Kategori: İlişkiler

  • İkili ilişkilerimizi güvenli hale getirmenin yolları

    İkili ilişkilerimizi güvenli hale getirmenin yolları

    Uzman Psikolog Özge Genlik İkili ilişkilerde haklı haksız çatışmasına girmeden güvenli bir ilişki kurmak ve ilişkilerimizi en iyi hale getirmek için önemli açıklamalarda bulundu…

    Bu nedenle tüm ilişkilerimizde diğerinin davranışını değiştirmeye yönelmek yerine kendi duygularımız ve davranışlarımız üzerinde çalışmamız esastır.

    İlişkilerimizi iyi hale getirmek istiyorsak,

    Tüm ilişki örüntülerini iyi hale dönüştürmek istiyorsak öncelikle ana rahminde deneyimlediğimiz süreci şifalandırmak gereklidir. İlk ilişki deneyimimiz; eşimiz olan plasenta ile başlar bu nedenle rahimde geçirdiğimiz süre boyunca deneyimlediklerimiz beden hafızamıza kaydolur. Bizi Dünyaya getirmeye niyet etmiş kişinin tüm hissettiklerini algılar ve olduğu gibi içselleştiririz. Rahimde deneyimlediğimiz herşey dünyaya algılarımızın köküdür. Rahimde güvenli, sevgi ve şefkat duyguları ile sıkça karşılaşmış isek Dünya bizim için güvenli ve besleyici bir yerdir. Ancak rahimde duygusal şiddete maruz kalmış isek Dünya güvensiz bir zemin olarak bedensel hafızamıza kaydolur. Bu nedenle iyi ve nitelikli ilişkiler deneyimlemek için ilk adım somatik düzeyde bir terapi ile bedenimizin esnekliğini ve gücünü arttırmak olmalıdır.

    İlişkilerimizde sergilediğimiz tavırların ana kaynağını görebilmek için atacağımız ikinci adım: annemiz ile 0-1,5 yaş aralığında geliştirdiğimiz bağın niteliğini yeniden gözden geçirmek olmalıdır.
    Annemiz ile kaçıngan bir bağ kurmuş isek; ilişkilerimizde diğerinin fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarına kayıtsız kalma eğilimi gösterir. Genellikle gergin ve duygusallığın çok az yeri olduğu güvensiz tutumlar sergileyerek diğer kişiye adeta duvar örerek kendimize yakınlaştırmayız.

    Annemiz ile ikircikli bir bağlanma stili geliştirmişsek; ilişkilerimizde “endişe” duygusu oldukça yoğun deneyimlenir. Endişe duygusu herşeyi kontrol altında tutma davranışını doğurur ve sürekli ilgi bekler genellikle diğer kişiye küsme davranışını sergilerler. İkircikli bağlanma stiline sahip kişiler genellikle diğerine yönelik suçlayıcı tavırları benimserler.

    Düzensiz bir bağlanma stiline sahip isek; tek bir şeye odaklanmakta güçlük çekeriz. Genellikle hiperaktif ya da hipoaktif tutumlar sergiler dikkati dağıtmak için sürekli konu değiştiririz. Nerede nasıl davranmamız gerektiğini bilemeyiz. İçgörüden yoksun bir iletişim tarzı benimseriz.

    Annemiz ile oluşturduğumuz “güvenli bağ”; ilişki tarzı olarak özerk, hayat dolu, yaratıcı, canlı, sevgi dolu, dengeli ilişkiler oluşturmamızı sağlar. Bu kişiler duygularının farkındadır, duygularından yola çıkarak ihtiyaç ve isteklerini dürüstçe, samimiyetle, şeffaflıkla bir diğerine aktarırlar.

    Anne-çocuk bağının yeniden yapılandırılması ve güvenli bir zeminde köklenmesi için beynimizin limbik sistemine yönelik uygulamalar yaparak duyguların dönüşümüne odaklı grup terapileri, psikodrama terapi yöntemleri ve dönüşüm odaklı psikoterapiler kişinin kendi duygularını tanıması ve duygularını açıklıkla, güvenle ifade edebilmesini destekleyecektir.

  • Sevgililer Günü yalnızları ne yapmalı?

    Sevgililer Günü yalnızları ne yapmalı?

    En romantik gün olarak kabul edilen 14 Şubat Sevgililer Gününe özel plan yapan çiftler olduğu kadar bu tarihi önemsemeyenler de var. Ama asıl sorun sevgililer gününe gereğinden fazla önem verip bir de yalnız olmak.

    İlişkileri yürütmekte sıkıntı yaşayan kişiler, özellikle böyle özel günlerde kendilerini yalnız hissedip karamsarlığa düşüyor. Uzman Psikolog Seliyha Dolaşır Elbeyoğlu, sevgililer gününde yalnız olanlar ve ilişkiler konusunda sıkıntı yaşayan kişiler için önerilerde bulunuyor.

    Sevgililer gününde yalnızsanız ve bugüne çok önem veriyorsanız kendinizi yalnız hissetmemek için en iyi yol sevdiklerinizle bir arada olmaktır” diyen Elbeyoğlu’nun Sevgililer Günü yalnızları için önerileri şöyle:

    SEVGİ RUHUN EN TEMEL İHTİYACI

    “Sevilmek ve sevmek, birisi için özel olduğumuzu bilmek insanların en temel ihtiyaçlarından. Hayatında özel biri olan ya da olmayan; ilişkileri başlatma ve sürdürme konusunda sürekli sıkıntı yaşayan; hatta artık karamsar bir şekilde ilişkilere kendini kapatan ya da bile bile ilişkilerden kaçan herkesin sevgi, ilgi, eş duyum, saygı, şefkat, anlayış ve korunma içeren bir yakınlık içerisinde temas etmeye ihtiyacı vardır. Bu insan ruhunun en temel ihtiyaçlarındandır. İlişki süreci, normalde kendiliğinden olan herhangi bir özel beceri gerektirmeyen bir şeydir. İlişki karşımızdaki kişiden sevgi, saygı, güven alıp vermemizi ve hayatın kişiye iyi gelmesini sağlar. Özellikle sevgi ihtiyacımız, ilişkiler içinde sağlanabilir.

    SEVGİLİLER GÜNÜNE AŞIRI ÖNEM VERMEK KARAMSARLIĞA YOL AÇIYOR

    Bir ilişki içerisinde var olan ya da şu anda olmasa bile olabildiğini gören, hayatın bu konuda kendisine getirebilecekleri için çok karamsar olmayan çoğu insan için “sevgililer günü” gibi özel günler, ilişkisine heyecan veren bir aracı olabildiği gibi; ilişkisi olsun ya da olmasın sıradan bir gün de olabilmektedir. Ancak bazı kişiler için bu durum farklıdır. Bu tarz özel günler; karamsarlığını tetiklemekte, kendini yalnız hissetmesine neden olmaktadır. Yani kısmen içinde bir yerde burukluk hissetmesine yol açmaktadır. Bir sevgiliye ya de eşe sahip olmamaktan çok daha fazlasıyla anlam bulabilecek bir durumdur bu.

    SEVGİYİ BULMAKTA ZORLANIYORLAR

    Gerçekten de bazı bireyler için erişkinlikte sevilebilir diğeri ile güvenli bağ kurabilme, yakın ve ait hissedebilme oldukça zordur. Sevgiyi diğerleri kadar kolay alıp veremezler. Hayatın her alanında memnuniyet içerisindeyken ilişkileri başlatma ya da sürdürme konusunda tekrarlayan bir durum yaşarlar. İnsanlar tarafından kronik olarak hayal kırıklığına uğratılmış ya da kendi kendini hayal kırıklığına uğratmaktadırlar ya da artık denemekten vazgeçmişlerdir. Normalde kendiliğinden olan ilişki süreci bazı insanlar için çok daha zorlayıcı bir süreç olmaktadır. Kendimiz ve karşımızdaki hakkında olumsuz yorumlar yapmamızı sağlayan, genellikle çocukluktan mizaç ve yetiştirilme tarzıyla gelen, katılık gösteren “düşünme- duygulanma ve davranış” kalıpları buna neden olur.

    İLİŞKİYİ BAŞLATMA VE SÜRDÜRMEYİ ZORLAYAN 7 DÜŞÜNCE HATASI

    1. Yüksek düzeyde reddedilme korkusuna sahip olmak,
    2. İlişkiyi sağlamlaşana kadar oluruna bırakmaktansa, karşısındakinin niyetini sürekli sorgulayan kuşkuculuğa sahip olmak,
    3. İlişkiye inancın oluşmasını bekleyemeden henüz başlangıç safhalarında “adının konmasına” fazla ihtiyaç duymak,
    4. İstekli görünmemek adına beklenti ve ihtiyaçlarını ifade etmekten bilerek kaçınıp, hep karşı taraftan adım gelsin diye beklemek,
    5. İlişkilerde terk edilme ya da aldatılma belirsizliğine dayanamayarak; her an terk edilebilirim korkusuyla birlikte ilişkisini yaşamaya çalışmak,
    6. Olabilecek en iyisine karar vermeye çalışmak yani; katı mükemmeliyetçi bir bakış açısına sahip olmak,
    7. İçten içe kimse için özel olmayacağına ve kimse tarafından sevilemeyeceğine inanan bir yoksunluk içerisinde olmak. Ya da birisi için özel olabilmek için özel biri olmak zorunda hissetmek.

    SEVGİLİLER GÜNÜNÜ YALNIZ GEÇİRMEYİN

    Eğer tekrarlayan bir döngü içerisinde uzun süredir devam eden ilişki sorunları yaşıyorsanız, içinizde bir yerlerde bir şeyler mutlaka size “bu işte bir terslik olduğunu” fısıldar. Önce ilişkilere yönelik geliştirdiğiniz uyumu bozan ve sizi en temel ihtiyacınızı gidermekten mahrum bırakan “katı düşünce, duygulanım ve davranış kalıplarınızı” tespit edip bunları değiştirmek için adım atmak “sevgililer günü” için kendinize vereceğiniz bir hediye olabilir.

    Sevgililer gününde yalnızsanız ve bugüne çok önem veriyorsanız kendinizi yalnız hissetmemek için en iyi yol sevdiklerinizle bir arada olmaktır. Arkadaşlarınızla ya da ailenizle plan yapabilir, hoşlanacağınız bir aktivite organize edebilirsiniz. Böyle günlerde sevilen insanların varlığını hissetmek ve onlarla temas etmek karamsarlığa kapılmamak için en iyi yollardan biridir.”

     

    Kaynak: ntv.com.tr

  • Sağlıklı bir evlilik nasıl olmalıdır?

    Sağlıklı bir evlilik nasıl olmalıdır?

    Evlilik iki kişinin bir ömür birlikte yaşaması için hayatlarını birleştirmeleridir. Her ne kadar hayat boyu bir birliktelik planlanmış olsa da evliliklerde bir çok sorun yaşanabilir ve bu sorunların çözümlenememesinden dolayı evlilikler kesintisiz birliktelikle sonuçlanmayabilir. Yapılan araştırmalara göre de ülkemizde geçmiş yıllara nazaran boşanmaların arttığı gözlenmektedir.

    Evliliklerde birçok sorun yaşanmasının ve evliliklerin boşanmayla sonuçlanmasına neden olan başlıca sorunları şöyle sıralayabiliriz;

    – Ekonomik nedenler

    – Kültür farklılıkları

    – Ailelerin evlilik anlayışları

    – Eşlerin birbirine olan saygısızlığı ve ön yargılar

    – İletişim problemleri

    – Cinsel problemler

    – İkili ilişkilerde çitflerin tecrubesi

    Evliliklerin sağlıklı olabilmesi için sağlam temellere oturtulması gerekmekdir. Bu temellerin oluşmasındaki ilk kural kişi önce kendine yapılmasını istemediği birşeyi karşısındakine yapmamalıdır yani saygılı olmalıdır. İkinci kural güven ve üçünsü ise sevgidir. Kişiler birbirlerine saygılı değillerse her türlü sorunla karşılaşmak mümkündür. Saygı yoksa güvende oluşmaz, güven oluşmadığı gibi tek başına sevgi de bir ilişkinin devamlılığı için yeterli değildir. Sağlıklı bir evlilik kurmak için yukarıda belirttiğim gibi sağlam bir temele oturtulmalı sorun yaşadığında profesyonel destek alınmalıdır.

    Psk. Semih DEMİRCİ

  • Takıntılı aşklarda ve unutulamayan geçmiş ilişkilerde…

    Takıntılı aşklarda ve unutulamayan geçmiş ilişkilerde…

    Takıntılı aşklarda ve unutulamayan geçmiş ilişkilerde emdr işe yarayan bir yöntem mi? Takıntılı aşk olgusu, bitmiş bir ilişkide kendini gösterebileceği gibi oldukça sorunlu olduğu halde süren ilişkilerde ve karşılıksız aşk durumlarında da kendini gösterebilir. Temeldeki mesele artık gündemden çıkması gereken ilişkinin ve bu ilişkinin aktörü olan kişinin takıntılı bir şekilde düşünüp durulmasıdır. Tabi ki biten, bitmesi gereken ya da başlamamış olan bir ilişki söz konusu olduğunda karşıdaki kişiyi kısa bir süre içinde aklımızdan çıkaramamak normaldir. Ancak, biten bir ilişkide ayrılığın üstünden uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen, süren bir ilişkide ilişkinin sona ermesi için çok güçlü nedenler olduğu halde, başlamamış bir ilişkide ise karşıdaki kişi neredeyse hiç tanınmadığı halde karşıdaki kişiden düşünsel olarak kopamama hali normal değildir. Normal olmayan bu süreçte kişinin karşıdakini düşünmeden edememesi takıntılı bir durumdur.

    “Bana çektirdiği o kadar acıya rağmen onu hayatımdan çıkaramıyorum”, “Üstünden 6 ay geçmesine rağmen eski sevgilimi dün ayrılmış gibi özlüyorum”, “Ondan nefret ediyorum ama aklımdan bir türlü çıkmıyor”, “Yaşadığımız güzel anılar çok az olsa da hep o anıları düşünüyorum”, “Hiç tanımıyorum ama onsuz yapamayacağıma inanıyorum”, “Beni aldattı ve beni sevmediğini söyledi ama ben onu unutamıyorum”, “Onunla olamayacağını biliyorum ama onsuz bir hayat da hayal edemiyorum”, “Bana ilgi göstermiyor ancak 1 senedir onu düşünmeden yapamıyorum”, “Bana çektirdiği onca şeye rağmen yüzü, kokusu aklımdan çıkmıyor” gibi ifadeleri aşk takıntısı olan kişilerden sıkça duyarım. İçinde bulundukları bu açmazlar bu kişilere çok büyük sıkıntılar yaşatır, takıntı boyutunda yoğun düşünsel saplanmalara yol açar. Böylece karşıdaki kişinin bir nevi ilahlaştırılması söz konusu olur ve bu da kısırdöngüsel bir biçimde karşıdaki kişinin takıntıya dönüşmesini pekiştirir.

    Takıntılı aşk durumunda karşıdaki kişiyi gerçekten özlüyor olmak mevzubahis değildir. Özlemek iki unsuru gerektirir; kişi ile olumlu deneyimlerin çokça olması ve ayrılık söz konusu ise ayrılığın üzerinden uzun bir süre geçmemiş olması. Takıntılı aşklardaki dinamikleri gözlediğimizde bu iki kriterin karşılanmadığını görürüz. Karşı cins ile olumlu deneyim ya çok az ya da hiç yokken, ayrılığın üstünden uzun zaman geçmişken ya da kişi ile hiç sevgili olunmamışken karşıdaki kişiyi aklımızdan çıkaramıyorsak bir özleme durumundan bahsedemeyiz, ancak takıntılı düşünme durumundan söz edebiliriz.

    Neden insanlar takıntılı bir biçimde bir kişiye düşünsel olarak saplanıp kalıyorlar? Neden her insan bu takıntılı durumu yaşamıyor da bazıları bunu yaşıyor? Takıntılı aşk durumlarına yol açan birçok geçmiş travmatik deneyim olabilse de üç temel travmatik yaşantı türü en çok karşılaştığım nedenler arasında yer alıyor. Aşk takıntısına yol açan birinci neden çocukluk ve ergenlik döneminde karşı cins ebeveyn ile yaşanan travmatik deneyimlerdir. Karşı cins ebeveyn ile tekrarlayan olumsuz deneyimlerin yaşanması ve/veya olumlu deneyimlerin yeterince yaşanamaması, karşı cinsle ilgili yaşanan takıntılı düşüncelerin karşılaştığım en temel nedenlerinden biridir. İkinci neden geçmiş ilişkilerde yaşanan aldatılma ve/veya kötü muamele görme deneyimleridir. Üçüncü neden ise takıntılı biçimde düşünülen kişi ile yaşanan aldatılma ve/veya kötü muamele görme deneyimleridir. Takıntılı aşklara yol açma ihtimalinin yüksek olduğunu gözlemlediğim üçüncü nedende çelişkili bir durum varmış gibi görünebilir; nasıl olurda bizi aldatan ve/veya bize kötü muamele eden bir kişiyi düşünüp dururuz, bu kişiyi daha kolay unutmamız gerekmez mi? Ne yazık ki durum böyle değildir. Bir kişi ile ilgili ne kadar çok olumsuz deneyim yaşamışsak ya da yaşıyorsak bu kişinin aklımıza takılma olasılığı o kadar artar. Bizde yarattığı travma nedeniyle bu kişi aklımıza gelir durur, yoksa bu kişi bulunmaz hint kumaşı olduğu için değil.

    Psikoterapide amaç takıntılı aşk yaşayan kişinin bu takıntısına duyarsızlaşma yapmaktır. Bu takıntılı duruma neden olan travmatik unsur ya da unsurlar tespit edilerek bunlar EMDR yönteminden yararlanılarak travma çalışmasında çalışılır ve kişinin mevcut takıntısına katkıda bulunmalarının önüne geçilir. EMDR yöntemi ile psikoterapide yol kat ettikçe takıntılı aşkın konusu olan kişiyi düşünme oranı ve düşünüldüğündeki rahatsız etme seviyesi azalarak yok olur.

     

    Kaynak: Yrd. Doç. Dr. Ercüment DOĞAN

  • Sevgililer Günü İçin Kombin Önerileri

    Sevgililer Günü İçin Kombin Önerileri

    Sevgililer Günü geliyor hanımlar! Ne giyeceğinize hala karar veremediyseniz, sizler için hazırladığımız kombin önerilerine bir göz atın.

    Sevgilisi olmayanlar için pek bir önemi olmayan Sevgililer Günü, sevgilisi olup ta kıyafet arayışı içinde olanlar için süper bir yazı derledik. Sevgililer Günü’nde sevgiliniz için daha bir güzel ve özenli olmak isteyebilirsiniz. Size önereceğimiz birkaç kombin önerileriyle istediğiniz şıklığı yakalayabilirsiniz. Haydi o zaman başlayalım!

    Sevgililer Günü için kombin önerileri

    İşte aşkınızı yeniden tazeleyeceğiniz tarzdaki kombin önerilerini açıklıyoruz..

    Kırmızı bluz

    Sevgililer Günü’nün anlam ve önemi için kırmızı bir bluz hiçte fena olmaz. Kırmızının dikkat çekiciliğini en güzel şekilde yansıtacak modeli seçmek te artık size kalmış! :)

    Sevgililer Günü İçin Kombin Önerileri | 1

    Siyah etek

    Asilliğin rengi olan siyah bir etekle hiç olmadığınız kadar şık olabilirsiniz. Giyeceğiniz siyah bir etek kırmızı bir bluzla birleşince aşkınızı daha bir ön plana çıkarabilirsiniz.

    Siyah ayakkabı

    Seçeceğiniz zarif topuklu bir ayakkabı Sevgililer Günü için seçtiğiniz kıyafetlerin tamamlayıcı olacak.

    Küçük çanta

    Sevgililer Günü için yanınıza küçük bir çanta modeli seçin. Rengine artık siz karar verin :) Ayakkabınızla aynı renk olabilir.

    Sizin önerileriniz neler?

     

  • Cinsellik ve aşk sürekli birbiriyle karıştırılır

    Cinsellik ve aşk sürekli birbiriyle karıştırılır

    Çok yanlış bir şekilde, hayatı anlamlı kılan diğer şeylerin eksikliğinde, cinsellik ve aşk tüketime yönelik kötüye kullanıldığında yalancı bir mutluluk olarak onların yerini doldurma görevini üstlenebilir. Bu durum insanın bireyselliği ön plana çıkarma çabalarından biri olan mahremiyetin hazmedilemeyen bir yan etkisi olarak değerlendirilebilir. Aşkın, yokluğun, özlemin ve şehvetin bir göstergesi olduğu görüşünü savunan Platon, Şölen adlı eserinde, aşkın, bölünmüşlük ile varlığımızdaki yalnızlık duygusunu kaldırmaya yönelik bir bütünleşme arzusu olduğunu da söyler. Mitolojiye göre; henüz bildiğimiz anlamda insanın yaratılmadığı dönemde, insanlar önceleri hem erkek hem kadındı ve Hermaphrodites adıyla anılırlardı. Hermaphrodites kendi kendine yeten, kimseye hatta Tanrılara bile ihtiyacı olmayan, yarısı kadın yarısı erkek, dört kollu, dört bacaklı, biri doğuya bakarken diğeri batıya dönük iki yüzlü, dört gözlü, dört kulaklı, iki ağızlı ve iki çift kanadı olan koskocaman bir yaratıktı. Tanrılar, Hermaphrodites’in kendi kendine yetmesini bir türlü içlerine sindirememişler. Ona karşı duydukları öfke günün birinde Hermaphrodites’i birbirini tamamlayan iki parçaya bölmelerine yani ikiye ayırmalarına yol açmış. Erkek ve kadın böyle ortaya çıkmış. İşte herkesin bir şekilde yorumda bulunduğu ve ahkam kestiği “seks” sözcüğü de bu ayırmayı anlatır ve Latince “bölme” ve “ayırma” anlamına gelen “secare” sözcüğünden türer. Ve o gün bugündür kadın kayıp yarısı erkeği, erkek kayıp yarısı kadını arayıp durur. O zamandan beri erkek ve kadın birleşmeye çalışmaktır. Bu nedenle seks; kendini sevme, kendini keşfetme ve yaşamın gerçek anlamını arama yolculuğunun başlangıç noktasıdır. Bu arayışa yani yeniden hermafrodit olup tamamlanma, bütünlenme ve birleşme arzusuna da “seks” diyoruz. Türkçe’mizde seks sözcüğünün karşılığı cinselliktir. Cinsellik gerçek mutluluğu bulma ve yaşamımızın amacını keşfetme gücüdür. Cinsel soruların yanıtını bulabilmek, cinselliğin gizli tarihini anlayabilmek, cinselliğin gelişim serüvenine ışık tutabilmek ve hayatta olmanın keyfini hissedebilmek için; cinselliği sadece biyolojik, fizyolojik, toplumsal ve ruhbilimsel bilgilerle değil, aynı zamanda mitolojik bilgilerle anlaşılmasının doğruluğuna inanmak gerekir. Çünkü cinsellik insan yaşamının doğal ve insanlık tarihi kadar eski bir parçasıdır.

     

    Uzm. Psk. Dan. Cem KEÇE

  • Patolojik aşkta mantık yoktur

    Patolojik aşkta mantık yoktur

    Tarif edilmesi güç bir duygu olan aşk kişinin her gün yaşayabileceği bir durum değildir. İnsan beyninde aşk, sevgi gibi duyguların ortaya çıkmasına neden olan birçok merkez ve hormonal faaliyetler vardır. Aşk insanın ayaklarını yerden kesen, heyecanlandıran, mutluk veren, ulaşamadığımızda ise acı ve üzüntü çekmemize neden olan gizemli bir duygudur. Peki aşk kişilerin hayatında bağımlılık yapabilir mi?

    Aşk bağımlıları yalnız kalamazlar

    Her insanın yaşına, konumuna ve hayat tecrübesine göre aşkın tarifi farklıdır. Aşk… En büyük güç… En büyük heyecan… En büyük zayıflık… Bütün bu ifadeler aşık olan kişilerin yaşadığı duygu durumudur. Aşık olan kişi karşısındakini zihninde olmasını istediği gibi hayal eder. Yani hoşlandığı kişiyi gözünde büyüterek idealize eder. Ancak aşk bağımlıları yemeden içmeden kesildikleri ve gün boyu düşündükleri kişinin yüzünü ya hiç hatırlamıyor ya da hatırlamakta güçlük çekiyor. Bunun altında yatan sebep ise kendisine az karşısındaki kişiye ise aşırı değer vermesinden kaynaklanıyor. Aşk bağımlıları yalnız kalamazlar bu yüzden sürekli bir partner arayışı içindedirler.

    Patolojik aşkta mantık yoktur
    Patolojik aşkta mantık yoktur

    Aşık bağımlılığı madde bağımlığı gibi tüm bedene hükmediyor

    Normal aşkın ötesinde geçen aşk bağımlılığın da kişi aşık olduğu insanı hayatının merkezine koyar ve karşı tarafla o kadar ilgilidirler ki kendindeki bağımlılığın farkında değildirler. Karşı taraftan gördükleri en ufak olumsuz bir tepki bile hayati önem taşıyan bir konu haline gelir. Tıpkı madde bağımlılarında olduğu gibi aşk bağımlıları sevdikleri insanla birlikteyken tüm sıkıntılarını unuturlar. Çünkü bu kişiler için kafa yapıcı madde aşık oldukları insandır. Aşk bağımlısı bir süre sonra sosyal çevresine ayak uyduramaz, iş hayatında verimi düşer, sorumluluklarını yerine getiremez hatta intihar girişimi gibi yaklaşımlarda bulunabilir.

    Bağımlı aşık terk edildiğinde yaşam onun için bomboş ve anlamsız gelir. Aşk bağımlıları ayrılık sonrasında dışarı çıkmaz istemez, bağımlı olduğu kişi olmadan yaptığı hiçbir şeyin anlamı yoktur. Bu kişiler ilişki bittikten sonra ayrıldıkları kişiye yakın olmak isterler. Eski sevgiliye ulaşmak için ortak arkadaşlarla görüşmeye, sosyal medyadan takip ederek bilgi edinmeye çalışırlar. Bir ilişkinin sona ermesini normal insanlar daha kolay kabullenirken aşk bağımlıları için durum farklıdır. Aşk bağımlıları ayrılığı hiçbir zaman kabullenemezler.

    Aşk bağımlılığının ilk habercisi dikkat bozukluğu

    Aşk bağımlıları biten ilişkinin ardından hem ruhsal hem de fiziksel olarak acı çekerler. Ayrılık sonrasında sürekli eski sevgiliyi düşünürler ve özlemekten kendilerini alıkoyamazlar. Şiddetli uykusuzluk ya da hatırlamamak için kaçışı uykuda arayabilirler. Yemeden içmeden kesilme ya da duygusal açlığı doyurmak için kendilerine yemeğe verebilirler.

    Aşk bağımlıları etrafındaki kişilerin onları anlamadıklarından yakınırlar. Bu durumu aşmaları için kimileri “kızarak” kimileri “unut artık onu” diyerek, kimileri ise yeni birini bulmaya çalışarak kişiyi içinde bulunduğu girdabın içinden çıkarmaya çalışılar. Tabii ki bu çabalar sonuçsuz kalır ve aşk bağımlısı daha çok içene kapanabilir. Aşk bağımlıları genelde kendi istekleriyle hekime başvuruyorlar. Tedavinin ne kadar süreceği ise altta yatan duruma bağlı oluyor. Kişi bakış açısını değiştirmediği ve kendine değer vermeyi öğrenmediği sürece iyileşmesi mümkün olmuyor. Tedavi sürecinde suçluluk duygusundan kendine yönelik acımasızca eleştirilerden uzak durmak gerekiyor. Kişinin çevresine de önemli görevler düşüyor. Bağımlı kişileri rahatlamak adına uzun uzun dinlemek iyileşme sürecine olumlu anlamda bir etki yapmıyor. Aşk bağımlılarıyla hiç konuşmamakta doğru bir yaklaşım değildir. Bazen antidepresan ilaç desteği de tedavi sürecine yardımcı oluyor. Tedavi sonrasında kişi ruhsal olarak daha gelişmiş ve daha sağlıklı ilişkiler kurabilecek düzeye gelmiş oluyor.

     

    Uzm. Dr. Mehmet YAVUZ

  • 14 Şubat Sevgililer Günü 2017

    14 Şubat Sevgililer Günü 2017

    14 Şubat Sevgililer Günü  2017 yeni çiftler için heyecan verici olabilir ama uzun zamandır ilişkide olan çiftler için her yıl olduğu gibi evde oturup romantik bir yemekle geçiştirme anlamına gelebilir.

    Eğer siz de aynı yemeklerden, çiçeklerden, kutu çikolatalardan sıkıldıysanız, eşinizle yapabileceğiniz 5 farklı şeyi sizler için sıraladık.

    14 Şubat Sevgililer Günü 2017 | 2

    YEMEK DERSİNE KATILMAYI HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

    Kalabalık bir restoranda oturup yemek paylaşmak yerine kendi yemeğinizi romantik bir ortamda kendiniz yapmaya ne dersiniz? Son zamanlarda çiftler arasında da çok popüler olmaya başlayan yemek kursalarından kendi ağız tadınıza uygun olan mutfağı bulun ve 14 Şubat Sevgililer Günü’nü enfes kokular eşliğinde birlikte yemek yaparak geçirin. Hem erkeğinizi mutfakta görmek oldukça hoşunuza gidebilir, bir düşünün!

    BEKAR ARKADAŞLARINIZI LİSTELEYİN

    14 Şubat Sevgililer Günü’nü bugüne kadar hep çift olarak geçirdiniz değil mi? Peki ya hiç bekar arkadaşlarınızı da toplayıp, eğlencesi bol bir organizasyon yapmayı hiç düşündünüz mü? Tek yapmanız gereken birlikte keyifli dakikalar geçirdiğüiniz bekar arkadaşlarınızla program yapmak. Böylece her yıl yinelenen programlarınızın dışında farklı bir şey yapmış olursunuz.

    SPONTANE OLUN

    14 Şubat Sevgililer Günü için yaptığınız planları şimdi bir kenara bırakın ve o gün sadece cüzdanınızı alıp evden dışarı çıkın. Birbirinizin gözlerinin içine bakarak bozuk parayı havaya fırlatın ve yazı-tura atın.

    Bugüne kadar yapmak isteyip de cesaret edemediğiniz ne varsa bir bir o güne özel gerçekleştirin. Hem monotonluktan kaçmış olacaksınız hem de ilişkinize bambaşka bir heyecan katacaksınız.

    ÇOCUKLUĞUNUZA DÖNÜN

    Gençlik ateşinizin yanıp tutuştuğu o dönemlerde ilişki yaşamak çok daha heyecan vericiydi değil mi? Gelin bu 14 Şubat’ta içinizdeki çocuğu dışarı çıkarın. İsterseniz lunaparka gidip çocukluğunuza geri dönün isterseniz de bowling oynayın. Yalnız özellikle bowling gibi çekişmeli oyunlarda ucuna ödül koymayı unutmayın. İnanın bu şekilde akşamınız çok daha heyecanlı geçecek

    BİRLİKTE TERLEMEYE NE DERSİNİZ?

    Sevgililer Günü’nde sevgiliyle birlikte spor yapmak kulağa korkunç gelebilir. Ancak illa da saatlerce koşuya çıkın ya da birlikte yoga, pilates derslerine katılın demiyoruz. Bu dışarıda herhangi bir 30 dakikalık yürüyüş bile olur.

    Yapılan son bir araştırmaya göre birlikte spor yapan çiftler, çok daha sağlıklı ve huzurlu bir ilişki yaşıyor.

    Kaynak: posta.com.tr

  • Gerçekten sevdiğini anlamanın yolları

    Gerçekten sevdiğini anlamanın yolları

    Konu ‘’seni seviyorum’’ demekse eğer erkekler bu konuda biraz çekimser kalabiliyor. Ama partnerizin sizi gerçekten sevdiğini anlamak artık hiç zor değil…

    Size olan sevgisini bir türlü söyleyemeseler bile birçok yöntemle bunu belli etmeye çalışırlar.
    Size ait olan eşyaları yakınlarında bulundururlar
    Evinde veya onda unuttuğunuz eşyaları size geri vermek istemezler ya da size unuttuğunuzu hatırlatmamak için ellerinden geleni yaparlar. Çünkü belli etmeseler de size ait eşyalar onlara huzur verir.
    İçinde sizinde olduğunuz planlar yaparlar
    Eğer erkek arkadaşınızın sizi gerçekten sevip sevmediğini anlamak istiyorsanız sizinle vakit geçirme isteğini değerlendirin. Tatil günlerinde her fırsatta sizinle ilgili planlar yapıyorsa sizi sevmediğine dair şüpheye düşmenize gerek yok demektir.
    Gerçekten sevdiğini anlamanın yolları | 3
    Küçük sürprizler
    Sizin sevdiğiniz veya sevmediğiniz yiyecekleri ezberleyecek ve küçük sürprizler hazırlayacaktır. Hatta bunlarla kalmayacak sevdiğiniz içeceği ve tatlıyı küçük notlarla süsleyerek size kapınıza kadar ulaştırmaya çalışacaktır.
    Göz teması 
    Siz bir şeyler anlatırken hiç konuşmadan size bakıyor ve sürekli göz teması kuruyorsa şanlısınız. Sevgiliniz size bayılıyor demektir.
  • Erkeklerin Hoşlandığını Gösteren Belirtiler

    Erkeklerin Hoşlandığını Gösteren Belirtiler

    Erkeklerin ve kadınların hoşlanma belirtileri benzer özellikler gösterse de erkekleri ayıran özellikler var. Bir erkeğin bir kadından hoşlandığını nasıl mı anlarız? İşte tüm detaylarıyla erkeklerin hoşlandığını gösteren belirtiler..

    Uzun süre gözünüze bakmıyorsa

    Eğer bir erkek sizden gerçek anlamda hoşlanıyorsa gözlerinizin içine 5 saniyeden fazla bakamaz. Ancak ne anlamda baktığını kestirmeniz gerekir. Belki de amacı sadece çapkınlık olabilir. Sizin yapmanız gereken tek şey hoşlandığını düşündüğünüz kişinin gözlerine dikkatlice bakın size kaç saniye aralıklarla baktığına dikkat etmek. Eğer uzun süre bakamıyor gözlerini kaçırıyorsa sizden hoşlanıyor.

    Konuşurken sizinle ilgili detaylar soruyorsa

    Hoşlandığını düşündüğünüz kişi sizinle konuşurken iş hayatınızla ve hobilerinizle ilgili sorular soruyorsa bilin ki sizden hoşlanıyor. Niyeti sizin hakkınızda bir şeyler öğrenmeye çalışmak.
    Erkeklerin Hoşlandığını Gösteren Belirtiler | 4

    İltifat etmeye çalışıyorsa

    Hoşlanan her erkek karşısındaki bayanı sözleriyle etkilemeye çalışır. Eğer karşınızdaki erkek dışa dönük bir yapıya sahipse rahatlıkla iltifat eder ancak biraz çekingen bir yapıdaysa iltifat etmeyi cümlelerinin altına sıkıştırmaya çalışır. Sizin bulunduğunuz ortamdan keyif alıp almadığınıza bakar.

    Jest ve mimikleriyle kibar görünmeye çalışıyorsa

    Eğer bir erkek bir kadından hoşlanıyorsa sadece iltifat etmekle kalmaz jest ve mimikleriyle sizi etkilemeye çalışır. Sık sık karşınıza çıkmaya çalışır ve bunu size tesadüf olduğunu söyler. Size karşı koyamadığı gülümseme ifadesi hoşlanma belirtileri arasında yer alır.

    Sık sık mesaj atıyorsa

    Bu belirtiyi sanırım herkes anlayabilir. Bir erkek size sürekli mesaj atıyorsa bilin ki sürekli sizin yanınızda olmak istiyor. Yüzünüze karşı konuşmak yerine mesaj atmayı tercih eden erkekler genelde çekingen yapıdadırlar ve yakında size açılacaklarının sinyalini gösterirler.

    Erkeklerin Hoşlandığını Gösteren Belirtiler | 5

    Size çiçek gönderdiyse

    Hiç beklemediğiniz birisi size çiçek gönderdiyse bu açık olarak sizden hoşlandığını gösterir.

    Sizce bir erkek hoşlandığında nasıl belirtiler gösterir?