Kategori: İlişkiler

  • Öfkeliyken yatağa gitmeyin

    Öfkeliyken yatağa gitmeyin

    Beyin, uyku sırasında negatif duyguları depoluyor ve kendine göre organize ediyor. Böylece bu duyguların bastırılması daha zorlaşıyor

    Bilim adamları, uyku sırasında beynin depoladığı kötü duygu ve anıları geri döndürmek ve unutmanın daha zor olduğunu bildirdi.

    Sonuçları “Nature Communication” dergisinde yayımlanan araştırma, beynin uyku sırasında negatif duyguları depolayarak kendine göre organize ettiği ve böylece bu duyguların bastırılmasının daha zorlaştırdığını ortaya koydu.

    Araştırmayı yürüten London College Üniversitesinden Yunzhe Liu, “öfkeliyken yatağa gitmeyin” atasözünün bilimsel olarak ispatlandığını vurgulayarak, “Bizim de tavsiyemiz, tartışmalarınızı yatağa gitmeden halledin ve öfkeliyken uyumaya gitmeyin” dedi.

    İki gün süren araştırmada, 73 öğrenciden, ağlayan çocuklar, üzücü görüntüler ve ceset görüntüleri gibi resimlere bakmaları istendi.

    Daha sonra, resimler deneklere iki gün boyunca tekrar tekrar gösterildi.

    Deneklerin uyumadan gün içerisinde kötü görüntüleri hatırlama oranları, uyuyup kalktıktan sonraki hatırlama oranlarına göre daha düşük çıktı.

    AA

  • İlişkiniz tehlike altında…!

    İlişkiniz tehlike altında…!

    İlişkinizi güçlendirdiğini düşündüğünüz bazı alışkanlıklarınızın tam tersi etkisi olabilir. İlişkinize bilmeden zarar veriyorsanız, hemen bunu tersine çevirmenin yollarını bulmalısınız.

    FOTOĞRAF: STAN WILSON

    Sevgilisine düşkün erkekler hiçbir neden kadınların bazı alışkanlıklarının etkisiyle yanlış yola sürüklenebiliyor. Burada korkutucu olan nokta, kadınların sevgi dolu bu eylemlerini ilişkilerinin güçleneceğini düşünerek yapıyor olmaları. Psikologlar zarar görmüş birçok ilişkinin bu noktaya gelmesini ilişki için iyi olacağı düşünülerek yapılan davranışlara bağlıyor. Bu yüzden bilmeden yaptığınız beş temel hatayı sizin için belirledik ve bunlardan hızla kurtulmanız için tavsiyelerde bulunduk.

    SEVGİLİNİZİN ARKADAŞLARIYLA ÇOK İYİ GEÇİNMEK
    Arkadaşlarıyla iyi anlaşarak sevgilinizin dünyasına girebilirsiniz ama sevgilinizin arkadaşlarıyla sıkı bağlar kurmanız bir aşk suçu işlemenize neden olabilir. İnternette onlarla sürekli sohbet etmeniz ya da kişisel sorunlarınızı onlara açmanız ilişkinize zarar verebilir. Uzmanlar erkeklerin genellikle kadınlar kadar kolay yakın bağlar kuramadıklarını belirtiyor. Erkeklerin genelde en içten duygularını en iyi arkadaşlarıyla paylaşabilmeleri için zamana ihtiyaçları vardır. Sevgilinizin arkadaşlarıyla özel sorunlarınızı paylaştığınızda, özellikle sizin hakkınızda arkadaşlarından tavsiye ya da destek almak isteyen sevgilinizin açık açık konuşabilme fırsatını tehlikeye sokmuş olursunuz. Sevgilinizin arkadaşlarıyla dengeli şekilde vakit geçirmeye çalışın. Örneğin sevgiliniz arkadaşlarıyla futbol izlemek istediğinde ya da bira içmek için dışarı çıktığında onu yalnız bırakmalısınız. Tatil günlerinizde kendi arkadaşlarınıza zaman ayırmayı deneyin. Böylece ilişkiniz ihtiyaç duyduğu arkadaşlık dengesine kolayca ulaşır.

    ÇOK BAKIMSIZ OLMAK
    Bazen özensiz giyinmeniz, kasket takmanız ya da sevgilinizin eski giysilerini giymeniz anlayışla karşılanabilir. Burada anlamanız gereken şu: İstisnalar kaideyi bozmaz. Birçok kadın, erkeklerin her koşulda bakımsız kadınları tercih ettiğine inanıyor. Bu doğru bir düşünce değil. Erkeklerin çoğu kendilerini duygusal açıdan çok fazla zorlamayan kadınlardan hoşlanırlar, bu düşünce dış görünüş için geçerli değildir. İlk kez beraber olduğunuz zamanları hatırlayın, nasıl da onu etkilemek için çaba gösteriyordunuz. Her gün duş alıp cildinizi nemlendiren güzel kokulu losyonlar kullanmıyor muymuydunuz? Ya da büyükanne çamaşırlarınızı ona göstermemek için saklamıyor muydunuz? Zaman geçtikçe sevgilinizin yanında kendinizi daha rahat hissetmeye başlamanız çok doğal ama üstünüze başınıza biraz dikkat etmelisiniz. Çünkü erkekler en ufak değişiklikleri bile hemen fark edebiliyorlar. Erkekler görselliğe çok önem verirler, ilk zamanlardaki gibi güzel görünebilmek için vakit harcamıyorsanız, sevgiliniz aşkın ateşli yanını kaybedebilir. Bu yüzden size tavsiyemiz, her gün çekici görünün, dudaklarınıza hafif seksi rujlar sürün, sevgilinizin sevdiği düşük belli jean’inizi giyin. Bunlar sevgilinizin size karşı her zaman istekli olmasını sağlar ve her zaman sizin onu ne kadar sevdiğinizi hatırlatacak ipuçları verir.

    ONA HER ZAMAN HAK ETTİĞİ GİBİ DAVRANMAK
    20:00’da akşam yemeği için rezervasyon yaptırdınız ve 25 dakika geçtiği halde halen sevgilinizi bekliyorsunuz. Barmen sevgilinizin gelmeyeceğine dair iddiaya girmeye başladığı halde siz onu beklemeye devam ediyorsunuz. Sevgiliniz aceleyle üzgün şekilde size doğru yaklaşıp “Geç mi kaldım” dediğinde,

    A) Hatır için onunla akşm yemeği yersiniz ama onu cezalandırırsınız

    B) Nedenini sorarak, onu affedersiniz.

    Zarif kadınlar “B” seçeneğini tercih eder.

    Sevgiliniz sizi gerçekten incitecek ya da kızdıracak bir şey yaptığında, kızgınlığınızı ya da kırgınlığınızı o anda ona açıklamamalısınız. Sevgiliniz o anda suçlanmaktan ya da cezalandırılmaktan kaçması gerektiğini düşünebilir. Bu da sağlıklı bir iletişim kurabilmenizi engeller. Küçük iletişim problemleri yüzünden sevgilinizi kendinizden uzaklaştırmayın. Unutmayın ki kendinize olan saygınız size seksi bir özellik kazandırıyor.

    Erkekler görselliğe çok önem verirler, ilk zamanlardaki gibi güzel görünebilmek için vakit harcamıyorsanız, sevgiliniz aşkın ateşli yanını kaybedebilir!

    HER ZAMAN DÜRÜST OLMAK
    Her ikinizin de her zaman dürüst davranarak kontrolü elinde tutması bazen mümkün olmayabilir. Bu yüzden bazen beyaz yalanlar söylemek zorunda kalabilirsiniz. Ancak unutmayın ki dürüstlük sağlıklı ilişkilerin temel taşlarından biridir. Ayrıca yalanlar söylemek de bazen ciddi üzüntülere neden olur.

    İLİŞKİYİ HER ŞEYİN ÜSTÜNDE TUTMAK
    İki insanın birlikte çok mutlu olması onların birbirine yapışık hareket etmeleri gerektiği anlamına gelmez. Ya da “O beni tamamlayan bir parçam” gibi cümleler söylemek, sürekli “biz” kelimesi üzerine vurgu yapmak insanlara mutluluk getirmez. Kendinizi kızarmış patates üzerindeki ketçap ve mayonez gibi hissetmenize gerek yok. İlişkiniz çok uzun süredir devam ediyor olsa da ilişki içindeki statülerinizi kaybetmemeniz çok önemli. Kendiniz için dışarı çıkıp zaman harcamıyorsanız, ilişkiniz bayatlamaya başlıyor demektir. En mutlu çiftler birbirlerinden ayrı olarak özgürce vakit geçirenlerdir.

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Mutlu olmak ve stresle baş edebilmek için birkaç öneri

    Mutlu olmak ve stresle baş edebilmek için birkaç öneri

    Günlük yaşamın hemen her noktasında stres giderek hayatımızı etkileyen bir unsur. Bununla baş edebilmek ve daha kaliteli, daha anlamlı, daha mutlu bir hayat için mutlaka ruhumuzu ve bedenimizi güçlü kılmalıyız.

    Demokritus, 2500 yıl önce “Mutluluk ne sahip olduklarımızdan ne de altından gelir; mutluluk, insanın gönlünün derinliklerinden gelir!” diyerek konuyu gayet iyi bir şekilde özetlemiş. Ben, mutlu olmayı seçmenin elimizde olduğuna ve bunun, bilinçli olarak verdiğimiz bir karar olduğuna inanıyorum. Diğer her konuda olduğu gibi, iş niyet etmekle başlıyor; gerçekten niyet ettiğimizde başarılı oluruz çünkü niyetle birlikte kararlılık gelir ve içimizdeki tutkuyu harekete geçirir. Mutluluk, insanı durduk yere gelip bulmaz; çaba göstermemiz gerekir.

    “Çaba göstermek” derken ne kastediyorum?

     Aslında anlatmaya çalıştığım, kendimizle ilgili gerekli değişiklikleri yapmak, kendimizi geliştirmek, hayata olumlu bakmak, şükran duygularımızı geliştirmek ve diğer insanlara karşı daha bağışlayıcı ve şefkatli olmak için çaba göstermemiz gerektiği. Sağlıklı beslenmenin dışında, kendimizi sağlıklı, iyi ve mutlu hissetmenin birçok yolu var. 

    Bir insanın kendini sağlıklı ve mutlu hissetmesi için gerekli olan ilk ve en önemli faktör bütünlük hissidir (Zihin-ruh-beden arasındaki mutlak harmoni). İnsan, mutlak bir bütünlük içerisinde olduğunda, mutluluk ve sağlık kendiliğinden bir şekilde gelip insanı buluyor!

    Bunu gerçekleştirmek için, aşağıdaki temel araçlara ihtiyaç duyduğumuza inanıyorum (önem sırasında değil çünkü bence hepsi önemli):

    – Dua etmek

    Egzersiz yapmak (Kardiyovasküler egzersizler, ağırlık çalımaları, esneme hareketleri)

    Gevşemek ve görselleştirmek

    Homeopatik tedaviler, akupunktur, Çin kökenli ve diğer alternatif tedavi yöntemlerini denemek (Biyoenerji, bach çiçekleri, bitkisel çaylar vb.)

    İyi yürekli olmak

    Meditasyon ve yoga yapmak

    Müzik dinlemek ve dans etmek

    Paylaşmak

    Belirttiğim gibi, bunların hepsi önemlidir ve kaliteli, mutlu, stresten mümkün olduğu kadar arındırılmış bir hayat için hepsinin birer alışkanlık haline getirilmesi gerekir. Alışkanlık ise, içselleştirerek, yaparak, uygulayarak oluşur. Denilir ki alışkanlık edinmek için bir davranışı üç hafta boyunca gerçekleştirmek yeter.

    İsterseniz, önce doğru alışkanlıkları elde etmeye odaklanalım… Zemini hazırlamak için kendinize, her gün, huzur ve sessizlik içinde geçirmek için en az 15 dakika ayırın (Ne kadar çok zaman ayırabilirseniz o kadar iyi olur). Tamamen size ait olan bu dakikalar, güzel düşüncelere dalma, meditasyon yapma ve derin bir nefes alma zamanı olsun. Nefes alırken, yaşamı, sağlığı, sevgiyi ve saflığı tekrar içinize çekin. Nefes verirken ise, kurtulmak istediğiniz her şeyi dışarı gönderin: Yorgunluğu, endişeyi, düşük enerji seviyesini, kötü ruh halini. Nefes alışınızla birlikte enerjiyi içinize çekin. Daha rahat bir şekilde nefes alıp vermeye çalışın. Yüzükoyun yatın veya bir yere oturun, derin derin nefes alıp nefesinizi yavaşça dışarı verin.

    Kendinize ayırdığınız zamanların bazıları da sıcak bir duş alma, doğada yürüyüşe çıkma, taze havayı ciğerlerinize çekme zamanı olsun… Zihni dinlendirici bir müzik dinleyin. Bırakın, müzik sizi uzaklara götürsün… Küveti sıcak suyla doldurun ve içine biraz bitki özü damlatın. Yüzünüze sürmek için bir maske yapın, gözlerinizin üzerine, papatya çayına batırılmı pamuk parçaları yerletirin. Küvetin içine girin ve uzanın. Bu sizi gevşeterek rahatlatır.

    DUA ETMENİN GÜCÜ

    Dua etmek, doğanın, evrenin; nasıl adlandırırsanız adlandırın; bize başka bir hediyesidir. Gerçek şu ki, hepimizin sahip olduğu bu güçlü enstrüman, ki hiçbir maliyeti yoktur, bize değişim anlamında çok fazla ödül sunar. Burada bahsettiğim dindar ya da bağnaz olmakla ilgili değil ama ben, umuda ve dua etmenin gücüne kesinlikle inanıyorum. Mutlu olmak, umutlu olmaktır.

    Görselleştirme yapmak

    Hepimize yaratıcı bir hayal gücü verilmiş; bu sayede, hayatımızın nasıl olacağını ve düşüncelerimizde onları nasıl ele alacağımızı şekillendirebiliriz. Biraz pratik yaparak, bizi, hayal ettiğimiz herhangi bir yere götürebilecek olan ve zihnimizde kendi gerçekliğimizi oluşturabilmemizi sağlayan görselleştirme gücümüzü geliştirebiliriz. Kendimi ne zaman huzursuz hissetsem ya da beynimin içerisinde bir uyumsuzluk olsa sevgili yoga öğretmenlerimden öğrendiğim, “Işık Yağmuru” adlı şu basit yöntemi kullanırım: Bir ışık yağmurunun altında durduğunuzu hayal edin. İri damlalar üzerinize düşüyor ve vücudunuzun her yerinden süzülüyor. Beyaz ışı üzerinize bir şelale gibi yağıyor, sizi sırılsıklam ediyor ve sizi kucaklıyor. Işığın içinde kayboluyorsunuz. Işık, sizi arındırıyor, eskiden sahip olduğunuz sağlığa ve canlılığa yeniden kavuşmanızı sağlıyor. Bu ışığın nasıl farklı renklere büründüğünü hissedin: Mor, eflatun, lacivert, gökyüzü mavisi, yeşil, sarı, portakal rengi ve kırmızı. 

    RENGARENK ISPANAK SALATASI

    Malzemeler

    – 250 g körpe ıspanak yaprakları

    – 1/4 bardak ince dilimlenmiş mantar

    – 1 adet büyük mor soğan

    – 1 bardak ince doğranmış çilek

    – 1/2 bardak dövülmüş ceviz

    Sosu yapmak için

    – 100 g sızma veya riviera zeytinyağı

    – 1 çorba kaşığı balsamik sirke

    – 1 çay kaşığı tuz

    – 1/2 çorba kaşığı bal veya esmer şeker

    Sos için bir not

    – Sos malzemelerinin tümünü elektrikli çırpıcı (tüm zamanların en mükemmel buluşu) yardımı ile karıştırabilir ya da el yardımı ile bu işlemi yapabilirsiniz.

    Hazırlanışı

    Ispanak yapraklarını iyice yıkayın. Yıkadığınız yaprakları ya salata kurutma sepetinde ya da kağıt havlular arasında kurulayın. Mantarları yıkayıp ince dilimler halinde hazırlayın. Soğanı ince daireler halinde kesip soğuk suda yıkayın, hafifçe tuzlayıp 5 dakika kadar dinlendirin. Sonra tekrar sudan geçirip kağıt havlu yardımı ile kurulayın. Bir salata kasesinde yapraklarla diğer malzemeleri birleştirin, sosunu ekledikten sonra iyice karıştırın. Son olarak çilekleri de ilave ederek bu muhteşem renk cümbüşü ile gözlerinizi doyurun!

    Not: Teriyaki sosu ile marine edilmiş ızgara tavuk dilimleri veya biraz rendelenmiş tofu da ilave edebilirsiniz. Soğuk servis edilmiş bir tabak susamlı erişte ile yiyebilirsiniz.

    Formsanté Dergisi Haziran 2014 sayısı

  • Erkek arkadaşınız ciddi mi?

    Erkek arkadaşınız ciddi mi?

    Çoğu ilişkiye büyük umutlar besleyerek başlarız. Ancak karşınızdaki için geçici bir durum olabilir.

    Uzun süredir ilişkiniz var ancak hala aynı yerde sayıyorsanız. Erkek arkadaşınız birlikteliğiniz hakkında ciddi düşünmüyor olabilir. Erkek arkadaşınızın ciddi olup olmadığını anlamanın 5 yolu var.

    Sizinle zaman geçirmiyor
    Erkek arkadaşınız ile sürekli beraber olmak zorunda değilsiniz ancak haftanın 1 günü bile ısrarla görüşüyorsanız veya o istediğinde geliyorsa size ciddi bir şekilde yaklaşmıyor demektir. Arkadaşları ile buluştuğunda sizi davet etmesi ciddiyetinin belirtisidir.

    Ailesi ile tanıştırmıyor
    Aile ile tanışmak, ilişkinizi yeni bir boyuta taşımak demektir. Erkek arkadaşınız ailesinden birisi ile sizi tanıştırsa sizin ve ilişkiniz hakkında ileriye dönük bir şeyler düşünüyor demektir. Yanınızda ailesinden bahsetmiyorsa veya ailesi sizin hakkınızda bir şey bilmiyorsa yüksek ihtimal ilişkiniz onun için bir ciddiyet taşımıyor.

    Sizinle ilgilenmiyor
    Erkekler, değer verdikleri kadınlara karşı ilgili davranırlar. Nereye, nasıl gittiğinizi bilmek isterler. Erkek arkadaşınız sizin akşam nerede olduğunuzla ilgilenmiyorsa veya sizi eve bırakmayı teklif etmiyorsa, onun size yeterli ilgiyi vermiyor demektir. Her gün buluşmasanız da, sizi her gün aramalıdır.

    Bağlılık lafı etmiyor
    Evlilik ve bağlılık gibi konulardan uzak duran erkek bu konuları düşünmüyor demektir. İlişkiniz belli bir dönem geçirdiğinde evlilik gelinen son aşamadır eğer uzun süredir beraberseniz ve hala evlilik muhabbeti açıldığında konuyu değiştiriyorsa bu ilişkiyle oyalanmamanız sizin için en iyisidir.

    Samimi davranmıyor
    Kalabalık bir grup ile dışarı çıktığınızda erkek arkadaşınızın size karşı tavırları çok önemli. Ciddi düşünen erkek, çevresindekilerin ne düşündüğünü umursamadan sizinle ilgilenir ve samimi davranır. Ancak erkek arkadaşınız kalabalık ortamlarda elinizi tutmuyor, sarılmıyor veya sizden uzak duruyorsa ilişkinizin ciddiyetinde bazı şüpheleri var demektir.

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Erkekleri mutlu eden 9 cümle

    Erkekleri mutlu eden 9 cümle

    Erkek arkadaşınızı veya eşinizi mutlu etmek sanıldığı kadar da zor değil. bu cümleleri onlara ara ara söyleyerek, mutlu olmalarını ve size daha fazla yakınlaşmalarını sağlayabilirsiniz…
    1- Sen bilirsin

    Bazen fikir verme, yorum yapma hakkını erkeklere bırakarak onlara ilişkide söz sahibi olduklarını hissettirebiliriz. Sen bilirsin, sen halledersin gibi sözler duymak erkekleri fazlasıyla mutlu edecektir.

    2. Tabii ki arkadaşlarınla çıkabilirsin

    Erkekler bekarken sürdürdüğü arkadaşlıklarını evlendiklerinde bir ilişkiye başladıklarında da koparmak istemezler. Ancak bu bayanlar için pek de iyi bir durum değildir. Ama eşinizi mutlu etmek istiyorsanız, sizle yeteri kadar zaman geçirdikten sonra arkadaşları ile de zaman geçirmesine izin verebilirsiniz.

    3. Annen haklı

    Gelin ve kaynanalar genelde geçinemeyebilirler ve erkek her zaman bu iki kadının arasında kalır. Zaman zaman eşinizin annesi ile ilgili güzel sözler söyleyerek, ailesinin evine gitmek isteyerek onu şaşırtıp mutlu edebilirsiniz

    4. Futbol mu? Bayılırım!

    Erkeklerin büyük bir çoğunluğu futbola büyük bir ilgi besler. Bu nedenle sporla ilgileniyorsanız veya ilgileniyormuş gibi yaparsanız partneriniz mutlu olacaktır.

    5. Sana Güveniyorum

    İlişkide sevgiden önce gelen bir şey varsa bu da güvendir. Her birey güvenilmek ve sevilmek ister. Sevdiğinize güvendiğinizi, inandığınızı belli etmek onu her şeyden çok mutlu edecektir.

    6. Geç kalırsan aramana gerek yok

    Erkekler bazen dışarıda zaman geçirmek isteyebilir. Kimi zaman arkadaşlarıyla kimi zaman bir başlarına, böyle gecelere ihtiyaçları vardır.

    7. Sekreterin çok güzel

    Hepimiz eşimizin çevresindeki, iş ortamındaki arkadaşlarını görmek tanımak isteriz. Özellikle de varsa sekreterine karşı asla tavır almayın.

    8.Sen ‘Ondan’ daha yakışıklısın

    İşte altın cümleniz… Bu sayede eşiniz, sevgiliniz sizin daireniz dışına çıkmak istemeyecektir.

    9. Fit görünüyorsun spora mı başladın?

    İşte o karşınızdaki adam artık yanınızda kendine daha fazla güvenecek.

    Kaynak: posta.com.tr

  • Mutsuz evliliklerin üstesinden gelme yolları!

    Mutsuz evliliklerin üstesinden gelme yolları!

    Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER) Genel Başkanı Uz. Dr. Taner Canatar, bazen imkansız gibi görünse de mutsuz bir evlilik ve eş için her şeyin bitmiş sayılmayacağını, aslında birkaç küçük değişim ve adımla ilişkinin seyrinin değişebileceğini söyledi.

    Uz. Dr. Taner Canatar, evlilik ilişkisinin sevgi, saygı, paylaşma ve hoşgörü ile yürütülürse mutluluğun, yürütülemez ise de mutsuzluğun başlıca kaynaklarından birisi olduğunu ifade ederek, “Evlilik, ‘ben’i koruyarak ‘ben’ ve ‘sen’ den ‘biz’ oluşturabilme arzusudur.

    Kadın ve erkek bakış açısındaki temel farklılıklar, duyguları, ihtiyaçları, bedensel duyumları, davranışları ve seçimleri olduğu kadar söylemleri, öncelikleri ve ilgi alanlarını da doğrudan etkiler. Bunun sonucunda da kadınların ve erkeklerin birbirlerinden uzaklaşma nedenleri de farklı olur” dedi.

    Kadın için erkeğin ilgi göstermesi sevgisinin en önemli belirtisi iken eşi tarafından ilgi görmeyen, ihmal edilen bir kadının değersizlik duygusuna kapıldığını söyleyen Canatar, sözlerine şöyle devam etti:

    “Bu durumda en çok ihtiyacı olan şey eşinin onu sevdiğine, ona değer verdiğine dair sözleri ve davranışlarıdır ama bunları bulamadığında eşine küser, kırılır ve ondan uzaklaşır. Uzaklaşan taraf erkek olduğunda ise nedeni genellikle eşe duyulan öfke ve kırgınlıktır.

    Kırgınlık ve öfke genellikle birlikte, çoğunlukla da iç içe geçmiş şekilde yaşanan ve ilişkiyi yavaş yavaş zehirleyen duygulardır; çözüme kavuşturulmadıklarında etkileri yıkıcı olur. Oysa evlilikte aşk, yakınlık ve sevgi için duyulan gereksinimlerin karşılanması amaçlanır.”

    Mutsuz evliliklerin oranının giderek arttığını belirten Canatar, mutsuz çiftlere şu önerilerde bulundu: “Her ne kadar zor hatta bazen imkansız gibi görünse de mutsuz bir evlilik ve eş için her şey bitmiş sayılmaz. Aslında birkaç küçük değişim ve adımla böylesine bir ilişkinin seyri değişebilir.

    Her şeyden önce eşler arasında şehvet ve tutkunun yeniden alevlendirilmesi gerekir. Yani flört günlerine geri dönmelisiniz. Eşinize ilgi, sevgi, yakınlık göstermekten hiç vazgeçmeyin, onu dinleyin, onaylayın, takdir edin, asla başkalarıyla kıyaslamayın ve kesinlikle aşağılamayın.

    Eşinizin duygu ve düşüncelerini önemsediğinizi ve ona değer verdiğinizi her fırsatta sözleriniz ya da davranışlarınızla gösterin. Eşinizi kendi istediğiniz gibi birine dönüştürmeye çalışmayın. Baskıcı ve kontrolcü değil, duyarlı, özenli, yakın ve sıcak olun.

    Sorunları henüz başlangıç aşamasındayken açık bir şekilde masaya yatırıp kendi hatalarınızı açık yüreklilikle kabul ederek birlikte çözüm yolları arayın. Şu an ve şimdiyi yaşamaya gayret edin.

    Eşinizin ya da kendinizin geçmişte yaptıklarını tekrar tekrar gündeme getirmeyin, hataları için onu yargılayıp, yaptıklarını sürekli başına kakmayın.

    Tensel temasınızı artırın. Birlikte daha fazla zaman geçirin ve gelecekte hatırlamaktan mutluluk duyacağınız güzel anılar inşa etmek için birlikte yapmaktan hoşlandığınız şeylere öncelik tanıyın.

    Cinsel yaşamınızı canlı tutun. Mutlu bir ilişkinin, duygusal ve cinsel doyumla mümkün olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Elinizden geleni yaptığınız halde, evliliğinizin sihrini kaybettiğini ve kendi başınıza bunu başaramayacağınızı düşünüyorsanız da bir evlilik terapistine başvurmaktan çekinmeyin.”

    İHA

  • İlişkileri yıpratan 3 durum

    İlişkileri yıpratan 3 durum

    Her ilişkinin kendine has sorunları olduğu bir gerçek. Fakat bir genelleme yapmaya kalkarsak çoğu ilişkinin güzel gidişatını sekteye uğratan ortak davranış biçimleriyle karşılaşırız.

    Her şeyi sizin bildiğinize inanmak
    Belki bütün soruların cevaplarına sahip olan sizsinizdir fakat düzenli olarak eşinizin hatalarına dikkat çekip düzeltmeye çalışmak onun sinirini bozmaktan başka bir işe yaramaz. Sürekli hata düzeltici konumda olmak sizi itici bir profilin içine sokar.

    Ama biraz kendinizi tutmayı ilişkinin ‘çok bileni’ olmamayı deneyin. Üstelik şunu da göz ardı etmeyin ki devamlı hatası düzeltilen ya da fikirleri için uyarılan onaylanmayan kişi zamanla fikirlerini beyan etmekten kaçabilir. Bu da zaman içinde gerilim ve iletişimsizlik sorununu getirir ilişkiye.

    İletişim kuramamak
    İlişkinizin yürümesini istiyorsanız partnerinizle iletişim kurmak zorundasınız. Bir şey canınızı sıkıyorsa onu içinize atmaktan ya da partnerinizin kendiliğinden tahmin etmesini beklemektense partnerinize sizi üzen şeyi açıkça anlatın. Aynı şey onun için de geçerli. Eğer onun üzgün ve mutsuz olduğunu seziyorsanız mutlaka neler olduğunu sorun.

    Unutmayın sorunları paylaşmak sizi birbirinize daha da yakınlaştırır. Karşılıklı olarak dertlerinizi içinizde saklamaksa sizi birbirinizden uzaklaştırır.

    Sürekli kendini savunmak
    Bu çoğu zaman yapan kişiler tarafından fark edilmeden sergilenen bir davranıştır. Eşlerin karşı tarafı anlamaya çalışmadan sürekli kendilerini savunması ayrılığı getiren davranış biçimlerindendir. Her davranışa bahane bulmak kendi davranışlarını sürekli rasyonelleştirmek karşı taraf sizinle ilgili bir olumsuzluktan şikayet ettiğinde “Sen bunu daha çok yapıyorsun” deyip oku ona çevirmek onu dinlemeden kendi fikrini söylemek ilişkiyi olumsuz etkiler. Savunma odaklı değil anlama odaklı bir ilişki kurmak gerekir.

  • Sevgilinizin annesiyle arkadaş olma yolları

    Sevgilinizin annesiyle arkadaş olma yolları

    O eteğinizin kısa olduğunu düşünüyor; siz de onun oğlunun çamaşırlarını çok iyi yıkamadığını düşünüyorsunuz. Gerçek şu ki erkeğinizin sevgisi için iki rakipsiniz. Öyleyse annesini öyle bir etkileyin ki size teslim olsun.

    Sevgilinizin annesiyle arkadaş olma yolları

    İnsan hayatındaki en büyük felaket senaryosu aynı adamı seven iki kadının karşılaşmasıdır. Hayatınızdaki erkek sizi annesiyle tanıştırmaya götürüyorsa bilin ki savaş alanına girmek üzeresiniz. Annesi yaşından dolayı daha olgun olsa da basit gerçekleri ve olayları problem haline getirebilir. Siz ise yaşça büyük kadınların daha akıllıca davrandığını düşünüyordunuz fakat yanıldınız. Artık oğlunun hayatındaki bir numaralı kadın olma durumu tehtehlike altında, en azından o öyle düşünüyor. Eğer hayatınızdaki erkekle mutlu bir birliktelik istiyorsanız, annesiyle iyi geçinmelisiniz. Annesiyle birlikteyken yetişkin olan kişi “siz” olacaksınız. Serinkanlı olup gözlerinizi açık tutarak huzuru sağlamak sizin elinizde. Öyleyse derin bir nefes alın ve bu karşılaşmaya hazırlanın.

    ANNEYLE TANIŞMA
    Annesiyle ilk buluşmanızda sakin ve nazik olun. Onu ne kadar mükemmel olduğunuz konusunda etkilemek için acele etmeyin. Kimsenin kazanamayacağı bir yarışma başlatmış olursunuz. Unutmayın ki bu dikkatli olunması gereken bir başlangıç, “En İyiyi Seçme Yarışması” değil. “Annesiyle ilk olarak bir restoranda bir araya geldik” diyor 24 yaşındaki Pelin. “Vejetaryen olmak ve hayvan hakları hakkında uzun uzun konuşurken annesini etkilediğimi sanmıştım. Annesi ise konu hakkında hiç yorum yapmadı ve restorandan çıkarken vestiyerden gerçek kürkünü aldı! Tabii ki herhangi bir yorum yapamadım.” Pelin, görüşlerinin erkek arkadaşının annesini etkileyeceğini sandı fakat o bunu hoş karşılamadı. Böyle bir tanışmada iki tarafın da ilk intibalarını edindiğini unutmayın ve kendinizi tutun. Fikirlerinizi açıklama hakkınız var fakat kendinizinkini açıklamadan önce onun fikirlerini öğrenin. Oğlu, annesi hakkında size çok fazla şey anlatmış olsa da kadınların giyim tarzlarıyla ve davranışlarıyla birbirlerine gönderdikleri bir takım işaretler vardır. Çok kısa bir eteğin ve pençe gibi tırnakların onun üzerinde bırakacağı etkiyi bir düşünün. Aynı şekilde onun abartılı el hareketlerini veya eski moda çantasını hayal edin. Bunlar size sadece onun nasıl biri olduğunu değil, sizin onu nasıl görmenizi istediğini de belli eder; dikkat edin. Eğer bunu hemen keşfedecek kadar şanslıysanız, tedbirli davranmaya devam edin. Yalnızken onunla karşılaşırsanız ve sizi eve kahve içmeye davet ederse, konuşmak için kendisini rahat hissedeceği konular seçmeye özen gösterin. Kendi ailenizden bahsedin. Asla oğluyla aranızdaki ilişkinin özel detaylarından bahsetmeyin, hele ki aranızda bir problem varsa; bunlara girmeyin. Ne kadar akıllı bir kadın olursa olsun tarafsız kalamayacaktır.

    BIRAKIN, O KONUŞSUN
    Kural olarak savaşlar bire bir çekişmeden ziyade dinleyerek kazanılır. İlişkiniz gelişirken onun söylediklerine kızmayın. Bunun yerine ne anlama geldiklerini düşünün. “Annesi ne zaman evleneceğimizi sorup duruyor” diye şikayet ediyor, erkek arkadaşıyla iki yıldır birlikte olan Jülide ve ekliyor: “Sanki onu ilgilendirirmiş gibi!” Evet, onu ilgilendirir. Akraba ilişkilerinin kopmaya başladığı günümüzde bile evlendiğiniz kişinin ailesini de kabul ettiğinizi unutmayın. Jülide’nin müstakbel kayınvalidesi ne zaman evleneceklerini sorup duruyor çünkü bu haberi arkadaş ve akrabalarına hemen vermeye can atıyor. Bu, aynı zamanda onu sevdiğini gösterir. Eğer Jülide ilişkisinde kendini yeterince güvende hissetmiyorsa ve erkek arkadaşının annesinin vaatlerine gülümsemiyorsa, problem Jülide ve erkek arkadaşı arasında demektir. Bazen daha da kırıcı şeyler olabiliyor. “Kayınvalidemin erkek arkadaşımın eski kız arkadaşlarını övmesinden nefret ediyorum” diyor 27 yaşındaki Eda. “Bir keresinde bana onlardan birinin ismiyle seslendi…” Bunu aşağılayıcı bir şey olarak görmeyin. O, bunu sizi kırmak için yapmıyor. Zaman, bu problemin üstesinden gelir, ilişkiniz geliştikçe annesi eski kız arkadaşlarının isimlerini unutacaktır. Eğer unutmazsa, erkek arkadaşınızdan annesini sizin adınıza kibarca uyarmasını isteyebilirsiniz.

    O ARTIK KOCA BİR ADAM
    Bir yandan annesinin oğlu için yaptıklarına kızıyor ve ona karıştığını düşünüyor ama diğer yandan da bu davranışlarını sempatik mi buluyorsunuz? Bu durum iki hoş olmayan gerçeği hatırlatıyor. Birincisi bir zamanlar bu kadın erkek arkadaşınızın bezlerini değiştirmişti. İkincisi ise siz onu oğlunun kız arkadaşı olarak tehdit ettikçe artan kadınsı kıskançlığın ortaya çıkışı. “28 yaşında olmasına rağmen iç çamaşırlarını halen annesinin satın aldığına inanabiliyor musunuz” diyor Sibel. Annesinin ihtiyaçlarını erkek arkadaşınızınkilerle karıştırma hatasını yapmayın. Halen oğlunun evini temizlemesi, çamaşırını yıkaması oğlunun işine gelmesine rağmen bunları annesinin yapmasına ihtiyacı olduğunu göstermiyor. 30 yaşındaki Jale daha büyük problemler olabileceğini keşfetmiş. “Üç yıldır birlikte yaşıyoruz. Annesi hemen yanımızdaki evde yalnız oturuyor. Emekli olduğundan beri istediği zaman, haber vermeden evimize geliyor. Bazen eve geldiğimde onu bulaşıkları yıkarken veya televizyon seyrederken buluyorum. Erkek arkadaşımdan onunla konuşmasını istedim ama yapamayacağını söyledi” diye anlatıyor. Jale’nin erkek arkadaşı bu durumda haklı. Gerçekten de bir şey yapamayabilir. Olayı pratik yollardan çözüme ulaştırmak gerekiyor. Yalnız yaşayan bir kadın olarak hobilerini öğrenin ve onu eve yakın kurslara yazdırın. İlk gününde siz de onunla birlikte gidin. Kısacası ona sizin hayatınız dışında sadece ona ait olan bir hayat verin. Halen size habersiz gelmeye devam ederse, kibarca gelmeden önce sizi aramasını isteyin. Sonrasında onu uzak tutmak için bahaneler bulabilirsiniz. Düzenli olarak pazar günleri öğle yemeğine davet ederek habersiz ziyaretlere ihtiyaç duymasını ortadan kaldırabilirsiniz.

    ONU SİLAHSIZLANDIRIN
    En büyük silahı hayatınıza karışmak. Öyleyse silahını elinden alın ama nasıl? O size karışmadan önce onun tavsiyesini alın. Hafiften ona yaranmak cephanenizdeki en iyi silahtır ve onun tavsiyesini alacak kadar zarif olduğunuza inandırır. Tavsiyeyi uygulamak zorunda değilsiniz tabii, sadece kibarca dinleyin. “Yeni evlendik ve o sürekli bize ne yapmamız gerektiğini söylüyor” diye şikayet ediyor 27 yaşındaki Banu ve ekliyor: “Yatak odamızı ne renge boyayacağımızdan tatilde nereye gideceğimize kadar her şeye karışıyor. Beni delirtiyor!” Unutmayın ki kayınvalideniz her zaman yanlış şeyler söylemiyor olabilir. İyi bir önerisi olduğunda kabul edin ve ona çok iyi bir fikir olduğunu söylemeyi unutmayın. Sizin tarafınızdan takdir edildiğini görünce eskisi gibi öğütler vermeyi azaltacaktır.

    YANDAŞLARINIZI TOPLAYIN
    Onun oğlu asla sizin en iyi koruyucunuz olmayacak çünkü ikisinin ortak geçmişleri var. Onun duygusal şantajı olarak gördüğünüz şey, oğlunun ona olan saygısıdır. Onların ilişkilerini eleştirirken kendi annenizle aranızda yaşadığınız problemlerle onların arasında olanları karıştırmadığınızdan emin olun. Sevgilinizi farklı boyutlarda sevgi beslediği iki kadın arasında halat çekme oyunundaki gibi taraf seçmeye zorlamayın. Aksine onun akrabalarından gönüllü bir yandaş bulun; eğer kayınvalidenizle arkadaşlık edebilecekse kendi ailenizden de birileri olabilir. Diplomasi, savaşları sona erdirir. Size laf taşıyan insanlara onun hakkında daima iyi şeyler söyleyin.

    ONUNLA BARIŞ YAPIN
    Hayat boyu arkadaşlık ilişkisi kurmaya çalışın. Annesinin tepkisi zamanın kendisi kadar eski bir tepki ve sizden sizin ondan korktuğunuz kadar korkuyor. Evlilik kurumu icat edildiğinden beri kaynana şakalarına güleriz. Sizin de kayınvalideniz bu şakalardaki gibi olabilir. Arkadaşlık ve barış adına ilk adımı siz atın. “İmkansız” demeden önce bu kadının sevdiğiniz adama genetik, duygusal ve psikolojik katkıları olduğunu hatırlayın. Bu yeterli değilse, kendinize onun güvenilebilir bir bebek bakıcısı olduğunu hatırlatın.

     

    FOTOĞRAF: CHRIS CLINTON

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Erkeklerin klasik pazar sabahı yalanları

    Erkeklerin klasik pazar sabahı yalanları

    Erkek dünyası ile kadın dünyası birbirinden çok farklıdır. Kadınlar bir cumartesi gecesi çıktığı erkekle birlikte olduktan sonra genellikle görüşmeye devam edeceğini, hatta bunun bir ilişkiye döneceğini umar (istisnalar elbette vardır).

    Erkek içinse durum bambaşkadır. Güzel bir gece geçirmiştir. Aklında ilişki falan yoktur, her şey burada kalmalıdır. Ama bunu bu şekilde anlatması, kadının kendisini değersiz hissetmesine yol açacaktır.

    İşin aslı, ekekler bu durumda çeşitli yalanlara başvurur. Peki nedir o yalanlar?

    BEN SENİ ARARIM

    “Yeniden görüşecek miyiz?” sorusuna verilen en klasik cevaptır. Hatta şöyle devam edebilir: “Tabii ben de seni görmek isterim ama bu aralar çok yoğunum. Müsait olduğumda ben seni mutlaka ararım…” Elbette aramayacaktır.

    AŞKA İNANMIYORUM

    Gece birlikte olduğu kadının ertesi gün bunu ilişkiye taşımasını önlemek için söylenen en büyük yalanlardan biridir. Sabah kalkar kalkmaz “Aşk hakkında ne düşünüyorsun?” diye sorar, kadının vereceği cevap ne olursa olsun kendisi “Aşka inanmıyorum” diyerek noktayı koyar. Aslında şunu söylemektedir: “Denk gelirsek yine birlikte olalım ama aşk meşk diyerek beni kendinden soğutma…”

    KİMSEYE GÜVENMİYORUM

    Bir önceki ilişkisinde aldatıldığını anlatacak, annesi dışında hiçbir kadına güvenmediğini söyleyecektir. Evet aldatılmış olabilir ama erkek dünyasında işler öyle yürümüyor. Kadınlar aldatıldıktan sonra bir başkasına güvenmek konusuda zorluk çekiyor. Ama erkeğin ilişkiye başlaması için ‘güven’ önemli bir kriter değil. Çünkü erkekler bir kadında ‘güven’ olgusunu aramıyor.

    BEN İLİŞKİ YÜRÜTEMİYORUM

    Bu da “Çok denedim ama olmadı” erkeklerinin söylemidir. Doğrudur, bir ilişki yürütemiyordur çünkü bir ilişki yürütmek için çaba göstermek istemiyordur. Gösterse, ilişkinin kralını yaşayacaktır kuşkusuz.

    SEN ÇOK DÜZGÜN BİRİSİN

    Yalanın önde gideni… Bir gece önce sizi tavlamak için türlü şebeklik yapan o erkek gitmiş, yerine güya sizi sizden daha fazla düşünen ve aslında “Ben sana layık değilim” demeye çalışan bir erkek gelmiştir. “Sen çok düzgün birisin” diyerek “Ben senin istediğin özelliklere sahip biri değilim” demeye getirmektedir. Halbuki sahiptir de, bunu sizinle paylaşmak istememektedir.

    KAFAM ÇOK KARIŞIK

    Klasiğin de klasiği bir yalan. “Bu aralar hiç kimseye yoğunlaşamıyorum. Kafam çok karışık. Bir ilişkim olsun mu olmasın mı, onu bile bilmiyorum. İyisi mi sen benden bir şey bekleme…” diye devam edecektir. Aslında kafası çok nettir. O, her gece başka bir kadınla hayatını geçirmeye devam edecektir.

    ZAMANA BIRAKALIM

    “Tamam bir gece birlikte olduk da bunu çok abartma” demenin başka bir yolu. Zamanla sadece elma olgunlaşır ilişki değil. “Zamana bırakıl” diyen erkek için o zaman hiç gelmez. Bu söze inanıp bekleyen kadın da zamanını boş yere harcamış olur.

  • Emdr mucizesi ile tanışın!

    Emdr mucizesi ile tanışın!

    Sizi rahatsız eden kötü anılardan kurtulmanız mümkün!

    İnsanlar hayatları boyunca birtakım problemler ile yüzyüze gelirler. Bu problemlerin bazıları halledebilir nitelikteyken çoğu hayatımızı etkiler niteliktedir. Hayatımızı etkileyen bazı olaylar bizde travmaya neden olabilmektedir.

    Travma; kişinin ruh sağlığı açısından önemli, etkili ve derin bir yaralanmaya sebep olan bir durumudur. Kişiyi korkutan, çaresiz hissettiren olaylar kişide uzun süren travmalara yol açar. Travma deyince herkesin aklına genellikle deprem, sel ,yangın, tecavüz vs. gibi büyük travmatik olaylar gelir.

    Ancak gelen danışan portföyüne baktığımız zaman, bu insanlar hangi sorunla (depresyon, panik atak, kaygı bozuklukları, fobiler, özgüven eksikliği, öfke kontrolü vs.) gelirse gelsin aslında altında yatan çözülmemiş birtakım anılar sonucunda bu sorunu yaşıyor olduğunu söylememiz mümkün. Geçmişte yaşanmış ve çoğu zaman unuttuğumuzu sanıp aslında bastırmış olduğumuz bu kötü anılar kişi için çoğu zaman kanayan bir yara gibi olabiliyor.

    Travma iki şekilde oluşur;

    Büyük ”T”ler: kaza, şiddet, tecavüz, deprem, sel gibi doğal afetler…

    Küçük “t”ler: yetersizlik, başarısızlık, kıyaslanma, dışlanma, ihmal edilme, terk edilme, aşağılanma, cinsel taciz… vb.

    Yaşadığımız travmaların hepsi bizde birtakım sorunları (depresyon, OKB, panik atak, fobiler, anksiyete bozuklukları vs.) ortaya çıkarıyor.

    EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing)’de amaç, bizim için duygusal yoğunluğu fazla olan, travmatize olduğumuz anılarımızı yeniden işleyip duyarsızlaştırmaktır. Açılımı göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme olsa da, aslında pek çok unsuru kapsayan bir yeniden işleme terapisi metodolojisidir. Bu metod görsel, duyusal ve işitsel olarak danışanın bilgi işleme sistemini harekete geçiren çift yönlü dikkat uyaranından birini alıyor olmak terapinin işlevsel olması için geçerlidir.

    Bu durumu şöyle de açıklayabiliriz:

    Kırılan bir bardağın parçalarını toplarken elinizi kestiğinizi düşünelim. Elinizdeki kesiği vücudumuz zaman içerisinde onaracaktır. Ancak yaranın içine cam kırıkları girmişse bu kesik bir şekilde kapansa bile canınız acımaya devam edecektir. Yaşadığımız her şey beynin kendini onarma işlevinin harekete geçmesi ile onarılır. Fakat travmatik bir olay olduğunda, aynı yaradaki cam kırıkları gibi beyin kendini onaramaz ve yaşadığımız travma ile ilgili anılar sanki yap-bozun birer parçalarıymış gibi, dağınık halde gelir. Beyin onarma işlevini yerine getiremediği için anıyı birleştirmekte, sıralamasını yapmakta güçlük çekeriz.

    EMDR terapisi ile hedef, o yaranın içinde bulunan cam kırıklarını tek tek temizleyip yaranızdaki acıyı hafifletmek ve beynin kendini onarma işlevini harekete geçirmeyi sağlamaktır. Acıyı yok ederek ve beynin onarma işlevini aktive etmekle beraber travmatik anı kişiyi eskisi kadar rahatsız etmemeye başlar ve anı normalleşir.

    Travmaya maruz kalan bireyler, normal şartlarda umursanmayacak uyaranlara karşı aşırı derecede duyarlı davranabilir ve en ufak uyaranla irkilebilir. Aşırı telaşlı, kaygılı, huzursuzluk içinde, olayı hatırladıkça tedirgin olabilir. Fizyolojik olarak ellerde titreme, ağlama ve diğer psikosomatik belirtiler görülebilir. Travmayı net hatırlarken diğer olaylara karşı dikkatsiz ve ilgisiz olabilir. Bu sürede aşırı unutkanlık görülebilir. Travmanın en tipik belirtisi olayın sık hatırlanması ve hatırlandıkça yeni baştan yaşanıyor gibi hissedilmesidir.

    EMDR, kişinin kendisi ile ilgili olumsuz inanç geliştirmesi ile oluşan, bilgi işleme modeline dayanan, sekiz aşamalı bir yaklaşımdır. Kişinin geçmişte yaşamış olduğu zamanlara ait anıların çözülmesini sağlamak, kişinin kendi iç görünü ortaya çıkarmak, anı ile ilgili bileşenleri yeniden düzenlemek, mevcut stres faktörünü tetikleyen uyaranın duyarsızlaştırılmasını sağlamak ve en önemlisi gelecekte daha iyi işlev gösterilebilmesi için uygun tutumların becerilerin ve arzu edilen davranışların yerleştirilmesi sürecidir. EMDR Terapisi beynimizdeki anı ağlarına erişerek travmatik olan anıları belirleyip o anılarla çalışarak anıya olan bakış açımızı normalleştiren bir seviyeye çekmemizi sağlar. Terapi süresince kişinin bilinci açık ve her şeyin farkındadır.

    EMDR, Bu durumu şöyle bir örnekle anlatacak olursak:

    Çocukken okulda öğretmeninizin size bir soru sorduğunu varsayalım. soruyu bilemediğinizde öğretmeninizin kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra başka bir arkadaşınızı kaldırdığını düşünelim. bazılarımız için çocukken yaşammış olduğu bu anı önemsiz ve gülüp geçilecek bir anı algısına sahipken bazılarımız içinse durum bugün baktığında hiç de öyle gelmeyebilir. bugünkü siz olarak dönüp hatırladığınızda size hala “yetersizim/başarısızım/…” gibi bir düşünceyi hissettiriyorsa bu sizin yaşamış olduğunuz duruma bağlı algı değişikliği yaşadığınızı, negatif inanç geliştirdiğinizi gösterir ve bundan sonraki tüm yaşamınızda bu travmanın yarattığı o olumsuz inançları taşıyacaksınız demektir.

    Acı veren anılar, onlardan kaçınıldığı sürece rahatsızlık verme güçlerini korurlar. Terapi sırasında acı veren anılarla, oldukça güvenli bir ortamda karşılaşılır, kişi anının vereceği duygusal yoğunluğa hazırdır ve bu şekilde onun üstüne gider üstesinden gelmek için harekete geçebilme şansını bulur.

    EMDR, sadece seans içinde değil seans sonrası da sizi olumlu yönde etkilemeye devam eden hızlı ve etkili bir terapi yöntemidir. Kötü olay çalışılmaya başlandığı ilk seanstan bir sonraki seansa kadar işlemlemeye devam eder. Eğer travmanızın altında başka travmalar yatmıyorsa, bir sonraki görüşmede travmatik anı ile bağlantılı kendiniz ile ilgili olumsuz inancınız azalmış oluyor, kaldığımız yerden devam ediyoruz ve kişi sonunda o anıya karşı duyarsızlaşıyor, anının aklınızdaki görüntüsü flulaşıyor ve artık, o anı aklınıza geldiğinde öncesinde hissettiğiniz o çarpıntılar, ağlamalar, bedensel belirtiler, duygular vs. gelmiyor oluyor.

    EMDR geçmişinizi silemez ya da unutmanızı sağlayamaz ama, o geçmişte yaşadığınız ve sizin için travmatik olan anının/anıların olumsuz etkilerini azaltabilir, ortadan kaldırabilir. EMDR, anı ağlarınızdaki travmatik ve kangren anıları düzenleyip yeniden kan akışı sağlar ve böylece beyinde kangren olmuş travmatik olayların işlenmesini sağlar.

    Uzm. Kl. Psk. Dilek ÇELEBİ ÇELİK