Kategori: İlişkiler

  • Bekarlığın avantajları

    Bekarlığın avantajları

    Evlenmeli mi yoksa hayatınıza bekar olarak devam mı etmeli?

    – Evli arkadaşlarınızdan çok daha fazla davet alırsınız. Evlilerin eğlenmeye fazla zaman ayıramayacakları düşünülür.

    – Her yerde dilediğiniz gibi davranabilirsiniz. Başkalarının kurallarına uymak zorunda olmazsınız. Üstelik sizi garip davranışlarınızdan dolayı ikaz edecek kimse de olmaz.

    – Her akşam iş dönüşü kan ter içinde mutfağa girmek zorunda kalmazsınız. Canınız istiyorsa yemek yapar, istemiyorsa da yapmazsınız.

    – Hiç tanımadığınız kişileri annenizle babanızın yerine koyup, onlara saygı göstermek zorunda değilsiniz. Kayınvalide sorununuzun olmaması sizi rahatlatmalı.

    – Her hafta alışveriş listesini alıp, markete koşturmak zorunda kalmazsınız.

    – Kazandığınız parayı dilediğiniz gibi sadece kendiniz için harcayabilirsiniz.

    – Tatil dönemlerinde istediğiniz yere, istediğiniz arkadaşınızla gidebilirsiniz.

    – Televizyonun ve hayatın kumandası hep sizin elinizde olur.

    – Evinizde canınızın istediğini yapabilir, sadece kendi istediğiniz yemeği pişirebilirsiniz. Düzenli yaşamanız gerekmez.

    – Arkadaşlarınızla dilediğiniz gibi telefon sohbeti yapabilirsiniz. Saatlerce konuşmanızda bir sakınca olmaz.

    – Hafta sonlarını dilediğiniz gibi geçirebilirsiniz. İsterseniz, gün boyu yataktan çıkmayarak, tembelliğin tadına varırsınız.

    – Evinizde dilediğiniz dekorasyon değişikliğini yapabilirsiniz. Kimse size karşı çıkmaz.

    – Çevrenizde her zaman bir hayran grubu oluşur. Bekâr olmanız, erkeklerin ilgisini çekmenizi sağlar. Kısmetiniz hep açık olur.

  • İlişkinizin ömrü ne kadar?

    İlişkinizin ömrü ne kadar?

    Duygusal birlikteliklerde bazen ilişki sandığınızdan çok daha kısa sürebilir, bazen de tam ayrılık eşiğindeyken beklenmedik bir şekilde birbirinize daha da bağlanabilirsiniz.

    Bazen bu durumu kestirmek zor olabilir. İlişkinizin ne kadar ömrü olduğunu en başta bilemeseniz de karşınızdaki insanı tanıdığınız zaman bunun hesabını az çok kafanızda yapabilirsiniz.

    İşte ilişkinizin ömrünü ölçmenin belki de en sağlıklı yöntemler…

    Sevgiliniz 30′unda siz 20′nizde… 30 yaşına gelmiş bir erkek hayattan ne istediğini bilen erkektir. Gelecek planları bellidir ve hayatını yoluna koymuştur. Aradığı tek şey düzgün bir ilişkidir. Eğer böyle bir sevgiliniz varsa bu ilişkinin uzun soluklu olması hatta evliliğe gitmesi ihtimal.

    Sevgilinizin ekonomik durumu sizden daha iyiyse… Ekonomik güç özellikle erkekleri psikolojik olarak daha güçlü olduğuna inandırır. Saçma sapan komplekslere girmezler bunun için ilişkiniz uzun soluklu olabilir.

    Sizin ekonomik durumunuz sevgilinizden daha iyiyse… Böyle ihtimallerde siz ne kadar özverili olursanız olun karşı taraf huzursuz olacak ve size psikolojik olarak baskı uygulayacaktır. Sizin daha güçlü olduğunuzu bildiği halde bu durumun üstesinden gelmek için elinden geleni yapacaktır. Erkekler bu konuda çok fazla egolarına düşkün olduklarından bu ilişkinin uzun soluklu olmasını beklemek neredeyse imkansızdır.

  • Burçlarda aşk uyumu

    Burçlarda aşk uyumu

    Burçların ilişkilerde uyumları…

    Koç burcunun uyumu: aşkta terazi ,evlilikte yay arkadaşlıkta oğlak burcu

    Boğa burcunun uyumu :aşkta akrep,evlilikte oğlak,arkadaşlıkta aslan

    İkizler burcunun uyumu :aşkta ikizler ile aslan,evlilikte aslan ile kova ,arkadaşlıkta ise ikizler

    Yengeç burcunun uyumu:aşkta terazı,akrep ve aslan,evlilikte boğa veya akrep arkadaşlıkta yay

    Aslan burcunun uyumu:aşkta yengeç,arkadaşlıkta evlilikte ikizler ve oğlak,arkadaşlıkta ise oğlak ve boğa

    Başak burcunun uyumu :aşkta akrep,evlilikte terazı burcu,arkadaşlıkta terazi yine..

    Terazi burcunun uyumu:aşkta koç ,yengeç burcu,evlilikte başak,koç,arkadaşlıkta balık ve başak burcu

    Akrep burcunun özellikleri:aşkta yengeç başak,evlilikte balık ve yengeç,arkadaşlıkta yengeç

    Balık burcunun uyumu:aşkta balık,evlilikte yay,arkadaşlıkta terazi ve yay burcudur.

    Kova burcunun uyumu:aşkta akrep ve başak,evlilikte yay ve ikizler burcu arkadaşlıkta ise terazi

    Oğlak burcunun uyumu:aşta başak,yay,boğa,evlilikte ise aslan ve boğa,arkadaşlıkta ise koç ve aslan

    Yay burcunun uyumu :aşkta oğlak,evlilikte kova,koç veya yay,arkadaşlıkta ise yay

  • Mutluluğun sırrı

    Mutluluğun sırrı

    Mutluluğun sırrı için bu önerileri okuyun…

    Uzun süreli planlar yapın

    Her şeye hemen kavuşmaya alıştığımız bir dönemdeyiz. Artık insanlar bir şeye sahip olmak ya da bir şeyi başarmak için beklemeyi ve bekledikten sonra onu elde etmenin mutluluğunu unuttular. Siz böyle yapmayın. Kendinize uzun zamanlı bir hedef belirleyin ve bunun için çalışın. Başardığınız zamanki mutluluk hemen elde ettiklerinizden çok daha büyük olacak.

    Cesur olun

    Beyin, yeni şeyler öğrenmekten hoşlanır fakat yaşımız ilerledikçe, korku bizi bazı şeyleri yapmaktan alı koyarak, kendimizi zorlamamızı engeller. Siz, korkunun esiri olmayın. Kaymayı öğrenin, yeni bir dil öğrenin, ağaca tırmanın… Yapmak isteyip de korktuğunuz ya da size zor gelen şeylerin üstesinden gelin ve kendinizi daha iyi, başarılı ve mutlu hissedin.

    Oyun oynayın

    Mutlu insanların en büyük sırları oyun oynama yeteneklerini kaybetmemeleridir. Aklını günlük işlerden tamamen uzaklaştırıp, frizbi oynamak, koşmak ve zihni ve negatif enerjiyi boşaltmak mutluluğun anahtarıdır.

    Kendinize zaman ayırın

    Burada kast ettiğimiz duş alın, 5 dakika bir odaya saklanın gibi şeyler değil, kendinize kaliteli zaman ayırmanız. Sizi keyiflendiren şeyler için kendinize zaman ayırmak sizi mutlu edecektir. Tenis mi oynamak sizi mutlu ediyor? Yürüyüş yapmak mı? Gününüz ne kadar karmaşık ve yoğun olursa olun, kendinize özel zamanınızdan fedakarlık etmeyin.

    Dahil olun

    İnsanlar, doğal izleyicilerdir, peki izlediğiniz ve keyif aldığınız bir şeyi neden yapmayasınız ki? Eğer dans yarışması izlemeyi seviyor ve danstan keyif alıyorsanız, bir kursa yazılın, at yarışı izlemeyi seviyorsanız at binmeyi öğrenin. Böylelikle pek çok anıya sahip ve mutlu bir insan olursunuz.

    Suçluluk hissinden kurtulun

    Ofisten en son çıkan olmadığınız için, bir gün izin aldığınız için, anne babanızı yeterince sık aramadığınız için sürekli suçluluk mu duyuyorsunuz? Suçluluk hissi endişeyi de beraberinde getirir ve sizi üzmekten ve canınızı sıkmaktan başka hiçbir amaca da hizmet etmez. Bu hisleri görmezden gelin ve sizin için doğru olan hareket neyse onu yapın. İhtiyacınız olanı yapın ve bundan suçluluk duymayın. Kendinizi her anlamda daha iyi hissedeceksiniz.

    Depresyon hissini göz ardı edin

    Herkes zaman zaman kendini mutsuz hisseder ama bu hisse kucak açmanız gerekmez. Bir daha kendinizi kötü hissettiğinizde kendinizi daha mutlu olarak hayal edin ve bu hayale ulaşmak için gerekeni yapın. Derin nefesler alarak içinizdeki öfkeyi dışarı atın ve mutlu olmak için ihtiyacınız olanı yapın. Köpeğinizle oynayın, egzersiz yapın, çocuklarınızla dışarı çıkın…

  • Kariyer, evlilik engelli mi?

    Kariyer, evlilik engelli mi?

    “Erkeklerin ve kadınların kariyer merakı, evlilik hayallerini erteliyor. İdeal yaşı geçince de fazla seçici davrandıkları için eş bulmakta zorlanıyorlar” diyen Psikolog Ceyda Subaşı, geleceğinizi şekillendirmenin biraz da sizin elinizde olduğunu belirterek önerilerde bulundu.
    Çocuk sahibi olma, maddi ve manevi güvence gibi nedenlere bağlı olarak gerekli görülen evliliğe bakış günümüzde değişti.

    Ekonomik ve eğitim düzeyinin yükselmesinin yanı sıra kadınların çalışma hayatına girerek yaşamsal güvenceye kavuşması, erkeklerin de kariyer sahibi olmaları, evliliği ertelemeye yönlendiriyor. Özellikle çalışma yaşamındaki kadınlarda evliliğe karar verme yaşı artıyor.

    ”Armudun sapı, üzümün çöpü” demeyin!
    İlerleyen yaşlarda hem kadınlar hem de erkekler daha seçici davranıyorlar. Kişi artık ten, saç ve göz renginden fiziksel görüntüsüne, karakteri, aile yapısı ve çevresine kadar birçok konuyu dikkate alıyor. Bu da evlilik zamanının geçmesine neden oluyor.
    Kafalarında oluşturdukları eş hayalini gerçek yaşamda bulamayanlar arayışı sürdürmekte ısrar edince geç kaldığının farkına varmıyor. Ayrıca, ideal evlilik yaşı geçtiğinde, kişinin doğacak çocuklarıyla kuşak çatışması daha yoğun oluyor ve iletişim zorlaşıyor.
    Yaş ilerledikçe daha kalıplaşmış bir yaşam ve düşünce şekli karşımıza çıkıyor. Yeni bir insanı tanımak, ona güvenmek daha çok zorlaşıyor. Kişinin de buna gücü ve isteği kalmıyor.

    Evlilik konusunda ne aceleci ne de fazla karamsar olmalıyız. Duygusal ve fiziksel etkileşimin de mutlaka olması gerekiyor. İyi bir ilişki insanın yaşamını güzelleştirirken, yanlış evlilik ise tam tersi etki yapabilir.

    Erken yaşta yapılan evliliklerin avantajları ve dezavantajları
    Bireylerin kişilik gelişiminin benzer dönemlerden geçmesi böylelikle birbirine uymada daha esnek, karşılıklı beklentileri yerine getirirken daha toleranslı ve uyumlu olabilmelerini sağlar. Genç yaşta anne-baba olma, çocuklarıyla fazla kuşak farkı olmadan daha rahat iletişim kurmalarını sağlar, zamanın değişimini daha iyi yakalamalarını ve çocuklarının dünyalarını daha yakından takip etmelerini kolaylaştırır.
    Erken evlenmenin dezavantajları konusuna gelince…

    Çiftlerin kişiliklerinin tam oturmamış olması çatışmaların, birbirinden farklı taleplerin sayısını artırır. Bu daha sık tartışmalara, bireylerin yıpranmasına yol açar. Böylelikle bireysel gelişim çabaları yarım kalmakta, iş hayatı, kariyer yapma gibi konularda bireyler yaşıtlarından daha geri kalabilirler. Kişi kendini ve eşini tam anlamıyla tanıyamadan geçim, çocuk bakımı, evliliğin getirdiği sistemin zorlukları arasında sıkışıp kalır.

  • Düğün öncesi aile ilişki önerileri

    Düğün öncesi aile ilişki önerileri

    Düğün öncesi ayrılıklar kırgınlıklar olabiliyor.Düğün sezonu açıldı ve çiftler hazırlıklarını yaparken bazı tatsızlıklar yaşayabiliyor. Bu dönemde tatsızlığa en aza indirmek için yapabilecekleriniz… İstatistiklere göre düğün öncesi ayrılıklar olabiliyor.

    Düğün öncesi öneriler…

    Kayınvalidenize karşı ılımlı olun: Hem gelin hem de damat adayları için anneleri değerlidir. Onlara sıcak yaklaştığınızda geri dönüşleri de aynı şekilde alabilirsiniz. Söylediği en negatif sözleri bile alttan alarak, iyi niyetinizi ona da hissettirin.
    Kendi annenize anlayışlı davranın: Bu dönemlerde annenizin gereksiz alınganlıkları veya istekleri olabilir. Ona anlayışlı yaklaşın ve size çok düşkün olduğu için böyle davrandığını unutmayın.
    Onlara jestler yapın: Düğün süreci sadece sizin için değil, tüm aile için gergin bir dönem. İçerideki bu stresli ortamı dağıtmak için aile bireylerine küçük sürprizler yapabilirsiniz. Örneğin; kayınvalidenize en sevdiği pastayı almak veya kayınpederinize en hoşlandığı yemeği yapmak, onların keyfini yerine getirecektir.
    Fikirlerini sorun: Aile büyüklerinin en çok yakındıkları nokta, gelin ve damat adaylarının hazırlıkları onlara danışmadan sürdürmesidir. Bu yüzden “uygulamayacak olsanız bile” onlara ne düşündüklerini sorun. Böylece size de onların tecrübelerinden yararlanma fırsatı da doğar.
    Değerli olduklarını hissettirin: Elbette ailenizdeki herkes sizin için paha biçilmez. Ama düğün sürecinde bunu biraz daha hissetmeye ihtiyaçları var. Düğün hazırlıkları için görev paylaşımı yaparak bu sorunu da hafifletebilirsiniz. Bu, hem aile içi dengeleri sağlayarak kendilerini değerli hissetmelerini sağlar, hem de sizin yükünüzü hafifletir. Unutmayın, asıl sorun değersiz hissedince çıkar.
    Kararlarınızı ailenize doğru bir şekilde anlatın: Düğün stresinin yarattığı gerginlikle hareket etmeyin. Çift olarak birlikte aldığınız kararları, anlaşılabilir bir şekilde tüm ailenize anlatın. Böylece onlar da sizin artık bir aile olmaya başladığınızı kavrayarak, size daha farklı bir gözle bakmaya başlayacaktır.
    Size sormadan aldıkları eşyaları beğenmediğinizi belli etmeyin: Herkesin zevki farklıdır. Annenizin ya da kayınvalidenizin çeyiziniz için aldıkları da mutlaka kendi beğenilerine göre olacaktır. Bu nedenle, siz beğenmeseniz bile bunu belli etmeyin. Sadece onlara hissettirmeden paketin içinde değiştirme kartı olup olmadığına bakın, yeter.

    2013 Gelin Adayları için tıklayın !

  • Evlenmeden önce tüm bunları konuşmalısınız

    Evlenmeden önce tüm bunları konuşmalısınız

     Her evlilik yeni bir başlangıç. Bu tozpembe başlangıcın ileride kabusa dönüşmemesi için önceden konuşulması gerekenleri hatırlamakta fayda var.

    Uzmanlar, çiftler evlendikten sonra artık ortak bir bütçeleri olacağını, ancak para harcama alışkanlıklarının birbirininkine uymayabileceğini belirtiyor. Bu yüzden dikkat edilmesi gereken noktaları uzmanlar şöyle anlatıyor: “Eğer çalışmayacaksanız, eşiniz size günlük ev harcamalarının dışında da para bırakmalıdır. İleriki planlarınız için, örneğin ev almak, taksit ödemek gibi, sizin de paranızın ne durumda olduğundan haberdar olmanız gerekir. Eğer siz de çalışacaksanız, her ikiniz de kazandığınız parayı ortak bir hesaba yatırabilirsiniz. Ancak kendiniz için para biriktirmek gibi bir niyetiniz varsa, her ikiniz için özel bir hesap açtırıp, her ay buraya belli bir miktarda para yatırabilir ve kalanı, ortak hesaba aktarabilirsiniz. Ortak hesaptan yapacağınız harcamalarıysa birbirinize haber vermenizde fayda vardır.”

    İş bölümü: Bütün erkeklerin, ev işlerinde annelerine ne kadar yardımcı olduklarını, her zaman kendi işlerini üstlendiklerini söylediklerini hatırlatan uzmanlar, ancak iş gerçeğe döküldüğünde, durumun sanıldığı gibi olmadığının görülebileceğini bildiriyor. Uzmanlar, bu konunun önceden konuşulması gereğine dikkat çekerek, “Sizin ütü yapıp, yemek hazırlamak için değil bir yuva kurmak için onunla evlendiğinizin altını çizmelisiniz. Şüphesiz çalışmayıp, ev kadını olmayı tercih ettiğiniz takdirde ev işlerinin büyük sorumluluğu sizde olacaktır. Ama bu, müstakbel eşinizin size kesinlikle yardım etmeyeceği anlamına gelmez” diyorlar.

    Çocuklar: Uzmanlar, çocuk konusunun da evlilikte önemli sorunlardan biri olduğunu vurgulayarak şunları kaydediyor: “Henüz çocuk doğurmaya hazır olmadığınızı düşünebilir, bu yüzden beklemek isteyebilirsiniz. Öte yandan eşiniz sizinle hemfikir olmayabilir. Bu durumu da önceden çözmeniz gerekir. Çocuk yapacağınız zamanı birlikte kararlaştırmalı, bu konuda size baskı yapmamasını önceden sağlamalısınız”.

    Aile: Aileler ve çevrelerin, ilişkinin yürüyüp yürümemesindeki en büyük etken olduğunu ifade eden uzmanlar, “Eğer taraflardan biri ailesine fazlasıyla bağlıysa diğeri bu durumdan rahatsız olabilir. Örneğin eşinizin annesi sürekli gelip, sizin ortak hayatınıza müdahale ediyorsa, ikilemler yaşanacaktır. Bu yüzden evlenmeden önce bu konuya değinmeli, ikinizin de hoşlanacağı bir yol bulmalısınız. Bunu önceden konuşmanız, ilerideki pürüzleri de silecektir” tavsiyesinde bulunuyor.

    Çalışmak: Uzmanlar, birçok kadının, eşi izin vermediği için istediği halde çalışamadığını da hatırlatıyor. Bu yüzden bu konunun da evlenmeden önce netleştirilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, “Eğer çalışamıyorsanız, evlendikten ve çocuklarınız doğduktan sonra da iş hayatınızı sürdürebileceğinizi eşinize net biçimde anlatmalısınız. Çalışma hayatınız yoksa bile, ona istediğiniz takdirde çalışabileceğinizi belirtmelisiniz. Bu şartlar size önemsiz gibi gelebilir ama sonraki yaşantınızda nelerle karşılaşabileceğinizi bilmediğinizi unutmayın” diye uyarıyorlar.

  • Herkesin başına gelen kötü alışkanlık listesi

    Herkesin başına gelen kötü alışkanlık listesi

    İşte herkesin başına gelen 10 ortak kötü alışkanlığın listesi:

    Eleştirici olmak
    ‘Yapıcı’ kritikler dahi olsa sevgilinizin savunmaya geçmesine sebebiyet verebilirler çünkü bu bir ilişkideki güven hissini azaltır. Sinirliyken sert ve yargılayıcı olmak büyük kavgaları tetikleyebilir.

    Tamamen size benzemesi için ısrar etmek
    Uzmanlar tamamen uyumun sıkıcı bir ilişkiden başka bir şeye sebep olmadığını söylüyor. Eğer partnerinizin sizinle aynı duygu, düşünce ve davranışlara sahip olmasını ister ve sağlamaya çalışırsanız, ilişkiniz yok olmaya mahkûmdur.

    Mahremiyet yoksunluğu
    Eğer sevgilinizin fiziksel ya da duygusal olarak hiç uzaklaşmasına izin vermezseniz, bu geniş zamanda aranızdaki uçurumun büyümesine sebep olacaktır.

    Suçlama oyunu
    Sinirli olduğunuz zamanlar kullanacağınız ‘sen’ vurgusuna dikkat etmelisiniz, bu karşı tarafı düşünmeden savunmaya geçirir. Amacınız iletişim kurmaksa, ‘şöyle hissediyorum’ gibi kendi üzerinizden kurduğunuz cümleler daha iyi sonuçlar verecektir.

    Pazarlık
    Şartlı verme ve dikkatli almalar ilişkileri çürütür. Yaptığınızı, sadece karşılığında bir şey almak üzerine yapıyorsanız, bu büyük hata, hiç yapmayın daha iyi.

    Romantizm hakkında rahat olun
    Hiçbir ilişki sonsuza dek spontane keyiflerle beslenmez. Oysa çoğu insan, ilişki eski romantizmini kaybedince ümidi keser ve çaba harcamaktan vazgeçer. Ve aynı insanlar daha derin bir sevgiyi keşfetme şansını da böylece kaybeder.

    Negatif yoğunlaşma
    Eğer sürekli karşınızdakinin hataları hakkında konuşuyor ve onun hatalarını düşünüyorsanız, bu sizi hiç de iyi etkilemeyecektir. Çiftler terapisinde en büyük paradokslardan biri, çiftlerin sürekli birbirleri hakkındaki şikayetleri üzerine kurulu olmasıdır. Aslında ilişki için çok zararlı olan bir şey.

    Dinlemeyi reddetmek
    Her zaman haklı olduğunuzu düşünmek ve monologlar kurmak bir ilişkinin sonunu hazırlamak için en kolay yöntemlerden birisi…

    İhtiyaçlarınızı gizlemek
    Eğer neye ihtiyacınız olduğunu partnerinize söylemezseniz, kısa bir süre sonra yoksun ve hayal kırıklığına uğramış hissetmeniz kaçınılmaz.

    Masal beklentisi
    Masalların hepsi kurgu, bu yüzden dünyaya dönmenin zamanı geldi. Fantezi kurmak, birlikte olduğunuz insanın doğal davranmasını ve onu bu yüzden sevebilmenizi engellemekten başka işe yaramaz.

  • Aşk 4 Yıldan Sonra Bağlılığa Dönüşüyor

    Aşk 4 Yıldan Sonra Bağlılığa Dönüşüyor

    Frederic Beigbeder’in kaleme aldığı “Aşkın ömrü 3 yıldır” isimli kitap yayınlandıktan sonra iyice hararetlenen “Aşkın son kullanma tarihi olur mu?” tartışmaları halen sürerken yapılan bilimsel araştırmalar böyle bir sürenin olduğunu doğruluyor.

    Aşkın kimyası denilen, enerji, neşe, dikkat yoğunlaşması ve ödül kazanma motivasyonu olan dopamin hormonu 4 yılın sonunda tükenmeye başlıyor ve yerini ilişkilerin yürümesinde kilit rol oynayan bağlılık duygusunu artıran oksitosin hormonuna bırakıyor.
    Konut Kredisi başvurusu için tıkla. 10 yılda \%0,67 burada

    Aşkı dolu dizgin yaşayan hiçbir çiftin kabul etmek istemediği “aşkın ömrü” ile tartışmalara son noktayı koyan bilimsel araştırmalar aşkın bir süresi olduğunu doğruluyor. Kadın erkek herkesin üzerinde konuştuğu aşkın ömrü ile ilgili konuşan Anadolu Sağlık Merkezi’nden Uzman Psikolog Aylin Sezer, aşkın insanın hissettiği hiçbir duyguya benzemediğini söyleyerek, “Aşık olunca aklımızdan geçen binlerce düşünceye, kalbimizdeki duygular ve bedenimizin verdiği tepkiler eşlik eder. Duygular yoğunlaşır; mutluluk, hüzün, heyecan, huzur ve özlem aynı anda yaşanır. O kişiyi düşünmek bile vücudun tepki vermesine neden olur. Gözbebekleri büyür, vücut ısısı artar, çoğu cinsel doğrultuda olmak üzere bedensel tepkiler tüm vücutta hissedilir” dedi.

    Aşkın, beynin ödül ve haz ile bağlantılı bölümleriyle ilgili olduğunu söyleyen Sezer, aşkın kimyasının enerji, neşe, dikkat yoğunlaşması ve ödül kazanma motivasyonu olan dopamin hormonundan oluştuğunu belirtti. Yapılan çalışmalarda aşık çiftlere birbirlerinin fotoğrafları gösterildiğinde, beynin ödül ve haz bölümünün aktif hale geldiğinin ortaya çıktığını vurgulayan Psikolog Sezer, “Aşık olunduğunda hissedilen heyecan ve enerji, beynin haz bölgesinin aktive olmasıyla salgılanan dopaminin eseri” diye konuştu.
    ÇİKOLATA AŞK HORMONUNU ARTIRIYOR

    Yenilik ve heyecanlı aktiviteler kadar dopamin salınımını tetikleyen bir başka şeyin de çikolata olduğunu dile getiren Psikolog Aylin Sezer, ilişkilerin bitiminde çikolata yemenin iyi gelmesinin bir sebebinin de bu olabileceğini belirtti. Ayrılık kaygısına, dopaminin yarattığı etkinin eksikliğini hissetmekle bağlantılı bir çeşit yoksunluk sendromu olarak da bakılabileceğini söyleyen Psikolog Sezer, “Çikolatanın beynimizde yarattığı etki de, kaybettiğimizi düşündüğümüz ve özlediğimiz hisleri bize yaşatıyor. Benzer bir etki, Sevgililer Günü’nde de yaşanıyor. Hediye edilen, birlikte yenen çikolatalar, dopamin salgılanmasını tetikleyip, ilişkiden alınan hazzı artırıyor” şeklinde konuştu.

    AŞK GİDİYOR, BAĞLILIK GELİYOR

    Yapılan araştırmalara göre aşkın ömrünün 18 ay ile 4 yıl arasında olduğunun ortaya çıktığını söyleyen Sezer, bu süre sonunda kişilerin dopaminin yarattığı güçlü etkiyle bağışıklık kazandığını ve heyecan ile birlikteliğin verdiği hazzın da azaldığını belirterek, “Evrimsel teori de ilişkilerin ömrü için biçilen dört yıllık süreyi destekliyor. Bu teoriye göre, her ilişkinin amacı üremek ve soyunu devam ettirmek. İlişkilerin çoğu başladıktan dört yıl sonra bitebiliyor ya da olumsuz bir döneme geçebiliyor, çünkü bir çocuğun her iki ebeveynin desteğiyle büyümesi gereken süre de yaklaşık olarak dört sene” dedi.

    Dört yıldan sonra dopamin hormonunun azalmasıyla aşkın boyutunun değiştiğini dile getiren Sezer, bu süreden sonraki ilişkilerin yürümesini sağlayanın bağlılık duygusu olduğunu belirtti. Yapılan araştırmalarda dört yıldan uzun süren ilişkileri olan çiftler incelendiğinde bağlılık duygusunun artmasını sağlayan oksitosin hormonunun fazlaca salgılandığının belirlendiğini kaydeden Aylin Sezer, “Bir annede çocuğunu emzirirken artan bu bağlılık hormonunun, uzun süre birlikte olan çiftlerin birbirlerine sarıldıklarında da arttığı görülüyor.

    Araştırmalar, oksitosin hormonun orgazm sırasında en üst seviyeye çıktığını gösteriyor. Orgazm sırasında veya sonrasında kişilerin partnerleriyle sonsuza dek birlikte olmayı isteme hissi yaşamalarının bir sebebi de bu. Oksitosini, yani bağlılık duygusunu artırmanın en direk yolu dokunmaktan geçiyor. Masaj yapmak, sarılmak, öpüşmek ve sevişmek, bu hormonun salgılanmasını artırarak, bağlılık hissini güçlendiriyor” dedi.

  • Erkekler Neden Seviyorum Demez?

    Erkekler Neden Seviyorum Demez?

    Erkekleri anlamak kadınları çözmekten daha zordur.Kadınlar gibi duygularına yenik düşmeyen erkekler daha çok mantıklarıyla hareket ederler.Peki Neden sevdiklerine sık sık seni seviyorum demezler?

    Her kadın sevgilisinin aklından geçenleri bilmek ister. Ne var ki, erkekler için kalplerini bir kadına açıp, içindekileri dile getirmek bir hayli uzun sürer.
    Bir erkeği duygusallaştırmak istiyorsanız, doğru zamanı ve doğru yeri seçmeniz çok önemli. Eğer sevgiliniz yorgunsa; başka bir işe konsantreyse ve rahatlamak istiyorsa, ona sorularla yaklaşmanız sonuç vermeyecektir.
    Misafir beklediğiniz ya da sevgilinizin rahatlamak istediği zamanları sohbet için seçmemelisiniz. Birlikte bir aktive yaptığınız zaman konuşmayı deneyin.
    Onu sorgulamayın
    Kadınların sıkça düştükleri bir hata var. Sevgililerine peş peşe sorular sorarken, aynı zamanda ses tonlarını da ayarlamayı beceremiyorlar.
    Öyle kibir sohbet havasında geçmesi gereken konuşmalar, sohbetten çok bir sorguya benziyor ve erkekler kalplerini açmak yerine kaçmayı tercih ediyor.
    Erkekler duygularını kolay kolay dile getirmez, onlardan öyle bir şey istediğinizde ürkmeleri normal. Eski tecrübelerinizden, gelecek planlarınızdan bahsedin.
    Erkekler gelecek ideallerinden bahsetmeyi severler, onlara özel sorular sormak istediğinizde o havayı vererek sorun. Eğer ona açılıyorsanız, güvenini kazanırsınız ve o da size açılır. Ondan bunu istiyorsanız, ilk önce siz açık ve samimi konuşun.
    Durmanız gerektiğinde durun
    Belki anlamsız gibi gelecek ama bir erkeği konuşturmanın en iyi yolu bazen susmaktır. Kadınlar sevdikleri erkek hakkında en ufak ayrıntıyı bilmek ister. Çoğu zaman bu bir takıntı haline gelir.
    Sürekli kurcalamak yerine, olayların kendiliğinden gelişmesini bekleyin. Arka planda kalmayı bir deneyin, göreceksiniz ki bilgiler daha fazla gelmeye başlayacak.