Kategori: Mutfak

  • Yemeklerimizde Hangi Yağı Kullanmalıyız?

    Yemeklerimizde Hangi Yağı Kullanmalıyız?

    Yemeklerimizde hangi yağı kullanmalıyız ? En sağlıklı bitkisel yağlar hangileri ve nelerdir?

    Beslenmede yağların önemi ve etkisi kesinlikle ihmal edilemez. Ancak sağlıklı beslenmek için yağların faydalı ve zararlı olanları hakkında bilgi edinmek zorundayız.

    Zeytinyağı sağlıklı diye biliyoruz, ancak en az diğer yağlar kadar o da kalorili… Yemeklerimizde kullanacağımız yağ sıvı olmalı. Tereyağı ve margarinleri hayatımızdan çıkarmalıyız. Sıvıyağı kullanırken de ölçüsüne dikkat etmeliyiz. Katı yağın da sıvı yağın da kalorisi aynıdır ve bir tatlı kaşığı yağ 45 kaloridir. Sıvıyağı kullanmanın en doğru yolu ise, zeytinyağı veya fındık yağından bir ölçü, diğer sıvıyağlardan da bir ölçü karıştırarak kullanmaktır. Böylece, yağ dengesini yakalamış oluruz.

    Yağları Tanıyalım

    Besinlerdeki yağlar; sadece yüksek oranda enerji içeren makro besinler olmakla kalmayıp, hormonlar, hormon benzeri yapılar ve hücre zarlarının yapımına önemli ölçüde katılan maddelerdir. Bu nedenle yağların diyetimizden çıkartılması ya da kısıtlanması, vücut sistemlerinin işlevlerini olumsuz etkileyebilecektir. Ancak yemeklerimizde yağ kullanımının kısıtlanmaması demek, hangi yağların yararlı, hangi yağların zararlı olduğu konusunda bilinçlenmemek demek değildir.

    Bu konuda modern tip ve medya kuruluşları, bizlere bitkisel kaynaklı yağların, hayvansal kaynaklı yağlara göre daha sağlıklı olduğunu sürekli hatırlatmaktadırlar. Bunun nedeni olarak da hayvansal kaynaklı yağların kalp-damar hastalıkları ile kanser riskini arttırdığı gösterilmektedir. Bu iddialar, 1900’lu yılların ortalarından itibaren bütün dünyada besin tüketimini önemli ölçüde değiştirmiştir. Hatta ülkemizde bile yüzyıllardır Türk mutfağının bir parçası olan tereyağı, kuyruk yağı, iç yağı, sade yenilen ya da sebze yemeklerine katılan yağlı etler, tam yağlı sade yoğurt ve peynirler, artik yerini daha önce adini bile duymadığımız bitkisel margarinlere, soya ve kanola yağlarına, soyadan elde etilen yapay etlere, büyük holding kuruluşlarının ürettiği ve içine bin bir çeşit katkı malzemesi, boya ve seker eklenmiş, buna karşılık yağı arındırılmış “light” süt ve süt ürünlerine bırakmıştır. Hayvansal yağları karsısına alan bu yeni akıma katılmadan önce, acaba kaçımız yağları A’dan Z’ye tanıyor?

    Yağlar, suda çözünme özelliği olmayan organik bileşiklerdir. Yağların yapıtaşları, yağ asitleri olarak bilinen ve karbon ile hidrojen atomlarının birbirlerine bağlı olarak bulunduğu çeşitli uzunluklardaki zincir yapılardır. Vücudumuzdaki depo yağlarının ve yediğimiz yiyeceklerdeki yağların büyük bir çoğunluğu, trigliserit denilen ve üç yağ asidi zincirinin, bir gliserol molekülüne bağlanması suretiyle oluşmuş yapılardan meydana gelmiştir. Yağ asitleri, aslında birden fazla şekilde sınıflansa da, konumuzla olan ilgisi dolayısıyla burada sadece onları doymuşluk derecelerine göre sınıflayacağız:

    Doymuş: Bir yağ asidinin bütün karbon atomu bağları bir hidrojen atomu ile esleşmiş ise bunlara doymuş ya da sature yağ asitleri denilir (1,2). Oldukça dayanıklı yapılardır çünkü karbon bağlarının hepsi hidrojen ile dolmuştur. Bu demektir ki doymuş yağ asitleri kolay kolay bozulmazlar. Yüksek sıcaklıklara kadar ısıtıldıklarında bile yapılarını büyük oranda muhafaza edebilirler. Oda sıcaklığında kati ya da yari kati haldedirler ve çoğunlukla hayvansal yağlarda (kuyruk yağı, tereyağı, kaymak vs.) ve tropikal yağlarda (hindistan cevizi yağı) bulunurlar. Margarinler ise bitkisel olmalarına rağmen cifte bağları hidrojen ile doyurulduğu için doymuş yağ asidi sınıfına girerler (2). Ayrıca vücudumuz bu yağ asitlerini karbonhidratları kullanarak yapabilmektedir.

    Tekli Doymamış: Tekli doymamış ya da diğer adıyla monoansature yağ asitleri, yapılarındaki iki karbon atomunun birbirine çiftli bağ ile bağlı olmasından dolayı iki hidrojen atomu açığı bulunan yağ asitleridir (1,2). Vücudumuz bu yağ asitlerini doymuş yağ asitlerini kullanarak yapar ve çeşitli görevlerde kullanır. Bu yağ asitlerinin kimyasal yapısında, çift bağın olduğu noktada bir bükülme oluştuğu için bu onların kolayca bir araya gelememelerine ve oda sıcaklığında sıvı halde bulunmalarına sebep olur. Buna rağmen doymuş yağlar kadar olmasa da dayanıklıdırlar. Yiyecek maddelerinde en çok bulunan turu oleik asittir ve zeytin yagi, badem yağı, fıstık yağı ve avokado bitkisinin yağında bulunur.

    Çoklu Doymamış: Çoklu doymamış (poliansature) yağ asitleri, yapılarında iki ya da daha fazla çift bağ bulunan, dolayısıyla dört ya da daha fazla hidrojen atomu açığı olan yağ asitleridir (1,2). En çok bilinen iki örneği, iki çift bağı bulunan linoleik asit (Omega-6 olarak da bilinir) ile üç çift bağı bulunan linoleik asit (Omega-3 olarak da bilinir) tir. Vücudumuz, bu yağ asitlerini oluşturamadığı için Omega–6 ve Omega–3 yağ asitleri “esansiyel” olarak adlandırılır. Esansiyel yağ asitleri, yediğimiz besinlerden sağlanmalıdır. Yapılarındaki çiftli bağlar sebebiyle kolayca bir araya gelemezler ve sıvı/akışkan haldedirler. Çift bağların çokluğu nedeniyle orbitlerinde esleşmemiş elektronlar bulunur ve bu nedenle ısıya ve ışığa karsı oldukça dayanıksızdırlar. Omega–6 yağlarına örnek olarak mısırözü, ayçiçeği, pamuk ve soya fasulyesi yağı, Omega–3 yağlarına ise keten tohumu yağı, kabak çekirdeği, koyu yeşil sebzeler, ceviz, yumurta sarısı ve balık gösterilebilir.

    Doğadaki bütün yağlar, gerek hayvansal, gerekse bitkisel kökenli olsun, tek bir tur yağ asidinden oluşmaz ve doymuş, tekli doymamış, çoklu doymamış linoleik ve çoklu doymamış linolenik yağ asitlerinin bir kombinasyonundan oluşmuşlardır. Genellikle tereyağı, kaymak, iç yağı, kuyruk yağı vb. hayvansal kaynaklı yağlar yüzde 40–60 oranında doymuş yağ içerirler ve bu nedenle oda sıcaklığında kati haldedirler. Kuzey iklimlerindeki bitkisel yağlar çoğunlukla çoklu doymamış yağ asitleri içerirler ve oda sıcaklığında sıvıdırlar. Ancak tropikal ülkelerdeki bitkisel kökenli yağlar %92’ye varan oranlarda doymuş yağ içerirler. Bunun sebebi, doymuşluk derecesi artan bitki yağlarının, bitkinin yapraklarını sertleştirebilmesi ve onları aşırı sıcağa karşı koruyabilmesi içindir.

  • Fransız mutfağının vazgeçilmez tatlısı sufle

    Fransız mutfağının vazgeçilmez tatlısı sufle

    Tatlı ve tuzlu versiyonları var

    Peki nedir sufle? Yani nam-ı değer Souffle? Sufle, Fransız mutfağında önemli bir yeri olan bir yemektir. Tatlı ve tuzlu versiyonları bulunur. Tatlı olanlar tatlı niyetine yenirken, tuzlu olanlar da başlangıç veya ana yemek olarak birçok Fransız restoranında karşınıza çıkabilir. Sufle un, tereyağı, yumurta ve çoğunlukla sütün birlikte çırpılmasıyla yapılan ve fırında özel sufle kaplarında pişirilerek servis edilen bir yemektir. Sufle iki kademeden oluşur, yumurta sarısı ve sufleyi oluşturan bütün malzemelerin karıştırılmasından sonra, çırpılmış yumurta beyazının bu karışıma yedirilerek karıştırılması ve daha sonra fırınlanmasıyla yapılır. Yumurta sarısı ve diğer malzemeler sufleye tat verirken, yumurta beyazı da kabarmasına neden olur. Sufle kıvam olarak hafif pişirilmiş kek olarak da düşünülebilir. Şimdi gelelim restoranlarda severek yediğimiz sufleyi evinize taşımaya… Bugün sizlere çikolatalı sufle tarifi verecek olsam da önümüzdeki yazılarda benim yine çok sevdiklerimden biri olan peynirli sufleyi de sizlerle paylaşmak isterim. Hepinize şimdiden afiyet olsun, haftaya yeni tariflerle görüşmek üzere!

    Malzemeler:

    – Sufle kaplarını yağlamak için yumuşak tereyağı
    – 55 gr. şeker+1 tatlı kaşığı
    – yumurta beyazı
    – 110 gr. bitter çikolata
    – 4 yumurta sarısı
    – 5 yumurta beyazı
    – Üzerine serpmek için pudra şekeri

    Tarif

    – Sufleyi hazırlamadan önce fırınınızı 200 dereceye ayarlayın. Sufleleri koyacağınız fırın tepsisini de fırında bırakın, kapları sıcak tepsiye koymak kabarma işlemini kolaylaştıracaktır. Sufle kaplarını (mağazalarda Ramekin ismiyle bulabilirsiniz) parmaklarınız yardımıyla içini iyice tere yağlayın.)
    – Çikolatanızı ufak parçalara kırın, bir kabın veya kasenin içinde altı suya değmeyecek şekilde sıcak su kaynayan bir tencerenin üzerine koyun ve yavaşça erimesini bekleyin. Arada bir karıştırıp çikolatanın tamamen eridiğine emin olun.
    – 55 gr. şeker ve yumurta sarılarını tahta bir kaşıkla koyulaşana kadar 1-2 dakika karıştırın. Bu sırada hafifçe ılınmış (hâlâ sıcak olmasına dikkat edin, sadece kaynar sıcaklıkta olmasın yeter) çikolata karışımını yumurta sarısı ve şeker karışımıyla iyice karıştırın. Hızlıca hafif koyu bir kıvama geldiğini göreceksiniz.
    – Başka bir kase de yumurta beyazlarınızı kabarana kadar çırpın. Çok sert kıvama gelmeden 1 tatlı kaşığı şekeri ekleyin ve beze kıvamı koyulaşana ve parlayana kadar çırpın. Yumurta beyazı karışımını yavaşça çikolata karışımına ekleyin.
    – Tereyağladığınız sufle kaplarına birer kaşık toz şeker serpip kapları sallayarak her yerini kaplamasını sağlayın. (Bu, suflenin kabarırken tutunmasına yardımcı olacak.)
    – Kapların 3’te ikisini karışım ile doldurun ve 20-25 dakika fırında pişirin. Piştiğinden emin olmak için kabı sallayarak kontrol edebilirsiniz. Çok sallanıyorsa daha pişmesi gerekiyordur. Eğer hafifçe sallanıyorsa kıvamında pişmiş, hiç sallanmıyor kek gibi duruyorsa fazla pişmiş demektir.

    Souffle

    – Çikolatalı sufle nasıl yapılır?
    – Çikolatalı sufle nasıl pişirilir?
    – Çikolatalı sufle nasıl servis edilir?
    – Çikolatalı suflenin kabarması için nelere dikkat etmek gerekir?

  • Kepek Ekmeğinin Faydaları ve Zararları

    Kepek Ekmeğinin Faydaları ve Zararları

    KEPEK EKMEĞİNİN YARARLARI VE ZARARLARI

    Kepek ekmeği, ekmek yapılırken kepeği ayrılmamış un ile yapılan ekmek demektir. Kepek ekmeği denildiğinde ilk akla gelen zayıflamadır. Genellikle diyet listelerinde adını duyduğumuz kepek ekmeğinin aslında pekçok faydaları vardır. Hatta kepek ekmeğinin kanseri önleyici faydası bile vardır. Uzmanlar sadece kilo vermek isteyenlerin değil herkesin kepek ekmeği yemesi gerektiğini vurguluyor. Kepek ekmeğinin zayıflamadaki rolü hep yanlış anlaşılır. Kepekli ekmeğin daha az kalori içerdiği zannedilir. Oysaki kepek ekmeği ile beyaz undan yapılan ekmek kalorisi arasında pekte fark yoktur. Zayıflama diyet listelerinde hep kepek ekmeğinin tavsiye edilmesinin sebebi ise kepek ekmeğinin iştahı kesmesi ve bağırsakları çalıştırması sayesinde kilo vermeye yardımcı bir gıdadır. Gelelim kepek ekmeğinin diğer faydalarına:

    Kepek ekmeğinin faydaları:

    * Kepekli ekmek bağırsakları çalıştırma özelliğinden dolayı, Bağırsak kanserine yakalanma ihtimalini yüzde 50 oranında azaltıyor.

    * Safra kesesinde taş oluşması ihtimalini de azaltıyor. Çünkü, kepek ekmeği; beyaz ekmek, çavdar ekmeği ve mısır ekmeği gibi diğer ekmek türlerinde bulunan bütün vitamin ve mineralleri içerir.

    * Kabızlığı önleyen, kepekli ekmek; iştahı keser kilo vermeye yardımcı olur. Kolay hazmedilir.

    * Metabolizmanın çalışmasını hızlandırdığı için, sindirimle ilgili rahatsızlıklara ve kabızlığa da birebir çözümdür. Bağırsakların çalışmasını sağladığı gibi, bağırsak kanserini ve hemoroit oluşumunu da engeller.

    * Kepek ekmeği; östrojenin ( kadınlık hormonu ) dolaşımını da azaltır. Bu da kadınlarda, göğüs ve rahim kanserini önleyen bir faktör oluşturur.

    * Şeker hastalarının ve kilo problemi olan kişilerin rejim listelerinin başında olmalıdır.

    * Kalp ve dolaşım hastalıklarına iyi gelir. Besin değeri yüksek, ekonomik bir gıdadır.

    “Genelde kepeği ayrılmış beyaz undan yapılan ekmek tercih ediliyor. Halbuki, kepekli ekmek hem bol miktarda vitamin içeriyor hem de sindirim yollarını rahatlatıyor. Kepekli ekmek, sadece kilo sorunu veya şeker hastalığı gibi rahatsızlıkları olanlar için değil, bir sağlık sorunu olmayan tüm insanlar için faydalıdır. Buğday, sağlık açısından yararlı olan B2 ve B6 vitaminleri ile niyasin, folik asit, demir ve çinko içeriyor. Bu nedenle kansızlık yapmaz. Bu maddelerin daha çok yoğunlaştığı kısım olan buğdayın dış kabuğu, un yapımı sırasında ayrıştırılıyor ve bu yüzden ekmeğin besin değeri düşüyor. Bu nedenle, beyaz ekmek yerine kepekli ekmeğin tercih edilmesi daha sağlıklıdır.”

  • Sütlaç tarifi

    Sütlaç tarifi

    Malzemeleri

    1 litre süt
    1 su bardağı şeker
    1,5 çay bardağı pirinç
    1 yumurtanın sarısı
    8 çorba kaşığı pirinç unu
    1 çay kaşığı vanilya

    Hazırlanışı

    Öncelikle pirinci bir miktar suyla kısık ateşte yumuşayıncaya kadar pişirelim. Hazırladığımız pirince sütü ilave edip, kaynamaya başlayınca şekeri, yumurta sarısını ve vanilyayı ekleyelim. Arada bir karıştırarak 30 dakika kadar pişirelim. Eğer kıvamına gelmemişse pirinç ununu suyla eriterek sütlaca ilave edelim. Bir iki taşım kaynatıp kaselere boşaltalım. Soğuduktan sonra üzerini dilediğimiz gibi süsleyip, soğuk olarak servis yapalım.

  • Hibeş

    Hibeş

    Malzemeler (6 kişilik):

    – 300 gram tahin
    – 9 iri diş sarımsak
    – 2 tatlı kaşığı kimyon
    – 1 tatlı kaşığından az tuz
    – 3 tatlı kaşığı tatlı kırmızı toz biber
    – 1 tatlı kaşığı acı kırmızı toz biber
    – 1 tatlı kaşığı karabiber
    – 5-6 limonun suyu

    Tarif

    Tahin derin bir salata kasesine boşaltılır. Biraz tuz ile iyice dövülmüş sarımsaklar, renk vermek için tatlı toz kırmızı biber, kimyon, acı olması için karabiber ve acı kırmızı toz biber ve tuz eklenip hepsi iyice karıştırılır. En sonunda da tahinin koyuluğunu açmak için limon suyu karıştırılarak ilave edilmeye başlanır. Ekmeğe rahatça sürülebilecek kıvama gelene kadar (hardal kıvamı gibi olacak) limon suyu eklenir. Limon suyu kıvamını tutturmaya yardımcı olur.

  • Bayatlamayan kek tarifi

    Bayatlamayan kek tarifi

    Malzemeler

    – 4 tane yumurta, 1 bardak toz şeker,
    – 1 bardak sıvıyağı, 1′er bardak pirinç unu ve buğday unu,(1′er paket kabartma tozu ve vanilya,)
    – 3 bardak süt, 2 yemek kaşığı un,(1 bardak şeker,)
    – Piştikten Sonra Üzerine:
    – 1 bardak süt, 2 tatlı kaşığı şeker.
    Kreması İçin:
    – 1 yemek kaşığı nişasta, 1 poşet krem şanti,(Yarım çay bardağı süt.)

    Yapılışı:

    İlk olarak bir kapta yumurta ve şeker iyice çırpın ve sırasıyla sıvıyağ, pirinç unu, un, kabartma tozu ve vanilyayı da ekleyin.

    Yağlanmış tepsiye ya da kek kalıbına dökülen hamur, 170 c de ısıtılmış fırında pişirin.

    Pişip hafif soğuduktan sonra kekin üzerine 1 bardak şekerli soğuk süt dökün.

    Kek Üzeri İçin:

    2 yemek kaşığı, 1 yemek kaşığı nişasta, 1 bardak sütle çırpın. Pürüzsüz kıvama gelince 2 bardak daha süt eklenerek kaynayana kadar pişirin.

    Ocaktan alınan kremaya, 1 poşet krem şanti ve yarım çay bardağı süt eklenerek yüksek devirde mikserle çırpın.

    Krema soğuyan kekin üzerine sürün. Üzeri streç filmle örtülen tepsi 2-3 saat buzdolabında bekletildikten sonra servis edilebilir.

    Afiyet.. bal.. şeker..

  • Türk kahvesinin sağlığa faydaları

    Türk kahvesinin sağlığa faydaları

    Bol köpüklü Türk Kahvesi

    Günde iki fincan kahvenin kolon kanseri riskini, kalın bağırsak kanseri riskini yüzde 25, safra kesesinde taş riskini yüze 45 azalttığını gösteriyor.

    Kahvenin içerdiği kafein maddesi, sinir sistemini uyarıp zihinsel aktiviteyi güçlendirir. Uyuşukluğu giderip enerji verir ve uyanık kalmayı sağlar. Yapılan araştırmalar günde 6 fincan kahve içen 55 yaşındaki bir kişinin düşünme potansiyelinin içmeyenlere oranla 6 kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Ayrıca kahve içenlerde içmeyenlere nazaran daha az diş çürüğünün olması, bir başka dikkat çekici araştırma sonucu.

    Kahve içtikten sonra organizmada ani değişiklikler oluyor. Tüm vücut ani bir enerji akımı ile doluyor. Bu enerji çocuklarda 3, yetişkinlerde ise 5 – 7 saat sonra azalmaya başlıyor. Tüm bu olumlu yönlerine rağmen kahveyi çok fazla tüketmemekte fayda var. Çünkü aşırı kahve tüketimi sürekli bir uykusuzluğa ve mide rahatsızlıklarına neden oluyor. Ayrıca aşırı tüketim yüksek tansiyona da sebep olabilir.

    Kahvenin selülit yapmak bir yana, vücuda daha fazla hareket kazandırarak, metabolizmanın yağ yakmasına katkı sağladığı saptanmıştır.

    Kahvenin ayrıca depresyon ve alkolizm tedavisine iyi geldiği biliniyor.

    Kahve yemek üzerine içildiğinde, sindirimi kolaylaştırır. Bu yönüyle şekerli içmemek kaydıyla kilo almayı ve mide ekşimelerini önler. Asıl yararı hayali genişletir, hafızaya güç verir, hareket sağlar ve gevşekliği giderir. Kahvenin düşünceye açıklık getirdiği bir gerçektir. Şairler şiirlerini ya-zarlarken, yazarlar makalelerini hazırlarken, ressamlar tablolarını yaparlarken, kahve fincanları en yakın ve sempatik destekçileri olmuştur. Ünlü şair Eşref’in, hicviye yazmadan önce, iki çay dolusu kahve içtiği söylenir. Türk kahvesinin ayrıcalığını belirleyen noktaları özetlersek diyebiliriz ki; Türk kahvesinin (dozunda içildiği takdirde) sağlığı tehdit edecek zararlı yanı yoktur. Teskin edici ve dinlendirici özelliği vardır. Bir fincan kahvedeki 50 mg. kafein hemen vücuttan atılır. Bu bakımdan Türk kahvesi fincanı ideal ölçülere sahiptir. Bir fincandan fazla içildiğinde zihin açıcı, uyarıcı, enerji verici özelliği ön plâna çıkar. Yerinde ve zamanında içildiği zaman olağanüstü bir keyif verici olarak ün yapmıştır.
    Kararında içilen, yani günde 2 fincan Türk kahvesi sağlığa faydalıdır.

    Bol Köpüklü Güzel Türk Kahvesi Yapmanın Püf Noktaları

    Bol köpüklü, lezzetli Türk kahvesi yapmak istiyorsunuz, ama nelere dikkat etmeniz gerektiğini bilmiyorsunuz…

    İşte size tiyolar!

    – Eğer vaktiniz ve sabrınız varsa, kahve çekirdekleri kendiniz kavurun ve öğütün… Taze kavrulup öğütülen kahve her zaman daha başarılı sonuç verir. Çünkü kahve yağları beklemiş kahveye kıyasla çok daha iyi durumda olacaktır. Kavurma kısmı biraz zahmetli olduğundan, sadece öğütmekle de yetinebilirsiniz. Basit bir el değirmeni ile kahvenizi çok kısa bir sürede rahatlıkla öğütebilirsiniz.

    – Eğer önceden kavrulup öğütülmüş kahve alacaksanız, iyi bir markanın yeni tarihli ürününü alın. Kahve alırken rutubetli bir kaşık kullanmayın. Kahve kutunuzun ağzını sıkıca kapatın. Uzun süre beklemiş kahve kullanmayın.

    – Mutlaka temiz ve soğuk içme suyu kullanın. Musluk suyu kullanırsanız, bu sudaki klor kahvenizin tadını bozacaktır.

    – Beklemiş kahveyi ısıtıp tekrar tüketmeyin. En fazla yarım saat içinde kahve bütün güzel özelliklerini yitirmiş olur…

    – Kahvenizi temiz bir cezvede pişirin. Deterjan kalıntılarının iyice temizlendiğinden emin olun. Kullandığınız deterjanlar kokusuz olursa çok daha iyi sonuç alırsınız.

  • Zucotto nedir?

    Zucotto nedir?

    Hazırlama süresi 45 dakika
    8-10 kişilik

    Malzemeler:

    – 4 adet yumurta
    – 130 gram tozşeker
    – 2 tatlı kaşığı vanilya
    – 40 gram un
    – 40 gram mısır nişastası
    – 4 tatlı kaşığı konyak
    – 100 gram kıyılmış fındık
    – 100 gram kıyılmışbadem
    – 600 ml. kremşanti
    – 50 gram toz şeker
    – 100 gram rendelenmiş çikolata
    – kakao

    Hazırlanışı:

    Hamur için yumurtaların sarıları ile beyazlarını ayırın, sarıları şeker ve vanilyayla çırpın. Beyazları katılaşana kadar çırpıp dikkatlice sarılara karıştırın.

    Un ile mısır nişastasını karıştırın, eleyerek yumurtalı karışıma ilave edin ve çırpmadan birbirine yedirin.

    Hamuru yağlı kalıba boşaltın, 180ø ısıtılmış fırında 25-30 dakika pişirin. Kalıptan çıkarıp soğumaya bırakın.

    Badem ve fındıkları yapışmaz yüzeyli tavada kavurun. Kremşantiyi şekerle çırpıp içine badem, fındık ve çikolatayı katın, buzdolabına kaldırın.

    Soğuyan keki enlemesine 3 parçaya kesin. Kek dilimlerinin üzerlerine konyak gezdirin.

    Çukur bir kabın içine yağlı kağıt serin. Kekin 2 parçasını 2-3 cm. eninde bantlar şeklinde kesin ve kabın kenarlarına döşeyin. Ortasına kremayı boşaltın, üzerini 3. parça ile kapatın.

    Zuccottoyu 1-2 saat derin dondurucuda bekletin. Sonra servis tabağına ters çevirip çıkartın ve üzerine kakao serpip servis yapın.

  • Beta glukan nedir?

    Beta glukan nedir?

    Beta Glukan Nedir?

    Ekmek mayası mantarından elde edilen, doğal ekmeğin kabuklarında da yer alan beta glukanla ilgili yapılan araştırmalar bu maddenin bağışıklık sistemini güçlendirdiğini göstermektedir. Bağışıklık sisteminin gücünü hücresel düzeyde artırıcı etki gösterir.

    Beta glukan ekmek mayası haricinde birçok tahıl ve mantar gibi farklı kaynaklardan da elde edilebilir.

    Beta Glukan Faydaları:

    – Bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olan durumlarda vücut direncini arttırarak hastalıklara karşı koruyucu etki gösterir.

    – Enfeksiyona yakalanma tehlikesinin yoğun olduğu günlerde vücut direncini artırmak için kullanılabilir.

    – Vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı korur.

    ** Sık sık enfeksiyona yakalananlar, sigara kullananlar, yoğun tempo ve stres altında çalışanların kullanımı için uygun bir doğal destektir.

    Beta Glukan Nasıl Kullanılır?

    Beta glukanın düzenli olarak kullanılması savunma sistemini destekler. Beta glukanın çinko mineraliyle beraber kullanımı tavsiye edilmektedir.

    Ekmek mayasından elde edilen doğal bir madde olan betaglukan ( İmuneks) tablet olarak eczanlerde satılmaktadır.

  • Aşure Tarifi

    Aşure Tarifi

    Aşure malzemeleri

    Malzemeler
    500 gr buğday
    250 gr nohut
    250 gr kuru fasulye
    1/2 su bardağı pirinç
    3 yemek kaşığı bulgur
    750 gr şeker (zevkinize gore daha az veya daha cok koyabilirsiniz)
    150 gr yer fıstığı
    15-20 adet kuru kayısı
    150 gr kuru üzüm
    10-15 adet kuru incir
    bir avuç portakal şekerlemesi veya 1 ufak portakalın kabukları
    bir fiske tuz
    1 parça çubuk tarçın
    15-20 tane karanfil

    Süslemek için:
    Ceviz, nar taneleri, tarçın, fındık…

    Aşure tarifi

    1 gece önceden :
    Buğdayı bir tenecereye alarak üzerini 3 parmak geçecek şekilde su koyup bir taşım kaynatıp oacaktan alalım. Tencerenin kapağını kapatarak iyice şişmesi için bir gece bekletelim. Nohut ve fasulyeyi de ayrı ayrı tencerelerde yumuşayana kadar kadar haşlayalım. Kuru malzemeler daha sonra tekrar birleştirip kayanatılacağı için biraz diri kalmalarında fayda var. Eğer isterseniz nohutların kabuklarını haşlandıktan sonra soyabilirsiniz.

    Aşure pişirirken :
    Kuru incir, kayısı ve üzümü ayrı kaplarda ıslatalım ve en az bir saat bekletelim. Daha sonra kayısı ve inciri küp şeklinde doğrayalım. Pirinç ve bulguru yıkayıp suyunu süzdürelim.

    Haşladığımız buğdayı büyükçe bir tenceyle ocağa alarak üzerini 3 parmak geçecek kadar sıcak su ekleyelim. Kaynamaya başlayınca tencereye sırasıyla nohut, fasulye, pirinç ve bulguru ekleyelim. En az 20-25 dakika kısık ateşte kaynatalım. Eğer kıvamı size koyu geliyorsa biraz daha kaynar su ilave edebilirsiniz. Tencerenin dibinin tutmaması için arada bir karıştıralım.

    Malzemelerin iyice piştiğine emin olunca şekerin yarısından fazlasını tencere ilave edelim.
    Tadına bakıp kalan şekeri öyle ekleyelim. Şeker miktarı zevke göre değişebiliyor. O sebeple tadına bakmadan hepsini koymayın. Sonra kuru kayısı, incir ve üzümü de tencereye ekleyelim. Portakal şekerlemesi veya minik minik doğranmış portakal kabuklarını ve bir fiske tuzu da ekleyelim. Çubuk tarçın, karanfil ve yer fıstıklarını da kaynayan aşureye ilave edelim. Bu arada, eğer kıvamı gözünüze koyu geliyorsa tencereye biraz daha kaynar su ekleyin ve ocağın altını çok kısık ayarda tutun. Unutmayın aşure soğuyunca kıvamı daha da koyulaşıyor. Bütün malzemeleri kattıktan sonra 10-15 dakika daha aşureyi kaynatıp altını kapatalım.

    Kaplara, kaselere paylaştırarak biraz soğumasını bekleyelim. Kaselerin üzerinde sır gibi bir tabaka oluştuğunda tarçın, nar, ceviz vb zevkimize göre malzeme ile aşurelerimizi süsleyelim.
    Bu miktarlardan yaklaşık 20 – 24 kase arası aşureniz oluyor.

    Pirinçleri ve buğdayları yıkayın. Pirinçleri ve buğdayları tencereye koyun ve üzerine su ekleyin (üzerini 2-3 parmak aşacak şekilde). Bu şekilde 5 dakika karıştırarak pişirin.Üzerini sıkıca kapatıp sıcak ortamda, bir gece bekletin. Nohut ve fasulyeleri yumuşayıncaya kadar haşlayın. Pirinç ve buğdayları tencereye biraz sıcak su ekleyerek ateşe koyup kapaksız olarak kaynatın. Dibinin tutmamasına dikkat edin, devamlı karıştırın. Bir süre sonra altını kısarak, kabukları soyulmuş nohut ve fasulyeleri katın. Malzemeler kısık ateşte pişerken karıştırarak bir kilogram şekeri de ilave edin. Ateşten almaya yakın limonları rendelenip aşureye katın ve bir iki taşım daha kaynatın. Ateşten almadan önce isteğinize göre gül suyu da ekleyebilirsiniz. Soğumadan kaselere koyun. Fındığı, cevizi ve pilav fıstığını kavurarak aşurelerin üzerine serpiştirebilirsiniz.

    Rivayete göre Nuh Peygamber tufandan kurtulduktan sonra gemide kalan son malzemelerle bir çorba pişirmiş ve bu çorbaya aşure adı verilmiş. Gemidekiler aşureyi paylaşarak yemişler. Bu tarihi olayı her yıl muharrem ayının onunda hatırlamak niyetiyle aynı çorba yapılarak komşular ve dostlarla paylaşılır. İçinde tuz ve şeker gibi zıt tatları barındıran, bir anlamda birlik ve kaynaşmayı temsil eden Aşure, bu özellik ve güzelliğinden dolayı asırlar boyu varlığını sürdürmüştür.

    Evlerinizden bolluk ve bereket hiç eksilmesin, sevgilerimle…

    Aşure yapmayı öğrenin. Ana malzemeler neler? Tercihe bağlı malzemeler neler? Ne tür bir pirinç seçmeliyiz? Ne tür bir kuru fasulye tercih etmeliyiz? Hangi baharatlar kullanılabilir? Hangi meyveler kullanılabilir? Bir gece önceden nasıl hazırlık yapılır? Bakliyatların yeterince suda kaldığını nasıl anlarız? Pişirme aşamaları nelerdir? Ateş ne kadar harlı olmalı, kaç dakika pişirmeli? Malzemeler hangi sırayla ilave edilir, şeker ne zaman katılır? Tam kıvamına geldiğini malzemelerin durumundan nasıl anlarız? Piştikten sonra da şeker ilave edilebilir mi? Aşurede en iyi kıvam nasıldır? Malzemelerin çok hamur olmaması veya çok sert kalmaması için nelere dikkat etmeliyiz? Dibinin tutmaması için pişerken başında durmalı mı? Renginin açık olması için ne yapabiliriz? Kâsede mi soğutulmalı, sonradan mı kaseye konmalı? Aşure hangi ısıda servis edilmeli? Aşure nasıl bir kapta servis edilirse daha şık olur? Aşurenin üzerine lezzet artırıcı ve süs olarak neler serpilebilir?

    2011 Yılında Aşure Günü 05 Aralık 2011 Pazartesi Günüdür,

    2012 Yılının Aşure Günü 24 Kasım Cumartesi Günü kutlanacak..