Kategori: Sağlık

  • Dil Şişmesi Neden Olur?

    Dil Şişmesi Neden Olur?

    Dil şişmesi genellikle alerjik reaksiyonların bir sonucu olarak meydana gelmekle birlikte pek çok diğer hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Bu hastalıklar arasında en ciddi olanı dil kanseridir. Ağız içi enfeksiyonları da dilin ve boğazın şişmesine yol açabilir. Eğer dildeki şişme 1-2 gün içinde geçmediyse mutlaka bir doktor kontrolüne gidilmelidir.

    Alerjiler

    Vücudun alerjik tepkileri dil ve boğaz bölgesinde şişliğe yol açabilir. Şişliğe ek olarak hapşırma, öksürük, solunum yollarının tıkanması, kaşıntı ve kızarıklık gibi diğer belirtiler görülebilir. Bazı durumlarda dil çok şişerek boğazı tıkayacak kadar büyüyebilir ve solunuma engel olabilir. Alerji nedeniyle görülen belirtiler vücudun bir bölümünde veya tamamında belirtilere yol açabilir.

    Mononükleoz

    “Öpüşme hastalığı” olarak da bilinen “mononükleoz” tükürük yoluyla bulaşır. Virüs kişide uzun süreli yorgunluk hissi olarak belirti gösterir. Bulaşan kişi virüsü hayatı boyunca taşır ve hastalık bazen aktif olup bazen uyku dönemine geçer. Mononükleoz’un diğer belirtileri arasında yorgunluk, ateş, dil şişmesi ve boğaz ağrısı bulunmaktadır. Hastanın dinlenmesi belirtileri hafifletir. Ateşi düşürmek ve boğaz ağrısını almak için reçeteli ilaç kullanmak gerekebilir.

    Dil Kanseri

    Dil kanseri zamanında teşhis edilip tedavi edilmezse ölüme varan sonuçlara yol açabilir. Dil şişmesi dışında ağız içinde uyuşma, kanama, ağrı, dil üzerinde kırmızı lekeler, şişmiş lenf bezleri, kulak ağırları, beyaz lekeler gibi diğer belirtiler görülebilir. Ancak bu belirtiler enfeksiyonlar da dahil olmak üzere diğer hastalıkların belirtisi olabileceği için mutlaka doktora gidilmeli ve gerekli kontroller yaptırılmalıdır. Tanı için fiziksel muayenenin ardından biyopsi istenebilir.

    Dil İltihabı

    Tıpta “Glossitis” olarak bilinen dil iltihaplanması dilin şişmesine ve boğaz ağrılarına neden olabilir. Oral herpes gibi viral veya bakteriyel enfeksiyonlar, mantar, demir eksikliği anemisi ya da aftöz ülser, tütün, baharat ya da sıcak gıdalar dil iltihaplanmasının diğer nedenleri arasında gösterilmektedir. İltihap neticesinde dil renk değiştirebilir, konuşma ve yutkunma güçlüğü oluşabilir, dil rengi solabilir.

    Yukarı da saydığımız nedenler dışında dil şişmesinin daha pek çok nedeni olabilir. Eğer şişlik sık meydana geliyorsa veya uzun süredir devam ediyorsa vakit kaybetmeden bir doktora gidip nedenini öğrenmek ve uygun tedavi sürecini başlatmak en güvenli yol olacaktır.

  • Alternatif Depresyon Tedavisi

    Alternatif Depresyon Tedavisi

    Depresyon; sizi hedeflerinizi gerçekleştirmekten uzaklaştıran, duygu durumunuzu olumsuz yönde etkileyen ve motivasyonunuzu düşüren bir ruhsal bozukluktur. Farklı şekillerde ortaya çıkan hastalık hayatınızda önemli bir rol oynayabilir. Günümüzde depresyon tedavisinde terapi ve ilaçlar bir arada kullanılmaktadır ve tedavisi mümkündür. Alternatif depresyon tedavisi yöntemleri arıyorsanız beslenme ve düzenli egzersizlerle bu profesyonel tedavi sürecine katkıda bulunabilirsiniz.

    Kaçınılması Gereken Gıdalar
    Beslenme programınıza özen göstererek depresyonun bazı belirtilerini azaltmanız mümkün. Uzak durulması gereken ilk şey alkol. Alkol başlangıçta belki ruh halinizi üst seviyelere çıkarıp olumsuz düşüncelerden kurtulmanıza yardımcı olabilir ancak gerçekte bir depresandır ve bir süre sonra duygu durumunuzu daha da kötü yapar. Depresyon döneminde alkol tüketimi cazip gelebilir ancak bunun sonunun alkol bağımlılığı olabileceğini unutmayın.

    Rafine karbonhidratlar ve şeker bakımından zengin gıdalar depresyon semptomlarını arttırabilir. Bu tip gıdalar kan şekerini aniden yükseltir ve aynı şekilde hızla düşmesine neden olur. Kan şekerinin bu kadar hızlı değişmesi yorgunluğa ve sinirlilik haline yol açabilir.

    Tüketilmesi Gereken Gıdalar
    Omega 3 yağ asidi bakımından zengin gıdaları arttırın ve en az haftada 3 kez bu esansiyel yağ asidini içeren gıdalar tüketin. Omega 3 tek başına ruh halini geliştirmenize yardımcı olabilir. Depresyondayken ceviz, keten tohumu, zeytinyağı ve yağlı balık gibi gıdalar tüketebilirsiniz.

    Kan şekerinizi belirli bir seviyede tutmak için yavaş sindirilen gıdalar tüketebilirsiniz. Kahverengi pirinç, tam tahıllı makarna, kepekli tahıllar bu dönemde gıdalar nedeniyle oluşan yorgunlukla baş etmenizde yardımcı olacaktır.

    Folik asit ve B-12 vitamini eksikliği depresyon belirtilerinin artmasına ve şiddetlenmesine neden olabilir. Turunçgiller, baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler ve yumurta gibi gıdalar yiyerek B vitamini tüketimini arttırabilirsiniz. Sağlık marketlerde B vitamini desteklerini bulabilirsiniz ancak bunların olası yan etkileri hakkında bilgi almak ve sizin için uygun olup olmadığını öğrenmek için doktorunuza danışmalısınız.

    Alternatif Depresyon Tedavisinde Egzersizin Rolü
    Depresyondaki birinin fiziksel olarak aktif olması zor olabilir ancak yapılacak düzenli egzersizler ruh halini kesinlikle yukarı taşıyacaktır. Bazı insanlar için egzersiz antidepresan ilaçlar kadar etki sağlayabilir. Düzenli egzersiz kişinin kendini daha iyi hissetmesini sağlayan endorfin salgılatır ve nörotransmitterleri artırarak stresi hafifletir.

    Egzersizin depresyon üzerinde olumlu etkilerini görmek için düzenli egzersizi bir alışkanlık haline getirin. Örneğin haftada 5 gün günde 35 dakika yapılan tempolu yürüyüşler faydalı olabilir.

  • Polikistik Over

    Polikistik Over

    Polikistik over nedir

    Polikistik over sendromu sebebi henüz kesin olarak aydınlatılamamış olan bir yumurtlama bozukluğudur. Normal olarak her ay çok sayıda yumurta yumurtalıkta gelişmeye başlar. Bunlardan en güçlüsü diğerlerini yok eder ve gelişimine devam eder. Polikistik overde ise bu düzende bir aksama olur. Bütün yumurtalar bir anda gelişmeye başlar ve hiçbiri tam gelişme düzeyine gelişemez ve orta boyda takılı kalırlar. Yumurtalığın içinde kalan bu yumurta kesecikleri aynı zamanda erkeklik hormonu da salgılandığı için polikistik over belirtileri gözlenir. Yumurtalıklara ultrasonla bakıldığında da orta boy tespih tanesi gibi kesecikler görülür. Yumurtalık dokusu, bu kistler sayıca arttığında “polikistik” yani çok sayıda kistik oluşum içeren bir yapıya dönüşür. Birçok kişi bu hastalığı adı nedeniyle kansere neden olacağı korkusu yaratır. Ancak polikistik overin yumurtalık kanseri ile bir ilgisi bulunmamaktadır.

    poli=çok sayıda ; kistik= kist içeren ; over=yumurtalık dokusu

    polikistik over: “çok sayıda kist içeren yumurtalık dokusu”

    Polikistik Over Belirtileri

    Polikistik over sendromu kendini, düzenli yumurtlama olmaması ve buna bağlı olarak adet düzensizliği ve vücutta erkeklik hormonunun artmasının getirdiği bazı sonuçlarla gösterir. Erkeklik hormonunun fazlalığına bağlı olarak da deri yağlanır ve akneler oluşur, vücutta erkeksi tüylenme denilen dudakların üst kısmında ve yanaklarda tüylenme gözlenir. İleri aşamalarda ise göğsün ortasında, çevresinde ve karnın alt kısmı ile bacakların diz üstü kısımlarında tüylenme ortaya çıkar.

    Polikistik Over Nasıl Oluşur

    Polikistik over sendromu çok heterojen bir sorun olduğu için belirtiler de kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Yani her polikistik over hastasında adet düzensizliği ya da kıllanma görünmeyebilir. Ya da yılda iki üç kez adet gören polikistik over sendromlu hasta olabildiği gibi yılda on defa adet gören hastalar da olabilir.

    Polikistik Over Sebepleri

    Polikistik over sendromunun nedenlerine bakıldığında genetiğin ön plana çıktığını görüyoruz. Anneden geçebildiği gibi babadan da geçme ihtimali var. Genetik nedenli bir hastalık olmasından dolayı tedavi etmek hemen hemen imkansız olsa da, var olan sorunlara çözüm bulmanın elbette imkanı bulunuyor.

    Polikistik Over Sendromu

    Gelen bir hasta düzensiz adet görüyor ve belirgin bölgelerinde erkeksi tüylenme varsa tanı kolaylıkla konabiliyor. Ama biyokimyasal olarak da kanda gösterilebilecek bazı bulgular var. Bunların başında testosteron miktarı geliyor. Testosteron miktarının üst sınıra yakın ve üst sınırda seyretmesi gerekiyor. Bir başka androjen hormonu olan ve böbreküstü bezlerinden salgılanan DHEAS hormonunun düzeyine de bakılması gerekiyor. Eğer bu hormonların kandaki düzeylerinin yüksek olduğu gösterilirse tanı belirlenmiş oluyor. Ancak bu testlerin yapılması da şart değildir. Eğer bir kadın adet düzensizliği ve aşırı kıllanma ile geliyorsa aksi kanıtlanmadığı sürece bu durum polikistik overdir.

    Polikistik Over Tedavisi

    Polikistik over sendromu yaşayan kadınlar genellikle kıllanma, akne, adet düzensizlikleri ya da çocuk sahibi olamadıkları için hekime başvuruyor. Tedavi ise kadının bebek sahibi olmak isteyip istememesine göre şekilleniyor ve basamak tedavisi adı verilen adım adım gidilen bir tedavi şeması izleniyor. Eğer hasta çocuk istemiyorsa yapılacak birkaç nokta bulunuyor. Öncelikle adet düzenini sağlamaktır. Çünkü uzun süreli adet görmeyen bu kadınlarda östrojen tek başına rahim içine etki etmeye başlıyor ve sonuçta rahim kanseri riskini artıyor. İkinci nokta, tüylenmesini yok etmek oluyor ve bunun için de antiandrojenler kullanılıyor. Androjen düzeylerini en iyi düşüren şey de doğum kontrol hapları. Bu sayede hem adet düzeni sağlanabiliyor ve rahim kanseri riski azaltılıyor, hem de tüylenme azaltılabiliyor. Üçüncü nokta ise, insülin rezistansına bağlı olarak oluşan kilo sorununu dengeye sokmak oluyor. Eğer hastada insülin direnci saptandıysa bu direnci azaltan ilaçların kullanılması, karbonhidrattan yoksun diyet ve egzersiz kombinasyonu en faydalı tedavi olarak gösteriliyor.

    Polikistik Over Hamile Kalmak

    Eğer bir kadın çocuk istiyor ve polikistik over sendromu varsa burada yapılacak olan hastanın insülin direncini düşürmek ve yumurtlamasını sağlamak oluyor. Polikistik overli kadınların bir kısmında haplarla yumurtlama sağlanarak çocuk sahibi olmaları sağlanabiliyor. Ancak bir kısım hastada da bu haplar yeterli olmuyor ve bu noktada iğnelerle yumurtlatma işlemi gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Eğer iğne yönteminden de yanıt alınmaz ise bu hastalarda aşılama ya da tüp bebek tedavisine geçiliyor.

    Polikistik Over Sonuçları

    Adet Düzensizliği : Yalnızca yumurtlama olduğunda üretilebilen progesteron hormonu üretiminin aksaması, adet döngüsünün uzamasına, yani adet gecikmelerine veya düzensiz adet kanamalarına yol açar.

    Tüylenme Ve Sivilcelenme : Çatlayamayan foliküller fazla miktarlarda testosteron (“erkeklik hormonu”) üretir. Kadında fazladan üretilen erkeklik hormonu tüylenme ve sivilcelenme gibi kozmetik sorunlar yaratır.

    Zor Gebe Kalma Veya Gebe Kalamama : Yumurtlama olmaması kadını zor gebe kalma veya gebe kalamama sorunuyla, gebe kalınması durumunda ise artmış düşük yapma riskiyle başbaşa bırakır.

    Şeker Hastalığı : Kan şekerinin düzenlenmesinden sorumlu olan insülin hormonu salgısının bu hastalıkta bozulması kilo alma sorununa veya ileri yaşlarda şeker hastalığına yakalanma riskinde artışa neden olur.

    Rahim Kanseri Riski : Uzun dönemde ortaya çıkabilen sorunlardan en önemlisi rahim iç tabakasını östrojen hormonunun kalınlaştırıcı etkisinden koruyucu özelliği olan progesteron hormonunun eksik kalması nedeniyle ortaya çıkan artmış rahim kanseri riskidir.

    Kalp Hastalıklarına Yakalanma Riski : Diğer bir uzun vadeli sorun da testosteron hormonunun sürekli olarak yüksek kalmasına bağlı olarak kan yağlarının seviyesinin yükselmesidir. Bu durum uzun vadede kadının çeşitli kalp hastalıklarına yakalanma riskini artırır.

  • Ultrasonik Yüz Gençleştirme

    Ultrasonik Yüz Gençleştirme

    Ultherapy ile Tek seansta Yüz ve Boyun Germe (Gençleştirme)

    Ultherapy teknolojisi cildin alt katmanlarındaki taşıyıcı dokularda odaklanmış ses dalgaları kullanılarak kollajen üretiminin tetiklenmesi yolu ile ciltte sıkılaşma ve gerginlik sağlayan bir tedavi yöntemidir.

    Ultherapy ile Tek seansta Yüz ve Boyun Germe

    – Daha fazla kollajen üretimi
    – Güçlenmiş bağ dokusu
    – Daha sıkı bir cilt
    – Kırışıklarda gözle görülür azalma

    Ultherapy teknolojisi cildin alt katmanlarındaki taşıyıcı dokularda odaklanmış ses dalgaları kullanılarak kollajen üretiminin tetiklenmesi yolu ile ciltte sıkılaşma ve gerginlik sağlayan bir tedavi yöntemidir.

    Ulthera Ultherapy ile cildin sıkılığını yitirmesi sebebi ile ile sarkma yaşanan kaş, alın, yanak, ağız kenarı, yüz kontürü, çene hattı ve gıdı bölgesi ile torbalanan ve kırışan göz çevresinde ameliyatsız toparlannma ve gençleşme sağlanmaktadır.

    Ulthera cihazı ile yapılan bu tedavide, ısı enerjisi veren ses dalgaları monitör ile kontrol edilerek istenen doku derinliğine odaklanmakta ve cildin üst tabakasına zarar vermeden deri altındaki bağ dokusunda kollajen üretimini artıran küçük ısı hasarları oluşturulmaktadır.

    Ameliyatsız bir cilt sıkılaştırma yöntemi olan Ultherapy ile zamanın ve yerçekiminin ciltte yarattığı gevşeme ve sarkmalar 30-60 dakikalık tek bir seans ardından elde edilen cilt altı bağ dokusu yenilenmesi ve güçlenmesi ile tedavi edilmektedir.

    Ultherapy nasıl uygulanıyor ?

    Ultrasonik yüz ve boyun gençleştirme sırasında ultrason dalgalarını taşıyan uygulama başlığı cilde temas ettirilerek cilt ve cildin alt katmanları monitörde görüntülenir. Belirlenen uygulama alanlarında, cildin 3 mm ve 4,5 mm altına odaklanmış ses dalgaları ile bu bölgelerde kollajen üretimini uyaran ısı hasarları oluşturulur. Bu işlem sırasında cilt yüzeyi uygulamadan etkilenmez.

    Cilt altında taşıyıcı bağ dokusunun bulunduğu derinliğe ulaşan enerji sayesinde dokuda yeni kollajen yapımı uyarılarak güçlü bir sıkılaşma etkisi meydana gelir ve zaman içinde cerrahi olmadan yüz germe etkisi elde edilir.

    Ultherapy işlemi ne kadar sürüyor ?

    Ultherapy süresi uygulama yapılan bölgeye göre 30-60 dakika arasında değişmekte olup tüm yüz ve boyuna yapılan uygulama 1 saat kadar sürmektedir. Ultherapy ile istenen sonuca ulaşmak için tek seans yeterlidir.

    Ulthera uygulama bölgeleriUltherapy Hangi Bölgelerde Etkili Oluyor ?

    Ulthera ile ameliyatsız yüz gençleştirme, yüz cildi ve “jaw line” diye tabir edilen çene çizgisinde sarkmaları olan hastalarda yanaklara, gıdı bölgesindeki sarkmayı düzeltmek amacıyla boyuna, kaş kaldırmak amacıyla kaş-alın bölgesine, üst göz kapağındaki deri fazlalıklarını azaltmak ve toparlamak amacıyla göz kapaklarına, göz dış ve alt kısmındaki kırışıklıkları azaltmak amacı ile göz çevresine, dekolte bölgesindeki kırışıklıkları düzeltmek amacıyla dekolteye uygulanmaktadır.

    Uygulama sırasında ne hissedeceğim ?

    Uygulama sırasında hissedilenler kişiden kişiye farklılık gösterse de, hastalar hissettikleri acıyı anlık “iğne batması” ya da “elektriklenme” olarak tanımlamaktalar. Hastaların tercihine bağlı olarak bölgesel anestezi veya sedasyon uygulaması ile ağrı hissini tamamen engellemek mümkündür olabilmektedir.

    Uygulama sonrasında neler beklemeliyim ?

    Uygulamanın ardından kişi günlük aktivitelerine hemen dönebilir. Dikkat edilmesi gereken herhangi bir durum bulunmamaktadır. Ultherapy sonrasında ciltte yanık, leke, herhangi bir yan etki oluşmaz. Bazı kişilerde hafif kızarıklıklar oluşsa da bu durum birkaç saat sonra normale dönmektedir.

    Ultrasonik dalgaların cilt altındaki etki bölgeleri

    Ultrasonik yüz gençleştirmenin diğer ameliyatsız yüz gençleştirme işlemlerinden farkı nedir ?

    Ultherapy, odaklanmış ultrason teknolojisini kullanan ve cerrahi müdahale olmadan derin dokular üzerinde etki sağlayan tek yöntemdir. Ultherapy ile ciltte sadece tek bir uygulama ile etkili ve memnuniyet verici sonuçlara ulaşmak mümkün olmaktadır.

    Cildin toparlanması cilt yüzeyine uygulanacak işlemler ile sağlanamaz. Alt katmanlara ulaşabilmek ve odaklı uygulama yapabilmek için işlem sırasında ısı etkisi oluşturulacak cilt kattmanını ve bölgeyi görüntülemek çok önemlidir. Bu hassas uygulamayı benzer amaçlı diğer teknolojilerle elde etmek mümkün değildir. Uygulamanın hedefi, yüz germe ameliyatları sırasında kesilerek çıkartılan tabakayı ameliyatsız bir şekilde küçültmek ve yeni kollajen üretimi tetikleyerek cildin gerginleşmesini sağlamaktır.

     

    Ultherapy güvenli bir yöntem midir ?

    Ultrason enerjisi tıpta 50 yıldan uzun süredir kullanılmaktadır ve klinik denemelerle herhangi bir yan etkisi olmadığını ispatlamıştır. Ulthera Amerika F.D.A onaylı bir cihazdır.

    Ultherapy’nin sonuçlarını ne zaman görebilirim ?

    Tek bir uygulama ardından rejenerasyon süreci hemen başlar, ilk anda bile hafif bir gerilme etkisi görülmektedir. Cilt uygulama sonrası her geçen gün daha iyi görünmeye başlar, 1 hafta sonrasında cildinizi daha iyi hissedersiniz, 1 ay sonra etkiler görünür hale gelir, 3 ayın sonunda istenen sonuç gözlenmeye başlar. Tam sonuç alınması ise 6 ay sürmektedir. Ultherapy ciltte kollajen üretimini uyardığı için elde edilen sonuç uzun süreli kalıcı olmaktadır.

    Ultherapy için uygun bir aday mıyım ?

    Yüz ve boyun cildinde gevşeme veya sarkma olan tüm kişiler Ultherapy için uygun adaylardır. Özellikle 40-65 yaş arasında ciltte kollajen kaybı ve gevşeme giderek artan oranda izlendiği için bu yaş grubunda daha belirgin sonuçlar alınmaktadır.

    Doç. Dr. Teoman Dal

    İlgili Konular ;
    Burun ve yüz estetiğinde 3D görüntüleme
    Revizyon Burun Estetik Ameliyatı

  • Aşırı sıcak beyin kanaması nedeni

    Aşırı sıcak beyin kanaması nedeni

    Uzmanlar, aşırı sıcaklarla gelen beyin kanaması riskini en aza indirmenin, güneş altında kalmamak, sabah ve akşam saatlerinde spor yapmak, alışık olmayan efor sarf etmekten kaçınmak ve bol su içmekle mümkün olacağını ifade ediyor.

    Sıcakta beyin kanamasından koruyan 5 önlem

    Tüm yurtta sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi başta tansiyon hastaları, aşırı kilolular ve çocuklar olmak bütün vatandaşları olumsuz etkiliyor. Uzmanlar sıcaklıktan kaynaklanan tehlikelere karşı vatandaşları uyarıyor. Acıbadem Bodrum Hastanesi’nden Nöroşirürji Uzmanı Dr. Ali Genç, beyin kanamasının önlenebilir bir hastalık olduğuna dikkat çekerek, “Özellikle sıcaklığının 32 dereceyi ve nem oranının yüzde 67’yi geçtiği havalarda daha dikkatli olunmalı. Güneş ışınlarının yer yüzüne dik olarak geldiği 10.00-16.00 saatleri arasında dışarıya çıkılmamalı. Bu mümkün değilse yanımızdan su şişesini eksik etmememiz lazım.” diyor.

    EN ÖNEMLİ NEDEN VÜCUDUN SUSUZ KALMASI

    Beyin kanamasına yol açan en önemli faktörün vücudun susuz kalması ve ısı dengesinin bozulması olduğuna dikkat çeken Ali Genç, “Güneş altında, özellikle yüksek nemli ortamda kalındığında vücut ısısı artıyor, ciltten terleme ve doğrudan buharlaşma yoluyla su atılıyor. Vücut susuz kalınca da kan basıncında büyük oynamalarla beraber kan pıhtılaşmasında bozulma ve beyindeki kan dolaşımını belirli bir dengede tutan mekanizmalarda bozulma oluyor. Bu da beyinde pıhtılara bağlı inme veya hipertansiyona bağlı beyin kanaması gelişmesine yol açıyor.” ifadelerine kullanıyor.

    ÖZELLİKLE AŞIRI KİLOLULAR VE YÜKSEK TANSİYON HASTALARI RİSK ALTINDA

    Yaz mevsiminde ortaya çıkan beyin kanamasının en sık obez ve yüksek tansiyon hastalarında görüldüğüne vurgu yapan Genç, Aşırı sıcaklar nedeniyle oluşan terleme sonucu su kaybı, bir süre sonra vücutta biriken hararetin ter yoluyla atılmasına engel oluyor. Bu da kan basıncında ani düşme ve yükselmelere yol açıyor. Tansiyondaki oynamalar sırasında da sıvı kaybına bağlı olarak damarlar içinde yer alan kan koyulaşıyor, bunun sonucunda emboli denen damar tıkanıklığı sorunu ve beynin kanlanmasında sorunlar ortaya çıkıyor. Çok hızlı gelişen bu olaylar felç, hatta ölümle bile sonuçlanabilen beyin kanamasına kadar gidiyor.” uyarısında bulunuyor.

    BEYİN KANAMASINI ÖNLEMENİN 5 YOLU

    * Yüksek nemli ve güneş ışınlarının yeryüzüne en dik ulaştığı 10.00 – 16.00 saatleri arasında sokağa çıkmayın.
    *Sporunuzu sabah veya akşam serinliğinde yapmaya özen gösterin.
    * Aşırı sıcaklarda sokağa çıkmanız şartsa vücudunuzdaki aşırı su kaybını önlemek için fiziksel aktivitelerinizi sabah serinliğinde ya da öğleden sonra yapın.
    * Bünyenizin alışkın olmadığı efordan kaçının. Örneğin daha önce düzenli koşmuyorsanız, yaz sıcaklarında birden koşmaya başlarsanız sıcak çarpması daha kolay olur, inme ve beyin kanaması riskiniz yükselir.
    * Aşırı sıcaklarda dışarıdaysanız susamayı beklemeden yudum yudum su için…

  • Bronzlaşma bağımlılığı: Tanoreksiya

    Bronzlaşma bağımlılığı: Tanoreksiya

    Bronzlaşma tutkusu kanser riskini beraberinde getiriyor. Uzmanlar sağlıklı bronzlaşma diye bir kavram olmadığına işaret ediyorlar. İşte güneşlenmenin püf noktaları…

    Yaz mevsimiyle daha görünür hale gelen bronz tenli olma isteğini uzmanlar riskli bir eğilim olarak değerlendiriyorlar. Bu isteğin bağımlılığa dönüşmesi ise tıpta tanoreksiya olarak tanımlanıyor.
    Uzmanlar, bu kişilerin kendilerini soluk ve renksiz saydıkları için kışın solaryumda yazın güneş altında bronzlaşma çabası içine girdiklerini ve yeterince bronzlaşmış hissetmedikleri zaman sinirli olduklarını belirtiyorlar.
    Peki bronslaşmanın boyutu nedir? Ne kadarı karar ne kadarı zarar sayılmalıdır?
    Bu konuyu Medical Park Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Gökhan Okan anlattı:

    KANSERE ZEMİN HAZIRLAR

    Bronzlaşmayı tutkuya dönüştürenler tanoreksik, yani bronzluk bağımlısı heline gelmiş sayılırlar.
    Tanoreksiya özellikle gençlerde görülüyor. Hemen belirtelim ki, sağlıklı bronzluk diye bir durum söz konusu olamaz! Özellikle genç yaşlarda alınan yoğun güneş ışınlarının gelecekte cilt kanserine zemin hazırlayacağını sakın unutmayın
    Yaz-kış demeden sürekli bronz bir tene sahip olmak için solaryumdan çıkmayanları ve saatlerce güneşin altında yatanlar şunları unutmamalı:

    • Bronzlaşma; doğal ya da suni kaynaklarla yoğun UV ışınlarına maruz kalınması sonrası deri renginin koyulaşmasıdır. Bronzlaşma sonrası, deri renginde koyulaşma yanında çiller, lekeler, benler, kılcal damar genişlemeleri ve cilt kanserlerine zemin hazırlama gibi istenmeyen etkiler de oluşmaktadır.
    • İnsanların bronzlaşmaya olan merakı, bazı durumlarda bağımlılık oluşturmakta ve bu durum tıp literatüründe ‘tanoreksiya’ diye adlandırılmaktadır. Tanoreksik kişiler kendilerini soluk, renksiz olarak algılamaktadır ve bunu telafi etmek amacıyla da çok sık suni kaynaklarla bronzlaşma yoluna başvurmaktadır. Bu durum bağımlılık hali kazanmakta, kişi kendini bronz görmediği zaman sinirlilik ve ruh halinde bozukluk olmaktadır.

    MUTLAKA TEDAVİ EDİLMELİ

    • Tanoreksiya daha çok ergenlik yaşlarında görülmektedir. Genellikle zayıf ve sigara bağımlısı olan kişilerde daha sık rastlanır. Tanoreksik kişilerin yoğun UV maruziyetinden dolayı cilt kanseri riskleri fazladır. Tanoreksiklerin dermatoloji ve psikiyatri hekimleri ile ortak takip edilmeleri gerekir. Vücutlarındaki riski benler dermatologlar tarafından tespit edilip, gerektiğinde uzaklaştırılmalı, ayrıca kişi psikolojik destek almalıdır.
    • Tanoreksiya tedavi edilmediği durumlarda, özellikle ilerlemiş vakalarda, kişi solaryuma girmediği ve kendini bronz görmediği zaman mide bulantısı ve kusma gibi sorunlar da ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle bronzlaşma bağımlılığı, bu ciddi sorunlarla sonuçlanmadan mutlaka tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlıktır.
    • Melanosit dediğimiz hücreler, cildimize renk veren melanin maddesinin salgılanmasından sorumludur. Melanin maddesinin görevi, cildimizi güneşin zararlı etkisinden korumaktır. Çok yoğun güneşe maruz kalındığında, vücut buna koruyucu tepki olarak melanin üretimini hızlandırır. Bu da bronzlaşmanın sebebidir. Açık tenli kişilerde yoğun güneşe maruz kalınması sonrası ciltte kızarıklık sık görülmekte, bronzlaşma son derece nadir olmaktadır. Koyu ten yapısına sahip kişiler ise güneşte kızarmayıp, bronzlaşırlar.

    SOLARYUMUN ZARARLI ETKİSİ

    • Deri renginin koyulaşması, hücrelerde mevcut olan melaninin salınımının artışı ya da yeni melanin salgılanması ile gerçekleşir. Bronzlaşma aniden olabileceği gibi geç de başlayabilir. Erken bronzlaşma, koyu tenli kişilerde daha belirgindir; UVA ışınına cevap olarak hızla oluşur ve kısa sürede söner.
    • Geç bronzlaşma UVB ve UVA ışınlarına temastan 48-72 saat sonra başlar. Yeni pigment oluşumu başlar; pigmentasyon kalıcıdır, haftalarca sürer, kalıcı ve derin bir bronzluğa olur.

    CİLT KANSERİ ŞAKA DEĞİL!

    • Solaryum cihazı suni kaynaklarla cildin bronzlaşmasını sağlar. UVA ışınları ile bu etkiyi yaratır. Güneş ışınlarının neden olduğu tüm olumsuz etkiler solaryum için de geçerlidir.
    • UVA ve UVB ışınlarının cilde bronzluk kazandırma yanında çok sayıda olumsuz etkileri bulunmaktadır. UVA ışınları, cilt kanserlerinde en tehlikelisi olan malign melanom oluşmasında önemli bir etmendir. UVB ışınları erken deri yaşlanması, cilt kanseri ve benlerde değişikliğe neden olma gibi ciddi riskleri vardır.

    SAĞLIKLI BRONZLUK YOKTUR!

    • Bronzluk, tavsiye edilecek bir durum değildir. Sağlıklı bronzluk diye bir kavram söz konusu değildir. Bronz görüntü isteyen kişiler otobronz ürün kullanmalıdır. Özellikle ergenlik çağındaki gençlere güneşin uzun dönemdeki yan etkileri hakkında bilgi verilmelidir.
    • Bronzlaşmak isteyen kişiler için en iyi alternatif otobronz ürünlerdir. Otobronz ürünler; krem, losyon, sprey ve jel şeklinde olup güvenilirdirler. Yan etkileri yok denecek kadar azdır. Ultraviole ışını olmaksızın cilde bronz görünüm kazandırırlar. İçeriklerindeki güneş koruyucuların faktörleri düşük olduğundan, otobronz ürünlerin üzerine ayrıca güneş koruyucu sürülmesi unutulmamalıdır.

    BİLİNÇSİZ GÜNEŞLENMENİN FATURASI

    • GÜNEŞ YANIKLARI: Kısa sürede yoğun güneşe maruz kalma sonrasında gerçekleşir. Kızarıklık, su toplaması, ateş yüksekliği, titreme, bulantı ve kusma görülür.
    • BRONZLAŞMA: Uzun dönemde yoğun güneşe maruz kalma sonrasında gelişir. Vücudun verdiği bir savunma mekanizmasıdır. Cilt renk hücreleri, korunma amacıyla renk üretir.
    • ERKEN YAŞLANMA: Uzun süreli güneşe maruziyet ciltte derin çizgileşme, damarlarda genişleme, kahverengi lekelenme şeklinde görüntüye neden olur. Damarların genişlemesine, pigment hücrelerinin düzensiz çalışmasına, kollajen üretiminde azalmaya neden olur.
    • CİLT KANSERLERİ: Güneşin vücudumuza vermiş olduğu zararların en tehlikelisidir. Tüm dünyada sıklığı giderek artmaktadır.
    • KATARAKT: Güneş ışınları katarakt oluşumuna zemin hazırlamaktadır.
    • ALERJİK REAKSİYONLAR: UV ışınları bazı kişilerde kaşıntı, kızarıklık, sulantı ile kendini belli eden alerjik reaksiyonlara neden olur. Ayrıca kullanılan kozmetikler, parfümler ve bazı ilaçlarda güneşe karşı hassasiyet yaratabilir.
    • BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ BASKILAR: Deride bulunan bağışıklık sistemi hücreleri UV maruz kalma sonrasında baskılanır. Herpes (uçuk) virüsü gibi enfeksiyon hastalıklarının ortaya çıkışını kolaylaştırır. Lupus, porfiri gibi bazı rahatsızlıklar güneş ışınlarının etkisiyle aktifleşir.

    GÜNEŞE KARŞI NE YAPMALI?

    • UYGUN ZAMANI SEÇİN:
     Güneş ışınlarının en yoğun olduğu saatler olan 10:00-16:00 arasında dışarıda mümkün olduğunca bulunulmamalı.
    • GÖLGEDE DURUN: Dışarıda zaman geçirileceği zaman mümkün olduğunca gölgede kalınmalı.
    • GİYSİNİZ DE SPF’Lİ OLSUN: Koruyucu ve açık renkli giysiler giyilmeli, güneşten koruyucu gözlükler ve şapka takılmalı.
    • DOĞRU KREM SEÇİN: Mutlaka güneş koruyucu kullanımına önem verilmeli.
    • KULAĞINIZA BİLE SÜRÜN: Güneş koruyucular dışarı çıkılmadan 20 dakika önce sürülmeli. Her tarafa eşit uygulanmalı ve arada boşluk bırakılmamalı. Burun, kulaklar, yanaklar, ayak tabanları, sırt, eller ve kolların yan yüzlerine eşit oranda sürülmeli.
    • BEBEKLERE ŞAPKA: Bebekler altı aylıktan küçükse güneş koruyucu kullanımından çok şapka takma, gölgede kalma gibi koruyucu önlemler alınmalı.

    • YEŞİL ÇAY İÇİN: Güneşten kaynaklanan zararlı etkilerden korunmak amacıyla harici ya da sistemik antioksidan kullanımı faydalı olabilir. Vitamin C, E, selenyum, çinko, yeşil çay, silimarin ve soya isoflovanları etkili başlıca antioksidanlardır.

  • Burun estetiği ameliyatları hakkında yanlış bilinenler

    Burun estetiği ameliyatları hakkında yanlış bilinenler

    Burun estetiği ameliyatları hakkında yanlış bilinenler

    Burun estetiği ameliyatları hakkında yanlış bilinenler | 1Her yıl Dünya’da yarım milyon insan burun estetiği ameliyatı yaptırıyor. Ülkemizde de son derece rağbet gören burun estetiği ameliyatı ile ilgili en çok merak edilenler ve yanlış bilinenleri Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan’a sorduk.

    Burun ameliyatından sonra burunda düşme oluyormuş, doğru mu?

    Hastalarımın görüşme esnasında bana en sık sorduğu sorulardan biri ‘burnum ameliyattan sonra düşecek mi?’ oluyor. Burada düşmekten kasıt burun sırtında çökme olması. Burnu taşıyan septum kıkırdağından aşırı miktarda çıkarılmazsa ve burun sırtını taşıyan kısımlar çıkarılmazsa, burunda ameliyattan 20 yıl sonra bile düşme olmaz. Günümüzün ‘yapısal rinoplasti’ yöntemi ile yapılan burun ameliyatlarından sonra bu tarz komplikasyonlar gözlenmemektedir. Bu yöntemi hastalarıma anlatırken şu örneği veriyorum : Nasıl ki bir binayı yaparken, binayı taşıyacak kolon ve kirişler, mühendislik ve fizik hesapları ile belirli bir güçte yapılıyorsa, biz de burnu yaparken burnu taşıyan mevcut yapıları koruyoruz ve bu yapıları güçlendiriyoruz. Böylece üstüne kurduğumuz çatıyı taşıyacak güçte bir yapı oluşturuyoruz.

    Günümüz estetik burun ameliyatı konseptinde amacımız; güçlü,doğal ve dengeli bir burun oluştururken ; fonksiyonları korumak, bunun yanıda uzun dönemde burunda çökmeler ve eğrilikler oluşmamasını sağlamaktır.

     Estetik burun ameliyatı sonrası nefes problemi  yaşar mıyım?

    Daha önce de bahsettiğimiz gibi ‘sağlıklı bir nefesin ilk şartı sağlıklı bir burundur’. Çevrenizde mutlaka ‘estetik burun ameliyatı oldum ama hala nefes alamıyorum burun tıkanıklığım arttı’ diyen insanlar vardır. Bu hastalara ben ve meslektaşlarım sık olarak rastlıyoruz. Bu hastaların çok büyük çoğunluğunda daha önceden burun içinde olan burun tıkanıklığı yaratan neden atlanarak burnun sadece dış görünümünü değiştirmek için bir ameliyat yapılmışken; bir kısmındaysa daha önceden burun tıkanıklığı yokken, yapılan ameliyatta burun kıkırdaklarının aşırı çıkarılması sonucu, burun yan duvarlarında güçsüzlük ve nefes alırken burun yan duvarlarında içe çökme meydana gelmiş oluyor. Bu hastalarda genellikle bu sorunu çözmek için ikinci bir ameliyat gerekmektedir. Ancak bu durum genellenmemelidir. Günümüzde uygulanan ‘yapısal rinoplasti’ konsepti ile nefes alma açısından hem burun içi hem de burun dışı bozukluklar beraber değerlendirilmektedir. Böylece burun içindeki kemik, kıkırdak eğrilikleri ile burun dışında burun tıkanıklığı yaratan eğrilikler, çökmeler, burun ucu düşüklükleri, burun orta çatı ve yan duvar zayıflıkları gibi şekil bozukluklarını aynı ameliyatta düzeltiyoruz. Burun tıkanıklığı şikayeti ile bana başvuran burun dış yapısında da bozukluk olan hastalarıma sağlıklı nefes alabilmesi için estetik burun ameliyatı öneriyorum.  Böylece burnun hem içi hem de dışını tek bir ameliyatla düzeltebiliyoruz. Böylece hasta hem daha iyi nefes alıp verdiği bir burna kavuşarak sağlığını geliştiriyor hem de estetik olarak yüzü ile uyumlu, dengeli bir burna kavuşarak görünümünü geliştiriyor.

    – SAĞLIKLI NEFES İÇİN SADECE BURNUN İÇİ DEĞİL DIŞI DA DÜZELTİLMELİDİR –

     Burun estetiğinden sonra çok ağrı oluyor mu?

    Halk arasında estetik burun ameliyatlarının çok ağrılı olduğu kanısı hakim olsa da bu ameliyat ağrılı bir ameliyat değil. Ameliyat sonrasında hastaların çok büyük çoğunluğu hiç ağrı tariflemiyor. Çok nadir olarak sızlama tarzında olan ağrılar genelde çok hafif oluyor ve ağrı kesicilere çok iyi yanıt veriyor.

    Burun ameliyatı sonrası gözler ve yüzde uzun süre şişlik ve morarma olur mu?

    Estetik burun ameliyatında burun tabanını daraltmak için burunun yüzle birleştiği yerden çok keskin aletlerle kemiği kesiyoruz. Bu sırada doku arasına sızan kandan dolayı göz çevresinde morarma ve şişlik olabiliyor. Bu durum hastadan hastaya değişmekle beraber genellikle 3. günden sonra azalıyor. Bu durum cerrahın travmatik çalışması ve anestezinin hastaya özel düşük tansiyonlu olması ile en aza indiriliyor. Bende ameliyatlarım sırasında anestezi den düşük tansiyonlu anestezi istiyorum ve hastalarımda çok yoğun şişme, morarma ile genellikle karşılaşmıyorum.

    Burun ameliyatlarında kullanılan tamponlar çıkarılırken hastaların çok canı yanıyormuş, doğru mu?

    İşte burun ameliyatlarının en korkulan kısm: Tampon!… Hastaların ‘beynimi çektiler doktor bey’ , ‘çek çek bitmedi’ dedikleri gazlı bez tamponları artık kullanılmıyor. Bu tamponlar çok eskilerde kaldı ve gerçekten rahatsız edici idi. Artık iki tip tampon kullanıyoruz; bunlardan ilki merocell denen ve süngerimsi bir madde, ikincisi ve benim genellikle tercih ettiğim; silikondan yapılmış hava yollu, splint denilen yaprak tarzı tamponlar. Bu tamponların burundan çıkarılması çok kolay ve hasta hiç ağrı duymuyor. Bu tamponlar ayrıca ameliyat sonrası burun içi yapışıklık oluşmasını da engelliyor.

     Estetik Burun Ameliyatından sonra burun çok kalkar, burun delikleri önden görünür mü?

     Gün içinde yolda, cafede, alışveriş merkezinde aşırı kalkık, sırtı çok oyulmuş, çok küçültülmüş burunları benim gibi sizler de görüyorsunuzdur. Bu durumda ‘benim burnum da bu şekilde mi olacak’ diye endişelenmeniz çok doğal. Ancak şunu bilmelisiniz ki;  bu burunlar eski moda 1960 -70 arasında moda olan burunlar. O zamanlardaki moda dergileriyle şimdikileri karşılaştırdığınızda anlatmak istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz. Günümüzde çok aşırı kalkık sırtı kayık gibi oyulmuş,küçük burunlar yani ‘ameliyatlı’ görünümü olan burunlar ne hastalar ne de doktorlar tarafından tercih edilmiyor. Günümüzde burun sırtı çok oyulmamış, aşırı kalkık olmayan hem yüzün diğer unsurları ile uyumlu hem de kendi içinde dengeli ‘dogal’ görünümlü burunlar tercih ediliyor. Ameliyat felsefesi de kıkırdak ve kemikleri çıkarıp atmaktansa, iyiyi koruyup gereken yerlere ek yapmak,burun içi kıkırdaklarının yerlerini değiştirmek üzerine kuruluyor.

    Yazın burun ameliyatı olunmaz diye yaygın bir kanı var. Bu konuda ne söyleceksiniz?

    Eski yıllarda hekimler yaz aylarında ameliyat yapmazlarmış. Bunun nedeni sıcakta kanamanın daha fazla olması ve sıcakta ince işler yapmanın daha da zor hale gelmesiymiş. Ancak günümüzde hem ameliyathaneler hem de hasta odalarında klima sistemleri mevcuttur ve yazın ameliyat olmaya herhangi bir mani yoktur.

    Erkeklere estetik burun ameliyatı yapıldığında bayan burnu gibi oluyor… Burun estetiği yaptıracak erkeklere ne tavsiye edersiniz?

    Günümüzün estetik yüz konseptlerine göre bayan ve erkeğin ideal yüz özellikleri farklılıklar gösterir. bayan burnu erkek burnuna göre 5-15 derece daha kalkıktır. Ayrıca bayan burnunun sırtının yaklaşık 1-2 mm kavisli iken erkek burnu kökünden ucuna kadar dümdüz iner. Estetik burun ameliyatlarınının neredeyse %50 sini erkekler oluşturmaktadır. Eğer ameliyat sırasında yukarıda bahsettiğim erkek burnu özelliklerine uygun bir burun yapılırsa , bayan burnu gibi gözükmesinin aksine sizi daha erkeksi gösterecektir.

    Sinüzit ömür boyu geçmiyormuş diyorlar. Sinüzitin tedavisi mümkün mü?

    Özellikle kronik sinüzit uzun süren bir hastalık olmasına rağmen iyi planlanmış en az 2 aylık bir ilaç tedavisine yanıt verebilir. Eğer vermezse hastanın paranazal sinüslerinin tomografisi incelenerek, patolojinin yeri ve yayılımı belirlenir ve yapılacak ameliyat planlanır. Endoskopik sinüs cerrahisi kronik sinüzit tedavisinde çok başarılı ve minimal invaziv bir yöntemdir. Yani kısacası sinüzit kalp hastalığı,şeker hastalığı gibi ömür boyu süren bir hastalık değildir.

     

    İlgili Konular ;
    Güzelliğin şifresi güzel burun
    Başarılı bir burun estetiği nasıl olmalıdır?
    Burun estetiği yaptıracaklar dikkat!
    Güzel burun nasıl olmalı?
    Burun estetiği ile ilgili en çok merak edilenler
     

  • L-Carnitine Nedir?

    L-Carnitine Nedir?

    L-Carnitine nedir, ne işe yarar, vücudumuz üzerindeki etkileri nelerdir?

    Gıda takviyeleri arasında, adı sıkça anılan bir ürün L-Carnitine. Genelde, kilo vermek isteyenlere, CLA ile birlikte tavsiye edilen bu ürün üzerinde oldukça fazla araştırma yapılmış ve yapılmakta. Bu bileşiğin potansiyelini fark edenler yalnızca bilim adamları olmasa gerek ki, sporcu gıdası üreten firmalar da ellerindeki L-Carnitine ürünlerini daha verimli ve mükemmel hâle getirmek için çalışmaya devam ediyor.

    L-Carnitine karaciğer ve böbreklerde, lizin ve metiyonin amino asitlerinden üretilen bir dörtlü bileşiktir. Vücuttaki ana işlevi yağ hücrelerini, hücre sıvısı içinde taşıyarak mitokondriye ulaştırmaktır. Bu sayede yağ hücrelerinden enerji üretilmesi sürecinde rol oynamış olur.

    L-Carnitine, sağlıklı bir insanın karaciğer ve böbreklerinde üretilir. Fakat depolanan bir madde değildir. Bu yüzden vücudun ihtiyacı arttığı zaman, yeni duruma uyum sağlaması zaman alır. Spor yapmak vücudun ihtiyaç duyduğu L-Carnitine miktarını arttıran etkenlerden biridir. İşte bu nedenle kimi sporcular, L-Carnitine takviyesi kullanarak bu açığı kapatmayı tercih eder.

    Antioksidan etkisi olan L-Carnitine’in, kemik yoğunluğuyla da yakın ilgisi olduğu düşünülüyor. Kırmızı kasların güç ve dayanıklılığı üzerinde de etkileri olduğu düşünülen L-Carnitine doktorlar tarafından, kalp rahatsızlığı yaşayan veya uzun süre yatarak tedavi gören hastalara verilir. Standart tedaviyle birlikte uygulandığı zaman L-Carnitine ve propiyonil L-Carnitine’in, anjin sıkıntısı çekenlerin göğüs ağrılarında azalmaya neden olduğunu gösteren klinik deneyler bulunuyor.

    L-Carnitine, vücutta belirli kimyasal tepkimelerden geçtikten sonra, asetilL-Carnitine’e dönüşür. Kan-beyin engelini aşma kabiliyeti olan bu maddenin, sinir hücrelerinin bozulmasını yavaşlattığı tespit edilmiş. Bu özelliğinden yola çıkarak fareler üzerinde yapılan deneyler, çevresel sinir hasarı ve omurilik zedelenmesinin tedavisi konusunda umut verici sonuçlar ortaya koymuş. L-Carnitine’in, spermler üzerinde de hareketliliği arttırıcı etkisi olduğu tespit edilmiş.

    Gelgelelim, oldukça faydalı olduğu açıkça görülen L-Carnitinein zayıflatıcı etkisine: Klinik deneyler L-Carnitine’in, doğrudan “zayıflatıcı” özelliği olmadığında hemfikir. Ancak kırmızı kaslarda kütle artışına neden olduğu, spor sonrası bitkinliği azaltmak ve egzersiz kapasitesini arttırmak yoluyla, kilo kaybını dolaylı olarak destekleyebileceği sonucuna varmış.

    L-Carnitin iddia edildiği gibi, kilo kaybına neden olmuyor olabilir; ancak sporcu gıdası veya gıda takviyesi olarak, oldukça faydalı bir ürün. Bizzat kullandığım bu üründen oldukça memnun kaldığımı söyleyebilirim. İlk başlarda ben de zayıflamaya etkisi olur umuduyla kullanmaya başlamıştım. Belki plasebo etkisi oluşmuştur; fakat oldukça ağır antrenmanlar yapmama rağmen, antrenmandan sonra hayatıma kaldığım yerden devam edebiliyordum. Kilo verişimi hızlandırdığını iddia edemiyorum; çünkü o dönemde oldukça yoğun egzersiz yaptığım için, hızlı kilo vermem olağan bir durumdu. Spor sonrası toparlanmayı hızlandırdığı konusuna ise katılıyorum.

    Tabiî her üründe olduğu gibi burada da, bilinçli kullanım esas olmalı. Eğer kilo fazlanız çok değilse ve bir WHEY proteini takviyesi kullanıyorsanız L-Carnitine kullanmanıza gerek bile kalmayabilir. WHEY proteini parçalandığı zaman da L-Carnitine’in hammadesi olan amino asitlerden açığa çıkıyor. Eğer doktorunuza da danıştıysanız ve o da kullanmanızda bir sakınca olmadığına karar verdiyse benim tavsiyem, kendini kanıtlamış markalardan birini tercih etmeniz. İyi sporlar ve sağlıklı bir yaşam dileğiyle.

    İlgili Konular ;
    L’carnitine kullanan varmı?

  • Karaciğer Yetmezliği

    Karaciğer Yetmezliği

    Karaciğerin yerine getirmesi gereken işlevlerinden bazılarını veya bütününü yapamaz hale geldiği durumlar sıklıkla karşılaşılan durumlardır. Aynı zamanda karaciğerin çok fonksiyonlu bir organ olduğu düşünüldüğünde, bu fonksiyonlarından bir ya da birkaçının zaman zaman fonksiyonlarında aksamalar meydana gelme olasılığının oldukça yüksek olması da doğaldır.

    Karaciğer fonksiyonlarının büyük bir çoğunluğunun aksamadığı yani belli ufak bir kısmının aksadığı durumlara küçük karaciğer yetmezliği de denebilir.

    Bu tanının dayandığı bazı bulguları ise mide bulantısı, bağırsaklarda biriken gazın karna verdiği şişkinlik, hem ruhsal açıdan hem cinsel açıdan güç kaybı, sürekli uyuma isteği, ani giren baş ağrıları, egzama gibi şikâyetlere dayandırabiliriz.

    Tanı esnasında dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Örneğin, pankreas ve bağırsak sistemindeki bozuklukların sonucunda görülen sindirim emilim sorunları karaciğer hastalığı ile birlikte ortaya çıkabilir. Bu yanılgıya düşmemek gerekir. Karaciğerin temel fonksiyonlarını yerine getiremeyen bir kesin kanıtlar yoksa ortada küçük karaciğer yetmezliği tanısı konması mümkün değildir.

    Karaciğer yetmezliği genel itibariyle, 3 ayrı kolda incelenir:

    Hafif derece seyreden karaciğer yetmezliği
    Gittikçe ağırlaşan karaciğer yetmezliği
    Ağır durumdaki karaciğer yetmezliği
    Şüphesiz ki bu karaciğer yetmezliği kolları birbirinden kesin çizgiler ile ayrılmıyor.

    Hafif Karaciğer Yetmezliği

    Ağrının olmadığı tüm karaciğer hastalıklarına eşlik eden hafif karaciğer yetmezliğinin sebebi farklı enfeksiyonlar, besin veya ilaçlara dayanan zehirli maddeler olabilmektedir. Bunun yanında sağ karıncık sorunu sonucunda toplardamarlar içinde az derece kan göllenmesi ve henüz başlangıç aşamasında olan safra tıkanıklıkları hafifi derece karaciğer yetmezliklerine nende olur.

    Hafif karaciğer yetmezliklerinde hasta sürekli kendini halsiz hisseder. Sık sık depresyona girer. İştah kaybı ile az derece kilo vermeye başlar. Sindirim sistemi yavaşlamaya başlar ve midesinin üst kısmında sürekli bir ağırlık, sertlik hisseder.

    Hafif karaciğer yetmezliği sırasında dikkat çekici bir gaz fazlalılığı görülür. Karaciğerin hacmi ve sertliği artmıştır. El ile karaciğerin olduğu bölgeye baskı yapıldığında hasta acı duyar. Bu ağrı hafif derecede karaciğer yetmezliği tanısı için son derece önemlidir. Zira karaciğere bastırıldığında karaciğerin ele gelmesi karaciğer yetmezliği için tanı koymaya yeterli kanıt değildir. Çünkü Karaciğerin ele gelmesi, karaciğer sarkmasından da kaynaklanıyor olabilir.

    Bunun yanında bazı deri belirtileri çok önemli ipuçları verebilir. Örneğin deri kaşıntıları çoğu zaman safra tuzlarının atılması sırasında yaşanan aksaklıklara bağlıdır.

    Gittikçe Ağırlaşan Karaciğer Yetmezliği

    Kronik ve akut karaciğer hastalıklarında ortaya çıkabilen gittikçe ağırlaşan karaciğer yetmezliği, siroz, karaciğer iltihabı ve inatçı safra tıkanmalarında hızla ilerleyebilir.

    Gittikçe ağırlaşan karaciğer yetmezliği hastalığının belirtileri hafif karaciğer yetmezliğine benzemektedir. Aradaki fark belirtiler daha ağır seyreder. Kişideki halsizlik, yorgunluk, uyku hali daha belirgindir.

    Cilt üzerinde görülen ve hızla artan yıldız biçimindeki damar genişlemeleri belirginleşir.

    Safra tıkanıklığına bağlı olmayan gittikçe ağırlaşan karaciğer yetmezliğinde sarılık ve ya hafif derecede sarılık meydana gelebilir. Tansiyonda belirgin düşüşler, cinsel performans da düşüklükler, erkeklerde meme büyümeleri, kadında düzensizleşen adet görmeler hastalığın diğer belirtileridir.

    Ağır Karaciğer Yetmezliği

    Hastalığın ilerleyişi son derece hızlıdır. Mide ve yemek borusunda kanamalar, bağırsaklarda mayalanmalar görülür.

  • Başarılı bir burun estetiği nasıl olmalıdır?

    Başarılı bir burun estetiği nasıl olmalıdır?

    Başarılı bir burun estetiği nasıl olmalıdır?

    Başarılı bir burun estetiği nasıl olmalıdır? | 2Günümüzde yüz estetik cerrahisi ve estetik burun ameliyatlarındaki gelişmeler sonrasında yapısal olarak çok kötü burunlar bile ideale yakın hale getirilebiliyor.

     

    Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan, Dünya’da kabul görmüş, ideal bir burun şekli olmadığını ifade ederek, başarılı bir burun ameliyatının nasıl olması gerektiğini anlatıyor. 

    İdeal burun şekli nasıl olmalıdır?

    Dünya’da kabul görmüş, ideal bir burun şekli yoktur. İdeal burun şekli, kişinin etnik kökeni ve yüz hatları ile uyumlu olmalıdır. Herkesin yüzü ve yüzünün oranları birbirinden farklı olduğu için burun estetiği ameliyatının kişiye özel tam anlamıyla terzi işi planlanması ve yapılması gereken bir ameliyattır.

    Başarılı bir burun ameliyatının kriterleri nelerdir?

    Başarılı bir burun ameliyatından bahsederken 3 kriterimiz var. Bunlar:

    1. Hastada ameliyat öncesinde burun tıkanıklığı varsa bu problem estetik burun ameliyatı sırasında mutlaka düzeltilmelidir.Eğer burun tıkanıklığı yoksa ameliyat sonrasında burun tıkanmamalıdır. Yani burun tıkalıysa açılmalı, açıksa tıkanmamalı. Sonuçta ameliyat sonrasında burun açık olmalıdır.

    2. Yapılan burun doğal, kendi içinde ve yüzün diğer parçaları ile dengeli ve uyumlu olmalıdır.Yani size sizin burnunuz yapılmalı.Herkese aynı burun yapılmamalı .Erkeğe erkek, bayana bayan burnu standartlarında burun yapılmalı.

    Ameliyat sonrasında hastalarımın zaman zaman yaşadıkları bir durum: Sizi eskiden beri tanıyan ve ameliyat olduğunuzu bilmeyenler sizi gördüğünde sizde bir değişiklik olduğunu anlamalı ancak burun ameliyatı olduğunuzu anlamamalıdır. Bu durumu genelde “sende bir hoşluk var saçını mı değiştirdin” cümlesiyle özetlenmektedir. Sizi hiç tanımayan insanlar ise burnunuzun ameliyatlı olduğunu hiç anlamamalılar.

    3. Burnunuz ameliyattan sonra sağlam olmalı ve uzun dönemde burnunuzda eğilme, kayma, düşme, çökme ve sıkılmış burun görünümü olmamalıdır. 

    Burun estetiği ameliyatı sonrasında bu üç özellikten birinin bile olmaması burun estetiği ameliyatının başarısına gölge düşürür.

    Estetik burun ameliyatı olmuş olan bir arkadaşım var ve burun tıkanıklığı şikayeti geçmedi hatta nefesi eskisinden de kötü bunun nedeni nedir? 

    Burun estetiği ameliyatı öncesinde burun içinde burun tıkanıklığı yaratabilecek nedenler mutlaka araştırılmalı ve ameliyat sırasında bunlar mutlaka düzeltilmelidir .Eğer ameliyat sonrasında 6 ay geçtiği halde,burun tıkanıklığı şikayeti varsa bu hastalar mutlaka burun tıkanıklığı nedenleri açısından araştırılmalı ve burun içine gereken müdahale yapılmalıdır.

    Ameliyat sonrasında burun tıkanıklığı şikayeti ile bana başvuran hastalarda sıklıkla gördüğüm burun tıkanıklığı nedenleri:

    – İlk ameliyat sırasında hastanın orta burun direği olan septumdaki ‘deviasyonlara’ dokunulmaması .Yani burnun sadece dışının yapılması.

    – İlk ameliyatta hastanın büyümüş olan burun etlerine yönelik bir girişimde bulunulmaması.

    -Ameliyat öncesinde hastada var olan burun allerjisi ve kronik sinüzit gibi burun problemlerin atlanması.

    -Ameliyatta burun solunumunun en önemli kısmı olan Valv bölgesi ne yani burun orta çatısı ve yan duvarlara güçlendirme yapılmamış olması.Hatta bu bölgeden aşırı kıkırdak çıkarılması.

    Siz ameliyatlarınızda burun fonksiyonlarını iyileştirmek için neler yapıyorsunuz?

     Her şeyden önce hastamı ameliyattan önce tam bir endoskopik burun muayenesinden geçiriyorum. Burun içinde hastada burun tıkanıklığı yaratacak tüm nedenleri tespit ediyorum. Hastanın allejik bir yapısı olup olmadığını mutlaka sorguluyorum ve eğer allerji problemi var ise bununla ilgi tedavilerine ameliyattan bir süre önce başlıyorum .Ameliyat sırasında burun tıkanıklığı yaratacak burun içi ve burun dışı nedenleri tek tek düzeltmeye çalışıyorum .Burun etleri büyük olan hastalarda Radyofrekans yöntemi ile burun etlerini kesmeden küçültüyorum. Hastada kronik sinüzit problemi de varsa hastaya ek olarak endoskopik sinüs cerrahisi uyguluyorum ve hastalıklı olan sinüsleri açıyorum.

    Son olarak başarısız bir burun ameliyatı geçirdiğini düşünenlere tavsiyeniz nedir?

     Bir kez estetik burun ameliyatı olmuşsanız ve estetik açıdan veya nefes alma probleminiz varsa benim tavsiyem öncelikle sabırlı olup, doktorunuza başvurarak bu sorun için çözüm istemenizdir. Çünkü doktorunuz bu konuyu çözüme kavuşturmayı en az sizin kadar isteyecektir. Doktorunuzun size önereceği çözümleri uygulamanızı eğer yine tatmin olmazsanız başka doktorlara başvurmanızı öneririm.

    İlgili konular ;
    Ortalama Burun estetiği fiyatları
    Burun estetiği ile ilgili en çok merak edilenler
    Revizyon burun estetiği ile ilgili merak edilenler
    Güzelliğin şifresi güzel burun
    Burun şekli insan psikolojisini nasıl etkiliyor?
    Burundaki Hapşırma Hissi