Kategori: Sağlık

  • Aort anevrizma

    Aort anevrizma

    Anevrizma nedir?
    Bir atardamarda, damar çapının normalinden yüzde 50 daha fazla genişlemesine yol açan bir cins balonlaşmadır.

    Neden olur?
    Oluştukları yere göre çok farklı nedenlerden kaynaklanabilir. Genellikle dejeneratif dediğimiz yüksek tansiyon, ateroskleroz dediğimiz kireçlenme, inflamasyon dediğimiz bazı enfeksiyonlar ve bağ dokusu hastalıkları, anevrizma nedenleri arasındadır. Bazı grup anevrizmalarda genetik faktörlerin de etkisi büyüktür. Kromozomlardaki bozukluklardan kaynaklanan damar duvarı yapısının normal kuvvetinde olmaması sonucu mutasyonlar oluşabilir. Bu mutasyonlara bağlı olan anevrizmaların genetik bağlantısı vardır.

    Aort nedir?
    Aort, kalpten çıkan ana atardamarımızdır. Vücuda oksijenlendirilmiş kanı taşıyan en büyük atardamardır. Kalpten çıktıktan sonra, önce kalbi besleyen koroner atardamara, oradan da beyne ve kola giden damarlara doğru yol alır. Ardından bir kavis çizerek arka taraftan vücudun aşağısına doğru inmeye başlar. Kasıklarda çatallaşır. Belli bölümleri vardır. Çıkan aort (Kalpten çıktıktan sonraki bölüm), transfer aort (Beyin damarlarının çıktığı bölüm), inen aort (Sırttan başlayıp aşağıya kadar inen bölüm), torasik aort (Göğüs boşluğundaki bölüm), abdominal aort (Karnın içindeki bölüm).

    Anevrizmaya aortanın hangi bölümünde rastlanıyor?
    Aortada en fazla gördüğümüz anevrizmalar, infrarenal dediğimiz böbrek altında, böbrek damarları çıktıktan sonraki bölgede ortaya çıkar. İnfrarenal bölgeden sonra en fazla görülen anevrizmalar, asendan bölge dediğimiz aortun kalpten hemen çıkışındaki aort damarında görülen genişlemelerdir. Ama anevrizma her bölgede olabiliyor, hatta bazen bütün aortu boydan boya kaplayan türleri bile oluyor.

    Aortun normal çapı ne kadar? Anevrizma oluştuğunda kaç santimetreye çıkmış oluyor?
    Aortanın çapı vücut yüzey alanına, yani hastanın kilosuna, boyuna ve bulunduğu bölgeye bağlı olarak değişiyor. Ama normal şartlarda erişkin bir hastadan bahsedersek aort çapının üst sınırını 4 santim olarak algılayabiliriz. Anevrizma halinde ulaştığı boyut ise anevrizmanın yapısına göre değişim gösteriyor. Yapısı kese tarzındaysa farklı, armut tarzındaysa farklı ölçülere ulaşıyor. Aslında basitçe şöyle açıklanabilir: Anevrizmalı damarda damarın genişliği normal boyutunun yüzde 50’sinden fazla artar. Örnek verecek olursak, 4 santimetrelik damar 6 santimetreye çıkabilir.

    Belirti verir mi?
    Anevrizmanın verebileceği bulgular, oldukları bölgelere bağlı olarak farklılıklar gösterir. Karın içerisindeki aort anevrizmalarında eğer bir tarama yapılmadıysa ilk bulgu aort yırtılması şeklinde olabilir. Anevrizmalar sıklıkla önceden belirti vermezler ama bazen bulundukları bölgeye göre belirtiler gösterebilirler. Örneğin karın içerisinde bele doğru yayılan devamlı ve rahatsız edici bir ağrı veya karın bölgesinde dışarıdan görülebilen bir titreme, hasta elini koyduğunda karnına bir top vuruyormuş gibi bir his olabilir. Göğüs içindeki anevrizmalarda sadece göğüs ağrısı veya sırta doğru vuran göğüs ağrıları görülebildiği gibi, eğer anevrizma sırtın inen damarlarında ise ses kısıklığına bile neden olabilir. İnen aortanın başında bir anevrizma varsa oradaki ses tellerine giden siniri etkilediği için ses kısıklığına neden olabilir.

    Teşhisi nasıl oluyor?
    Gelişen tıp teknolojileriyle anevrizmanın tanısını koymak artık çok kolaylaştı. Fizik muayene sonrasında da özellikle zayıf hastalarda karın içerisindeki anevrizmaların tanısı konabilir. Ama tabii ki bu kesin bir sonuç olarak kabul edilemez. Anevrizmanın olduğu noktaya göre (göğüs içerisindeki aortta ise) tanı aşamasında röntgen başlangıç olarak kullanılabilir. Sadece röntgen filmiyle aorttaki genişleme gözlemlenebilir. En yaygın olarak kullandığımız teşhis yöntemi ise ses dalgalarıyla çalışan ultrason yöntemidir. Kalpte kullanıldığında ‘ekokardiyografi’, karında kullanıldığında ‘batın ultrasonografisi’ diye adlandırılan bu cihazla anevrizma teşhis edilebilir. Ultrasonun sonuçlarına göre daha ileri tetkiklere de gidilebilir. Bu tetkiklerde tomografik değerlendirme, bazen MR, bazen de anjiyografiyle durumu netleştirmek mümkündür.

    Teşhisten sonraki aşama nasıl ilerliyor?
    Tedavi kararı için en önemli veri anevrizmanın büyüklüğü ve yerleşim yeridir. Anevrizmaya yerleşim yerine ve büyüklüğüne göre farklı tedavi yöntemleri uygulanır. Yeri, büyüklüğü, hastanın herhangi bir şikayeti olup olmaması tedavinin şeklini etkiler.

    Çıkan aortadaki anevrizma çapı 5.5 veya 6 santim civarına eriştiyse ve hastanın başka bir bağ dokusu hastalığı yoksa tedavi ya da girişimsel tedavi sınırına girer. Karın içerisinde yerleşen anevrizmalarda ise genellikle 5.5 santimden itibaren tedavi uygulanır. İnen dediğimiz, sırttan arkaya doğru inen aorta üzerinde gelişen anevrizmada ise damarın çapı 6 santimetreye ulaştığında tedavi edilmesi gerekir.

    Tedavide cerrahi yöntemler mi, endovasküler yöntemler mi kullanılıyor?
    Sadece anevrizmanın büyüklüğüne bakıp da karar vermek mümkün değildir. Anevrizmanın büyüme hızı da önemli bir faktördür. Mesela 4 santimetrelik bir anevrizma, iki ay içinde 4.5 santimetreye ulaştıysa bu çok hızlı bir büyümeyi gösterir ki tedavi edilmesi şarttır. Büyüme hızının yüksekliği tedavi mecburiyetini doğurur. Ayrıca hastada bir şikayet yaratıyorsa, şiddetli karın ağrıları gibi, o zaman da aorta çapı aşırı genişlememişse bile tedavi uygulanır. Aortadaki anevrizmanın patlaması halinde ölümle sonuçlanan vakalar olabileceği için belirti ve bulguların çok ciddiye alınması gerekir. Tedavinin şeklini, hastanın anevrizmaya eşlik eden başka hastalıkları olup olmaması da belirler.

    Tedavinin aşamaları nelerdir?
    Tedaviyi belli aşamalarda değerlendiriyoruz. Bunlardan ilki tıbbi tedavi. Eğer anevrizma belli büyüklüklere gelmediyse tıbbi tedavi uygulanır. Hastanın takip edildiği dönem içinde mutlaka tansiyonunun kontrol altında tutulması gerekir. Çünkü anevrizmada en önemli faktörlerden biri damar içerisindeki basınçtır. Bu basıncın düşük seviyelerde olması önemlidir. Kan basıncının kontrol altında tutulması ‘takip penceresi’ dediğimiz dönemde çok önemlidir. Kan basıncının düşük tutulması ilaçlarla sağlanır.

    Müdahale sınırındaki anevrizmalarda iki tedavi yöntemi vardır. Bunların ikisi de girişimsel dediğimiz invaziv işlemlerdir. Endovasküler yöntem, açık ameliyat olmadan, damar içine yerleştirilen kateterler ve bunlar üzerinde ilerletilen stent adını verdiğimiz greflerin anevrizma içine yerleştirilmesi ve kapatılmasıyla uygulanır.

    Stent aşamasını detaylandıracak olursak…
    Bu stentler daralmış damarı açmak için kullanılanlardan farklıdır. Özel yapılmış stentlerdir. Normal damarın yakın ucuyla uzak ucu arasındaki sağlam bölgeye yerleştirilen stent sayesinde anevrizmalı bölge, devre dışı kalır. Bu balonlaşma artık o bölgeden kan akışı olmadığı için etkisiz hale gelir. Kasık veya damar içerisinden girerek stent yerleştirdiğimiz, endovasküler işlemler özellikle geçtiğimiz 10 sene içinde sıklıkla uygulanmaya başladı. Çünkü endovasküler işlemler açık cerrahiyle karşılaştırıldığında özellikle belli alanlarda önemli avantajlar sağlıyor.

    Bu avantajlar hastaya nasıl yansıyor?
    Hasta açısından çok önemli. İlki, hastanın açık bir ameliyat geçirmemesi. Buna bağlı olarak da iyileşme süresinin, hastanede ve yoğun bakımda kalış süresinin kısa olması, ameliyatta kan kullanma oranın yok denecek kadar az olması. Erken dönemdeki hasta yaşam kalitesi, cerrahi müdahale ile kıyaslandığında oldukça yüksek. Bir de en önemli etkenler arasında gösterebileceğimiz erken dönemde açık cerrahiyle kıyaslandığında mortalite, yani ölüm oranı riskinin daha düşük olması.

    Ama bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda şunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Bu tedavilerin orta dönem ve uzun dönem sonuçları çok değil. Erken dönemde sağladığı yaşam kalitesi, yaşam avantajları bir veya iki seneden sonra kaybolabiliyor. Girişimsel işlemlerde tekrarlar, takip işlemleri açık cerrahiye göre çok daha sık görülüyor. Açık cerrahide yoğun bakım ve hastane kalış süresi daha uzun olmakla beraber, süre uzadıkça açık cerrahinin avantajının daha yüksek olduğu görülüyor. Açık cerrahi işlemler hâlâ bu işin altın standardı olarak kabul ediliyor.

    Açık cerrahi işlem nasıl uygulanır?
    Endovasküler işlemlerle kıyaslandığında büyük operasyonlardır. Her ne kadar günümüzde açık cerrahi de daha ufak kesilerden minimal invaziv tarzda yapılıyor olsa da, açık cerrahi endovasküler işlemlerle karşılaştırıldığında yine de büyük operasyon olarak algılanır. Amaç, hastalıklı anevrizma bölgesini tamamen ortadan kaldırmak ve yerine suni damar koyarak devamlılığı sağlamaktır. Vücutta aorta gibi başka büyük bir damar olmadığı için mecburen yapay damar konur.

    Vücudun suni damarlara uyum sağlamaması söz konusu mu?
    Genellikle böyle bir sorunla karşılaşılmıyor ama vücudun içine yabancı bir madde yerleştirildiği için enfeksiyon riski olabiliyor. Bu risk sadece cerrahi işlemler için değil, endovasküler işlemler için de geçerlidir.
    YARIN: Aort yırtılırsa ne olur?

    En sık görülen nedenler
    1. Yüksek tansiyona bağlı oluşan dejenerasyon: Anevrizma oluşmasında tek başına yüksek tansiyonun etkili olduğunu söylemek çok mümkün değil. Birçok insan yüksek tansiyon hastası ama her yüksek tansiyon hastasında anevrizma oluşmuyor.
    2. Yapısal nedenler: Dejenerasyon ve inflamasyon dediğimiz, damar duvarı içinde meydana gelen yapısal reaksiyonlar.
    3. Damar duvarının doğuştan zayıf olmasına bağlı genetik bozukluklar: Buna bağ dokusu hastalıklarını, örneğin marfan gibi yapısal hastalıkları gösterebiliriz.
    4. Sigara: Özellikle böbrek damarlarının altında olan anevrizma gelişimi ile sigaranın direkt bağlantısı olduğu belirlenmiştir. Sigara içmenin karın içindeki anevrizmalarla bağlantısı çok kuvvetlidir.
    5. Yaş: Anevrizma oluşumunda yaşın da önemli bir rolü vardır. Özellikle karın içerisinde oluşan anevrizmalar genellikle 65 yaşından daha büyüklerde sıklıkla görülüyor. Anevrizmalar, eğer kişide bir bağ dokusu hastalığı yoksa, genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan problemlerdir.

    Endovasküler her hastaya olmaz
    Endovasküler işlemler her hastaya uygulanabilir mi?
    Her hastaya endovasküler işlemler uygulayamıyoruz. Anevrizmanın yeri, genişliği, normal atardamar aort yapısıyla ilişkisi, sağlam dokuların uzun dokulara açı yapıp yapmaması, girişim yapacağımız damarların kireçli olup olmaması gibi çok çeşitli faktörler var. Bütün bu faktörler teker teker değerlendiriliyor ve eğer uygunluk görülürse hastaya endovasküler işlemler uygulanıyor.

    Ne kadar sürüyor?
    Minimum 2.5-3 saat sürer. İşlemden sonraki ilk 4 saat yakın gözlem gerekir. Bu nedenle kısa süreli yoğun bakım yatışı gerekir. Sonra hasta odasına gönderilir, iki gün içinde taburcu edilir. Girişimsel her işlemde olduğu gibi bunun da riski vardır. Bu riskler erken ve geç dönem olarak sınıflandırılır. Erken dönem, işlem esnasında olabilecek, damarla ilgili risklerdir. İşlem sırasında kasık damarlarında yırtılmalar, kasık damarlarında kirecin uçlara gitmesi ve damar yaralanmaları olabilir. Yerleştirilen stentin yerinden çıkması, uca doğru kaçması ve emboli de görülebilecek problemlerdir.

  • Burun estetiği yaptıracaklar dikkat!

    Burun estetiği yaptıracaklar dikkat!

    Burun estetiği yaptıracaklar dikkat!

    Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan, burun estetiği yaptıracaklara önerilerde bulunuyor. Dr. İlhan, burun estetiği ameliyatınının sınırlarını ve ameliyatı anlamanın önemini anlatıyor.

     

    emre ilhan

    Burun estetiği ameliyatı; burun şeklinden memnun olmayan ve bununla birlikte nefes alıp vermede problemi olan hastalara, burun tıkanıklığı giderilirken aynı zamanda estetik olarak hem kendi içinde dengeli hem de yüzün diğer parçalarıyla ahenkli bir burun oluşturmak için yapılan bir ameliyattır.

    Rinoplasti-Estetik burun ameliyatı kısaca buruna yeni şekil verme anlamına gelir. Estetik burun ameliyatı olarak burun şeklinizi geliştirmek istiyorsanız, ameliyatın neden, nasıl, kime yapıldığını, bu ameliyatın size sunabileceklerini ve ameliyatın sınırlarını tam olarak anlamanız gerekir.

    Burun estetiği ameliyatı hangi tekniklerle yapılır?

    Estetik burun ameliyatları iki tür teknik ile yapılabilir. Her iki tekniğin de kendine has avantajları mevcuttur.

    Bunlardan ilki ‘kapalı teknik’ dediğimiz, tüm kesilerin burun içine yapıldığı daha çok burun sırtı ve ucunda sınırlı bir takım değişiklikler yapılması planlanan hastalarda uygulanan tekniktir. İyi ve tecrübeli ellerde daha büyük deformiteler de düzeltilebilir.

    İkinci teknik ise ‘açık teknik’ olarak adlandırdığımız tekniktir. Bu teknikte kapalı teknikte yapılan kesilere ek olarak iki burun deliğinin arasındaki deriye de bir kesik yapılır ve burnun kemik ve kıkırdak yapıları tamamen ortaya konur. Burun delikleri arasına yapılan kesi çoğunlukla hiç iz bırakmadan iyileşir. Bu teknik sayesinde kapalı teknik ile yapamadığımız bir çok işlem yapılabilir.

    Peki buruna nasıl şekil veriyorsunuz?

    Buruna yeni şeklini vermek için burnun kemik ve kıkırdak yapılarından çıkarmamız gereken kısmını çıkarıyoruz, kıkırdak eklememiz gereken yerlere yine burun içinden aldığımız kıkırdaklara yeni şekil vererek kıkırdak ekliyoruz. Burun ile yüzün birleşme yerindeki kemiği çok keskin aletlerle kesiyoruz ve burnu gerektiği kadar daraltıyoruz. Burun ucundaki kıkırdaklara dikişler atarak veya kıkırdak ekleyerek şekil veriyoruz. Gerekirse burun kanatlarına kıkırdak ekliyoruz ve ameliyat sonunda burun tabanı genişse bu kısmını daraltıyoruz. Böylece buruna yeni şeklini vermiş oluyoruz.

    Bu aşamadan sonra burun üstünden kaldırdığımız dokuyu burun üzerine tekrar kapatıyoruz.Yapılan kesileri dikiyoruz.Burun içinde septum düzeltildi ise burun içine silikon splint koyuyoruz.Burun üstüne burnun yeni şeklini koruması için plastik veya alüminyum bir kalıp koyuyoruz.

    Hastalar ameliyat sonrasında işe ne zaman başlayabilir?

    Ameliyattan sonra hastanede 1 gün kalınıyor veya ameliyattan 4-5 saat sonra hasta evine taburcu edilebiliyor.Bu ameliyattan sonra hastalara herhangi bir serum veya özel bir ilaç vermek gerekmiyor.Hasta ameliyattan sonra 7 gün boyunca ağızdan basit bir antibiyotik kullanıyor.Hastalar ameliyat sonrasında en az iki gün başı yükseltilmiş bir yatakta istirahat etmeli ve ilk iki gün göz çevresindeki şişlik ve morluğu en aza indirmek için buz uygulaması yapmalılar…Burun içine tampon konuldu ise bu tamponlar cinsine göre 1-7 gün burun içinde kalabiliyor.7.günden sonra burun üzerindeki kalıp alınıyor ve burun üstü bantlanıyor.Bu bantlar da 7 gün burun üzerinde kalıyor.Yani uzun lafın kısası 7 gün sonra işinize ve normal hayatınızıa dönebilirsiniz.

    Burun estetiği ameliyatı sonrasında nelere dikkat etmek gerekir? Ameliyat sonucunu etkileyen faktörler nelerdir?

    Her estetik ameliyatın olduğu gibi burun estetiği ameliyatının da limitleri var. Ameliyatı yapan doktor her zaman sizin için en iyisini ister, yüzünüze uygun ve doğal bir burun yapmaya çalışır. Ancak tabii ki elinde sihirli bir değnek yoktur. İyi sonuçlar cerrahın ustalığı ve burnu iyi analiz etmesinin yanında size bağlı bazı faktörlere de bağlıdır. Bu durumu hastalarıma ‘terzi önemlidir ama kumaş da çok önemlidir ‘ sözüyle anlatıyorum. Yani terzi ne kadar iyi ve tecrübeli olursa olsun ; dikeceği elbisenin mükemmeliğinde kumaşın da etkisi vardır.

    Burun derinizin kalınlığı veya inceliği, deri altı dokunuzun kalınlığı, sigara içip içmemeniz, iyi beslenip beslenmediğiniz, burun içi kıkırdak ve kemik dokularınızın kalın veya ince oluşu, ameliyat öncesi burnunuzdaki bozukluğun derecesi ve böyle bir çok faktör doktorun insiyatifi dışında ameliyat sonucunu etkileyecektir. Bu konularla ilgili sorularınızı lütfen doktorunuza sorunuz.

    Sonuç olarak ameliyat sonucunuzun iyi olması için doktorunuzla aranızda sağlıklı bir iletişim olması çok önemlidir. Doktorunuz sizin ne istediğinizi, bu ameliyattan ne beklediğinizi tam ve eksiksiz olarak anlamalı, siz de doktorunuzun burnunuza ne yapıp ne yapamayacağını tam ve eksiksiz olarak anlamalısınız.

    Ameliyat sonrasında dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

     1) Burnunuzu hekiminiz tarafından size belirtilen zamana kadar temizlemek amacıyla sümkürmeyiniz.Gerekli olduğunda yumuşak bir mendille sürerek temizleyebilirsiniz.

    2) Eğer var ise burun altındaki gazlı bezi değiştirebilirsiniz.

    3) Burnunuzun üzerine konan bantlar ve alçı operasyondan yaklaşık olarak 1 hafta sonra muayenehanede çıkarılacaktır.Alçı ve bantları asla çıkarmayınız ve kuru tutmaya çalışınız.

    4) Uzun süre çiğnemeyi gerektirecek yiyeceklerden kaçınınız. Bunun dışında herhangi bir yemek kısıtlaması yoktur.

    5) Fazla fiziksel aktiviteden kaçının ve her zaman dinlendiğinizden fazla dinlenmeye gayret gösterin.

    6) Dişlerinizi yumuşak bir diş fırçası ile kibarca fırçalayabilirsiniz.Üst dudağınıza çok fazla dokunmamaya gayret ederek burnunuzu hareketsiz tutmaya çalışın.

    7) En az 10 ila 14 gün uzun telefon görüşmeleri ve uzun konuşma gerektirecek aktivitelerden kaçının.

    8) Yüzünüzü yıkayabilir ve ılık suyla duş alabilirsiniz. Burnunuzun üzerindeki özel alçı suya dayanıklıdır.

    9) En az 1 hafta aşırı yüz hareketlerinden kaçınınız.

    10) 1 Hafta boyunca önden düğmeli kıyafetler giyiniz.Boyundan geçen dar kıyafetler giymeyiniz.

    11) 6 hafta boyunca mecbur olmadıkça güneşe aşırı maruz kalmaktan kaçının solaryuma girmeyiniz. Güneş ışığı burnunuz ve yüzünüzde ödeme ve bunun sonucunda şişliklerin artmasına ve daha geç iyileşmeye sebep olur.

    12) 1 ay boyunca yüzmeyiniz ve tenis,basketbol gibi burnunuza travma gelebilecek sporlardan en az 3 ay uzak durunuz.

    13) Bantlar ve alçı çıkarıldıktan sonra burun, göz çevresi ve üst dudakta halen var olan şişlik veya renk değişikliği konusunda endişelenmeyiniz, genellikle 2- 3 hafta içinde tamamen gerileyecektir. Bazı hastalarda burun çevresindeki şişliklerin tamamen kaybolması için 6 ay gerekmektedir.

    14) Sadece doktorunuz tarafından reçete edilen ilaçları kullanınız..

    15) 4 hafta boyunca burnunuzun üzerinde ağırlık ve şekil bozukluğu yapabileceğinden gözlük kullanmayınız.

    16) Operasyondan 2-3 gün sonrasında kontakt lensler kullanılabilir.

    17) Burnunuz üzerindeki bandajlar doktorunuz tarafından çıkarıldıktan sonra burnunuzun üstünü vaselin intensive care lotion ile kibarca temizleyebilirsiniz.

    İlgili konular ;
    Ortalama Burun estetiği fiyatları
    Burun estetiği ile ilgili en çok merak edilenler
    Revizyon burun estetiği ile ilgili merak edilenler
    Güzelliğin şifresi güzel burun
    Burun şekli insan psikolojisini nasıl etkiliyor?
    Burundaki Hapşırma Hissi

  • Kalsiyum Haplarının Zararları

    Kalsiyum Haplarının Zararları

    Kemik miktarındaki azalma ve kemik kırılganlığındaki artma ile seyreden, kemik erimesi hastalığının tedavisinde genellikle yaşlıların içtiği kalsiyum haplarının kalp krizi riskini artırabileceği bildirildi.

    Amerikalı ve Yeni Zelandalı bilimadamları, 12 bin kişiyi kapsayan 11 araştırmanın sonuçlarını değerlendirdi.

    ”İngiliz Tıp Dergisi”nde yayımlanan değerlendirmede, osteoropoz tedavisinde kalsiyumun yerinin tekrar gözden getirilmesi gerektiği sonucuna varıldı.

    Bilimadamları, kalsiyum haplarının kalp krizi riskini yüzde 25-30 artırdığını belirtti. Riskin, kişinin yaşı, cinsiyeti ve kalsiyum ilacının çeşidinden bağımsız olarak arttığı vurgulandı.

    Araştırmacılar, kalsiyum bakımından zengin gıdaların yenebileceği önerisinde bulundu.

  • Kaş Kaldırma Estetik Ameliyatı

    Kaş Kaldırma Estetik Ameliyatı

    Kaşlar yaşın ilerlemesi ile birlikte dokuları gevşer ve yerçekimine de yenik düşerek aşağıya doğru sarkmaya başlar. Kaşların aşağıya doğru sarkmasıyla kişinin yüzünde yorgun, bitkin, kızgın ve olduğundan daha yaşlı bir ifade oluşur. Yaşlanma ve yerçekiminin etkileri dışında kişi yüz felci veya bazı tümörlere bağlı hastalıklarla da kişinin kaşları aşağıya doğru sarkma gösterir. Bazen kaş sarkmaları hata safhaya çıkarak kişinin göz kapaklarına baskı yapar ve gözünü açık tutabilme, görme yetisini zorlamaya başlar.

    Kaş kaldırma ameliyatı tek başına yapılan bir ameliyat mı?

    Kaş kaldırma estetiği genelde göz kapağı ameliyatı veya alın germe ameliyatı ile birlikte yapılır. Ancak göz kapaklarınızda sarkma olmadığı, alın bölgesinde bir kırışıklık ya da sarkma durumu olmadığı halde sadece kaşlarınızda sarkma, düşme var ise tek başına kaş kaldırma estetiği de olabilirsiniz.

    Kaş kaldırma ameliyatında hangi tür anestezi uygulanıyor?

    Sadece kaş kaldırma estetiği yaptıracaksanız lokal anestezi uygulaması altında estetik ameliyatınızı olabilirsiniz.

    Kaş kaldırma ameliyatı nasıl yapılıyor?

    Kaş kaldırma ameliyatı için alnın üstündeki saçlı deriden 1 cm kadar bir kesi yapılıyor ve bu kesinde girilerek, kaşların altındaki dokular yukarı doğru asılıyor. Bu kadar basit bir estetik operasyon olan kaş kaldırma estetiği sonunda pek ağrınız olmuyor ve günlük hayatınıza hemen dönebiliyorsunuz. Ameliyat sonrası 2 gün suyla temas etmemeniz gerekiyor.

    Kaş kaldırma ameliyatında iz kalıyor mu?

    Kaş kaldırma estetiğinde giriş yeri saçlı deri olduğu için ameliyat izi görünüyor.

    İlgili Konular ;
    Kaş kaldırma
    Kas Kaldirma ? Botox

  • Sağlık için Meyve Suyu için

    Sağlık için Meyve Suyu için

    Sağlıklı bir bedene sahip olmanın en kolay yolunun optimal beslenmeden geçtiğini savunan uzmanlar, meyve ve meyve suyu tüketiminin önemini vurguluyor.

    İşte meyvelerin dünyası…

    Domates
    Domatesin antioksidan etkisinin çok kuvvetli olduğu belirtiliyor. Yapılan çalışmalar koroner kalp hastalıkları ve prostat, serviks, kolon, akciğer, meme, özefagus, rektum, rahim, mide, pankreas gibi çeşitli kanser türlerine karşı koruyucu potansiyel etki gösterdiğine işaret ediyor.

    Nar
    Nar suyunun içerdiği biyoaktif bileşenler tümör oluşumu ve gelişimini engelleyici, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, bakteriyal infeksiyonlar, antibiyotik direnci ve deri hasarlarına karşı önleyici ve tedavi edici potansiyel etkiler sunuyor.

    Çilek, ahududu, böğürtlen, vişne
    Çilek, ahududu, böğürtlen, vişne gibi üzümsü meyve sularında bulunan biyoaktif bileşenler tümör oluşumu ve gelişimini engelleyici (akciğer, meme, uterus, kolon, ağız, prostat, özofagus) ve menopoz sonrası dönemde yaşla ilişkili bilişsel zayıflamayı azaltıcı potansiyel etkisi olduğu ileri sürülüyor.

    Portakal
    Portakal suyunda antioksidan potansiyele ve sağlığı geliştirici kapasiteye sahip bileşenler bulunuyor. Bu bileşenlerin portakal suyunda bulunan C vitaminiyle birlikte bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirtiliyor. Bir bardak portakal suyu 132 kcal içeriyor ve günlük C vitamini gereksiniminin %30’unu karşılıyor. C vitamini eksikliğinde diş etlerinde kanama, eklemlerde şişlik ve ağrılar, vücudun diğer yerlerinde ufak darbelerle kanamalar görülüyor. Özellikle turunçgillerde bolca bulunan C vitamini vücuda güç veriyor, enfeksiyonlara karşı vücudu koruyor ve demirin kana geçmesini kolaylaştırıyor.

    Havuç
    Güneşin rengini bünyesinde barındıran havuç ise, A vitamini aktivitesi gösteren ve bir karotenoid olan beta-karotenden yana çok zengindir. A vitamini; gözlerimizin karanlıkta normal olarak görmesine ve alacakaranlığa alışmasına yardım ediyor. Karotenoid formları bir antioksidan olarak çalışıyorlar ve çeşitli kanser türleriyle yaşlanmaya bağlı hastalıklara karşı potansiyel koruyucu.

    Kayısı
    Potasyum, folat ve A vitaminine dönüşebilen karotenoidlerden özellikle beta karoten açısından çok zengin olan kayısı ise gözlerin karanlıkta normal olarak görmesine ve alacakaranlığa alışmasına yardım ediyor. Hücre ve dokuların sağlıklı bir şekilde büyümelerini sağlıyor. Ağız, mide, ince bağırsaklar, solunum ve üreme sistemi ile idrar yollarındaki deri ve dokuların sağlıklı bir şekilde devamlılığını sağlayarak vücudu enfeksiyonlara karşı koruyor.

    Şeftali
    Şeftalinin bileşimi inanılmaz yoğun ve etkili. Bu bileşenlerin hepsi güçlü antioksidan etkinlik gösteriyorlar. Şeftali vücudun dış yüzeyini, sindirim, solunum, üreme ve görme organlarını dıştan gelecek mikroplardan koruyan epitel hücrelerin çalışması ve gözün ışık durumuna göre ayarlanması için ve vücudun hastalıklara karşı savunma sisteminin oluşumunda da yardımcı.

    Üzüm
    Üzüm suyu ise “catechin, epicatechin, quercetin ve anthocyanin” gibi flavonoidlerden zengin. Üzüm suyu flavonoidlerinin potansiyel antioksidan etkinlik göstererek oksidatif strese karşı koruyucu etkinlik gösterdiği, serbest radikal hasarını ve diyetle ilintili kronik hastalık riskini azalttığı ileri sürülüyor. Özellikle mor üzüm ve mor üzüm suyunda bulunan polifenollerin kalp hastalıklarından koruyucu etkisi olduğu bildiriliyor….

  • Zona – Gece Yanığı Hastalığı Neden Olur?

    Zona – Gece Yanığı Hastalığı Neden Olur?

    ZONA GECE YANIĞI HASTALIĞI

    Halk arasında gece yanığı olarak bilinen Zona sinir ucu iltihabıdır.

    Zonaya neden olan suçiçeği hastalığı virüsüdür. Su çiçeği çoğunlukla çocukluk döneminde geçirilen ve solunum yoluyla bulaşan bir hastalıktır. Su çiçeği iyileştikten sonra hastalığa neden olan virüs vücuttan tamamen yok olmaz ve bazı sinirlerin içine yerleşerek uyur vaziyette kalır.

    Vücut direnci zayıflayınca ortaya çıkar
    Uzun yıllar boyunca hiçbir sorun yaratmaz. Ancak bazı kişilerde Vücudun direncinin azaldığı durumlarda uyuyan bu virüs uyanır. Yerleştiği sinirin içinde çoğalır ve sinirin uçlarına, sinirin dağıldığı deri bölgesine gelerek ağrı ve cilt döküntüsüyle seyreden Zona hastalığını oluşturur.

    Vücudun zayıf düşmesine yol açan nedenler:
    Bazı enfeksiyonlar, yorgunluk, uykusuzluk, dengesiz beslenme, aşırı kilo kaybı, stres,alınan bazı ilaçlar, kanser gibi hastalıklar sıralanabilir. Zona çocuklar da dahil olmak üzere her yaşta görülür.

    Zona Nerelerde Görülür:
    Sadece sinirin bulunduğu alanda görülür.
    50 yaşın üzerinde, yaşlılarda, başka hastalığı olanlarda daha ağır seyreder. Zona ağrı ve deri döküntüsüyle seyreden bir hastalıktır. Bu iki belirti de tüm vücutta değil sadece sinirin bulunduğu alanda görülür. Zona da yüz, saçlı deri, gövde, kol ve bacaklar gibi vücudun herhangi bir bölgesinde sinirler tutulabilir.

    Bununla beraber en sık tutulan bölge göğüs bölgesidir. Ağrı ve döküntü vücudun sağ ya da sol olmak üzere bir yarısında bir kuşak tarzında yerleşir. Ağrı, deri döküntüsünden önce ortaya çıkabilir. Hastalar ağrıyı yanma, zonklama, batma, bıçak saplanması, karıncalanma, uyuşma şeklinde hisseder.

    Ağrı döküntünün iyileşmesi ile kaybolur
    Ağrının ardından deride bir kızarıklık ve üzerinde yerleşmiş su dolu kabarcıklar ortaya çıkar. 3-4 hafta içinde bunlar kurur ve kabuklanarak iyileşir. Ağrı bu dönemde devam eder ve döküntünün iyileşmesiyle kaybolur.

    Ancak bazen, özellikle de yaşlı kişilerde ağrı döküntünün iyileşmesinden sonra da devam eder.

    Zona Tedavisi:
    Zona tedavisinde istirahat önemlidir.

    Deri döküntüsü için ıslak pansumanlar ve kurutucu merhemler yararlıdır. Vitaminler, ağrı kesiciler ve virüsün çoğalmasının durduran bazı ilaçlar da tedavide kullanılmaktadır. Ağrının inatçı olduğu vakalarda antidepresanlar, sinir blokajı gibi yöntemlerden yararlanabilir.

  • Sivrisinek Kaşıntısı Nasıl Geçer?

    Sivrisinek Kaşıntısı Nasıl Geçer?

    Sivrisinekleri dikkate almamız gerekir. Sivrisineklerin yoğun olduğu yaz dönemlerinde önlem almalıyız sivrisinekler daha ziyade akşam karanlığında ve sabah saatlerinde bize karşı saldırıya geçerler. Dolayısı ile akşam saatlerinde ve geceleri uzun kollu giyinmek yatılan yerde cibinlik kullanmak yakın çevremizde durgun sular bırakmamak sivrisineklerden korunmak için alabileceğimiz bazı önlemlerdir…

    Sivrisineklerden Korunma

    Çok yeşillik bir alana gittiğimizde sivrisinek kovucu ürünler kullanılabilir. Sivrisineklerden doğal yollar ile kurtulmak için fesleğen, reyhan gibi bazı kokulu bitkiler de sivrisineklerin hoşlanmadığı bitkilerdir. Bu bitkileri camın önünde balkonumuzda bulundurmak sivrisineklerin uzak kalması için yardımcı olabilir.

    Sivrisineklerden Korunma: Fesleğenin kokusunu sevmezler

    Sivrisinek ısırığı hangi hastalığa neden olur?

    Sivrisinekler konup kalktıkları yerlerden beslenme sırasında bazı mikropları virüsleri alabilir. İnsanları ısırdıklarında sivrisineklerin ağzından bize bulaşabilirler. Özellikle sıtma mikrobu sivrisineğin bulaştırdığı hastalıkların başında gelir. Bunun haricinde sarı humma, dang humması, afrika humması, tifüs hastalığı hatta grip bile sivrisinek ısırığından bulaşabilir. Bunların dışında aids hastalığı yada sarılık hastalığı sivrisinek ısırığı ile bulaşmaz bu konuda rahat olmakta fayda vardır.

    Sivrisinek sokmasına ne iyi gelir

    Sivrisinek ısırdığında ortaya çıkan kaşıntıya kişinin yapısı alerjik durumuna göre farklı sürelerde devam edebilir. Çocuklarda ve alerjisi olanlarda bu kaşıntı şiddetli ve bir kaç gün sürebilir. Bu karşın yetişkinlerde çok hafif olduğundan herhangi bir önlem gerekmeyebilir. Bir çok kişinin bildiği biraz limon kolonyası sürmek yeterli olabilir. Kaşıntının şiddetli olduğu durumlarda kaşıntı giderici ilaçlar, özellikle antihistaminik diye tabir edilen jelleri yada daha da şiddetli ise kızarıklık ve şişkinlik yaptı ise egzama kremi diye tabir edilen hafif ve orta şiddette kortikosteroid içeren kremler kullanmak bizi hızla rahatlatacaktır. Eğer evde bu tür ilaçlar yok ise o zaman en basitinden kolonya sürmek yada 1 adet aspirini çay tabağında ezerek biraz sulandırılması yine kaşıntının hafifletilmesine yardımcı olacaktır.

    Bu tür önlemler ile sivrisinek ısırığının meydana getirdiği kaşıntı bir kaç saat sonra azalacak veya geçecektir.

    Sivrisinek Isırığı Nasıl Geçer, Ne Yapmalı?

    Sivrisineklerden Nasıl Kurtulunur?

    Sivrisinekler İçin Doğal Çözüm

    Hangi bitkiler sivrisinekleri kovar, Sivrisinekleri kovan bitkiler nelerdir?

    Öncelikle evimize girişini önlememiz lazım. Sivrisineklerin dişileri sokar. Bebekler için çibinlik kullanılması gerekir. Camlarda sineklik olması ve öncelikle sivrisinek ve böceklerin eve girişini önlemek lazım

    Sinek kovucu matlar var fişe takılan bunların içinde kimyasallar var hava kalitesini bozar.

    Çam yağı, limon yağı, nane yağı, okaliptüs yağından hiç haz etmezler. Bu cam içinde kimyasal olan fişe takılan matlar var bunların içini boşaltıp yağ koyarsanız bunlar buharlaşarak hem güzel koku yayar, hemde sivri sinekleri kovar faydalıdır.

  • Kalp Krizi Geçirene Ne Yapılmalı

    Kalp Krizi Geçirene Ne Yapılmalı

    Kalp krizi geçirene ne yapılmalı, Kalk krizi durumunda yapılması gerekenler nelerdir. Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte kalp krizi vakarları artış gösterdi. Bu yazı dizimizde insanları bilinçlendirmek adına kalp krizi vakalarında neler yapılması gerektiğine dair bilgileri sizlerle paylaşacağız. Hayati önem arz eden bu bilgileri dikkate almanızda fayda var. Her an yakınlarınızda olan biri kalp krizi geçirebilir. Gelin kalp krizi geçirene neler yapılmalıymış bir göz atalım.

    Kalp Krizi Durumunda Yapılması Gerekenler

    – Oturmalı ya da uzanmalı.
    – Giysilerini gevşetmeli.
    – Paniğe kapılmaktan kaçınmalı.
    – Hemen bir sağlık kuruluşuna (tercihen 112 aracılığı ile) ulaşmalı.

    Kalp Krizi Geçiren Hastaya Şunları Yapmayın

    – Kriz geçiren hastaya sıvı vermeyin.
    – Hastayı telaşlandırmaktan kaçının.
    – Bilinci tamamen kapalı ve Aspirin alerjisi var ise Aspirin çiğnetmeyin.
    – Hareket ettirmeyin.
    – İlkyardım eğitimi almamışsanız, kalp masajı gibi müdahalelerden kaçının.
    – Tansiyonu düşük, göz kararması ve bayılma hissi olan hastalara dilaltı hapı vermeyin.

  • Güzel burun nasıl olmalı?

    Güzel burun nasıl olmalı?

    Güzel burun nasıl olmalı?

    Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan, burun estetiği yaptıracaklara önerilerde bulunuyor. Dr. İlhan güzel burnun tarifini yaparak, burun estetiğinin kişiye özel yapılması gerektiğinin altını çiziyor.emre ilhan


    Burun yüzümüzün ortasında bulunan ve bize bakıldığında dikkati en çok çeken yapıdır. Bu yüzden güzel ve doğal bir burun yüz güzelliği için vazgeçilmezdir. Aynı zamanda nefes alma, koku alma, havanın nemlendirilmesi, ısıtılması ve sesimizin bize özel olmasını sağlar. Yani estetik açıdan yüzümüze çok şey katar aynı zamanda insan sağlığı açısından çok önemli görevleri vardır.

    Burundaki şekil bozuklukları yüzünüzün kendi içindeki ahengini bozarak dış görünümünüzü etkiler, burun tıkanıklığına neden olarak sağlığınızı etkiler ve tüm bunların sonucu olarak psikolojinizi, insan ilişkilerindeki özgüveninizi etkileyebilir. İşte estetik burun ameliyatları tüm bu problemleri çözmek amacıyla yapılır. Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan, burun estetiği ameliyatı hakkında bilinmeyenleri anlatıyor…

    Estetik burun ameliyatı ile neler yapabiliyorsunuz?

    Estetik burun ameliyatı ile burun kemerli ise bu kemeri alabiliyor, burun ucu düşüklüğü varsa burun ucunu kaldırabiliyor, burun ucu çok kalkıksa normal konuma getirebiliyor, burun kökü gerideyse burun kökü ile alın arasındaki bölge doldurularak normalden kısa görünen burunu uzatabiliyor ve gözlerin birbirinden ayrık görümünü düzeltebiliyoruz .Burun ile üst dudak arası mesafe uzunsa kısaltabiliyor, kısaysa uzatabiliyoruz.Eğri burunları orta hatta alabiliyoruz.Burun delikleri ve kanatlarını küçültebilyoruz. Burun ucu top gibi ve kalın görünümlüyse inceltebiliyor yada sıkılmış gibiyse genişletebilyoruz.Ameliyat öncesinde hastanın bu değişikliklerden hangisine ne kadar ihtiyaç duyduğu planlanarak ameliyata ne yapılması gerektiğini bilerek giriyoruz.

    Planlama her hastaya özeldir. Her hasta için ayrı ayrı ve üzerinde bazen saatlerce çalışmayı gerektirecek kadar önemlidir.

    Burun şeklini düzeltmenin fonksiyona pozitif etkisi olur mu?

    Yapı olarak kötü olan burunun fonksiyonları da kötüdür.Yani burnu eğik veya çarpık olan , veya yan duvarları içe çökük sıkılmış gibi olan, iç kemiğinde eğrilik olan bir hasta nefes alamaz ve burun tıkanıklığı gelişir.Bu hastalarda burnun hem içi hem dışı birarada düzeltilmediği taktirde ne fonksiyonda iyileşme olur ne de estetik görünümde.Günümüzde burnun içi ve dışını bir bütün olarak ele almaktayız. Bunun sonucu olarak nefes almayı engelleyen burun kemiği eğriliği estetik burun ameliyatından önce değerlendirilmeli ve eğrilik varlığında mutlaka aynı ameliyatta düzeltilmelidir. Bu bozukluğun giderilmesi sadece fonksiyon açısından değil estetik açıdan da çok önemlidir.

    Estetik burun ameliyatlarındaki bilimsel gelişmeler sonucunda ameliyat felsefesindeki değişiklikler nelerdir?

    Burun ameliyat teknikleri de bilimin ve tıbbın ilerlemesi ve kazanılan tecrübe sonucunda 2000 li yıllardan sonra konsept değiştirmiştir. Burun anatomisinin daha iyi anlaşılması , estetik görüşün gelişmesi ve bu iki faktörün kombine edilmesi sonucunda, cerrahi bakış açısı ve düşünce yapısı değişmiştir.Bunun sonucunda doğal ve armonik estetik sonuçlar amaçlanırken , burun fonksyonlarını korumanın önemi anlaşılmıştır.

    1960 lı yıllarda estetik görüş ve burun anatomik bilgi ve ameliyat tekniklerinin yetersiz olduğu zamanlardaki “moda” burunlar, sırtı çok oyulmuş (kayık burun) ve domuz burnu olarak tanımlanan aşırı kalkık burunlar idi.Bu burunlar doğal olmayan ve ameliyatlı görünüme sahip burunlardı.Bu burunlar genellikle aşırı kıkırdak ve kemik çıkarılmasının estetik burun ameliyatlarının normu olduğu zamanlardaki teknikle yapılmış burunlardır.Günümüzde bu tarz burunlar istenmeyen ve “aşırı ameliyat kokan” burunlar olarak nitelenmektedir.

    Bu tarz ameliyatlar sonucunda ortaya çıkan aşırı küçültülmüş , kaldırılmış ,gözlerin birbirinden ayrı ve tabiri caizse “ablak” durmasına sebep olan burunlar günümüz estetik anlayışı ile uyuşmamaktadır.

    Günümüzde başarılı bir estetik burun ameliyatı dikkati buruna değil kişinin gözlerine yönelten , ameliyat olduğu belli olmayan( doğal) ve fonksyonlarını tam olarak yapabilen , uzun yıllar boyunca yaşlanma etkilerine karşı dayanıklı (çökme , eğrilme olmayan) burun yapmayı amaçlamaktadır.Benim de dikkatimi çeken artık estetik burun ameliyatı için başvuran hastaların hemen hepsinin doğal , göze çarpmayan , dikkat çekmeyen burun istedikleridir.

    Estetik burun ameliyatlarında amaç yüzün diğer bölümleri ile uyumlu , ve nefes alma problemi olmayan bir burun yapmaktır. Burun kendi içinde de denge içinde olmalıdır. Yani burunun sırtı, ucu, yüzle birleştiği bölümleri birbiri ile uyumlu olmalıdır.

    Peki güzel burundan ne anlamalıyız?

    Bize göre güzel burun eşitir doğal burundur. Burun sırtının aşırı oyulduğu ve burun ucunun çok kaldırıldığı burunlar doğal olmakan çok uzaktır.Çevrenizde bu şekide buruna sahip “ameliyatlı” olduğu belli olan birçok hasta görebilirsiniz. Bazı kişilerin burnu ise ameliyattan sonra yandan bakıldığında güzel ancak önden bakıldığında yüz ile uyumsuz veya eğri olabilmektedir . Estetik ameliyat olmuş bir burun sadece tek bir yönden bakıldığında değil her yönden güzel ve dengeli olmalıdır. En çok önem verdiğimiz ise burnun önden güzel olmasıdır. Çünkü tüm hayatımız boyunca insanlarla olan ilişkilerimizde yüz yüze iletişim kurarız ve insanlar yüzümüzü her zaman ön cepheden hatırlarlar.

    Her hastaya standart burun ameliyatı yapılmamalı, kişiye özel planlama ve kişiye özel ,tabiri caizse “terzi işi” burun ameliyatı yapılmalıdır.

    İyi yapılmış bir burun:

    • Doğal görünmeli kendi içinde ve yüzün diğer yapıları ile uyumlu olmalı.

    • Ameliyatlı bir burun görünümü olmamalı.

    • İnsanların dikkati burnunuzdan çok gözlerinize yöneltmeli.

    • Burun tıkanıklıkları aynı ameliyatta düzeltilmeli ve ameliyat sonrası nefes alıp verme daha iyi olmalı

    İlgili konular ;
    Ortalama Burun estetiği fiyatları
    Burun estetiği ile ilgili en çok merak edilenler
    Revizyon burun estetiği ile ilgili merak edilenler
    Güzelliğin şifresi güzel burun
    Burun şekli insan psikolojisini nasıl etkiliyor?
    Burundaki Hapşırma Hissi

  • Tırnaktaki Beyaz Leke

    Tırnaktaki Beyaz Leke

    Bazı insanların tırnaklarında dönem dönem beyaz lekeler ve çizgiler görülmektedir.Bu beyaz lekeler ve çizgiler tamamen vücudun ürettiği birşeydir. Bu çizgiler tırnağınızın direncini kırar. Kırılmalarını engellemeniz için tırnaklarınızı kısa kesmelisiniz. Şekil bozukluğunu ise doktorunuzun uygulayacağı tedaviyle giderebilirsiniz.

    Tırnağın, çok fazla ojeli kalmasının ya da sigara içmenin de tırnaklar üzerinde sarartmak gibi olumsuz bir etkisi olabileceğini vurgulayan uzmanlar, “Bunun çok çirkin bir görüntü olduğunu düşünüyorsanız, yüzeysel bir temizleme uygulayabilirsiniz. Ayrıca tırnakları besleyici ürünlerden yararlanabileceğiniz gibi, ojenizin markasını da değiştirebilirsiniz.

    Bazen çocukluğumuzdan beri tırnaklarımızda beyaz beyaz lekelerle karşılaşırız. Bu vücudumuzda bulunan, saç ve tırnağımızın temelini oluşturan keratin hormonu gerektiği gibi çalışmıyor demektir. Sonradan meydana gelmiş olabilecek koyu renk beyaz lekeler ise manikür sırasında tırnakların çok fazla zarar görmesi ve mantar kapması nedeniyle oluşmuş olabilir.

    Travmatik olaylar sonucunda karşılaşabileceğimiz bu tırnak sorunu için sadece bir süre beklemek yeterli. Bütün bu sorunlarla baş etmenin en etkili yolu ise dışarıda yaptırsanız bile kendi manikür takımınızı kullanmanızdır” şeklinde sözlerini tamamladı.

    İlgili konular ;
    Tırnak Üzerinde Beyaz Leke?