Kategori: Sağlık

  • Hastalıklara karşı mucizevi yiyecekler

    Hastalıklara karşı mucizevi yiyecekler

    Ölüm her insanın yaşayacağı bir andır ondan kaçış yok ama araştırmalara göre en fazla ölüm nedenleri arasında hastalıklar ilk sırada gelmektedir. Hastalıklardan korunmak ise insanın kendi elinde. Bazı yiyecekler en fazla ölüm nedeni olan belirli hastalıklara karşı koruyucu özelliğe sahiptir. Beslenme planınızda bu besinlere daha fazla yer vermeye çalışın.

    Sarımsak

    Doğal antibiyotik olarak bildiğimiz sarımsak kötü kolesterol seviyesini azaltıp, damar sağlığını korumaktadır. Günde en az 2-3 diş tüketimi önerilen sarımsak kalp sağlığının yanı sıra kansere karşı da koruyan iksir olarak da değerlendirilen bir sebzedir. Bütünüyle fırında pişirilip tüketildiğinde detoks etkisi yapmaktadır, ağır metal olan civa ve kadmiyumdan vücudu temizler.

    Yumurta

    Protein örüntüsü olarak en kaliteli içeriğe sahip olan yumurta vücudumuz için gerekli aminoasitleri içerir. Kolin içermesi nedeniyle kalp ve beyin sağlığını korur.

    Mantar

    Yüzyıllardır doğu kültüründe tedavi amaçlı kullanılan mantar çeşitleri bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Dolayısıyla en başta kansere karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır. Japonyada yapılan bir çalışma sonucuna göre düzenli tüketilen mantar kolesterol seviyesini %45 düşürebilmektedir.

    Avokado

    İçeriğindeki yağ miktarı oldukça fazla dolayısıyla kalori miktarı da yüksek olan avokado diğer besinlere göre farklı tanımlanmalı. Sağlıklı beslenmeyi ve kilo vermeyi destekleyici olan MUFA , tekli doymamış yağ asidi içermesi tüketim miktarına göre onu biraz daha masumlaştırıyor. MUFA kalp sağlığını koruyan ve şeker hastalığı riskini minimuma indiren bir yağ asididir. Avakado ayrıca göz sağlığını koruyan lutein içerir ve lif bakımından zengindir.

    Yabanmersini

    Göz ve beyin sağlığı için gerekli güçlü antosiyaninler içeren yaşlılığa karşı koruyucu bir meyve olan yabanmersini hafızayı da olumlu etkilemektedir. Enflamasyonu da azaltan yabanmersini Alzheimer, parkinson, artrit, şeker ve kalp hastalığına karşı koruyucudur. Yapılan çalışmalara göre yabanmersini diğer meyvelere göre kansere karşı daha fazla koruyucu özelliğe sahiptir. Diyetisyen Özlem Sert Aydın

    Nar

    Antioksidan değeri oldukça yüksek olan nar kalp damar sağlığını korur, damarda pıhtılaşmayı önlediği için inme riskini minimuma indirir. Düzenli tüketimi yaşlılık belirtilerini azaltır.

    Badem ve ketentohumu

    Lif ve tekli doymamış yağ asidi içeriği yüksek olması nedeniyle en başta kolesterol seviyesini düşürür, kalp hastalıkları riskini minimuma indirir. Ketentohumu ayrıca alfalinolenik asit içermesiyle de enflamasyonu azaltıcı etkisi bulunmaktadır.

    Elma

    En güçlü antioksidanları içeren elma yaşlılık belirtilerini minimuma indiren en etkili meyvedir. Damar sağlığını ve kalp hastalıklarından koruyucu etkisi vardır. Elmayı kabuğuyla yemeğe özen gösterin çalışmalar gösteriyor ki kabuğundaki polifenoller kabuksuz halinden 5 kat daha fazla, ayrıca kabuğuyla birlikte tüketimi lif miktarını da artırmakta.

    Lahana

    İndol içermesiyle sebzeler arasında farklı bir öneme sahip olan lahana kanser türlerinden koruyan etkili bir sebzedir. Haftada en az 1 kez tüketimi kolon kanseri riskini %66 azaltabilmektedir. Lahana ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirip, zararlı virüs ve bakterilere karşı koruyucudur.

    Balık

    Yağlı balıklar kalp hastalığını önlemeden, kansere karşı korumaya birçok hastalığa karşı koruyucu özelliğe sahiptir. Haftada en az 2 kez tüketimi depresyona karşı koruyucudur. Özellikle yağlı balıkların tüketimi; somon ve hamsi gibi, omega-3 yağ asidinden daha zengin beslenmemizi sağlayacaktır.

    Diyetisyen Özlem Sert Aydın

  • Nane yaprağı mideye iyi geliyor

    Nane yaprağı mideye iyi geliyor

    Her yönüyle şifalı bir bitki olduğu bilim tarafından da kanıtlanan nane, bakın nelere iyi geliyor?

    Nanenin yemeklere lezzet katmasının yanı sıra şifalı özelliklerinin de bilindiğini, hâttâ hazımsızlıkta nane-limon kaynatıp içmenin ilk akla gelen ev ilacı olduğunu belirten Türk Fitoterapi (Bitkilerle Tedavi) Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik “Anadolu’da yaptığımız halk ilacı araştırmalarında, değişik yabani nane türlerinin yaprak ve uçucu yağının halk ilacı olarak kullanıldığını gördük. Nane çay halinde bilhassa mide ağrıları, soğuk algınlığı gibi hastalıklarda kullanılmaktadır. Halkımız uçucu yağına çok güzel bir isim vermiş: Nane ruhu” şeklinde açıklamalar yaptı.

    Şifası Avrupa İlaç Kurumu tarafından kabul edildi

    Nane çayının faydalarının altını çizen Prof.Dr.Sezik “Bitki çaylarında ve eczacılıkta kullanılan nanenin bilimsel adı Mentha piperita’ dır. Diğerlerinden ayırmak için bu naneye “tıbbi nane” diyoruz. Tıbbi nanenin tarımı yapılır ve kurutulmuş yaprakları çay olarak kullanılır. Bu çayın bulantı, hazımsızlık gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarında belirtileri giderici olarak kullanılabileceği Avrupa İlaç Kurumu tarafından da kabul edilmiştir. Pek çok bilimsel kitapta, bu kullanılışların yanında gaz giderici, sindirim sistemindeki kasılmaları azaltıcı, safra salgısını artırıcı olarak da kullanılabileceği kayıtlı. Son yıllarda antioksidan, ağrı azaltıcı etkilerinin bulunduğu ve bilhassa radyoterapide radyasyonun zararlı etkilerinden cildi koruduğunu gösteren araştırmalar da yayınlandı. Kısacası tıbbi nane şifalı, yararlı bir bitkidir” dedi.

    Bitki çaylarındaki nane ‘Tıbbi nane’

    Nane çayının etkisi, yapraktan suya geçen, mentol, fenolik asitler ve flavonoit genel adı verilen maddeler tarafından meydana getirilir. Tıbbi nanenin şifalı etkilerinden yararlanılması için öneride bulunan Prof.Dr. Sezik “Nane yaprağı ya tek başına veya benzer etkilere sahip başka bitkilerle olan karışımları halinde kullanılır. Piyasada bu şekilde hazırlanmış poşet bitki çaylardan bir adetini kupaya koyup üzerine çok sıcak olmayan (çok sıcak olursa kokulu maddeyi kaybedebilirsiniz) su ilâve edip 5 dakika civarında bekletip içtiğinizde rahatladığınızı hissedeceksiniz. Reflüsü olanlar nane çayı içmemeli, reflüyü artırabilir. Nane çayı içmek için midenizde rahatsızlık hissetmeyi beklemeyin, diğer şifalı etkilerinden yararlanmak için nane çayını daha sık içmekte yarar var,” diyerek sözlerine devam etti.

    Pazardan alınan nane nedir?

    Pazar veya aktardan alınan nanenin türünün farklı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sezik “Pazardan alınan nane, başka bir nane türüdür. Kimyasal yapısı biraz farklıdır. Dolayısıyla etkisi de değişik olur. Eğer, aktardan nane alıp çay gibi demleyip içiyorsanız, pazardan taze nane alıp yapraklarını kurutup kullanın daha iyi. Tabii en iyisi kalitesi belli, hijyenik şartlarda hazırlanan, tıbbi nane taşıyan poşet çayları kullanmaktır” dedi.

  • Menopozla doğal yolla başa çıkma

    Menopozla doğal yolla başa çıkma

    Bitkisel ilaçlar ve doğru beslenme ile menopozun istenmeyen yan etkilerini azaltmak mümkün.

    Menopozun yan etkilerini azaltmak için kullanılan hormon tedavilerinin kalp hastalıkları, felç ve kanser riskini arttırdığı kanıtlandıktan sonra, pek çok kadın çareyi doğal terapilerde aramaya başladı.

    Bitkisel ilaçlar ve doğru beslenme ile menopozun istenmeyen yan etkilerini azaltmak mümkün.

    Menopozun etkileri

    Ateş basması menopozda en sık görülen belirtilerden biri. Fiziksel olarak rahatsızlığa ve uyku bozukluklarına neden olabiliyor.

    Hormon değişiklikleri nedeniyle oluşan hafıza bozuklukları, konsantrasyon güçlükleri

    Kalp çarpıntıları sıklıkla görülen diğer bir belirti

    Vajinal kuruluk. İdrar yolları iltihaplarına ve cinsel problemlere yol açabiliyor.

    Huysuzluk, kaygı bozuklukları ve depresyon

    Doğru beslenme ilk ilacınız olmalı.
    Doğru besinler, menopozun yan etkilerini azaltabilir hatta önleyebilir bile. İşte yapmanız gerekenler.

    Günlük olarak lifli besin tüketiminizi artırın. Bol bol taze sebze ve meyve tüketin. Keten tohumunu günlük beslenmenize ekleyin.

    Kaliteli ve sağlıklı yağları tercih edin. Yemeklerinizi zeytin yağı, ceviz yağı ya da hindistan cevizi yağı ile pişirmeye özen gösterin ve mutlaka balık yağı (omega 3) kullanın.

    Kanşekerinizi dengede tutmaya çalışın. Bunun için her öğün protein içeren besinler yiyin. Basit şeker ve karbonhidrat tüketiminizi azaltın.

    Mercimek, nohut ve soya fasulyesi gibi besinlere günlük diyetinizde yer verin.

    Menopozda kullanılan faydalı bitkiler.
    Bu bitkisel ilaçlar, hormon seviyelerini dengeleyip, sinir sistemini olumlu etkileyerek menopozun istenmeyen etkilerini en aza indirmeye yıllardır yardımcı oluyor.

    Şerbetçiotu (Hops): Bira yapımında kullanılan bitkilerden bir olan şerbetçiotu, ateş basmalarını azaltıp, uyku düzenini olumlu olarak etkiliyor.

    Çarkıfelek: Kaygıyı azaltıp, uyumaya yardımcı olan en iyi bitkisel ilaçlardan biri.

    Karayılan otu: Avrupada menopoz için kullanılan en favori bitkilerden biri olan karayılan otu ateş basması ve gece terlemelerinde en etkili bitki olarak biliniyor.

    Aslan kulağı: Hormonal değişikliklerden kaynaklanan huysuzluk ve kaygı problemleri için kullanılan en etkili bitkilerden biri.

    Kızılcık (cranberry): Menopoz sırasında sıklıkla görülen idrar yolu enfeksiyonlarından korunmada kullanılan, çok etkili bir meyve.

    Menopoz hakkında herşey için tıklayın !!!

  • Adet kanaması normalde kaç gün sürer ?

    Adet kanaması normalde kaç gün sürer ?

    Normalde adet süresi ve miktarı ne kadar olmalı?
    Adet (regl, mens) kanamasının 2-7 gün arasında sürmesi normal kabul edilir. sadece 1 gün kanama olup bitmesi az miktardadır ve sebebin araştırılması gerekir. 7 günden fazla süren kanamalar da uzun kabul eedilir ve nedenin araştırılması gerekir. Miktarına gelince bunun ölçümü ve normal olup olmadığının değerlendirilmesi biraz daha zordur çünkü her kadının ped değiştirme sıklığı değişiktir. Ancak genel olarak günde 3-5 pedden fazla değiştirilmesi fazla kabul edilir. Tabi hasta 1-2 damla kanama olduğunda bile ped değiştiriyorsa ve bu şekilde günde 4-5 ped değiştirdiğini ifade ediyorsa bu fazla değildir normaldir. Günde sadece bir ped yeterli oluyorsa bu da normal kabul edilebilir önemli olan adetin en az 2 gün sürmesidir.

    Adetin sıklığı ne kadar olmalıdır? Kaç günde bir adet olmalıdır?
    Adetlerin başladığı tarihler arasında en az 21 gün en fazla 35 gün olması gerekir. Her kadının tam 28 veya 30 günde bir adet görmesi gerekmez, 21 – 35 gün arasındaki süreler normal kabul edilir. Burada dikkat edilmesi gereken bu süre sayılırken bir adetin ilk gününden diğer adetin ilk gününe kadar geçen sürenin sayılmasıdır. Adetler arasında temiz kalınan günlerin sayılması doğru değildir.

    Ergenlik döneminde adet düzeni ve miktarı nasıl olmalıdır?
    Adetin ilk başladığı ergenlik dönemi yıllarında adetlerin burada bahsedildiği kuralalra uyacak şekilde düzenli olmak zorunda değildir, 2-3 yıl sonra en geç adetleri kendi kendine tedavi verilmeden düzene girecektir. Bu nedenle yeni adet görmeye başlayan kızlarda adet düzensizliği (sık evya seyrek adet görme) normaldir ve genellikle aşırı kanama olmadığı sürece tedavi gerektirmez. Aşırı kanama oluyorsa sebebin araştırılması ve tedavisi şarttır. Kanama bir haftadan uzun sürüyorsa ve sürekli ped değiştirmeyi gerektirecek kadar çok oluyorsa veya hastada kansızlık geliştirmişse kanamanın çok oldupu kabul edilir.

  • Titreyen Eller Hastalık Habercisi

    Titreyen Eller Hastalık Habercisi

    Titreme (tremor) vücudun bir kısmındaki kasların istemsiz olarak ritmik bir şekilde kasılması ve gevşemesi sonucu ortaya çıkan hareketlerdir. En sık ellerde görülen titreme sağlıklı diyebileceğimiz normal kişilerde görülebilir ve belirginleşmediği sürece fark edilmez. Kişinin ellerdeki titremesi farkedilir düzeye gelince normal olmaktan çıkar. Stres, yoğun çay ve kahve içmek, açlık, yorgunluk, ani sinirlenme gibi bazı durumlar titremeyi fark edilir hale getirebilir. Bu faktör ortadan kalkınca kişi eski haline dönebilmektedir.

    İlaç yan etkisine bağlı titreme oluşabilir

    Ellerde titremenin duruş ve harekete göre değişik tipleri vardır. Titreme istirahatte, hareket sırasında, yer çekimine karşı duruşta (eller öne uzatılmış halde) veya bir olaya özel olarak (örneğin; yazı yazma) ortaya çıkabilir. Ellerde titremenin şiddeti hafif olabileceği gibi yeme, içme, kişisel ihtiyaçlarını gidermede güçlük yapabilecek düzeyde çok şiddetli olabilir. Ellerde titreme sağlıklı kişilerde olabileceği gibi, nörolojik hastalıklara veya sistemik hastalıklarda (örn: guatr, diyabet vs.) ilaç yan etkisine bağlı da oluşabilir.

    İyi huylu el titremeleri

    Ellerde titreme ile başvuran hastaların büyük çoğunluğunda “esansiyel tremor” olarak adlandırdığımız iyi huylu bir durum saptanmaktadır. Sebebi bilinmemekle birlikte sıklıkla ailesel geçişlidir. Altta yatan ciddi bir hastalık yoktur. Genellikle 20’li yaşlarda belirginleşir ya da başlar; ama her yaşta da görülebilir. Yorgunluk, stres, kafein bu titremeyi arttırırken, alkol alımı azalttığı görülebilir. Yaş ilerledikçe genellikle artış gösterir ve eller dışında kafada, dilde, bacaklarda da görülmeye başlayabilir. Sıklıklar kişinin yaşamını kısıtlayıcı ağırlıkta olmaz; ancak ince el becerisi gerektiren işlerde çalışırken zorluk çekebilirler.

    En bilinen hastalık Parkinson

    Ellerde titreme yapan nörolojik hastalıkların içerisinde en çok bilineni “Parkinson” hastalığıdır. Parkinson hastalığı genellikle ileri yaşta ellerde titreme ile başlayan ve beyin hasarı yol açan ilerleyici bir hastalıktır. Parkinson hastalığında başlangıçta tek bir elde titreme vardır. İstirahat halinde “para sayma” hareketi şeklinde kaba ve yavaş bir titremedir. Hastalığın başlangıcında hareket ile titreme kaybolur. İlerleyen dönemlerde titreme daha bariz bir hal alır ve diğer elde, vücudun diğer kısımlarında da görülebilir. Bu hareket sırasında da olabilir. Bu dönemde hareket kısıtlığı, düşmeler, maske yüz gibi parkinson hastalığının diğer belirtileri de eşlik edebilmektedir.

    Titremeye yol açan hastalıklar

    Ellerde titreme yapabilen diğer nörolojik hastalıklar; multiple skleroz (MS), inme, travmatik beyin hasarı, beyincik ve beynin yıkımı ile giden ilerleyici hastalıklardır. Ayrıca vücuda dağılan sinir liflerinin hasarlandığı durumlarda, bazı omurilik hastalıklarında da ellerde titreme olabilir. Astım ilaçları, amfetamin gibi uyarıcılar, psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da ya etki olarak ellerde titremeye yol açabilir.

    Titremenin asıl nedeni saptanır

    Titremenin tipi, karakteri, şiddeti ve dağılımı belirlendikten sonra sebebe yönelik araştırma planlanarak tedavi sağlanabilir. Kan tahlilleri, beyin, omurilik ve sinir sitemine yönelik tetkikler yapılabilir. Elektromiyografi aleti ile yapılan özel yöntemlerle titreme analizleri yapılabilir. Altta yatan sebep saptandıktan sonra buna yönelik ilaç ve tedaviler seçilmektedir.

    Titreme tipine bağlı olarak ilaç ile tedavi mümkün

    Titreme altta yatan sebebe bağlı olarak geçici veya kalıcı olabilmektedir. Örneğin; “esansiyel tremor” genellikle kalıcı bir titremedir. Guatr veya ilaç yan etkisine bağlı bir titreme nedene yönelik yaklaşımla geçici olabilir; yani düzelebilir. Kalıcı el titremelerinde titremenin şiddetine ve yaşamını etkilemesine göre tedavi düzenlenmektedir. Şiddetli ve yaşamını etkileyen tipteki titremelerde kişiye sürekli kullanacağı ilaçlar verilir.

    Eller strese bağlı olarak da titreyebilir

    Stres, yorgunluk, özel bir gün gibi bazı durumlarda titremeleri belirginleşen kişilerde belirli zamanlarda kullanacakları ilaçlar verilmektedir. İlaç seçiminde en az dozda ve en az yan etkisi olabilecek tek bir tip formüldür. Gerekirse doz artırımı, ilaç değişimi veya eklenmesi yapılabilir. El titremesinin ilaç tedavisinde “beta bloker” dediğimiz kalp ritim düzenleyiciler başta olmak üzere sara ilaçları ve son zamanlarda da botulinum toksini uygulaması kullanılmaktadır. Parkinson hastalarında titremenin tedavisinde hastalığa özgü ömür boyu kullanılmak üzere olan ilaçlar verilmektedir. İlaç ile tedavi edilemeyen hastalarda cerrahi ve beyin pili takılması gibi yöntemler kullanılmaktadır.

  • Şeker hastalığının tedavisinde yeni umut neu1

    Şeker hastalığının tedavisinde yeni umut neu1

    Tip 2 diyabette rastlanan insülin direncinin bir protein eksikliğiyle bağlantılı olabileceği belirlendi

    Kanada’daki Sainte-Justine Üniversitesi Hastanesi Araştırma Merkezinden Alexey Pshezhetsky ve ekibi, insülin direncinin, daha önce şeker hastalığıyla ilişkilendirilmeyen bir proteinin eksikliğiyle kısmen bağlantılı olabileceğini keşfetti.

    Pshezhetsky, fareler üzerinde yapılan araştırmalarda, “Neu 1” adı verilen proteinin, hücre yüzeyindeki siyalik asit miktarını belirleyerek, hücrelerde şeker alımını “açıp, kapattığının” anlaşıldığını bildirdi.

    Bilim adamı, şeker hastalarının katılımıyla yapılan yeni araştırmalarda Neu 1 seviyesinin eski haline getirilmesinin yolunu aradıklarını belirterek, siyalik asit kalıntılarının hücre yüzeyinden temizlenmesi halinde, insülin alıcılarının işlevini doğru şekilde yerine getirebileceğine ve böylece insülin tedavisine daha az başvurulabileceğine dikkati çekti.

    Araştırma, “Diabetes” dergisinde yayımlandı.
    AA

  • Kolesterol ilacı

    Kolesterol ilacı

    Kolesterolün diyet, egzersiz ve ilaçla kontrol altına alınabilecek bir sorun olduğunu belirten Prof. Dr. Servet Öztürk, ilaçların gereksiz kullanımının zararlı olduğunu söyledi

    Sağlıklı bir yaşam için kolesterol seviyesinin kabul edilebilir sınırlarda tutulması çok önemli. İlaç kullanımındaki en önemli yanlışı; “Sigarayı bırakma, diyet ve egzersizle kolesterolün ne kadar düşürülebileceği değerlendirilmeden hastanın ilaçla tedavi kapsamına alınmasıdır” diyen Memorial Şişli Hastanesi Girişimsel Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Servet Öztürk, kolesterol ilaçlarının gereksiz kullanımının, hasta için zararlı olabileceğini söyledi.

    Kolesterolün; birçok hücre ve hücre içi yapının bileşiminde yer alan, hormonlarda ve diğer vücut fonksiyonlarında önemli rol oynayan yapı taşı olduğunu hatırlatan Prof. Öztürk, “Kolesterolün olmaması halinde; sinir ve sindirim sistemi ile cinsel fonksiyonlar olumsuz etkilenir. Özellikle çocukluk çağındaki beslenme kolesterolden zengin olmalıdır. Özellikle bu dönemdeki kolesterol eksikliği gelişme bozukluğu ve zeka geriliğine yol açabilir. Ancak sağlıklı bir yaşam için kolesterol düzeyinin, olması gereken seviyede tutulması çok önemlidir” dedi.
    ‘KİŞİYE GÖRE DEĞİŞİR’
    Kalp hastalığı kanıtlanmış kişilerde, kötü huylu kolesterol (LDL) değerinin 100’ün altında olması gerektiğini, kalp hastalığı olmayan ancak yüksek risk faktörleri olan kişilerde de LDL değerinin 130’un altında olmasının hedeflendiğini vurgulayan Öztürk, şu bilgileri aktardı: “Kalp hastalığı olmayan ve risk faktörleri bulunmayan kişilerde HDL 60 veya üzerindeyse, LDL değerini 130’un altına indirmek gerekli değildir. Kolesterolün; iyi huylu (HDL), kötü huylu (LDL) ve alt grupları vardır. Bunların seviyeleri ve birbirlerine oranı hastalık gelişiminde belirleyicidir. En önemli damar sertliği nedeni, HDL’nin düşük LDL’nin yüksek olmasıdır. Pek çok parametre içinden en sık söz edileni LDL seviyesidir. Ancak kişinin total kolesterolü yüksek bunun yanında HDL’si de yüksekse, LDL için tedavi gerekmeyebilir.
    ‘KONTROL ALTINA ALINMALI’
    Kolesterol seviyesinin artışı, damar sertliği ve beraberinde kalp damar hastalıklarının oluşmasına zemin hazırlar. Kolesterolün uygun seviyeye düşürülmesi, damar sertliğinin kontrol altına alınmasında önemli bir yarar sağlar. Damar sertliği yalnızca kalp damar hastalıklarında değil; beyin, bacak, böbrek ile vücuttaki bütün damarlarda hasar oluşumuna yani damar tıkanmasına yol açabilir. Yüksek kolesterol tedavisinde hasta laboratuvar testleri ile birlikte kardiyoloji uzmanı tarafından yakın takipte olmalıdır. LDL değerinin düzeyi, olması gereken kolesterol seviyesinde belirleyicidir. Tedavide ideal olarak hedeflenen LDL’nin bypassolan veya koroner anjiyoplasti geçirenlerde, diyabet hastalarında ve 65 yaşın üstünde olan kadınlarda 100’ün altına düşmesidir. Bypass veya koroner anjiyoplasti geçiren hastalarda son yıllarda 80 hatta 70’e kadar düşürülmesi tavsiye edilmektedir.
    ‘ İLAÇ GEREKEBİLİR’
    Diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişikliklerine rağmen kolesterol seviyesi belli bir düzeye çekilemeyen hastalarda, ilaçla tedavi gerekli olabilir. Ancak bu durum kolesterolü normal seviyede olan kişiler için geçerli değildir. Kolesterol ilaçlarının yerinde ve doğru kullanımı çok önemlidir. Kolesterol yüksekliği tedavisi mutlaka yaşam şartlarındaki değişiklikle birlikte olmalıdır. Bu olmadan uygulanacak ilaç tedavisi iyi bir çözüm değildir. Etkili olan her ilacın da aynı değerlerde istenmeyen etkileri olabilir. Kolesterol ilaçlarının da binde bir oranında olan bazı yan etkileri bilinmektedir. Ancak ilaçların kesilmesi ile bu sorunlar ortadan kalkar ve kalıcı hasara neden olmaz.”

  • Sütyen askıları baş ağrısı yapıyor

    Sütyen askıları baş ağrısı yapıyor

    İngiliz Sun Gazetesi baş ağrısıyla ilgili bir araştırma yaptı. Uzman görüşü alarak gazetede yayınlayanan yazıya göre baş ağrısı biçimsiz oturmaktan, sutyenden hatta seksten kaynaklanabiliyor.

    Alın: Çok sıkı ya da kısa sutyen askıları omuzları aşağı iter ve omurgaya baskı yapar bu da alın ve gözlerin üst kısımlarında ağrı yapar.

    Üst: Fazla uyumak, sporda zorlanmak, orgazm ve heyecan başın bu kısmının zonklamasına sebep verebilir.

    Arka: Duruş bozukluğu buradaki kasları rahatsız eder ve ağrıya neden olur.

    Şakaklar: Görmeyle ilgili bir sorununuz olabilir.

    Sinüsler: Sinüzitin işareti olabilir; burun tıkanıklığı, rahat nefes alamamak ve enfeksiyon ağrıya neden olabilir.

    Yan: Erkekler, başın bir tarafındaki ağrıdan daha çok muzdariptir; genelde genetiktir ve yapılacak fazla bir şey yoktur.

    Sütyen Ölçüsü Hesaplama için tıklayın !

  • Omuz ağrısı nasıl tedavi edilir?

    Omuz ağrısı nasıl tedavi edilir?

    Omuz ağrıları, bel, boyun ve diz ağrılarından sonra vücutta en sık rastlanan eklem ağrısıdır. Peki omuz ağrısı nasıl tedavi edilir? Ağrıdan korunmak için nelere dikkat edilmelidir?

    Orta yaşlı olan her 5 kişiden mutlaka birinde omuz ağrısı vardır. Yaşın ilerlemesi ve yıpranmanın artması omuz ağrısı sıklığını arttırmaktadır. Hafif ağrıdan günlük yaşamı altüst edecek kadar şiddette omuz ağrıları olabilir. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Ortopedi ve Travmatoloji Uzman Hekimi , omuz ağrıları ile ilgili soruları yanıtladı.

    Omuz ağrısına yol açan çok sayıda neden söz konusudur. Bunların bir kısmı omuz eklemine ait bir sorundan kaynaklanır. Bazıları ise bir başka bölgeden yansır veya başka bir hastalığın belirtileri arasında bulunur.

    Omuz ağrıları içerisinde % 60 oranla en fazla rastlanan neden döndürücü kılıfla ilgili hastalıklardır. Gerek omuzun kendi sorunlarından, gerekse omuz dışı nedenlerle oluşan omuz ağrıları sonucu hasta omzunu uzun süre hareketsiz bırakırsa “donmuş omuz” dediğimiz omuz hareketlerinin tamama yakın kısıtlandığı ağır tablo çıkabilir.

    Omuz ağrıları için tedavi yöntemleri

    İlaç tedavisi: Ağrı kesiciler, enflamasyon giderici romatizmal ilaçlar, adele gevşeticiler ağızdan, fitil olarak, kalçadan enjeksiyonla veya pomad tarzında dışarıdan sürülerek kullanılır.

    Omuz için yapılan enjeksiyonlar: Lokal enjeksiyon olarak kortizon ve kıkırdak yenileyiciler ve lokal anestezikler kullanılır. Bu enjeksiyonlar eklem içine, tendon veya kesecikler içine yapılabilir.

    Fizik tedavi: Fizik tedavi yöntemlerinden hangisinin tercih edileceği hastalığın evrelerine göre değişiklik gösterebilir. Akut evrede ağrı kesici akımlar ve soğuk uygulamalar tercih edilirken sonraki dönemlerde derin bölgelere etki edebilen “derin ısıtıcı” olarak isimlendirilen uygulamalar ön plandadır. Ayrıca omuz eklemini hareketlendirmek amacıyla bazı rehabilitasyon araçları da kullanılabilir. Bunlar omuz çarkı, tırmanma merdiveni, makaralı kaldıraç gibi rehabilitasyon araçlarıdır. Derin ısıtıcılar ise kısa dalga diyatermi veya radar, ultrason gibi uygulamaları içerir.

    Omuz ağrısı çekenlerde ameliyatsız tedavi seçenekleri tükendiğinde omuz için cerrahi girişimler gündeme gelir. Ameliyat yöntemine karar verilirken hastanın durumu, yaşı, hastalığın evresi gibi faktörlere bakılır

    Omuz ağrılarından korunmak için şunlara dikkat!
    Ağır paket ve yükler taşıyarak omuzunuzu zorlamayın,
    Araç kullanırken pencereyi açmayın
    Uzun süre kollarınızı yukarıda tutmamıza yol açan çamaşır asma, perde asma, yüksek raflardan cisimler indirme gibi hareketlerden mümkün olduğunca kaçının,
    Çocuklarınızın okul sıralarında doğru oturmasına dikkat edin ve ağır okul çantaları taşımasına izin vermeyin,
    Düzenli omuz egzersizleri yapın, (Yoga ve yüzme faydalı sporlardır)
    Omuz ağrısı kolayca müzminleşebileceği için erkenden doktora başvurun.

  • Haşimato‬ hastalığı nasıl tedavi edilir?

    Haşimato‬ hastalığı nasıl tedavi edilir?

    Tiroid hücrelerine karşı vücudumuzun ürettiği antikorlar sonucu oluşan tiroid iltihabına Haşimato hastalığı denir.

    Haşimato hastalığı nedir?

    Haşimato hastalığı, kronik tiroidittir.

    Kronik tiroidit nedir?

    Tiroid bezinin kronik iltihabı demektir. Kronik tiroidit, en sık virüsler nedeniyle olur.

    Bulguları nelerdir?

    Tiroid bezinin akut iltihabı hastalıkları genelde gürültülü seyrederken Haşimato hastalığı daha sessiz ve derindir. Bu nedenle çok kez tesadüfen saptanır. Hemen her sistemik hastalığı tetikler, depresyondan panik atağa kadar pek çok ruhsal bozukluklara yol açar. Guatra neden olabilir.

    Haşimato hastalığı olanların paylaşım alanı için tıklayın !

    Guatr nedir?

    Guatr, tiroid bezinin büyümesi demektir. Haşimato hastalığında guatr gelişmesi şart değildir.

    En sık kimlerde görülür?

    Haşimato hastalığı, iyot eksikliği olan yörelerde yaşayanlarda daha sık görülür. Kadınlarda, erkeklerden daha çok rastlanır.

    Haşimato hastalığı neye yol açar?

    Haşimato hastalığı en sık hipotiroidiye yol açar.

    Hipotiroidi ne demektir?

    Hipotiroidi, tiroid bezinin yeterli miktarda hormon sentez edememesi demektir. Tiroid hormonları T3 ve T4 olarak bilinir.

    Ne tür yakınmalara neden olur?

    Tiroid hormon yetersizliği, B12 vitamini eksikliği ve anemiye neden olur. Bu durum; üşüme, çabuk yorulma ve halsizliğe yol açar. Saçlar ve deri kurudur, deride pul pul dökülmeler oluşur.

    Haşimato hastalığında yorgunluk tipiktir. Rahat ve uzun bir uyku uyunsa da sabah yorgunluğu dile getirilir. Gün içinde uyuklamalar ve sık sık esnemeler olur. ‘Bıraksanız tam gün uyurum’ diyeni az değildir.

    Sürekli şişkinlikten ve kilo artışından söz edilir. Gerçek bir kilo artışı vardır. Kilo artışı ve ilerlemiş ödem, kalp yetmezliğine yol açabilir.

    Şişmanlık neden olur?

    Şişmanlık, kas ve yağ kitlesi artışı ile birlikte yaygın ödemden ötürüdür. Diyet ve egzersize rağmen bir türlü kilo verilemez. Bu nedenle zayıflama rejimine başlamadan önce tiroid hormon düzeyleri mutlaka ölçülmelidir.

    Ruhsal etkisi nedir?

    Uykusuzluk ve yorgunluk, sinir sistemini doğrudan etkiler. İçe kapanma, sosyal faaliyetleri askıya alma, karamsarlık sıktır. Tüm bu ruh halleri depresyona kapı aralar.

    Mide-bağırsak etkisi nedir?

    Karında şişkinlik, hazımsızlık ve inatçı bir kabızlık söz konusudur. İlaçlara son derece dirençli bir kabızlıktır. Kabızlığın devamı hemoroid, fistül ve fissürlere neden olur.

    Kalp-damar etkisi nedir?

    Dakikadaki kalp atım sayısı düşer. Nabız düşüklüğü, çarpıntı ve aritmilere yol açar. Kontrol edilmezse kolesterol yüksekliği ile birlikte koroner arter hastalığı gelişebilir.

    Kandaki kolesterol ve trigliserid seviyeleri yükselir. Kolesterol ve trigliserid düşüren ilaçların etkisi azalır. İlaçlar ancak hipotiroidi düzelirse etkili olur.

    Nasıl teşhis edilir?

    Haşimato hastalığı; tiroid ultrasonografisi, tiroid hormonları ve antikorlarının ölçümü ile teşhis edilir.

    Haşimato hastalığı seyrinde oluşan tiroid nodüllerinin çoğu yalancıdır. Bu nedenle müdahale gereksizdir. Çapı iki santimetreyi aşan nodüller yakından izlenir.

    Nasıl tedavi edilir?

    Klinik ve laboratuvar olarak ciddi sorunlar yoksa periyodik takipler yeterlidir. İlaç kullanmaya da gerek yoktur.

    Hipotiroidi varsa uygun dozlarda tiroid tabletleri ile takviye edilir.

    Tiroit tabletleri nasıl kullanılır?

    Tiroid tabletleri aç karnına alınmalıdır. Antiasit, demir ve kalsiyumla birlikte kullanılmamalıdır, aksi takdirde emilmezler.