Kategori: Sağlık

  • Ameliyatsız Kıl Dönmesi Tedavisi

    Ameliyatsız Kıl Dönmesi Tedavisi

    Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği Şefi Prof. Dr. Osman Doğru, kıl dönmesi hastalığının tedavisi için kendi geliştirmiş olduğu Kristalize Fenol ile tedavi yöntemi hakkında ayrıntılı açıklamalarda bulundu…

    Prof. Dr. Osman Doğru kıl dönmesi hastalığının kronik, günlük aktiviteyi zaman zaman engelleyen bir hastalık olduğunu vücutta en çok bu hastalığa rastlanılan yerin ise kuyruk sokumu bölgesi olduğunu belirtti. Ayrıca bu hastalığa daha nadir olmak üzere göbekte, parmak aralarında, parmak uçlarında, koltuk altında ve hatta iki meme arasında da görülebileceğini ifade etti. Doğru, bu hastalığın vücutta gelişim mekanizması, tedavisi ve korunma yolları hakkında da aşağıdaki bilgileri verdi.

    Kıl dönmesi yanlış biliniyor

    İnsanlarda kıl dönmesi hastalığının gelişebilmesi için kıla ve bu kılın batacağı cilde ihtiyaç vardır. Halk arasındaki yanlış inancın aksine, kıllar cilt altıda ters dönerek büyüyüp orada bu hastalığı oluşturmazlar. Vücuttan dökülen kıllar özellikle kuyruk sokumu bölgesinde toplanır ve buradan orta hatta batarak cilt altında birikmeye başlar. Bazen de ilk deliği kuyruk sokumu bölgesinde bir kıl kökünün gevşeyerek batması oluşturur ve bu oluşan yoldan diğer kıllar girerek hastalığı başlatır. Cilt altına giren kıllarla beraber mikroplar da girer ve gerek kılın kendisi gerekse de mikroplar burada iltihap oluşmasına sebep olur.

    Çok oturanlarda görülüyor

    Çoğu kere hastalar burada iltihap sonucu gelişen apse ile hastalığın farkına varırlar. Hastalığın aktif döneminde hastalar oturmakta güçlük çeker. Şiddetli ağrıya ateşte eklenir ve eğer apse açılmış ise irinli kanlı bir akıntıda başlar. Hastalar ped kullanmak zorunda kalabilirler. Akıntılardan sonra hastalık yatışır gibi görünse de tedavi yapılmadığı sürece bu ataklar belli dönemlerde tekrar eder ve insanları canından bezdirir. Bu hastalık mesleği gereği çok oturan kişilerde görülür.

    Yaygın tedavi şekli ameliyat

    Hastalığın tedavisinde günümüzde en çok uygulanan tedavi şekli ameliyattır. Özellikle doku kaydırma yöntemleri ile yapılan ameliyatlar ile tedavi başarısı daha yüksektir. Ancak en iyi şartlarda bile yapılan ameliyatlarda başarı oranları %85–95 arasındadır. Yani ameliyata rağmen bu hastalık nüksedebilir.

    Ameliyattan sonra gelişen her nüks ondan sonra gelişecek nüks şansını artırır. Yani ameliyattan sonra bu hastalığın tekrar etmesi insanların bu hastalık sebebiyle defalarca ameliyat olmasını gerektirebilir. Çevrenizde bu hastalık sebebiyle 3, 4 hatta 5 defa ameliyat olmuş ama hala tedavi olamamış hastalarla karşılaşabilirsiniz.

    Ameliyatsız tedavide yüzde 95 başarı

    Benim kendi geliştirdiğim ve 15 yıldan beri yaklaşık 300 hastada uyguladığım kristalize fenol tedavisi ise ameliyatsız bir tedavi yöntemidir. Uygulanış biçimi ve tedavi şekli ile dünyada ki ilklerdendir.

    Tedavinin esasını hastalıklı alandaki kılların temizlenmesi ve bu alana kristalize fenolün uygulaması oluşturur. Hastalar hastalıklarının durumuna göre 2 veya 3 haftada bir gelerek bu tedaviyi olurlar. Bu tedavi ayaktan yapılan bir tedavidir ve hastaların iş ve gücüne mani olmaz. Yaklaşık işlem 10–15 dakika sürer ve hastalar bundan sonra günlük işlerine hemen geri dönebilirler.

    Tedavi olurken işine devam et

    Yani tedaviden sonra hastaların yatıp dinlenmesine ihtiyaç yoktur. Ortalama iyileşme süresi 42 gündür. Ancak yukarda da söylediğim gibi hastalar iş ve güçlerine devam ederek ayakta iyileşirler. Bu tedavi için vakit ayırmalarına işlerini bırakmalarına gerek yoktur. Tedavinin başarı oranı % 95’tir ki bu en iyi şartlarda yapılan ameliyatların başarı oranına denktir. Kristalize fenol uygulaması şeklinde yaptığım bu tedavi özellikle birkaç defa ameliyat olmuş ve hala hastalığı devam eden hastalar içinde başarılı bir tedavi metodudur. Defalarca ameliyat olmuş ve iyi olma ümidini kaybetmiş hastalar içinde bir çıkış kapısı, hastalıktan kurtulma şansı olduğunu söyleyebiliriz.

    Kıl temizliği şart

    Bu hastalıktan ve nükslerinden korunmak için kıl temizliği yapmak gerekir. Bunun için hastalar bellerinin ortasından makata kadar olan bölgedeki kılları kıl dökücü merhemler, ağda ya da lazer epilasyon şeklinde temizlemelidirler. Bu hastalığın gelişiminde yukarda da ifade ettiğim gibi kıl en önemli faktördür. Kıl varsa bu hastalık var kıl yoksa bu hastalık yoktur. Bu sebeple kıl temizliği tedavinin olmazsa olmaz, ayrılmaz bir parçasıdır. Hastalar buna oldukça özen göstermelidir. Ayrıca banyo esnasında kuyruk sokumu bölgesinin bir lif kullanarak mekanik olarak da dökülmüş ve burada toplanmış kıllardan temizlenmesi önemlidir.

  • Hamilelikte vulva ve perine varisleri

    Hamilelikte vulva ve perine varisleri

    KADINLARDA HAYATİ  TEHLİKE VULVA  VE PERİNE VARİSLERİ  

    Kadınlarda genelde hamilelikte ortaya çıkan vulva ve perinedeki varisler çoğu zaman farkedilmiyor ve gereken tedavi yapılmadığı için doğum esnasında oldukça tehlikeli sonuçlara neden olabiliyor. 

    Varis insan sağlığı açısından çok ciddi sıkıntılara yol açan, bazı damarların genişleyip şişerek fonksiyon dışı kalmasıyla ortaya çıkan bir hastalıktır.

    Sadece bacaklarda değil vücudun farklı bölgelerinde de oluşabilen varislerin başında ise   özellikle kadınlar  için çok ciddi tehlikeler oluşturan  vulva varisleri gelmektedir.

    Dışarıdan normal gözle farkedilebileceği gibi, elle de anlaşılabilen bu varisler    en sık ağrı, yanma , kaşıntı şikayeti ile kendini belli etmekte  ayrıca hastada yürürken veya ilişki sırasında ağrılara neden olmaktadır.

     Vulva Varisleri en çok hamilelikte ortaya çıkar :

    Hamilelikte bebeğin ana toplardamara baskısı, kabızlık, çok ıkınmak ve genetik nedenler,

    kadın hastalığına bağlı ameliyatlar  vulva ve perine varislerinin başlıca sebebidir.

    Vulva varisleri  genellikle  hamilelik esnasında bebeğin  anne karnında  ana toplar damara baskı yapmasıyla ortaya çıkan varislerdir.

    Bu tür varislerin  eğer tedavi edimezse özellikle  doğum esnasında çok ciddi kanamalara yol açabileceğini söyleyen  Kalp ve Damar cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Cafer Abbasoğlu vulva  varisleri ile  ilgili bilgi yetersizliğinden ötürü bir çok kadının durumundan habersiz yaşadığını da ifade etti.

    Vulva Varislerinin Yaratacağı Tehlikeler Nelerdir?

     Dr.  Cafer Abbasoğlu doğumdan sonra bir miktar gerileyen ancak asla kaybolmayan vulva varislerinin yol açabileceği tehlikeleri şu şekilde sıraladı :

    Vulva ve perinedeki damarların hamilelik sırasında genişlemesiyle oluşan pıhtılaşmalar ana toplar damara ulaştığında bebek ve anne için hayati tehlike oluşturur.

    Eğer tedavide geç kalınırsa gerek normal doğum gerekse sezaryen  sırasında hayati tehlikeyle sonuçlanan kanamalar meydana gelebilir.

    Tedavi ihmal edildiğinde ölüm tehlikesini atlatmak için kadınlık organının tamamen alınması  bile gerekebilir.

    Hatta uyku sırasında gayri ihtiyari kaşımalarda tırnağın  toplardamara ilişmesiyle damarın  yırtılarak hayati tehlikeyle sonuçlanabilen sinsi kanamalar başlattığı da   görülmüştür.

    İşte bu yüzden vulva ve çevresindeki   damar genişlemelerinin zaman kaybetmeden tedavisi yapılmalıdır.

      Mikro skleroterapi  ve mikro foam tekniğiyle  tedavi:

     Hasta bir damar hastalıkları uzmanı tarafından muayene edildikten sonra bölgedeki yüzeyel varislerin yok olması için mikro skleroterapi veya mikro foam tekniği kullanılarak  damar  kapatılarak  yok edilir.

    Bu teknik son yıllarda  varis hastalığının tedavisinde kullanılan çok başarılı bir metotdur.

    Op. Dr. Cafer Abbasoğlu : bu yöntemle 15-20  dakika gibi kısa bir sürede vulvada, rahim içinde, perinede ,pubiste ,kasık bölgesi  ve çevre dokularda bulunan  yüzeyel damarların içinin doldurularak veya şişirilerek kaybolmasının sağlandığını böylece hastanın rahatça normal sağlıklı  yaşantısına devam ettiğini belirtti.

    Tek seansta uygulanan  tedavide ultrason altında verilen  ilaç hassasiyet, iz bırakma, ağrı ve alerjik komplikasyonlara yol açmaz.

    Son olarak kalp ve damar cerrahisi uzmanı Dr. Abbasoğlu “vulva ve perine varisleri aslında çok ciddiye alınması gereken bir hastalık türü olup, sadece estetik  açıdan değil  bir damar anomalisinin belirtisi, kadınlık organı veya kötü bir hastalığın habercisi  olabileceği ihtimaliyle de değerlendirilmelidir  “ dedi.

  • Doğal böbrek taşı düşürme

    Doğal böbrek taşı düşürme

    Doğal böbrek taşı düşürmek için öneriler…
    Böbrek düşürmek için bitkisel kürler…
    Doğal yollarla böbrek taşı düşürme…
    Doğal yollarla böbrek taşı nasıl düşürülür

    Böbreklerde oluşan taşların büyük bir kısmı hiç bir şey yapılmasa bile kendiliğinden düşme eğilimindedirler. Ancak azınlıkta da olsa özellikle yarım santimetre den daha büyük çaptaki taşların düşmesi için böbrek taşı düşürme yöntemleri adı verilen bir takım yöntemlerin denenmesi gerekebilmektedir. Şimdi bu yazımızda cerrahi olan ve olmayan böbrek taşı yöntemleri nelerdir kısaca bilgi verecek, daha sonra da bitkisel çözümler ile böbrek taşı düşürmek için ne yapılmalı bunu cevaplayacağız.

    Böbrek taşını düşürmek için rahatsızlığın başlangıç aşamasında mı yoksa kronik bir hal mi aldığı sorusunun cevabı önem arz etmektedir. Akut durumda olan böbrek taşı düşürme vakalarında taşın kendiliğinden düşmesi veya bitkisel çözümler ile böbrek taşı düşürme denemeleri daha olumlu sonuç verirken, uzun süreden beri devam eden kronik böbrek taşı ağrıları için ultrasonla böbrek taşı düşürme, endoskopi ile böbrek taşlarının tedavisi, ilaç tedavileri ile böbrek taşlarının düşürülmesi veya ameliyatla böbrek taşını çıkarıp alma gibi yöntemler kullanılmaktadır. Şimdi böbrek taşını düşürmek için ne yapmalı sorusuna bitkisel yöntemler ve doğal çözümler ile cevap arayalım.

    Böbrek Taşı Düşürmede kullanılan şifalı bitki türleri şunlardır: Mısır Püskülü, Çoban kesesi, Sedef otu, Bayır turpu, Hatmi, Hazenbel, Pekmez, Limon suyu, Limonata kürü

    Mısır Püskülü ile Böbrek Taşı Düşürme Yöntemi

    Nasıl Yapılır ve Hazırlanır: 100 gram kadar mısır püskülü öncelikle 1 litre suda kaynatılır ve kaynar su böbrek taşının tedavisinde kullanılmak amacıyla bir süzge vasıtasıyla süzülür. Elde ettiğimiz mısır püskülü suyu günde 1 su bardağı olacak şekilde aç karnına günd 2 kez içilir. Mısır püskülü ile böbrek taşı düşürme kürü sabah ve akşam günde 2 kez uygulanacaktır.

    Çoban Kesesi ile Böbrek Taşı Düşürme Kürü

    * Çoban kesesi de böbrek taşı söktürücü etkisi olan on derece faydalı bir bitkidir. Bu şifalı bitki ile birlikte bir başka bitkisel böbrek taşı düşürme etkisi olan sedef otu bir arada kaynatılarak demlenir. Bunun ardından elde edilen bitki çayı içerisine dilerseniz bir çay kaşığı bal ilave edilerek sabah ve akşam bir fincan kadar tüketilerek böbrek taşlarını düşürmek ve böbrek taşı sancısını kesmek için kullanabileceksiniz.

    Bayır turpu ile Böbrek Taşı Düşürme Kürü

    * Bayır turpu da böbrekleri çalıştıran ve böbrek kumu da denilen küçük çaptaki böbrek taşlarını düşüren bir şifalı bitkidir. Bayır turpu küçük bir tencere içerisine dilimlenir ve üzerine yeteri kadar su ilave edilir. Elde edilen bu su kaynatıldıktan sonra bayır turpunun içerisindeki taş düşürücü bitkisel besinler ile daha da zenginleşecektir. Daha sonra bu suyun içerisine tatlandırıcı herhangi bir şey katmadan günde 1 kez aç karnına bir su bardağı içeceksiniz.

    Hazenbel kökü ile Böbrek Taşı Nasıl Düşürülür

    * Hazenbel kökü suda haşlandıktan sonra bir süzgeç yardımıyla süzülür. Elde edilen sıvı şerbet kıvamına gelinceye kadar pekmez ilave edilerek karıştırılır. Hazırlanan şerbetten günde iki bardak içilir.

    İbrahim Saraçoğlu Böbrek Taşı Düşürmek İçin Bitkisel Çay-Böbrek Taşına Bitkisel Çözüm ve Doğal Tedavi:

    Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu geçenlerde katıldığı bir televizyon programında böbrek taşı düşürücü bitkisel çay tarifi vermişti. Bu çay ile özellikle sık böbrek taşı ağrısı şikayeti olanlar için gerçekten etkili ve alternatif bir bitkisel çözüm kürü geliştirilebiliyor. İbrahim Saraçoğlu böbrek taşı düşürten bitki çayı nasıl yapılıyor şimdi kısaca buna bakalım:

    200 ml yani 1 tam su bardağı gelecek klorsuz suyu kaynatıp 3-4 dk kaynattıktan sonra içerisine 1 tatlı kaşığı kurutulmuş avokado yaprağı atıyoruz ve bu şekilde yaklaşık 10 dk kadar hafif ateşte kaynamaya bırakıyoruz. 10 dk nın ardından elde ettiğimiz avakado yaprağı çayını aşırı bir biçimde soğumasına mahal vermeden çay ısısı kıvamında tüketiyoruz. Böbrek taşlarını düşürücü avokado çayı tok karnına ve akşamları 2 su bardağı kadar tüketilecek. Yemeklerden yarım saat sonra tüketilmesi uygun olacaktır.

    Btkisel böbrek taşı döktürücü kür 5 tam gün uygulanmalı ve 5. günün bitmesinin ardından 3 tam gün ara verilmelidir. Bu ara süresince böbrek taşlarının düşmesi kuvvetle muhtemeldir. Avokado çayı ile böbrek taşı düşürme kürü en fazla 3 kez tekrarlananilir ve her tekrarın arasında 3 günlük dinlenme süresinin olması zorunludur. Aksi takdirde böbrekleri aşırı bir biçimde yorabilirsiniz. 3 tekrarın ardından tekrar avokado çayı ile böbrek taşı düşürme bitkisel kürü yapmak isterseniz 3 hafta ara vermeniz gerekmektedir.

    Böbrek Taşları Ve Tedavisi İçin Doğal Kür Tarifi için Tıklayınız!

  • Kalın Kaş Estetik Modası

    Kalın Kaş Estetik Modası

    İnce, yay gibi kaşların modası geçti. Artık, doğal görünen gür ve kalın kaşların moda olduğunu belirten Estetik Cerrah Emirali Hamiloğlu, modaya ayak uydurmak isteyen kadınların kaş nakli yaptırdığını söyledi.

    Kalın, gür ve doğal kaş modasına uymak isteyen E. Karabulut’un kaş bölgesine, saçlı deriden alınan saç kökleri nakledildi. Kaş naklini gerçekleştiren Esteworld Plastik Cerrahi Hastanesi uzmanlarından Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Emirali Hamiloğlu, hastanın 1 hafta sonra normal görünümüne kavuşacağını, 6 ay sonra ise kaşın son halini alacağını belirtti.

    Op. Dr. Hamiloğlu, yaklaşık 2 saat süren operasyona ilişkin şu bilgileri verdi: “kaş nakli, halk arasında saç ekimi olarak bilinen saç nakli ile hemen hemen aynı şekilde yapılan bir uygulama. Kalın, gür ve doğal görünümlü kaş görüntüsüne ulaşmak isteyen kadınlar tarafından tercih edilen uygulamada; hastanın ense bölgesindeki saç kökleri FUE tekniği ile tek tek toplanarak, isteği doğrultusunda kaş bölgesine nakledildi. Hastanın sağ ve sol kaşına toplam 600 kök nakil ettik. Kökler bir süre sonra orada kaş karakteri kazanacak ve hasta hayat boyu kaşını boyamaktan ya da yaptırdığı kalıcı makyajı tazelemekten kurtulacaktır.”

    KÖKLERİN AÇISI VE YÖNÜ, DOĞAL GÖRÜNÜM İÇİN ÖNEMLİ
    Hamiloğlu, kaş nakli ile ilgili en önemli unsurun, nakledilen köklerin açısı ve yönü olduğunu vurguladı, kaş nakillerinin diğer tüm kıl kökü ve yönü nakillerinden farklı olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Kaş bölgesinde açı çok değişkendir. Kaşın buruna yakın kısmı hafif yukarı bakarken en dıştaki kısım kulağa doğru bakar, orta kısım ise bir yelpaze şeklinde yayılır. Dolayısıyla kaş nakli yapılacak bölgeye açılacak mikro kanallar, kaşın doğal yapısına uygun şekilde yaklaşık 15 derecelik açılarla ve bu yönlere dikkat edilerek açılmalıdır. Kökler de bu kanallara tek tek özenle nakledilmeli ki doğal bir görünüm elde edilebilsin.”

    KAŞ NAKLİ İÇİN EN UYGUN DONÖR BÖLGE
    Kaş nakli için en uygun donör bölgenin ense bölgesi olduğunu belirten Dr. Hamiloğlu, “kol ve bacak bölgesindeki kıllar, çok fazla uzamadığı için kaş bölgesine daha uygun gibi görünse de o bölgedeki köklerinin kaş bölgesine uygun olmadığından tercih etmiyoruz. Alımı güç olduğundan nakli güçleştiriyor ve nakil için tercih edilmiyor. Kaş nakli için en uygun bölge ense bölgesindeki saç kökleridir. Buradaki kökler, uzamaya eğilimli olduğu için kişinin iki haftada bir kaşlarını yeniden kısaltarak şekillendirmesi gerekecektir. Ancak kadınlar için bu durumun sıkıntı yaratmadığını gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim” dedi.

    Op. Dr. Hamiloğlu, lokal anestezi ile gerçekleştirilen kaş naklinde ortalama 400-1000 kök nakledildiğini ve operasyondan hemen sonra kişinin günlük yaşantısına geri dönebildiğini vurguladı. Kaş naklinden sonraki bir hafta içinde, operasyon bölgesinde oluşan kabuklanmanın geçtiğini söyleyen Dr. Hamiloğlu, ekilen köklerin 6-7 ay içinde uzadığını ve kaşın doğal görünümüne kavuştuğunu belirtti.

    ntvhaber

  • Kalbin Düşmanı Göbek Hastalığı

    Kalbin Düşmanı Göbek Hastalığı

    Kalp hastalığında en büyük risklerden biri sağlıksız ve fazla beslenme. İşte beslenmede dikkat edilmesi gerekenler…

    Pek çok hastalık, göbek yağlanması ve obezite sonucu ortaya çıkıyor. Bu nedenle obeziteye yol açan beslenme yanlışlarının da değiştirilmesi gerekiyor. Gıda çeşitliliğinin sağlıklı beslenme için önemli olduğu düşüncesiyle her besinden bol miktarda yemek, kişiye yarar yerine zarar getirebiliyor. Bunun için kişiye uygun beslenme tarzının benimsenmesi, altın kural olarak gösteriliyor. Memorial Şişli Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Kani Gemici, ideal kiloyu korumak ve kalp hastası olmamak için kişiye özel sağlıklı beslenme kuralları hakkında bilgi verdi.

    Sağlık sorunlarının kaynağı göbekteki yağlanmadır

    Hipertansiyon, kalp hastalıkları, metabolik hastalıklar, insülin direnci, diyabet, ortopedik problemler, diz ve eklem hastalıkları, bel fıtıkları ile kanser gibi hastalıklar, aşırı kilolar sonucu ortaya çıkan başlıca sağlık sorunlarıdır. Kişiyi obeziteye götüren ve göbekte başlayan yağlanma, vücuttaki bütün hastalıkların başlangıç noktası gibidir. Bu hastalıkların yanı sıra; kalp hastalıkları oluşma riski, kilolu olan kişilerde kilolu olmayan kişilere göre 3-4 kat daha yüksektir.

    Bel çevrenizle göğüs çevreniz eşitse kilo sorununuz başlamıştır

    Aşırı kiloların en önemli göstergesi, göbek ve bel çevresinin genişlemesidir. Bel çevresinin; kadınlarda 83, erkeklerde ise 92 santimetreyi geçmesi, obezitenin işaretidir. Ancak obezite sınırına ulaşmamak için yalnızca rakamları takip etmek yeterli değildir. çünkü aşırı kilo tehlikesi ile karşı karşıya kalmadan, kişinin vücut ağırlığının artışını gözlemlemesi çok önemlidir. Bunun için alınması gereken önlemlerin başında, kişinin belirli aralıklarla kendini boy aynasında izlemesidir. Ayna karşısındaki görüntüde, bel çevresi ile göğüs genişliği eşitlenmişse, kilo sorunu başlamış demektir.

    Sağlıklı bir kalp için beslenme alışkanlıkları değiştirilmeli

    Yanlış beslenme alışkanlıkları yüzünden sağlıksız gıdalar tüketen çocuklar, ileri yaşta bilgisayar başında sürekli yemek yiyen insanlar haline gelmektedir. özellikle atıştırmalık olarak yenilen içerisindeki katkı maddesi ve yağ oranı yüksek yiyecekler, çocukların erişkin çağına geldiklerinde ciddi kilo sorunları yaşamalarına ve metabolizmanın yıllar içerisinde bozulmasına neden olmaktadır. Bu nedenle sorunlara erken yaşta müdahale edilmelidir.

    Tıka basa değil tadımlık yiyin

    Acıkmadan yemek, 5-6 çeşit yemekle tabağı doldurmak, her sebzeden ve meyveden bol miktarda yemek sağlık açısından zararlıdır. çünkü her gıda her insanın yapısına uygun değildir. Sebze ve meyvelerin her çeşidi tadımlık olarak tüketilebilir; ancak hepsinden bol miktarda yenilecek diye bir kural yoktur.

    Vücudunuza rahatsızlık veren besinleri tüketmeyi bırakın

    Coğrafi durumlar, yaş grupları, genetik yapılar, kan grupları beslenme şekillerinin oluşturulmasında önemli kriterlerdir. örneğin; çölde yaşayan bir kişi için belki de en uygun olan et deve etidir, balık da deniz kenarında oturanlar için en sağlıklı besindir. çok sağlıklı bir besin olan domates, birçok kişi için yenildiğinde rahatsızlık vericidir ya da yoğurt bazılarında sindirim sistemi sorunlarına yol açabilir. Kişi, aldığı bir gıdaya vücudunun verdiği tepkiyi rahatlıkla ölçebilir; yaptırdığı testlerle birlikte iyi bir gözlemle, kendisi için en sağlıklı olan beslenme şeklini belirleyebilir.

    Tüm meyvelerin suyunu bir bardakta toplamayın

    “Karışık meyve suyu” adı altında, birkaç çeşit meyveyi bir araya getirerek suyunu sıkıp içmek de vücuda yarar yerine zarar getirir. çünkü çeşitli meyvelerden oluşan karışım, mide ve bağırsak sistemi açısından olumsuz etki yapabilir. Meyve suyu tüketiminin dışında, birkaç çeşit meyvenin bir arada yenilmesi de doğru değildir. Kişi, hangi meyveyi yediğinde ya da hangi meyvenin suyunu içtiğinde kendini iyi hissediyor, ferahlıyor ve herhangi bir sorun yaşamıyorsa onu tüketmelidir.

    Sahanda yumurtayı sade yiyin

    Beslenme alışkanlıklarınız içinde etin yeri mutlaka olmalıdır. Ancak et tüketirken sağlıklı olmasının yanında, kişi için uygun olan et türünün tercih edilmesi de önemlidir. Yararlı Izgara tabağı adı altında karışık et tüketimi de, sağlık açısından kabul edilemez bir beslenme şeklidir. Vücut bir süre sonra bu yanlış beslenmeye teslim olsa da bunun getirdiği sağlık sorunları hayatın bir döneminde ortaya çıkacaktır. Bunun için; özellikle etle ekmek bir arada yenmemeli, peynirli ve sucuklu yumurta gibi menüler sofrada asla bulunmamalıdır. Eğer sahanda yumurta yenilecekse, haftada 1- 2 kez kaliteli bir tereyağında sade olarak tüketilebilir.
    Milliyet

  • Mevsimsel Alerji İçin Isırgan Otu

    Mevsimsel Alerji İçin Isırgan Otu

    Dr. Mehmet Öz, mevsimsel alerjileri doğal çözümlerle engellemenin yollarını açıklıyor…

    Mevsimsel alerji semptomlarını hafifletmek için doğal yollardan uygulanabilecek bazı çözümler vardır. İlki, kuersetindir. Turunçgiller, elma ve soğanda bulunan bu flavonoidin anti-histamin özellikleri olduğu kanıtlanmıştır.

    Histamin, bir şeye alerjik reaksiyon gösterdiğiniz zaman, vücudunuz tarafından salgılanan bir kimyasaldır; dolayısıyla bu kimyasalı bloke ederek alerji semptomlarını hafifletebilirsiniz.

    Doğum çözüm: Isırgan otu

    Kuersetinin aynı zamanda anti-enflamatuar özelliklere sahip olduğu da kanıtlanmıştır. Bir bitki olan öksürük otu da doğal bir anti-histaminik olarak kullanılır ve etkili olduğu kanıtlanmıştır. Alerji semptomlarını rahatlattığı varsayılan bir diğer doğal çözüm ise ısırgan otu bitkisinden yapılan ısırgan otu çayıdır.

    Bu çay önleyici tedbir olarak, semptomlar başlamadan önce içilebilir. Son olarak, alerjiler çoğunlukla genizdeki alerjenlerin birikmesiyle oluştuğundan, neti pot denilen burun yıkama kabını kullanarak, nasal irrigasyon dediğimiz, burna hafif tuzlu su verme işlemini uygulamak, alerjenleri dışarı atarak alerji semptomlarını hafifletebilir.

    Ilık bir tuzlu su çözeltisi ve temiz bir neti pot kullanmaya dikkat edin.

    Alerjiyi ciddiye alın!

    Doğal çözümler bazı mevsimsel alerji semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilir ama herhangi bir tedaviye başlamadan önce bir alerji uzmanına danışmak en doğrusudur. Alerjiler yaşamınızı tehdit edebilir ve ciddiye alınmalıdır.

    Dr. Mehmet Öz

  • Tüp Bebek Nedir ?

    Tüp Bebek Nedir ?

    Son 30 yılda hayatımıza giren ve sıradan bir yöntem haline gelen tüp bebek uygulaması nedir ve nasıl yapılır? İşte tüp bebek uygulaması ile ilgili merak edilen soruların cevapları…

    Tüp bebek uygulamasını kısaca özetlemek gerekirse, kadın ve erkeğe ait üreme hücrelerinin vücut dışı koşullarda döllenme işlemi diyebiliriz.

    Bu yöntemde erkek ve kadın üreme hücreleri vücut sıcaklığındaki, uygun bir ortamda 48 saat bekletilir. Bu sürede elde edilen yumurtaların yaklaşık yarısında döllenme oluşur. Bu döllenmiş yumurtalar embriyo (cenin) olarak adlandırılır ve son hedef olan kadın rahmine yerleştirilir.

    Tüp bebek uygulaması nasıl yapılır?

    Embriyolar rahim içerisine rahim ağzından ince bir katater ile yerleştirilir. Bu işlemler sonucu kadınların yaklaşık % 50′sinde gebelik oluşur. Ancak bu gebeliklerin bir kısmı düşük ile sonlanır. Tedaviye giren çiftlerin uygulama başına yaklaşık % 40′ında çocukları olur. Bu oran birçok uygulama sonucu % 70 – 80′lere çıkabilir. Geri kalan % 20 – 30′luk grup modern tıbbın bütün olanaklarına rağmen günümüzde çocuk sahibi olamaz.

    Tüp bebek uygulamasında başarı şansı nedir?

    Tüp bebek yöntemlerinde çeşitli ilaçlarla (Gonal-F, Puregon, Menogon) kadının yumurtalıklarının uyarılması sağlanır. Yumurtalıkların uyarılmasının amacı, embriyo oluşturmaya aday çok sayıda yumurta elde etmek. Çok sayıda embriyonun rahim içine yerleştirilmesinin (embriyo transferi) gebelik şansını artırdığı görüldü (gebelik oranları, bir embriyo yerleştirildiğinde yaklaşık %10, üç embriyo yerleştirildiğinde ise % 40 -50 civarında).

    Tüp bebek hakkında genel bilgiler

    Tüp bebek, klasik yöntemler ile gebe kalamayan kadınlarda uygulanan bir tedavi şekli. Erkek (sperm) ve dişi (yumurta) döl hücrelerinin laboratuvar koşullarında birleştirilmesi sonucunda oluşan embriyoların, rahime transferi ilkesine dayanır. Laboratuvar koşullarında gerçekleştirilen döllenme, kendiliğinden (in vitro fertilizasyon) ya da insan eliyle, tek yumurta içine tek sperm verilmesi ile (mikroenjeksiyon) sağlanır.

    Kısırlık ve tüp bebek uygulaması

    Tüp bebek, önceleri enfeksiyon veya cerrahi işlem sonucunda tüplerinde kalıcı hasar oluşan kadınlarda uygulanmaya başlanmış, kısa bir süre sonra ise kısırlığa yol açan diğer nedenlerin tedavisinde de kullanılır hale gelmiş. Bugün, endometriozis, nedeni açıklanamayan kısırlık olguları ve erkeğe bağlı kısırlıkta, tüp bebek yöntemleri ile başarılı sonuçlar alınır.

    Özellikle son yıllarda uygulanmaya başlanan mikroenjeksiyon, sperm sayısının çok düşük olması ve hatta menisinde hiç sperm olmamasına karşın, testisinde sperm bulunan erkeklerin tedavisinde bir devrim olarak nitelendiriliyor.

    İlgili Konular ;
    Tüp Bebek Özel Bölüm
    Tüp Bebek Deneyimleri Tüp Bebek Başarı Hikayeleri
    2012 Tüp Bebek Günlüğümüz !

  • Kemik Erimesini Kefir İle Durdurun!

    Kemik Erimesini Kefir İle Durdurun!

    Kemik yoğunluğunun ve kalitesinin, 35 yaşından sonra düşmeye başlıyor. İşte kemik erimesinden korunmak için, yapmanız gerekeni Mehmet Öz açıklıyor…

    Kadınlar 20 yaşına geldiklerinde osteoporoz geliştirme riski altındadırlar. Günlük önerilen kalsiyum ve D Vitamini almak osteoporozu önlemede alınacak en iyi adımlardır. Bu vitaminlerin önerilen günlük dozlarını sadece beslenme yolu ile almak zordur, o yüzden büyük olasılıkla takviyelere ihtiyacınız olacaktır.

    Kalsiyum için düşük yağlı süt ürünleri, D vitamini için yağlı balıklar en iyi gıda kaynaklarıdır. Ayrıca, spor programınıza güç egzersizleri eklemeniz önemlidir. Kemiklerimiz canlıdır ve sürekli kendilerini yeniden şekillendirirler. Güç egzersizleri kemiklerin yeniden şekillendirip güçlü tutarken kemik sağlığını da korur. Ayrıca kemik sağlığı için zararlı olduğundan sigarayı bırakmalı ve aşırı alkol tüketimininde kaçınmalısınız.

    Osteoporoz için risk faktörleri:

    Aşırı ince kadınlar; bilek çevreniz 15 cm den az ise risk altında olabilirsiniz.

    Sigara kullananlar, alkol alanlar

    Osteoporoz için çözümler:

    Kalsiyum ve günlük 1000 mg D Vitamini

    Kefir: K2 vitamini açısından zengin yoğurt tipi

    Nasıl düşmeniz gerektiğini öğrenin. Omzunuzu doğru yöne çevirerek düşmenizdeki zararı azaltabilirsiniz.

    Kemiklerinizi canlandırmak için her gün yarım saat yürüyüş yapın.

  • Kürdan Diş Etlerine Zarar mı?

    Kürdan Diş Etlerine Zarar mı?

    Dr. Mehmet Öz, kürdan kullanımının diş etine zarar verip vermediği ile ilgili bilgiler veriyor. İşte detayları…

    Diş aralarının temizliğinde yaygın olarak kullanılan ahşap kürdanların, diş ve diş etine verdiği zararlar bilinmektedir. Ağız içi diş ve diş eti sağlığımızın bakımı, bütün beden sağlığını etkilediği için daha dikkatli olmamız, sağlıklı ürünler kullanmamız gerekmektedir.

    Kürdan kullanmak dişlere zarar verir mi?

    -Kürdan, çok seyrek kullanılması gereken bir temizleyicidir.

    -Tarih boyunca, kürdan kullanmak dişler arasındaki bölgelerin temiz tutulmasına yardımcı bir yöntem olarak kabul edilmiştir. Günümüzde, artık kürdan yerine diş ipi kullanmak daha doğru olacaktır.

    -Kürdan kullanmak, özellikle de dikkat etmeden bilinçsizce kullanmak, diş minesine zarar verebilir, diş etinizde hasara yol açabilir ve diş köklerini tahriş edebilir.

    -Fırçalamak ve diş ipi kullanmak, plağı yok etmenin ve dişlerin arasını temizlemenin en iyi yoludur. Eğer bir restoranda dişinizde bir şey kaldıysa ve diş ipiniz yoksa kürdan kullanmadan önce iki kere düşünün ve dikkatli olun.

    Dr. Mehmet Öz

    İlgili Konular ;
    Bu Besinler Kolestrolü Düşürüyor!
    30 Saniyede Ağrılarınızdan Kurtulun!

  • 30 Saniyede Ağrılarınızdan Kurtulun!

    30 Saniyede Ağrılarınızdan Kurtulun!

    Birden ortaya çıkan vücut ağrınız varsa 30 saniyede bu ağrıdan nasıl kurtulabilirsiniz? Dr. Mehmet Öz açıklıyor…

     

    Birden ortaya çıkan, garip ağrılarınız varsa, yalnız değilsiniz. Kramp ve baş ağrısı gibi vücudunuzda meydana gelen garip, beklenmedik gelişmeler rastgele, herkesin başına gelebilir. Neyse ki, en sık rastlanan rahatsızlıkların bazıları için bazı çözümlerimiz var. Bir dahaki sefere vücudunuz size sürpriz yapmak istediğinde, buna hazırlıklı olacaksınız.

    Dondurma baş ağrısı

    Bu dayanılmaz baş ağrısı, soğuk bir şeyler yiyip içtiğinizde oluşur ve kan damarlarının hızlı bir şekilde büzüşmesini ve genişlemesini tetikler. Ağzınızdaki sinirler bu genişlemeyi ağrı olarak yorumlar ve beyne ağrı sinyalleri yollar.

    Çözüm

    Beyin donması da denilen bu baş ağrısının geleceğini hissettiğiniz an, dilinizi damağınıza koyun. Dilin ısısı sinirleri rahatlatıp ağrının daha kolay azalmasını sağlayacaktır.

    Kramp

    Kramplar, kas spazmından başka bir şey değildir; çabuk ve zararsız olmasına rağmen ağrılı da olabilir. Kas spazmı genellikle su ve elektrolit kaybı olduğunda veya kas aşırı çalıştığında meydana gelir. Örneğin kaslar birden kasıldığında vücudunuzdaki elektrolitlerin dengesi bozulur ve sinirlerin kontrolsüzce sinyal vermesine neden olur. Kramplar bu şekilde oluşur.

    Çözüm

    Hiç düşünmeden verilen tepki, kramp sırasındaki ağrının hafiflemesine yardımcı olmak üzere bacağa yapılan masajdır. Ancak, potasyum zengini besinler tüketmek ve elektrolitlerinize takviyede bulunmak elektrolit dengesizliğini önlemek için iyi bir yoldur.

    Vücudunuzun kalsiyum, sodyum ve potasyum ihtiyacını doğal ve lezzetli bir yoldan karşılamak adına bu elektrolit iksirini deneyin:

    Malzemeler:

    ½ bardak su

    ½ bardak domates suyu

    ¼ bardak portakal suyu

    1 çay kaşığı limon suyu

    1 tutam tuz

    Hazırlanışı:

    Bütün malzemeleri karıştırın. Afiyet olsun.

    Kulak tıkanıklığı

    Kulak tıkanmasını, kulağınızın içindeki basınçla dışarıdaki basınç arasında büyük bir fark olduğu zaman vücudunuzun, kulak zarının yırtılmasını önleme yöntemi olarak açıklayabiliriz.

    Çözüm

    Burnunuzu tutun, ağzınızı kapatın ve yavaşça hava verin. Yavaş ve dikkatli olduğunuz sürece vücudunuza bir zarar gelmez ve kulağınızdaki basıncın dengelenmesine yardımcı olur.

    Göz seğirmesi

    Birçok insan, göz seğirmesinin stres ve yorgunluk sonucu oluştuğunu düşünse de asıl nedeni göz kuruluğudur. Gözler fazla kuru olduğunda onları nemli tutabilmek adına istemsiz olarak kırparsınız. Bir süre sonra kırpma, sinirlerinizi harekete geçirir ve beyni daha çok kırpması için kandırmaya çalışır.

    Çözüm

    Göz seğirmesi kendi kendine geçer ama bu süreci hızlandırmak istiyorsanız gözün üzerine 30 saniye boyunca sıcak kompres yapın.