Birkaç yıl öncesine kadar meme kanseri ‘ölümcül bir hastalık’ olarak değerlendirilirken, günümüzde erken tanı sayesinde tedavide başarı oranı artıyor. Hastalar, uzun yıllar sağlıklı bir yaşam sürebiliyor. Üstelik her 2 kadından 1’inin memesi alınmadan tedavisi tamamlanabiliyor.
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hilal Ünal, hayat boyu meme kanseri olma riskinin, Batı Avrupa ülkelerinde ve ABD’de her 5-6 kadından birinde, Türkiye’de ise her 9-10 kadından birinde görüldüğünü ifade etti.
Türkiye’de meme kanseri oranında bir artış olduğunu belirten Prof. Ünal, erken tanı, radyoterapi, kemoterapi ile hormon tedavisindeki gelişmelerin meme kanserine yakalanan kadınların uzun yıllar sağlıklı yaşamalarına imkan tanıdığını kaydetti.
HASTAYA ÖZEL TEDAVİ
Meme kanseri saptanan her hastaya uygulanabilen tek tedavi modeli olmadığını dile getiren Dr. Ünal, “Her hasta mamografi, meme ultrasonu ve vücuttaki hastalık yaygınlığını saptayan testlerden geçirildikten sonra değerlendiriliyor. Ardından kendisi için en uygun olan tedaviler planlanıyor.” dedi.
“HER 2 HASTADAN 1’İNİN MEMESİ KORUNABİLİYOR”
Uzak yayılımını yapmamış tüm meme kanserlerinde esas tedavi yöntemini cerrahi tedavinin oluşturduğuna işaret eden Ünal, şu bilgileri verdi:
“Kemoterapi, radyoterapi ve hormonoterapi cerrahi tedaviye destek sağlayan yöntemler olarak uygulanıyor. Eskiden meme kanseri vakalarında memenin çıkarılmasından ve koltukaltı lenf bezlerinin tümüyle temizlenmesinden başka seçenek olmadığına dair bir inanış vardı.
Ancak günümüzde meme kanserli hastaların yüzde 40’ında, bir başka deyişle hemen her 2 kadından 1’inde meme koruyucu cerrahi uygulanabiliyor. Bu yöntemden küçük meme, bunun aksine büyük tümör gibi tümör çapı ile meme büyüklüğü arasında uyumsuzluk olmayan, cilt ve meme başında tümör yayılması bulunmayan veya meme içinde tek bir tümör bulunan hastalar faydalanabiliyor.
Meme koruyucu cerrahi; memedeki tümörün, etrafındaki bir miktar normal doku ile birlikte çıkarılması demek. Bu tedavinin birinci hedefi memede görünür tümör bırakmamak, ikincisi ise hastanın memesine kabul edilebilir bir kozmetik sonuç sağlamak oluşturuyor.”
MEMENİN ALINMASINA NE ZAMAN GEREK DUYULUYOR?
Dr. Ünal, memenin ne zaman alınacağına ilişkin şunları kaydetti:
“Memede birden fazla tümör varsa, meme çok küçük buna karşılık tümör büyükse, ameliyat öncesi uygulanan kemoterapiye rağmen tümör küçülmemişse ve hasta mastektomiyi tercih ediyorsa memenin alınması gerekiyor. Tümörün meme başı ve çevresine yerleşmiş olması mastektomi için bir gerekçe değil. Bu yerleşimdeki tümörler de meme koruyucu yöntemlerle tedavi edilebiliyor.”
BEKÇİ LENF BEZİ BİOPSİSİ İLE GEREKSİZ CERRAHİ GİRİŞİMLER ÖNLENİYOR
Meme gibi, koltuk altı lenf bezlerinin korunmasının da son derece önemli olduğunu belirten Ünal, şöyle devam etti:
“Bunun nedeni ise koltukaltı lenf bezleri çıkarılmış hastaların yüzde 30’unda kolda ödem oluşması. Erken tanı konulmuş hastalarda genellikle koltuk altında hastalık olmuyor. Bu nedenle meme cilt altına verilecek özel bir boya veya radyoaktif madde yardımı ile koltuk altında ‘bekçi lenf bezi’, yani tümör hücrelerinin ilk gideceği lenf bezi bulunarak mikroskopik inceleme yapılıyor.
Kanser yoksa diğer lenf bezlerine dokunulmuyor. Böylece meme kanseri koltukaltı lenf bezlerine geçmemiş hastalarda tüm bezeler çıkarılmadığı için gereksiz bir cerrahi girişim ve ona bağlı kol ödemleri önlenmiş oluyor. Eğer metastaz, yani tümörün yayılmış olduğu saptanırsa tüm koltuk altı lenf bezleri çıkarılıyor.”
HT
Kadınlar Kulübü Son Yorumlar