ve uygun malzemeden yapılan yapay diş köküdür. Geleneksel kaplama, köprü ve damak protezlerine göre çok daha güvenli, işlevsel alternatif tedavi şeklidir.

    İmplant uygulamasının faydaları nelerdir?

    İmplant uygulaması rahat, sağlam ve güvenilir bir tedavidir. İmplant üzerine yapılan protezler, gerçek dişlerin yerini alırken doğal bir yapı oluşturmaktadır. Eksik dişlerin tamamlanması sırasında, sağlıklı dişlere dokunulmamakta ve tüm protezlere oranla çok daha uzun ömürlü olur.
    Hissettirdiği güven sayesinde diş eksikliğinin olumsuz psikolojik etkilerini de ortadan kaldırmaktadır.

    İmplant (Diş Ekleme) çeşitleri var mıdır?

    Seri kullanıma girdikten sonra değişik implant tipleri üretilmiştir. Ancak bunlardan en popüler diş estetiği uygulaması “vida” şekilli implantlardır.

    İmplant | 1

    İmplant tedavisi uzun ömürlü müdür?

    Güvenli bir implant ortaya çıkarmak için yapılan çalışmalar 1800’lü yılların başından beri devam etmektedir. Günümüzde piyasada mükemmele çok yakın, 35-40 yıllık klinik takipleri bulunan implantlar bulunmaktadır. Bu konuda daha detaylı bilgiyi diş hekiminiz İlker ERDOĞAN size verecektir.

    İmplantlar hangi durumlarda kullanılabilir?

    Tek diş veya duruma göre birden fazla diş eksikliğinde, eğer implant yerleştirmeye uygun miktarda kemik varsa, her durum için implant tedavisi uygulanabilmektedir.

    İmplant tedavisi her hasta için uygulanabilir mi?

    İmplant vidaları belirli bir kalınlığı ve genişliği olan yapılardır. Bu nedenle implant yerleştirilmesi öngörülen bölgede, çene kemiğinin, bu implant vidasını kabul edecek yükseklik ve genişliğe sahip olması gerekir. Mevcut kemiğin yapısı implantın uygulanabilirliğini etkileyen faktörlerden biridir. Ayrıca tedaviden önce ve implant ağızda kaldığı zaman zarfında dişetlerinin tamamen sağlıklı olmalıdır. Genel sağlık durumu iyi olan herkese implant uygulanabilir ve hastanın genel sağlık durumu iyi olduğu sürece implant uygulamasına engel teşkil edebilecek herhangi bir üst yaş sınırı yoktur. Ancak kemik gelişimi henüz tamamlanmamış çok genç hastalara uygulanması çoğu zaman tercih edilmemektedir.

    Tedavi ne kadar bir sürede tamamlanır?

    İmplant operasyonlarının günümüzde sadece 10 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanması bile mümkün olmaktadır. Diş ve kemik yapınıza göre belirlenen operasyon şekline göre toplam süre değişebilir. Genelde birinci operasyondan sonraki ikinci ayda tedavi sona erer. Bu süre boyunca geçici protezlerle günlük yaşantınıza devam edebilirsiniz.

    İmplantlar yerleştirildikten hemen sonra protezlerim takılır mı?

    İmplant’ların kemik ile tam birleşmesini (Osteointegration) sağlamak amacıyla ilk 2-3 ay süresince implant üstüne gelen yüklerin en aza indirilmesi gerekmektedir. Doktorunuz bu iyileşme süresi boyunca size uygun geçici bir protez yaparak sizi dişsiz bırakmayacaktır. Daha sonra kalıcı dişler implantlarınızın üzerine eklenerek tedavi sona erdirilecektir.

    İmplantların temizliği ne derece önemlidir?

    İmplantların ağız içindeki yabancı cisimler olduğu düşünülürse temizliklerinin en az kendi dişleriniz kadar hatta daha da önemli olduğunu bilinmelidir. İmplant temizliği normal dişlerin temizliğinden pek de farklı yoktur. Temizlik yöntemleri konusunda diş hekiminiz size detaylı bilgiler verecektir. Unutmamanız gereken tek şey, bu tip bir uygulamanın başarılı olması için gerekli en önemli etkenin düzenli ağız bakımıdır.

    İmplant üzerine uygulanacak protezler nasıldır?

    İmplant üzerine yapılacak protezler vak’anın özelliğine göre değişik tiplerde olabilir. Bunlar, kolayca temizlenmesi için hasta tarafından çıkartılabilecek şekilde olabileceği gibi diş hekimi tarafından çıkartılabilecek şekilde de uygulanabilir. Her iki uygulama şeklininde artı ve eksileri bulunmaktadır ve size en uygun olan tasarımı hekiminiz tedaviniz başlamadan önce belirtecektir.

    Eksik Olan Bütün Dişler İçin İmplant Gerekli midir?

    Eğer eksik diş sayısı birden fazla ise implant uygulanacak bölgeye bağlı olarak tek bir implant, iki ya da üç dişin yerini alabilmektedir.

    İmplant Vidası Kemik ile Kaynaşmaması Durumunda (osseointegre olmaması durumunda) Neler Olabilir?

    Uygun implant ve uygun bir yöntem kullanılmasıyla böyle bir ihtimal yok denecek kadar aza iner. Bu tip bir başarısızlık genellikle cerrahi operasyonu takip eden ilk 3 ay içinde ortaya çıkmakta ve bu şekildeki bir durumda diş çekimi kadar kolay bir işlem ile implant yerinden çıkarılmalıdır. Bu bölgedeki kemiğin iyileşmesini takiben yeni bir implant monte edilebileceği gibi, klasik tip protezlerden birisi de tercih edilebilir. Ancak, genellikle, ikiden fazla implant konulan vak’alarda arta kalan implantlar protezin de yeniden tasarlanmasıyla işlevselliğini korumaktadır.

    İmplant Tedavisi Pahalı Bir Uygulama mıdır?

    Bakıldığında elde edilen sonuçla kıyaslandığında yapılan harcamanın fazla olamadığı söylenebilse de ülkemiz insanının gelir düzeyine göre iyi bir bütçe ayrılması gerekebilir. Uygulamada kullanılan tüm malzemenin ithal olması ve sağlıklı implant üretimi için çok yüksek teknolojiye ihtiyaç duyulması tedavinin fiyatını belirlemektedir. Ancak kesin fiyat uzman hekimlerimizin sizi muayene edip, bu tedavi şekli ve istediğiniz protez tipine göre değişmektedir. İmplant monteleme işleminin karmaşıklığı hastanın ağız içi durumu ve ihtiyaçlarına bağlı olarak değişir ve 350 hastaya implant yerleştirildikten sonra yapılan bir ankette, hastaların yaptıkları harcamadan memnun kaldıkları ve gerekirse tekrar memnuniyetle yapacakları sonucu ortaya koyulmuştur.

    İmplant nasıl uygulanır?

    Bu şekildeki bir tedaviye başlamadan önce yeterli ve doğru bilgi almanız, her şeyden önce, kendi sağlığınız için gereklidir. Bu konuda, doktorlarımız sizlere sunulması gereken bütün bilgi birikimine sahiptir. Bunun dışında diş hekimliği fakülteleri de doğru bilgilendirilebileceğiniz kuruluşlar arasındadır. İmplant tedavisi, doğru seçilen vaka’larda ve usulüne uygun yapıldığında, hastaların yaşam kalitesini arttıran ve yüz gülümseten bir uygulama yöntemidir. Bu kadar başarılı bir tedavi yönteminden tüm dünyada olduğu gibi ülkemizdeki hastaların da faydalanması gerektiğine inandığımızdan dolayı, implant tedavisiyle ilgili bilgi edinmek amacıyla yaptığınız başvurulardan herhangi bir ücret talep edilmemektedir. Bu tedavi süresince tedaviye uygun bir hasta olup olmadığınızın ortaya çıkması için implantları monte edecek, üzerinin protezini yapacak ve daha sonraki periyodik dişeti bakımını üstlenecek diş hekimlerinin sizi muayene etmesi en doğru bir yöntemdir. Bu muayene sırasında sizden genel sağlık durumunuzla ilgili bilgiler alınacak ve gerekli görüldü takdirde bir takım tahlilleri yaptırmanız istenebilecektir. Bu aşamada çeşitli röntgen incelemeleri ve ağzınızın modellerinin elde edilmesi gerekebilmektedir.

    İmplant Tedavisin Riskleri Nelerdir?

    Ağız içi ya da diğer cerrahi tedavilerde karşılaşılabilecek risklerin dışında bir risk söz konusu bile değildir. Bunlar erken dönemde enfeksiyon ve alerji, protezlerin tamamlanmasından sonraki geç dönemde ise yetersiz ağız temizliğine bağlı iltihaplanmalar şeklinde ortaya çıkabilir ve özellikle erken dönem sırasında sigara kullanmak enfeksiyon riskini artırabilmektedir.

    İmplant Tedavisi Hangi Durumlardaki Hastalara Nasıl Avantajlar Sunar?

    a) Alt çenedeki bütün dişlerini kaybetmiş ve protez takılı hastalar: Bu hastalar protezin hareketine bağlı olarak sürekli ağrıdan (vuruk) ve iyi çiğneyememekten şikayet etmektedirler. Bu şikayetler zaman içinde proteze destek olan kemik dokusunun erimesiyle birlikte daha da artabilmektedir. Bu tip hastalarda implant tedavisi, yukarıdaki tüm şikayetleri ortadan kaldırabildiği gibi kemiğin erimesini de durdurmaktadır.

    b) Üst çenedeki bütün dişlerini kaybetmiş ve protezli hastalar: Üst protezler alt çene protezlerine oranla daha stabil olsalar da protezin damağı kapatan tasarımı tat alma duygusunu azaltıp mide bulantısına yol açabilmektedir.

    c) Alt veya üst çenedeki dişlerinin bir kısmını kaybetmiş hastalar: Bu şekil şikayeti olan hastaların, kancalarla tutunan protezin çirkin görünümü kaldırılabilmesi veya köprü yapılabilmesi için sağlıklı dişlerini kestirme zorunluluğu olabilmektedir.

    d) Tek dişini kaybetmiş olan hastalar: Klasik tedavi şekillerinde, bir dişin tedavisi için en az iki komşu dişi feda etmesi gerekmektedir. Bu durumlarda tek bir implant’ın monte edilecek komşu dişler kurtarıldığı gibi daha estetik diş yapısı ve işlevsel sonuçların yakalanması sağlanır.

    İmplant | 2

    İmplant uygulamasının dezavantajları nelerdir?

    • Klasik sistemlere göre biraz daha masraflı olmasıdır.
    • Düzgün ve doğru bir ağız bakımı gerektirmesidir.

    İmplant uygulamasının avantajları nelerdir?

    • Daha sağlıklı ve estetik diş görünümü kazanılır.
    • Daha iyi çiğneme ve her istediğini yiyebilmeye kavuşulur.
    • Özgüvenin kazanılmasıyla daha mutlu bir sosyal hayata kavuşulur.
    • Her şeyi yiyebilmeye bağlı olarak daha sağlıklı ve dengeli beslenmeye geçilir.

    Bütün İmplantlardan Başarılı Sonuç Elde Edilir Mi?

    İmplant yerleştirme kararı alınırken göz önünde bulundurulması gereken bir çok etken vardı. Tedavi olacak hastanın sağlığı yerinde ve hastanın iyileşme gücü yeterli olmalıdır. Örnek vermek gerekirse hasta, kontrol edilmeyen şeker hastası ise yarı iyileşme komplikasyon yaratabilir. Ayrıca hasta muayene edilmeli, hastaya uygun implant ve implantı monte etme şekli özenle belirlenmelidir. Hasta implant temizliğini ve bakımını iyi yapmadığı takdirde komplikasyonlar meydana gelebilir. Bunların yanı sıra sigara ve fazla alkol tüketen hastalarda implantların başarısı olumsuz sonuçlanabilmektedir.

    İmplantların ortalama ömürleri ne kadardır?

    İmplantların yerleştirildikten sonra ağızda tam otuz yıl boyunca problemsiz olarak kaldığı belirlenmiştir. İmplantın ömrü bir çok faktöre bağlı olabilmektedir. Hastanın sağlığı ve implantların bakımı bunlardan bazılarıdır. Gerekli bakım ve temizlik yapılıp, hijyen koşulları sağlandığı takdirde implantlar bir ömür boyunca kullanılabilmektedir. İmplantların ömrüne etki eden bir çok faktörü ve sizin risklerinizi diş doktorunuz sizlere açıklayacaktır.

    İmplant tedavisi için yaş önemli midir?

    Sağlık yaştan çok daha önemli bir etkendir. Yetmiş ve seksenlerindeki birçok hastanın cerrahi riskleri daha genç fakat sağlık problemi olan hastalardan daha düşüktür. Hatta yaşlı hastaların implanta ihtiyacı gençlerin ihtiyaçlarına oranla daha fazladır. Çünkü yaşı yüksek hastalarda daha fazla diş kaybı olmuştur.

    Vücudun İmplantları Reddetme İhtimali Nedir?

    İmplantların organizmaya herhangi bir yan etkisi olmayacak maddelerden yapılmıştır ve yıllardır süre gelen araştırmalara tabi tutulmuştur. Bu maddeler herhangi bir canlı bir organizmanın parçası değildir. Vücudun bunlara karşı antijen salgılayıp kalp ve böbrek transplantlarında gözlemlendiği gibi reddetmesi durumu söz konusu bile değildir.

    İmplantlar Kansere Yol Açabilir Mi?

    Tıbbi araştırmlarda ve deneylerde, implantların kansere sebebiyet gösterdiği hiç bir bulgu gözlemlenmemiştir.

    İmplant Tedavisi Kozmetik Amacıyla Uygulanabilir Mi?

    İmplantlar nadiren kozmetik amaçlar doğrultusunda kullanılmaktadır. İmplantların kullanılmasındaki asıl gaye, protez dişlere destek sağlanmasıdır. Protez dişler kullanarak kozmetik düzenlemeler yapılabilinir. Ancak bu tarz bir tedaviye başlamadan önce beklentilerinizle ilgili olarak diş hekiminizi bilgilendirmelisiniz.

    İmplant Tedavisinde Yüzde Yüz Başarı Garanti Edilebilir Mi?

    İmplant tedavisinde uygulanan yöntemler son derece gelişmiş olmakla beraber, bir çok nadir durumda başarısız olabilmektedir. Bu durumlarda ilk olarak sorunun çözüme kavuşturulmasına yönelik operasyonlar ile tedaviye başlanması gerekmektedir. Hastaya implantının bakımı hakkında gerekli bilgileri verebilir, gerekli durumda da muayene edebiliriz. Bizler implantların başarılı olması için elimizden gelen gerekli özveriyi göstereceğiz. Ancak sizlerinde aynı özveriyi göstermeniz gerekmektedir.

    İmplantların yerleştirilmesi süresi ortalama olarak nedir?

    Bu süre, sağlık durumunuz, ihtiyaçlarınız ve yapılacak tedavi şekliyle orantılıdır. Bir tek operasyon 10 dakika ile bir kaç saat arası sürebilmektedir. Bütün bir tedavi, sadece bir operasyonla da sonuçlandırılabilir, bir dizi operasyon ve randevu da gerektirebilir. Tam olarak sağlıklı duruma gelmeniz 3-4 ay sürebilmektedir.

    Tedavi için iş yerinden kaç gün izin almalıyım?

    Çoğunlukla operasyon günü ve takiben bir iki gün dinlenmenizi öneriyoruz. Operasyon bölgesinde şişlik, ağrı ve morarma olabilir ve şunu da tekrar belirtmek gerekir ki, tedavi süresi zarfınca hiç bir zaman dişsiz kalmayacaksınız. Çoğu durumda bütün bu uygulamalar için bir gün veya hafta sonu yeterli bir zaman dilimi olacaktır.

    İmplant kimler için uygundur ?

    Belli kriterlere sahip olan her hastaya implant uygulanabilir. Bunlardan biri eksik diş, diğeri ise dişlerin bulunduğu alandaki kemiğin durumudur. İmplantın sağlıklı olarak monte edilip tutunabilmesi için bu alandaki kemik yeterli olması gerekmektedir. Ayrıca hastanın ağız bakımı iyi derecede olmalı, dişeti problemi ve iyileşmeyi olumsuz etki gösterebilecke bir hastalığı olmamalıdır. Dental implant tedavileri için herhangi bir üst yaş sınırı bulunmamaktadır. Alt yaş sınırı ise büyüme ve gelişimin tamamlandığı yıllara tekabül etmektedir.

    Ayrıca bazı anatomik oluşumların implant yerleştirilmesini engelleyici şekilde olmaması gerekmektedir (İlgili bölgenin implant monte edilmesine uygun hale getirilmesi için uygulanan rejeneratif ve rekonstüktif, ileri implantoloji teknikleri ile ilgili doktorlarımızdan detaylı bilgi edinebilirsiniz).

    İmplant tedavisi yapılacak hastanın ağız temizliği konusundaki alışkanlıklarının iyi derecede olması, ağızda dişeti hastalığının olmaması, şayet var ise tedavi edilmiş olması, kontrol altında olmayan herhangi bir sistemik hastalığının bulunmaması şarttır.

    İmplant | 3

    İlgili konular ;
    Implant Tedavisi Diş Bakımı

  • Halsizliğe karşı şifalı bitkiler

    Halsizliğe karşı şifalı bitkiler

    Halsizlik bir çoğumuzun derdidir. Özellikle bahar ayları geldiğinde kendimizi hep halsiz, yorgun ve bitkin hissederiz. İşte bu halsizlik için şifalı bitkileri sizlerinde bilgisine sunmak istedik.

    – Pelinotu, kara hindiba, kantaron, şahtere, elma, köpekayası, adaçayı, ıhlamur, kekik, havlıcan, zencefil, Antepfıstığı, turp tohumu, badem halsizliğe iyi gelen şifalı bitkilerdir.

    – Kekik, çam iğneleri, yosun, ceviz yaprağı ile yapılan banyolar kişiye zindelik verir.

    – 1 bardak kaynar suyun içine 1′er çay kaşığı toz zencefil + toz havlıcan + süzme bal konduktan sonra 10 dakika demlenmesi için beklenir.Sonra içilir. Üstüne 1 çorba kaşığı Antep fıstığı yenilir. Günde 2 kere uygulanır.

    – 4 erik+2 şeftali+3 badem çekirdekleri çıkarıldıktan sonra blenderdan geçirilir. Ağır ağır içilir.

    – 100′er gram kuşburnu + ahududu + böğürtlen yaprağı + mersin yaprağı karıştırıldıktan sonra 1 çorba kaşığı alınarak 1 bardak suya konulup 10 dakika kaynatılır, 2 saat demlenmesi için beklenir. Süzüldükten sonra 100 gram süzme bal ilave edilerek Her gün 1 çay bardağı içilir.

    – Et kaynatıldıktan sonra suyu süzülür, içine bal ve biraz sirke ilave edilerek şerbet yapılır, aç karnına birer bardak içilir.

    – 5′er gr havlıcan ve zencefil kaynatılarak çay gibi içilir. Üstüne antep fıstığı yenir. Bu çay romatizma için de faydalıdır.

    – Pelin otu kaynatıldıktan sonra esmer şeker ya da bal ilave edilip birer bardak içilir.

    İlgili Konular ;
    Halsizlik ve Yorgunluktan Şikayet Edenler
    Halsizlik Kansızlık sonucu olabilir!
    Aşırı Halsizlik ve Uyku Hali

  • Osteoporoza Çipli Tedavi

    Osteoporoza Çipli Tedavi

    Vücuda yerleştirilen bir çip sayesinde, osteoropoz (kemik erimesi) ilacının dozu uzaktan ayarlanabildi.

    Danimarka’da yapılan klinik araştırma, ilk kez osteoropozun uzaktan “tedavi edilebileceğini” gösterdi. Araştırmaya 7 osteoropoz hastası kadın katıldı.
    Çipi 65-70 yaşındaki katılımcıların vücuduna yerleştiren bilimadamları, 12 ay boyunca hastaların durumunu izledi. Bilimadamları çip sayesinde, teriparatid ilacının günlük yapılan enjeksiyonlar kadar etkili şekilde kana verilebildiğini gördü.

    Merkezi ABD’de bulunan çipi geliştiren şirketin patronu ve araştırmaya imza atanlardan Dr. Robert Farra, “hastaların artık ilaçlarını almayı unutmayacağını ya da osteoropoz tedavisinde kullanılan iğnelerin acısına katlanmak zorunda kalmayacağını” vurguladı.

    Önceden programlanan, kademeli olarak bir süre az dozlarda ilacın verilmesini sağlayan birçok çipten farklı olarak, kalp pili büyüklüğündeki bu çipin kablosuz bir sistem yardımıyla uzaktan kontrol edilebildiği belirtildi.

    Doktorların, bilgisayar ya da cep telefonuyla hastalığın durumuna göre dozu ayarlayabileceğini belirten Farra, bu sistem sayesinde ilacın kana enjeksiyon gibi hızla verilebildiğine dikkati çekti.

    Massachusetts Institute of Technology, Harvard Tıp Fakültesi ve Case Western Reserve Üniversitesi’nden bilimadamlarının da destek verdiği araştırma “Science Translational Medicine” dergisinde yayımlandı.

    Bu tekniğin kanser gibi başka hastalıkların tedavisinde de kullanılabileceği ifade edildi.

    Osteoporoza karşı doğal ilaç
    Pekmez,kadınların korkulu rüyası olan kemik erimesi riskini azaltıyor.
    Osteoporoz Hasta Derneği Başkanı Prof.Dr. Ülkü Akarırmak, ‘pekmezin kalsiyum deposu olarak da adlandırılabileceğini ifade eden Akarırmak, ìdünyada giderek daha önemli bir halk sağlığı problemine dönüşen osteoporoza bağlı kemik kırılmalarının önüne geçilmesi için pekmez tüketim alışkanlığının yaygınlaştırılmasında fayda var’ diye konuştu.

    İlgili Konular ;
    Menopozda kemik erimesi (osteoporoz)
    Kemik erimesi hastalığı için bitkisel kür

  • Konforlu bir uçak seyahati için öneriler

    Konforlu bir uçak seyahati için öneriler

    Sağlıklı uçuş için öneriler

    Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan; nefes almanın hayati önemine dikkat çekerek, sağlıklı nefes almanın ancak sağlıklı bir burunla mümkün olabileceğini ifade etti. Ilhan, özellikle uçak seyahatlerinde kuru olan uçak havasının üst solunum yolu ve kalp rahatsızlıklarını ağırlaştırabileceğini belirtti.

    Burun tıkanıklığı kalp rahatsızlıklarını ağırlaştırabilir

    Op. Dr. Emre İlhan konu ile ilgili yaptığı açıklamada: “Özellikle ülkemiz insanının burun yapısının kemikli olması ve insanların bir çoğunda allerjik hastalıkların sık olması nedeniyle burun tıkanıklığı şikayeti en sık rastladığımız şikayetlerden birisidir. Burun tıkanıklığı olan hastalarda eğer uçak korkusu da varsa, kişi sağlıklı nefes alıp veremediği için içinde bulunduğu kaygı ve tedirginlik hali durumun daha da ağırlaşmasına neden olabilir.

    Uçak içerisindeki hava kalitesi dışarıdaki hava kadar iyi olmayabilir. Uçak yolculuğu, özellikle de uzun mesafeli yolculuk, yolcuları sağlık durumlarını olumsuz bir şekilde etkileyebilecek birçok faktöre maruz bırakmaktadır. Kabin içerisinde bulunan oksijenin miktarı havadakinden az olabilir. Bu durum sağlıklı kişilerde sorun yaratmazken, burun tıkanıklığı şikayeti olan hastalarda üst solunum yolu rahatsızlıkları, akciğer ve kalp rahatsızlıkları olan hastalarda durumu daha da ağırlaştırabilir. Düzenli nefes alamayan hastalarda panik atak ve depresyon belirtileri görülebilir. Bu nedenle uzun süren burun tıkanıklığı şikayeti olan hastaların burun tıkanıklıklarının tedavisi için bir KBB uzmanına başvurmalarını öneriyoruz. ” dedi.

    Sakız çiğneyerek kulak sağlığınızı koruyun

    Dr. İlhan, uçaktaki hava basıncının uçak yükselirken veya alçalırken  değişmesi sonucunda kalıcı işitme kayıplarının olabileceğini de belirterek, şu bilgileri verdi:

    “İnsan kulağı, 16-16000Hz arası frekansları işitir  . Kulağın sağlıklı duyabilmesi için, kulak zarının dış kulak yoluna bakan tarafındaki yani dış kulak yolundaki basınç ile kulak zarının arkasında kalan orta kulak boşluğunun basıncı aynı olmalıdır. Akut nezle, alerjik nezle, sinüzit gibi hastalıklar östaki borusunun açılma fonksiyonu bozarak uçuş esnasında orta kulak basıncının dengelenmesini engeller. Uçağın kalkış ve inişi esnasında bilindiği gibi dış ortam basıncı hızla değişir. Günümüz uçaklarında kabin basıncı   otomatik  olarak   ayarlanmakla  beraber  bu   ayarlanma   öncesinde  ve   esnasında   artan  veya   eksilen   dış  kulak  yolu   basıncı yukarıda   sayılan  hastalıklar  esnasında   yeterli  derecede  dengelenemez  ve   orta  kulakta ciddi  sorunlar oluşabilir. Böyle bir durumda sık sık  yutkunma, bir şeyler   yeme, sakız  çiğneme östaki  borusunun  açılması  ve  orta  kulak  basıncının  dengelenmesini  kolaylaştırır.

    İnsan kafasında sinüs adı verilen hava dolu boşluklar yer almaktadır. Mevcut yedi adet sinüs sürekli olarak burun boşluğundaki hava ile havalanmaktadır. Akut nezle ve alerjik nezle   esnasında   bu   sinüslerin burun  ile  bağlantılarının   burun  mukozasındaki  ödemi  nedeniyle   kapanması   sinüslerde            de   basınç  dengelenmesine   engel  olarak   baro sinüzit   denilen  ve şiddetli  yüz  ağrısına   yol  açan  bir  tabloya   neden  olur.  Uçuş esnasında iniş ve kalkışta dış kulak yolu basıncının hızlı artış veya azalışı  sonucu  kulak   zarının  ve   buna   bağlı   olarak   kemikçik   zincirin   aşırı  derecede   hareketine   bağlı  olarak  nadiren  de   olsa  orta veya  iç  kulak   hasarını görülebilir. İç kulakta yüksek basınçtan etkilenen “Reissner membranı” yırtılabilir. Bu  durumda   oluşacak  tablo  daha  farklı  olup,  şiddetli  bir   kulak   uğultusu   ve  işitme   kaybı  ile  kendini   belli   eder.  Bu  tabloda   genellikle   ağrı  olmaz   ve   nadiren  birlikte   baş   dönmesi  de   görülebilir. Bu durumla karşılaşan  bir   yolcu   uçuş   sonunda   acilen   bir KBB uzmanına  müracaat   etmelidir. Aksi  takdirde olay  kalıcı   işitme  kaybı  ile   sonlanabilir. Bu tip ağrılar uçuş bittikten bir süre sonra sinüslerdeki basıncın dengelenmesiyle ortadan kalkar. Uçuş sırasında yüzünüzde basınç hissedersiniz, burun açıcı bir bir ilaç almanız ve burun damlası ile sık sık burnunuzu nemlendirmeniz fayda sağlayabilir. ”

    Daha rahat bir uçuş için bol su tüketin

    Dr. İlhan, alkolün beyindeki etkisinin oksijensizlikle daha da arttığını ve çok fazla kahve veya alkol tüketiminin düzensiz kalp ritmine veya çarpıntı gelişmesine neden olabileceğini söyledi ve ekledi: “Normal kabin basıncında hava genleşir. Vücudumuzdaki hava boşlukları  sinüsler, orta kulak ve diş çürükleri genleşen havaya ağrı ile yanıt verirler. Uçuş esnasında bu nedenlerden dolayı ciddi ağrılar oluşabilir. Bu rahatsızlıklar gazlı içeceklerin fazla tüketilmesi ile birlikte daha da artabilir. Bu yüzden bu tür rahatsızlıkları olanlar mutlaka uçuş öncesi doktor kontrolünden geçmeli ve uçuş esnasında hareket yapmalı ve bol su tüketmelidirler.

    Konforlu bir uçak seyahati için yapmanız gerekenler

    Akut nezle, alerjik nezle ve sinüzit  gibi   durumlarda   mümkün  olduğunca  uçak  yolculuğundan  kaçınılmalıdır.  Eğer bu mümkün olmuyorsa bu gibi  durumlarda   bir   hekime   danışarak   uçuş  önce  bazı  ilaçlar   alınarak  bu            durumlara       engel olunabilir. Böyle durumlarda   alkol   alınması  burun   mukozası   ve  burun  etlerinde   şişmeye   neden  olacağından  tabloyu  daha  da   ağırlaştırabilir. ” dedi ve konforlu bir uçuş için şu önerilerde bulundu:

    Uçak yükselirken veya alçalırken;

    ●     Koltuğa oturduğunuz andan itibaren düzenli nefes alıp verin.

    ●     Kalkış sırasında bol nefes verin (üfleyerek). Bu gevşemenizi sağlar.

    ●     Burun ve ağzınızı kapalı tutun ve sık sık esnemeye çalışın.

    ●     Yutkunmak, sakız çiğnemek veya şeker yemek bu durumdan kurtulmanıza yardımcı olacaktır.

    ●     Yakın zamanda uçuş esnasında bir sorun yaşadıysanız yolculuğunuzu bir müddet sonraya erteleyin.

    ●     Akut nezle, alerjik nezle ve sinüzit  gibi  rahatsızlıkları olanların uçuş öncesi bir Kulak Burun Boğaz uzmanına görünmeleri en doğru hareket olacaktır.

    Sorunların Önlenmesi;

    ●     Hava limanına gitmek için bolca zaman ayırın.

    ●     Eşyalarınızı taşımakta zorlanıyorsanız yetkililerden yardım isteyin.

    ●     Uçuşunuzu planlayın ve önceden hazırlanın.

    ●     Bol bol  su için.

    ●     Alkol tüketmeyin. Gazlı içecekler ve  kafeinli içeceklerden sakının.

    ●     Kabinde hareket edin.

    ●     Kronik bir rahatsızlığınız varsa uçuştan önce doktorunuza görünün ve ilaçlarınızı yanınıza almayı ihmal etmeyin.

  • Solaryum Zararlı mı?

    Solaryum Zararlı mı?

    Yaz yaklaşırken kadınları bronzlaşma telaşı sarar. Hatta günümüzde pek çok kadın denize gitmeden önce solaryumda bronzlaşıyorlar ama sağlıklı mı?

    Bronzlaşmak deriyi yaşlanmaktan ve deri kanserlerinden korur mu?

    Bronzlaşmak deriyi güneş yanıklarından korur, ancak tam tersine deri kanserleri için zemin hazırlar. ‘Sağlıklı bronzlaşmak’ yoktur. Bronzlaşmak deri yaşlanmasını peşin olarak kabullenmek ve deri kanseri riskini göze almak demektir.

    Solaryum zararlı mıdır?

    Solaryumlarda uzun dalga ultraviyole ışınları (UVA) kullanılmaktadır. Bu ışınlar da deri kanserlerini potansiyalize edici ve deriyi yaşlandırıcı etkilere sahiptir. Uzun dönem sonuçları henüz iyi bilinmeyen solaryumlardan sakınılmalıdır.

    Bronzlaştırıcı ürünler derimizi güneşten korur mu?

    Bazı kozmetik bronzlaştırıcılarda kına gibi deriyi boyayan maddeler bulunmaktadır. Bu tür maddeler deriye bronzlaşmış izlenimi verebilir, ancak maalesef güneş yanıklarından, deri yaşlanmasından ve deri kanserlerinden korumazlar. Bu ürünler kullanılsa bile diğer güneşten korunma önlemleri mutlaka alınmalıdır.

  • Tüp bebekte gen testi

    Tüp bebekte gen testi

    İngiliz bir biyoteknoloji şirketinin geliştirdiği yeni genetik test sayesinde tüp bebek tedavisinde başarı oranı artacak.

    Moleculer Cytogenetics adlı dergide yayınlanan araştırma sonuçlarına göre embiryonun gerekli genetik materyale sahip olup olmadığını ölçen test sayesinde tüp bebek tedavisindeki başarı oranı yüzde 65 artacak.

    Tüp bebek tedavisi özellikle çok genç olmayan kadınlarda başarısızlıkla sonuçlanabiliyor. Test İngiliz Blue Gnome şirketi tarafından geliştirildi. Uzmanlar araştırma sonuçlarını heyecan verici buldu.

    35 yaşından genç kadınlar ortalama 3 denemeden sonra tüp bebek sahibi olabiliyor. Bu oran anne adayının yaşı ilerledikçe düşüyor.

    Bir sperm bir yumurtayı döllediğinde oluşan embiryo her iki ebeveynden de genetik bilgi taşıyor.

    Ancak tüp bebek tedavisi sırasında hatalar yapılabiliyor ve bazı embiryolar gereğinden fazla ya da daha az genetik materyal taşıyor. Böyle durumlarda hamilelik kendiliğinden sona eriyor.

    Yeni geliştirilen gen testi sayesinde hatalı embiryolar ana rahmine yerleştirilmeden elenebilecek.

    Normalde tüp bebek tedavisi görülen kadınların %42′si tedaviye başladıktan 20 hafta sonra hamile kalıyor.

    Bu oran ekstra gen testinin uygulandığı kadınlarda %69′a yükseliyor. Blue Gnome yöneticisi Nick Haan yeni testin tüp bebek tedavisinde devrim yaratacağını düşünüyor.

    İlgili Konular ;
    Tüp Bebek Özel Bölüm

  • Bakteriyel Vajinoz Nedir?

    Bakteriyel Vajinoz Nedir?

    Kadın sağlığı uzmanları, bakteriyel vajinoz isimli hastalık hakkında bilgiler verdi. Bakteriyel vajinoz ve belirtileri ile alakalı bilgileri bu yazımızdan inceleyebilirsiniz…

    Bu terim, normalde vajinal florada yer alan, ancak sayıca artmaları halinde yardımlaşarak vajinada yüzeyel bir inflamasyona yol açan Gardnerella vaginalis, Mobilincus gibi anaerop bakterilerin yol açtığı ortak tablo için kullanılmaktadır.Mikroorganizmalar vajinal epitel hücrelerine invazyon yapmadıkları için, bu tür infeksiyonlara vajinit değil, vajinoz adı verilmiştir.
    Bakteriyel vaginozlu, G.vaginalis infeksiyonlu hastalarda balık kokusunda süt gibi vajinal akıntı özeldir. Akıntının Gram ile boyanmış preparatlarında epitel hücrelerine yapışmış bol miktarda gram negatif ya da labil kokobasiller, tanısal değere sahiptir (Clue cells=ipucu hücreleri). Mobiluncus’lar ise küçük, gram negatif, virgüle benzer (curve-like) şekilde görülürler.

    Diğer bir tanı testi, Whiff testidir. Vajinal sekresyona %10 KOH damlatıldığında balık kokusu oluşmasıdır. Bunun nedeni, vajinal sekresyonda bol miktarda bulunan aminlerdir.

    Vajinozların tedavisinde antianaerop özellikli ilaçlar (metronidazol, tek yüksek doz ya da yedi günlük rutin tedavi) kullanılmalıdır.