Hastayken spor yapılmalı mı? Düzenli olarak egzersiz yapan herkesin başına gelmiştir. Her yerde bolca bakteri ve mikrop doluyken, hava sıcaklığı hızla değişirken, otobüste, okulda, işte ve spor salonunda burnunu silip gezen çok fazla kişi varken bunlardan sonsuza kadar kaçman mümkün değil. Diyelim ki hasta oldun ama bir yandan da antrenmanı kaçırmak istemiyorsun. Bazılarından “Koş, terle geçer” diye duyarsın, bazı kişiler de “Hasta hasta spor mu olur, yat dinlen yoksa daha kötüye gidersin” derler. Peki ne yapmak lazım? Bunların hangisi doğru? Aslında ikisi de doğru. Bugün bolca akıl karışıklığı yaşanan bu konuyu aydınlatıyoruz.
Hastayken spor yapılmalı mı?
Burada ilk bakmamız gereken şey, hastalığının ne olduğu. Kolayca uygulayabileceğin bir yöntemi hemen söyleyerek başlayalım. Eğer hastalığın belirtileri boynundan yukarıda ise birazdan belirteceğimiz şekillerde egzersiz yapmanda genel olarak bir sakınca yok. Örneğin biraz soğuk algınlığın var ve ateşin yok. (Burnun akıyor, hapşırık var veya boğazın acıyor.) Bu durumda düşük veya orta şiddette fiziksel aktivite yapabilirsin. Hatta bazı araştırmalarda bunun bağışıklık sistemine yardımcı olduğu, iyileşme sürecini hızlandırdığı ve aktivite sırasında solunum yollarının rahatlamasını sağladığı görülmüştür. Burada dikkat edeceğin nokta, bahsettiğimiz gibi egzersizin şiddetinin yüksek olmaması. Kendini çok zorlayacağın, depar atıp rekor denemesi yapacağın zamanlar bunlar değil. Şiddet derecesi yüksek bir antrenman yaparsan bu antrenman vücudunda metabolik stres oluşturur. Sağlıklı olduğumuzda vücut buna kolayca adapte olur (Solunum kapasitesi ve oksijen etkinliği artar, enerji yolları kullanımı iyileşir, ısı yönetimi düzelir, dokulardaki mikro travmalar onarılır, laktik asidin dokulardan uzaklaştırılması etkinleşir vb. gibi) ve bu adaptasyon süreci zamanla güçlenmemizi sağlar. Hastayken zaten vücuttaki hastalık nedeniyle oluşmuş stresin üzerine bir de şiddetli egzersizden kaynaklanan stresi eklersen, bu seni başa çıkılması zor bir noktaya ulaştırabilir. İstediğimiz bu değil.
Peki bu durumdaysan yapabileceğin aktiviteler nelerdir?
Orta tempoda bir yürüyüş, bisiklet sürmek ya da çok uzun olmayan ve biraz terleyeceğin hafif bir koşu iyi örnekler olabilir. Başka bir alternatif de, kendini iyi hissetmene yardımcı olabilecek olan bir yoga dersi olabilir. Burada kendini dinlemen çok önemli. Eğer egzersiz yapmak kendini daha kötü hissetmene neden oluyorsa, şiddeti iyice düşür ya da tamamen dur. Belirtilerden bazıları ne olabilir? Mide bulanması, odaklanma güçlüğü çekmek, ağız kuruluğu, yutkunma zorluğu, içi çekilir gibi hissetmek ve baş ağrısı bunlardan sadece bazıları. Ayrıca tabii ki spor salonunda egzersiz yapacaksan kullandığın aletleri temizlemek ve başkalarına bulaşma ihtimalini en aza indirecek şekilde davranmak da düşünceli bir hareket olacaktır. Basit soğuk algınlıkları, genelde 1 hafta-10 gün içerisinde geçer.
Belirtiler boynundan aşağıda ise, mesela göğsünde tıkanma varsa, grip olmuşsan, ateşin yüksekse veya mide problemlerin varsa, egzersiz iyi bir fikir olmayabilir. Bu durumlarda iyileşene kadar egzersize ara vermende fayda var. Unutmaman gereken en önemli nokta, ateşinin olduğu zamanlarda egzersiz yapmamak olmalı. Fiziksel aktivite, virütik veya bakteriyel problemleri elimine etmek için ısısını yükseltmiş olan vücudunun ısısını daha da artırır, bu da ateşin düşmesini sağlayan vücudun soğutma mekanizmasının işini zorlaştırır ve durumunu daha da kötüleştirebilir. Dinlenmen, bağışıklık sisteminin işini yapmasına ve güçlenmesine olanak sağlayacaktır. Erken yatmaya, bir iki saat fazladan uyumaya çalış. Bolca sıvı tüketmeyi unutma. Eğer grip olduysan sabırlı ol, iyileşme süren iki hafta veya daha fazla olabilir. Bunun ilk 5-7 günü en bulaşıcı zamanıdır. O yüzden dinlenmen sadece senin için değil, diğer insanlar için de daha yerinde bir hareket olacaktır.
Tekrarlıyoruz: Ateş varsa spor yok!
Bir de tabii ki en önemlisi vücudunu dinlemen. Amacın her zaman en etkin ve hızlı şekilde iyileşme sürecini tamamlamak olmalı. Eğer hastalık seni bitkin düşürdüyse, kemiklerin sızlıyorsa, sana yatıp dinlenmeni söylüyorsa onu dinle. Merak etme, üç beş antrenman kaçırmakla performansın düşmez, kas kaybı da yaşamazsın. Egzersize geri döndüğünde ilk antrenmanı oldukça hafif tutmaya dikkat et ve ilk hafta şiddeti aşamalı olarak artır.
Bu kadar hastalıktan bahsettikten sonra yazımızı güzel bir noktadan bahsederek bitirelim. Düzenli egzersiz, (aşırı şiddetli ve sık yapılanlar hariç) besin değerleri yüksek bir beslenme şekliyle desteklendiğinde vücudun hastalık ve enfeksiyonlara karşı olan savunma mekanizmasını önemli ölçüde güçlendirir. Ayrıca düzenli egzersiz yapan kişiler, hastalıkları daha hafif ve daha çabuk atlatırlar. Egzersiz kan dolaşımını hızlandırır. Bu da oksijenin ve gerekli besleyenlerin dokulara daha hızlı iletilmesini sağlar ve iyileşme sürecini hızlandırır.
Belki de başka hiçbir yerde duyamayacağın çok önemli bir bilgi vererek bu yazımızı sonlandıralım. Lenf sistemini duyduğuna eminiz. Lenf, vücudu zararlı etkenlere karşı korumaya çalışan savunma sisteminin genel adıdır. Peki, bu sistemin nasıl çalıştığını hiç düşündün mü? Sana söyleyelim. Lenf sıvısı kan damarlarından farklı olarak kendi iletim ağında dolaşır. Kalp gibi onu damarlarda dolaştıracak bir pompası olmadığı için de dolaşımına yardımcı olması için temel olarak kas aktivasyonuna ihtiyaç duyar. Egzersiz de kas aktivasyonunu artırdığı için lenf sıvısının dolaşımını hızlandırır, bu da lenf sıvısının zararlı etkenleri mümkün olduğunca hızlı bir şekilde uzaklaştırabilmesine yardımcı olur. Yani iyileşmeyi hızlandırır.
On binlerce yıllık döngülerle rafine olmuş mükemmel bir makine olan vücudun, senden sadece hareket etmeni bekler. Hareket etmek birçok ilaçtan daha kuvvetlidir ve uzun dönemde de güvenli ve sürdürülebilir bir metotdur. Herkese hastalıktan uzak, spor dolu günler dileğiyle.
MACFit
Kadınlar Kulübü Son Yorumlar