Kategori: Sağlık

  • Gebeliğinizi Planlayın, Önlemlerinizi Alın

    Gebeliğinizi Planlayın, Önlemlerinizi Alın

    Günümüz kadınları iyi bir yaşam sürdürebilmek, kariyer yapmak, ekonomik özgürlüğünü sağlamak gibi nedenlerden dolayı anne olmayı ertelemektedirler.Çiftler hayatın her alanında olduğu gibi bebek sahibi olma konusunda da plan yapmak zorunda kalıyorlar…

    Bebek sahibi olma ve annelik duygusunu yaşama zamanını geldiğinin düşünen çiftler mutlaka  kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarından yardım ve destek almalıdırlar.Çünkü sağlık açısından hiçbir sorun olmamasına rağmen gebelik gerçekleşememektedir.Yumurtlama zamanı tutturulamıyor ya da farkında olmadan hamileliği engelleyici hatalar yapılabilmektedir.Çiftler hem maddi ve hem manevi açıdan kendini hazır hissettiklerinde uzman bir hekim desteği ile hamilik sürecine ilk adımları atmalıdırlar.

    Uzmanlar bebek sahibi olmayı düşünen çiftlere;bebek yapmayı gerçekten kendilerini hazır hissetmelerini,onun sorumluluklarına hazırlıkla olmaları konusunda özellikle bilgilendiriyorlar.

    Bir Kadın Hamileliğe Kaç ay Önceden hazırlanmalı:

    Uzmanlar bebek sahibi olmayı planlayan anne adaylarının;doğum kontrol hapı kullanıyorlar ise  en az üç(3) ay önceden kesmelerini ve aynı zaman da kontrollü cinsel ilişki öneriyorlar.Anne adayları aynı zamanda hamilik döneminden üç(3) ay öncesinden FOLİK ASİT kullanımına başlamalı gebeliğin ilk üç (3) ayında devam edecek şekilde kullanımını sağlamalıdırlar.Böylece bebeğin sinir sisteminde olası bir problem olma ihtimalini %80 oranında azaltmayı başarabilirler. Uzmanlar,anne adayında sinir sistemi ile ilgili bir sağlık problemi var ise FOLİK ASİT kullanma oranının biraz daha yüksek tutulması gerektiğini belirtiyorlar.Örneğin sağlıklı bir anne adayında oran 0,4mg iken sağlık problemi yaşamış anne adayında bu oran 4 mg olarak kullanılmasını tavsiye ediliyor. İlk bebeği bu şekilde doğan anne adaylarının diğer bebekte de aynı sağlık sorunu ile karşılaşma olasılığı ilk bebeğine göre %5 daha fazladır.

    Her anne adayı için sağlıklı bir gebelik öncesi ve gebelik süresi süreci geçirmeleri hem annenin sağlığı hem de bebeğin sağlığı için uzman hekim desteği almaları mutlaka gereklidir.

    Yumurtlama dönemini faktörü

    Yumurtlama döneminin hamile kalmak için en önemli faktörlerden biri olduğunu belirten uzmanlar,özellikle planlı bir hamilelik düşünen bayanların bu günlere dikkat etmeleri gerektiğini belirtiyorlar.Adet kanamaları 28 günde bir , düzenli geçiren kadınlar için yumurtlama tarihi adet başlangıcından 14 gün sonradır. Kadının en fertil (gebeliğe en elverişli) günleri yumurtlamanın olduğu gün ve bundan önceki üç gündür.

    Vücut ısınınızı kontrol ederek de  yumurtlama zamanınızı tespit edebilirsiniz.Normal vücut ısınız yumurtlamadan 24 saat önce yarım derece düşer , yumurtladıktan sonra tekrar normale döner. Yalnız dikkat etmeniz gereken bir nokta var vücut ısısı hastalıklar yüzünden de düşebilir. Bu yüzden sadece bu tekniğe güvenmekten kaçının.

    Hamileliğe hazırlık için neler yapmalı:

    Bebek sahibi olmaya karar veren anne adayları ilk olarak Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanına muayene olmalıdır. Jinekolojik muayene ile beraber smear testi mutlaka yapılmalıdır. (Smear testi rahim ağzı enfeksiyonu ve rahim kanserlerinin tespiti için yapılmaktadır.) Hamilelik öncesi anne adayına  doktorunun gözetimi altında anemi(kansıklık), enfeksiyon hastalıklarının taraması, Hepatit B,C, HIV ve kızamıkçık testlerinin yapılması gerekmektedir. Anne adayında anemi (kansızlık), kızamıkçık testlerinin sonuçlarına anemisi(kansızlık) seviyesi düşük ise hamilelik öncesi normal seviyeye getirilmeli, kızamıkçık bağışıklığı yok ise kızamıkçık aşısı yapılmalıdır. Hamilelik döneminden altı(6) ay öncesinden planlanmalı, hamilelik sürecinde kızamıkçık geçirildiği takdirde bebekte ağır sakatlıklara yol açabilir. Uzmanlar bu durumda gebelik sürecinin sonlandırılması gerektiğini belirtmektedirler.

    Bebek sahibi olmak isteyen anne adayları sağlıklı bir hamilelik süreci geçirmeleri için sigara, alkol gibi alışkanlıkları bırakmalı, ağır ve stresli iş ortamlarından uzaklaşmalıdırlar.

    Planlı Gebelik İçin Doğal Yolları Deneyebilirsiniz

    Hamilelikten korunmaksızın, bir yıl süreyle düzenli bir cinsel yaşama rağmen hamile kalınamaması durumunda kısırlıktan(infertilite) söz edilebilir. Bu sure içerisinde hamile kalmak için doğal yollara başvurabilirsiniz. Amerika da özellikle kısırlık yaşayan (infertil) hastalar düşünülerek, doğal yolla hamile kalmaya yardımcı olması amacıyla üretilmiş olan Preseed  jel, artık TC. Sağlık Bakanlığı izini ile ülkemizde de bulunmaktadır. Bu jel, içerdiği doğal ARABİNOGALAKTAN bitki şekeri sayesinde spermlere zarar vermeyip, sperm hücrelerine antioksidan desteği sağlayarak güçlendirip, spermlerin yumurtaya doğru olan yolculuğunda önemli ölçüde fayda sağlayarak, doğal yolla hamile kalınmasına yardımcı olan bir üründür. Ürün kadının üreme sisteminde, spermlerin için en uygun ortamı sağlamaktadır. Üretkenlikle ilgili ciddi problemi olmayan çiftler, cinsel ilişki sırasında 6 ay kadar bu ürünü kullanmalarını tavsiye edilmektedir. Çünkü, bu ürün Dünyada ve Türkiye de doğal yolla hamile kalmayı desteklemede güvenle kullanılan tek üründür.Tüp bebek tedavisine geçmeden mutlaka denemelisiniz.

    Planlı Gebelik İçin yapılması gerekenler

     

  • Tüp Bebek Uygulamasının Zararları Nelerdir ?

    Tüp Bebek Uygulamasının Zararları Nelerdir ?

    Son dönemlerde uygulama sıklığı bir hayli fazlalaşan tüp bebek tedavisi, normal şartlar altında bebek sahibi olamayan çiftlerin her ikisine ait üreme hücrelerinin farklı yöntemlerle döllenmesi işlemine denilmektedir.

    Bu tedavi yöntemi sayesinde günümüzde hasretini çektiği bebeğe kavuşanların olduğu kadar kavuşamayanlar da bulunuyor. Bazı durumlarda sorunsuzca ilk uygulamada ya da birkaç kez uygulamada çiftler bebeklerini kucaklarına alsalar da, bazı faktörler ne yazık ki yöntemin başarısız olmasını da sağlayabiliyor. Peki tüp bebek tedavi uygulamasının herhangi bir zararı var mıdır?

    Tüp bebek tedavisinin zararlarıTüp bebek yönteminin amacı, normal yollarla gebe kalamayan kadınların gebeliklerini sağlamaktır. Yapılan araştırmalar sonucu elde edilen bilgilere göre tüp bebek tedavisinin başarı oranı %50′dir. Farklı teknik ve metotlarla uygulanan tüp bebek tedavisi basit bir süreç olmadığı için, çiftlerin sabırlı olmaları gerekir. Uygulamada aynı zamanda bir takım ilaçlar da kullanılır ve bu ilaçlar ne yazık ki bazı kişilerde çeşitli sıkıntılara yol açabilir. Peki nedir bu sıkıntılar. İşte sizlere tüp bebek uygulamasında karşılaşma riski bulunan zararlar.

    Tüp bebek tedavisinin zararları

    Kimi zaman olumsuz sonuçlarda doğurabilen tüp bebek uygulaması kadınların yumurtalıklarında aşırı büyümeye sebep olabilir. Ayrıca yumurtalıklarda aşırı büyümenin husule gelmesinin yanı sıra yumurtalık kanseri olma riski de bulunur. Döllenmiş embriyonun genetik yapısında bozukluklar, doğmuş olan bebeğin erken yaşlanma belirtilerine sahip olması, yumurtalıkların zedelenmesi gibi sıkıntılar husule gelebilir.

  • Arpacık tedavisi

    Arpacık tedavisi

    Arpacık daha çok göz çevresinde ortaya çıkan sivilceye benzer küçük kızarıklıklar şeklinde oluşan bir cilt hastalığıdır. Arpacık görmeyi etkileyen ve kişiye huzursuzluk veren bir durumdur. Prof. Dr. Ahmet Maranki şifalı bitkiler ile doğal bitkisel kürler öneriyor. “Arpacık daha çok zayıf ve kabızlık şikayeti olanlarda görülür” diyen Maranki arpacık için faydalı olacak bitkisel formüller verdi. Arpacık nasıl geçer, arpacığa ne iyi gelir, arpacığa iyi gelen bitkiler var mıdır diyorsanız açıklayalım.

    Prof. Dr. Ahmet Maranki arpacık bitkisel tedavisi Kürleri:

    1) Bir diş sarımsağın ucu kesildikten sonra arpacık üstüne her gün 2-3 kez sürülür.

    2) Marul yaprakları ezilerek lapa haline getirilir. Daha sonra bu arpacık kürü, arpacığın üzerine konulup bir süre bekletilir.

    3) Patates haşlanır ve ardından ezilir. Yeterince ılıyan ezilmiş patates arpacık üzerine her gün 3-4 kez konulup bir müddet bekletilir.

  • Kanser Tedavisinde Beslenme

    Kanser Tedavisinde Beslenme

    Kanser tedavisinde yan etkilerin azaltılıp, vücudun hastalıklara karşı direnç kazanabilmesi için iyi bir beslenme planı uygulanması gerekir…

    Kanser tedavisinin yan etkileri bir hastadan diğerine değişiklik gösterir. Neolife Tıp Merkezi Doç. Dr. Duygu Derin söz konusu yan etkileri en aza indirebilmenin ve yaşam kalitesini artırmanın iyi bir beslenme ile sağlanabileceğini belirtiyor ve beslenmeyi daha keyifli kılacak, iştahsızlığı azaltacak ipuçlarını şöyle sıralıyor:

    Aşağıdaki noktalara dikkat ederek yemek yemeği daha zevkli bir hale getirebilirsiniz:

    * Öğün saati olmasa da, acıktığınızda yemek yiyin.

    * Günde üç kez büyük porsiyonlarda yemek yemektense, daha küçük porsiyonlarda daha sık yemek yemeyi deneyin.

    * Yemek yediğiniz mekana özen gösterin, hafif ışıklandırma ve müzik eşliğinde canlı ve renkli sofra düzenlerini tercih edin.

    * Beslenme şeklinizi değiştirin ve yeni yemek tarifleri deneyin. Yemek yerken aile fertleriniz ve arkadaşlarınızı davet edebilir, hoşlanıyorsanız televizyon veya radyoyu açabilirsiniz.

    * Acıktığınızda hazır olması için buzlukta basit yemekleri hazır bulundurun.

    * Doktorunuza sıvı besin destekleri hakkında danışın. Bu şekilde kilo kaybetmez ve yeterli kalori alabilirsiniz.

    * Akciğer kanseri için tedavi görüyorsanız, tükürük ve balgamınızın yapısının ince kalmasını sağlamak için bol sıvı tüketin.

    * Alışkın olduğunuz gıdaların tadı artık hoşunuza gitmiyorsa, yeni yiyecekler deneyin, yemek pişirmede farklı yöntemler kullanın.

    * Lokmalarınızı iyice çiğneyin ve yavaş yiyin. İçeceklerinizi de aynı şekilde yavaş için.

    * Yağda kızartılmış veya çok yağlı yiyeceklerden uzak durun.

    * Öğünler arasında soğuk içecekler için.

    * Şiddetli bulantı ve kusma durumlarında keskin tadları olmayan yiyecekleri ve sindirmesi kolay olan sıvı gıdaları tercih edin. Ağır tadı olan yiyeceklerden kaçının.

    * İshal durumunda sıvı alımınızı (su, açık çay, elma suyu, et suyu) artırın, potasyum yönünden zengin gıdaları (muz, patates, kayısı) tüketmeye özen gösterin, yüksek lif oranlı, çiğ meyve sebze gibi gaz veya kramplara yol açabilecek gıdalar, kafeinli içecekler, fasulye, tam tahıllı ekmekler, tatlılar ve baharatlı yiyeceklerden uzak durun.

    * Süt ve süt ürünleri sindirim sisteminizi etkiliyorsa tüketmemeye çalışın veya laktozsuz süt ürünleri kullanın.

    * Kabızlık durumunda lifli ve posalı yiyecekleri (tam tahıllı ekmek, müsli, meyve, sebze, kabuklu yemişler, kuru bakliyat) tercih edin.

    * Kansızlık (anemi) söz konusu ise yüksek protein değeri taşıyan (et, fıstık ezmesi ve yumurta) ve demir içeren yiyecekleri (et, yeşil yapraklı sebze, kuru fasulye, baklagil) tercih edin.

    * İştahsızlık varsa, yemek aralarında yüksek kalorili ve proteinli besinleri yemeye çalışın.

    * Kemoterapi tedavisi görürken, bazı ilaçların etkisini değiştirdiğinden greyfurt yemeyin.

    * Beslenmenizde tüm ana besin gruplarından öğeler olmasına dikkat edin. Yemek yiyebileceğiniz zaman, yeterli protein ve kalori içeren yiyecekler tüketin. Bunlar gücünüzü korumaya, vücut dokularınızın bozulmasını önlemeye ve tedavi sırasında zarar gören dokularınızın yenilenmesine yardımcı olur.

    * Acıktığınızda atıştırmak için sağlıklı atıştırmalıkları hazır bulundurun.

    * Tadını beğendiğiniz ve yemesi kolay olan besinleri seçin.

    * Yemeklerinizin kıvamını değiştirmeyi deneyin, soslarla daha yumuşak olmalarını sağlayın.

    * Çok baharatlı yemeklerden ve kraker gibi kuru ve sert yiyeceklerden kaçının.

    * Yemeğinizi küçük, lokma ebadında parçalara bölün.

    * Yiyeceklerin iyi pişirilmiş olmasına dikkat edin. Dışarıdan alacağınız gıdaların da güvenilir olmasına özellikle dikkat edin.

    * Çiğ sebze ve meyveleri çok iyi yıkayın.

    * Haşlama ve sebze ağırlıklı beslenmeye özen gösterin.

    * Doktorunuza boğazınızdaki ağrıyı azaltacak sıvı ilaçlar hakkında danışın. Bu ilaçlar daha kolay yemek yemenizi sağlayacaktır.

  • Adet Düzensizliği İçin Bitkisel Kürler

    Adet Düzensizliği İçin Bitkisel Kürler

    Uzmanlar, adet düzensizliğine karşı testere dişli arslanpençesi bitkisiyle uygulanan bu iki kürü tavsiye ediyor. İşte Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu’nun adet düzensizliği için tavsiye ettiği kürler…

    Testere dişli arslanpençesi
    Latince adı: Allcemilla vulgaris
    İngilizce adı: Lady’s mantle
    Almanca adı: Frauenmantel

    Özellikleri:
    – Bayanlarda tüylenmeye karşı
    – Östrojen hormonu yükseltici
    – İltihaplı eklem romatizmasına karşı
    – FSH hormonu yüksekliğine karşı
    – Adet düzensizliğine karşı

    Kürleri uygulamadan önce dikkat edilmesi gereken hususlar

    1. Testere dişli arslanpençesi yaprak ve sapları beraberce kullanıldığında ishale karşı etkili olabilmektedir. İshal olmayan birisi onun çayını içtiğinde kabız olurum endişesine de kapılmamalıdır. Çünkü kabızlık yapmaz. Bağırsağın perisaltik hareketlerini yavaşlatır ve kontrol altına alır. Hareketli bağırsak sendromu (irritable bowel syndrome, ibs) şikâyeti olanlara iyi bir yardımcıdır.

    2. Zor kapanan yaralarda veya ameliyat sonrası ameliyat yaralarının hızlı bir şekilde kapanmasında iyi bir yardımcıdır.

    3. Sık sık anemi (demire bağlı kansızlık) yaşayanlara haftada en az beş-altı kez bu bitkinin çayını içmelerini tavsiye ederim.

    4. Erken menopoza girme yatkınlığı gösteren bayanların yardımcısıdır. Genç kızlar ve kadınlar adet düzensizliği yaşıyorsalar, testere dişli arslanpençesi mükemmel bir yardımcıdır. O, aynı zamanda kadınlık hormonlarının dengelenmesinde de yardımcıdır. Rahimde oluşmuş miyom veya miyomların neden olduğu ara kanamaları da durdurabilme ve kontrol altına alabilme gücüne sahiptir.

    5. Adet dönemlerinde fazla kan kaybına uğrayan veya adetleri uzun süren bayanlara bu bitkiyi öneririm.

    6. Testere dişli arslanpençesinin ebter ve/veya GOD tohumların tarımının yapıldığı alanlara yakın bölgelerde yetişenlerin kullanılmaması gerektiğini önemle belirtmekte fayda görüyorum. Ülkemizde, GOD tohumlarla her ne kadar tarım yapılmıyorsa da, ne acıdır ki, sebzede %95 ebter tohum tarımı yapılmaktadır.

    7. Oniki yaş altı çocukların herhangi bir kürü hekimlerine danışmadan uygulamalarını kesinlikle önermiyorum.

    Kür 1: Adet düzensizliğine ve tüylenmeye karşı

    Üç-dört gram (bir tatlı kaşığı) kurutulmuş testere dişli arslanpençesi kaynamakta olan bir bardak (150-200 ml) klorsuz suya atılır. Kısık ateşte on dakika kaynatmaya devam edilir. Daha sonra soğumaya bırakılır ve ılıyınca süzülür. Bir ay boyunca her gün bir su bardağı içilir. Bir aydan sonra bir hafta ara verilir. Bir hafta aradan sonra aynı şekilde bir aylık kür tekrar edilir. Ve kür sonlandırılır. Kürün en uygun içim zamanları sabah kahvaltısından iki saat sonra veya öğleden sonra aç karnına içmektir.

    İleride adet düzensizliği tekrar ederse, kür 1 aynı şekilde tekrar edilir.

    Kür 2: FSH hormonu yüksekliğine karşı

    Üç-dört gram (bir tatlı kaşığı) kurutulmuş testere dişli arslanpençesi kaynamakta olan bir bardak (150-200 ml) klorsuz suya atılır. Kısık ateşte beş dakika kaynatmaya devam edilir. Daha sonra soğumaya bırakılır, ılıyınca süzülür. Bir ay boyunca her gün iki defa bir su bardağı içilir. İlki kahvaltıdan iki saat sonra, ikincisiyse akşam yemeğinden iki saat sonra içilir. Her defasında taze hazırlanması şarttır. Bir aydan sonra bir hafta ara verilir. Bir hafta aradan sonra aynı şekilde bir aylık kür tekrar edilir. Ve kür sonlandırılır.

  • Kadınlar Bu Haberi Mutlaka Okuyun

    Kadınlar Bu Haberi Mutlaka Okuyun

    Vazgeçemediğiniz bazı şeylerden vazgeçmek zorunda kalabilirsiniz…

    Vücut ağırlığının %15’inden fazla ağırlık kaldıranlar,  bel ve boyun fıtığı tehdidiyle karşı karşıya!

    21. Yüzyıl insanın en çok karşılaştığı sorunlardan biri olan bel ve boyun fıtıklarının günümüz koşullarında daha çok hareketsiz yaşam, iş hayatı gereği daha çok oturmak zorunda kalmak, artan depresyon, psikososyal faktörler ve obezite kaynaklı olduğu biliniyor.

    Duruş bozuklukları ve mesleğe bağlı pozisyon hatalarının sebep olduğu bel ve boyun fıtıklarının yanında tehlike oluşturan başka unsurlarda gündeme geliyor. Yakınmalar ve fizik tedavi başvuruları gösteriyor ki, ev hanımları ve çocuklu bayanlarda büyük risk altında.

    KOL ÇANTALARI POTANSİYEL TEHLİKE!
    Uzman Dr. Ali Şahabettinoğlu, kadınların günlük yaşamda 3-5 yaşlarında ki çocuklarını uzun süre veya yanlış şekilde kucaklarında taşımalarının bel ve boyunlarına gereksiz yük binmesine neden olarak, fıtık için potansiyel tehlike oluşturduğunu belirtiyor.

    Dr. Şahabettinoğlu, kucakta çocuk taşımanın yanı sıra kadınların kullandıkları kol çantalarını kimi zaman valiz gibi doldurarak, uzun süre omuzlarında taşımalarının ve hatta alışveriş çantalarını ağırlık gözetmeksizin tek taraflı taşımaları da bu anlamda tehlike oluşturduğuna değiniyor. Toplam vücut ağırlığın %15’inden fazla ağırlık kaldırmak bel ve boyun fıtığına davetiye çıkarmak anlamına gelir. Örnek vermek gerekirse kilosu 60 olan bir bayan 9 kilogramın üstünde yük kaldırdığında ve taşıma süresi uzadığında hem bel hem de boyun fıtığı için adaydır. Bursa Maniplasyon Merkezinden Uzman Dr. Ali Şahabettinoğlu ‘taşınan yük ilk etapda yakınmaya yol açmasa bile, süre arttıkça yükün ağırlaşmasıyla kişi farkında olmadan boyun fıtığı için zemin hazırlar’ diyor.
    Bel ve boyun fıtıklarının % 98 – 99‘nun ameliyatsız tedavisinin mümkün olduğunu belirten Uzman Dr. Ali Şahabettinoğlu, sadece % 1-2 hastada ameliyat gerektiğini, bel ve boyun fıtıklarında başta maniplasyon, yani elle tedavi olmak üzere fizik tedavilerin oldukça başarılı olduğunu vurguluyor.  Maniplasyonda, yani elle tedavi de başarı oranının %98’ler de olduğunu, hafif vakalarda 2 – 3, ileri vakalarda 8 – 10 seans uygulama yapılmasının gerekliliğine dikkat çekiyor.

    AMELİYAT NE ZAMAN GEREKİR?
    Boyun fıtığında da el ve kollarda ilerleyen güç kaybı varsa, ya da ağrı ve uyuşmaları ameliyatsız tedavilere 2 – 3 ay cevap vermemiş ise ameliyat gerekecektir. Sadece bel-boyun ağrısı veya kol-bacak uyuşması olan hastalarda % 98 başarı oranı ile ameliyatsız olarak bel ve boyun fıtıkları tedavi edilebiliyor.
    Fıtık her ne kadar tedavi edilebilen bir durum olsa da, alınabilecek önlemlerle potansiyel tehlikenin önüne geçmek atılacak ilk adım olmalı.
    Bunun için;

    * Uzun süre ağır yük taşımaktan kaçınmak,

    * Çocuklar 10-12 kilo ağırlığın üzerinde ise mümkün olduğunca kucakta taşımamak, zorunlu taşımalarda ise 1 – 2 dakikayı geçmemek,

    * Alışveriş çantalarının 2 – 3 kilo ağırlığın üstünde olması durumunda taşımamak veya iki kolda eşit miktarda bölerek yük taşımak.

    * Günlük kullanılan kol çantalarında zaruri ihtiyaçlar dışında fazla yükten kaçınmak.

    * Tüm bu taşıma işlemleri sırasında ağırlığı kavramak için doğru pozisyonda eğilmek ve kalkmak (Doğru kaldırma tekniği, kaldırılacak yükü belden eğilerek değil, dizlerden çömelerek yükü bacaklara vermek sureti ile mümkün olduğunca eğilmeden tutup kaldırmak şeklindedir ).

    * Kucağımızda çocuk varken,  çorba karıştırmak ya da telefonla konuşmak gibi farklı aktiviteleri aynı anda yapmaktan kaçınmak gerekir.

    Ayrıca düzenli ve bilinçli spor yapmak da alınabilecek önlemler arasında. Uzman Dr. Ali Şahabettinoğlu, ‘Tedaviden sonra bel ve boyun fıtıklarının tekrar ortaya çıkmaması için hastalara, bel ve boyun egzersizlerini, duruş, oturuş, kaldırış, yürüyüş, çalışma şekli tavsiyelerini, yanı sıra mutlaka aşırı stresten, kronik zihinsel ve duygusal yüklenmelerden kendilerini korumalarını gerekirse psikolojik yardım almalarını öneriyoruz’ diyor.

  • Menopoz döneminde diş sağlığı

    Menopoz döneminde diş sağlığı

    Uzmanlar, menopoz döneminde kadınları diş sağlığında bekleyen riskleri açıklıyor. Bunlara dikkat…

    Kadınlar için biyolojik ve psikolojik olarak birçok değişimin yaşandığı zorlu dönemde diş sağlığı da etkileniyor. Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, ağız ve diş sağlığının, vücut sağlığının ayrılmaz bir parçası olduğunu belirterek, menopoz döneminde ağız ve diş sağlığıyla ilgili bilgiler veriyor.

    Kadınlarda ağız-diş sağlığının menopoz, hamilelik, bebek emzirme ve mensturasyon dönemlerinde farklılıklar gösterdiğine dikkat çeken Dr. Kışlaoğlu, menopozda yaşanan psikolojik sorunlar nedeniyle uzunca bir süre profesyonel ağız bakımına ara verilmesinin, ağız sağlığı sorunlarının büyümesine neden olabileceğini vurguluyor.

    Yaşa bağlı ve cerrahi işlem sonrası gelişen menopozla kadınlarda aşırı terleme, ciltte gerginlik, sıkıntı, saç dökülmesi, osteoporoz ve kalp damar hastalıkları riskinde artış gibi sorunların ortaya çıktığını belirten Kışlaoğlu, bu süreçte en çok ihmal edilen konunun ağız bölgesindeki sorunlar olduğunu söyleyor.

    Bu dönemde ne gibi değişiklikler oluyor?

    Menopoz döneminde tat değişiklikleri, ağızda yanma hissi, tükürük akışında azalmaya bağlı ağız kuruluğu, sıcak veya soğuk yiyeceklere karşı aşırı hassasiyet ve en önemlisi çene kemiğinde ve dişi çevreleyen kemikte erimenin en belirgin değişiklikler olduğunu belirten Kışlaoğlu, menopoz döneminde normal diş bakımına devam edilmesi gerektiğini aktarıyor.

    Menopoz döneminde diş bakımı nasıl olmalı?

    Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, menopoz döneminde kadınların dişlerini günde düzenli olarak iki kez fırçalanmasının önemli olduğunu belirterek aylık periyotlar halinde rutin diş kontrollerinin de ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çiziyor. Kışlaoğlu, bu dönemde şekerli gıdalardan kaçınılarak, süt ve süt ürünleri tüketmenin diş sağlığı açısından doğru olacağının vurgusunu yapıyor.

  • Sağlıklı Olmanın Yolu Bağırsaklardan Geçiyor

    Sağlıklı Olmanın Yolu Bağırsaklardan Geçiyor

    Vücudunuzda bir sürü organ varken aslında sizi hastalıklara karşı koruyan bağışıklık sisteminizin en büyük askerinin bağırsaklarınız olduğunu, bağırsaklarınız ne kadar sağlıklı olursa genel sağlık durumunuzun da o kadar iyi olacağını biliyor muydunuz?

    Bağışıklık sisteminin önemli unsurlarından biri olan bağırsakların ve bağırsakların en büyük desteği probiyotiklerin hayatımızdaki yeri ve önemini Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Güçlü’ye sorduk…

    BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN DİREĞİ: BAĞIRSAKLAR
    Erişkin bir insan bağırsaklarında ortalama 100 trilyon faydalı bakteri ve mantar bulunur. Bunu düşününcebağırsak savunma sisteminin ne kadar aktif olduğunu anlayabiliriz. Bağışıklık sistemini korumak için zaten programlanmış hücrelerimiz vardır. Ancak yine de bu sistemi korumak için beslenmemize çok dikkat etmemiz gerekir. Dengeli beslenmek, enginar, yoğurt, domates, havuç ve brokoli gibi besinleri sıklıkla tüketmek bağışıklı sistemimizi güçlendirir. Temel besin gruplarımız olan süt ve süt ürünleri, et ve balık, sebze ve meyveler ayrıca tahıllar günde en az 3 ana, 3 ara öğünde yeterli miktarda tüketmelisiniz. Unutulmamalıdır ki lifli gıdalar sağlıklı bir bağırsak için vazgeçilmezdir.
    Bağırsaklarınızı ne kadar sağlıklı tutarsanız; özellikle iltihabi bağırsak hastalıkları ve %95 polip dediğimiz et benlerinin neden olduğu bağırsak kanserine karşı o kadar dirençli olursunuz. Gastrointestinal sistem ortalama 8 metredir ve bütün sistem bağışıklık hücreleri ile kaplıdır. Sayıları yaklaşık olarak 400’ün üzerinde olan bu bakteriler ve mantarlar normal bağırsak florasını oluştururlar. İlaçlar özellikle antibiyotikler, bakteriler, virüsler, toksinler ve normal olmayan bağırsak florası bağırsağa zarar verir. Ayrıca hastalıklarda kullanılan antibiyotiklerin faydaları olduğu gibi yan etkileri de çoktur. Antibiyotikler kemik iliği depresyonundan tutun da bağırsak florasını bozmaya kadar birçok yoldan bağışıklık sistemini etkilerler.

    PROBİYOTİK NEDİR?
    Yeterli miktarda tüketildiğinde insan sağlığına faydalı mikroorganizmalara probiyotik denir. Bağışıklık sistemini güçlendirmek, bazı vitaminlerin sentezini yapmak (K vitamini,B12, Biyotin, Niasin gibi), bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak ve bağırsak geçirgenliğini azaltmak, toksinlerin kana geçişini engellemek, iltihabi hastalıkların oluşumunu engellemek, kanser gelişimini önlemek, ishal ve kabızlığı düzeltmek gibi birçok faydaları vardır. Ayrıca bizim prebiyotik dediğimiz lifli gıdalar bazı faydalı mikroorganizmaların çoğalmasını sağlamasının yanı sıra aktivitesini de uyarırlar.

    Kanser gelişimi, iltihabi hastalıklar ve alerjik hastalıklar gibi birçok hastalığa karşı koruyucudur. Özellikle kış aylarında daha çok probiyotik tüketimi bağışıklık sisteminizi güçlendireceği, toksin ve alerjen maddelerin vücuttan uzaklaşmasını sağlayacağı için hastalıklara özellikle gastroenterit ve kolitlere karşı daha dirençli olursunuz. İshal, kabızlık gibi bağırsak hastalıklarının önlenmesinde ve iltihabi bağırsak hastalıklarında çok önemli destek oluştururlar.

  • Benler cilt kanserinin haberini veriyor olabilir

    Benler cilt kanserinin haberini veriyor olabilir

    Benler genellikle cildimizdeki kahverengi lekeler olarak tanımlanıyor ve fark etsek de etmesek de hayatımız boyunca onlarla birlikte yaşıyoruz.

    Son yıllarda cilt kanserlerinde görülen artış ve hekimlerin de bu konuyu daha fazla gündeme getirmesi benlere olan ilgiyi artırdı.

    Bazı ben oluşumları hayat boyu bir problem çıkarmazken, kanserleşme eğilimi olan farklı tip benlerden söz etmek mümkün ve bazı benlerde ‘malign melanom’ gelişebiliyor. Malign melanom yüzde 70 oranında normal deriden kaynaklanırken, yüzde 30 oranında da mevcut benin zaman içinde uğradığı değişiklik sonucu ortaya çıkıyor. Bu noktada, değişimleri önceden fark etmek büyük önem taşıyor.

    Benlerin ömrü 50 yıl. Çok çeşitli klinik görünümleri olabilen benlerin zaman içinde ortaya çıkan değişimlerinin insanları korkuttuğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Dermatoloji Uzmanlarından Dr. A. Esra Özgüroğlu bu değişimlerin fizyolojik olduğunu, insanların kısa zaman diliminde ve hızla oluşan değişiklere karşı dikkatli olmaları gerektiğini belirtiyor.

    Dr. Özgüroğlu, Güneşe maruz kalındığında, ergenlikte, gebelik ve doğum kontrol haplarının kullanıldığı dönemlerde benlerde; sayı artması, büyüme, renklerde farklılaşma gibi değişimlerin olabileceğini, bunların korkulmaması gereken fizyolojik değişimler olduğunu söylüyor.

    Hangi benlerde malign melanom riski var?

    Kanserleşme eğilimi olan benler ikiye ayrılıyor; atipik (displastik) ben ve doğumsal (konjenital) benler…

    Atipik (displastik) benler: Genellikle ailesel özellik gösteren bu benlerde malign melanom riski normal benlere oranla yüksektir. Bu benler normal benlerden daha büyüktür. Yani boyutları 5 milimetreden fazladır. Sınırları düzensizdir, ben sanal olarak katlandığında, karşılıklı gelen uçlarının simetrik olmadığı görülür. Renginde düzensizlik vardır, renk homojenitesi bozulmuştur.

    Doğumsal (konjenital) benler: Malign melanom gelişmesinde etkili olan bir diğer ben grubunu da

    konjenital benler oluşturuyor ki, bunların popülasyondaki oranı yüzde 1 civarındadır. Bunlar bebek doğduğu anda vücutta olan ya da ilk 6 ayda oluşan benlerdir. Konjenital benlerin riskini boyutları belirginleştirir. Bu benler boyutlarına göre küçük, orta ve büyük olarak sınıflandırılır. 1,5 santimden küçük olanlar küçük, 1,5-20 cm arasında olanlar orta ve 20 cm üzerinde olanlar da büyük olarak tanımlanır. Büyük konjenital benlerde %6-12 oranında malign melanom riski vardır.

    Benin malign melanom riski tasıdıgını gösteren ABCD kuralları

    A / Asyrmetry: Benin bir yarısı ile diğer yarısının biçimsel uyumsuzluğu

    B / Border: Benin sınırlarının düzensiz olması

    C / Color: Benin kendi içinde renk düzensizliğinin olması, homojenite olmaması

    D / Diameter: Benin çapının 6 milimetreden büyük olması

    Benler kontrol altında

    Benlerde yaşanan değişimler, malign melanomun erken tespit edilmesini sağlıyor. Bu konuda dijital dermatoskoplar oldukça önemli bir devir açtı. Dermatoskop aslında bu bir deri yüzeyi mikroskopisi. Pigmentli lezyonların ve benlerin tanısında kullanılıyor. Dermatoskop yardımıyla pigmentli lezyonlar 30 kat büyütülerek bazı kriterler ve matematiksel analizlerle değerlendiriliyor, ben haritalaması yapılıyor. Dijital dermatoskop ise bilgisayar ortamında ben haritalamalarının saklanmasına yardım ediyor. Böylece yeni çıkan benler ve benlerdeki değişiklikler periyodik olarak takip ediliyor. Periyodik takipler sonucunda riskli değişiklikler erken dönemde tespit edilebiliyor.

    Genel olarak dikkat edilmesi gerekenler

    – Güneşlenirken yüksek koruma faktörlü kremler kullanılması gerekiyor.

    – Benlerde, boyutlarında büyüme, sınırlarında düzensizlik, renginin koyulaşması, kanama, ağrı, kaşıntı gibi değişimlere karsı dikkatli ve uyanık davranmak gerekiyor.

    – Benlerin cerrahi olarak çıkarılması gereken durumlar

    – Dermatoskopik analizlerde ve periyodik takiplerde riskli değişiklikler saptandıysa

    – Saçlı deri, genital bölge gibi takibi zor lokalizasyonlardaysa

    – İç çamaşırını kesen ya da sürekli kravat takılan, travmatize olan bir lokalizasyondaysa

    – Sosyal olarak kişiyi olumsuz etkiliyorsa

  • Erken Menopoz Neden Olur?

    Erken Menopoz Neden Olur?

    Ülkemizde ve diğer ülkelerde kadınların normal şartlarda 51 yaşına kadar adet olması normal olduğundan, bu yaştan önce adetten kesilen kadınlar erken menopoza girmektedir. Tıpta “prematür menopoz” olarak tanımlanan erken menopoz, 40 yaşın altında ki kadınların adetten kesilmesi olayına denmektedir. Günümüzde 100 kadından 3′ü henüz 40′ına bile basmadan erken menopoza girmektedir. Peki erken menopoz nedenleri nelerdir? Kadınlar neden erken menopoza girer? İşte cevapları hanımlar:

    Erken menopoz nedenleri

    Yumurta ve östrojen hormonu üretmekle görevli olan yumurtalıklardan östrojen hormonunun artık üretilmemesi ile menopoz başlar. Östrojen hormonunun artık üretilmemesi kadınlarda bir takım şikayetlere sebep olur. aniden ateş basmalar, üşümeler, sıkıntı ve strese girme, al ayak terlemesi gibi belirtileri bulunan menopoz, genetik etkenlerden dolayı da erken yaşta ortaya çıkabilir. Bir kadının annesi, teyzesi ve halası gibi yakın derece akrabaları erken menopoza girmiş ise, bu kadının da erken menopoza girme riski bulunur.

    Erken menopoz nedenlerinden biri de, kadınlarda normalde iki tane bulunan X kromozomunun birinin eksik olması ya da ikinci kromozomun yarısının bulunmamasıdır. Genellikle 30 yaşından önce menopoza girmiş olan kadınların sorunu kromozom eksikliğinden kaynaklanır. Kesin tanı için kromozom analizi gerekir.

    Erken Menopozun Zararları Nelerdir?

    Ateş basması, aniden üşüme, el ve ayaklarda terleme, ruhsal sıkıntı, sinirlilik ve stres gibi semptomları bulunan menopoz, erken dönemde husule geldiği zaman bu şikayetlerin yanı sıra kadınların sağlığında birçok olumsuzluklara zemin hazırlamaktadır. Normalde menopoz yaşı 50 yaş civarında olmasına rağmen günümüzde kadınlar 50′li yaşlarına varamadan bazen 40 bazen de 30′lu yaşlarda adetten kesilerek erken menopoza giriyorlar. Erken menopoza girmede genetik faktörler, kromozom eksikliği ya da yaşamsal şartlar rol oynamaktadır…

    Erken menopoza girmenin zararları

    Menopoz, zamanında da görülse, erken dönemde de görülse kadınlarda bir takım sorunlara yol açabiliyor. Ancak erken menopoza girmek çeşitli sağlık sorunlarına zemin hazırlayarak kadınların genel sağlığını bozuyor.Erken menopozun zararları ise vücuda oldukça fazladır.

    Erken menopozun zararları arasında ise; kalp damar hastalıklar, cildin erkenden yaşlanması, kemik erimesi, vajinal kuruluk, cinsel isteksizlik ve cinsellik anında ağrı gibi şikayetler ve sağlık problemleri ortaya çıkar. Ayrıca östrojen hormonunun eksikliğinden dolayı üro genital sistemde yaşlanma da husule gelir.

    Erken Menopoz Tedavisi

    Kadınlarda bulunan yumurtalıklar, yumurta üretimi ve östrojen hormonu salgılama ile görevli olmakta ve genellikle 50′li yaşlarda östrojen hormonu ve yumurta üretimi durarak kadınlar menopoz denilen döneme girmektedir. Ancak bir takım sebeplerden dolayı menopoz 30′lu ve 40′lı yaşlarda erken husule geldiği için erken menopoz başlamış olur. Erken menopoz tedavi edilmez ise kadınların genel sağlığında çok ciddi bozulmalar yaşanır. Ancak erken menopoz tedavisi için erken evrelerde tedaviye başlamak çok önemlidir.

    Erken menopozun tedavisi

    Öncelikle erken menopozun tedavisinde amaç nedir, bundan bahsedelim sizlere hanımlar. Erken menopoz tedavisinde uzmanların amacı menopozun normal sayıldığı yaşa kadar gerçekleşmemesini sağlamak için kadının ihtiyaç duyduğu hormonları kazandırmaktır. Bunun için erken menopoz yaşayan kadınlara bir takım ilaçlar verilir. Erken menopoza giren kadına 50 yaşına kadar düzenli hormon tedavisi uygulanır. Kadın normal menopoz yaşına geldikten sonra tedavi durdurulur. Ancak istenirse tedavi 5 yıla kadar da uzatılabilir.

    Menopozu Geciktirmenin Doğal Yolları için tıklayınız!