Kategori: İlişkiler

  • İlişkinizin check-up zamanı geldi mi?

    İlişkinizin check-up zamanı geldi mi?

    Hasta olduktan sonra ilaca sarılmak yerine önceden önlem alıp hastalıktan korunmanın daha sağlıklı olduğu gerçeği, ilişkiniz için de geçerli… Bu yazıdaki başlıkları değerlendirerek ilişkinizi sağlık kontrolünden geçirebilir, böylece önlemlerinizi erken alabilirsiniz.

    Kalan ömrünüzü daha sağlıklı geçirebilmek için check-up programlarına katılıyorsunuz; kan sayımınız yapılıyor, organ fonksiyonlarınız test ediliyor, kolesterolünüz ölçülüyor, idrar analizinin yanı sıra çeşitli görüntüleme cihazlarına giriyorsunuz. Peki ya ilişkiniz yol almaya başladıkça ona ne kadar önem veriyorsunuz? Özellikle evlendikten sonra ilişkinize ihtiyacı olan gıdaları verdiniz mi? Ters giden bir şeyler var mı, belirtiler neyi gösteriyor, hangi durumda nasıl bir tedaviye ihtiyacınız var? Bu soruların yanıtını bulmak için ilişkinizi de check-up’tan geçirmenizi öneriyoruz. İlişki check-up’ı için odaklanmanız gereken yapı taşlarını Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy’a sorduk. Şimdi tahlil ve teşhis zamanı…
    SEVGİ DEPONUZ DOLU MU?
    Duyan herkeste güzel hisler uyandıran bir kelime sevgi… Ancak anlamı herkes için farklı olan sevgiyi göstermenin yolları da kişiden kişiye değişiyor. Bu gerçeğe bağlı olarak kişilerin karşı taraftan beklentileri de farklı oluyor ve bu farklılık bazen sıkıntılar doğuruyor. “Beni sevseydin şunu yapmazdın” diye kurulan cümleler size de çok yabancı gelmiyor olsa gerek… Eğer ilişkinizde çatışmalı bir durum varsa taraflar kendi sevgi tanımlarına sığınıp karşı tarafın beklentilerine karşı direnç de geliştirebiliyor, “Ben böyleyim, beni böyle kabul et” tarzı cümleler sarf edilebiliyor. Sevgiye dair beklentiler karşılanmadığında yaşanan kızgınlık, üzüntü, hayal kırıklığı gibi duygular bazen yanlış ifadeler kullanılarak aktarılıyor. Ve en önemlisi eğer ilişkide bazı sorunlar çözülemiyorsa varsa sevgiden kullanılıyor ve zamanla sevgi depoları boşalmaya başlıyor.
    ● Eğer ilişkinizde sevginin tanımına ve ifade şekline dair farklılıklar yaşıyorsanız ve bu fark tartışmalara neden oluyorsa çözüm ilişkinin bir diğer önemli yapı taşı olan iletişimde yatıyor.

    SAYGI SEVİYENİZ KAÇ?
    İlişkide saygı, kişinin karşı tarafın sınırını kabul etmesi anlamına geliyor. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, şöyle diyor; “Biz olmak önemli ama biz olalım derken benliklerin birbirine değdiği alanlarda karşının farklı bir birey olduğunu, farklı düşünebileceğini, farklı istekleri olabileceğini kabul etmek de gerekiyor. Sağlıklı bir ilişkide iki kişinin de kişilik ihtiyaçların›n karşılanması önem taşıyor.”
    ● Eğer ilişkide her zaman bir tarafın istekleri yerine geliyorsa, diğer kişinin engellenme yaşadığı ve mutsuz olduğu söylenebiliyor. Oysa insanoğlu, ihtiyaçlarını anlayan ve karşılayan kişilere sevgiyle bağlanıyor. İlişkinizde bu anlamda bir s›k›nt› olduğunun farkındaysanız saygıdan da öte sevgi bağında bir sorun olduğunu düşünebilirsiniz.

    ÇOCUK YETİŞTİRMEK
    Evliliklerde çocuğun yetiştirilmesi ile ilgili konular sıkıntılara neden olabiliyor. Çocuğun yetiştirilmesi ile ilgili kararlarda eşlerin ortak değerleri devreye giriyor. Bu konudaki farklılıkların önce eşler arasında doğru iletişim yolları kullanılarak çözülmesi ve fikir birliğine varılması gerekiyor. Aksi taktirde bu farklılıklar nedeniyle doğan çatışmalar çocuğa zarar verebiliyor. Eşlerden birinin çocukla evli gibi olması ise aile içi ilişkilerin dinamiğinde bir sorun olduğunu gösteriyor.

    İLETİŞİM DEĞERLERİNİZ NASIL?
    İki taraf da kendi duygularını tanıyıp doğru şekilde ifade edebildiği zaman sağlıklı bir iletişimden bahsetmek mümkün olabiliyor. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, ilişkilerde çözümsüz sorun olmadığının altını çiziyor ve ekliyor: “İlişkide her konuda uzlaşma olacak diye bir şey yok. Bazı sorunlar çözülmeyebilir ancak önemli olan onları konuşabiliyor olmak, hangi konularda anlaşılamadığı konusunda bir uzlaşmaya varmaktır” diyor. İletişimde ‘ben dili’nin kullanılması, kişinin kendi benliğinin sınırlarını bilmesi ve karşı tarafı kendisinden ayrı özellikleri ile kabul etmesi gerekiyor. Kurulan diyaloğun dayatmacı değil, uzlaşmacı olması önem taşıyor.
    ● İlişkide taraflar sağlıklı iletişim kuramadığında ya aynı konular tekrar tekrar gündeme gelip tartışma nedeni oluyor ya da konuların üstü örtülüyor ve eşler birbirinden uzaklaşıyor, ilişki gittikçe zayıflıyor. Bu nedenle anlaşmazlıklar konusunda bu iki durumun ortasını bulabilmek ve olmuyorsa bir uzmandan destek almak gerekiyor. Çünkü huzursuz bir evlilik ortamı eşlerin değil, o evde yaşayan çocukların da fiziksel ve ruhsal sağlığını bozuyor.

    ŞİDDET KABUL EDİLEMEZ
    Şiddetin sadece dayak anlamına gelmediğini artık biliyoruz. Kişinin kendini baskı ve güç altında hissetmesi, engellenmeler yaşaması, duygusal ihtiyaçlarının karşılanmaması da şiddetin kapsamına giriyor. İstatistikler kadınların fiziksel şiddete daha fazla maruz kaldığını gösterse de kendini baskı altında hisseden kadınlar çocuklarına şiddet uygulayabiliyor. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, bir evlilikte şiddet varsa bunu aşmak ve sağlıklı olarak sürdürmek için tüm yolların denenmesi gerektiğini belirtiyor ancak ‘evlilik her koşulda sürdürülmeli’ düşüncesinin de yanlış olduğunu vurguluyor. Şiddet sorununu aşmanın yollarından biri de terapi almak ancak bazen eşlerden biri buna direnebiliyor. Böyle bir durumda sadece istekli olan eşin terapiye gitmesinin de fayda getirebileceğini belirten Demirsoy, “Bireysel olarak terapiye katılırsanız o ilişkide kendi rolünüzü görürsünüz, kendinizi geliştirirsiniz, sınır çizmeyi, hayır demeyi öğrenirsiniz. Bunlar önemli, çünkü şiddet içeren bir ilişkide bir süre sonra benlik duygunuzu, problem çözme becerilerinizi kaybediyorsunuz. Böyle bir ilişki, o evde yaşayan çocukların kişilik gelişimi ve cinsel yönelimlerini de etkiliyor” diyor.

    GÜVEN&SADAKAT ÖNEMLİ
    Aldatmanın anlamı kişiden kişiye ve ilişkiden ilişkiye farklılık gösterebiliyor. Kimisi için karşı cinsten biri ile internetten yazışmak aldatma sayılırken bazıları ise ‘açık evlilik’ diye adlandırılan ve tarafların özgür ilişkiler yaşadıkları evlilikleri sürdürmeyi tercih ediyor. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Önemli olan ilişkideki bağda bir kopukluk algılanmamasıdır” diyor ve ekliyor: “Eşler birbirinden ayrı zaman geçirebilir ancak bu süreçte bilirler ki ilişkide bir eksiklik yok ve birbirlerinin kabul edemeyeceği şeyler yaşanmıyor. Ayrı geçirilen zamanlarda da sevgi ve saygı ile güven bağından emin olunması gerekiyor.” Bazı durumlarda eşlerin aldatmanın sınırları konusunda çatışma yaşayabildiğini belirten Demirsoy, “Bir taraf eski flörtü ile telefonda konuşmayı aldatma olarak kabul etmezken, diğeri buna tepki gösterebiliyor. Önemli olan gizlilik olmamasıdır. Eğer karşı tarafın kabul etmediği bir davranış ve gizlilik söz konusu ise aldatmadan söz edilebilir” diyor.
    ● Eğer ilişkinizde güvenle ilgili bir sorun varsa bu iletişim konusunda da sorunlar olduğunu gösteriyor. Eşlerin ilişkide nelerin kabul edilebilir olduğu konusunda uzlaşma sağlaması gerekiyor.

    CİNSELLİK EVLİLİĞİ ETKİLİYOR
    Cinsel hayatın doyurucu olması için, bu özel alanda nelerin yaşanacağı, nelerin itici, nelerin kabul edilebilir olduğu konusunda eşler arasında bir uzlaşma sağlanması gerekiyor. Eğer eşler arasında sevgi, saygı ve güven bağı güçlüyse cinsellikten doğan sıkıntıların aşılması da daha kolay olabiliyor, eşler zamanla birbirini tanıyıp uyum sağlayabiliyor. “Erkekler cinselliğe her zaman hazırdır. Kadın duygularını ifade etmeye daha çok önem verir, cinselliği arka plana atar” gibi doğruluk payı olmayan toplumsal mitler kişiliklerin ve tercihlerin şekillenmesinde rol oynuyor. “Kadınlar da erkekler de cinsel hayat için gerekli olan biyolojik donanıma sahip ancak kadınlar toplum tarafından yüklenen sosyal roller nedeniyle duygularını ifade etmeye ve duygusal ilişki kurmaya şartlanıyorlar” diyen Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Cinsel alandaki sorunlar evliliğin diğer alanlarını, günlük ilişkideki çatışmalar da cinsellik alanını olumsuz etkiliyor” diyor.
    ● İlişkinizde cinselliğin sağlıklı olup olmadığını anlamak için cinsel birliktelik sayısına değil, her iki tarafın da tercih ettiği, haz aldığı davranışların sergilenmesine ve ilişkinin iki taraf için de doyurucu olup olmadığına dikkat etmeniz öneriliyor. Öte yandan doyurucu cinsel hayat için iletişim kurmak ve kendi sınırlarınızı belirtmeniz gerekiyor.

    AFFETMEK ÖZGÜRLEŞTİRİYOR
    İlişkilerde zaman zaman yaşanan çatışmalar kırgınlıklara neden olabiliyor. Ancak bir kırgınlığı yıllarca taşımak kişiye hem fiziksel hem de ruhsal açıdan zarar veriyor, affetmek ise özgürleştiriyor. Psikolog Çiğdem Demirsoy, geçmişin geçmişte bırakılması, bugüne ve geleceğe odaklanılması gerektiğini belirterek, “Eğer o ilişkiyi sürdürmek istiyorsanız sürekli geçmişte yaşananların diyetini istemek hatalı bir yaklaşım üstelik karşı taraftan çok kendinize zarar veriyorsunuz. Oysa sağlıklı bir ilişki için iki sağlıklı insan gerekiyor” diyor.

    PAYLAŞIMLARINIZ NE ORANDA?
    Evliliklerde özellikle çocuk sahibi olan eşler, anne-baba rollerine bağlanıp diğer rollerinde eksik kalabiliyor. Oysa eşlerin arasında sevgi, sıcaklık ve duygusallık olmadığında bu ilişki çocuklara da mutluluk vermiyor. Çocuk sahibi olan eşler tabii ki ilk birkaç yıl çocuğun fiziksel bakımı nedeniyle eve bağlı kalabiliyor, birbirlerine vakit ayıramıyor, yorgunluklar yaşanıyor. Bazı anneler ise çocukla göbek bağını bir türlü koparamayabiliyor. Oysa anne-babanın ilişkisi, çocuğun ilerideki yıllarda kuracağı ilişkiler ve yapacağı evlilik için örnek teşkil ediyor.
    ● İlişkinizi mercek altına aldığınızda paylaşımlarınızın azaldığını fark ediyorsanız bu konuda çaba harcamaya hemen başlayabilirsiniz. Çünkü karı-koca olarak ilişkinize yapacağınız yatırım, evinizde sevginin yaşandığı sıcak bir ortam sağlanmasını ve çocuklarınızın da özgüvenli, mutlu yetişmesini sağlıyor.

    ORTAK DEĞERLERİ ARTIRIN
    Her insanın hayata bakış açısı, düşünceleri, olaylara ve kelimelere yüklediği anlamlar farklı olabiliyor. İki eş arasında bu farklılık çok fazla ise ve bu farklılıkların varlığı kabul edilmiyorsa ilişkide sıkıntılar yaşanabiliyor. Ortak zevklerin olması, benzer şeylerden hoşlanmak, ortak bir arkadaş ve aile çevresi gibi faktörler ise ilişkinin kalitesini artırıyor.
    ● Farklılıkların çok fazla olduğu bir ilişki yaşıyorsanız çatışmalardan kurtulmak için önce bu farklılıkları kabul etmekle işe başlamak, ikinci aşamada ise birlikte keyif alınarak geçirilecek zamanların artırılmasına çalışmak gerekiyor.

    KRİZ YÖNETİMİ GÜCÜNÜZ NE KADAR?
    İnsanlar aynı anda aynı istek ve ihtiyaçta olmadığı için her ilişkide çatışmalar yaşanabiliyor. Hiç tartışma yaşanmaması, bir ilişkinin sağlıklı olduğunu değil, aksine iletişimsizlik yaşandığını gösterebiliyor. Hayatın içinde yaşanan kayıplar, iflaslar, aldatmalar gibi birçok olay çatışmaların artmasına neden olabiliyor. Önemli olan ise bu kriz anlarını doğru yönetmek… Bu aşamada iletişim kurma ve çatışma çözme becerileri devreye giriyor. Farlılıklardan hep çatışmalar doğduğu düşünülse de kriz durumlarında bu farklar avantaja dönüşebiliyor. Bir tarafın göremediğini diğeri görüyor ya da biri düştüğünde diğeri onu kaldırabiliyor.
    ● Hayatın içinde herkesin başına gelebilecek kriz anlarında önemli olan ‘biz’ olabilmek… Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Böyle durumlarda danışanlarıma hep şunu söylüyorum; siz aynı yolda beraber yürüyen iki kişisiniz. Önünüze bir engel çıktı, bu engeli beraber nasıl aşarız diye düşünmelisiniz. Soruna, birbirinizi dışlamadan, beraberce konuya kuş bakışı bakabilmelisiniz” diyor.
    Formsante

  • Bebek Arabası Satın Alma Rehberi

    Bebek Arabası Satın Alma Rehberi

    Bebek arabası, ebeveynlerin işini kolaylaştıran ve satın alınması gereken en önemli bebek eşyalarından biridir. Uzmanlar, bebek arabası satın alırken dikkat edilmesi gereken önemli noktaları anlattı…

    Bebek arabası, bebeğinizle ilgili olarak satın alınması gereken en önemli eşyalardan biri. Farklı satış noktalarındaki farklı bebek arabası modelleri bebek arabası alırken karar vermenizi zorlaştırırken Kraft’ın Satış Müdür Yardımcısı İlkay İlhan, bebek arabası alırken dikkat edilmesi gereken en önemli noktaları anlattı.

    Bebek arabasında olmazsa olmaz koşul güvenlik

    Alacağınız bebek arabası üzerinde olması gereken en önemli belge TS EN 1888 belgesidir Bu belge ürünün Avrupa güvenlik normlarında uygun olarak üretildiğini gösterir

    Alacağınız bebek arabasında TS EN 1888 belgesine uygun olduğunu gösteren belgenin olmasına muhakkak özen gösteriniz

    EN 1888 nedir?

    EN “European Norm” (Avrupa Standardının) kısaltılmış halidir 1888 ise bebek arabalarının genel kodudur Bu standart ülkemizde TSEN 1888 koduyla uygulanmaktadır TSEN 1888 standardı bebek arabalarının Avrupa standartlarına uygun olarak üretildiğini ve bebeklerin güvenliğinin sağlandığını gösteren bir belgedir Ülkemizde satılan tüm bebek arabalarının üzerinde ürünlerin bu standartlara sahip olduğunu gösteren TS EN 1888 etiketinin bulundurulması zorunludur

    Kullanım kolaylığı

    Bebek arabalarının kolayca açılıp kapanabilmesi ve taşınabilmesi çok önemlidir Bu bakımdan tek elle katlanabilen modeller kullanımda büyük kolaylık sağlar Ayrıca arabanın çift yönlü olarak kullanabilmesi ve arabanın katlandığında az yer kaplaması diğer fark yaratan özelliklerdir Bunların dışında arabanın ağırlığı, tekerleklerinin 360′ dönebilmesi araba seçiminde önemli kriterler olabilir

    Bebeğin konforu

    Sizin kullanım kolaylığınızın yanı sıra, bebeğinizin arabadaki konforu da önemlidir Oturma şiltesinin kalınlığı, sırt dayanağının farklı seviyelere ayarlanabilmesi, tentesinin kademeli olması, ön tepsisinin olması da bebeğinizin konforu için dikkat edebileceğiniz faktörlerdir

    Anne babanın yaşam tarzı

    Ebeveynlerin yaşam tarzı bebek arabası modeli seçerken belirleyici unsurlardan biridir Örneğin; tabiatı seven anne ve babalar, uzun doğa yürüyüşleri için büyük tekerlekli bir modeli seçerken, alışveriş merkezi gibi iç mekanlarda gezmeyi sevenler ise daha hafif ve manevra kabiliyeti yüksek, katlanması çok pratik baston modelini tercih edebilirler

    Bebek arabalarının türleri

    Baston tipi bebek arabaları: Kullanımı kolay, pratik ve az yer tutan bebek arabalarıdır Bunlara bağlı olarak konfor yönünden kısıtlıdır

    Standart bebek arabaları: Yatma özelliği, çift yönlü kullanabilme özellikleri gibi çeşitli özelliklere sahip olup, en yaygın olarak kullanılan bebek arabasıdır

    Jogger tipi bebek arabaları: Ön tekerlekleri tek ve genellikle büyük olan ve hamilelikten sonra annenin form tutması amacıyla üretilmiş bebek arabalarıdır

    Travel sistem bebek arabaları: Bu tür bebek arabaları özellikle 2 ve 3 grupta yer alan bebek arabalarının üzerine bebeğin doğumdan itibaren kullanılabilen taşıma koltuklarının monte edilmesiyle ortaya çıkmış olan bebek arabası modelidir İstenildiği zaman bebek arabasından ayrı olarak otomobilinizde oto güvenlik koltuğu olarak, ev içerisinde sabit veya sallanır pozisyonda ana kucağı olarak da kullanabilirsiniz

    Bir bebek arabasının olmazsa olmazları

    Güvenlik: Arabaları hafif yapmak uğruna arabalar dayanıksız metallerden yapılabiliyor Metal aksamının sağlamlığından ve “5 Nokta” emniyet kemeri olduğundan emin olun Ve emniyet mekanizmasının bebek – çocuk tarafından kolay açılabilir OLMADIĞINI test edin

    Konfor: Doğumdan itibaren kullanılabilmesi için sırt dayanağının tam yatar pozisyona gelebilmesi gerekir Oturma şiltesinin kalınlığı, sırt dayanağının farklı seviyelere ayarlanabilmesi, tentesinin kademeli olması, ön tepsisinin olması bebeğinizin konforu için dikkat edebileceğiniz faktörlerdir Kumaşın silinebilir olması önemlidir; ancak kumaşın bebeği terletmediğinden mutlaka emin olmalısınız Çıkarılıp yıkanabilenler bu durumda daha doğru bir tercih gibi görünüyor

    Manevra kabiliyeti: Küçük-sert tekerlekli ve amortisörsüz arabalar yollardaki tüm titreşimi bebeğinize yansıtır ve keyifli bir yolculuk yapmak isterken bu durum bebeğiniz için işkenceye dönüşebilir Büyük tekerlekli sahip arabalar ise yollardaki bozukluğu bebeğinize hissettirmez Amortisörlü ve havalı tekerlekler ise zemindeki çukurların verdiği rahatsızlığı en aza indirger Ayrıca tekerleklerin büyük olması kaldırım ve basamaklarda anne-baba için büyük kolaylık sağlar Bu yüzden bebek arabasının tanıtımında bu gibi özelliklere dikkat etmelisiniz

    Ağırlık ve kullanım kolaylığı: Mümkünse tek elle açılıp kapananlardan tercih edin Bebek arabasının ağırlığı ne çok az ne çok fazla olmalıdır. Çok hafif arabalar devrilme riski taşır, çok ağır arabaların ise kullanımı ve taşınması oldukça zordur

    Garanti süresi ve ulaşılabilirlik: Bebek arabasının garanti belgesinin olması çok önemlidir İleride çıkabilecek arızaları da düşünerek, satış sonrasında da servis hizmeti verebilecek bir üreticiyi tercih etmeniz önemlidir Üretimi bitmiş ya da bitmek üzere olan bir arabayı tercih etmeyiniz Firmanın servis merkezlerinin yaygın olmasına ve servis kalitesine de dikkat ediniz

  • Gelin Kaynana Problemi

    Gelin Kaynana Problemi

    İşte bu duygu biraz abartılmaya başlandığında gelin-kaynana çatışması yavaş yavaş kendini göstermeye başlar. Tabii bu durum her zaman böyle olmaz…

    Bazı kaynanalar vardır gelinleri için yemekler yapar, hediyeler alır, aldığı kararları sonuna kadar destekler, kızlarından ayırt etmezler. Bazıları da gelinleri ne yaparsa yapsın yanlış olduğunu, doğru düzgün çocuk bakamadıklarını, yemek yapamadıklarını, eşlerine gereken özeni gösteremediklerini düşünür ve oğullarını da bu şekilde etkilemeye çalışırlar.

    Gün geçtikçe çocuklaşan yaşlı insanları değiştirmek pek de mümkün olmadığı için bizim onlarla iyi geçinmeyi öğrenmemiz ve hayatlarımızı altüst etmelerine izin vermememiz gerekir.
    İşte size kaynananızla iyi geçinmeniz için altın kurallar…

    Eşinizle sıkıntılarınızı paylaşın

    Eğer kaynananızla aranızda çözemediğiniz sorunlarınız varsa ve eşiniz sizin neler hissettiğinizi anlamazsa annesini sevmediğinizi, istemediğinizi ve sebepsizce sorun çıkarttığınızı düşünebilir. Onunla düşüncelerinizi ve yaşadıklarınızı paylaşın ama unutmayın konuştuğunuz kişi eşinizin annesi. Ona duygularınızı anlatırken annesini aşağılamak yerine olayları daha sakin ve açıklayıcı şekilde ele alın. Örneğin eşinizin annesi sizi bilinçli bir şekilde misafirlerinizin önünde küçük düşürdü ve zor anlar yaşamanıza neden oldu. Bunu eşinize anlatırken “Annen çok kötü kalpli, ondan nefret ediyorum, yüzünü görmek istemiyorum, bizden uzak dursun, mutsuz olmamızı istiyor.” yerine kabalaşmadan ve onu incitmeden duygularınızı aktarmaya çalışın.

    Empati kurun

    Eşinize, kendi anneniz hakkında neler düşündüğünü sorun. Eğer her ikinizde duygu ve düşüncelerinizi paylaşırsanız birbirinize karşı daha dürüst bir şekilde fikirlerinizi söylersiniz. Onun da sizin annenizin bazı hareketlerinden hoşlanmadığını bu konuşma içinde öğrenirseniz, eşinizin ne kadar sabırlı ve bir o kadar da iyi bir oyuncu olduğunu fark edebilirsiniz. Aile içinde duygularınızı bu şekilde saklamak bazen olayları büyütmemek adına iyi olabiliyor.

    Kibar olun

    Ona biraz zaman tanıyın. Onun her normal insan gibi problemlerinin olabileceğini, yaşadığı olayların bir yansıması olarak bu şekilde aksi davranabileceğini göz önünde bulundurun. Emin olun siz ne kadar kibar ve anlayışlı olursanız her şey size pozitif olarak dönecektir. Onların yaşlandıkça çocuklaştığını da aklınızın bir ucunda tutun. Göreceksiniz bu dip not onunla olan ilişkinizdeki kızgınlıkları en az düzeyde yaşamanızı sağlayacaktır.

    Onu tanımaya çalışın

    Onunla kaliteli vakit geçirmeye ve onu daha yakından tanımaya çalışın. Size karşı tavırlarına, yaptığı davranışlara sinirlenip ve hatta bunu onunla konuşmadan doğrudan eşinize şikâyet etmeyin. Onunla ilgili sıkıntılarınızı direk ona aktarın ve ne kadar üzüldüğünüzü belli edin. Neden bu şekilde davrandığını, sorunlarını, üzüntülerini konuşmaya ve anlamaya çalışın.

    Hediye verin

    Tüm kadınlar hediye almayı çok sever. Doğum günlerinde, yılbaşlarında, yıldönümlerinde, anneler gününde… Belki de kaynananızla yaşadığınız sıkıntılardan, ona aldığınız bir hediye sayesinde kurtulacaksınız. Örneğin ona doğum gününde eşinizle birlikte aldığınız hediye haricinde, gerçekten ihtiyacı olan çok özel bir hediye alırsanız kendini özel ve değerli hissedecek ve sizin ona gerçekten değer verdiğinizi düşünecektir.

    Sabredin

    Onun sizi sevmediği apaçık ortada, siz de onu sevmiyorsunuz bunu biliyorsunuz. Ama bu onun sizi, sizin de onu hayatınız boyunca görmeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Unutmayın o sizin eşinizin annesi ve anneler herkesin hayatında önemlidir. Mesela eşiniz hafta sonu ailece onu görmeye gitmeyi istediğinde itiraz etmeyin ve öfkelenmeyin. Ziyarete gittiğinizde hafta sonunu orada geçirdiğinizden dolayı öfkelenip bunu kaynananıza yansıtırsanız sizden daha da nefret etmesine neden olursunuz.

    Yapmacık olmayın

    Asla yapmacık davranmayın. Yaşı gereği hayat deneyiminden dolayı her şeyin farkında olacaktır. Siz onu sevmediğinizden emin olduğunuz halde onu seviyormuş ve aranızda hiçbir probleminiz yokmuş gibi davranırsanız şüphelenecek ve ilişkiniz daha da samimiyetsiz bir hal alacaktır.

    Tavsiyeler

    • Çocuğunuz var ve eşinizin annesi onlara her zaman kibar ve nazik davranıyorsa bırakın sizi sevmesin, bunu sorun yapmayın. Ama eğer çocuklara sizi sevmediğinden dolayı kötü davranıyorsa onları en azından bir müddet olsun görüştürmemekte fayda vardır. Eşinizle bu konuyu çok ciddi bir şekilde konuşmalısınız.
    • Eğer 15 yıldan uzun bir süredir evliyseniz ve kaynananız sizi hala sevmiyorsa yapacak pek bir şey kalmamıştır. Ona kendinizi sevdirmeye çalışmayın ve bu şekilde yaşamaya alışın.
    • Kaynananızın eşinizle aranıza girmesine ve mutlu ilişkinizin eşinizin annesi yüzünden zedelenmesine asla izin vermeyin. Sürekli onun hakkında eşinize söylenmeyin. Eşiniz, annesiyle ilgili konuşmaya başlarsa ya da sizden daha dikkatli davranmanızı isterse öfkelenip yeni bir tartışma ortamı yaratmaktansa kibarca ve sakince konuyu değiştirin.
    • Ona savaş açmayın. Eğer öfkeyle ona “Senden nefret ediyorum, yüzüne bile görmek istemiyorum” gibi cümleler kurarsanız çok ileri gitmiş olur ve haklıyken haksız konuma düşersiniz.
    • Onun hayatınızı kontrol altına almasına asla izin vermeyin. Eğer gerçekten elinizden geleni yaptığınıza inanıyorsanız ve sizden hala nefret ediyorsa yapacak bir şey yok. Onunla geçirdiğiniz süre zaten çok uzun süreler değilse önemsememeye çalışın.
    • Siz onu sevmeseniz bile çocuklarınızı kesinlikle etkilemeye çalışmayın. Onlara büyük anneleri hakkında kötü şeyler söylemeyin. Hem bu durumda eşinizin de kalbini kırabilirsiniz.

  • İlişkinin Biteceğini Erkekler Nasıl Belli Eder?

    İlişkinin Biteceğini Erkekler Nasıl Belli Eder?

    Hiç kimse ani ve beklenmeyen bir ayrılıkla karşılaşmaz. Özellikle erkekler ilişkilerini bitirmek istiyorlarsa üzerlerinde anlamsız bir gerilim olur ve bunu size birçok tavırla belli ederler. Bu tavırların neler olduğunu bilirseniz ilişkinizi kurtarmak isteyebilir ya da erkek arkadaşınızın işini kolaylaştırabilirsiniz. Peki, erkek arkadaşınız sizinle ayrılmak istiyorsa bunu nasıl anlarsınız?

     İşte size birkaç tüyo;

    İlgisiz Davranıyorsa

    Yemeğe çıktınız, siz sürekli bir şeyler anlatıyorsunuz fakat o genel olarak ya etrafına bakıyor ya da telefonuyla oynuyor. Bunun anlamı artık sizi dinlemek istemediği. Sevgiliniz muhtemelen o esnada sizden nasıl ayrılacağını planlıyor.

    Bir de siz ona ilgi gösterdikçe onun sizden daha çok kaçma durumu var. Siz neyin var, benimle neden ilgilenmiyorsun dedikçe o “hiç” diyerek kaçıyorsa, o kaçınılmaz cümleyi kurmasına az kalmış demektir.

    Eğlence Anlayışını Kaybettiyse

    Eskide her söylediğinize gülüyor ve yaptığınız espriler onun çok hoşuna gidiyordu. Fakat şimdi siz bir şaka yaptığınızda eskisi gibi şakalarınıza gülmüyorsa, her zaman anlattığınız fıkralar karikatürler artık ona sıkıcı geliyorsa, komik anlarda farklı ve ani tepkiler veriyorsa ilişkinizin bitme zamanı yaklaşıyor demektir.

    Fikir Ayrılıklarına Düşüyorsanız

    İlişkinizin başlarında verdiğiniz kararlar mutlaka ortaktı veya birbirinizin görüşüne saygı gösteriyordunuz. Ama artık ayrı fikirler ortaya attığınızda sonuca bağlanamıyor ve tartışmaya başlıyorsanız kaçınılmaz sona yaklaşıyorsunuz.

    Çevresinden Etkileniyorsa

    Her çift ilişkilerinin ilk aşamasında gözlerini ve kulaklarını dünyaya kapatır. İlişkileri veya partnerleri hakkında ne kadar çok yorum yapılırsa yapılsın duymazdan gelirler. Eğer bir erkek ilişkisini bitirmeyi planlıyorsa artık çevredeki insanların yorumlarına dikkat etmeye başlar. Özellikle en yakın arkadaşlarının yorumları çok daha fazla önem kazanır.

    Artık Kavga Etmiyorsanız

    Kavga etmeyi her ne kadar sevmesek de bir ilişkinin tuzu biberidir tartışma. Genellikle tartışmalarımız da kıskançlıklar, pembe yalanlar, giyim tarzı ve yakın arkadaşlıklar yüzünden olur. Eğer erkek arkadaşınız artık yaptığınız hiçbir şeye sinirlenmiyorsa bu artık sizden vazgeçmiş anlamına gelmektedir.

    Bekâr Arkadaşlarına Özeniyorsa

    Aklında sürekli bekâr erkek arkadaşları ile bir yerlere gitme planı varsa, onların hayatına özeniyorsa ve onları gıpta ile izliyorsa eski hayatını özlüyor olabilir. Erkekler yapı itibari ile özgürlüklerine düşkün oldukları için ciddi bir ilişki onlara ağır gelir. Eğer bu ilişkinin sorumluluğu altında ezilirlerse kaçmaya meyledeceklerdir.

    Farklı Hobiler Edindiyse

    Partnerinizin hayatı boyunca hiç ilgi duymadığı bir hobiye birden bire ilgi göstermeye başlaması da bir ayrılık göstergesidir. Psikolojik olarak çıkmazda olan insanlar hayatlarına renk katmak için farklı uğraşlarla ilgilenirler. Tabii erkek arkadaşınız kendini yeni bir ilişkiye de hazırlıyor olabilir. Yeni partnerinin hoşlandığı müzikleri dinlemeye başlamış olabilir veya yeni partnerinin hoşlandığı sporları yapacak olabilir. Farklı arayışlar içine girmiş bir erkek artık var olan düzeninden hoşlanmıyor demektir. Bu duruma göre ilişkinize her an bir son verebilir.

  • Kıskançlığı Dizginlemenin Yolları

    Kıskançlığı Dizginlemenin Yolları

    Seven kıskanır mı, yoksa kıskançlık bir tür delilik mi? Kökeni her neyse bizi raydan çıkaran bir ruh hali olduğu kesin. Kıskançlığı kontrol altına almayı öğrenirsek hem bize hem kıskandığımıza hayat cennet olabilir. Peki nasıl? Darwin’e göre, rekabeti önlemek ve çocuklarımızı korumak vücudun çabasıydı. Psikologlar bunu genellikle deliliğin yakın kuzeni diye adlandırıyor. Kökeni ne olursa olsun, romantik kıskançlık genellikle gerçek temellere dayanmaz ve bizi tamamen kaybetmişiz gibi hissetmemize sebep olur. Eğlenceli değil! Muhakeme yeteneğimiz olması sevindirici…

    İşte içinizdeki kıskançlık canavarını kontrol altında tutabilmeniz için düşünmeniz gerekenler:

    Pozitif düşüncenin gücü:

    Bir kıskançlık krizini kontrol edemeyebilirsiniz, ama biraz da yoğunlaşma ile düşüncelerinizi daha mutlu bir yere götürebilirsiniz.

    Psikolog Ayala Pines, Romantic Jealousy’nin yazarı, eski mutlu zamanlara konsantre olmayı öneriyor “Sevgilinizin en son yaptığı güzel şey ya da kendinizi harika hissetmenize sebep olan güzel bir şey” gibi. Kalıcı bir çözüm değil ama elinizdeki kadehin içindekini diğer kadının suratına fırlatmamanıza yarayabilir.

    İkinci bir fikir sorun:

    Kıskançlık krizinizi sevgilinizin gözleri önüne sermeden önce mutlaka ikinci bir fikir edinin; bu en yakın arkadaşınız olabilir. Sizin göremediğiniz ayrıntıları fark eder ve tarafsız davranmanıza yardımcı olur.

    Kendi kıskançlık ucubenizi sahiplenin:

    Kıskanç bir insan değilmişsiniz gibi davranmaktan vazgeçin çünkü kabarıp kabarıp daha yıkıcı bir patlama ile bitmesi muhtemeldir. Bunun yerine kıskançlığınızı tetikleyen insan/durumla ilgili sorular sormaya başlayın.

    Neye benziyor, ondan etkilendi mi, ne hakkında konuştular? Zamanla, bu soruları suçlayıcı bir tavırla değil, doğal bir tavırla soracak kıvama geleceksiniz. Bebek adımları…

     Rakibinizi tanıyın:

    Partnerimizin bir başkası ile birlikte kaçtığını düşündüğümüzde, bize tercih edilenin Tanrının yarattığı en mükemmel canlılardan biri olduğunu düşünmemiz komik.

    Halbuki bu kuruntulardan kurtulmanın çok basit bir yolu var: diğer insanla tanışın. Tabi eğer karşılaşacağınız insan gerçekten çekici ve seksi ise defolarını bulmak için hevesli olacaksınızdır.

    Bu arada, Pines, ilişkilerdeki en sık kıskançlıkların iş/ofis bağlantılı ilişkilerden kaynaklandığını belirtiyor.

    Kusurlarını bulun:

    En öğretici tavsiyelerden birisi olmasa da kıskançlık atağını bastırmak için sebep olan insanı sessizce ve özel olarak incelemekten geçiyor.

    Bir açığını bulanan kadar! Bulduktan sonra bunu kullanmak değil elbette, her şey kendi içinizi rahatlatmak için…

    Bir hayat edinin:

    Partnerinizden ayrılana kadar ne kadar az hobiniz ve arkadaşınız kaldığını fark etmezsiniz. Ama bunu görebildiğiniz an da ayrılık, psikolojik sağlığınız için daha tehdit edici bir hal olacaktır.

    Oysa tekrar sosyalleşerek, yeni insanlar tanıyarak ve zamanınızı keyifli geçirerek kıskançlık nöbetlerinden kendinizi uzaklaştırabilirsiniz.

    Çocukluk bagajını boşaltın:

    Babanız çok mu çapkındı? Anneniz hep resmin dışında mıydı? Pinbes’a göre bu sürekli tehlikeli insanlarla çıkmayı tercih etmenizin sebebi olabilir: “Ebeveynlerinin ilişkisine dair kendisini güvende hissetmeyen ya da gençken birbirlerini aldatmalarına şahit olan birisinin kıskançlığa eğilimi daha çok olabilir. Yani kıskançlığı tetikleyen konular üzerinde kontrol sahibi olmak için çocukluk sorunlarının farkında olunmalıdır.

  • Birlikte yaşamaya hazır mısınız?

    Birlikte yaşamaya hazır mısınız?

    Aşkın doruklarındasınız, bir an bile ayrı kalmak istemiyorsunuz ve çözümü evleri birleştirmekte buldunuz. Peki evlilik hayatının bir önizlemesi olan bu yeni hayata hazır olduğunuzdan emin misiniz?

    Taraflardan birinden ‘Aynı şehrin farklı semtlerinde yalnız yaşamaktansa neden artık tek bir evde beraber yaşamıyoruz?’ sorusu geldiği anda aslında beraberinde birçok yeni soru daha gündeme oturuyor. Bunların başında da beraber yaşamanın aşkı öldürme ihtimali geliyor. Bazı araştırmalar evlilik öncesi beraber yaşamanın, aşkın ömrünü kısalttığını doğruluyor. Yüzükleri takmadan önce aynı adresi kullanmaya başlayan çiftlerin boşanma risklerinin biraz daha yüksek olduğu söyleniyor. Beraber yaşamaya başlamak için zamanlamanızın doğru olup olmadığından emin değilseniz kendinize şu dört soruyu sorun…

    1- Beklemeyi göze alıyor musunuz?
    Eğer sevgilinizle henüz bir düğün tarihi konuşmadıysanız, beraber yaşamanın bu süreci kısaltacağını, hemen davetiyelerinizi hazırlayıp mobilya bakmaya gideceğinizi hayal etmeyin. İngiltere’de yapılan bir araştırma çiftlerin yüzde 40’ının beraber yaşamaya başladıktan 5 ile 7 yıl sonra evlendiğini gösteriyor. Eğer evlilik sizin için öncelikliyse bunu sevgilinizle açık açık konuşun. Eğer evlilik konusunu açmaktan kaçınıyorsa dikkat edin, gelecek ile ilgili planlarınız örtüşmüyor olabilir.

    2- Masrafların paylaşımını baştan konuşabilecek misiniz?
    Konuşması en zor konulardan biri olsa da bunu baştan yapmak zorundasınız. Herkes aylık gelirini ve var olan borçlarını ortaya döktükten sonra evin giderlerini nasıl paylaşacağınızı planlayın. Eğer biriniz daha fazla para kazanıyorsanız aradaki fark oranında ödemeleri de dengeleyebilirsiniz. Örneğin siz yüzde 30 daha yüksek maaş alıyorsanız kiraya da yüzde 30 daha fazla katkı koyabilirsiniz.

    3- Mücadeleye hazır mısınız?
    İlk günlerin balayı havası sona erdikten sonra tartışmaların başlaması da kaçınılmaz olacaktır. Korkmayın ve farklılıklarınız üzerine konuşmaktan çekinmeyin. Bu, birbirinizi daha iyi tanımanızı ve daha güçlü bir ilişki kurmanızı sağlayacaktır. Tartışmaların ardından günlüğünüze neden tartıştığınızı ve kavganın nasıl patlak verdiğini yazın. Böylece temel anlaşmazlıklarınızı ve ciddi sorunlarınızı ayırt etmeniz daha kolay olacak. Bu arada yazdıklarınızın birbiriniz hakkında yeni şeyler öğrenmek için bir fırsat olduğunu ama bir sonraki rauntta silah olarak kullanılmaması gerektiğini unutmayın.

    4- Monotonlaşma riskinin farkında mısınız?
    Beraber yaşamanın bir süre sonra beraber alınacak keyifleri azalttığını fark edebilirsiniz. Örneğin akşam işten dönüp kendinizi kanepeye attığınızda ikiniz de seksin çok uzaklarda kalmış bir keyif olduğunu düşünebilirsiniz. Bunun önüne geçmek için daha eşyalarınızı bile yerleştirmeden haftanın hangi günlerini daha özel geçireceğinizi planlayın ve bu arada birbirinizi baştan çıkarmaktan çekinmeyin.

    Formsanté

  • İlişkinin ipleri kadının ellerinde

    İlişkinin ipleri kadının ellerinde

    Mutsuzsak onların yüzünden, mutluysak onların sayesinde…

    Her şeyi dönüp dolaşıp erkeklere bağlamak yerine dönüp kendi özümüze bakmanın zamanı geldi galiba…

    Aslında doğanın da işaret ettiği üzere her şey kadınların elinde… Yeter ki ekolojimize ihanet etmeyelim.

    Aylık konu toplantımızda temmuz ayında ilişki başlığı altında işleyeceğimiz konu ‘Kadınların sık tekrarladığı ilişki hataları’ idi. Kendimizi daha iyi tanımak, hangi hataları neden yaptığımızı anlamak için nelerden şikayetçi olduklarını bir de çevremizdeki erkek arkadaşlarımıza sorduk… Biraz da keyifle saydılar; her şeye karışmak, çok konuşmak, şüphecilik, kıskançlık, evlenme merakı, her şeyi kontrol etme takıntısı… İstanbul Psikiyatri Enstitüsü’nden Uzman Klinik Psikolog Ayşegül Denizci’nin kapısı çalana kadar da çok daha hafif ve eğlenceli bir yazı konusuydu aklımızdaki… Ancak sohbet öyle bir seyir izledi ki aslında erkeklerin ağız birliği etmişçesine sıraladıkları hataların temeline, yani kadının kendi ekolojisini inkar etme gerçeğine kadar uzandık.

    Biz kadınların en temel sorunu nedir?
    Modernleşme süreci içerisinde kadın ve erkek arasındaki cinsel ayrımcılık her ne kadar dengeye doğru gidiyorsa, kadının sosyal hayata, iş hayatına aktif katılımıyla kişisel gelişimi ile ailenin dışındaki dünyayı kavrayışı artıyor ve erkek egemen olan alanlarda kadınların egemenliği artıyorsa da sorun devam ediyor. Kültürel olarak yetiştirilişten itibaren kadın cinselliği sürekli bastırıldığından, erkek cinselliği sürekli yükseltildiğinden büyük bir asimilasyon yaşanıyor ve ne kadın ne de erkek bunu bir türlü aşamıyor, buluşma olmuyor. İlişkilerin çatırdamasındaki en temel neden bu…

    Evliliğin insan doğasına aykırı olduğu doğru mu?
    Buna asla inanmıyorum. Evlilik denilen şey hukuksal mekanizma değildir. Hukuk yapalım diye mi imza atıyoruz? Hukuk ancak boşanırken aklımıza geliyor. Biz güzel hayallerle, dışardaki can pazarına karşı dayanışma için birliktelik oluşturuyoruz. Ancak çok ekolojik olan bir şeye ihanet ettiğimiz için evlilikler yıkılıyor.

    Kadınlar bu çatırdamayı hangi yaşlardan itibaren yaşamaya başlıyor?
    18-24 yaş arasındaki kızlar bunları henüz fark etmemiş oluyor. Onların peşinde her yaştan erkek koşuyor ve eğer çok tutucu bir ailede yetişmiyorlarsa bu ayrımın farkına varmıyorlar. Ortalama 25 yaşlarında evleniliyor (her ne kadar dünyada çocuk gelinler sıralamasında ilk sıralarda yer alsak da biz davranış bilimciler 25 yaşından önce evlenmenin sağlıklı olmadığını düşünüyoruz) ve cinsellik de evlenme ile birlikte akredite oluyor. Ancak günümüzde her iki evlilikten biri ilk beş yıl içinde boşanmayla sonuçlanıyor. İlişki için değil, özgürleşmek için evlenen kadın bu yükü üzerinden atıyor.

    Bu kadının artık özgür olduğunu söyleyebilir miyiz?
    Bu kadın için cinsellik hala özgür kabul edilmiyor, kendisi de cinsel açıdan özgür bir varlık olduğunun bilincinde olmuyor ve bu sefer beraber olduğu erkeklere yapışmacı bir tavır sergileyebiliyor. Erkek istediği gibi bir cinsel hayat yaşayıp alkışlanırken kadın için durum hala tam tersi devam ediyor. Oysa ülkemizden batıya doğru ilerlemeye başladığınızda böyle bir durum yok. Ülkemizdeki özgür(!) kadının en büyük mücadelesi aslında cinsel özgürlüğün kadın üzerinden tarif edilmeyişi ile düştüğü ikilem oluyor. Ancak bunun farkında olmayan kadınlar ben çirkin miyim, şişman mıyım, yeterince şık değilim, cildim kırıştı, botoks yaptırmam lazım gibi takıntılar geliştiriyor. Oysa bütün bunların altında kadının kendini yetersiz hissetmesi yatıyor. Ve bu yetersizlik duygusu erkeklerin ve toplumun çok işine geliyor. Özgür kadından başka herkesin işine geldiği için bu durum müthiş bir ağız birliği ile sürdürülüyor; yetersizsin, çirkinsin, kıskançsın diye diye… Bu durumu toplumdan çekip alırsanız sistem çökecek sanki…

    Biz kadınlar bunun farkında değil miyiz?
    Olamıyoruz çünkü bu konu ile ilgili sesimizi çıkardığımız zaman feminist, militarist, anarşist olarak itiliyoruz. Bir türlü kadın olamıyoruz. Biz o kadın kimliği içine girdiğimiz zaman kadından başka her şey olabiliyoruz. Bizim mutlaka makyaj yapmamız, bir erkeği sürekli pohpohlamamız gerekiyor ki kadın olalım. Feminist kadın çirkindir, bakımsızdır diye bir imaj çiziliyor.

    Mutlu kadınlar olmak için ne yapmalı?
    Kadın kendine ihanet etmesin yeter. Bunun için de öncelikle bir ilişkiden neler beklediğini kendine sorması gerekiyor; “Bu ilişkiye neden ihtiyacın var, ona bir daha bak. Sen yaşadıklarından, paylaşımlardan memnun olmak istiyorsun; hakaret edilmek, bastırılmak, yok sayılmak, şiddete, tacize uğramak değil… Çalışıyorsun, paranı kazanıyorsun, birçok alanda erkeklerden daha fazla para kazanıyorsun, o halde hiç kimseye ihtiyacın yok.” Ancak özgürleşmenin bedelinin yalnızlık olduğunu da unutmamak gerekiyor.

    Kadınlar yalnızlıktan mı korkuyor?
    Sonuçta bir erkeğin de bir kadına ihtiyacı var. Dolayısıyla bir kadının güzel bir ilişki kurabilmek için önce kendi benlik bilincine sahip olması sonra da hayatı paylaşacağı erkeği, kendisini anlaması konusunda desteklemesi gerekiyor. Çünkü bir erkek bir kadını, kadın anlatmadığı sürece asla anlamayacaktır. Freud, ‘İnsanı anladım ama kadını anlayamadım’ der. Biz kendimiz bile anlayamıyoruz çünkü insanlığın soyunu devam ettiren kadının farklı ve karmaşık bir yapısı var, duygusal zekası ise erkeğe göre çok gelişmiş durumda. Bunun farkında olmamız gerekiyor. Bunu bilmediğimiz anda kendimize ihanet başlıyor ve şu anda yaşadığımız toplum da bu anlayışla almış başını gidiyor.

    Kendimize nasıl ihanet ediyoruz?
    Kendimizi reddediyoruz. Duygularımızı, varlık nedenimizi reddediyoruz. Toplumsal mekanizmadaki fonksiyonumuzu reddediyoruz. Kadınsız bir dünya cehennem olur. Ne çocuk büyür ne de erkekler erkek olur. Dünyada kadın olmasaydı ne olurdu bir düşünün. Kadının toplumun içinde, insanlık tarihi içinde kendi fonksiyonunu hep hatırlaması ve bilmesi gerekiyor.

    Bu eğitimle öğrenilebilen bir farkındalık mıdır?
    Bu davranışlar otomatiktir ve kuşak geçişlidir. Örneğin anne eziliyor, adeta babanın kapatması gibi… Bu ailenin kızı bir yandan kuşak çatışmasının da etkisi ile ya ben de annem gibi olursam diye tepki gösterirken bir gün kendisi de bir kapatma oluveriyor. Benim işim de sabahtan akşama kadar kadınların kendi benliklerinin yeniden farkına varmalarını sağlamak…

    Evlenmek isteyen taraf gerçekten hep kadınlar mı?
    Bu söylem erkeğin işine geliyor. Hiçbir adamla evlenmeyin bakalım ne olacak? 30 yıl önce adamlar kızların peşinden nasıl koşardı? Nasıl liselerin kapı önlerinde beklerlerdi değil mi? Ve şimdi nasıl ferahladılar… Bu nasıl mı oldu? Kadının kendine ihanet etmesi ile oldu. Erkekler de şimdi beş tane sevgilim olur, çocuğa da bakmam, gel yapış bana diyebiliyorlar. Bütün bu adamlar işte bu hezeyanlı kadını tarif ediyorlar. Eğer insan kendi gerçekliğinin farkında değilse hezeyana düşer çünkü kendi çığlığını kendi bile duymuyordur. Bu durumdaki kadın hep daha yüksek bağırıyor, her şeyi kontrol etmeye çalışıyor çünkü hiçbir şeye hakim olmadığını düşünüyor. Birçok kadının her şeyi kontrol etme çabası da buradan kaynaklanıyor. Kadının kendi ekolojisine bakması, ‘Hep veriyorsun ey kadın, titre ve kendine gel’ demesi gerekiyor.

    Kadınlara bu anlamda nasıl destek oluyorsunuz?
    Buraya gelen kadınlar birkaç seansta toparlanıyorlar çünkü hepsinin duygusal zekası çok güçlü. Hemen, ‘Bir dakika ben ne yapıyorum?’ diyorlar. Kadın kontrolünde olmadığını düşündüğü için her şeyi kontrol etmeye çalışıyor oysa kontrol hiçbir zaman kadından çıkmıyor. Ancak gerçekle uyuşmayan bir imaj yaratılıyor, adeta kadın yok gibi… Kadın doğurmasın, emzirmesin, büyütmesin bakalım ne olacak? Bunu iyi düşünmek gerekiyor.

    Bir de annelik sorumluluğu var…
    Modern kadının işi çok zor… İçerde de dışarda da çalışacak, hem de iyi anne olacak. Ama böyle bir dünya yok. Kadın çocuk doğurduktan sonra hala stres alt›nda para kazanmaya çalışıyorsa o zaman o adamla ilişkisinde bir problem vardır. Babanın görevi geçinebilecek parayı kazanıp getirmek ve maddi yükü daha fazla yüklenmektir. Kadın da erkeği, dışarıdaki can pazarından para kazanıp getirmesi için destekler. Bu aşamada erkeğin de kendisini saf dışı bırakılmış hissetmemesi gerekiyor. Aldatma yoktur dediğimiz yer de burası. Adam gideyim de aldatayım demiyor, saf dışı bırakıldığı, dışarda kaldığı için gidiyor.

    Annelik ya da kariyer arasında seçim mi yapmalıyız?
    Anne olmanın gereklerinin modern toplumla bağdaşmadığını kabul etmek gerekiyor. Kadın, bebeğini doğurduktan sonra bakımı bir başkasına devrederek tekrar çalışmaya başlıyor. Ancak anne ve bebeğin bu uzak kalışı ikisine de iyi gelmiyor. Doğal olan 0-2 yaş arasında annenin, bebeğin tüm ihtiyaçlarını giderebilecek kadar bebeğine yakın olabilmesidir. Eğer anne çalıştığı yere bebeğini getirebiliyorsa, emzirebiliyorsa, altını değiştirebiliyorsa çalışmaya devam edebilir. Aksi takdirde kariyerine ara vermesi gerekiyor. Ancak birkaç yıl sonra iş yaşamına geri dönen kadın kendini zayıflamış hissediyor çünkü bir zamanlar beraber çalıştığı arkadaşlarını ilerlemiş, kendi yöneticisi olmuş buluyor. Burada bir sistem sorunundan bahsediyoruz. Durum böyleyken erkeğin kadını sonsuz desteklemesi, baba kimliği ile yapabileceği her şeyi yapması, iş kimliği ile de finansal sorumluluğu üstlenmesi gerekiyor. Bu destek ünitesi kurulmadan çocuk sahibi olmak birçok soruna neden oluyor.

    EKOLOJİNİZE DÖNMENİZ İÇİN 5 TEKLİF

    1 – ŞİDDETİ GÖRMEZDEN GELMEYİN
    Bir erkek size bir kez kaba davranır, görmezden gelirsiniz. Bir sonrakinde desibel biraz daha artar ama kaybetmemek uğruna yine görmezden gelirsiniz. İşte bir adamın şiddeti adım adım artırması bu aşamalardan geçiyor. Aslında adam şiddetle bir şey ifade etmek istiyordur. Bu adam ne anlatıyor, bir durun ve dinleyin. Örneğin küçükken annesinin babası tarafından ezilmesi nedeniyle annesiyle özdeşlik kurmuştur ve bir kadında daha aynı şeyleri görmeye tahammül edemiyordur. O eski acılar köpük köpük kabarıyordur ama o farkında bile değildir. İlişkinizin neşeli dilinde ‘Sen bana kaba davranıyorsun, bana başka bir şey mi anlatmak istiyorsun? Neyin var, birlikte bulalım. Sana nasıl destek olabilirim?’ diye sorun. Çünkü erkeğe ancak kadın destek olabilir. Böylece hem erkek anlaşıldığını fark edecek hem de kadın ilk defa bir erkekle insani boyutta gerçek bir ilişki kurmuş olacak. Seks herkesle yapılır, yemek herkesle yenir ancak bu duygusal travmaların içinden geçmeyi herkesle yapamazsınız. Uzun soluklu, gerçek, ekolojik bir ilişki de ancak böyle kurulur.

    2 – EKOLOJİNİZE İHANET ETMEYİN
    Bedensel sağlık ile ilgili ne varsa duygusal sağlıkla ilgili de o vardır; yani duygusal sağlığın da beslenmesi gerekir. Beden ekolojik gıdalarla, ruh da ekolojik duygularla beslenir. Tabii ki çatışma olacak, acı olacak yeter ki sağlıklı bir açıklık ve netlikle doğamıza uygun yaşansın. Beton binaların, kulelerin içinde yaşayabiliriz yeter ki duygusal ekolojimize ihanet etmeyelim. Kendinize sorun, ‘Nedir beni tatmin etmeyen? Niçin bir şeyler eksik içimde?’ Bu eksikliğin içinden geçebilen kadın, erkeği suçlamak yerine nasıl olursa iyi olacağını erkeğe tarif edebilir hale gelecek. Beni mutlu edemiyorsun demek yerine, nasıl mutlu olabileceğini anlatacak.

    3 – AŞKIN TUZAĞINA DÜŞMEYİN
    Kadınların düştüğü bir başka tuzak ise aşk beklentisi tuzağı… Aşk söylemi o kadar abartılı ki sinemada beş filmin dördü aşk üzerine, kitaplar da öyle… Peki nedir bu aşk? Bir kaos ve kaosta bir ilişki olmaz. İlişki ve evlilik bir disiplindir, kutsaldır. Onu kutsal saymazsak hayatta başka bir anlam kalmaz. O kutsallığa ihanet kendimize ihanete dönüşüyor. İlişkiyi disiplinle, saygı duyarak, zamanın akışında paylaşımla, destekle, ortak dil kullanarak yaşamak, aşkı da güzel yemekler pişirmek için bir malzeme deposu gibi kullanmak gerekiyor.

    4 – İŞ İLE İLİŞKİ ZAMANINI AYIRIN
    İş hayatı, yoğun rekabet nedeniyle hızlı akan zamanı kullanıyor. Oysa ilişki başlıyor ve bir bulut gibi devam ediyor. Çalışan kadınlar kocalarıyla ve çocuklarıyla olan ilişkilerini de iş kimliği ile yönetiyor. Örneğin herkese onu getir, bunu yap, bu tiyatroya gideceksin, bu kursa devam edeceksin diyen bir kadın insan ekolojisine uygun davranmıyor. Bu tür ilişkiler de zamanla sağlığını yitiriyor.

    5 – BAŞKALARI İLE KIYASLAMAYIN
    Yetersizliklerinizi değil, yetkinliklerinizi ön plana çıkartın. Yetersizliklerinizi de yetkinliklerinizi örten değil, onları destekleyecek unsurlar olarak görün. Bir defter tutun, bir tarafa varlıklarınızı, diğer tarafa geliştirmek istediklerinizi yazın. Varlıklarınızı çoğalttıkça varlık bölümüne ekleyin. Varlıklarınızın arttığını görmek sizi rahatlatacaktır. Geliştirmeniz gerekenler konusunda kıyası kullanın ancak varlıklarınız için asla kullanmayın. Ne annenizle, ne arkadaşlarınızla ne rakiplerinizle kendinizi kıyaslamayın. Varlıklarınızı nasıl hazza dönüştüreceğinize odaklanın. Kadını mutlu görmenin erkeği de mutlu ettiğini unutmayın ve ona nasıl mutlu olacağınızı tarif edin, başardığında da bunu ona gösterin.

    formsante

  • Bu Hafta (8 – 14 Ekim) Burçları Neler Bekliyor?

    Bu Hafta (8 – 14 Ekim) Burçları Neler Bekliyor?

    Nuray Sayarı 8- 14 Ekim haftasını yorumladı. Bakın bu hafta burçları ne gibi süprizler bekliyor…

    Koç

    Bu hafta Güneş’in 7. Evinizde olduğu 9 Ekim tarihinde hayallerinizi gerçekleştirmek için arkadaşlarınızın tavsiyelerini dinlemelisiniz. Bugün iş yaşamınızda başarı elde etmek için ne gerekirse yapacak durumdasınız çünkü Plüton 10. kariyer Evinizde ve 6. Detay Evinizdeki Venüs’ün tam karşısında yerini almış vaziyette. 10 Ekim tarihinde Merkür-Plüton 60 derecelik birlikteliği mantığınızı sağlamlaştıracak ve düşünceleriniz hakkındaki şüphelerinizi ortadan kaldıracaktır. Disiplin sembolü Satürn ile sihir dolu Neptün’ün 10 Ekim’de yapacakları ortak hareketler istediğiniz her konuda başarınızı garantileyecektir.

    Boğa

    Bu hafta 8 Ekim tarihinde Venüs-Uranüs birlikteliği sizde alınganlık yaratabilir ancak 9 Ekim’de değişecek olan Venüs-Plüton ve Güneş-Jüpiter dizimleri özellikle işyerinizde insanlar ve para konularında çok zeki davranmanızı sağlayacak.

    İkizler

    Bu hafta 9 Ekim’de Güneş’in şanslı Jüpiter ile 5. Eğlence Evinizde oluşturacağı 120 derecelik açı sizi en eğlenceli döneminize taşıyacaktır. Ayrıca 8. Özel İlişkiler Evinizde oluşacak Venüs-Plüton açısı sizin zevk dünyanızın derinliklerine inmenize yardımcı olacaktır. 10 Ekim’de derin duygularınızı sözlere dökebilme yeteneğiniz artacaktır. Tüm bunların yanında Satürn ve Neptün birlikteliği aynı gün gerçekler ile hayallerin buluşabileceği kanalı hizmetinize sunacak. Siz de manevi ve maddi dünyalardaki seyahatinizi geleceğe bakarak düzenleyebileceksiniz.

    Yengeç

    Bu hafta 9 Ekim’de 7. Ortaklıklar Evinizde gerçekleşecek olan Venüs-Plüton 120 derecelik açısı ilişkilerinizin önemini anlamanızı sağlayacak. 10 Ekim tarihinde Mars 19 Temmuz 2013 itibarı ile sona erecek Plüton dik açı serisinin ilkini gerçekleştirdiğinde, çevrenize net mesaj verme yeteneğine sahip olacaksınız. 5. Yaratıcılık Eviniz ve 9. Macera Evinizde de gerçekleşecek olan bu kozmik olay, gelecek için kurduğunuz hayallerin gerçekleşmesine yol açacak.

    Aslan

    Bu hafta 8 Ekim’de karşılaşacağınız tuhaf Venüs-Uranüs bağlantısı sizde olağan dışı duygular karmaşası yaşatsa da aynı gün oluşacak olan Güneş-Jüpiter konumlanması bu karmaşayı düzeltecektir. 9 Ekim’de 11. Hayaller Evinizin canlanması sizin istediklerinize ulaşmanızı kolaylaştıracak ve sizi derin duygular içine sokacaktır. 10 Ekim’de Satürn ve Neptün’ün bulunacakları konum plan yapmanız halinde hayallerinizi süsleyen bir başarıya imza atmanızı sağlayabilir.

    Başak

    Bu hafta istediğiniz hemen her şeyi ve her düşüncenizi sorgulayacağınız bir süreçtesiniz kendinize güvenin duygularınızdan emin olun kimse ye tavır yapmayın sevmediğiniz işleri mümkünse yapmayın.ve sevmediğiniz ortamlarda bulunmayın iş ve parasal beklentilerinizde sabırlı ve bekleyici olun.

    Terazi

    Bu hafta 9 Ekim’de 9. Yüksek Düşünce Evinizde bulunacak olan Jüpiter ve 1. Kişilik Evinizde bulunacak olan Güneş sayesinde bir kutlama yapmak isteyebilirsiniz. Bugün özgüveniniz çok artacak ve gelecekle ilgili planlarınızı genişleteceksiniz. 10 Ekim’de Plüton ve Venüs ‘ün konumundan doğan arzularınızı tatmin şansı bulabilirsiniz. Ancak zevk dünyasında kaybolmadan önce ruh halinizi istikrara kavuşturmalısınız. Bugün Neptün-Satürn konumlanması manevi amaçlarınız ve dünyevi zevklerinizi dengelemenizi sağlayacaktır.

    Akrep

    Bu hafta 9 Ekim’de Güneş-Jüpiter 120 derecelik açısı size geniş perspektif kazandırarak amaçlarınızı gerçekleştirmek için gerekli insanları, parayı ve malzemeyi bulmanızı kolaylaştıracak. 10 Ekim’de kavuşacağınız gerçekçi geniş bakış açısı sizin büyük stratejiler için taktik ortaklıklar kurmanız gereğini gözler önüne serecek.

    Yay

    Bu hafta 9 Ekim’de Güneş’in Jüpiter ile alacağı konum arkadaş ve meslektaşlarınıza olan güveninizi arttıracak. Başkalarının anlattıklarına bugün gönülden inanacaksınız. Bugün size sunulacak bir fırsatı çok büyük bir yatırıma dönüştürebilirsiniz ancak karar vermeden önce iyice düşünmelisiniz. Merkür-Plüton 60 derecelik açısının zekânızı keskinleştirdiği 10 Ekim tarihinde planlarınızı iyice gözden geçirin. İçgüdüleriniz sizi doğru yolda tutacaklar.

    Oğlak

    Bu hafta 9 Ekim’de Güneş ve Jüpiter ikilisinin size sunduğu sınırsız fırsatlar içinden kariyeriniz için en iyi olanlarını değerlendirmelisiniz. 9 ve 10 Ekim tarihlerinde Merkür ve Venüs’ün Plüton ile alacakları konum sayesinde pek çok fırsat içinden gereksiz olanları ayıklayarak size en fazla katkı sağlayacak olanlara odaklanma şansını yakalayacaksınız. 10 Ekim’de yönetici gezegeniniz Satürn’ün Neptün ile alacağı konum hayallerinizi gerçekleştirmek için size büyük olanaklar sağlayacak. Ancak bu olanakları kullanmanız halinde sonuçları 11 Haziran’dan önce beklememelisiniz.

    Kova

    Bu hafta 9 Ekim tarihinde Güneş-Jüpiter ikilisi beyninizi parlak fikirlerle doldurduğunda kısa vadeli planları bir kenara bırakarak uzun vadeli işlere yönelmeniz gerekecek. Ancak siz bunları yaparken diğer insanlar sizin hızınıza yetişemeyebilir. Böyle bir durumda sabrınızı kaybetmeyin ve sakin kalmaya çalışın. 10 Ekim’de sevecenlik ve otoriteyi aynı anda kullanarak istediğiniz hedeflere yönelebilirsiniz. Disiplin ile desteklenen hayallerinizi ancak bu şekilde yaşama geçirebilirsiniz.

    Balık

    Bu hafta 9 Ekim’de Güneş-Jüpiter ikilisi size umut verirken fikirlerinizi değerlendirmek yerine bir an önce harekete geçmek isteği duyacaksınız. 10 Ekim’de Merkür’ün Plüton ile gireceği konum esnasında zekânıza fazla güveneceksiniz. Büyük hedeflerinize ulaşmak için bugün önemli noktalara odaklanarak amaçlarınızı kolayca ifade edebileceksiniz. İşinize inanmanız halinde size destek verecek kişileri bularak kendinize kaynak yaratmakta hiç zorlanmayacaksınız.

    Womenist

  • Burçlarına göre nasıl uyuduğunuzu öğrenmek ister misiniz?

    Burçlarına göre nasıl uyuduğunuzu öğrenmek ister misiniz?

    Burçlarına göre nasıl uyuduğunuzu öğrenmek ister misiniz?

    Koç
    Koç burcunda doğanların hayattaki mottosu her şeye kafadan girmektir. Bu durum hayatlarının birçok alanında geçerlidir. Ancak uyuduklarında, daha az vahşi bir tabiata sahip olurlar. Uykuları genellikle huzurludur ve rüyaları çoğu zaman özgürlük ve bağımsızlık ihtiyaçlarının yanında başarılı kariyer isteklerinin bir yansımasıdır.

    Boğa
    Boğa burcunda doğanların uykusu huzursuzdur. Boğa burcunun erkeklerinde horlamak istisnadan ziyade bir kural gibidir. Rüyaları genellikle maddi şeyler ve parayla ilgilidir.

    İkizler
    İkizler, tüm burçlar arasında en az uykuya dönük olandır. Geceleri geç saatlere dek ayakta kalmaları ve yapmak istedikleri her şeyi tamamlayana dek yatağa girmemeleri, karakteristik özellikleridir. Genellikle rüyalarında bir şeylerden kaçarlar. Bu durum, bilinçaltından gelen mesajları nadiren dinlemelerinin bir yansıması olabilir.

    Yengeç
    Sezgisel ve duygusal doğaları nedeniyle Yengeç burcunda doğanlar uykucu tiplerdir. Yengeç burcunun güç algılanır doğası nedeniyle, rüyalarında genellikle bilmedikleri bir yerde dolanır ya da nerede olduklarını kestirmeye çalışırlar.

    Aslan
    Lider ruhlu Aslan burcu tedirgin bir uykuya sahiptir. En azından rüyaları güzeldir. Renkli doğaları rüyalarının da renkli olmasına neden olur. Rüyalarında, asla söylemeye cesaret edemedikleri şeyleri söyleyebilirler.

    Başak
    Gündelik yaşantılarında Başak burcunda doğan kişiler sakin ve içine kapanık bir görünüm taşır. Genellikle karanlık tonlarda rüyalar görürler ve belirsiz, flu görüntülerle boğuşurlar. Genellikle de tam olarak enerji dolu ve canlı bir şekilde uyanamazlar.

    Terazi
    Terazi burcunda doğanlar, sürekli olarak evrensel bir uyumun peşinde olduklarından, bu çabalarının karşılıksız sonuçlanması uykularını olumsuz etkileyebilir. Ancak genel olarak, en huzurlu uykuya sahip burçlardan biridir.

    Akrep
    Tutkulu ve rekabetçi doğaları, Akrep burcunun yatakta vahşileşmesine neden olur. Bu durum uykuları açısından da geçerlidir. Sürekli olarak yatakta dönüp duran Akrep rahatsız bir uykuya sahiptir. Rüyalarında genellikle kıskançlık ya da şiddet gibi uç duygular yaşarlar.

    Yay
    Yay burcunda doğanlar uykucudur. Erken yatmayı ve mümkün olduğunca geç kalkmayı severler. Rüyaları genellikle başlangıcı ve bitişi olan hikayeler şeklindedir. Bu hikayeler çoğunlukla da mutlu bir sona sahip olur. Bu nedenle diğer burçlara göre en mutlu uyananlar da Yay burcu insanlarıdır.

    Oğlak
    Oğlak burcunda doğanlar canlı bir hayal gücüne sahiptir ve bu özellikleri de rüyalarının çok canlı olmasını sağlar. Uykuları çok derin olduğu halde, gece içinde birkaç kez uyanmaları olasıdır.

    Kova
    Tüm burçlar içinde en çok rüya görenler Kova burcudur. Genellikle de bu rüyaları canlı bir şekilde hatırlarlar. Rüyaları birçok farklı sembol içerir ve çoğu zaman kendilerini sıra dışı ve karmaşık durumlarda bulurlar. Uykuları huzurlu olsa da, uyurken sıklıkla konuşurlar.

    Balık
    Balık burcu insanları huzurlu ancak hafif bir uykuya sahiptir. Genellikle suyla ilintili rüyalar görürler. Rüyaları genellikle sanatçıları ve ünlü insanları içerir. Çoğu zaman özendikleri insanları görürler.

    Burçlar, Tarot ve Astroloji

  • Burcunuza göre aşkın sırrı

    Burcunuza göre aşkın sırrı

    Evliyken de sevgili kalabilirsiniz! Baş başa geçirilen özenle hazırlandığınız bir gece yeni bir başlangıç olabilir.

    “Sen önemlisin”i aktaracak bir bakış gönülden bir gülümseme geçmişi ve geleceği düşünmeden “seninle olduğum için mutluyum” diyebildiğimiz sıcacık bir an ilişkimize dokunacak sihirli değnek olabilir. İlişkimizi kadere ve hayatımızı akışına bırakmak yerine değişimi başlatmak elimizde… işte burcunuza göre aşkın sırrı?

    Koç

    Şayet romantizmi ihmal edecek olursanız önce büyük bir düş kırıklığına uğrayacak sonra da öfkelenecektir daha sonra da ideal aşkını aramaya gidecektir. Çünkü Koç erkeği idealist olduğu kadar egoisttir de… balıklama daldığı aşkın içinden aynı şekilde çıkacaktır. Yoksa hatalarını düşünmeye başlar. Ve sakın böyle bir şey yapacağını beklemeyin. Hatalarını kabul etmek yerine ölmeyi tercih edebilir. Ya da içindeki aşkı öldürmeyi… Aşkının parçalanmaya başladığını anladığı zaman bunu kurtarmak için elinden geleni yapacağını da bilmelisiniz. Fakat bütün uğraşlarına rağmen toparlayamıyorsa daha fazla uğraşmayacaktır…

    Boğa

    Boğa aşka ve karşı cinse büyük ilgi duyar ama onun oyunları içinde herhangi bir zevkin peşine saldırganca düşmek yoktur. O insanları cezp etmeyi tercih eder. Yine değişim tehlikesi yaşarlar bazen.. Ayrılık iş seyahatleri askerlik gibi mecburi durumlardan kaynaklanıyorsa ondaki büyük değişimlere hazırlıklı olun. Bu en hassas en şüpheci oldukları dönem olarak bilinir ve pek çok ilişki öncesinde ya da sonrasında bitme tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Bu süreçte bambaşka yönlerini göstermesine hazırlıklı olun. Önceki hayatından uzaklaşma ya da eski günlerini unutma gibi sorunlar doğurabilir…

    İkizler

    Bir İkizler ayaklarınızı yerden havalandırıp gökyüzünün bulutları arasında dolaştırabilir. Kendinizi dünyayı ve her şeyi bir anda unutabilirsiniz. Fakat bu anın ne kadar süreceğini ne siz bilebilirsiniz ne de karşınızdaki İkizler… Eğer onunla ilk kez o büyüleyici çift kişiliğini oynadığı bir sosyal faaliyette tanıştınızsa hiç şansınız yok demektir. Onun şimdiye kadar karşılaştığınız en heyecan verici en zeki en ilginç kişi olduğuna inanacaksınız. Ona ne kadar çok dokunarak sarılırsanız vücudunuz o kadar çok “”bağımlılık hormonu” salgılar. Aşkın uzun süreli olmasını da bu hormon sağlıyor. Dünyada başka hiç kimsenin yapamayacağı biçimde yüzlerce değişik şekilde “seni seviyorum” diyebilir. İkizler şapkasını nereye asarsa orası evidir. Uzun bir yalnızlık döneminde de acı gözyaşları dökebilir…

    Yengeç

    Sen benim gözümde en büyüksün! Aşık insan sevdiğini öyle olmadığı halde herkesten üstün görür. Yengeç kadınları ve erkekleri asırlarca olduklarından büyük gösteren aynayı ellerinde tutmanın lezzetli ve büyülü gücü sayesinde arzu objesi haline geldiler. İşte fiziksel görünümünü hiç beğenmesek de bizi iyi hissettiren kendimize güvenimizi yerine getiren insanlara aşık olmamızın nedeni bu kadar basit. Aşık Yengeç insan sevdiğini öyle olmasa bile herkesten üstün görür. Dürüst olun:. Doğruları söyleyip söylememe çelişkisine düşmeyin. Doğruları ilişkinizi zedelemeyecek biçimde söylemeye dikkat ederseniz mutlu olursunuz…

    Aslan

    Aslanın aşk ateşi yakıcıdır… Aniden alevlenen bir ihtirasa sahiptirler. Sevdiği kadının kokusu etkiler onları.. Aslan burçları çok şüpheci olurlar. Şüphe sizi birbirinizden uzaklaştırır! Uzaktaysanız karşınıza çıkacak ilk ve en büyük engel şüphedir. Şüphe meselesi sevgilinizle aranızda zorlu yokuşlar ve karanlık geçitler yaratır. Bu o kadar tehlikeli bir zemindir ki bir kere sallandı mı yol boyu size gel-git’ler yaşatır. En iyisi ayağınızı yere sağlam basmak ve her adımı kontrol altında tutmaya çalışmak. . Âşık olduğunuz insan “sorumsuz” değil yüreği yaralıdır… Eğer aklınızı ona taktınızsa bu sizi ağlatmaya yeter…

    Başak

    Başakların aşkının en büyük sırrı hedef kişinin yanından hep ona doyamamış olarak ayrılmak. Bir sonraki buluşmaya kadar aşkınızın öznesini düşünür. Sonuç: farkında olmadan bağımlı olmanız. Aslında Başaklar çocukluğun ilk yıllarından başlayarak aşk konusuyla çok derinden ilgileneceklerdir aşkta fazlalıktan çok kalite ararlar. Her kategoride kaliteye oldukça önem verdiklerinden gerçek aşk ilişkileri çok azdır ve bunlar bazen de talihsizlikle veya herhangi bir şekilde üzüntüyle sonuçlanır. Başakların hepsi değilse de çoğu başka burçlara göre çok daha kolaylıkla bekâr yaşayabilirler. Ancak o her ne kadar çelik ve buz karışımı gibi görünürse de uygun sıcaklığı bulunca zevkten eriyebilir…

    Terazi

    Aşkınızı koruyun. Bunu yapmanızın nedeni: Teraziler son derece sahiplenen kişiler olmalarına karşın öyle delice ateşli bir kıskançlık göstermeyeceklerdir. Bu size önemsiz ince bir çizgi gibi gelir ama önemlidir. Son derece sadıktır ve aile bağlarını koparmayı hiç istemezler. Ancak hoşgörüleri kötüye kullanılıp da sonunda bıçak kemiğe dayanınca boşanmak için mahkemeye başvurmakta bir an tereddüt etmezler. Evlilik bir kez bitmişse bitmiş demektir. Bir kez kararını veren Teraziler yoluna devam eder artık gözyaşları dökmeniz yalvarıp yakarmanız boşunadır kararından dönmez. Sözlerinizi tutun. Bol zamanı ona ayırın. Aksi halde yalnız kalmanız kaçınılmaz…

    Akrep

    Tek kelimeyle yenilmek yılmak nedir bilmezler. Her şeyden önce en çok kendine âşık olan bir varlık. O buz gibi sessizliğin arkasında sürekli olarak fıkır fıkır kaynayan kocaman bir kap vardır. Şansınız varsa kapağını ömür boyu sımsıkı kapalı tutar ama derin bir yara onu korkunç bir patlamayla havaya uçurabilir. Eğer tehlike çizgisi içinde değilseniz seyretmek bayağı heyecan verici olabilir. Kendi yasasını uygular ve başkalarının kendisi için ne düşündüğüyle zerre kadar ilgilenmez Anlaşılmaz estetik bir nedenle her türlü konfordan uzak çıplak bir odada zor bir hayat yaşayan Akrepler de vardır ama bu burcun gerçek yapısı duygusaldır dışarıdan buz gibi görünmesine karşın aşk için yanacaktır. Bana ‘Sen’ yetersin..

    Yay

    Yay hem kalbiyle hem de kafasıyla düşünür. Bazen aşkta akılsızca cesur davranacaktır. Sendeleyip düşecek sonra kalkıp tekrar deneyecektir. Ama hemen hemen her şey için onu affedeceksiniz çünkü çok büyük bir armağanla kalbinizi serbest bırakacaktır; dürüst ve gerçek bir aşk. Yay erkeği ve kadını ısrarla zekâ arar. Kıskanç olmayın. Kuşkucu olmayın. Onu sorguya çekmeyin ağlayıp sızlayıp dırdır ederek bırakıp gitmekle korkutmaya çalışmayın.. Eğer yaşamı onunla aynı espri içinde alırsanız ve insanları oldukları gibi kabul ederseniz birlikte uçurtma uçurmak çok eğlenceli olabilir.. Talihli olduğu için Yaylar doğal olarak iyimserdirler…

    Oğlak

    Oğlaklar sırlarla dolu biri ve çözülmeye hazır bir bulmaca gibi ilgi çekerler. Baştan çıkartmak yetmez fethetmeyi bilmek gerekir.” Çevresinde kendi ördüğü tuğladan bir duvar vardır. Utangaç ama güçlü ve çetindir. Hoştur ama müthiş ihtiraslıdır yalnız olmayı tercih eder gibidir. Ama değil gerçekte yalnızlığı sevmez. Gizliden gizliye Oğlak çok beğenilme özlemi çeker. Eğer bu kitabı kitabına bakarak değerlendirmeye eğiliminiz varsa burçlar size son derece faydalı olabilir. Oğlak aşkınız aşkınızın baharında belki de sizi kaptığı gibi Paris’e kaçırmayacaktır. Ama kırk elli yıl süren evlilikle sonuçlanan aşk ona göredir. Diğer burçların çoğuna göre sadakat yönünden en kuvvetli burç oğlaktır…

    Kova

    Onun yüreğini ısıtın. “Sen benimsin” i aktaracak bir bakış gönülden bir gülümseme geçmişi ve geleceği düşünmeden “seninle olduğum için mutluyum” diyebildiğimiz sıcacık bir an ilişkinize dokunacak sihirli değnek olabilir. Eğer çok az görüşebiliyorsanız insanoğlunun nankör hafızası onu gerçek bir yabancıya dönüştürebilir. Önceki günlerinizle ilgili bir sürpriz hazırlamak işe yarayabilir. Örneğin ilk gününüzden itibaren varsa size almış olduğu hediyeleri yan yana dizip fotoğrafını çekmek eski mesajlarınızı saklamak ve bunları tekrar göndermek külleri yeniden alevlendirebilir….

    Balık

    Bir Balık erkeğinin “hiç belli etmese de” duygusal açıdan sınırsız bir güvene ve sadakate ihtiyacı vardır. Fakat bunu hiçbir zaman ortaya dökmeyecek ve lafını etmeyecektir. Ayrıca sizi kıskandığını da söylemeyecektir. (Hem de deliler gibi kıskansa bile.) Tabii benzer davranışı sevdiği kadından da bekleyecektir. Yine aslı olmayan yakınmalar ve imalardan tamamen uzak durmalısınız. Balık erkekleri öylesine hassas duygusal ve kırılgan olabilirler ki durmadan kusur bulan dırdırlarıyla hayatlarını bezdiren bir kadına deliler gibi âşık olsa bile bu duruma fazla katlanamayacak ve bir gün yürüyüşe gidiyorum diye evden çıkıp bir daha hiç görünmeyecektir. Aşırı olan yönlerinizi kontrol altına almayı başarabilirseniz aşk hayatınız mükemmele yakın seviyelere ulaşabilir…