Kategori: İlişkiler

  • Sonsuza kadar devam edecek evlilik için 9 sır

    Sonsuza kadar devam edecek evlilik için 9 sır

    Keşke uzun ilişkilerin hepsi flört zamanındaki kadar heyecan verici olsa. Ama yıllar geçtikçe ister istemez ilişki de monotonluğun pençesine düşüyor ve evlilikler bir süre sonra bitiyor.

    Boşanmaların ne kadar artığına dikkat çeken araştırmacılar evliliği kurtarmanın 9 kuralını biz ömürlük aşka inanlar için açıkladılar:

    HER ZAMAN BİRBİRİNİZE ŞEFKAT GÖSTERİN

    Eşiniz eve geldiğinde ya da siz ondan önce eve geldiyseniz “hoş geldin” demekten, yanağına bir öpücük kondurmaktan çekinmeyin.

    Bu söylediğimiz şey size klişe gelmesin. Evliliğiniz kötü gidiyor ve siz endişe duyuyorsanız denemekten asla bir şey kaybetmezsiniz.

    DESTEK OLUN

    Erkeklerin amigo ruhunu göz önünde bulundurun. Erkekler aslında onları teşvik eden ve destekleyen birini istiyor.

    Yaptıkları ne varsa (anlamsız gelse bile) her zaman destek olmaya çalışın.

    BİRBİRİNİZE İLGİ GÖSTERİN

    Kavga etmek yerine eşinizin gerginliğini almak ona biraz masaj yapmayı hiç denediniz mi? İnanın, hem sizin için hem de ilişkiniz için en akıllıca karar olur.

    Eşiniz oturduğunda yavaşça masaj yapmaya başlayın. Her zaman her problemi sakince çözebileceğinizi bilsin. Hem evlilikte kavgaların en güzel tarafı ardından gelen sevişme değil midir?

    BİRAZ DA SEKS HAKKINDA KONUŞALIM

    Madem konusu açıldı o zaman biraz da cinsellik hakkında konuşalım. Eğer seks hayatınız düzenli olmaktan çıkmışsa o zaman bu problemi çözmek şart!  Unutmayın seks bir talep değil ihtiyaçtır.

    TEŞEKKÜR ET

    Sabah kahvesi, kahvaltı, akşam yemeği… Yıllardır aynı kahveyi içiyor, aynı yemekleri yiyor olabilirsiniz ama atladığınız şey “Teşekkür etmek” Çok mu zor? HAYIR! “Bunca yıldan sonra teşekkür mü edeceğiz?” demeyin, aradan kaç sene de geçse karşı taraf her zaman bir takdiri hak eder.

    KİBAR OLUN

    Araştırma sonuçlarını göre çiftler boşanma davalarında en çok birbirine taktığı lakaplardan dolayı soluğu mahkemede aldıklarını belirtiyor. Kavganın sonu koltukta yatmak bile olsa geri alamayacağınız cümleleri kurmaktan vazgeçin.

    ÖZEL MESAJLAR ATIN

    Evlenmeden önce flört döneminizi hatırlıyor musunuz? Ansızın gelen bir sevgi mesajı ne kadar da mutlu ederdi değil mi? Peki yıllar içinde değişen ne oldu? Hadi, kıvılcımı canlı tutmak için arada sırada eşinize aşk dolu ya da cinsel içerikli mesaj atabilirsiniz. Güzel bir sürpriz olacaktır.

    DUYGULARINIZI GİZLEMEYİN

    İlişkilerin bitmesinin en büyük sebebi “iletişim bozukluğu”dur. Mutluysanız mutlu olduğunuzu, kızgınsanız kızgın olduğunuz, mutsuzsanız da mutsuz olduğunu karşı tarafa belirtin. Siz aksini düşünseniz de eşiniz size nasıl yardımcı olacağını düşünüyordur hatta daha da ileriye gidip hiç alakası olmasa bile mutsuzluğunuzun sebebinin kendileri olduğunu bile düşünebilir. Eğer böyle bir yanlış anlaşılma yaşamak istemiyorsanız duygularını birbirinizden asla gizlemeyin.

  • Yuva yıkan kadın efsanesi

    Yuva yıkan kadın efsanesi

    Brad ve Angelina ilişkisi ortaya çıktığında tüm gözler “Yuva yıkan kadın” olmakla suçlanan Angelina’nın üzerine çevrilmişti. Ancak şimdi, Brangelina efsanesi tarihin tozlu raflarında yerini alırken ‘öteki kadın’ı suçlamayı bırakma ve erkeklerin ilişkilerini neden bu şekilde sonlandırdığını düşünme zamanı.

    Brangelina’nın 12 yıllık birlikteliği sona erdi. Ayrılıkları ve sonrasında yaşananlarsa herkesin takip ettiği bir magazin olayına dönüştü. Bu süreçte pek çok insan, Angelina’nın Brad’i Jennifer Aniston’ın elinden aldığı iddiasını tekrar gündeme getirdi. Brangelina cephesindeki ayrılık haberi gündeme düştüğü anda dedikodu kazanı kaynamaya başladı. İddialar Brad’in Allied filmindeki rol arkadaşı Marion Cotillard’la arasında ilişki olduğu yönündeydi. Ancak bu spekülasyon kısa sürede taraflarca net dille yalanlandı ve asıl sorunun Brad’in eğlence anlayışı ve ailesine karşı sorumsuz davranışları olduğu ortaya çıktı. Birden zengin ve mutlu erkeğin başka bir kadın tarafından baştan çıkarılma hikayesi yerini bambaşka bir gerçekliğe bıraktı.

    KADININ OMUZLARINDAKİ YÜK
    Toplum genelinde kadınlar ayrılıkların sorumlusu olarak görülüyor. Pek çok kadın, ya ilişki içindeki mutlu erkeği çalmakla ya da ‘erkeğini elinde tutamamakla’ suçlanıyor. İlişki Terapisti Esther Perel, “Kadınları bu şekilde suçlamak yanlış bir erkek algısının oluşmasına neden oluyor. Erkekler ‘işini bilen’ kadınlar tarafından yönetilen suçsuz piyonlar olarak konumlandırılıyor” diyor. Yani aldatma durumunda bile yalnızca kadınlar suçlanıyor, erkeğin sorumluluğu da kadının omzuna yükleniyor. Kadınlar bu yüzden ilişkide yaşananlar konusunda açıklama yapan, kendini anlatmaya çalışan taraf oluyor. Geçtiğimiz aylarda yayımlanan Beyoncé’nin Lemonade albümü de bize tam olarak bunu göstermedi mi? Evliliklerindeki sadakat konusunu gündeme getiren Jay-Z değil, Beyoncé idi. Aynı durum Jennifer Garner-Ben Affleck ve Gwen Stefani-Gavin Rossdale birliktelikleri için de geçerli. Eşleri ve çocuk bakıcıları arasındaki ilişkiyi öğrenen bu ünlü kadınlar, ayrılık sonrası açıklama yapan taraf oldu. Biyolojik Antropoloji Doktoru Helen Fisher bu durumu açıklarken, “İlişkinin velayeti kadındaymış gibi davranıyoruz. İlişki bittiğinde pek çok insan kadının elinden geleni yapmadığını, ilişkisini yürütmekte başarılı olamadığını düşünüyor” diyor. Aldatma durumunda da her iki tarafın haklı ve haksız olduğu noktalar varken tüm suç kadınlara yükleniyor. Kadınların melek ve şeytan olmak üzere iki rol arasında sıkışıp kalması bu durumun temel nedenlerinden biri. Editör Rob Shuter ise konuya başka bir bakış açısı getirerek, “Seyirci, kadınların kavgasını izlemeyi seviyor. Özellikle de işin içinde ‘öteki kadın’ durumu varsa hikaye büyük ilgi çekiyor” diyor.

    ERKEKLERİN KAÇIŞ HİKAYESİ
    Peki, erkekler işin içinden nasıl kolayca sıyrılıyor? Konu ünlüler camiasının yıldızı Pitt olunca bu durum büyük oranda onu idealize etmemizden kaynaklanıyor. Medya Çalışmaları Profesörü Sarah Projansky, “Brad onlarca yıldır hayatımızda. Pitt, Thelma ve Louise filminden beri zaman zaman hatalar yapan ama yine de sevilen, birnevi şeytan tüyü olan erkek rollerinde karşımıza çıkıyor” diyor. Bu yüzden gerçek hayatta da onun davranışlarını hoş görme eğilimindeyiz ve bunu yaparken sadece popüler kadınlarla ilişki yaşamasını onaylıyoruz. Projansky, “Bu kadınların ne kadar ‘iyi’ olduğu Pitt’in medya tarafından nasıl yansıtıldığına ve bizim Pitt’e olan sevgimize göre değişiyor. Ona olan bu büyük sevgiyi bir kenara bırakmak oldukça zor. Bu yüzden herhangi bir olumsuzlukta onun yerine suçlanabilecek üçüncü kişinin olması sorunu çözüyor” diyor. Klinik Psikolog Brandy Engler, “Duygusal kriz anında kadınlar, korku ve endişelerini alıp diğer kadına yönlendiriyor: ‘Güzel mi?’, ‘Çok mu seksi?’, ‘Bende bulamayıp onda bulduğun ne?’” Bu soruların temelinde aşık olduğumuz erkek yerine öteki kadını suçlamanın daha kolay olması yatıyor. Çünkü ondan ayrılıp yola yalnız devam etme fikri korkutucu geliyor. Ancak ‘öteki kadın’ olarak sınıflandırdığımız kadınlar, erkekleri büyüleyici şekilde etkileyen, insanüstü yaratıklar değil. Onlar da ilişkilerinde benzer sorunlar yaşayan bizim gibi kadınlar. Engler, “Kimse için ‘garanti ilişki’ diye bir şey yoktur. Diğer kadının baştan çıkarıcı tavrı yüzünden erkeğin onu seçtiği düşüncesi doğru değil. Erkekler kendilerine özgü, içsel nedenler yüzünden aldatır” diyor. Tıpkı Jolie, Pitt ve Aniston aşk üçgeninde olduğu gibi.

    ERKEKLERİN ALDATMA NEDENLERİ
    Size neden aldatıldığınızı açıklayan onlarca neden sayabiliriz: Başka bir kadının onu istemesi egosunu okşayabilir, tekeşli ilişki yaşayabilecek kadar olgunlaşmamış olabilir, artık size kendini yakın hissetmiyor olabilir, kendine yabancılaşmış olabilir… Kısacası erkeklerin hayatındaki kadını aldatmasına neden olabilecek pek çok neden var. Ancak Fisher’a göre, her ilişki kendi dinamiğine sahip olsa da erkekleri aldatmaya yönelten ortak eğilimler var. Çocukluğunda ailesiyle kötü ilişkiler kuran, sevgisiz ve güvensiz büyüyen erkekler aldatmaya daha yatkın oluyor. Ayrıca araştırmalar narsizm, alkolizm ve klinik depresyon seviyesi yüksek erkeklerin daha çok aldattığını belirtiyor. Varoluşsal kriz yaşayan erkekler de bizi şaşırtmıyor ve bu listedeki yerini alıyor. Engler, “Yaratıcı olmadığını düşünen, manevi yönden zayıf, kendini kaybolmuş hisseden erkekler bu şekilde hayatta olduklarını hissediyor. Aldatmak bir anlamda onların kendilerini arama sürecine dönüşüyor” diyor. Erkeklerin çoğu altta yatan sorunu çözmek yerine bu ilişki tarzını bir ilişkiden diğerine taşıyor ve bir şekilde kendilerini ‘düzeltecek’ kadını arıyor. Pitt’in Jolie ile birlikteliğinin temelinde daha enteresan ve ulvi bir hayat yaşama isteği yatıyor. Günün sonunda ayrılık çanları favori ünlü çiftiniz veya yan komşunuz için çalabilir. Bu süreçte onların birbirini suçlayabilecek onlarca nedeni olduğunu unutmayın. Otomatik olarak ayrılan kadını suçlamak veya yuva yıkan kadın hikayesine sığınmak yerine toplumun bize şimdiye kadar öğrettiği önyargılarımızdan arınmamız oldukça önemli. Böylece kadın-erkek ilişkileri konusunda içinde bulunduğumuz illüzyondan kurtulup gerçekleri görebilir ve zamanımızı asıl suçluyu bulmaya harcayabiliriz.

    PEKİ, YA ‘ÖTEKİ ERKEK’?
    İlişkilerin bozulmasına neden olan, evli kadını baştan çıkarıp onunla ilişki kuran erkekler için kullanılan bir kelime var mı? Yok değil mi? Perel’e göre bu sosyolojik sürece dayanıyor: Geçmişte ‘öteki kadın’ birlikte olduğu evli erkeğe ekonomik olarak bağımlıydı ve günün birinde eşini terk etmesini umuyordu. Evli kadınla ilişki yaşayan erkekse birlikteliği gizli sürdürme taraftarıydı. Tabii bunun aksi durumlar da yaşandı. The Americans dizisinin yıldızı Matthew Rhys, Keri Russell evliyken onunla ilişki yaşadı. Bir farkla, toplum kadınlara yaptığının aksine ona ‘yuva yıkan erkek’ etiketini yapıştırmadı.

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Romantizmi canlı tutmanın yolları

    Romantizmi canlı tutmanın yolları

    İlişkiniz yeni ya da eski olsun, işte romantizmi canlı tutmak ve bağlılığınızı derinleştirmek için birkaç fikir..

    Dünyada en az bir kişi tarafından fark edilir olmayı istemek gayet doğal ve güzel bir beklentidir. Bağlılık diye bir olgu yalnızca romantik ilişkilerde değil bütün ilişkiler de vardır ve insanlar bu konuda çok hassastır.

    Hikayenin bittiğine ve özel biriyle karşılaşınca her şeyin yoluna gireceğine inanan insanlar için hakikat sancılı bir uyanma süreci olabilir. Hikayenin başı hemen hemen her zaman filmlerdeki kadar heyecanlı ve güzeldir. Ancak hormonlar etkisini kaybedip hayatın toz pembesi görünmez olunca, sarsılmak ve o peri masalının nereye gittiğini düşünürken duvara toslamak fazlasıyla mümkündür. Peri masalı besleneceği bir kaynak ve emek ister.

    İlişkiniz yeni ya da eski olsun, işte romantizmi canlı tutmak ve bağlılığınızı derinleştirmek için birkaç fikir: 

    1. İnsanlardan koleksiyon yapmayın, onları sevin.

    Hiçbir yer bir kişinin mahremini gösterebileceği yerden daha fazla ”mülkü” değildir. Yakınlık hassasiyet gerektirir ve bazı insanlar için bu duvarı yıkmak korkutucu olabilir. Kalbinizi korumak ihtiyacınız olan bir şey olabilir elbette ancak birisi sizi gerçekten tanısın istiyorsanız, bütün çıplaklığınızla orada durmalısınız. Bütün güzelliğiniz ve bütün acınızla…

    Bir şeyleri düzene sokmak istediğinizde partnerinizin sizi hiç tanımadığını fark edeceksiniz. Görünür olmak istiyorsanız, kendinizi göstermeye gönüllü olmalısınız. Ve biriyle sağlıklı bir ilişki yaratmak için kendinizi de tanıyor olmalısınız.

    Öte yandan sizin için doğru olanı açıkça nasıl söyleyebilirsiniz? Sizi ne harekete geçirir, ne korkutur, neye ihtiyacınız vardır?

    Size ait olanı tanıma yeteneği hayati bir durumdur, bu yüzden gerektiğinde özür dileyebilir, kendinizi açıkça ifade edebilir, çekindiğiniz konular üzerine kafa yorabilirsiniz, ki bu ilişkinin en büyük hediyelerinden biridir. Gerçek samimiyetin yolu budur.

    Hiç kimseyi kendinize saklayamazsınız ancak gerçekten istekliyseniz, birlikte en iyi olmak için aşk, sabır ve bağışlayıcılık dolu bir alan yaratabilirsiniz.

    2. İnsanlar her zaman değişkendir dolayısıyla sıkılmak için hiç bir neden yok.

    Birçok insan ilişkilerinde şunları söyler: Ben bu insanı tanıyorum, yıllardır onunlayım ve artık fark edebileceğim hiçbir şey yok. 

    Sorun tam da bu: Partneriniz de tıpkı sizin gibi zamanla değişiyor. Siz aynı siz değilsiniz; bir yıl veya beş yıl hatta bir hafta önceki siz değilsiniz ve ne de partneriniz böyle.

    Sevgilinizle tanıştığınızda ne hissettiğinizi hatırlıyor musunuz? Kesinlikle onun heyecan verici olduğunu düşündünüz. Ne kadar, kibar ne kadar özeldi… Muhtemelen ellerine, gülüşüne ya da size nasıl baktığına dikkat etmiştiniz. Ancak bir şeyleri fark etmeyi bırakmak çok basittir.

    Başkalarının hatalarına odaklanmak her zaman daha kolaydır. Asıl zor olan kendi hatalarını görmek ve onları değiştirmeye çalışmaktır. Partnerinizin karakterini değiştiremezsiniz ancak yapmakta olduklarınızı değiştirmeniz mümkün. Yaptığınız her şeyi çok normal mi buluyorsunuz? Bugün daha farklı, daha beklenmedik bir şey yapmaya ne dersiniz? Bu sizin ve partnerinizin arasındaki enerjiyi yükseltecek ve onu şaşırtacaktır.

    3. Bütün kalbinizle dinleyin.

    Hayranlık duymak kolay ama samimi olmak zordur. Bir anlaşmazlığın ortasında, herkes partnerinin konuşmasını dinlemek yerine kendi konuşma sırasının gelmesini bekler. Yılların hikayesi bir toz bulutu olur ve birden ortadan kaybolur. Haklı olma isteği insanı kör ve sağır bir hale getirir ve kimileri o kadar ileri gider ki konuşmanın hiçbir dürüst yanı kalmaz. Eğer bu bir dövüş, partneriniz ise sizin rakibiniz olsaydı, kazanmaktan söz edebilirdik. Ancak ilişki bir oyun değildir ve sevdiğiniz insan acı çekiyorsa bu oyunun kazananı yoktur. Ya egonuzu ya da ilişkinizi korursunuz. Gerçek aşk, duyarlılık ve samimiyet gerektirir.

    Birçok insan aşkı kontrol ve manipülasyon ile birbirine karıştırır. Ancak aşk kabul ve takdir ile alakalıdır. Bu her şey yolunda gidecek anlamına gelmiyor elbette. Yalnızca insanları olduğu gibi görün, kendinizi severken onları da kabul ve takdir edin. Gerçek bağlılığa emek vermeye devam ederken bütün bu bahsedilenleri de aynı zamanda yaparsanız, bu partnerinizi seviyor olmanız ve kendinizle de gurur duymanız anlamına gelir.

    Gerçek bir birlikteliğin binlerce güzel yanı vardır ve hepsi de çaba gerektirir. Her ne sebeple olursa olsun, peri masalları veya romantik komediler bu çabalardan hiç söz etmezler.

     

     

    Kaynak: hthayat.com

  • Aradığınız kişinin o olmadığını gösteren 5 işaret

    Aradığınız kişinin o olmadığını gösteren 5 işaret

    Flört ettiğiniz yakışıklının size göre olup olmadığı konusunda kafanızda soru işaretleri mi var? İlişki Uzmanı Matthew Hussey, hangi durumlarda flörtü sonlandırıp arkanıza bile bakmadan uzaklaşmanız gerektiğini açıklıyor.

    AYNI ŞEYLERDEN ZEVK ALMIYORSANIZ

    Siz yeni yerler keşfetmeye, tecrübeler edinmeye bayılırken hayatınızdaki erkek pijamaları ve ilkokul arkadaşlarıyla Friends bölümlerini tekrar tekrar izliyorsa ilişkinizde alarm butonunun çaldığını söyleyebiliriz. Siz yeni heyecanlara tutkunken o bu tutkunuzu paylaşamıyorsa kendinizi bu yorucu ilişkiye sokmayın.

    YANINIZDAN HİÇ AYRILMIYORSA

    Zamanının tamamını sizinle geçirmek istemesi ilk etapta romantik gelebilir. Ancak bu, ileride onsuz plan yapmanızdan rahatsız olacağı anlamına geliyor. Eğer hayatınızdaki erkek hobilerinizden, isteklerinizden ve arkadaşlarınızdan uzaklaşmanıza neden oluyorsa asıl uzaklaşmanız gerekenin o olduğunu unutmayın.

    DAHA TUTKULU OLMASINI İSTİYORSANIZ

    Tembellik eğilimi ilişkinizin başında bile sizi rahatsız ediyorsa bu huyunun değişeceğini ummaktan vazgeçin. Yeni iş bulması veya egzersize başlaması mucizevi şekilde karakterini değiştirip onu daha heyecanlı, atik veya tutkulu biri haline getiremez. Zamanla bu özelliğinin sizi daha çok rahatsız edeceğinden emin olabilirsiniz. Hayatınızdaki erkeğin yaşam koçu olmak sizi yoracaktır. Bunun yerine hayata en az sizin kadar tutkuyla bağlı birini bulun.

    SÖYLEDİKLERİ SADECE LAFTA KALIYORSA

    Size şimdiye kadar kimseye karşı böyle duygular hissetmediğini, sizin için her şeyi yapabileceğini söylüyor. Ancak hasta olduğunuzda ya da herhangi bir konuda yardımına ihtiyacınız olduğunda ortalıkta görünmüyor. Eğer davranışlarıyla söyledikleri birbirini tutmuyorsa ya bencildir ya da yalancı. Her iki durumda da size göre olmadığı söyleyebiliriz.

    ARANIZDAKİ KİMYA ÇOK GÜÇLÜ DEĞİLSE

    İlişkiniz ilerledikçe seks daha renkli hale gelebilir. Ancak kimyanız tam olarak tutmadıysa bu konuda yapabileceğiniz bir şey yok. “Çok iyi biri, kariyerinde oldukça başarılı, arkadaşlarım ona bayılıyor…” gibi olumlu yönlerini kafanızda sıralamaktan vazgeçin. Hem bu olumlu özelliklere sahip hem de ayaklarınızı yerden kesen birini bulun.

     

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Doğum sonrası evliliği canlandırmak için

    Doğum sonrası evliliği canlandırmak için

    Doğumdan sonra bebeğinizle vakit geçirirken kendinizi ve partnerinizi ihmal edebilirsiniz. Bebekten sonra partnerinizle eski yakınlığınıza kavuşmak, yatak odanızı hareketlendirmek ve evliliğinizi renklendirmek için öneriler…

    Doğum sonrası evliliği canlandırmak için

    En baştan başlayın
    Cinsel gücünüzü hamilelik süresince kaybetmiş olabilirsiniz. Bu yüzden en iyisi sıfırdan başlamak. Başlamak için ilk adım ise öpücük. Biraz ağırdan alın, gerisi zamanla doğal olarak gelecek.
    Yeni iç çamaşırları alın
    Bir kadını yeni iç çamaşırları kadar seksi hissettiren çok az şey vardır. Vücudunuzda saklamak istediğiniz bölgeler olabilir ancak partnerinizin bunu umursamayacağından emin olabilirsiniz. Yeni iç çamaşırlarınızı giyinince çzgüveninizin tavan yaptığını göreceksiniz.
    Düzenli olarak duş alın
    Bebekle beraber işlere yetişememeye başlayabilirsiniz. Hatta bütün zamanınızı bebeğinizle geçirirken kişisel temizliğinizi ihmal edebilirsiniz. Ancak dünyanın en iyi annesi olmaya çalışırken kendinizi unutmayın. Siz iyi hissederseniz eşiniz de iyi hisseder.
    Başbaşa dışarı çıkın
    Bebekten sonra evliliğinizi yeniden canlandırmak istiyorsanız düzenli olarak başbaşa romantik vakit geçirin. Bebeğinizi başka birileriyle yalnız bırakmak zor gelebilir ancak sevginize ve ilginize bebeğiniz kadar ihtiyaç duyan partnerinize zaman ayırmanız şart.
    Doğum sonrası evliliği canlandırmak için | 1
    Geçmişi unutun
    Kabul edin, vücudunuz artık eskisi gibi değil. Bir daha asla çocuksuz bir kadının mentalitesine sahip olmayacaksınız. Biraz stresli ve uykusuz seksi bir annesiniz. Değişikliklerle yüzleşin ve yeni halinizi sevin. Siz severseniz partneriniz de sever.
    Partnerinize odaklanın
    Unuttuğunuz birşey var, aslında yanınızda çocuğunuzu büyütürken sizinle olacak birisi var. Bu zor günlerde sizi sevecek birisi. Günün sonunda yatağınıza yattığınızda orada olan kişi. Evliliğinizi yeniden renklendirmek için daha iyi bir sebep olabilir mi?
    Biraz bakım yapın
    Hamileyken kişisel bakımınızı ihmal etmiş olabilirsiniz ancak biraz parıldamanın zamanı geldi. İşe ilk olarak tüylerinizi temizleyerek başlayın.
    Kegel egzersizi yapın
    İster normal ister sezaryenle doğurun, doğum sırasında vajinal kaslar bir miktar gevşiyor. Tekrar güçlendirmek için her gün Kegel egzersizi yapın.
    İhtiyaçlarınızdan bahsedin
    Özellikle söz konusu evlilik olduğunda iletişim, anahtar. Partnerinize nasıl hissettiğinizi ve istediğinizi anlatın. Böylece sorunlarınıza beraber çözüm arayabilirsiniz.
    Teknolojiyi avantaja çevirin
    Eşinize gün içinde seksi mesajlar gönderin, ona eve gelince yapacağınız şeylerden bahsedin. Ya da seks oyuncaklarıyla yatak odanızı renklendirin. Bütün yapmanız gereken denemek.
    Spora başlayın
    Spora başladığınızda vücudunuz daha iyi görünmeye başlayacak, vücudunuz daha iyi görününce siz daha iyi hissetmeye başlayacaksınız, siz iyi hissedince ise partneriniz de iyi hissetmeye başlayacak.
    Kaynak: milliyet.com.tr / Pembenar
  • Burcunuza göre şifalı bitkiler

    Burcunuza göre şifalı bitkiler

    KOÇ BURCU: Koç burçlarının doğum haritalarında Mars etkisi ağır basar, kuvvetli Mars açıları yükselen Koç ve Koçların vücuttaki mineral ve vitamin dengesine dikkat etmeleri gerekir.

    Bitkisi: Isırgan Otu

    Koçlar için mevsim geçişlerinde, mucizevi bir bitkidir. Kan temizleyici aynı zamanda kan dolaşımını da artırır. Bu konuda sorun yaşayanlar, 1 çay kaşığı ısırgan otunu 1 fincan suda 3–4 dakika kaynatarak kahvaltıdan yarım saat önce içebilirler.

    BOĞA BURCU: Doğum haritasında Venüs etkisi hakimdir, yükselen Boğa ya da Boğaların, vücuda giren şeker ve karbonhidratlar kolay kolay yakılamaz ve direkt yağa dönüşürler. Boğa burçlarının bu besinlerden kaçınmaları, kilolarını dengede tutmalarını sağlayacaktır.

    Bitkisi: Çoban Çantası 

    Boğalar için çok faydalı bir bitkidir. Mide, böbrek ve yumurtalıklar üzerinde olumlu etkileri vardır. Özellikle menopoz için, entele otu, idealdir. Bir çay kaşığı bitkiyi bir fincan suda kaynatıp 2 3 dakika bekletip içebilirler.

    İKİZLER BURCU: Doğum haritalarında Merkür etkisi hakim, yükselen İkizler ya da ikizler burcunun, en büyük avantajları sindirim sistemlerinin çok iyi çalışmasıdır. Sürekli hareket halinde olduklarından kolay kolay şişmanlık problemi yaşamazlar.

    Bitkisi: Ayı Sarımsağı 

    Ayı sarımsağı: kabızlık, yüksek tansiyon ve doku yaşlanmasının yavaşlatılması için kullanılan bir bitkidir. Bu kanın sulanmasını sağlar ve pıhtılaşmayı önler. İkizler için çok faydalıdır. Taze bitki yaprakları doğranıp salataların üstüne serpilerek yenmelidir.

    YENGEÇ BURCU: Doğum haritasında Ay’ın etkileri baskındır. Yükselen Yengeç ve yengeç için tuz dengesi çok önemlidir. Vücut sıvılarının astrolojide yöneticisi Ay’dır. Vücutları su tuttuğu ve ödem yaptığı için tuzlu gıdalardan uzak durmalılar.

    Bitkisi: Zerdeçal 

    Limon ve balla birlikte hazırlanan çayı soğuk algınlığında, boğaz ağrısında ve öksürüklerde etkilidir. Ayrıca, zencefil, bağışıklık sistemini güçlendirmesinin yanı sıra, zayıflamaya yardımcı bir bitki olarak da biliniyor.

    ASLAN BURCU: Doğum haritalarında Güneş etkileri ağır basar. Bedenimizde yağlanmanın artacağı bu günlerde, Kuvvetli Güneş açıları yükselen Aslan ve Aslan burcu için kalp problemi çıkarabilir. Kilo problemine karşı açık hava sporları ve Güneş ana enerji kaynağıdır.

    Bitkisi: Ebegümeci 

    Aslan burçları için Güneş’in ters açılarının gösterdiği bu günler düzensiz tiroksin salgı için ideal yardımcı şifalı bir bitkidir. ‘Vücudun metabolizmasını düzenleyen tiroksin hormonunu salgılar. Gastrit mide ve bağırsak ülserinde tiroit bezi hastalıklarında etkili bir bitkidir. Bir fincan soğuk suda sabaha kadar bekletilen ebegümeci çayı daha sonra ısıtılarak içilir.

    BAŞAK BURCU: Doğum haritasında Merkür hakim, yükselen Başak ya da Başaklar, mide ve bağırsak problemleri yaşarlar. Sinir sistemleri oldukça hassastır ve buna bağlı olarak mideleri alarm verir ayrıca Merkür astrolojide kalsiyumla negatif enerjilere hakimdir. Çok hareketli olamayan yapılarından dolayı kalsiyum alımı ile ilgili problem yaşayabilirler.

    Bitkisi: Altınbaşak 

    Çeyrek litre suda bir çay kaşığı bitkiyi haşlayın ve kısa bir süre demleyin. Ruhsal duyumlarınız canlanır… Altınbaşak şifalı bitkiler meleği olarak bilinir.

    TERAZİ BURCU: Doğum haritasında Venüs etkisi hakim, Terazi ve yükselen Terazi insanının metabolizması yavaş çalışır, vücuda giren şeker ve karbonhidrat direk yağa dönüşür ve kolay kolay yakılamaz.. Baharatlı, soslu, alkol ve şekerli gıdalara olan düşkünlüğü fazla kilolara sebep olabilir.

    Bitkisi: Çıban Otu, Zeytin yaprağı 

    Terazilerin ruhi dalgalanmalarına ve sinirlerinin yatışmasına çok iyi gelir. Bir fincan suya bir çay kaşığı çıban otu konulup kaynatılır ve demlemeye bırakılır. Sıcak olarak içilir. Zeytin yaprağı kuvvetli iltihap giderici ve ağrı kesici etkisine bağlı olarak romatizma gibi sorunlarda kullanılır.

    AKREP BURCU: Doğum haritasında Plüton gezegenin etkileri baskın ve yükselen burcunuz Akrep ise özellikle Plüton Güneş’ten ters açı alıyorsa, endokrin hormonu düzenli çalışmayabilir ve psikolojik kökenli hastalıklar görülebilir.

    Bitkisi: Calendula 

    Bir bahçe çiçeğidir ve Akrep burçları için şifa kaynağı bir bitkidir. Çayı bir tutam kuru çiçek iki fincan kaynamış suda demlenerek içilebilir. Melisa yapraklarının da sulu özütünün uçuk virüsü üzerindeki antiviral etkisi ilk olarak çeşitli araştırma grupları tarafından etkili olduğu yönelik bilimsel araştırmalara yayımlanmıştır…

    YAY BURCU: Doğum haritasında Jüpiter etkisi hakim, yükselen Yay ve yay Jüpiter açıları sert etkilerde ise, vücut çabuk yağlanır. Çok çabuk kilo verip aynı hızla kilo alan yapıdadırlar. Genelde kuvvetli bir bünyeye sahiptirler. Özellikle erkeklerin orta yaştan sonra kalça ve baldırlarında yağlanma görülür. Bunun için yediklerine çok dikkat etmelidirler.

    Bitkisi: Gece Çuha Çiçeği ve Ökse Otu 

    Gece çuha çiçeğinden elde edilen yağ vücudun kimyasal döngüsünün düzenli çalışmasına ve vücuttaki yağların kolay eritilmesine faydalı olur. Ökse otu ise pankreas üzerinde çok kuvvetli bir şifa kaynağıdır. 1 çay kaşığı ökse otunu bir fincan soğuk suda bırakıp sabah hafifçe ısıtıp içmelisiniz.

    OĞLAK BURCU: Doğum haritasında Satürn gezegeni hakim, yükselen oğlak ve oğlak sırt ağrıları, siyatik, ishal gibi barsak problemleri yaşayabilirler. Kemikler boğaz ve dişler dikkat etmeleri gereken konulardır.

    Bitkisi: Binbirdelik Otu ve Ada çayı

    Özellikle romatizma, siyatik, ishal, uykusuzluk gibi konularda etkili bir bitkidir. Satürn açılarına sahip kişilerde şifa kaynağıdır. Bir çay kaşığı bitki, bir fincan kaynak suda haşlanır ve demlenmesi için bekletilip ılık olarak içilir.

    KOVA BURCU: Ayak bilekleri çok hassas olan kovalar, sinir sistemlerine çok dikkat etmelidirler. Formlarını korumak için yürüyüş, yüzme, koşu gibi sinir sistemini gevşeten sporlar yapmalıdırlar.

    Bitkisi: Tarçın, karanfil, papatya, biberiye

    BALIK BURCU: Doğum haritalarında Uranüs ve Satürn gezegenleri hakim, kalsiyum magnezyum fosfor ve potasyum alımına dikkat etmelidirler. Doğal ilaçlar vücutlarında daha iyi etki yapar.

    Bitkisi: Kırlangıç Otu 

    Kanın temizlemesinde etkili bir bitkidir. Yüzeysel hastalıkların şifa kaynağıdır. Bir çay kaşığı bitkiyi, bir fincan kaynar suda haşlayarak demleyip kullanabilirsiniz.

    Kaynak: posta.com.tr
  • Yeni nesil ilişkilerde öncelik sorunu

    Yeni nesil ilişkilerde öncelik sorunu

    Sorun günümüzün ilişkilerinde; iş hayatı, arkadaşlar, aile, sevgili, sosyal medya ve daha pek çok etken bir araya geldi ve 24 saatimizi küçük küçük onlarca parçaya ayırdı. Kimse artık ilgisini tek şeye veremiyor, sadece bir konuya odaklanamıyor.

    Bu durum ilişki dinamiklerini de etkiliyor. Hayat koşturmacasının içinde sevgiliniz size kendinizi kenarda tuttuğu yedek oyuncu gibi hissettiriyorsa ve onun önceliği olmadığınızı düşünüyorsanız bize kulak verin.

    REYHAN GÜNEŞ

    FOTOĞRAFLAR: NICK ONKEN

    Sevgilinizin mesajınıza cevap vermesi saatler sürüyorsa; arkadaşlarının, işinin ve hatta video oyunlarının sizden öncelikli olduğunu düşünüyorsanız; onu terk etmek istemiyorsanız ama hiçbir zaman önceliği olmayacağınız konusunda endişelerinizvarsa size en büyük tavsiyem öncelikle bu konuda şikayet etmeyi bırakmanız. Tabii, eğer ayrılık durağına giden ilk otobüse binip ilişkinizi sonlandırmak istemiyorsanız. Şunu belirtmeliyim ki, hiçbir zaman hayatınızdaki insanın tek önceliği olmayacaksınız. Buna alışsanız iyi olur. Çünkü insanın hayatta bir önceliği olamaz. Sevgiliniz zaman zaman işine öncelik verirken başka zamanlarda ilişkinizi ve ailesini hatta kendine zaman ayırmayı önceliği haline getirebilir. Yoğun iş hayatı ve uzayıp giden yapılacaklar listesi yüzünden bir şekilde birbirinizden uzaklaşmış olabilirsiniz. Aranızdaki bağın zarar gördüğünü ve farklı hayatlar yaşadığınızı düşünüyor ve en son ne zaman keyifli bir akşam geçirdiğinizi hatırlamıyor olabilirsiniz. Tablo pozitif değil ama neyse ki, bu konuda çaresiz değilsiniz.

    İLETİŞİM KURUN
    Bütün ilişkilerde bu paradoks yaşanıyor. Zaman geçtikçe çiftler birbirinin hayatının daha kıymetli parçası haline geliyor. Ancak hem aradaki tutku azalıyor hem de o ilk günkü heyecan, birbirini tanıma hevesi yok olduğundan iletişim zayıflıyor. Sevgiliniz size nasıl olduğunuzu, gün boyunca neler yaptığınızı sormuyorsa sızlanmayı bırakın ve siz ona nasıl olduğunu sorun. Kendinizden ve neler yaptığınızdan bahsedin. Ancak iletişiminizin sizin işten, onun arkadaşlarından bahsettiği bir rutine dönmesine engel olun. Tüm sırlarınızı sevgilinize anlatın demiyoruz ama kaliteli iletişim için konfor bölgenizden çıkın. Kendinizi açmaktan korkmazsanız daha derin konulara girdiğinizi fark edecekseniz.

    Yeni nesil ilişkilerde öncelik sorunu | 2

    İLİŞKİYİ ANCAK ZAMAN KURTARIR
    Yönünüzü kaybettiğiniz dönemlerde oradan oraya savrulmamak için oto pilot modundan çıkın ve ilişkinizde tekrar direksiyonun başına geçin. Hafta sonu için plan yapın, sevdiğiniz restoranda akşam yemeğe gidin. İkinize iyi geleceğini düşündüğünüz ne varsa onu yapın. Bu şekilde günlük hayatın sıradanlığını karşınıza alıp birbirinizle paylaştığınız pozitif anları ve anıları artırabilirsiniz. Ancak bu aşamada dikkat etmeniz gereken bir nokta var. Bu süreçte partnerinizin tüm ilgisini ve dikkatini sizinle geçirdiği zamana vermesi gerekiyor. Bunu sağlamanın yolu ise onun diğer önceliklerini destekleyip bu önceliklere saygı duymaktan geçiyor. Ona sevdiği şeyleri yapabileceği alanı tanıdığınızda bunu fark edip sizinle geçirdiği zamanda daha özenle davranmaya çalışacaktır. Diğer önceliklerine saygı duyduğu biriyle birlikte olmak sizin farklı olduğunuzu anlamasına yardımcı olabilir. Takım olduğunuzu unutmayın. Birlikte daha ileri gitmek için ihtiyacınız olan savunmacı, kontrolcü ve koşulcu tavır takınıp “evet, ama” diyen taraf olmaktansa ona daha olumlu yaklaşın. Birbirinizi dinleyin, söylediklerinize katkıda bulunun. Birbirinizin üzerinde otoriteymiş gibi davranmayın.

    KENDİNİZİ HATIRLAYIN
    Eğer hayatınızdaki kişinin yedek planı olmaktan mutsuzsanız ve daha fazlasını hak ettiğini düşünüyosanız (ki ediyorsunuz) gereken konuşmayı yapmak durumundasınız. Karşınızdaki kişinin önceliği olmayı, isteklerinizin dikkate alınmasını hak ediyorsunuz. Eğer birlikte bir gelecek düşünüyorsanız bu konuda ortak noktayı bulmak durumundasınız. Fazla verici bir insan olmak zaman zaman kendinizi ve isteklerinizi unutup yalnızca önceliğiniz olan insanların isteklerini yerine getirmenize neden olabilir. Ancak siz kendinize değer vermezken başkalarının size değer vermesini bekleyemezsiniz. İşe başkalarından önce kendiniz için yaşayarak başlayın. Şimdiye kadar kendinizi geri plana atmış olsanız bile bundan sonrası için isteklerinizi listeleyin. Çalışkanlığınız, iyi niyetiniz, espri anlayışınız ve içinizdeki sevgi için kendinizi takdir etmeyi öğrenin. Bunu yapmak hayatta kimlerin size değer verdiğini görüp vermeyenleri hayatınızdan çıkarmanıza yardımcı olur. Karşınızdaki insana öncelik olduğunuzu göstermediğiniz sürece kimse sizi önceliği haline getirmez. İlişkide karşınızdaki insanın mutluluğu ve rahatı kadar sizin mutluluğuzun da önemli olduğunu unutmayın. Sırf onu mutlu etmek için kendinizi geri plana atmak zamanla hep geri planda kalan olmanıza neden olabilir. Bir adım atın, öne çıkın ve isteklerinizi yüksek sesle dile getirin. Hayatınızdaki insandan ayrılmak size aşktan vazgeçmek gibi gelebilir. Ayrıldığınızda dünyanızın alt üst olacağını düşünebilirsiniz. Yeni insanlarla tanışma ve her şeye baştan başlama fikri sizi korkutabilir. Ancak karşınızdaki insan tüm çabalarınıza rağmen sizin için emek harcamayı bıraktıysa oradan uzaklaşmaktan başka seçeneğiniz yok. Çünkü ilişkinizin başında yaşadığınız muhteşem anların hatıralarıyla ilişkinizi yürütemezsiniz.

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Evlenmeden önce eş adayına

    Evlenmeden önce eş adayına

    FARKLI YOLLARDAN ‘SENİ SEVİYORUM’
    Gary Chapman “The 5 Love Languages” (Aşkın Beş Dili) adlı kitabında, evliliği güçlendirmek için aşkı ifade etmenin farklı yollarını kategorize ediyor. Martinez ise müşterilerine evlilik öncesi aşkı ifade etmenin beş farklı yolunu liste şeklinde sunuyor: Açıkça söylemek, beraber vakit geçirmek, hediye alışverişi, eşine hizmet etme ve fiziksel dokunuşlar. Martinez bu tür davranışların önceden belirlenmesini ve partnerlerinin bu davranışları hakkında görüş bildirmesini öneriyor. Eisenberg ise çiftlerin ilişkiyi kendilerine has yöntemlerle beslemeleri gerektiğini düşünüyor.

    10 YIL SONRA NEREDEYİZ?
    Eisenberg’e göre bu sorunun cevabını aklımızın bir köşesinde tutmak, hedeflere ulaşmaya çalışırken karşılaşılan zorluklarla baş ederken son derece faydalı. Dr. Wilcox’a göre bu soru, partnerlerden birinin aklında boşanma ihtimalinin olup olmadığını ortaya çıkarmak konusunda da işe yarar olabilir.

    Evlenmeden önce eş adayına | 3

    AİLE KAVGALARINIZ NASIL SON BULURDU?
    The Couples Institute (Çiftler Enstitüsü) kurucularından Peter Pearson’a göre bir ilişkinin ne kadar mükemmel olduğu, problemlerin nasıl çözüldüğüyle alakalı. Bu sorunun cevabı, aile kavgalarında gizli. Sakince oturulup konuşulur muydu yoksa tabaklar havada mı uçuşurdu? Eşinizin ilişkinizdeki problemlere nasıl yaklaşacağı konusunda aile kavgaları size fikir verebilir.

    ÇOCUK İSTİYOR MUYUZ?
    Ya da bebeğin altını kim değiştirecek? Boşanma ve ilişki koçu Debbie Martinez’e göre çocuk konusunda eşinizin duymak istedikleri yerine ne istediğinizi söylemeniz önemli. Evlenmeden önce çiftler mutlaka çocuk sahibi olmak isteyip istemediklerini dürüstçe konuşmalı. Eğer isteniyorsa kaç çocuk ve evliliğin hangi noktasında isteniyor? Seks ve evlilik terapisti Marty Klein ise doğum kontrol planlamasının da en az hamilelik planlaması kadar önemli olduğu kanısında.

    EV İŞLERİ KONUSUNDA NE DÜŞÜNÜYORSUN?
    Çok az insan bu soruyu sormayı akıl ediyor; ama söylenmesi gerekiyor – isteyeceğiniz son şey, evlendikten sonra partnerinizin ev işlerine alerjisi olduğunu öğrenmeniz olurdu.

    Evlenmeden önce eş adayına | 4

    ESKİ SEVGİLİLER KONUSU…
    Virginia Üniversitesi’nde yürütülen National Marriage Project (Ulusal Evlilik Projesi) yöneticisi Bradford Wilcox, “Birçok ciddi ilişki tecrübesi, daha yüksek boşanma riski ve daha sorunlu bir evlilik anlamına gelebilir” diyor. Bunun nedeni ise çok sayıda büyük ayrılık yaşamış birinin, eşini eski sevgilileriyle kıyaslama potansiyeli olabilir. Dr. Klein’a göre insanlar geçmiş tecrübelerinden bahsetmekten çekinir, üstelik bu durum kıskançlığa ve yargılayıcı tavırlara yol açabilir. Bu sorunun üstesinden gelmenin en sağlıklı yolu, partnerinizin sizden önce de bir yaşama sahip olduğu gerçeğiyle barışık olmak ve buna saygı duymaktır.

    BENİM BORCUM SENİN BORCUN MU?
    Gerektiğinde bana kefil olur musun? Boşanma avukatı Frederick Hertz’e göre partnerler, finansal yeterlilik ve gelir kaynaklarını ayrı tutma konusundaki düşüncelerini birbirlerine açmalı. Yine tarafların birbirlerine borçlarından söz etmeleri de önemli. Eğer gelirler arasında ciddi bir farklılık varsa, Dr. Scuka gelir oranlarına göre temel bir aile bütçesi oluşturmayı öneriyor.

    SENSİZ DE BİR ŞEYLER YAPABİLİR MİYİM?
    PAIRS (Practical Application of Intimate Relationship Skills) Başkanı Seth Eisenberg’e göre birçok kişi eşiyle kurduğu ortak yaşamın yanı sıra belli konularda münferit olmak ister. Yani hobilerinizi ya da arkadaşlarınızı paylaşmak istemeyebilirsiniz ve bu durum konuşulmadığı takdirde karşı tarafta kıskançlığa ya da dışlanmışlık hissine sebep olabilir. Dr. Klein’a göre ilişkide tarafların farklı mahremiyet anlayışları olabilir. Dr. Wilcox, çiftlerin birbirlerine yalnızlığa ihtiyaç duydukları anlar konusunda dürüst olmalarını öneriyor.

    ANNEMİ SEVİYOR MUSUN?
    Dr. Scuka’ya göre eşler ne kadar uyum içinde olursa olsun büyüklerle olan ilişkiler sorun yaratabilir ama partnerlerin ebeveynleriyle ilgili sorunları çözmeye yanaşmamaları, sağlıklı ve uzun bir ilişki için pek hayra alamet olmayabilir. Ayrıca, Dr. Pearson’a göre ebeveynlerin güçlü ve zayıf yönlerini bilmek, insanların kendi ilişkilerindeki sorunları çözmesine de yardımcı olacaktır.

    SENİN AİLEN BENİ GERÇEKTEN SEVİYOR MU?
    Potansiyel kayınvalidenizin sizden nefret ettiğini öğrenmekten daha moral bozucu olan yalnızca birkaç şey vardır. Ama bu durumu yeterince erken öğrenebilirseniz, pohpohlama sanatı konulu alıştırmalar yapabilirsiniz.

    YAŞLI EBEVEYNLER İLE KİM İLGİLENECEK?
    Kimi insanlar huzurevlerine iyi niyetle yaklaşırken kimileri ise varlıklarını şiddetle lanetler. Partnerinizin ebeveynlerini yaşları çok ilerlediğinde eve getirip getirmeyeceğini önceden öğrenmeniz gerekiyor.

    NEYİME HAYRANSIN? SENİ NELER KIZDIRABİLİR?
    Zorluklar, karşı tarafa duyduğunuz hayranlıktan üstün mü? Anne Klaeysen’e göre çiftler, nadiren ikinci soru üzerinde dururlar. Evlilik, birlikte yaşamaktan daha fazlası olmalıdır, ömürlük bir sözleşmedir.

    Kaynak: Posta.com.tr

  • Bekarlar daha erken ölüyor

    Bekarlar daha erken ölüyor

    Uzmanlar, yalnız ve bekar insanların psikolojik olarak felç gibi ciddi hastalıklara meyilli olduklarını belirtti.

    Durağan veya mutlu bir evliliğe sahip olanların ise daha sağlıklı yaşadığını ekledi.

    Duke Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, evli birinin felç hastalığına yakalanması durumunda iyileşme sürecinin daha iyi ve hızlı olabileceğini söylüyor. Bunun sebebi ise bu süreçte onlarla ilgilenecek mutlaka birilerinin olacağı ve yalnız kalmamalarıdır.
    Araştırmacılar evlenip boşandıktan sonra tekrar evlenmeyenlerin, hiç evlenmemişlere oranla daha sağlıklı olduklarını iddia ediyor.
    Ayrıca, hastanın sorunlu bir evliliğe veya travmatik tecrübelere sahip olması hastalığı olumsuz etkiliyor.
    Yapılan araştırmalara göre, boşanmış hastalar %23, dul kalmış hastalar ise %25 oranında bu hastalığın savaşını kaybediyor.

    Birden fazla boşanma geçiren hastalarda bu oran %39’a artarken aynı şekilde birden fazla dul kalma durumunda %40’lık bir risk oluşuyor.

    Dr. Matthew Dupre, evliliğe ait güncel ve geçmiş tecrübelerin hastalık sonrası önemli sonuçlara sebep olabileceğini söyledi.
    Richard Francis: “Uzun zamandır bilim insanları, ilişkilerin ve medeni durumun sağlık için önemli bir role sahip olup olmadığını öğrenmeye çalıştı.”
    “Son araştırmaya göre ise felç veya inme gibi hastalıkların tedavisi evlilik durumuyla doğru orantılı olduğu ortaya çıktı. Hastalık sürecinde psikolojik ve manevi destek, eski gücünü kazanmak ve hayatını yeniden inşa etmek için çok önemli.”
    Herkesin başına gelebileceğini belirten Robert Francis, dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve tansiyon kontrolleriyle felç riskini düşürebileceğini söyledi.
    Kaynak: Daily Mail
  • Sosyal medya ruhsal dengemizi bozuyor..

    Sosyal medya ruhsal dengemizi bozuyor..

    Gelişmeleri anında öğrenmek, başkalarının hayatlarını takip etmek ve “Ben de buradayım” demenin yolu artık sosyal medyadan geçiyor. Bu ağlar sayesinde hem sıradan hem de ünlü kişilerin hayatlarını yakından takip ederek duygusal bir tatmin duygusu yaşandığını belirten Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül’e göre, başkaları tarafından merak ediliyor olmak da bir haz kaynağı…Yani kişi sadece başkalarını takip ederken değil, takip edildiğinde ve paylaşımları beğenildiğinde de aynı şekilde haz duyuyor.

    Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül, sosyal medyanın sunduğu cazibeleri anlatmaya şöyle devam ediyor: “Bazı kişiler kendi hayatının ya da karakterinin aslında ne kadar güzel ve düzgün olduğunu gösterme çabasına girerek mutlu oluyor. Ayrıca sosyal medya, gerçek dostlara ve ilişkilere sahip olmanın zor olduğu günümüzde, insanlara yalnız olmadığı yanılgısını da yaşatıyor.”

    SOSYAL MEDYA YENİ ŞÖHRET KAPISI

    Sosyal medya, genç yaşlı, ünlü ünsüz herkesin boy gösterdiği bir mecra haline dönüştü. Eskiden olduğu gibi ünlü olmak için artık insanların az ya da çok yeteneklerini sergilemesi gerekmediğinden bahseden UzmanKlinik Psikolog Reyhan Algül, onun yerine kişilerin bir şekilde evini, kendini veya fikirlerini sergileyerek kısa sürede ‘sosyal medya fenomeni’ne dönüşebildiklerini söylüyor. Bu yolla şöhretin çoğu kişiye çok cazip gelebildiğini belirten Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül,  “Çok sayıda kişi tarafından takip edilip beğenilmek ve üstüne bundan bir de para kazanabilmek kimileri için çok önemli” diyor.

    SOSYAL MEDYA HANGİ SORUNLARA YOL AÇIYOR?

    Sosyal medya bağımlılığı, kimine göre çok cazip yanlarına rağmen kişinin bireysel ve toplumsal yaşamında çeşitli bozulmalara ve sorunlara neden olabiliyor. Örneğin kişi sosyal medyada o kadar çok vakit harcar hale geliyor ki gün içinde yapması gereken işleri ihmal etmesine ya da eksik yapmasına neden oluyor. Bu da iş hayatında veya günlük hayatında aksamalara neden oluyor.

    Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül, bağımlılığın gerçek ilişkilerde de kopmalara yol açtığını ifade ederek gerçek ilişkiler ve etkileşimlerde kişinin gittikçe daha başarısız hale gelebildiğini kaydediyor. Öte yandan bu süreçte meydana gelen psikolojik sorunlara da değinen Algül, bu konuyu şöyle açıklıyor: “Başkalarının hayatlarını takip edip bunları gerçek sanmak, bazen kişilerin kendilerini değersiz hissetmelerine ve depresyona neden olabiliyor.Ayrıca telefon ya da bilgisayarla sürekli vakit geçirmek, kişinin vücudunda bir takım dengesizlikler yaratarak kaygı bozuklukları özellikle de panik atak için uygun bir zemin oluşturabiliyor. Ayrıca dikkat ve algıda bozulmalara da neden olabiliyor.”

    Bu tür sorunların önüne geçmek için:

    Paylaşılan her şeye inanmayın

    İnsanlar sosyal medya hesaplarından çoğunlukla en iyi anlarını paylaşıyor. Yani gerçeğin bir kısmını tamamını değil! Görünenin ardında ne olduğunu bilemiyoruz.

    Merak duygusu size değil, siz ona hükmedin

    Başkalarının hayatlarına sürekli dahil olmak bireyselliğe zarar veriyor. Mahremiyet duygunuzun zedelenmesine izin vermeyin.

    Kendinizi geliştirmenin başka yollarını arayın

    İnsanların birçoğu sosyal medyayı araştırma kaynaklı kullansa da pek çok bilgi yüzeysel ve genel geçer bilgilerden oluşabiliyor. Peki bilgi almak için okuma, araştırma ve gözlem yapmaya ne oldu?

    Hayatınızdaki boşlukları sorgulayın

    Sosyal medyaya aşırı takılmak, aslında hayatımızın pek de yolunda gitmediğine işaret ediyor. İşiniz mi kötü gidiyor yoksa ilişkiniz mi? Kaçtığınız şeyleri belki de çözme vakti gelmiştir.

    Gerçek ilişkiler kurun

    Bugün arkadaşlıklar bile neredeyse sosyal ağlar üzerinden yaşanıyor. Halbuki yüzyüze etkileşimin yerini sanal araçlar alamaz. Zaman zaman sevdiğiniz insanlara vakit ayırıp yüz yüze görüşün.