Kategori: Sağlık

  • Burun Estetiği ve Fiyatları

    Burun Estetiği ve Fiyatları

    Burun estetiğine ihtiyacınız varsa bu operasyonu emin ellere bırakmanız gerekmektedir. Araştırma yapılmadan yapılan operasyondan sonra ikinci kez ameliyat olma sorunu olabilir.

    Burnumuzla ilgili bir sorunumuz varsa çoğumuz bunu kafasına takar ve sorun yapar. Hatta bazı bayanlarımız aynaya bakmaya bile korkar.

    Düşünüldüğünde yaklaşık 1 saatlik bir operasyanla bu sorunu kökten halledebiliriz. Bu sorunu yok ederek kendimize olan özgüvenimiz daha da çok artacaktır.

    Bu ameliyat kesinlikle Uzman eller tarafından yapılmalıdır. Eğer nefes almanızda bir probleminiz varsa burun estetiğinden sonra nefes almanız daha kolaylaşacaktır.

    Burun Estetiği S.G.K karşılamadığı için özel olarak yaptırabilirsiniz. Fiyatları ortalama 700,00 ‘den başlayıp, 15,000,00 ‘ ye kadar gitmektedir. Lütfen Operasyonunuzu Uzman Ellere yaptırın.

    İlgili konular ;
    Ortalama Burun estetiği fiyatları
    Burun estetiği ile ilgili en çok merak edilenler
    Revizyon burun estetiği ile ilgili merak edilenler
    Güzelliğin şifresi güzel burun
    Burun şekli insan psikolojisini nasıl etkiliyor?
    Burundaki Hapşırma Hissi

  • Burun estetiği ile ilgili en çok merak edilenler

    Burun estetiği ile ilgili en çok merak edilenler

    Burun estetiği ile ilgili en çok merak edilenler
    Her yıl Dünya’da yarım milyon insan burun estetiği ameliyatı yaptırıyor. Ülkemizde de son derece rağbet gören burun estetiği ameliyatı ile ilgili en çok merak edilenleri Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan’a sorduk.

    Burun estetiği ameliyatlarını kısaca tanımlar mısınız?

     

    Burun estetiği ameliyatı yani rinoplasti burun dış yapısının yüzün diğer parçaları ile estetik olarak uyumlu hale getirildiği,aynı zamanda septum denilen burun orta direğini oluşturan kıkırdak yapısının düzeltilebildiği bir ameliyattır.

     

    Hangi yaşlar arasında burun estetiği yaptırılabilir?

     

    Bayanlarda 14-15 yaşından sonra erkeklerde ise 17-18 yaşından sonra burun estetiği yapılabilir.Bu ameliyat için üst yaş sınırı yoktur.

     

     

    Burun estetiği yaptırmak için uygun bir zaman var mıdır?

     

    Bu ameliyat her mevsimde yapılabilir.Özel bir zaman yoktur.

     

    Estetik burun ameliyatı yaptığınız hastalarınız genellikle ne tür şikayetlerle başvuruyor?

     

    Bu ameliyatı olmak için bana başvuran hastaların çoğunda hem nefes alma problemi hem de estetik problemler oluyor.Ancak sadece estetik problemlerle başvuranların sayısı da oldukça fazla.

     

     

    Burun ameliyatı için başvuran hastalarınızın en sık şikayetçi olduğu estetik problemler nelerdir?

     

    Burun estetiği için bana başvuran hastaların sıklıkla burun sırtında kemer olması,burun ucunun geniş kutu veya top gibi olması ,burunda bir tarafa doğru eğrilik olması ve burun ucunun sarkık olması gibi estetik şikayetleri oluyor.Genellikle bu problemlerin birkaç tanesi bir arada bulunuyor.

     

     

    Hastalarınız genellikle ne tür burun yaptırmak istiyor?

     

    Son yıllarda toplumda gelişen estetik görüşün bir sonucu olarak insanlar artık ‘ameliyatlı görünümlü’ burunlar yerine doğal görünümlü , karakterli , çok kalkık olmayan,burun sırtı çok oyuk olmayan burunlar istiyorlar.

     

     

    Sizin en sık gözlemlediğiniz estetik bozukluk?

     

    Benim gözlemlediğim estetik problemler arasında sık olanlar; burun kemerinin yüksek olması,orta burun çatısının güçsüz olması, ve burun ucunun düşük olması,yine burun ucu ile burun sırtının birbiriyle uyumsuz olması.

     

    Ameliyat öncesinde hastaneye ne zaman yatmalıyım?

     

    Hastaneye ameliyat günü ameliyattan 2-3 saat önce yatılması gerekli tahlil ve muayenelerin yapılması için yeterli oluyor.

     

    Ameliyat öncesinde kan tahlillerini ne zaman yaptırmalıyım?

     

    Kan tahlilleri ameliyat günü yine ameliyattan 2-3 saat önce hastaneye yattıktan sonra yapılıyor.

     

    Ameliyat öncesinde aç kalmalı mıyım?

     

    Ameliyatlarımı genel anestezi altında yaptığım için en az 6 saatlik açlık istiyorum.Eğer ameliyatınız sabah erken olacaksa gece saat 12 den sonra hiçbir şey yiyip içilmemelidir.Eğer öğleden sonra ameliyat olacaksanız 6-7 saat öncesinde hafif bir şeyler yenilebilir.

     

    Ameliyat öncesinde kullanmayı kesmem gereken ilaçlar?

     

    Devamlı kullandığınız ilaçlarınız varsa bunları ameliyattan önce mutlaka bilmeliyiz.Bu ilaçlar duruma göre ameliyat öncesinde kesilebilir veya devam edilebilir.Ancak ağrı kesici ve özellikle Aspirin türevi ilaçlar 1 hafta önceden kesilmelidir.

     

     

    Ameliyatlarınızı lokal anestezi ile yapıyor musunuz?

     

    Hayır lokal anestezi ile estetik burun ameliyatı yapmıyorum.Bunun nedeni hem hastanın hem de hekimin konforunun yüksek olması.Bu ameliyat %100 konsantrasyon gerektiren bir ameliyat olduğu için hastanın uyanık olmasının ve en küçük bir rahatsızlığının hekimin konsantrasyonunu bozacağını düşünüyorum.

     

    Genel anestezi hakkında detaylı bilgi verir misiniz?

     

    Uygulanacak olan cerrahi işlem sırasında yapılanları hissetmemeniz ve hatırlamamanız amacıyla size, genel anestezi uygulanacaktır.

     

    Bu uygulamalar bilimsel ve etik olarak tüm dünyada kabul edilmiş uygulamalardır.

     

    Sizi, operasyon için ameliyat öncesi ameliyata hazırlık amacıyla hazırlık bölümüne getirdiklerinde, ameliyat salonuna alınmadan önce, anestezistiniz uygun görecek olursa bir ilaç verilecektir. Bu ilaç, ağız kuruluğu, geçici unutkanlık ve uyku hali yapabilir.

     

    Daha sonra ameliyat salonuna alınacaksınız ve bu sırada;

     

    • Kalbinizin durumunu değerlendirmek için EKG elektrotları vücudunuza yapıştırılacak,

     

    • Serum takılması için damarınıza özel bir iğne ile girilecek,

     

    • Parmağınıza, kanın oksijenlenmesini gösteren bir cihaz takılacak,

     

    • Kolunuza tansiyon aleti bağlanacaktır.

     

    Bunların dışında anestezistinizin gerekli göreceği özel uygulamalar yapılabilir. Eğer yapılacaksa bu uygulamalar hakkında size detaylı bilgi verilecektir.

     

    Damarınıza takılan iğneden verilecek ilaçlarla veya maskeden solutulacak oksijen ve anestezik ilaç karışımı ile uyumanız sağlanacak, gerekirse ilaçlarla solunumunuz durdurularak aletler yardımıyla kontrol edilecektir. Bu işlemleri hatırlamayacaksınız. Solunum kontrolü için gerekli görülürse soluk borunuza takılacak olan tüp yoluyla oksijen ve anestezik ilaç verilmesine devam edilecektir.

     

    Bu işlemlerden sonra ameliyata başlanmasına izin verilecektir. Ameliyatınız süresince yaşamsal fonksiyonlarınız sürekli olarak izlenecektir. Gerektiğinde ilaç uygulama ve düzenlemeleri yapılacaktır. Yapılan tüm işlemler, “Anestezi İzleme Formuna” kaydedilecektir.

     

    Operasyon bittikten sonra, size verdiğimiz oksijen dışındaki ilaçları uygulamayı keseceğiz. Bazılarının etkilerini ortadan kaldıran ilaçlar vereceğiz. Eğer takılmış ise boğazınızdaki tüpü çıkaracağız. Durumunuzu takip için uyanma odasına alacağız. İyice uyandığınıza karar verildikten sonra cerrahi kliniğe gönderileceksin.

     

    Hastanede anestezi doktoru beni görecek mi?

     

    Hastaneye yatıp kan tahlilleriniz yapıldıktan sonra anestezi doktoru gelip sizi muayene edecek, genel anestezi almaya uygun olup olmadığınızı değerlendirecektir.

     

     

    Adetli olmam ameliyatımı etkiler mi?

     

    Adetli olmanız bu ameliyatı olmanıza mani değildir.

     

    Ameliyat öncesi sigara kullanımı zararlı mıdır?

     

    Sigara kullanmanız hem genel anestezi sırasında akciğerlerinizi zorlayacak , uyanmanızı güçleştirecektir.Bu yüzden ameliyattan en az 15 gün önce bırakılmalıdır.Ameliyat sonrasında da yara iyileşmesini kötü yönde etkilediği için bir dönem kullanılmaması gerekir.

     

    Ameliyat öncesi grip oldum, ne yapmalıyım?

     

    Ameliyat öncesi soğuk algınlığı, grip gibi basit enfeksiyonlar bile ameliyat olmanıza engel teşkil eder. Tam iyileşme olduktan sonra ameliyat olmanız uygun olur.

     

     

    Hastaneye gelirken yapmam gereken hazırlıklar var mı , nasıl bir kıyafet giymeliyim?

     

    Hastaneye gelmeden önce ılık bir duş almanızda yarar var.Bunun dışında rahat bir kıyafet giymeli baştan geçmeli değil önden düğmelenen kıyafetleri tercih etmelisiniz,saçlar uzunsa örülmesi iyi olur.Makyaj yapılmamalı ayaklardaki ve ellerdeki ojeler çıkarılmalıdır.Takı takılmamalıdır.

     

     

    Ameliyat sonrasında hastanede kaç gün kalırım,yanımda refakatçi olmasına gerek var mı?

     

    Estetik burun ameliyatından sonra hasta aynı gün içinde narkozun etkisi tamamen geçtikten sonra taburcu edilebilir.Ancak ben hastalarımı genellikle 1 gece hastanede yatırıyorum.Hatanın yanında 1 refakatçi olması ,ihtiyaçlarını gidermesi açısından yararlı olacaktır.

    İlgili konular ;
    Revizyon burun estetiği ile ilgili merak edilenler
    Güzelliğin şifresi güzel burun
    Burun şekli insan psikolojisini nasıl etkiliyor?
    Burundaki Hapşırma Hissi

  • Dişler yemekten sonra fırçalanmaz mı?

    Dişler yemekten sonra fırçalanmaz mı?

    Diş sağlığında tüm bildiğimiz ezberler bozuluyor mu? “Her yemekten sonra diş fırçalanmalı” diye ezberletilen bilgi, aslında dişleri kötü mü etkiliyor? Uzmanlar; dişlerin ne zaman fırçalanması gerektiğiyle ilgili görüşlerini paylaştı

    Amerikan Diş Hekimliği Akademisi Başkanı Howard R. Gamble; yemeklerin hemen ardından diş fırçalamanın tehlikelerine karşı uyardı. Araştırmalara göre; asitli yiyecek ve içecekleri tükettikten sonra dişleri fırçalamak, yarardan çok zarar getiriyor. Gamble “Asit, diş minelerine zarar verir. Hemen dişleri fırçalamak, asidi diş minesine doğru, daha da derine itmek anlamına gelir” dedi. Asitli gıdalardan sonra; ağzın suyla çalkalanmasını ve dişlerin 30 dakika sonra fırçalanmasını önerdi. Türk diş hekimleri de dişlerin doğru fırçalanmasıyla ilgili görüşlerini paylaştı.

    Limon suyu ve portakal suyu gibi asit düzeyi yüksek gıda ve içeceklerin tüketimi, asit düzeyini artırır. Bu da diş minesinin yüzeyinde yumuşamaya neden olabilir. Bu yüzden, özellikle bu tür içecek ve yiyeceklerin tüketiminden 30-40 dakika sonra dişlerin fırçalanması gerekir.

    Dişlerimizi günde iki kere fırçalamalıyız. (Tercihen sabah ve yatmadan.) Fırçalama esnasında her iki çene ayrı ayrı fırçalanmalıdır. Çenenin bir ucundan, diğer ucuna; tüm diş yüzeyleri içeriden ve dışarıdan temizlenmelidir.

    İdeal fırçalama süresi yaklaşık iki-üç dakika olmalıdır. Öte yandan dişlerin ara yüzlerinin temizlenebilmesi için, günde bir kez diş ipi kullanılması da şarttır.

  • Tekrarlayan Düşükler

    Tekrarlayan Düşükler

    Gebeliğin yolun yarısına gelmeden yani 20. haftasından önce (ya da bebeğin 500 gramlık bir ağırlığa ulaşmasından önce) gebeliğin sonlanmasına düşük yapma adı verilir.

    Düşük yapma bir gebenin erken dönemde başına gelebilecek en sıkıntılı durumlardan biridir. Umut ve sevinçle başlayan bir gebeliğin hüsran ve hayal kırıklığıyla sonuçlanmasıdır..

    Rahim içersindeki bebeğin kalp atışlarının durması yani bebeğin ölmesi de yine düşük olarak adlandırılır. Bu gibi anne karnında bebeğin öldüğü durumlarda kürtaj işlemini geciktirmeden (kanamanın olmasını beklemeden) yapmak gerekir..

    Aslında düşüklerin en sık sebebi o bebekte oluşan anormallikler veya sakatlıklardır..ve bu anormallikler büyük sıklıkla anne ya da babadan taşınan bir problemden değil, bizzat o gebelikteki bebeğin oluşumu sırasında oluşan problemlerdir..ve sıklıkla da tekrarlamazlar..Klinik olarak saptanmış her gebelikte yaklaşık olarak % 15 civarında bir düşük riski olduğunu akıldan çıkarmamak, yani gebelik düşükle sonuçlanırsa bunun pek de az rastlanmayan bir şanssızlık olduğunu hatırlamakta yarar vardır. Böylelikle sonraki gebelikler için karamsar olmaya gerek olmadığı da kendiliğinden anlaşılacaktır..

    Bir başka deyişle belki de düşükler doğanın bir seçim ve ayıklama mekanizmasıdır ve belki de sorunlu bir hayatla devam edecek olan bir bireyin daha baştan hayattan elenmesidir.

    Peki ya düşükler tekrarlıyorsa:

    “Tekrarlayan düşük” bir kadının en az iki kere arka arkaya düşük yapmasına verilen isimdir.
    Tekrarlayan düşük nedenlerinin detaylı olarak araştırılması ve tedavinin de buna göre planlanması gerekir:
    Hekiminiz olası nedenlere yönelik incelemelerin sonunda saptanan sonuca göre özgün tedaviye başlayacaktır.
    Babaya ait kromozomal (genetik) anomaliler, anneye ait kromozomal anomallikler mutlaka araştırılmalıdır, rahime ait anatomik, yapısal bozukluklar, rahim ağzı yetmezlikleri ve myomlar varsa ortadan kaldırılmalıdır.
    Hormonal bozukluklar (Diabet, guatr, süt hormonu yüksekliği gibi) varsa tedaviler yapılmalıdır.
    Mikrobik Enfeksiyonlar tedavi edilmelidir. İmmunolojik (Bağışıklık sistemi ile ilgili) bozukluklar varsa aspirin ve heparin gibi kan sulandırıcılar ile tedavi edilmelidir.

    Düşen bebeğin genetik incelemesinin yapılması da bu konuda oldukça faydalı olacaktır.

    Ancak bilnmelidir ki tüm incelemelere rağmen tekrarlayan düşüklerin yaklaşık olarak yarısında herhangi bir neden saptanamaz.

    Tekrarlayan gebelik kayıpları olan bir kadın tekrar gebe kaldığında artık bu gebeliği daha yakından takip edilmelidir.

    Tekrarlayan düşükleri olan ve diğer tedavilerden bir fayda sağlayamayan çiftlerde ise en gelişmiş seçenek Tüp Bebek Tedavisi ile laboratuvar ortamında çok sayıda oluşturulan embriyolardan hücre örnekleri alarak bunların incelenip, normal olanların ana rahmine transfer edilmesidir.

    Transfer öncesi genetik tanı (preimplantasyon Genetik Tanı – PGT ya da ingilizce adıyla PGD) denen bu yöntemle düşük yapma olasılığı çok azaltılabilmektedir. Çünkü daha önce bahsedildiği gibi düşüklerin en sık sebebi aslında bebekte oluşan anormalliklerdir.

    Gebelik öncesi genetik tanı, anne ve baba adayından elde edilen yumurta ve sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında döllendirilmesi sonucu gelişen embriyolardan bir adet hücre alınması ile gerçekleştirilmektedir.
    Genetik tanı için Floresence İn Situ Hibridizasyon (FISH) veya Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR) adı verilen özel yöntemler kullanılmaktadır. Doğacak bebekte monozomi veya trizomi (Down sendromu ve diğer hastalıklar) gibi sayısal kromozom bozukluklarının ve tek gen hastalıklarının (Hemofili (pıhtılaşma bozukluğu), Akdeniz anemisi, kistik fibrozis, kas hastalıkları gibi) tanısı PGT ile mümkündür. Böylece hastalık taşımayan, sağlıklı embriyoların anne adayına transferi ile sağlıklı bebeklerin doğması sağlanmaktadır.

    Kadında daha önce geçirilmiş düşük sayısı arttıkça tekrar düşük yapma riski artmaktadır:
    1 düşük sonrası tekrar düşük yapma riski % 15
    2 düşük sonrası tekrar düşük yapma riski % 24
    3 düşük sonrası tekrar düşük yapma riski % 30
    4 düşük sonrası tekrar düşük yapma riski % 40-50

    Anne yaşı arttıkça düşük yapma riski artar:
    30 yaş altında ortalama düşük riski % 7-15
    30-34 yaş arası ortalama düşük riski % 8-21
    35-39 yaş arası ortalama düşük riski % 17-28
    40 yaş üzerinde ortalama düşük riski % 34-52

    Tekrarlayan düşüklerde nedenler:
    1. İmmunolojik (bağışıklık) faktörler
    2. Trombofilik (pıhtılaşma) faktörleri ile ilgili bozukluklar
    3. Endokrin (hormonal) faktörler
    4. Anatomik faktörler (rahim anomalileri v.b)
    5. Genetik Faktörler
    6. Enfeksiyöz Faktörler
    7. Çevresel Faktörler ve Beslenme
    8. Anneye ait hastalıklar
    9. Sperm ile ilgili faktörler

    İlgili konular ;
    Jinekoloji
    Tekrarlayan Düşükler

  • Geriye doğru gerinin ve esneyin

    Geriye doğru gerinin ve esneyin

    Farkındaysanız sınav yorgunluğu olan gençlerimizde kambur bir duruş var. Çok kambur bir duruş ve farkında olmadan spazm altında kalmak dolaşımı bozar ve ağrıya neden olur.

    Her gördüğünüz yerde gençleri hemen uyarın, kambur durmamalarını ve omuzlarını geriye doğru getirebildikleri kadar getirerek esnetmelerini söyleyin. O sırada boyunlarını da birkaç kez geriye doğru esnetsinler. Bu onlardaki gerginliğin azalmasına, dolaşımın canlanmasına yardımcı olur. Gün içerisinde en az 15-20 kez derin derin esneyin. Esnemek beyni en iyi oksijenlendiren ve vücuttaki gerginliği alan olaylardan biridir.

    İlgili konular ;

  • Gebelikte Nişan Gelmesi

    Gebelikte Nişan Gelmesi

    Nişan, nişan gelmesi, su gelmesi nedir? Nişan gelmesi, su gelmesi durumunda ve doğum sancılarında ne yapmak gerekir? Bu soru, özellikle ilk gebelikte anne adayının en çok sorduğu soruların başında gelir. Doğumun başladığının en önemli belirtileri sancı, nişan ve suyun gelmesidir. Nişan, kasılmalarla birlikte olan sancı ve/veya suyun gelmesi bize doğum eyleminin başladığını gösterir. Bu üç belirti sıra ile değildir. Her kadında ve bir kadının her doğumda farklı sıralarla bu belirtiler gerçekleşebilir.

    Gebelikte Nişan Gelmesi

    Gebeliğin erken dönemlerinden itibaren rahim ağzından olan salgılar burada birikmeye başlar ve bu rahim ağzının içindeki kanalı tıkar. Sümüğümsü bir yapı olan bu birikmiş salgılar mukus tıkç olarak adlandırılır. Mukus tıkaçın işlevi rahim içinde gelişmekte olan bebeği dış etkenlere karşı korumaktır. Bir başka deyişle mukus tıkaç enfeksiyon etkenlerine karşı bariyer görevi görür

    Hamileliğin sonlarına doğru doğum zamanı yaklaştıkça rahim ağzında bir takım değişimler başlar. Servikal olgunlaşma adı verilen bu değişimler sırasında serviks yumuşar, öne doğru döner ve hafifçe açılmaya başlar. Bu açılma sırasında kanalın içinde bulunan mukus yani sümüğümsü yapı düşer. Nişan gelmesi olarak adlandırılan durum mukus tıkaçın düşmesidir. Kişi bunu çamaşırında bulabilir ya da tuvalete gittiğinde fark edebilir. Çoğu zaman nişan ile birlikte koyu kahverengiden açık kırmızıya ve pembeye kadar değişen renkte bir miktar akıntı da görülür.

    Doğum ne zaman başlar?

    Nişan gelmesi yaklaşan doğumun belirtlerinden biri olmakla birlikte doğumun ne zaman başlayacağı konusunda net bir bilgi vermez.Bazı kadınlarda 36. hafta civarında gelebileceği gibi son ana kadar görülmeyebilir. Hatta bazı kadınlarda olay çok yavaş ve uzun sürede gerçekleştiğinden anne adayın olayın farkında bile olmayabilir. Mukus tıkaç hamilelik sırasında sıkça görülen akıntıların içinde fark edilmeyebilir.

    36 haftadan küçük gebeliklerde böyle kanlı sümüğümsü bir yapı geldiğinde mutlaka doktorunuza haber vermelisiniz. Eğer hamileliğiniz 36 haftadan büyük ise endişe etmenize gerek yoktur. Nişan gelmesi doğumun ilk belirtilerinden biri olmakla birlikte bazen sancıların başlaması günler hatta haftalar alabilir. Böyle bir durumda olayı doğal seyrine bırakmak en uygun yaklaşımdır.

    Öte yandan akıntı aniden açık kırmızı renge dönerse ve miktarı artarsa zaman kaybetmeden doktorunuzu aramanız gereklidir.

  • Alerjik Astım Hastaları İçin Bitkisel Kür

    Alerjik Astım Hastaları İçin Bitkisel Kür

    Malzemeler:

    – 6 – 7 Adet Keçiboybuzu

    – Yarım litre su

    Hazırlanışı:

    Keçiboynuzlarını kırarak soğuk suda yıkayınız. ( Bazılarının içlerinde zamanla güve yumurtası oluşur. Hiç bir zararı yoktur ama yine de yıkamanızda fayda vardır.)

    Yarım litre suda 7 – 8 dk. kaynatılıp sabah akşam içilmelidir.

    Keçiboynuzunda kafein yoktur. İçersinde astımı tetikleyen maddeler bulunmaz. Alerjik astımı tetikleyen kafeindir. O yüzden kahve, çikolata ve kızarmadan uzak durulmalıdır.

    5 yaşındaki çocuklara bile aynı tedavi uygulanabilir. Hatta içersine 1 tatlı kaşığından biraz az balda ilave edilirse daha faydalı olur.

    Ayrıca aynı kür, tırnak kırılmalarına karşı faydalıdır.

    Kürlerin Hazırlanışında Püf Noktaları:

    Öncelikte kullanılacak ürünler soğuk suda süzgeç yardımıyla yıkanmalı ve tozu giderilmelidir. Kaynatma işlemi ise, önce su kaynatılıp, malzeme üzerine öyle ilave edilmelidir.

    Ayrıca, mutlaka kürleri hergün taze olarak hazırlayınız.

  • Mini Tüp Bebek Nedir ?

    Mini Tüp Bebek Nedir ?

    Mini tüp bebek tedavisi yeni bir tedavi şekli midir?

    Aslında tüp bebek tedavisinin ilk uygulandığı yıllarda tüm tedaviler Mini Tüp Bebek uygulamasıydı. İlaçsız bir adet döngüsünde doğal siklusta tüp bebek yapılıyordu. Tek yumurta ile gebelik sağlanmaya çalışılıyordu. Yeni bir tedavi şekli değil ama biz tüp bebek uzmanlarının tekrar ilgisini çekmeye başladı ve yeniden gündeme geldi diyebiliriz.

    Mini tüp bebek ile klasik tüp bebek tedavilerinin farkı nedir?

    Klasik tüp bebek tedavilerinde amacımız 10 civarında yumurta alabilmektir. 1990-2000 yılları arasında alınabildiği kadar çok yumurta hedefleniyordu. Oysa günümüzde, önce “daha kaliteli yumurta” esas alınıyor.
    Birden fazla yumurta alabilmenin tek yolu yumurtlama artırıcı ilaçlarla ön tedavi yapılmasıdır. Klasik tüp bebek tedavisinde âdetin 3. gününden itibaren 10 gün süreyle yumurtlama artırıcı ilaçlar kullanılır. Bu arada, zamansız çatlamasını engellemek için 1-3 hafta süreyle yumurta koruyucu iğneler de kullanılır. Bu tedavi sırasında kişi kendine en az 15 enjeksiyon uygulamaktadır. Ancak bu şekilde olgunlaşmasını tamamlayan ve döllenmeye hazır çok sayıda yumurta elde edilebilmektedir.

    Mini tüp bebek tedavisi nasıl yapılır?

    Adetin 3. günü ultrason ile kist olup olmadığı kontrol edilir. Sadece folik asit vitamini verilir. Herhangi bir iğne verilmeden 4 gün sonra tekrar ultrason ile yumurta büyümesi kontrol edilir. Kişinin kendiliğinden büyüyen doğal yumurtası izlenmektedir. Yumurta kistinin çapı 13 mm olunca yumurta koruyucu iğneler başlanır. Beraberinde yumurtanın büyümeye devam etmesini desteklemek için 1-2 ampul yumurtlama iğnesi ilave edilir. Toplam 5-6 enjeksiyon ile tedavi tamamlanır. Hafif bir anestezi ile tek yumurta alındıktan sonraki laboratuar aşamaları, klasik tüp bebek ile benzerdir. Embriyo oluşumu izlenerek uygun zamanda embriyo transferi yapılır.

    Mini tüp bebek tedavisinin kimler tercih ediyor?

    Günümüzde en sık tercih edenler, tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı yaşamış, yumurtlama kapasitesi az, yumurta kalitesi düşük olan kişilerdir. Bu tedaviye, bir tür son deneme gözüyle bakılmaktadır.
    Ancak giderek artan ve bu tedavinin popüler olmasını sağlayan başka nedenler de var. Çalışan, entelektüel kadınlar, özellikle erkek faktörü nedeniyle tüp bebek tedavisine başlıyorlarsa, fazla tedaviden, fazla ilaçtan ve tahlilden kaçınmak istiyor.

    Bu tedavinin daha ekonomik olması gerçeği de ilgi çekici bir yönüdür. Daha az sayıda enjeksiyon yapılıyor. Daha az ilaç masrafı ile neredeyse hiç kan tahlili yapılmadan tedavi tamamlanabiliyor. Tüp bebek uygulama maliyeti de neredeyse klasik tedavinin üçte birine iniyor.

    Mini tüp bebek tedavisinin ‘’Hasta Dostu’’ olduğunu söyleyebilir miyiz?

    Aslında 20-30 yıl öncesine kıyasla, günümüzdeki klasik tedavi şekli zaten ‘’hasta dostu’’. Modern tüp bebek uygulamaları artık daha az, ancak daha kaliteli yumurtayı hedefliyor. Kullanılan enjeksiyonlar kişinin kendi kendine uygulayabildiği, cilt altına yapılabilen küçük iğnelerden oluşuyor. Geçmişe oranla çok daha modern uygulamalar. Ancak hâlâ mükemmel değiller ve iğneler dışında bu tedavilerin aynı başarıyı yakaladığı başka bir ilaç tedavisi şekli ne yazık ki yok.
    Mini tüp bebek tedavisi uygulama şekli dikkate alınırsa gerçekten en ‘’Hasta Dostu’’ tedavi programıdır.

    Klasik tüp bebek tedavisine göre mini tüp bebek tedavisinin dezavantajları var mı?

    En önemli dezavantaj gebelik oranlarıdır. Mini tüp bebek uygulamasının bir denemede gebelik şansı %8-9 civarındadır. Oysa klasik tüp bebek uygulamasının bir defada %40-45 civarında gebelik şansı olduğunu hatırlayalım. Eğer kararlı bir şekilde üst üste 6 defa mini tüp bebek uygulanırsa gebelik şansı klasik tüp bebek yöntemi ile bir denemedeki gebelik oranına ancak yaklaşabiliyor.

    Bu arada diğer önemli dezavantajlar, yumurta ve embriyo gelişimi ile ilgili aksamalardır. Mini tüp bebek tedavisinde tek yumurta hedeflendiği için, kötü kaliteli yumurta, boş yumurta gibi kötü sürprizlerin yanı sıra, laboratuar aşamasında embriyo gelişmemesi ile de karşılaşılabilir.

    Mini tüp bebek klasik tüp bebek tedavisinin yerini alabilir mi?

    Bir tedavinin uygulama kolaylığı kadar, vaat ettiği başarı oranı da seçimde önem taşıyor. Mini tüp bebek kolaylığı çok çekici gelse de başarı oranlarının istenen düzeyde olmaması bizim ve hastalarımızın tereddüt etmesine yol açabiliyor. Çünkü çiftler, sonucunda güzel haber alma şansının yüksek olması şartıyla, tüp bebek tedavisinde fiziksel açıdan yıpranmayı göze alabiliyor.

    Bugün için, klasik tüp bebek tedavisinin yerini ne mini tüp bebek, ne de ilaçsız tüp bebek tedavisi tutmuyor. Başarı oranları en yüksek olan hâlâ klasik uygulamalar. Ancak klasik tedavilerin de hastaya daha az eziyet verecek yeni uygulamalar, yeni görüşlerle kolaylaştırıldığını unutmayalım.

  • Güzelliğin şifresi güzel burun

    Güzelliğin şifresi güzel burun

    Burun güzelliği, yüz güzelliğinin ve gençliğinin temel noktasını oluşturuyor. Düzgün ve ucu doğal duracak biçimde kalkık bir burun, yüzü çok daha genç gösteriyor. Bu anlamda, burun estetiği ameliyatları, diğer estetik ameliyatlar içerisinde en çok tercih edileni…

    Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan burun estetiği ile ilgili merak edilenleri ve ideal burnun özelliklerini anlatıyor…

    Güzel burun yüzü de güzel gösterir
    Bilindiği gibi burun yüz güzelliğinin merkezi ve genç bir yüzün göstergesidir. Burun yüzün tam ortasında olduğu için en çok dikkat çeken bir bölgedir ve göz, elmacık kemikleri, alın ve çene ile uyumlu olması gerekir. Burnun nefes almak gibi çok önemli fonksiyonu olduğu kadar güzel bir yüzünde olmazsa olmazdır. Değişen ve gelişen yaşam biçimleri, estetik algısı ve güzellik kavramı ile birlikte burun estetiğinde de pek çok şey değişim ve gelişim göstermiştir. Eskiden sırtı çok oyuk, küçük ve kalkık burunlar moda iken günümüzde daha sağlam, sırtı çok oyuk olmayan ve gayet doğal burunlar moda. Çünkü 2000’li yıllarda burun estetiğinde konuşulan kavramlar değişmiştir. Artık en çok konuşulan 3 kavram ise “denge”, “yapısallık” ve “öngörülebilirlik”tir.

    Her yıl dış görünümünü geliştirmek isteyen çok sayıda insan burun estetiği ameliyatı oluyor. Estetik ameliyatlar içerisinde tercih edilmede ilk sırada olan burun estetiği ameliyatlarındaki trendler, zamanla değişmekte ve gelişmekte. Burun estetiğinde denge kavramında, yüzün her noktasındaki uyumdan bahsediyoruz. Yüzün merkezinde olan burnu yeniden yapılandırdığımızda, yeni yapılan burnun hem kendi içinde hem de yüzün diğer bölümleri ile uyum içerisinde olmasını istiyoruz.

    Burun estetiğinin modası olmaz
    Günümüzde burun estetiği ameliyatlarında abartılı yaklaşımlardan uzak duruyoruz. Yani bir burnu çok kaldırmak, sırtını çok oymak 1950 ve 1960’ların trendi. Toplumda her konuda gelişim ve bilinçlenme olduğu gibi estetik algımızda her geçen gün gelişiyor ve bilinçleniyor. Bize başvuran hastalar artık doğala çok yakın ve yüzleri ile uyumlu burunlar talep ediyor. Yapısal burun kavramında ise uzun vadede sağlam olan burnu kastediyoruz. Artık burun ameliyatlarını planlarken burnu taşıyan destek mekanizmalarını göz önünde bulundurarak yapıyoruz. Yapısal burun konseptiyle amaçladığımız, yıllar boyunca düşme ve çökme gibi sorunlar olmayan, bir bina gibi güçlü burunlar yapmak. Yani günümüzde yapılan burunlar, yıllara meydan okurken ilerleyen yaşa rağmen hala yüzü genç gösterme özelliğini korumakta.

    Doğallıktan vazgeçmeyin
    Burun ameliyatlarında burnu şekillendirirken bir heykeltıraş gibi çalışıyoruz. Ancak yeni şekillendirdiğimiz burun ve burnu oluşturan yapılar heykelde olduğu gibi kilden veya mermerden oluşmuyor. Burada bir iyileşme söz konusu. Burun estetiğinde öngörülebilirlikte, cerrahın pozitif veya negatif tüm iyileşme faktörlerini ve dinamiklerini ameliyat sırasında öngörerek çalışması gerekir. Bu yüzden burun estetiğiyle uğraşan bir doktorun hastalarını en az 2 yıl takip etmesi ve tüm bu dinamikleri kontrol etmesi gerekir.

    Sonuç olarak, burun estetiği ameliyatı düşünüyorsanız, doğallıktan vazgeçmemeniz ve ameliyattan sonra 10 yıl geçse bile burnunuzla ilgili herhangi bir sorun yaşamamanız gerekir. Bu bağlamda, burun estetiği ameliyatını kısa vadeli bir çözüm olarak değil uzun vadeli ve hayatınız boyunca sorun yaşatmayacak biçimde değerlendirmelisiniz. Haftaya görüşmek üzere…

  • Terlemenin faydaları ve zararları

    Terlemenin faydaları ve zararları

    Uzmanlar terlemenin bir çok hastalığın habercisi olduğunu söylüyor.

    Sağlık açısından terleme ne demektir?

    Terleme, vücut ısısının sabitlenmesi için ter bezlerinin sıvı üretmesidir. Aşırı çalışması normalden fazla derecede sıvı kaybına neden olan durumdur ve bir hastalık değil belirtidir. O nedenle terlemeyi basite almamak gerekir.

    Terlemenin türleri var mıdır?

    Terleme genel ve lokal olmak üzere ikiye ayrılır. Genel olanlar vücudun tamamında görülürken lokal terleme el ve ayaklarda kendini gösterir. Lokal terleme problemi genellikle 18–30 yaş arası kişilerde sıktır ve bu genç hastalar elleri çok terlediği için strese girer, strese girdikçe de elleri daha çok terler. Bu durum kişinin sosyal ortamlarda huzursuz olmasına hatta iş ve kariyer seçiminde olumsuz etkilere neden olabilir. 30 yaş üstü hastalar çoğunlukla genel terleme ile gelir ve terleme çoğunlukla sistemik bir hastalık belirtisidir.

    Terleme hangi hastalıkların belirtisi olabilir?

    Özellikle genel bir terleme artışı varsa sistemik bir hastalık düşünülüp araştırılarak tetkikler yapılmalıdır. Aşırı terlemeye çoğunlukla hormonal hastalıklar neden olur. Terleme metabolizmanın bir sonucu olarak ortaya çıktığından özellikle vücut metabolizmasını hızlandıran hastalıklar öncelikle araştırılmalıdır. Tiroid bezinin aşırı çalışması yani hipertiroidi en sık aşırı terlemeye neden olan sistemik hastalıktır. Bu nedenle bu hastalığın diğer belirtileri olan çarpıntı, kilo kaybı, ellerde titreme, aşırı sinirlilik, saç dökülmesinin var olup olmadığına bakılır.

    Hipertiroidi gibi büyüme hormonu fazlalığı ve adrenalin hormonundaki normal dışı çalışma da aşırı terlemeye neden olan diğer hormonal hastalıklardır. Menopoz sonrasında da kadınlarda aşırı terleme görülebilir. Bu durum kendini ataklarla gösterdiğinden menopoz da kadın hastalarda terleme nedenleri arasında düşünülmesi gereken durumlardandır. Bunun yanında aşırı kilo durumu da terlemenin diğer bir nedeni olarak sayılabilir. Hastalarda genellikle hareketle ortaya çıkan bazen de geceleri aşırı terleme yakınması olur. Özellikle baş ve boyun bölgesinde terleme dikkat çekicidir.

    Terleme sorununda nasıl bir tedavi uygulanıyor?

    Muayene ve tetkiklerle yapılan araştırmada ortaya çıkan hastalığa yönelik tedavi uygulandığında terleme de ortadan kalkıyor. Yapılan araştırmada terlemenin lokal olduğu ortaya çıkarsa 3–6 ay süreli botox enjeksiyonu yapılıyor. Ama bu yöntemle sonuç alınamazsa sempatik blokaj denen koltuk altlarında ter bezlerini uyaran sinirlerin yok edilmesi işlemi yapılabiliyor.