Kategori: İlişkiler

  • Erkekler Daha Çok Yalan Söylüyormuş

    Erkekler Daha Çok Yalan Söylüyormuş

    Araştırmalar yalanların hayatı kolaylaştırmak adına olduğunu söylüyor…

    Dünyanın en ünlü otomobil firmalarından birinin gerçekleştirdiği araştırmada erkeklerin kadınlardan daha çok yalan söylediği ortaya çıktı. Çalışmaya göre erkeklerin en çok söylediği yalanlardan biri “Telefonum çekmiyordu“.

    Dünyaca ünlü bir otomobil firmasının gerçekleştirdiği araştırmada kadınların ve erkeklerin yalan söyleme oranı karşılaştırıldı. Çalışmada erkeklerin yılda 1,092 yalan söylediği kadınların ise 12 ay boyunca söylediği yalanların toplamının 728 olduğu tespit edildi.

    Kadınların da erkeklerin de yalan söylemek için ortak bir nedenleri olduğunu söyleyen araştırmacılar bu sebebin “hayatı kolaylaştırmak” olduğunu belirtti.

    Araştırmaya göre en çok söylenen yalanlar şunlar:

    ERKEKLER

    “İçki içmek için para yoktu”

    “Hiçbir şeyim yok, her şey yolunda”

    “Telefonum çekmiyordu”

    “Aldım ama o kadar pahalı değildi”

    “Yoldayım, geliyorum”

    KADINLAR

    ” Hiçbir şeyim yok, her şey yolunda”

    “Sorduğun şeyin nerede olduğunu bilmiyorum, dokunmadım bile!”

    “O kadar da pahalı değildi”

    “İçki içmedim, param yoktu”

    “Başım ağrıyor”

  • TAKINTI, SAPLANTI, OBSESYON SORUNUNUZ OLUP OLMADIĞINI TEST EDEBİLİRSİNİZ.

    TAKINTI, SAPLANTI, OBSESYON SORUNUNUZ OLUP OLMADIĞINI TEST EDEBİLİRSİNİZ.

    TAKINTI, SAPLANTI, OBSESYON SORUNUNUZ OLUP OLMADIĞINI TEST EDEBİLİRSİNİZ.

    PADUA ENVANTERİ

    Herkesin günlük hayatta kafasına taktığı şeyler muhakkak vardır. Ama önemli olan bu takıntıların hastalık derecesinde olup olmadığını bilmek. İşte İtalyanların hazırladığı, takıntı derecenizi ölçen bir test. Aşağıdaki maddelerden her birine sıfır ile dört puan arasında bir puan verin. Ortalama 40 puan alırsanız normalsiniz, puanınız 40’ın biraz üzerine çıkarsa normalden biraz takıntılısınız. 80 puan civarında alırsanız ise takıntı hastasısınız demektir.

    0=hiç, 1=çok az, 2=biraz, 3=fazla, 4=çok fazla

    • Paraya dokunduğum zaman ellerimin kirlendiğini hissediyorum.
    • Vücut salgılarım (ter, tükürük, idrar vs.) herhangi bir yerime çok az değse bile elbiselerimi kirletebileceğini düşünüyorum.
    • Y ab ancıların veya tanıdığım bazı kişilerin dokunduğunu bildiğim cisimlere dokunmakta zorluk çekiyorum.
    • Çöpe veya kirli şeylere dokunm ak ta zorluk çekiyorum.
    • Hastalıktan veya kirlenmekten korktuğum için umumi tuvaletleri kullanmaktan kaçınıyorum.
    • Hastalık bulaşmasından korktuğum için umumi telefonları kullanmaktan kaçınıyorum.
    • Ellerimi gerektiğinden daha sık ve daha uzun yıkıyorum.
    • Bazen hiçbir sebep yokken sadece kirlenmiş ol ab ileceğimi veya üzerime bir şey bulaşmış ol ab ileceğini düşündüğüm için yıkanıyor veya temizleniyorum.
    • Kirlenmiş olduğunu düşündüğüm bir şeye dokunursam kendimi derhal yıkanm ak veya temizlenmek zorunda hissediyorum.
    • Eğer bir hayvan bana dokunursa yıkanmak ya da giysilerimi değiştirmek zorunda kalıyorum.
    • Aklıma şüpheler veya endişeler geldiği zaman, bunlar hakkında bana güvence verecek biriyle konuşmadan duramıyorum.
    • Konuşurken aynı şeyleri ve aynı cümleleri birkaç defa tekrarlıyorum.
    • İnsanların söylediklerini bir kerede anlasam bile, aynı şeyi birkaç defa tekrarlamalarını istiyorum.
    • Giyinirken, soyunurken, yıkanırken kendimi belli bir sırayı takip etmek zorundaymış gibi hissediyorum.
    • Yatmadan önce giysilerimi belli bir şekilde asmak veya katlamak zorundaymışım gibi hissediyorum.
    • Yatmadan önce kendimi belli bir sıra içinde belli işleri yapm ak zorunda hissediyorum.
    • Doğru yapılıp yapılmadıklarından emin olm ak için işleri birkaç defa yapmak zorundayım. Bazı şeyleri gerektiğinden daha fazla kontrol ediyorum.
    • Su musluklarını, elektrik düğmelerini kapattıktan sonra tekrar tekrar kontrol ediyorum.
    • İyice kapalı olup olmadığından emin olm ak için yoldan eve geri dönüp kapıları, pencereleri vs. kontrol ediyorum.
    • Her türlü belgeyi, formu, çeki doğru doldurup doldurmadığımdan emin olmak için defalarca kontrol ediyorum.
    • Kibritlerin, sigaraların vs. iyice sönüp sönmediklerini anlamak için defalarca kontrol ediyorum.
    • Bir yerden para aldığım zaman defalarca sayıyorum.
    • Mektupları yollamadan önce defalarca ve dikkatle kontrol ediyorum.
    • Önemsiz konularda bile karar vermekte zorluk çekiyorum.
    • Yaptığımı bildiğim şeyleri gerçekten yapıp yapmadığımdan bazen emin olamıyorum.
    • Anlattığım bir şeyi yeterince açıklayamadığımı düşünüyorum.
    • Bir işi dikkatle yaptıktan sonra bile, yanlış yaptığımı veya bitiremediğimi düşünüyorum.
    • Bazı şeyleri gerektiğinden daha sık yaptığım için bazen gideceğim yerlere geç gidiyorum.
    • Yaptığım şeylerin çoğu hakkında şüphe ve sorunlar uyduruyorum.
    • Belli şeyleri düşünmeye başlarsam bir türlü kafamdan atamıyorum.
    • İstemediğim halde aklıma kötü şeyler geliyor.
    • Aklıma ayıp ve kötü sözler geliyor ve kafamdan atamıyorum.
    • Aklım düşüncelerle öylesine meşgul ki, etrafta ne olup bittiğini fark edemiyorum.
    • Küçük hatalarımın fel ak etlere yol açacağını düşünüyorum.
    • Farkında olmadan birine zarar vermiş ol ab ileceğime endişe duyuyorum.
    • Bir felaket haberi aldığım zaman benim hatam olduğunu düşünüyorum.
    • Bazen hiçbir sebep yokken kendime zarar verebileceğimden veya bir hastalığım olduğundan aşırı derecede endişe duyuyorum.
    • Hiçbir sebep yokken cisimleri sayıyorum.
    • Hiçbir önemi olmayan sayıları hatırlamak zorundaymışım gibi hissediyorum.
    • Okurken önemli bir şeyi kaçırdığım fikrine kapılıyorum, geri dönüp aynı bölümü en az iki kere okum ak zorunda kalıyorum.
    • Hiçbir önem taşımayan şeyleri unutm ak tan endişe duyuyorum.
    • Aklıma bir şey geldiği zaman, bunu bütün açılardan inceleme gereği duyuyorum.
    • Bazı durumlarda kontrolümü kaybetmekten ve ayıp şeyler yapmaktan korkuyorum.
    • Yüksekten aşağıya baktığım zaman, kendimi aşağı atmamı söyleyen bir dürtüye kapılıyorum.
    • Yaklaşan bir tren görünce, rayların altına atlayabileceğim hissine kapılıyorum.
    • Topluma açık yerlerde aklımdan elbiselerimi çıkarmak geçiyor.
    • Araba kullanırken birinin veya bir şeyin üstüne gitmek dürtüsüne kapılıyorum.
    • Silah görünce heyecanlanıyorum, aklımdan şiddet içeren düşünceler geçiyor.
    • Bıçak , hançer ve diğer sivri uçlu cisimler beni huzursuz ediyor.
    • Bazen içimde bana yapmak istemediğim anlamsız şeyleri yaptıracak bir şey hissediyorum.
    • Bazen sebep yokken cisimleri kırmak veya tahrip etmek istiyorum.
    • İşime yaramasalar bile, başkalarına ait şeyleri çalmak istiyorum.
    • Bazen marketten bir şey çalmak için dayanılmaz bir istek duyuyorum.
    • Bazen savunmasız çocuklara ve hayvanlara zarar verme dürtüsüne kapılıyorum.
    • Sonradan rahatsız olsam bile, belli durumlarda aşırı yemek yeme dürtüsüne kapılıyorum.
    • İntihar ve suç haberi aldığım zaman uzun bir süre çok etkisinde kalıyorum, bu konudaki düşüncelerimi durduramıyorum.
    • Mikroplar ve hastalıklar hakkında yersiz endişeler icat ediyorum.

  • Boşanma Davası Nasıl Açılıyor ?

    Boşanma Davası Nasıl Açılıyor ?

    İşte boşanma davası hakkında bilmek istediğiniz, size gerekli olan bütün bilgiler. Hiç birimiz boşanmak için evlenmiyoruz ama maalesef hayat bu…

    Hiç birimiz eşimizden boşanmak istemeyiz. Ama hayat bu işte. Boşanmak zorunda kalabiliriz. Boşanma kararını verme sürecini atlatıp, boşanmaya karar verdiğimizde bizi diğer zor yol bekler. Boşanma yolu zor bir yol. Boşanmada sizi neler bekliyor ?

    Eşlerden biri kabul etmese de boşanma gerçekleşebilir mi?

    Türk hukukunda iki tip boşanma şekli vardır: Anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma.

    Anlaşmalı boşanmada her iki taraf da boşanmayı arzular. Mali konular, çocukların velayeti, mal paylaşımı konularında bir anlaşma metni vardır. Hakimin buna müdahale etme şansı olsa da, her iki taraf da müdahale edilen hususları benimser ve onaylarsa anlaşmalı boşanma gerçekleşir.

    Çekişmeli boşanmada ise taraflardan biri boşanmayı ister, diğeri istemez. Bu durumda davayı açan davacı taraf artık evlilik birliğinin çekilmez bir hale geldiğini ispat etmekle mükelleftir. Mahkemenin de buna kanaat getirmesi şarttır.

    Taraflardan birinin boşanmayı istemediği hallerde delillerin toplanma ve davanın ispatlanma süreci Türkiye’deki hukuk sisteminin ve adliyelerin yoğunluğundan dolayı uzar. Bunun en önemli sebebi, özellikle büyük şehirlerde duruşmanın kısa ararlıklarla değil, iki-üç ay gibi uzun aralıklarla verilmesidir.

    Zina nedeniyle boşanma davası nasıl açılır?
    Evlilik birliği içinde kanunun ve toplumun taraflara yüklediği en önemli yükümlülüklerden biri eşlerin birbirine sadakatidir. Kadın ya da erkeğin üçüncü bir kişiyle kuracağı ilişki hukuken zina anlamına gelir. Taraflardan birinin zinası halinde, diğer tarafın bu sebebe dayanarak boşanma davası açma hakkı vardır.

    Zinaya dayalı boşanma davaları, bu durumu öğrenme tarihinden itibaren altı ay ve her halükarda beş yıllık bir zamanaşımı süresine tabidir. Yani aldatıldığını öğrenen eşin, öğrenme tarihinden itibaren en geç altı ay içinde mahkemeye dava açması halinde zamanaşımını süresi kesilmiş olur.

    Zina nasıl ispatlanır?
    Zina için çeşitli ispat yolları vardır. Teknolojik imkanlardan faydalanarak, msn kayıtları, sosyal siteler, fotoğraflar, bilgisayar kayıtları, tanık gibi delillerle zina ispatlanabilir. En önemlisi, mahkemenin zinanın gerçekliğine kanaat getirmesidir.

    Zina için suçüstü hali yapılamaz. Çünkü zina TCK’da suç olmaktan çıkarılmıştır. Ama zinanın ispatı için birkaç tanıkla birlikte zinanın gerçekleştiği yere gidilmesi, bunun gerekirse kolluk kuvvetleriyle de desteklenmesi halinde zina ispatlanabilir.

    Ancak kolluk kuvvetleri, sadece zinadan dolayı oraya gelmeyeceklerdir. Bu itibarla gerçekleşen başka bir fiili durumda eğer kolluk kuvvetleri de duruma şahit olursa tanık olarak dinlenebilirler.

    Boşanma sebebi mahkemede nasıl ispatlanır?
    Açılan davanın niteliği ve sebebine göre çeşitli delilerle ispatlanabilir. Önemli olan, boşanma davasında dayanılan sebebin varlığıdır. Örneğin, zina sebebiyle açılan bir boşanma davasında fotoğraf, tanık ve bilgisayar kanıtları gibi çeşitli delillerle bu davalar ispatlanabilir.

    Mahkeme hakiminin delillerin gerçekliğine kanaat getirmesi gerekir. Bu nedenle delillerin inandırıcı olması zaruridir.

    Tarafların ikrarı ya da yemin teklifi mahkeme açısından bağlayıcı değildir. Yemin, sadece hukuk davalarında bir delil olarak kabul edilir, boşanma davalarında yemin deliline başvurulamaz.

    İkrar (bildirme) da başlı başına yeterli değildir. Boşanma davaları aile kavramının kutsallığına dayandığı için, hakime direkt müdahale imkanı tanınan davalardandır. Hakimin, evliliğin taraflar için bir faydası kalmadığına kanaat getirmesi gerekir. Yeterli delille ispatlanamazsa, hakim sadece tarafların beyanları üzerine boşanmaya karar veremez.

    Terk eden eşe nasıl boşanma davası açılır?
    Türk Medeni Kanununa göre terk, boşanma sebeplerinden biridir. Terk eden taraf altı ay içinde ortak ikametgaha dönmediyse, diğer tarafın dava açma hakkı vardır. Bu, niteliği itibarıyla bir dava değildir. İhtar davası olarak geçse de önemli olan diğer tarafa yapılacak terk ihtarıdır. Bu ihtarın yapılacağı herhangi bir adres bulunmaması durumunda, ilanen de olsa mutlaka bu ihtarın karşı tarafa ulaştırılması gerekir.

    İki aylık süre içinde müşterek ikametgaha dönülmesi, anahtarın nerede bulunduğu, yol gideri yatırıldıysa nereden temin edileceği gibi hususların ihtarda mutlaka bulunması gerekir. Terk eden eş ihtara rağmen dönmezse, diğer tarafa terk sebebiyle haklı bir dava açma sonucu doğar.

    Önemli olan kişinin terke zorlanmış olup olmadığı ve dönmemesi için herhangi bir sebebin bulunup bulunmadığıdır. Herhangi bir sebebe dayanmayan ve bu itibarla ihtara cevap vermeyerek ortak ikametgaha dönmeyen kişi kusurlu sayılır ve dava sonucu boşanma gerçekleşir.

    Boşanma davalarında kimler şahit olarak dinlenebilir?
    Ailenin yakınları, komşular, arkadaşlar ya da hiç tanımadıkları ama birebir olaylara şahit olan kişiler tanıklık yapabilirler. Önemli olan tanığın doğru beyan vermesidir.

    Boşanma davasında çocukların şahitliği kabul edilir mi?
    Çocuklar da şahit olarak dinlenebilir. Ancak çocuğun idrak çağı denilen yaşa ulaşmış olması gerekir. Yasa koyucu bunun için herhangi bir yaş sınırı belirtmemiştir. Ancak uygulamada 12 ve üzeri çocukların dinlendiğini görüyoruz.

    Mahkeme çocuklara boşanma davasına sebep olan olaylarla ilgili bilgi ve tanıklıklarını soracaktır. Örneğin, zinaya dair boşama davası açılıyorsa ve çocukların şahit olduğu bir olay varsa, telefon konuşmalarına tanıklık etmişse, çocuklar tanık olarak ifade verebilir.

    10 yaşından küçük çocukların tanık olarak dinlendiklerine pek rastlanmaz. Bunun nedeni hem ebeveyn baskısına daha kolay maruz kalmaları hem hayal dünyalarının daha gelişmiş olması nedeniyle olayları çarpıtabilme ihtimalleri hem de kendilerini ifade etmede zorlanmalarıdır.

    Boşanma kararı çocuğa nasıl açıklanır? Fikir almak için yazımıza tıklayın.

    Evlilik birliğinin temelinden sarsılması ne demektir?
    Kanunda sayılan zina, akıl hastalığı, hayata kast, terk, kötü muamele gibi hallerin dışında eşler arasında yaşanan diğer tüm problemler taraflar açısından evlilik birliğini çekilmez hale getiriyorsa, buna “evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma” diyebiliriz.

    Her iki tarafın yetişme ortamları, sosyal çevreleri, aile hayatları gibi ya da ayyaşlık, züppelik, cinsel uyumsuzluk, zührevi hastalıklar gibi kişiye özel durumlarını bu çerçevede değerlendirebiliriz.

    Bu temel sebeplerden birinin varlığı halinde, evlilik birliği çekilmez bir haldeyse ya da toplum ve bireyler için herhangi bir fayda kalmadıysa hakim boşanmaya hükmedebilir.

    Şiddet gördüğü için boşanmak isteyenler nasıl dava açmalı?
    Hukuk sistemimizde eşlerin birbirine karşı insanca davranması gerekliliği üzerine kurulmuş bir boşanma sebebi mevcuttur. Taraflardan birinin diğer tarafın hayatına kast etmesi, özel olarak düzenlenmiş bir boşanma sebebidir.

    Hayata kast etmede anlaşılması gereken, eşlerden birinin diğerini öldürmeye teşebbüs aşamasında kalan bir eyleminin olmasıdır. Bunun ispatı için tek yol, yapılmış olan bir savcılık şikayeti ya da akabinde açılmış bir ceza davasıdır.

    Taraflardan biri diğerinin canına kast etmese de kötü davranışı neticesinde şiddet uygulaması da boşanma sebebidir. Kötü muamele boşanma sebebidir, ancak cana kast sayılmaz. Kötü muamele; savcılık şikayeti, alınacak doktor raporu ve tanık ifadeleri ile ispat edilebilir.

    Akıl hastalığı boşanma sebebi sayılabilir mi?
    Akıl hastalığının boşanma sebebi sayılabilmesi için birden fazla şartın bir araya gelmesi gerekir. En önemlisi akıl hastalığı olan eşin, diğer eş için evlilik birliğini çekilmez hale getirmiş olması, hastalığın iyileşemeyecek mahiyette olması ve bunun ispatlanabilir olması gerekir.

    Akıl hastalığı olduğu iddia edilen kişinin doktordan ya da adli tıptan rapor alması şarttır. Bunun için fiili ehliyeti yoksa, bir vasi tayin edilmesi gerekir. Davanın açılacağı yer, eşlerin son altı ay içinde birlikte ikamet ettikleri yerin aile mahkemesidir.

    Evlenmeden önce hastalığın olduğu hallerde, evliliğin butlan (haksızlık) sebebiyle iptali denilen bir dava vardır. Aklı hastalığına dayalı boşlanma davası açılabilmesi için hastalığın evlilik birliği içinde ortaya çıkmış olması ve hastalığın iyileşemeyecek nitelikte olması gerekir. İyileşebilecek türdeyse ve eş tedaviye yanaşmıyor ya da gerekenleri yapmıyorsa diğer tarafın şiddetli geçimsizliğe dayanarak boşanma davası açması mümkündür.

  • Evlilik Hayatına Alışma İpuçları

    Evlilik Hayatına Alışma İpuçları

    Bir çift olarak günlük rutine alışmak zaman alabilir. Evlenmeden önce beraber bile yaşıyor olsanız, bekarlık günlerinize özlem duymanız gayet normaldir. Bazıları, evliliğin ilk aylarında çok fazla fikir ayrılığı yaşarlar.

    Eşler başından itibaren her şeyin doğru gitmesini istediklerinden, pireyi deve yapabilirler, en önemsiz konular bile büyük bir sorun haline dönüşebilir. Çoğu problemin kökeninde, aslında evliliğin ne olduğuna dair beklentilerin farklı olması yatar.

    Eşlerden biri evde birlikte geçirecekleri yakın ve rahat anların hayalini kurarken, diğeri ise kariyerine daha çok odaklanmak isteyebilir.

    Yeni başlangıç yapmak…

    Bir evlilikte en sık yaşanan anlaşmazlık konularından bahsedecek olursak, aşağıdakileri sıralayabiliriz:

    Para: Tartışmaların en büyük nedenlerindendir. Para, bir şeylere ne kadar değer biçtiğimizi ve neden ne kadar etkilendiğimizi gösterir.

    Ev işleri: Aslında bu konuda yapılan tartışmalar önemsiz gibi görünse de, altında saygı, sevgi ve adalet gibi nedenler yatar.

    Cinsellik: Yeni evlenenlerin iyi bir seks hayatı olduğu düşünülür. Oysa, çoğu zaman bu böyle olmaz. Pek çok çift, seks için ya meşguldür, ya da cinsel problemlerle uğraşıyordur. Bunların bir alternatifi de seksin sıradanlaşması korkusudur.

    Yakınlık: İlişkinin ilk zamanlarında yakınlaşmak için gerekenleri günlük hayatınızın parçası haline getirmek önemlidir. Hayat meşguliyetlerle doludur ama bir bağ kurmanın olumlu yanlarını geliştirdikçe, bunlar tüm evliliğiniz boyunca sizinle kalır.

    İletişim: Birbirinizden ne kadar farklı olursanız olun, iyi iletişim becerileri, sorunları çabuk bir şekilde çözmenize yardımcı olur.

  • Yeni Başlayan Bir İlişkide Uzak Durulması Gereken Hareketler

    Yeni Başlayan Bir İlişkide Uzak Durulması Gereken Hareketler

    Yeni başlayan bir ilişkide, ilk günlerin heyecanına kapılıp hepimiz ufak tefek hatalar yaparız. Ancak unutmayın, bazen bu ufak tefek hatalar ilişkinize mal olabilir!

    Uzun zamandır beklediğiniz o heyecanın damarlarınızda dolaşmaya başladığı ilk günlerde, ayaklarınızın yerden kesilmesi, hayatınızın merkezinde yeni başlayan ilişkinizin olması gayet normal. Ancak bu gibi zamanlarda kontrolü kaybetmek, bu muhteşem duygulara daha en başından veda etmenize neden olabilir. Biz de sizin için yeni başlayan bir ilişkide uzak durmanız gereken 4 kusurlu hareketi araştırdık…

    Sosyal medya paylaşımlarına dikkat!

    Yediğimiz yemekten, gittiğimiz yerlere kadar her şeyi Facebook ve Twitter sayfalarımızda yayınlamaya bayılan biz kadınlar, yeni başlayan ve bizi mutlu eden bir ilişkimiz olduğunda durumu daha da abartma potansiyeline sahibiz. Ancak aynı şey erkekler için geçerli olmayabilir. Bir çok erkek ilişkisinin her anının boy boy fotoğraflarla sosyal ağlarda yayınlanmasından hoşlanmıyor. Bu sebeple eğer sıkı bir Facebook ya da Twitter kullanıcısıysanız, bu alışkanlığınızda ufak bir değişiklik yapmanız gerekebilir.

    Gelecek planlarınız konusunda acele etmeyin

    Aşık olduğunuzda her şey bir anda gözünüze toz pembe görünebilir. Daha karşınızdaki kişiyi doğru dürüst tanımadan, gelecekle ilgili planlar yapmaya başlayabilir, birlikte yaşamak, tatile çıkmak gibi fikirler aklınıza hücum edebilir. Bu gibi şeyleri düşünmeye başladığınızı fark ettiğiniz an kendinizi durdurun. Bazen böyle aceleci tavırlar erkekleri korkutabilir. Her şeyi yavaş yavaş tadını çıkararak yaşamanızda fayda var.

    Arkadaşlarınızdan vazgeçmeyin

    İşte yapılan en büyük hatalardan bir diğeri; arkadaşlardan vazgeçmek. Hayatınızdaki erkekle tanışana kadar sürekli birlikte vakit geçirdiğiniz arkadaşlarınızdan sırf yeni bir ilişkiye başladınız diye bir anda vazgeçmek düşebileceğiniz en büyük yanılgı. Şöyle düşünün ya ilişkinizde işler yolunda gitmez ve onun sizin için doğru insan olmadığını fark ederseniz ne olacak?

    Sizin için her şeyden vazgeçmesini beklemeyin

    Sevgilinizin de arkadaşları olduğunu, hayatında öyle ya da böyle sizden önce bazı alışkanlıkları bulunduğunu asla aklınızdan çıkarmayın. Her Cuma arkadaşlarıyla buluşması ya da spora yalnız gitmek istiyor olması sizi sevmediği anlamına gelmiyor. Bir ilişkinin sağlam temeller üzerine kurulabilmesi için her iki tarafında kendine ait bir hayatı olması çok önemli. Böylece hem sizin hem de onun kendine ait zamanı olacak ve böylece paylaşacak çok daha fazla şeyiniz olacaktır.

  • Süper Kadın Sendromu

    Süper Kadın Sendromu

    Mükemmelin peşinde koşan pek çok anne, istediği standartları tutturamadığın da psikolojik sorunlar yaşıyor…

    Eşi, işi ve çocuğu için mükemmelin peşinde koşan pek çok anne, istediği standartları tutturamadığında psikolojik sorunlar yaşıyor. Çağımızda “süper kadın” yahut “süper anne” sendromu olarak adlandırılan bu durumun yol açacağı zararları, DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Aslı Kızıltoprak Tuna anlattı…

    İyi bir eş, anne, evlat ve iş kadını olmak… Birçok rolü aynı anda ve mükemmel yapma zorunluluğu hissetmek, günümüzde çoğu kadının yaşadığı psikolojik bir buhran. Üstüne üstlük bu buhrana içinde bulunulan şartları, hatta çoğu zaman yakınlarını da yönlendirme hissiyatı eklenince kadınların üzerindeki yük daha da artıyor. Eğer sizde kendinizin mükemmeli bulmak için çabaladığını düşünüyorsanız “süper kadın” ya da başka bir değişle “süper anne” sendromuna yakalanıyor olabilirsiniz. Peki, bu mükemmeliyetçilik duygusu nereden geliyor?

    DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Merkezi Uzman Klinik Psikolog Aslı Kızıltoprak Tuna’ya göre, süper kadın olmaya giden süreç daha küçük yaşlarda başlıyor. Türk toplumunda kız çocuklarına söz dinleyen, isteneni yapan “mükemmel kız çocuğu” rolü verildiğini, sonrasında da “Süper Kadın” rolü öğretildiğini anlatan Tuna; ” Kız çocukları iyi bir anne, iyi bir eş ve iyi bir evlat olmanın gerekliliğini başta annelerini model alarak çevrelerinden öğreniyor. Genellikle anneler “fedakar”, “başkaları için yaşayan” bir eş ve anne modeli çiziyorlar ve ister istemez çocuklarını da buna özendirmiş oluyorlar. Gelecekte, kız evladın anne-babaya daha yardımcı ve daha yakın duracağı ile ilgili yorumlar ve kıyaslamalar yapılmaya başlanıyor. Tüm bunlar, daha çok küçük yaşlardan kız çocuklarının duygu, düşünce ve davranışlarını şekillendirmeye başlıyor” diyor.

    Süper anne ve eş olmak sosyal öğreti

    Kız çocukları okul dönemi boyunca akademik başarı ve sosyal çevrede yer edinmenin yanı sıra ev içerisinde yapılması gerekenleri de annelerini gözlemleyerek öğrenmeye devam ettiklerinin altını çizen Tuna, “Özellikle son nesil annelerinin üzerinde durduğu başka önemli bir konu da “üniversite”. Bundan sonra, iş hayatındaki başarılar ve düşünüldükten sonra karar verilmiş olan evlilik geliyor” diyor.

    Günümüz kadınlarının büyük bir kısmının yaşadığı bu sendromun belirtilerinin 20′li yaşlarda kadının evlenmesi ile başladığını anlatan Tuna, “30′lu yaşlarda sendrom kişinin üzerindeki yükün artması ile daha da göze çarpar. Çevremize şöyle bir bakarsak etrafımızda aslında azımsanmayacak kadar “süper kadın” görebiliriz. Bu kadınlar sabahları erkenden kalkıp telaşla eşine ve çocuklarına kahvaltı hazırlarken bir yandan da çocuğunu okula, kendini de işe gitmek üzere hazırlar. İşteki yoğun ve tempolu koşuşturmadan sonra evine gelip evin işleri, düzeni ve yemekle de elinden geldiğince ilgilenmek ister. Bunların yanı sıra hem kendi hem de eşinin ailesine özen gösterir. Arkadaşlarına da zaman ayırmaya çalışır. Kendi kişisel bakımı ve kıyafetlerine önem verdiği gibi eşininkiler ile de ilgilenir. Onun da kusursuz olmasını ister. Başarılı bir iş kadını olarak maddi açıdan da ailesine destektir. Faturalar ve alışveriş işleri ile ilgilenir. Yatırımlar yapar. Ve tabii ki, bu süper kadının çocuğu da süper olmalıdır” diyor.

    Psikolojik sıkıntılar yaratır…

    Limitlerini bu kadar fazla zorlayan ve her şeyin dört dörtlük olması için insanüstü bir çaba sarfeden bu kadın profilinin ruhen ciddi anlamda yorulduğunu anlatan Tuna, “Tabii ki bu yoğun tempo kadını hem fiziken hem de ruhen fazlası ile yorup yıpratacaktır. Ancak başlarda kendisi de bunun farkına varmayabiliyor. Kimileri yerli yersiz agresif bir tutum sergilemeye başlayabilirler. Hırs, güç, başarı ve düzeni dengelemeye çalışırken depresyon, panik atak ve pek çok alanda gözükebilecek anksiyete (kaygı) bozuklukları da kaçınılmaz olacaktır. Süper kadınların pek çoğu kas ağrılarından, tüm vücutta hissedilen bir yorgunluk ve gerginlik halinden, kaliteli uyuyamamaktan, yorgun uyanmaktan bahsederler. Bu belirtiler için de acilen önlem alınmadığı takdirde sorunlar katlanarak büyüyecektir” dedi.

    “Süper kadın” sendromunun sadece kişinin kendine zarar vermekle kalmayıp diğer insanlarla olan iletişime de zarar verdiğinin altını çizen Tuna, “Kadın aynı zamanda eşini ve/veya çocuğunu da baskı altında tutmaya, onları da kontrol etmeye çalışır. Tüm sorumlulukları yüklenmeyi görev edinmiş olan kadın, eşi ve çocuğu için bir anlamda hayatı kolaylaştırırken onların sorumluluk almasına da engel olur. Çaba sarfedeceği, başaracağı hiçbir şey kalmayan eş de, tatmin olmadığı ve kendini önemsiz hissettiği bu yaşamdan sıkılmaya başlar. Yani, “süper kadın”, eşi çocuğu hatta çevresindeki insanlarla olan ilişkilerine zamanla zarar vermeye başlar” diyor.

    Uzman Klinik Psikolog Aslı Kızıltoprak Tuna’ya göre eğer “süper kadın sendromuna” yakalandıysanız;

    • Mükemmel, süper olmak mümkün müdür? İnsanlar doğruları ile olduğu kadar yanlışları ile de var olurlar. Kusurlara takılıp sürekli eleştirerek kendinizi ve çevrenizi yıpratmayın.

    • Başta kendiniz olmak üzere, herkesi olduğu gibi kusurları ile kabul etmeye ve bu şekilde sevmeye çalışın.

    • Kendinizden çok başkaları için yaşamaktan vazgeçin. Sadece kendinizi düşünerek, kendi mutluluğunuz için de bir şeyler yapın.

    • “Bunlara da yetişmeliyim” “Şunları da yapmalıyım” vb. cümleleri, yani “meli –malı”ları hayatınızdan çıkarın. Bu şekildeki tanımlamalar kişiyi bir takım kalıpların içine sokar. Ve tanımlara uygun davranamadığımızda suçluluk, hayal kırıklığı, yetersizlik duyguları yaşamamıza sebep olur.

    • Önemli olan, sorumlulukları ve hayatı paylaşmaktır. İhtiyacınız olduğunda yardım isteyin.

    • Hayattan beklentileriniz, öncelikleriniz tabii ki olsun. Ama sınırlarınızı bilin. Yapılacaklar listenize sürekli ulaşılması güç hedefler koymayın.

    • Başarısızlığı tatmasak başarının değerini anlayamazdık. Bunu unutmayın.

    • Kendi mutluluğunuzu, sağlığınızı ihmal etmeyin.

    • Sevdiklerinize de “Hayır” diyebilmeyi bilin. “Hayır” dediğinizde de sizi sevmekten vazgeçmeyecekler.

    • “Mükemmel olmasam da ben kendime güveniyorum, kendimi seviyorum ve değerliyim” deyin.

  • Anneler – Babalar Dikkat: Okul Çantaları Kanser Yapıyor!

    Anneler – Babalar Dikkat: Okul Çantaları Kanser Yapıyor!

    Amerika Birleşik Devletleri’nde yayınlanan bir araştırma, okul malzemelerinin yüzde 75’inde oyuncaklarda kullanılması yasaklanmış olan ‘fitalat’ grubundan toksik kimyasal maddeler bulunduğunu ortaya çıkardı…

    Prof. Dr. Rasim Küçükusta, yaptığı açıklamada, kısa adı CHEJ olan Sağlık, Çevre ve Adalet Merkezi (Center for Health, Environment & Justice) isimli kuruluşun, New York’ta bazı mağazalardan rastgele satın aldığı dünyaca tanınmış firmaların imalatı olan sırt çantası, beslenme çantası, yağmurluk, bot ve üç halkalı klasörden oluşan 20 çeşit üründe fitalat miktarlarını ölçtürdüğünü söyledi.

    İki kez tekrarlanan testlerden, 20 üründen 16’sında fitalat bulunduğu, 15 üründe bulunan fitalat miktarının izin verilen seviyeden yüksek çıktığı belirtildi. Test edilen ürünlerin hiçbirisinde fitalat ihtiva ettiğine dair hiçbir uyarının olmadığına dikkat çeken Prof.Dr. Rasim Küçükusta, şöyle dedi:

    “Test edilen sırt çantaları, oyuncaklarda müsaade edilenin 69 misli, beslenme çantalarında ise 27 ila 29 misli fazla fitalat tespit edildi. Bu ürünlerde fitalatlardan başka sağlığa zararlı kurşun, kadmiyum ve organotin gibi kimyasallar da bulundu.”

    Fitalatların kanser etkisi

    Prof.Dr. Rasim Küçükusta, fitalatların başta kanser olmak üzere insan sağlığına çok yönlü zararlarının olduğuna da dikkat çekerek, şöyle devam etti:

    “Toplam 8 türü olan fitalatlar, kısaca PVC olarak bilinen poli vinil kloriti yumuşatmak ve daha elastik hale getirmek için kullanılıyor. Tıpkı sert plastik elde etmek için kullanılan bisfenol A gibi hormon bozucu kimyasallardan olan fitalatların, doğumsal gelişim kusurları, dikkat eksikliği hiperaktivite sendromu, kısırlık, erken buluğa erme, astım, obezite ve kanserler ile ilişkilendiren hayvanlar üzerinde yapılmış olan pek çok araştırma var. Bu yüzden de Amerika’ da fitalatların oyuncak, diş kaşıma halkaları ve benzeri ürünlerde binde 1′ den fazla konsantrasyonda kullanılması çocukların bu tür ürünleri çiğnedikleri ve emdikleri gerekçesiyle 2008 yılında yasaklanmıştı.”

    Türkiye’de de var

    Prof.Dr. Rasim Küçükusta, Türkiye’de üretilen ve satılan bir çok kırtasiye malzemesinde ve çantalarda fitalat bulunduğunu da belirterek şöyle devam etti:

    “Bu raporda sözü geçen tüm ürünler ülkemizde de var ve marka düşkünü aileler tarafından da üstelik çok pahalı fiyatlara kapış kapış alınıyor. Bizde bu tür ürünlerin alıcısı pek çok ama bunlarda bulunan kimyasalları kendine dert edinen ve zararlarını araştıracak insan çok az veya hatta hiç yok. Aldığınız üründe PVC olup olmadığını kontrol edin ve PVC olanlardan mutlaka uzak durun. Fitalat ihtiva eden ürünlerin alternatifleri olduğunu unutmayın. Fitalatlar, özellikle çocuklar tarafından kullanılan her türlü malzemede yasaklanmalı ve ürünlerin fitalat ihtiva ettiği etiketlerinde açıkça belirtilmelidir.

    Çocuk oyuncaklarında yasaklanan fitalatlara çeşitli okul malzemelerinde kullanılmasına izin veriliyor olması, tamamen kimya endüstrisinin gücü sayesindedir.”

    Fitalat nedir ve zararları neler?

    Ürünlerin içeriğindeki fitalat maddesi, hormon dengesini bozarak insülin direncine sebep oluyor. Fitalatlar tip 2 diyabet, obezite, yüksek kolesterol gibi problemlerin de kısmen sorumlusu. Dünyada her yıl bir milyar ton fitalat üretiliyor ve bu madde yaygın olarak kozmetik ürünlerinde kullanılıyor.

  • Kadınlar Bu Hataları Çok Sık Yapıyor!

    Kadınlar Bu Hataları Çok Sık Yapıyor!

    Kadınların ilişki içerisinde en çok yaptığı hatalar neler? İşte detaylar…

    – Erkeğe istediği bir şey olmayınca konuşmak yerine trip atmak

    – Gereksiz kıskançlık krizleri

    – İlk buluşmada evlilik konusuna girmek

    – Çok fazla soru sormak

    – İlişkinin başında erkeği hayatının merkezine koymak

    – Partnerini değiştirmeye çalışması

  • 25 Yaşından Önce Bunları Mutlaka Yapın

    25 Yaşından Önce Bunları Mutlaka Yapın

    Eğer 25 yaşını geçmediyseniz ve hala yaşam enerjiniz varsa bu haberi mutlaka okuyun…

    Yıllar çok çabuk geçiyor. Erken yaşlarda bunu duymak herkese komik geliyor. Ancak şöyle bir düşünün ilkokula başladığınız gün sanki geçen hafta değil miydi? Yaşadıklarımız gözümüzün önünden geçtiğinde geride bıraktığımız yılları fark edebiliyoruz belki ancak bir çırpıda düşününce bu yaşa ne zaman geldiğimiz bizi şaşırtabiliyor. Yaşlıların sürekli tekrarladığı “onlar gençken yapılacak şeyler” sözünü unutmamak gerekiyor. Mutlaka bir bildikleri var.

    •Tanımadığınız biri ile flört edin.
    •Farklı bir ülkede kısa bir süre bile olsa yaşayın.
    •Sırt çantanızı alın ve hiç bilmediğiniz bir yere seyahat edin.
    •En az bir fobinizden kurtulun.
    •Işıklar açık sevişin.

    •Dağınık bir odada yaşayın.
    •Küçükken kalbini kırdığınızı düşündüğünüz birinden özür dileyin.
    •Aranızda gerçekten duygusal bağ olmayan bir erkek arkadaş edinin.
    •Hizmet sektöründen bir işte çalışın.

    •Büyük bir stadyum maçına gidin.
    •24 saat boyunca her türlü komünikasyonunuzu kesin.
    •Çıplak denize girin.
    •Hangi şarabı sevdiğinizi keşfedin.
    •Arkadaşlarınız ile uzun yolculuğa çıkın.
    •Egzotik yemekleri deneyin.

    •Toplum yararına yapılan bir organizasyonda görev alın.
    •Faturaları ödeyin ve para biriktirin.
    •Ailenizi şık bir yerde akşam yemeğinde ağırlayın.

    •Düz vites otomobil kullanmayı öğrenin.
    Fotoğraf çekmek hakkında temel bilgiye sahip olun.
    •Kendi yemeğinizi kendiniz pişirin.

    •Hayatınızı anlatan bir blog kurun ve sürekli yenileyin.
    •Atılmak üzere olan bir eşyayı bambaşka bir eşyaya dönüştürün.
    •Kan bağışında bulunun.

  • Aldatan erkeği nasıl anlarsınız?

    Aldatan erkeği nasıl anlarsınız?

    Kadınlar, erkeklerin davranışlarındaki farklılıkları gözden kaçırmaz. Araştırmalar gösteriyor ki kadınlar kendisini aldatan erkekleri yakalayabilir. Erkekler de eşlerine yakalanma korkusuyla kendini ele verir. İşte erkeğin kendini yakalatan davranışları…

    Artık sizinle fazla ilgilenmiyorsa

    Bir zamanlar, her yaptığınız ve her söylediğinizle ilgilenirdi. Ancak birden bütün bunlar önemsiz olmaya başladı. Sadece hatalarınızı kabullenmiş ve sizi olduğunuz gibi kabul etmiş olabilir, ancak yepyeni biriyle tanışmış da olabilir.

    Farklı kokuyorsa

    Sevgiliniz birden yeni bir koku kullanmaya başladıysa korkmayın. Ancak giysilerinde ve vücudunda farklı bir koku varsa, şüphelenmeye başlayabilirsiniz.

    Yalanlarını yakalıyorsanız

    Eğer açık bir yalanını ve ya geç saatlere kadar süren bir iş toplantısı gibi klasik atlatmalarını yakalıyorsanız şüphelenmeye başlayın. Ancak unutmayın, bir kez yalan söylemesi onun her zaman yalan söyleyeceği anlamına gelmez.

    Size yaklaşmaktan çekiniyorsa

    Birdenbire sevgili yerine arkadaş gibi davranmaya başlaması, başka biriyle ilgilenmeye başladığının sinyali olabilir.

    Yepyeni bir görünüme büründüyse

    Birden farklı giysiler giymeye ve sürekli kuaföre gitmeye başladıysa, şüphelenmeye başlayabilirsiniz. Bütün bunları yeni bir işe başladığı için yapıyorsa, fazla korkmanıza gerek yok. Ancak yeni bir işe başlamadıysa ya da bu değişiklikleri sizin için yapmıyorsa, tehlike sinyalleri çalıyor demektir.

    Sağlığına birdenbire daha fazla önem vermeye başladıysa

    Sürekli spor salonuna gidiyor, daha sağlıklı yiyecekler yiyor ve kısa zamanda kilo vermeyi amaçlıyorsa, daha dikkatli olun. Bunları sadece sizin için yapıyor olabilir. Ancak spor salonundan dönüp duş aldıktan sonra nereye gittiğini size söylemiyorsa, şüphelenmeniz için iyi bir nedeniniz var demektir.

    İş saatleri uzamaya başladıysa

    Terfi etmediyse ya da çok önemli bir proje üzerinde çalışmıyorsa, iş saatlerini uzatmasının arkasında bambaşka bir nedeni var demektir. Ya sizinle bir sorunu var ya da başka biriyle ilgileniyor olabilir.

    Sizi ailesinden uzaklaştırıyorsa

    Bir zamanlar sizle tanıştırmak için can attığı ailesini sizden uzak tutmaya başladıysa, bazı hatalarını onların arkasına saklıyor olabilir.

    Birden saldırgan ve paranoyak olduysa

    Durup dururken her söylediğinizi yanlış anlıyorsa… Ona sorduğunuz en ufak soru bile kavgaya dönüşüyorsa… Bazı telefonları cevaplamaktan kaçınıyor, size garip sorular soruyorsa… Artık onunla oturup her şeyi açıkça konuşmanız, ikiniz için de en iyisi olacaktır.

    aldatan erkek