Kategori: Sağlık

  • Ağız İçi Yaralarının Nedenleri ve Tedavisi

    Ağız İçi Yaralarının Nedenleri ve Tedavisi

    Tıpta AFT denilen ağız içi yaraları; ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, yumuşak damakta, dil üzerinde, diş eti üzerinde ve farenkste görülen solgun sarı-kırmızı hale ile çevrili ve oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır…

    Toplumun %18-20 az ya da çok aft sorunu ile karşı karşıyadır. Bayanlarda daha sıklıkla rastlanır. AFT genellikle tek olarak seyretse de aynı anda birkaç bölgede birden görülebilmektedir.

    AFT’nin oluş nedenini belirlemek için çeşitli araştırma yapılmıştır. Ancak aftın oluşumunu hızlandırıcı ve seyrini kötüleştirici birçok faktör saptanmasına karşın oluş nedeni tam olarak belirlenememiştir.

    Bu nedenle aft oluşumunu hızlandıran ve iyileşmesini geciktiren faktörlerden bahsetmek mümkündür.

    AFT oluşumunda hangi faktörler önemlidir?

    – Stres

    Günümüzde migren, yüksek tansiyon ve gastrit gibi birçok hastalığın nedenleri arasında kabul edilen stres aft oluşmasının en önemli nedenlerinden birisidir.

    Hanımlarda premenstural gerginlik(adet öncesi dönem) de aft oluşumunu hızlandıran faktörlerdendir.

    – Yiyecekler

    Turunçgiller, sirke, turşu, patates cipsi, tuzlu ve baharatlı çerezler gibi ağız mukozasını tahriş edebilen yiyecekler AFT oluşumunu hızlandıran önemli faktörler arasında sayılmaktadır. Bunların yanı sıra bazı bünyeler için alerjik olabilen karabuğday, çavdar, arpa, çikolata, fındık, kabuklu deniz hayvanları, soya, domates, bazı patlıcan, elma, incir, peynir gibi yiyecekle de AFT oluşumunu hızlandırırlar.

    – Travma

    Yanak dil dudak ısırma, sert yiyeceklerin tahrişi ve yumuşak olmayan diş fırçalama işlemleri ve iyi adapte olmayan protezlerin neden olduğu vuruklar AFT için uygun zeminin oluşmasına yardımcı olurlar.

    – Diş macunu

    Diş macunlarının temizleme özelliğini artırmak için köpük yapıcı olarak yapılarına katılan “Sodyum Lauryl Sulhate” ( SLS ) mukoza hücrelerinin yıkımını artıran tahriş edici bir kimyasaldır. SLS bu özelliği ile AFT oluşumu üzerine direkt etkili olan bir maddedir.

    Özellikle AFT sorunu olan kişilerin kullanabilmesi için günümüzde daha az oranda (%1.25) SLS içeren diş macunları üretilmektedir. (Tom’s of Maine Natural Toothpaste , Oral-B Sensitive Fluoride Toothpaste.)

    – Sistemik hastalıklar

    Behçet hastalığı, genital ülser, konjuktivit, retinit, lokositoz gibi birçok sistemik belirtiler yanında ağız içerisinde oluşan tekrarlayıcı AFT’lerle kendini gösteren bir hastalıktır.

    Birçok malign ve otoümmin hastalıklarla birlikte de tekrarlayıcı AFT’ler görülebilmektedir.

    – Diğer nedenler

    B12 vitamini ve demir noksanlığı, sigara içme, tütün çiğnemenin gibi alışkanlıkların de AFT oluşumuna katkıda bulunan önemli faktörler olduğu bilinmektedir.

    Ağız içi yaralarının (AFT) tedavisi

    AFT’ler herhangi bir tedavi uygulanmasa da genellikle 7-10 gün sonra kendiliğinden iyileşmektedir. AFT sorunu ile karşı karşıya olanların aşağıda sıralanan işlemlerden birini yada birkaçını uyguladıklarında daha rahat bir periyot geçirmeleri mümkündür:

    Ağrıyı azaltmak ve iyileşme periyodunu kısaltmak için yapılabilecekler şunlardır.

    – Sıcak, asidik ve tahriş edici gıdalardan kaçınılmalıdır.

    – “2% Hydrogen Peroxide” solüsyonuna batırılan pamuk yada gazlı bez ile AFT bölgesi temizlenebilir.

    – Su ile karbonat karışımından hazırlanan ince yapılı bir krem AFT üzerine sürülebilir.

    – Yarım bardak suya yarım kaşık tuz ilavesi ile elde edilen solüsyonla günde üç kez gargara yapılabilir,

    – Yemeklerden önce AFT bölgesine “Xylocaine” solüsyonu ya da ağız için hazırlanmış anestezik kremler uygulanabilir.

    – AFT üzerine uygulanacak “Orabase”, “Gly-oxide”, “Cankaid”,”Ambesol” gibi ağız içi kremler uygulanabilir.

    – “Sucralfate” tableti ılık suda eritip gargara yapılabilir.

    – Özellikle başlangıç aşamasında “Tetrasiklin” tableti suda eriterek elde edilen solüsyon ile gargara yapmak AFT’nin fazla büyümesini engeller ve ağrıyı azaltır.

    – Gene aftın başlangıç safhasında bölgeye bir Topikal Steroid “% 0,1’lik Triamcinalone” uygulanması ya da steroidli bir gargara “Betamethasone Syrup” ile gargara yapmak aftın fazla büyümesini engeller ve ağrıyı azaltır.

    – “Chlorhexadine” gargaralar iyileşme periyodunu kısaltır.

    – “Tetrasiklin” şurup la hazırlanan 12,500 ünite “Nystatin”, 1.25 mg “Diphenhydramine”, ve 0.25 mg/m “Hydrocortisone” karışımı ‘Shotgun’ solüsyonu olarak kullanılabilir.

    AFT (canker sores = mouth ulcers) ile UÇUK (fever blisters = cold sores) arasındaki farklılıklar

    AFT ile uçuk genellikle aynı belirtileri gösterdikleri için birbirleri ile karıştırılabilmektedir. Ancak aralarında birçok temel farklılık vardır:

    AFT

    1. Kesinlikle ağız içersinde oluşur.
    2. Bulaşıcı değildir.
    3. AFT’nin oluşmasına virüsler neden olmaz.

    Uçuk

    1. İçi su toplamış küçük kabarcıklar (Blisters) şeklinde başlar.
    2. Nadiren ağız içerisinde olsalar da genellikle ağız dışında meydana gelirler. AFT ağız içerisinde tüm bölgelerde olabilmesine karşın uçuk genellikle ağız içerisinde damak tavanı gibi hareketsiz bölgeleri tutar.
    3. Bulaşıcıdır.
    4. Virüsler tarafından meydana getirilir.

  • Kürtaj (Küretaj) Nedir ?

    Kürtaj (Küretaj) Nedir ?

    1. Kürtaj neden olunur:

    Kürtaj, belki de kadınların hayatları boyunca hatırlamak istemediği bir durumdur. İsteyerek ya da istemeyerek yaptırılan bu işlem sosyal, kültürel, çevresel, dini, ekonomik birçok sebep barındırabilir.

    – Yeni evlenmiştir; daha evine, eşine hatta cinselliğe alışmadan bir çocuk sahibi olmak istemez çiftler ve kürtaj olmak için gelirler.

    – Bazı ailelerin istedikleri kadar çocukları vardır, bu bebeğin fazla gelecektir yükü, diğerleri gibi büyütemeyeceklerdir ve istemeyerek vazgeçerler gebelikten.

    – Yeni gebelik yaşanmıştır bir süre önce ailede, korunulmamış ve tekrar gebe kalınmıştır, gebeliğini sonlandırmak isterler çünkü erken olduğunu düşünürler.

    – Bazı çiftler nişan yapmıştır kendi aralarında, evleneceklerdir ilerde, bu yüzden cinselliği de yaşamak isterler ateşle barut misali. Fakat oldubittiye gelip korunmamışlardır ve sonuç iki çizgi… Kendileri için sorun değildir ama çevre ve aileleri ne diyecektir, sonlandırmak isterler. Korunmamalarının ya da iyi korunamamalarının kurbanı olmuşlardır.

    – Belki de alışmamış bir bünye ve içilen içkiler arka arkaya geldiğinde bir gecelik kaçamağın sonucudur gebelik, bu yüzden hemen ve kimse duymadan bu işlemin gerçekleşmesi gerekmektedir.

    – Daha birçok sebep bulunabilir kürtaj olmak için.

    2. Kürtaj nedir:

    Kürtaj (Küretaj) küret aleti kullanılarak yapılan rahimden parça alınmasıdır. Bu alınan gebelik ürünü yani bebek olabileceği gibi rahim iç dokusu da olabilir, fakat halk dilinde kürtaj işlemi sadece gebelik sonlandırılması olarak düşünülür.

    3. Kürtaj için yasal sınır nedir:

    Ülkemizde bu işlemin yasal sınırı son adet tarihinin başlangıcından itibaren 10 haftadır. Yani iki buçuk ay. Genellikle çiftlerin gebelik haftası hesaplamaları yanlış olur. Onlar ilişkiden sonraki günleri hesaplarlar. Yapılması gereken son adet tarihinin ilk gününden itibaren saymaktır. Bu yüzden yasal sınırı geçiren ve istemedikleri gebeliği yaşamak zorunda olan çiftler vardır.

    Eğer gebeliğin devamı anne açısından risk teşkil ediyorsa (annede tansiyon yüksekliği, kalp hastalığı, böbrek hastalığı) ya da anne gebeliği etkileyecek bir ilaç kullanmış ise annenin sağlığı için gebelik haftasına bakılmaksızın gebelik sonlandırılabilir ki bu da resmi bir kurumdan alınan bir rapor ile gerçekleştirilebilir.

    4. Kürtaj tanı koymak için de yapılır !

    Gebe olmayan bir kadına tanı koymak amacıyla ya da tedavi amaçlı kürtaj işlemi yapılabilir.

    – Cinsel olarak aktif bir kadının adetleri çok fazla oluyorsa düzensizse ya da uzun sürüyorsa kürtaj işlemi uygulanır çıkan materyal patolojiye gönderilir.

    – Ultrasonda rahim içinde normal olmayan bir görüntü saptanmışsa küretaj işlemi uygulanabilir.

    – Menopoza girmiş bir kadında bir süre sonra (kesildikten 1yıldan sonra) kanama olmuşsa ya da rahim içi olması gerekenden daha kalın ise kürtaj yapılır.

    – Düşük yapan kadınlarda eğer bebek ile ilgili parçaların bir kısmı rahim içerisinde kalmışsa içeriyi temizlemek amacıyla da bu işlem yapılabilir.

    – Bu kürtaj işlemi ister gebelik için ister hastalık için yapılsın lokal anestezi ile ya da genel anesteziyle yapılabilir.

    – Lokal anestezide sadece rahim ağzı uyuşturulur. Bu işlem için anestezi doktoruna gerek yoktur. Kürtajı yapan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bunu gerçekleştirir. Her ne kadar anestezi uygulansa da bir miktar ağrı hissedilir.

    – Özellikle işlem esnasında kasıklarda adet ağrısı gibi bir ağrı duyulur.

    Genel anestezi ise hastanın tamamen uyutulduğu bir anestezi şeklidir. Kürtajın ismi dahi ürperti verir, zor karar verilir ve sonuçta doktora gelinir. Zaten zor olan bu durum bir de ağrıyla perçenlemek istenmez. Sonuçta İşlem olur ve biter, çoğu kadın hayatında bu saatleri yaşanmamış sayar ve bu yüzden genellikle genel anesteziyi tercih etmektedir.

    Anestezi doktoru hastayı sorguladıktan sonra gerekli bilgileri verir ve hastaya koldan bir ilaç yapar yavaş yavaş hasta kendinden geçer, işlem bitene kadar birşey hissetmez. Kadın doğum uzmanı işlemi bitirdikten sonra hasta uyandırılır.

    Ortalama 10-15 dakika sürer ama bu süre gebeliğin büyüklüğüne göre de değişebilir. Uyandıktan sonra doktor işlem hakkında bilgi verir. Bir süre masada dinlendirildikten sonra hasta kendini iyi hissettiği anda bir süre oturtulduktan sonra kaldırılır. Hemşire yanında durur. Kanama olabileceği düşünülerek hastaya ped verilir. Üstünü giyerken yardımcı olunur.

    Kürtaj işlemi küret denilen keskin aletlerle yapılabileceği gibi vakum yardımıyla da yapılabilir. Bazı doktorlar ikisini birden tercih edebilirler..İşlem sonrasında problem çıkmaması için kürtaj işlemi titizlikle ve dikkatli bir şekilde yapılır. Yapılan yerin, aletlerin ve yapan doktorun bunda payı vardır. İşlemin gerçekleştiği yer temiz, aletler steril ya da tek kullanımlık olması tercih edilir. Kürtaj sonrasında en sık karşılaşılan problem rahim içinde parça kalmasıdır. Bunun için dikkatli bir şekilde içeri temizlenir.
    Günümüzde daha çok vakum yöntemi tercih edilmektedir.

    İşlem bittikten sonra hasta kasıklarında biraz ağrı hisseder. Fakat duyulan ağrı zaman geçtikçe hafifler.15 dakika sonra kasıklarda sadece bir sızı olur. İşlemden ortalama 1saat sonra hasta evine gönderilir. Yemek yiyebilir, içebilir. Çıkarken muhakkak kolundan biri tutmalı her an düşebileceği unutulmamalıdır.

    5. Kürtaj sonrasında yaşananlar ve yapılması gerekenler

    Kürtaj sonrasında 3-4 gün lekelenme tarzı kanama olabilir. Bu süre 10 güne kadar uzayabilir. Hijyene dikkat edilmeli, antibiotik başlanmışsa bu düzenli alınmalıdır. Bazen antibiotiğe gerek duyulmayabilir. Havuz ya da jakuziye girilmesi enfeksiyon açısından uygun değildir. Fakat duş alınabilir. Dikkat edilmesi gereken duşun çok sıcak olmamasıdır. Çünkü bir miktar kanama olmuş belki halsiz kalınmıştır. Sıcakla karşılaşıldığında baş dönebilir ve bayılma olabilir. Bu yüzden ılık duş en doğrusudur.

    Sonrasında muhakkak 1 hafta-10 gün sonra kontrole çağrılır. Ultrasonda rahim içi kontrol edilir.
    Titizlikle çalışılan bir ortamda, işinin ehli bir doktor tarafından yapılan kürtajda çok fazla problemle karşılaşılmaz.

    Fakat bazen…

    Rahim içinde parça kalabilir ki bu kendini fazla miktarda kanama ve ağrıyla gösterir, Bazen büyük parçalar düşürebilir, bu düşerken ağrı hissedilebilir. Kontrolde bu görüldüğünde antibiotik tedavisine başlanır ve içerdeki parça alınır.

    4-5 gün sonra ağrı kasıklarda dayanılmayacak şekilde olursa enfeksiyon gelişmiş olabilir. Bu sağlıksız koşullarda yapılan kürtajlarda, önerilere uyulmadığında ya da antibiotik düzgün kullanmadığında olabilir. Tedavide daha kuvvetli antibiotikler başlanır.

    Rahim içi fazla kazınmışsa içeride yapışıklıklar olabilir, bu genellikle vakum yöntemiyle yapılan kürtajda değil küretlerle yapılan kürtajlarda sıktır. Sonrasında 1-1.5 ayda adet görecekken adet görülmemesine ya da rahimin içinde yapışıklıklara sebep olabilir. Tedavisinde hormonal ilaçlar kullanılabilir, spiral takılabilir ya da optik aletlerle rahim yapışıklıkları açılabilir.

    Eğer 5 hafta ve daha küçük gebelikse tam olarak kürtaj gerçekleşmemiş gebelik kesesi rahimin içinde kalmış olabilir. Kontrol edildiğinde ultrasonda görülerek tekrar kürtaj yapılır.

    Gebe rahim normale göre yumuşaktır. Bu yüzden kürtajda çok dikkatli davranılır. Ani bir hareketle ve metal aletler kullanıldığında ya da gebelik biraz iri ise rahim yırtılabilir. Delik küçük ise rahim kendiliğinden bunu kapatır. Eğer büyük olursa muhakkak operasyon gerekir.

    Sonuç olarak kürtaj için karar verdiyseniz

    – steril bir ortam,
    – steril ve tek kullanımlık aletler,
    – işinin ehli bir doktor

    olması sağlığınız açısından çok önemlidir.

    İlgili Konular

  • Yeni AIDS: Chagas

    Yeni AIDS: Chagas

    Yeni AIDS: Chagas chagas nasıl bir hastalıktır tedavisi varmı sizlerde aşağıda makalemiz de okuyarak bu haber hakkın da geniş bilgi alabilirsiniz. Tropikal bir hastalık olan Chagas’ın ABD’de son dönemde 30 bin kişiyi etkilemesi paniğe yol açtı… ABD’de son dönemde etkili olmaya başlayan “Chagas” isimli parazit hastalığı, uzmanlar tarafından “yeni AIDS” olarak nitelendirildi. Vücutta tıpkı bağışık sisteminin çökmesine neden olanHIV gibi yayılan hastalık, zor teşhisi ve kurtulma şansının olmaması nedeniyle korku saçıyor. İnternetten yayınlanan “PLOS İhmal Edilmiş Tropikal Hastalıklar” dergisinin raporuna göre, dünya çapında hastalığın bulaştığı insan sayısı 10 milyona ulaştı. Özellikle Bolivya, Meksika,Kolombiya’da rastlanan Chagas vakalarında ABD’de yaşanan artış, endişe verici bulunuyor. ABD’de 30 bin kişinin pençesinde olduğu hastalığın en korkutucu yanı, AIDS’teki gibi tanının konulmasının yıllar alabilmesi.

    KALBE KADAR İLERLİYOR

    “Akut” ve “İleri derece” olarak iki evreye ayrılan hastalık, birkaç belirtiyle kendini gösteriyor. İlk evredeki ateş, genel halsizlik ve bir gözde şişme gibi rahatsızlıklar bir süre sonra kaybolarak hastalığın vücut içinde yayılma süreci başlıyor. Yıllar alabilen bu süre içinde kişi pek fazla rahatsızlık duymuyor. İkinci evrede şiddetli karın ağrısı, kabızlık ve sindirim sorunlarının artmasıyla yeniden ortaya çıkan hastalık, kalbe kadar ilerleyebiliyor. Hastalık kan yoluyla bulaşabildiği için farkında olmayan anneler hamilelikte bebeklerine geçirebiliyor. Geç kalınmış bir Chagas vakası, bağırsaklar ve kalbin içinde yaşayıp büyüyen parazitler yüzünden organların büyüyerek patlamasıyla sonuçlanabiliyor. Erken teşhis konulduğunda hastalığın üç ayda ilaçla tedavisi mümkün.

    Not: ABD’nin Maryland Üniversitesi uzmanları evrimbilimin babası Charles Darwin’in de GüneyAmerika ziyaretinde kaptığı virüs yüzünden Chagas kurbanı olduğunu öne sürüyor.

  • Göz Sağlığı İçin Yenilmesi Gereken Besinler Listesi

    Göz Sağlığı İçin Yenilmesi Gereken Besinler Listesi

    Göz sağlığı için yenilmesi gereken besinleri ve göz sağlığına iyi gelen besinleri sizler için araştırdık. İnsanoğlu bazı şeylerin kıymetini kaybetmeden anlamıyor. Gözünün kıymetini kaybetmeden bilenler için göz sağlığı açısından yarar ihtiva eden fayda sağlayan besinler listesini siz değerli takipçilerimizle paylaşmak istiyoruz.

    Göz Sağlığı için Yenilmesi Gereken Besinler Listesi

    Havuç: İçerisinde bol miktarda A vitamini yani Beta Karoten bulunduran havuç diğer besinlere oranla göze en çok yarar sağlayan besin kaynağıdır. Göz sağlığını düşünen insanların bol miktarda A vitamini alması gerekmektedir. A vitamini ihtiyacınızı havuçtan karşılayabilirsiniz. Mümkün mertebe havucu pişirmeden tüketiniz.
    Biftek: İyi bir çinko kaynağı olan biftek tüketilerek vücudunuzun ve gözlerinizin gereksinim duyduğu çinkoyu sağlayabilirsiniz.

    Omega 3 ve Omega 6 değerleri yüksek olan besinler hem beyin hem de göz sağlığınız açısından önemlidir. Soya yağı, Ceviz ve keten tohumu omega 3 ve omega 6 alabileceğiniz temel besin kaynaklarıdır.
    Fıstık: İçerisinde bulunan E vitamini sayesinde bünyeyi kronik göz hastalıklarına karşı koruyan önemli bir kuru yemiş türüdür.

    Hepinize sağlık kokan uzun bir yaşam dileriz.

    İlgili konular ;
    Göz Sağlığı İçin Yenilmesi Gereken Besinler Listesi

  • Yüksek Tansiyonun Tedavisi

    Yüksek Tansiyonun Tedavisi

    TANSİYON YÜKSEKLİĞİ Ve Yüksek Tansiyonun Tedavisi

    Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:

    – Öküz gözü otu
    – Kırlangıç otu
    – Şahtere otu
    – Nane
    – Yeşil anason
    – Sarmısak

    Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:

    * Öküz gözü otunun yaprakları kırlangıç otu ile birlikte yirmi dakika süre sile akynar suda bekletilir. Demlemeden süzülen elde edilen sıvı, bir kaba boşaltılarak gün boyu dinlendirilir. Rahatsızlık esnasında dinlendirilen sıvıdan yarı oranında içme suyuna karıştırılı ve içilir.
    * Şahtere otu, nane otu ile birlikte on dakika süre ile suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvı bir kaba boşaltılarak dinlendirilir. Rahatsızlık esnasında dinlendirilen sıvıdan bir bardak içme suyuna yarım fincan karıştırılarak bir bardak içilir.
    * Yeşil anason yaprakları sarmısak ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışım on beş dakika süre ile suda kaynatıldıktan sonra süzülür. Süzülerek elde edilen sıvı bir kaba boşaltılarak dinlendirilir. Dinlendirilen bu sıvıdan bir bardak suya yarım fincan karıştırılarak bir bardak içilir.
    Tansiyon yüksekliğine karşı en hızlı bitkisel tedavi nasıl yapılır ve yeşil anason ile şahtere otu karıştırılarak en iyi bitkisel tedavi nasıl yapılır.

  • Erkek Kısırlığında Bir Devrim

    Erkek Kısırlığında Bir Devrim

    Erkek kısırlığında bir devrim sayılan mikroenjeksiyonla sperm sayısı ve hareketliliği az olan veya spermlerinde şekil bozukluğu olan erkeklerde çocuk sahibi olabiliyor.

    Yardımcı üreme uygulamalarında, sperm hücrelerinin herhangi bir nedenle kadın yumurtasına erişemediği veya yumurta zarını aşamadığı erkek kısırlığı durumlarında, yeni bir tüp bebek yöntemi olan mikroenjeksiyon tekniği kullanılıyor.

    Mikroenjeksiyon tekniği ortaya çıkmadan önce, şiddetli erkek kısırlığı durumlarında kullanılan ilaç tedavilerinin ve varikosel ameliyatlarının ne kadar etkili olduğu hiçbir zaman tam olarak açıklanamadı. Günümüzde uzmanlar bu tedavilerin şiddetli erkek kısırlığı olarak nitelenen durumlarda yeri olmadığını ve artık kullanılmaması gerektiğini ifade ederler.

    Bu durumlarda uygulanan mikroenjeksiyon tekniği mağdur erkeklerin kaderini açık bir şekilde değiştirdi. İlk kez bu durumların tedavisi hücre düzeyinde yapılıyor. Tek bir sperm hücresi kadından elde edilen yumurtanın içerisine saç kılından daha ince bir iğne yardımıyla mikroskop altında enjekte ediliyor ve döllenme sağlanıyor.

    Kimlere uygulanabilir?
    Bu teknik esas olarak üç değişik kategorideki bozukluğa hitap eder. Bunlar sperm sayısının ya da hareketliliğinin eksik olduğu durumlar. Ayrıca sperm şekillerinin (morfoloji) bozuk olduğu durumlardır. Mikroenjeksiyon uygulamalarında döllenme oranı, sperm oranı ile ilişkili değildir. Menide birkaç tane sperm hücresi bulunduğu durumlarda dahi döllenme oranı değişmez (% 70 – 80). Bu teknik ile birkaç sperm hücresi ile dahi gebelik elde edilebiliyor. Sperm hücrelerinin hareketliliğinin yetersiz olduğu durumlardaysa bu teknikle spermlerin yumurta zarını aşmaktaki zorluğuna çare bulunabiliyor.

    Sperm şekillerinin bozuk olmasının bir kısırlık nedeni olduğu, bu durumlarda yapılan tüp bebek uygulamalarında dahi döllenmenin olmadığı veya döllenme oranının çok düşük olduğu uzun yıllardır biliniyor. Mikroenjeksiyon tekniği uygulamalarında sperm şekilleri döllenme ve gebelik oranları üzerinde olumsuz etki göstermez. Yumurta bir tüp (pipet) yardımıyla emilerek sabitleştiriliyor. Sperm ince cam iğne ile yumurta içine enjekte ediliyor. İki gün sonra döllenmiş yumurta (embriyo) rahim içine yerleştiriliyor

  • Revizyon burun estetiği ile ilgili merak edilenler

    Revizyon burun estetiği ile ilgili merak edilenler

    Günümüzde yüz estetik cerrahisi ve estetik burun ameliyatlarındaki gelişmeler sonrasında yapısal olarak çok kötü burunlar bile ideale yakın hale getirilebiliyor… Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan, revizyon burun estetiği ameliyatı ile ilgili merak edilenleri anlatıyor…

    Burun ameliyatlarında sonuç her zaman istenildiği gibi olmayabilir
    Burun ameliyatı olmak isteyen hasta; doğal, yüzüne uyan, ideal buruna sahip olmayı bunun yanında da varsa burun tıkanıklığı şikayetinden kurtulmak istiyor. Burun ameliyatını yapan doktorun da hastası için her zaman en iyisini istediğine inanıyorum. Ancak sonuç her zaman hasta ve doktorun istediği gibi olmayabilir.

    Revizyon tıp dilinde de diğer tüm bilim dallarında da ‘tekrar yapılandırma’,’düzeltme’ anlamına gelir. Revizyon burun ameliyatı ise daha önceden başarısız bir veya daha fazla burun ameliyatı geçirmiş olan hastanın tekrar ameliyat edilerek burun görünümünün ve burun fonksiyonlarının düzeltilmesidir. Dünyaca ünlü ressam Marc Chagall’ın bu sözü revizyon burun ameliyatlarının felsefesini bizlere ne kadar güzel özetliyor…

    Tıp sorunlara çare bulmak için vardır
    Özellikle başarısız burun ameliyatı geçirmiş olan hastalarda en sık gözlemlediğim durum; bu hastalar daha önceki burun ameliyatının sonucu kötü olduğu için bundan sonra ki ameliyatın da sonucunun kötü olacağını düşünüyorlar, estetik ve fonksiyon açısından kötü olan bir burun ile yaşamayı kabulleniyorlar.

    Günümüzde yüz estetik cerrahisi ve estetik burun ameliyatlarındaki gelişmeler sonrasında yapısal olarak çok kötü burunlar bile ideale yakın hale getirilebiliyor. Daha önce bir veya birden çok burun ameliyatı geçirmenize rağmen burun şekliniz sizi rahatsız ediyor, burun tıkanıklığınız düzelmedi veya daha da kötü olduysa umutsuzluğa kapılmayın. Çünkü iyi yetişmiş,yapısal rinoplasti konseptini benimsemiş ve sanatsal yönü kuvvetli bir cerrah seçimi ile burnunuz hem estetik yönden düzeltilebilir hem de fonksiyonel olarak çok daha iyi olması sağlanabilir.

    Burun estetiği ameliyatı kişiye özel yapılmalıdır
    Bir çok hastamın belirttiği bir nokta da; başarısız ameliyattan sonra burunlarının eski burunlarından daha çirkin olduğudur.Bunun nedeni ameliyatta kemik ve kıkırdak dokulardan aşırı çıkarılması sonucunda veya yarım yapılmış ameliyatlar sonrasında burnun kendi içindeki dengesinin bozulmasıdır.

    Revizyon burun ameliyatı gereken her hastanın çok farklı ve kendine özgü şekil bozuklukları olabilmektedir. Bu hastalarla kişiye özel(terzi işi) bir yaklaşımla ilgilenilmesi, ameliyat planının hastanın şikayetlerine göre yine kişiye özel olarak yapılması gerekmektedir.

    Amaç doğal burun yapmak olmalı
    Revizyon burun ameliyatlarında en çok önem verdiğim ve yapmaya çalıştığım şey; estetik ve fonksiyonel olarak doğallıktan uzaklaşmış olan burnu doğal görünümüne ve fonksiyonuna mümkün olduğu kadar çok yaklaştırmak.
    Bunun için hastalarımın her yönden fotograflarını çekerek tam bir estetik analiz yapıyor, burnu içten ve dıştan tam olarak analiz ediyorum. Böylece ameliyata girmeden fotoğraflar üzerinde tekrar tekrar çalışarak ,sorunları belirliyorum ve bunların çözümlerini planlıyorum.

    Geçirdiğiniz başarısız burun ameliyatları sonrasında mutsuz,umutsuz olmanıza veya korkmanıza gerek yok. Burnunuz çok küçük olabilir, sağa sola kaymış, uç kısımı eğrilmiş olabilir, ameliyat öncesindeki kemerinizin bir kısmı burun ucuna doğru duruyor olabilir, burun tıkanıklığı yaşıyor, gece uykularınızda nefes darlığı yaşıyor olabilirsiniz. Buna benzer başka şikayetleriniz olabilir veya ameliyattan sonra burun şeklinizi beğenmiyor ancak adını koyamıyor olabilirsiniz.

    Tüm bu sorunlarınız için size önerim; öncelikle daha önceki ameliyatınızı yapan doktorunuza bu problemleri anlatmanız ve yardımını istemenizdir. Eğer bu şekilde de bir sonuç alamadıysanız önerim; mutlaka revizyon burun ameliyatları konusunda tecrübeli, sanatsal yönü kuvvetli ve yapısal rinoplasti konseptine hakim bir burun cerrahı ile temasa geçmenizdir

  • Güneşten Korunma Yolları

    Güneşten Korunma Yolları

    Güneşin yararları kadar cilt üzerinde olumsuz etkileri de mevcut. Güneşin yüzünü gösterdiği şu günlerde, güneşin zararlı etkilerine karşı önleminizi aldınız mı?

    Mutlaka güneş koruyucu krem kullanın. Yapılan en büyük hata koruyucu kremi sürüp hemen güneşe çıkmaktır. Halbuki koruyucu kremler sürüldükten yaklaşık 20 dakika sonra etkisini göstermektedir. Koruyucu kreminizi cilt tipine ve rengine uygun olarak seçmeli ihtiyaç duyduğunuz koruma faktörünü buna göre belirlemelisiniz.

    Geniş kenarlı şapkalarla özellikle yüzünüzü güneşin zararlı etkilerine karşı koruyabilirsiniz. Güneşin zararlı ışınlar neticesinde cildi erken yaşlandırdığını unutmamalısınız.

    12.00-15.00 saatleri arası güneş ışınları en dik açı ile geleceğinden mümkün olduğunca güneşe çıkmamaya özen gösterin.

  • Buz ile hıçkırığınızı kesin!

    Buz ile hıçkırığınızı kesin!

    Hıçkırık, genellikle nedeni belli olmayan bir reflekstir. Hıçkırık göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diyafram kasının birden kasılması sonucunda ses telleri arasındaki açıklığın istem dışı kapanması ile gerçekleşen ani soluk alımı ve bu sırada sesin dışarı çıkmasıdır.

    Hıçkırığın nedenleri

    1- Mide barsak sistemine ait nedenler

    – Mide genişlemesi: Bol yemek, hava yutma, toksik, infeksiyöz veya ameliyat sonrası nedenlerle mide genişlemesi

    – Mide tahrişi: Bol baharatlı yemek, alkol, sigara

    – Barsak genişlemesi: Basit kabız, barsak düğümlenmesi, bağırsaklarda ameliyat sonrası hareket azlığı

    – Mide barsak sistemi tümörleri

    – Yemek borusu hastalıkları

    2- Akut karın zarı iltihabı

    3- Diyafram altı abseler, mide fıtığı

    4- Akut pankreas hastalıkları

    5- Göğüs hastalıkları: Akciğer zarında sıvı toplanması, iki akciğer arasındaki tümörler, zatürree

    6- Nörolojik nedenler: Beyin tümör ve iltihapları

    7- Toksik nedenler: Üre yükselmesi, şeker koması, gut, alkol ve/veya tütün aşırı tüketimi

    8- Karaciğer tümörleri, abseleri

    9- Dalak damarında tıkanma

    10- Gebelik, rahim kanseri,

    11- Mesane irritasyonu

    12- Kalp hastalıkları: Akut miyokard infarktüsü, kalp zarı iltihapları

    13- Psikolojik hıçkırık: Günlerce sürebilir. Uykuda hıçkırık durur. Hastayla konuşma sırasında hastanın dikkati başka bir yöne çekilebilirse hıçkırığın durduğu görülür.

    Hıçkırığı geçirme yöntemleri

    a- Kese kağıdına veya bir poşete soluk alıp vermek.

    b- Sık sık derin nefes alıp sonra tutma ve 3-4 saniye içinde tekrar nefes vermek.

    c- Hızlıca bir bardak su içmek.

    d- Yudum yudum su içmek.

    e- Parçalı buz veya kuru ekmek yemek.

    f- Göz yuvarlağına rahatsızlık vermeyecek şekilde bastırmak.

    g- Bütün bunların işe yaramadığı, çok uzun zaman devam eden (2 saatten uzun) durumlarda ilaç kullanılması gerekebilir. Eğer sık sık hıçkırığa yakalanıyorsanız ve bu hıçkırık nöbetleri çok uzun zaman alıyor ve bir türlü geçmek bilmiyorsa basit hıçkırık diye adlandırılamaz. Bu durumun altında yatan etkenler araştırılmalıdır. Bunun için bir an önce doktorunuza danışmanız ve gerekli tetkikleri yaptırmanız gerekir.

    İlgili konu ;
    Hıçkırık nasıl geçer?

  • Miğrene Çözüm : Çekirgeler

    Miğrene Çözüm : Çekirgeler

    Çok çeşitli sebeplere bağlı olarak meydana gelen migren ağrılarının bir nedeni de basınç, aşırı sıcaklık ya da nem gibi hava değişiklikleridir. İşte, insanlarda migren ağrılarına sebep olan bu hava değişikliklerine karşı, çekirgelerin sinir sisteminde özel bir teknoloji devreye girer ve canlıyı korur.

    Bilim adamlarını hayrete düşüren çekirgelerdeki bu özel koruma sistemi, aynı zamanda iki önemli soru üzerinde yoğunlaşılmasına da neden olmuştur:

    Çekirgelerdeki bu özel sinir sistemi nasıl çalışır?
    Bu sistem, migren tedavisi için yol gösterici olabilir mi?
    İnsanların sinir sistemi, merkezi ve çevresel (periferik) sistem olmak üzere iki kısımdan oluşur. Çevresel sinir sistemi, vücudun her tarafından gelen algı (tat, dokunma, görme, işitme, vücudun pozisyonu, ağrı, ısı, titreşim vb) bilgilerini merkeze taşıyan ve merkezden çıkan emirleri kas veya salgı bezi gibi ilgili yerlere götüren sinir bağlantılarından oluşur.

    İşte, bilim adamları bir yandan çekirgenin insana benzeyen sinir sistemi karşısında hayrete düşerken, diğer yandan da çekirgenin çevresel koşullar değiştiğinde basınca karşı gösterdiği direncin nasıl çalıştığını araştırmışlardır.

    Çevresel Koşullar Tehlike Oluşturduğunda Çekirgenin Sinir Sistemi Nasıl Çalışır?

    Çekirgelerin sinir sistemini inceleyen araştırmacılar, merkezi sinir sistemindeki sinir hücrelerinin solunum döngüsünü kontrol ettiğini keşfetmişlerdir. Buna göre havada meydana gelen bir değişiklik örneğin oksijen azlığı veya aşırı sıcağın etkisiyle, canlı önce hızlı hızlı nefes almaya başlıyor, daha sonra da komaya giriyordu. Ama sıcaklık düştüğü ya da oksijen seviyesi yükseldiği zaman tekrar normal haline dönüyordu. Bu şekilde hem enerji tasarrufu sağlıyor, hem de acı hissini azaltıyordu.

    Çekirgenin dışarıdan gelen uyarıların olumsuz olması durumunda koma haline girmesi, gerçekte hücre dışı potasyum iyonlarının yükselmesiyle bağlantılıdır. Sinir sisteminin düzgün çalışması için hücrelerin içinde potasyumun yüksek, hücre dışında ise düşük olması gerekir. İşte, çekirgenin hayatını kurtaran, bu dengenin değişmesidir.

    Çekirgelerin Sinir Sisteminin Uyarı Mekanizması Migren Tedavisinde Yol Gösterici Olabilir

    Çekirgelerin sinir sistemlerinin, yüksek ısılarda ve oksijen azalmasıyla basıncın değiştiği durumlarda nefes almalarını nasıl kontrol ettiğini gözlemleyen bilim adamları, canlının çok yüksek sıcaklıklara karşı gösterdiği reaksiyonun memeli canlılarda görülen bir rahatsızlıkla ve insanlarda görülen migrenle yapısal anlamda benzer olabileceğini bulmuşlardır. Nitekim koşullar tehlikeli olduğunda geçici olarak sistemlerini durduran, bu şekilde enerji tasarrufu yapan ve vücuduna gelecek zararları engelleyen çekirgenin içinde bulunduğu bu koma halinin insanlarda migrenin başlama mekanizmasıyla birçok ortak özellik gösterdiği anlaşılmıştır.

    Yüksek hassasiyet nedeniyle bazı insanlarda beynin belli bölgeleri çok fazla uyarıya maruz kalabilmektedir. Araştırmacılar, migrenin -çekirgede olduğu gibi- geçici olarak sistemi kapayarak bu yoğun uyarılmaya karşı bir dinlenme sağladığını düşünmektedirler. Ameliyatlar esnasında insanın bayıltılmasında da merkezi sinir sisteminde benzer faaliyetler gözlenmiştir. Ayrıca araştırmayı yürüten Prof. Dr. Mel Robertson, çekirgelerin sinir sistemiyle ilgili keşfedilen önemli diğer bir gerçeği şöyle vurgulamıştır:

    “Çekirgelerin sinir sistemlerinin baskıya karşı daha dayanıklı olması için onları önceden hazırlayabileceğimizi keşfettik. Eğer bu sistem insanlarınkiyle aynıysa, o zaman aynı işlemler migreni tetikleyen diğer sebepler oluştuğunda -baskı ve stres durumunda- insanlarda da beyin fonksiyonlarını koruyabilir.”

    İşte çekirgede meydana gelen bu dirençten yola çıkarak ve bu sistem incelenerek, tam olarak kaynağı bilinmeyen migrene neyin sebep olduğunu anlamak ve acı verici etkilerini azaltmak mümkün olabilecektir. Çekirgeler migren için yeni tedaviler geliştirmede anahtar rol oynamaktadırlar.

    İlgili konular ;
    Migren kesin çözüm
    Migren Belirtileri