Kategori: İlişkiler

  • Aşırı seven kadınlar

    Aşırı seven kadınlar

    İlişkilerin çökmesinin genel nedenlerinden biri ise, kadının erkeğe aşırı bağlanması, ona nefes alabileceği bir alan tanımaması, bu nedenle de birbirlerine karşı hissettikleri aşkın ve sevginin zaman içinde tükenmesidir. Bu türden ilişkilerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır.

    Peki bu kadınları tanımak ister misiniz? Belki siz de onlardan birisiniz. Ve durum buysa, hatalarınızı ve nasıl davranmanız gerektiğini öğrenmek ister misiniz?

    Aileden alınan özellikler
    En basit şekilde ortaya koyacak olursak, aşırı seven kadınlar, genellikle ailelerinden gördükleri davranış şekillerini içselleştirerek kendi ilişkilerine aktarmaktadır. Günümüzde bilinen gerçeklerden biri, genellikle annemize ya da babamıza benzeyen eşler seçtiğimizdir. Kadınların, çocukluk yıllarından beri taşıdıkları eski, çözülmemiş meseleleri kurdukları ilişkilere taşımalarının nedeni de budur.

    Birlikte olduğunuz erkeği aşırı derecede sevdiğinizi nasıl anlarsınız?
    Taşıdığınız belirtileri saptamak için, öncelikle kendinize karşı dürüst olmalısınız. İlişkinize objektif olabileceğiniz bir noktadan bakmalı ve hatalarınızı kabul edebilmelisiniz. Ama bu bir anda olacak bir şey değildir, elbette. Bu türden köklü davranış şekillerini çözümlemek zaman ve çaba gerektirir. Konunun detaylarına inen kitaplar okumanız işinize yarayabilir.
    Bastırılmış sorunlarınızı ve davranış şekillerinizi tanımlayıp çözümlemek kolay değildir. Hatta genellikle aşırı ölçüde acı verici, zor ve bazı durumlarda şok edici olabilir. Ancak ilişkinizin ve dolayısıyla hayatınızın kalitesini yükseltmenin tek yolu da budur. İyileşmenin bedeli yüksek olsa da, buna değer!

    Aşırı seven kadınlara örnekler
    Bir kadın aşkını acı verici olarak görüyorsa, erkeği aşırı sevdiği kesin bir gerçektir.
    Arkadaşlarınızla yaptığınız konuşmalar genellikle sevgiliniz (onun ihtiyaçları ve sorunları) üzerineyse, aşırı seviyorsunuz demektir.
    Sevgilinizle ilişkiniz fiziksel sağlığınızı ve duygusal durumunuzu tehdit ediyorsa, aşırı seviyorsunuz demektir.
    Sevgiliniz size karşı umursamaz olduğu, hatta zaman zaman sizi reddettiği halde, bu davranışları için bahaneler buluyorsanız (örneğin, mutsuz çocukluğu yüzünden sevgisini göstermekte zorlandığını düşünüyorsanız), aşırı seviyorsunuz demektir.
    Sevgilinizin karakteristik özelliklerinden, bakış açısından ve davranışlarından memnun olmadığınız halde, umutsuz bir şekilde onun değişeceğini düşünüyorsanız, aşırı seviyorsunuz demektir.
    Bir kitap okurken, size sevgilinizi hatırlatan ya da (size göre) onun için iyi olacağını düşündüğünüz kısımların altını çiziyorsanız, aşırı seviyorsunuz demektir.

    Acı veren aşk
    Aşırı sevgi ve aşk gerçekten acı verici olabileceği gibi, bir kadının tatmin olmasını da asla sağlayamaz. Buna rağmen, bu fenomen kadınlar arasında oldukça yaygındır. Bu aşırı sevginin (ya da kendilerine göre sevgi tanımının) çemberinde sıkışıp kalırlar ve bu nedenle de çok mutsuz olurlar. Çünkü ne kadar çok severlerse sevsinler, sorunlar çözülmemektedir. Hatta bazı kadınlar sevgililerine öylesine bağlanır ki, hayatın gündelik, basit gerekliliklerini bile yerine getiremeyecek duruma gelebilirler.

    Aşkın yerine korku
    Ancak sevgiliye bu şekilde aşırı bağlılığın nedeninin aşk değil, korku olduğunu anlamanız gerekiyor. Saplantılı bir şekilde sevgililerine bağlanan kadınlar aslında çok fazla korkmuş durumdadır. Terk edilmekten, yalnız kalmaktan, aşkı haketmediklerinden korkan kadınlar, sevgililerine daha da bağlanma yoluna giderler. Sorunlar da devam eder.

    Erkekler de aşırı sevebilir
    Erkeklerin de ilişkilerinde aşırı seven taraf olduğu görülmektedir. Erkeklerde de aşırı duygusal bağlılıklar ve korkular, kadınlarla aynı nedenlerden kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan, erkeklerde bu aşırı sevginin saplantılı bir aşka dönüştüğü, kadınlara kıyasla daha ender görülmektedir. Erkekler bu saplantıdan kurtulmak için kendilerini bir hobiye, işlerine ya da spor gibi bir uğraşa vermekte daha başarılıdır.

    Bir erkek, kadının aşkına karşılık vermediğinde
    Aşırı seven bir kadın, aşkının karşılığını alamadığında, bu durum çocukluklarında yaşadıkları sıkışmışlığa (tam anlamıyla sevilmedikleri ya da sevginin açık bir şekilde ifade edilmediği aile ortamlarına) geri dönmelerine neden olur. Ve genellikle bu türden ilişkilerde, kadın kız çocuğuna, erkek ise baba figürüne döner. Çünkü baba duygusal açıdan soğuk, sevgisini göstermeyen tarafken, kız ise sürekli sevginin peşindedir. Ve bu kız çocuklarının büyüdüklerinde kendilerine bu türden (babaları gibi davranan) erkekler bulmaları hiç şaşırtıcı olmaz.

    Aşk ve bağlılık yerine seks
    Seks, kadınların kendilerine aşık olmaları, bağlanmaları ya da onları ellerinde tutmak için erkeklere karşı kullandıkları silahların başında gelir. Cinsel hayatlarında, esas olarak erkeğin ihtiyaçlarına yöneldiklerinden, zaman içinde bu yeteneklerini iyice geliştirerek bir erkeği nasıl tatmin edeceklerini çok iyi öğrenirler. Ama bu durum, ilişkilerinde aşkın yerini seksin almasına neden olur. Aralarındaki tutku söndüğünde, erkek kadını terk eder, kendi dünyasına döner. Ve bu ilişki bir şekilde bittiğinde, bu tür kadınlar kendilerine yeni bir erkek bulup aynı davranışları tekrar ederler.

    Hastalık
    Bu türden bir sevginin ve aşkın aslında bir hastalık olduğunu anlamanız gerekiyor. Buna bağımlılığın bir türü de diyebilirsiniz. Ve bu türden bir bağımlılığın, uyuşturucu, alkol gibi bağımlılıklardan geri kalır yanı da yoktur. Tedavi ise kendi iç dünyanıza odaklanmaktır. Ve yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu hiç de kolay bir prosedür değildir. Köklü kişilik sorunlarının üzerine gitmek cesaret gerektirir.
    Bu türden bir durumda olduğunuzu fark ettiyseniz, Robin Norwood’un Aşırı Seven Kadınlar kitabını okumanızı tavsiye ederiz. Bu durum hepimizin başına gelebilir. Ve bu türden bir bağlılığın risklerini bilir ve kendimizi nasıl iyileştirebileceğimizi öğrenebilirsek, kendimizi kurtarabilir ve gerçekten düzgün bir ilişki yaşayabiliriz.

  • Kadınların mükemmel olduğunu gösteren 15 neden

    Kadınların mükemmel olduğunu gösteren 15 neden

    Erkekler için bazen bu gerçeği kabullenmek zor olsa da, kadınlar erkeklerden çok daha fazlasını yapabilir. Ne denli harika olduklarının farkında olan kadınlar ve bu gerçeği kabul eden erkekler için, kadınların mükemmel olmasının altında yatan 15 nedeni bir araya getirdik.

    1 Kadınlar daha iyi iletişim kurar

    Kadınlar diğer insanlarla iletişim kurmakta, erkeklere göre daha başarılıdır. Sahip oldukları sıcaklık, anlayış ve empatiyle, etraflarındaki insanların kendilerini güvende hissetmesini sağlarlar. Ayrıca kadınlar duygu ve düşüncelerini daha kolay açabildiklerinden, kendilerini erkeklere kıyasla daha iyi ifade ederler.

    2 Kadınlar güzel kokar

    Kulağa yüzeysel bir görüş gibi gelebilir ama kimse bunun önemsiz olduğunu söyleyemez. Kadınlar (ya da annelerinden temel hijyen konusunda eğitim almamış veya kulak asmamış birkaç kadın hariç kadınlar diyelim) etraflarındakileri kendilerine çeken hoş ve yumuşak bir kokuya sahiptir. Hatta erkeklerin çoğu, doğal kokuları bu kadar çekici ve hoşken, kadınların parfüm ve diğer yapay kokuları kullanmasından memnun olmadıklarını itiraf edecektir.

    3 Kadınlar, bebekliklerinde tuvalet bilgisini erkeklere göre daha çabuk kavrar

    Kulağa komik gelebilir ama kızların, oğlanlara kıyasla tuvalet bilgisini daha erken kavramaları sandığınız kadar önemsiz değil. Elbette, kadınların tuvalet ve hijyenle ilgili hemen her şeyi erkeklerden daha önce öğrenip kavradığını da aklımızdan çıkarmamalıyız. Ayrıca klozet kapağının pozisyonuyla ilgili ezeli tartışmayı da unutmayalım.

    4 Kadınlar neyin nerede olduğunu her zaman bilir

    “Tatlım, geçen gün aldığımız şu kitap nerede?” Bir kadın bu sorunun cevabını kesinlikle bilecektir. Ve başka soruların da. Kadınlar her şeyin yerini kesinlikle bilir. Hatta kullanmadıkları, kendilerine ait olmayan şeylerin yerlerini bile. Ama sevgili erkekler, sakın pes etmeyin! Kadınların her şeyin yerini erkeklere göre daha iyi bilebilmesinin nedeni, beyinlerinde harita ve plan çıkarabilme konusunda daha yetenekli olmalarıdır. Bu yetenekleri sayesinde, yaşadıkları alan içerisindeki her şeyin yerini kolaylıkla akıllarında tutabilirler.

    5 Kadınlar vücutlarında bir başka varlığı taşıyabilir

    Kadınlar (ve bir de kangurular) vücutlarında bir başka varlığı taşıyabilen yegane yaratıklardır. Hamilelik ve doğum dünyanın en inanılmaz ve büyülü şeylerinden biridir. Erkeklerin bu süreçte çok önemli bir rol taşıdıklarını inkar edemeyecek olsak da, işin asıl kısmı halen kadınların üzerindedir.

    6 Kadınların IQ’su daha yüksektir

    Gerçekleştirilen son araştıtmalar, ortalama olarak, kadınların erkeklerden daha yüksek IQ’ya sahip olduğunu göstermektedir. Tamam, bu bilgi çok önem ifade etmeyebilir çünkü dünyadaki aşırı zeki insanların büyük kısmı oldukça kırılgan yapıdadır. Ama kimin daha iyi sonuçlara ulaştığı konusunda artık şüphe kalmadığını söyleyebiliriz.

    7 Kadınlar süt üretebilir

    Bu konuda tartışma çıkacağını sanmıyoruz. Süt verebilen ve bir bebeği hayatta tutarak büyütebilen kadınlar, bu açıdan erkeklere göre tartışmasız bir avantaja sahiptir. Bunun bir mucize olduğunu söyleyebiliriz, değil mi? Hatta, bebek emzirme, yanma ve ağrı gibi sorunlara yol açabilmesine rağmen, halen annelerin büyük kısmı bunun –bebeklerini emzirmenin– harikulade bir deneyim olduğunda hemfikirdir.

    8 Kadınlar küresel kaynakları daha az harcar

    Ortalama olarak, daha küçük vücutlara sahip olduklarından, kadınlar erkeklere göre daha az yemek yer ve kıyafetleri için daha az kumaş kullanılır. Ayrıca daha küçük arabalar, daha küçük mobilyalar ve daha küçük alanlara ihtiyaç duyarlar. Günümüzde birçok küresel kaynağın tükenme sınırında olduğunu düşünecek olursak, kadınları bu konuda suçlayamayacağımız ortada.

    9 Kadınlar aynı anda birden çok işle ilgilenebilmelerine imkan tanıyan bir yapıya sahiptir

    Aynı anda birden çok iş yapabilmek kadınların kanında vardır. Aynı şey erkekler içinse çok daha sıkıntı ifade eder. Kadınlar aynı anda yemek yapabilir, telefonda konuşabilir ve ağlayan çocuklarını teskin edebilir. Erkekler ise genellikle böyle bir durumda, ilk sorunda tıkanır kalır. Bu nedenle kadınlar evde, işte ve (beyler, hazır mısınız?) trafikte, yollarını daha iyi bulurlar.

    10 Kadınlar terlemez, ışıldar

    Bir erkeğin birkaç kilometre koştuğunu düşünün. Tişörtü tere bulanır, bir parça da olsa kötü bir koku yayar, ve bütün alnı terle kaplanmış olur. Bu adamı hemen duşa göndermekten başka çare yoktur. Ama aynı koşuyu bir kadın yaptığında tüm manzara farklı olacaktır. Bir kadın bu durumda tümüyle terle kaplı olmak yerine, cildi hafifçe nemlenmiş olur, o kadar. Bu da o kadına inanılmaz seksi bir ışıltı verir.

    11 Kadınlar, birlikte oldukları erkekleri başarılı yapar

    Her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadın olduğuna dair sözü duymamış olamazsınız. Diğer bir deyişle, başarılı bir erkekle karşılaştığınızda, kutlamanız gereken asıl kişi birlikte olduğu kadındır. Tarihteki başarılı çiftlerde, erkeğin yalnızca kukla olduğu çok fazla örnek verilebilir; başarının sahibi ise kadındır.

    12 Kadınların sesi melek gibidir

    Tamam, erkekler de çok güzel bir sese sahip olabilir ancak melek gibi bir ses yalnızca kadınlarda bulunur. Başarılı müzisyenler günümüzde hem erkek hem de kadınların arasından çıkmaktadır; bu açıdan bakıldığında, erkeklerin sınıfta kaldığı söylenemez. Ama sizi şaşkına çeviren sesleri düşünün. Bu seslerin sahibi genellikle kadınlar, öyle değil mi?

    13 Dişiler bazen erkeklerini yer

    Tabiatta, dişilerin “işlerini tamamladıktan sonra” erkeklerini yedikleri durumlar olduğunu duymuşsunuzdur. Bunu yapmalarının nedeni, artık onlara ihtiyaçlarının kalmamış olmasıdır. Bazı türlerde, dişi, üremenin ardından erkeğinden kurtulur çünkü geri kalan her şeyi kendi başına yapabileceğini bilir. Aynı durum kadınlar için de geçerlidir. Tamam, kadınlar erkekleri yemeye kalkmaz ama onlar olmadan da hayatlarını eksiksiz bir şekilde sürdürebilirler. Bu açıdan bakıldığında, erkeklerle ilişki kurmaları, ihtiyaç değil, bir seçenektir yalnızca.

    14 Kadınların göğüsleri vardır

    Kadınların göğüsleri aşırı ölçüde kullanışlıdır. Bebek emzirebilmelerinin yanı sıra, göğüsleri büyük bir eğlence kaynağıdır da. Her erkek buna katılacaktır. Bir erkek için kadınların göğüsleri en favori oyuncak durumundadır.

    15 Kadınlar daha uzun yaşar

    Kadınların erkeklerden daha uzun yaşadığı uzun zamandır bilinen bir gerçek. Ve her yeni araştırma da aynı sonucu vermektedir. Bunun da bir nedeni olmalı, öyle değil mi?

  • Eşler Arasındaki Yaş Farkı Önemli mi?

    Eşler Arasındaki Yaş Farkı Önemli mi?

    Eşler arasında büyük yaş farkı olması ilişkiye zarar verir mi?

    Eşler arasında büyük yaş farkı olması bir ilişkide çok ciddi sorunlara neden olabilir. Burada “büyük yaş farkı”ndan kasıt, on yaş ve daha üzeridir. Bu türden bir yaş farkı dikkatli olunmadığı takdirde bir ilişkiyi sona götürebilir.

    Eşler yaşlandıkça aralarındaki yaş farkı da azalmaya başlar; bu bilinen bir gerçektir. Bu açından bakıldığında, otuz beş yaşındaki bir erkekle yirmi yaşındaki bir kız arasındaki ilişki, altmış beş yaşındaki bir erkekle elli yaşındaki bir kadın arasındaki ilişkiye kıyasla çok daha büyük risk altındadır. Eşler genç yaşlardayken aralarındaki yaş farkının daha fazla risk içermesinin nedeni, olgunluk ve deneyimlerin daha çok fark yaratacak olmasıdır. Büyük yaş farkına sahip çiftlerin genel sorunlarına bir göz atalım.

    Daha yaşlı olan sizseniz:

    1. Sevgilinize karşı sabırsız bir tutum geliştirebilirsiniz.

    Sevgilinizden çok daha yaşlıysanız, sevgilinizin olgunluktan uzak davranışlarını, deneyimsizliğini ve halen öğrenmesi gereken çok fazla şey olmasını çok sinir bozucu bulabilirsiniz. Sonuçta, sevgilinizin şu anda geçmekte olduğu aşamalardan siz çok önce geçtiniz. Artık bir krizden geçiyor olmanın dünyanın sonu olmadığını, işlerin bir şekilde yoluna girdiğini öğrendiniz. Birçok hata yaptınız ve en sonunda doğru davranışın ne olduğunu anladınız. Ama aynı esnada sevgilinizin böyle bir süreçten geçişini izlemek sizin için çok can sıkıcı olabilir.

    1. Sevgilinize sanki ebeveynmiş gibi davranabilirsiniz.

    Sevgilinizden on, yirmi, hatta otuz yıl daha fazla deneyime sahipseniz, ona öğütlerde bulunmamanız, yanlışlarını düzeltmemeniz ya da onu yönlendirmemeniz neredeyse imkansızdır. Sonuçta, bu süreçlerden geçtiniz ve neyle nasıl başa çıkılacağını öğrendiniz. Elbette iyi niyetli bir yaklaşım içindesiniz ama bu müdahelelerinizin ilişkiniz üzerinde ciddi olumsuz etkileri olabilir. Sevgilinize sanki onun ebeveyniymiş gibi davranmaya ve onu çocuk gibi görmeye başlamanız her şeyin sonu olabilir.

    1. Mali açıdan sevgilinizden çok daha iyi bir durumda olabilirsiniz.

    Yaşlı bir sevgili büyük ihtimalle mali açıdan bağımsızlığını uzun zaman önce kazanmıştır. Çalışmak, kariyerinizde yükselmek, mali açıdan belli bir noktaya gelmek ve ciddi yatırımlar yapmak için birçok yılınız oldu. Ancak mali durumunuz ilişkinizde birçok açıdan gerginliklere neden olabilir. Sürekli para harcayan taraf olduğunuz için zaman içinde öfkelenebilirsiniz. Ve paranın sahibi siz olduğunuzdan, kararları da kendi başınıza alma hakkına sahip olduğunuzu düşünebilirsiniz. Sevgiliniz ise bunu hiç de adil bulmayabilir. Kendinizi sevgilinizin yaşam standardına indirmek muhtemelen sizin için çok zor olacağından ve sevgiliniz de sizin durumunuza gelmek için yıllara ihtiyaç duyduğundan, sorunların çıkması işten bile değildir.

    1. İlişkide daha çok güç sahibi olduğunuzu düşünerek son sözün size düştüğünü iddia edebilirsiniz.

    Bu, yukarıdaki gerçeklerin bir sonucu olabilir. Sevgilinizden daha yaşlıysanız, otoriteyi elinize almanın cazibesine kapılabilirsiniz. Daha fazla para ve deneyim sahibisiniz, daha başarılısınız ve bu durum da sizi ilişkiye ağırlığınızı koymaya itebilir.

    1. Kendi ilgi alanlarınızdan, arkadaşlarınızdan ve yaşam tarzınızdan feragat ederek, ilişkinizi yürütmeye çalışabilirsiniz.

    Sevgiliniz sizden çok daha gençse, sevgilinize hiçbir şey ifade etmeyen ilgi alanlarınızdan vazgeçerek, kendinizi daha genç hissettirecek bir yaşam tarzına geçebilirsiniz. Sizden çok daha genç birisiyle çıkıyorsanız, kendinize şu soruları sorun:

    • “Sevgilime saygı duyuyor muyum?”
    • “Sevgilimle gurur duyuyor muyum?”
    • “Ona güveniyor muyum?”
    • “Sevgilimden ne öğrenebilirim?”

    Daha genç olan sizseniz:

    1. Sevgilinize aşırı değer verebilir ve onun karşısında ezilebilirsiniz.

    Sevgiliniz sizden çok daha yaşlıysa, muhtemelen sizden çok daha başarılı, deneyimli ve mali açıdan çok daha iyi durumda biriyle berabersiniz demektir. Bu durum da sizi farkında olmaksızın sevgilinizi idealize etmeye götürebilir. Sevgilinizi olduğu gibi görmek yerine ona aşırı değer vermeye yönelebilir ve ilişkinizdeki dengeyi bozabilirsiniz.

    1. Sevgilinize sanki ebeveynlerinizden biriymiş gibi yaklaşabilirsiniz.

    Sürekli sevgilinizden tavsiyeler bekliyorsanız, sürekli onun desteğine ve yardımına ihtiyaç duyuyorsanız, mali açıdan sevgilinize bağımlıysanız, sizin yerinize kararlar vermesini bekliyorsanız, gerçekten de ilişkinizde bir çocuk gibi davranıyorsunuz ve sevgilinizi de ebeveyn yerine koyuyorsunuz demektir. Ancak bir ilişkide eşler eşit konumda olmalıdır. Zaten ebeveynleriniz var, sevgilinizin de öyle olmasına gerek yok.

    1. Sevgilinize uyum sağlamak için ilgi alanlarınızdan, arkadaşlarınızdan ve yaşam tarzınızdan feragat edebilirsiniz.

    Kendinizden yaşça büyük bir kişiyle ilişki içindeyseniz, kendinize şu soruları sorun:

    • “Sevgilim bana saygı duyuyor mu?”
    • “Bana kendisiyle eşit biriymişim gibi davranıyor mu?”
    • “Ben kendimi sevgilimle eş konumda görüyor muyum?”

    Yaşça sizden çok büyük biriyle ilişki içindeyseniz ve bu ilişki ciddiyet kazanıyorsa, çok daha önemli sorularla da karşılaşabilirsiniz. Özellikle çocuk isteyip istememeniz ve sevgilinizin sizden önce bir başka aile kurmuş olması çok fazla önem kazanabilir.

    Yukarıda kısaca değinilen sorunlara ve risklere dikkat gösterildiği sürece, eşler arasında büyük yaş farkının olduğu bir ilişki de gayet yolunda gidebilir. Önemli olan sorunlarınızın farkında olmak, konuşmak ve eşit, saygı dolu bir ilişki için gerekli kararları alabilmektir. Ne kadar çok ortak noktanız varsa ve ilişkiniz için ne kadar çok çaba gösteriyorsanız, mutlu olma şansınız da aynı ölçüde artar.

  • Ona fazla olduğunuzu gösteren işaretler

    Ona fazla olduğunuzu gösteren işaretler

    Her ilişkinin kendine özgü sorunları vardır. Ama bazı ilişkiler bütünüyle sağlıksız ve zararlı olarak nitelendirilebilir. Aşık olduğumuzda, genellikle aşık olduğumuz kişinin hatalarını ve noksanlarını görmemeye eğilimli olmamız, bu sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirir.

    Kendinizi, böyle bir kaybedenle ne yaptığınızı merak ederken bulduğunuzda, bazı soruları sormanın vakti gelmiş demektir.

    Bu makalede, sevgilinize fazla olduğunuzu gösteren işaretleri açıklıyoruz. Temennimiz sevdiğimiz kişinin zaman içinde değişeceği yönündedir ama genellikle böyle bir şey gerçekleşmez. Aşağıdaki işaretler sizin için bir şey ifade ediyorsa, hemen kendinize başka birini bulmanızı öneririz.

    Her zaman para yönünden sıkıntılıysa

    Tarih öncesi zamanlardan bu yana, erkek kadınına bakar. Erkek avlanmaya çıkar ve eve yiyecek getirir. Günümüzde ise erkekler için bu durumun karşılığı, mali olarak bir kadına bakabilecek düzeyde olmaktır. Çulsuz bir erkeğe bağlanmanız muhtemeldir. Neden sürekli yemeklerin parasını sizin ödediğinizi merak ettiniz mi? Bütün faturaları ödeyen siz misiniz?

    Eğer geçerli olan durum buysa, yalnızca kendisine bakması için hayatına kadın alan bir erkekle berabersiniz demektir. Bu erkek annesinin yanından ayrıldığından bu yana hayatını kendi kazanmak ve giderlerini karşılamak durumundadır ve açıkçası bu işte çok iyi olmadığı ortadadır. Bu türden bir erkekle karşı karşıya kaldığınızda, genellikle mazeretleri benzerdir: “Ekonomik durgunluk nedeniyle zor bir zamandan geçiyorum,” ya da “Patronum zam yapmadı,” ya da “Kimse beni işe almak istemiyor.” Bu türden mazeretler ancak kısa süreli olarak kabul edilebilir. Aylar, hatta yıllar sürüyorsa, bir aylakla berabersiniz demektir.

    Bu türden bir erkeğe ültimatom vererek, hemen iş bulmasını, aksi takdirde kendisini terk edeceğinizi bildirebilirsiniz. Bu hamleyi yapmadığınızda, tembelliği sonsuza dek sürebilir.

    Bir çocuk gibi bakmak zorunda olacağınız bir eş istemeyeceğinizi sanıyoruz. Zaten bütün hesapları bir erkeğin ödemesi gerektiğini de düşünmüyorsunuz. Tek isteğiniz birlikte olduğunuz erkeğin bağımsız olması. Bu nedenle bu konuda ısrarcı olmaya hakkınız var.

    Kıskançlık onu yiyip bitiriyorsa

    Birlikte olduğunuz erkek için fazla olduğunuzu anlamanızı sağlayacak diğer bir işaret desürekli kıskançlıktır. Sevgiliniz, kapıdan her girişinizde nerede ve kimle olduğunuza dair binlerce soru soruyor mu? E-postalarınızı, telefonunuzdaki mesajları sürekli kontrol etmeyi mi kalkıyor? Karşı cinsten birisiyle konuştuğunuzda bile sizi itham altında bırakacak hareketlerde mi bulunuyor?

    Kıskançlık bir insanı deliliğe sürükleyebilir. Ve kıskançlık, kendine güvensizliğin açık bir işaretidir. Eğer sevgiliniz, nerede ya da kimle olduğunuzu söylemediğinizde bağırmaya, kavga etmeye başlıyorsa, ve genel olarak size kesinlikle güvenmiyorsa, onu terk etmenin zamanı gelmiş demektir. İnanın bu türden davranışları gelecekte de değişmeyecek, hatta daha kötüye gidecektir. Hayatınızı kontrol etmeye ve sizi sürekli gözetmeye kalkabilir, kendi başınıza ne yaptığınızı anlamak için çöplerinizi bile karıştırabilir. Kimseninhayatınıza bu kadar girmesine izin vermemelisiniz; ve böyle bir adam için çok fazla olduğunuzdan emin olabilirsiniz.

    Sizi gerçekten seven biri, size güvenmek ve olduğunuz kişi gibi davranmanıza göz yummak durumundadır.

    Sizinle yeterince ilgilenmiyorsa

    Erkeklerin genellikle yıldönümlerini, doğumgünlerini ve diğer önemli tarihleri akıllarında tutamadığı bilinen bir gerçektir. Bunun nedeni erkeklerin bu türden özel günlere kadınlar kadar önem vermemesidir, o kadar. Diğer deyişle, bunun, bir erkeğin birlikte olduğu kadını önemsememesi olarak algılanması yanlış olur. Ama bu türden ilgisizlikler ya da unutkanlıklar bir rutine dönüşmüşse, iş başka.

    Eğer sevgiliniz bütün önemli günleri ve yapması gerekenleri sürekli unutuyorsa, durum biraz daha ciddi demektir. Sizi bir restoranda saatlerce bekletmesi gibi durumlar, bu ilişkinin onun için çok da önemli olmadığını gösterir açık bir şekilde.

    Gerçekten bu kadar unutkan olması bile mazeret sayılamaz. Sürekli saçınızı başınızı yolacağınıza, kendinize daha düşünceli biri bulabilirsiniz, öyle değil mi?

    Kendinize bir iyilik yapın ve bu türden bir erkekten hemen kurtulun.

    Devasa bir porno koleksiyonu varsa

    Birlikte olduğunuz erkeğin sizin için doğru kişi olmadığını anlamanızı sağlayacak diğer bir işaret de, bir dükkanı dolduracak kadar geniş porno koleksiyonudur.

    Sizin gibi seksi bir kadınla birlikte olan bir adam neden bu kadar çok pornoya ihtiyaç duysun ki?

    Dürüst olmak gerekirse, hiç porno sahibi olmayan erkek neredeyse yok denebilir. Hiçbir nedenle değilse bile, sırf meraktan olabilir bunun nedeni.

    Gerçekleştirilen araştırmalar pornonun belli bir dereceye kadar sağlıklı olduğunu da göstermektedir. Özellikle de sevgilinizle birlikte porno seyretmek çok farklı bir deneyime dönüşebilir. Ama sizinle sevişmektense pornolarını tercih eden bir adamla sorun yaşarsınız.

    Bu türden bir erkeğin seks yaşantısında sorunlar olması muhtemeldir. Bu sorunların sizin de sorunlarınız olmasını neden isteyesiniz ki? Bir de gay pornolar çıkarsa karşınıza, kırmızı alarm durumuna geçebilirsiniz.

    Sizden çok daha farklı bir şey istiyor olabilir.

    Çevrenizdeki kimse ondan hoşlanmıyorsa

    Komşunun rezil oğluyla çıktığınız için ebeveynlerinizle ettiğiniz kavgaları ve en sonunda, o şapşalla bunca vakit öldürdüğünüze pişman olduğunuz ergenlik yıllarınızı hatırlıyor musunuz?

    Çocukluğunuzda yaptığınız hatalardan ders çıkarmanız gerek! Eğer herkes, hem arkadaşlarınız hem de aileniz, size sevgilinizin işe yaramaz biri olduğunu söyleyip duruyorsa, olaylara onların bakış açısından bakmanız gerekiyor demektir. Gerçekten de atladığınız bir şeyler olabilir.

    Herhalde bunca insanın yalnızca sizi ayırmak için şeytanlıklar peşinde olduğu sonucuna ulaşamazsınız. Bazen, özellikle de aşıkken, sevgililerimizin davranışlarına karşı oldukça kör bir tutum içinde olabiliriz. Ve bu hatamızı çok geç, hatta evlendikten sonra fark edebiliriz.

    Bunun için çok geç olmadan, yakınlarınızın tepkilerini ve uyarılarını dikkate alın. 

    30 yaşında halen annesinin evindeyse

    Otuzlarında halen ailesinin evinde oturan bir erkek, sizin için en tehlikeli ve açık işaret olmalı. Dahası, annesi halen çamaşırlarını yıkıyorsa, faturalarıyla ilgileniyorsa, yemeğini hazırlıyorsa, durum çok daha kötü demektir. Bu yaşa dek ayaklarının üzerinde duracak ve bağımsızlığını ilan edecek bir duruma gelemediyse, muhtemelen hiçbir zaman bunu başaramayacak demektir.

    Bırakın evlenmeyi, böyle bir erkekle bir gününüzü bile geçirmemelisiniz. Sevgilinizinm sizinle eş olmasını istemeniz doğal; aksi takdirde onun annesi oluverirsiniz. Böyle bir erkek gerçekten elle tutulur bir şeyler yapana dek kesinlikle ciddi bir adım atmaya kalkışmayın.

  • Boşanmak çözüm mü?

    Boşanmak çözüm mü?

    Etrafınızda birçok çiftin boşanma kararı alması ya da kendi ailenizde yaşadığınız deneyimler, sizi evlilik kurumundan soğutmuş olabilir. Oysa her insan mutlu bir evlilik yapmanın, hayat boyu bir yastıkta yaşamanın hayalini kuruyor. Kolay olduğunu söylemiyoruz ama imkansız da değil…

    Bundan 15-20 yıl öncesine kadar bir çiftin boşanması herkesi şoke eden bir haberdi. Annesi ve babası boşanan çocuk, kimsenin bu olayı duymamasını ister, sınıfta sadece kendi ebeveynleri ayrıldığı için büyük utanç duyabilirdi. Bugün ise bir sınıfın bazen yarısı boşanmış anne ve babaların çocuklarından oluşuyor. Boşanma haberleri artık yetişkinler için de şok haber kategorisinden çıkmış durumda… İçinde bulunduğumuz durumun iyi bir gelişme olduğunu söylemek doğru olmasa da ekonomik özgürlüğünü kazanmış ya da aileleri tarafından anlaşılan ve desteklenen kadınların ömür boyu mutsuzluk yerine yeni bir hayat kurmaya cesaret etmeleri de sevindirici… Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Şirin Hacıömeroğlu Atçeken ile kimsenin yaşamak istemeyeceği ancak yaşanması gerektiğinde ise dünyanın sonu anlamına gelmeyen “boşanma”yı konuştuk.

    Eşi ve Eşinin Ailesi

    Son yıllarda boşanan çiftlerin sayısında artış olduğu biliniyor. Sizce neden boşanmalar artıyor?
    Birincisi, boşanmak artık hukuki olarak daha kolay. Ayrıca boşanma sayıları arttıkça özellikle yeni nesil açısından boşanmak tabu olmaktan çıkıp, daha kabul edilebilir bir olay haline geldi. Kadınların iş hayatında daha fazla yer alması, ekonomik özgürlüklerini kazanması özellikle büyük şehirlerde yaşayan kadınların boşanma kararını etkiliyor. Bu kadınlar mutsuz bir hayatı sürdürmek yerine yeni bir hayat kurmayı tercih ediyor. Bir diğer faktör de büyük şehirlerde hayatın çok hızlı akıyor olması. Bu hız, çiftlerin birbirlerinden aynı hızla uzaklaşmasına neden olabiliyor. Aradaki mesafe açıldıkça da kopuşlar daha fazla oluyor.

    Bu durum insanların evlenmekten kaçınmasına neden oluyor mu?
    Evlilik, bin yıldır süregelen ve hiçbir zaman ortadan kalkmayacak bir kurumdur. Ancak insanların çevresinde çok fazla boşanma hikayesi duyması demoralize olmalarına yol açabiliyor. Kendi ailesinde boşanma görmüş kişilerin de evliliğe korkarak bakması mümkün. Ancak yine de hala herkes evlenmek istiyor çünkü bir aile kurma isteği ve tek eşlilik, insanın doğasında var.

    Boşanmaktan korktuğu için evlenmekten kaçınan kadınlara rastlıyor musunuz?
    Rastlıyorum tabii… Çocukluk döneminde ebeveynleri ile güvenli bir bağ kuramamış bebekler, ileride bağlanmaktan kaçınabiliyor. Bebekken annesine güvenle bağlanabilen kişilerin ise daha sağlıklı ilişkiler kurduğu biliniyor. Annebabası boşanan ve bu süreçte bir sürü çatışmaya maruz kalan kişiler de evlenmekten kaçınabiliyor. Genellikle her insanın ilk kadın modeli annesi, ilk erkek modeli ise babası oluyor. Onların arasındaki ilişkide sevgisizlik, aldatma, ihanet varsa çocuk daha küçücükken “İlişkiler mutsuzdur, bitmeye mahkumdur” şeklinde öğreniyor. Bu çıkarımlar ileride farkında olmadan kendi ilişkilerini de etkiliyor. Önceki ilişkilerden yaşanan aldatma, şiddet gibi travmalar da kadınların yeni bir ilişki kurmaktan kaçınmasına neden olabiliyor.

    Doğru boşanma nasıl olmalı?
    İki taraf da ayrılmaya karar vermiş olsa dahi boşanmak tatsız bir durum. Hele ki ortak çocuklar varsa… Boşanma kararı vermiş çiftlerin yaptığı bazı hatalar, çocukların tüm hayatına olumsuz şekilde yansıyabiliyor. Hatta bazı çiftler, boşanma sürecini doğru yönetmek için çift terapistlerinden destek isteyebiliyor. Uzman Psikolog Şirin Hacıömeroğlu Atçeken, boşanma sürecinde ve sonrasında kesinlikle yapılmaması gerekenleri şöyle sıralıyor:
    ➤ Anne-babanın birbirlerini çocuklarına kötülemesi, çocukların yanında bu konuların konuşulması
    ■ Çünkü çocuk kaç yaşında olursa olsun konuşulanları duyuyor ve anlıyor; ihtiyacı olan anne ve baba imajı yıkılabiliyor.
    ➤ Ebeveynlerin kendi meseleleri için çocukları kullanması
    ■ “Babanı ara da şu işi halletsin” demek gibi.
    ➤ Taraf tutmak zorunda bırakmak
    ■ Örneğin çocuğu mahkemeye çıkarıp şahitlik yapmasını istemek çocuğun hayat boyu suçluluk duymasına neden olabiliyor.
    ➤ Çocuğun iki tarafı yeteri kadar görmemesi
    ■ Tarafların birbirlerine kızgın olmaları nedeniyle çocuğu anne veya babayla görüştürmemesinden zararlı çıkan tek kişi çocuk oluyor.
    ➤ Anlaşmazlığın detaylarını çocuğa anlatmak
    ■ Çocuğun anne-babanın neden boşanmayı tercih ettiğini bilmesi gerekmiyor. Çocuğun bu sırları bilmeye ihtiyacı bulunmuyor.
    ➤ Çocuğa ayrılığın nedeninin o olmadığını vurgulamamak
    ■ Özellikle okul öncesi ve ilkokul çağındaki çocuklar anne-babalarının boşanmasının kendi hataları olduğunu düşünebiliyor. Çocuğa “Biz seni seviyoruz, seninle ilgisi yok, anlaşamadığımız için ayrılıyoruz” demek gerekiyor.
    ➤ Üzülmesin diye yanlış vaatlerde bulunmak
    ■ Çocuğa ayrılık konusunda net konuşmak, “Ayrıldık ama ileride ne olacağı belli olmaz” gibi ifadeler kullanmamak gerekiyor. Aksi takdirde çocuk anne-babasının tekrar birleşeceği fantezisi ile yaşıyor.
    Tüm bunlar yapıldığında çocuğun boşanmayı minimum hasarla atlatması mümkün oluyor. Aksi takdirde okul ve davranış problemleri ile kendini gösteren zorlu bir süreç başlıyor ve çocuğu tüm hayatı boyunca etkiliyor.

    Sağlam bir evlilik kurabilmek için püf noktalar
    ● Gerçekçi olun.
    ● Karşınızdaki kişiyi iyi tanımaya çalışın ve bunun için birbirinize zaman verin.
    ● Birlikte zaman geçirin, mümkünse tatile çıkın.
    ● Onun ailesi hakkında bilgi edinin.
    ● Sizi rahatsız eden durumların evlendikten sonra değişeceğini umut etmeyin.
    ● Evlenmeden önce ciddi kavgalar, şiddete varan tartışmalar varsa bunların azalmayacağını, aksine artacağını unutmayın.
    ● Karşı tarafı olduğu gibi kabul edebileceğinizden emin olun.
    ● Evlilikten ne beklediğiniz konusunda kendinize karşı net olun.

    Boşanmanın artık daha kabul edilebilir bir olay olması, çiftlerin boşanmaya daha çabuk karar vermesine neden oluyor mu?
    Bazen insanların evliliklerine ve ilişkilerine yeteri kadar emek vermediğini düşünüyorum. Çiftler bazen terapiye öyle bir noktada geliyor ki, ilişki artık pamuk ipliğine bağlı bir halde oluyor. Yılların birikimi ile erozyona uğramış halde gelen çiftlerin hayatında bir şeyleri değiştirmek imkansız değil ama daha zor oluyor. Bu durumda terapiye gelen çiftler bazen boşanma kararı verebiliyor ve bu hayırlı bir karar olabiliyor. Ancak ben ilişkilerin bir sanat olduğunu düşünüyorum. İlişkinin çok ince ayrıntıları var. Nasıl ki yeni bir konu öğrenirken bir sürü kaynaktan bilgi edinip kendimizi geliştiriyorsak ilişkide de böyle yapmak gerekiyor. Oysa insanlar bir kere evlendikten sonra oldu, bitti, her şey garanti altında diye düşünüyor. Bu bakış açısını kazanmak önem taşıyor. Ayrıca insanların artık daha bireyselleşmiş olmaları, kendi isteklerinin, arzularının daha çok farkında olmaları, daha çabuk ayrılma eğiliminde olmalarına neden oluyor.

    Bir ilişkiye doğru bakımları yapmak nasıl öğrenilebilir?
    Konuyla ilgili kitaplar okuyarak, seminerlere katılarak veya terapiye giderek olabilir. Terapi, genellikle bir sorun olduğunda tercih ediliyor. Ancak evlilik öncesi danışmanlık da çok işe yarıyor. ABD’de kaldığım üç yıl boyunca çevremde evlenmek üzere olan arkadaşlarımın bu tür terapilere gittiğini gördüm. Nasıl bazı çiftler çocuk sahibi olmadan önce doğuma hazırlık kurslarına gidiyorsa, evlilik öncesinde de evliliğe hazırlık yapılabilir.

    Evlilik öncesi danışmanlık neleri kapsıyor?
    İlişki değerlendirme envanterimiz var. Çiftler burada bulunan soruları ayrı ayrı yanıtlıyor. Bunun sonucunda ilişkinin hangi noktaları güçlü, hangi noktalarının geliştirilmesi gerekiyor, gelecekte hangi konularda sıkıntı yaşanabilir gibi bilgilerden oluşan bir yol haritası elde ediyoruz. Örneğin bir ilişkide sık sık kavgalar baş gösteriyorsa bir şeylerin birikmesine izin vermeden önlem almak gerekiyor. Hele de çift sağlıklı tartışamıyorsa, düzgün çatışmayı beceremiyorsa mutlaka çift terapisine gitmelerini, danışmanlık almalarını öneriyorum. Bazen yeni evli çiftler, “Birbirimizi çok seviyoruz ama bazı şeyler yolunda gitmiyor” diye geliyor. İşte bu noktada, problemler henüz düğüm haline gelmeden çözümleniyor. Çiftlere nasıl sağlıklı iletişim kurulur, nasıl sağlıklı tartışılır gibi temel becerileri öğretiyoruz. Çift bunları öğrendikten sonra hayat boyu her konuda tartışabiliyor ve bu bir sorun yaratmıyor.

    Boşanmak keyifli bir durum olmasa da dünyanın sonu da olmuyor, değil mi?
    Boşanmak tabii ki dünyanın sonu değil. Ama iki sevgilinin birbirinden ayrılmasından farklı… Hele ortak çocuklar varsa işler çok değişiyor. Birçok insan sadece çocuğu olduğu için istediği halde boşanmıyor. Ancak bazen de mutsuz bir hayat geçirmektense yol yakınken ayrılmak daha iyi oluyor. Bazen o küçük çocuklar o kadar büyük çatışmaların içinde büyüyor ki, ebeveynleri boşansa daha az zarar görürler demek mümkün oluyor.

    Evlenmeden önce beraber yaşamak sağlam bir evliliğin çözümü olabilir mi?
    Böyle bir genelleme yapamayız. ABD’de bir araştırma birlikte yaşayıp evlenen çiftlerde boşanma oranlarının daha fazla olduğunu göstermişti. Tabii ki birbirini aynı evin içinde tanımak önemli ancak evlenmek çok farklı bir olay çünkü işin içine aileler de giriyor. Çocuk sahibi olmak ihtimali de artıyor. Birlikte yaşarken her şey yolunda giderken işin içine farklı sorumluluklar girince işler değişebiliyor.

    Bir de mutsuz olduğu halde boşanmayanlar var…
    O kadının neden boşanmak istemediğini iyi anlamak gerekiyor. Her zaman inat edip de boşanmıyor değil. Ekonomik kaygıları olabiliyor. Hele de çocuğu varsa, hele de hep ev kadını idiyse, eşinden ayrılınca hayatı idame ettirememekten korkabiliyor. Boşandığı eşin sonrasında onu destekleyecek maddi imkanı yoksa ya da ailesi kadını desteklemiyorsa kadın boşanmak istemeyebiliyor. Toplumsal açıdan zorluk yaşamaktan çekinenler de olabiliyor. Babasının evine döndüğünde ergenlikteki kurallara geri dönüş söz konusu olabiliyor. “Dışarı çıkma, geç gelme, laf olmasın, boşandın, komşular ne der?” gibi baskılara maruz kalmak istemeyen kadınlar boşanmamayı tercih ediyor.

    Bu durumda kadının 40 katır ile 40 satır arasında bir seçim yapması gerekiyor yani…
    Bu durumda bize başvuran danışanlarımızla nasıl güçlenip kendi hayatlarını yeniden kurabilecekleri üzerine çalışıyoruz. Bazı kadınlar okula dönebiliyor, bazıları kariyerlerine yeniden başlıyor. Ya da ailesinin evine dönen ancak kendi kurallarını getiren kadınlar olabiliyor. Güçlenen, kendi değerinin farkına varan kadınlar daha kolay boşanabiliyor ve sonucunda mutsuz olmuyor.

    Kendi meselelerinizi kendiniz çözün
    Uzman Psikolog Şirin Hacıömeroğlu Atçeken, çiftleri boşanmaya götüren bazı sorunların ilişkiden değil, kişilerin kendi geçmişlerinden getirdikleri meselelerle ilgili olduğunu ve bunun farkına varınca daha güzel evlilikler yaşamanın mümkün olduğunu söylüyor. Atçeken, sözlerini şöyle sürdürüyor; “Bir aile kurduğumuzda, yanımızdaki bavulun içinde kendi geçmişimizle, ailemizle ilgili meseleleri de yeni evimize getiriyoruz. Kişi bunların farkındaysa eşine sorun olarak yansıtmıyor. Ancak farkında değilse ilişki bu durumdan çok zarar görüyor. Örneğin babası alkolik olan bir kadının evlendikten sonra, eşinin sadece bir-iki kadeh içki içmesine dahi tepki göstermesi gibi… Eşi alkolik olmasa da kocasının elindeki içki kadehi kadının travmalarını tetikliyor. Kocasına içki içmemesi için baskı yapmaya başlıyor. Eşi kadının travmalarını bilmediği için tepki gösteriyor ve ilişki yıpranıyor. Bu nedenle tarafların kendi meseleleri ile ilişkinin meselelerini ayrı tutabilmesi gerekiyor.”

    Formsanté Dergisi

  • Kadınlar Nelerden Hoşlanır?

    Kadınlar Nelerden Hoşlanır?

    Kadınların kalbini kazanmak zordur ancak asla imkansız değildir. Kadınların hoşlanacağı davranışları sergileyerek ve biraz metroseksüel olarak dilediğiniz kadını kendinize bağlayabilirsiniz…

    Görünüş: Kadınlar için erkeklerin görünüşü çok önemlidir. Mutlaka bir erkeğin kılık kıyafeti düzgün, temiz, ütülü ve şık olmalıdır. Yani erkek giyimiyle ben buradayım diyebilmelidir.

    Bembeyaz Dişler: Kadınların erkeklerde dikkat ettiği bir diğer noktaysa bembeyaz dişlerdir. Pırıl pırıl bir gülümsemenin anahtarı olan beyaz dişler kadınların dikkatini çeker.

    Konuşma Tarzı: Kadınlar erkeklerin bir toplumda nasıl konuştuğuna önem verirler. Bir erkek konuşmasıyla istediği kadını etkileyebilir. Ses tonu hitap tarzı her şeyi değiştirebilir.

    Bakışlar: Bir erkek karşısındaki kadını bakışlarıyla etkileyebilir. Çünkü bakışlar çok şey ifade edebilir.

    Sürpriz Yapmak: Kadınlar sürprizlerden çok hoşlanırlar, küçük bir hediye bile bir kadını mutlu etmeye yetebilir.

    Esprili Olmak: Genellikle kadınlar kendilerini güldüren komik erkeklerden hoşlanırlar. Küçük birkaç espriyle bir kadını kendinize çekebilirsiniz.

    Sporla Uğraşmak : Kadınlar sporla uğraşan erkekleri severler. Her zaman bakımlı ve atletik yapılı erkeklere öncelik verirler.

  • Kadınların erkeklerde nefret ettikleri…

    Kadınların erkeklerde nefret ettikleri…

    Ter kokusu, beyaz çorap, jöle, dağınıklık, sırt tüyleri ve daha birçok şey kadınlar için çok itici hatta nefret edilesi durumlar… İşte kadınların nefret ettiği ve erkeklerin özellikle dikkat etmesi gereken noktalar…

    Bira göbeği
    ‘Bira göbeği’ demeyin. Çünkü kadınlar çok itici buluyor.

    Anne kuzusu olmak
    Kadınlar, her başı sıkıştığında kendisini annesinin kollarına atan erkeklerden kesinlikle hoşlanmıyor.

    Sakal ve bıyık
    Kirli sakal diye tabir edilen sakaldan kadınlar hiç hoşlanmaz. Her gün traş olan erkeğe bütün kadınlar bayılır.

    Aşırı bol pantolonlar
    Aşırı bol bir pantolon, erkeğin fiziğini kötü gösterir. Çok dar olanlar da iticidir. Ortasını bulmanız şart.

    Dağınıklık
    Erkek dağıtır, kadın toplar mantığı kadınları çileden çıkartır. Sevgilisini elinde tutmak isteyen erkek tertipli ve düzenli olmalıdır.

    Beyaz çorap
    Özellikle siyah pantolon ve klasik ayakkabıların içine giyilen beyaz çorap, kadınlara çok itici gelir. Hatta bazı kadınlar sırf bu yüzden erkeklerden uzaklaşabilirler.

    Sırt tüyleri
    Bu bölgelerdeki tüyler elinizde olmasa da, kadınlar sırttaki kıldan hoşlanmaz.

    Kirli ayakkabılar
    Aman ayakkabınızın her zaman boyalı ve cilalı olmasına dikkat edin.

    Jöle
    Kafasını jöle kutusuna sokmuş erkekler, kadınlara itici gelir.

    Süslü altın yüzük
    Özellikle küçük parmağa takılan bu yüzükler, beyaz çorapla birleşince tam bir facia olur. Bunu yapan erkekler, güzel kadın bulma şanslarını en baştan kaybetmiş olurlar.

    Takma diş
    Ağzından her an fırlayacakmış gibi duran takma dişler güzelim bir rüyayı bitirebilir.

  • Yüzükler Taktığınız Parmağa Göre Anlam Kazanıyor!

    Yüzükler Taktığınız Parmağa Göre Anlam Kazanıyor!

    Günlük hayatta erkek kadın herkes parmağına yüzük takabiliyor. Yüzük parmağına bildiğiniz üzere nişan ve nikah sonrası yüzük takılıyor. Ancak günümüzde özellikle kadınların yüzükleri işaret parmağına taktığını görebiliyoruz. Tabi buda bizde merak konusu uyandırıyor. Çünkü yüzüğü işaret parmağına takan kişi sayısı oldukça fazla ve yüzüğü işaret parmağına takan kişi sayısı bu kadar fazla olunca acaba bir anlama mı geliyor? diye soru işaretleri oluşabiliyor…

    İşaret Parmağına Takılan Yüzüğün Anlamı

    İşaret parmağında yüzüğün tam bir anlamı yok. Yani işaret parmağında yüzük gördüğünüzde net bir anlam yüklemek yanlış olacaktır. Ancak günümüzde genel olarak kızlar ilişkileri olmadığında “şu anda ilişkim yok boştayım ve aradığım kişi karşıma çıkarsa evet diyebilirim.” anlamında kullanarak yüzükleri işaret parmağına takabiliyor. Bunun dışında işaret parmağına yüzük takmak genelde daha göz önünde olacağı ve kıyafetle uyumlu bir yüzük şık göstereceğinden dolayı işaret parmağına takılabiliyor.

    Baş Parmağa Takılan Yüzüğün Anlamı

    Yüzüğü baş parmağına takanlar ise özgürlüğüne düşkün ve ilişki başlaması halinde bu ilişkiye saygı duyulması gerektiğini gösterdiği söylenmektedir. Bazı kesimler tarafından baş parmağa takılan yüzüğün kişinin her türlü kısa süreli aşklara açık olduğu anlamına geldiğide söylenmektedir.

    Orta Parmağa Takılan Yüzüğün Anlamı

    Orta parmağa ve serçe parmağa takılan yüzükler ise güvenilir sır saklayabilen düzenli ve başarılı insanları ifade ettiği söylenmektedir. Bu kişiler sık saklayabileceğini düzeni sevdiğini ve güvenilir olduğunu göstermek istediği söylenmektedir.

    Yukarıda saydığımız gibi tüm parmaklara yüzük takılabilmektedir. Ancak bunlardan yüzük parmağı dışında diğer parmaklara net bir anlam yüklemek ve buna göre hareket etmek yanlış olacaktır. Ancak konuyu tekrar açıklamak gerekirse işaret parmağı genel olarak bayanlar tarafından ilişkisi olmadığı ve yeni bir ilişkiye doğru bir kişiyle hazır olduğunu göstermek anlamında takıldığı söylenmektedir.

    Evlilik Yüzüğü Neden Sol Ele Takılır?

    İnsanların evlenince yüzük takmaları eski Mısırlıların inançlarına dayanıyor. Milattan 2800 yıl önce Mısır’da yaşayanlar dairenin veya halka şeklindeki cisimlerin, başlangıç ve bitiş noktalarının olmaması nedeni ile sonsuzluğu temsil ettiklerine inanıyorlardı. Yüzük evliliğin sonsuza dek süreceğini simgeliyordu. Sonra bu inanç ve adet Romalılar vasıtası ile iyice yaygınlaştı. Kazılarda o devirlere ait çok ilginç evlilik yüzüklerine rastlanılmıştır.

    Evlilik yüzüğünün sol ele ve sondan bir önceki parmağa takılmasının sebebi ise modern tıbbın gelişmesinden önceki devirlere ait yanlış bir insan anatomisi bilgisidir. O zamanlarda dolaşım sistemimizdeki ana damarın sol elimizde bu parmaktan başlayıp kalbimize gittiği sanılıyordu. Böylece buraya takılan yüzükler evli çiftin kalben bağlılığını simgeliyordu. Gerçi şimdi damarların nereden gelip nereye gittiği biliniyor ama bu da bir gelenek olarak kaldı.

    [youtube id=”MvAUP58fy2g” width=”600″ height=”350″]

  • Mutlu Bir Evlilikte Dikkat Edilmesi Gereken 7 Öneri

    Mutlu Bir Evlilikte Dikkat Edilmesi Gereken 7 Öneri

    Mutlu bir ilişki ve evliliğiniz olmasını istiyorsanız dikkat! Eşinize karşı sergilediğiniz ve hemen terk etmeniz gereken 7 davranış biçimi.

    1. Ailesini eleştirmek

    Eşinizin ailesi hakkında belki iyi belki biraz kötü hisleriniz olabilir. Ama siz siz olun, eşinize karşı ailesi hakkında eleştiri yapmaktan kaçının. Hiç kimse, arasında kan bağı olan yakınları hakkında sert sözler duymaktan hoşlanmaz. Dolayısıyla konu bir şekilde onun ailesine geliyorsa, dilinizi tutmanızda yarar var.

    2. Ajanlık yapmak

    Eşinizin nerede olduğunu, ne düşündüğünü ve diğer önemsiz ayrıntıları, Facebook’undan ya da Twitter’ından sürekli takip ederek, kendiniz için iyi bir şey yaptığınızı düşünüyor olabilirsiniz. Belki bu sayede onun, ilişkinizi ilgilendiren farklı alışkanlıklarından haberdar olabilirsiniz. Ama bu, ilişkinize yarar getirmekten daha çok zarar verebilir.

    3. Toplum içinde kavga etmek

    Çiftlerin ara sıra tartışmaları doğal bir şeydir. Ancak, bu tartışmanın kavgaya dönüşmesi, sık aralıklarla tekrarlanması ve özellikle başkalarının da olduğu ortamlarda herkesin ilgisini çekebilecek kadar kontrolden çıkması, sizin açınızdan utanç verici olduğu kadar ilişkiyi zedeleyici bir probleme de dönüşebilir.

    4. Kendinizi bırakmak

    Kendinize bakmayı bırakmak, kilonuza ve görünümünüze dikkat etmemek, sadece sizin sağlığınıza zarar vermekle kalmaz, ilişkinizde de karşı tarafa kötü bir mesaj verir. Kendinize bakmayı bıraktığınızda, eşiniz, ona bakmaktan da vazgeçtiğinizi, ilişkinizi önemsemediğinizi düşünecektir.

    5. Onu değiştirmeye çalışmak

    Çoğu kadının düştüğü bir hata bu! Kadınlar sürekli birlikte yaşadıkları erkeği geliştirmek için çabalarlar. Her ne kadar bu, ilişkiyi zora soksa, yeni problemler yaratsa da… Sürekli onu eleştirmek, yanlışlarını göstermek, bazı alışkanlıklarını değiştirmesi için uyarmak, kalp kırıcı olabilir. Bu da erkek açısından ilişkiyi tatsız hale getirir.

    6. Problemleri kafanıza takmak

    Herkes mükemmel bir ilişkiye sahip olduğunu düşünmek ister. İşte bu uğurda didinmek, sürekli ilişkinize ait problemlere kafa yormak, sizi üzer. Ama bu sorunları dile getirmeden, sürekli kendi içinizde onlarla boğuşursanız, kendinizi olduğu kadar eşinizi de incitebilirsiniz. İyi iletişim, mutlu olmanın ve uzun süreli bir ilişkinin köşe taşıdır.

    7. Yalan söylemek

    Birlikte güzel bir gelecek hayali kuruyorsanız, eşinize yalan söylemenin hiçbir gerekçesi olmamalı. Yani ‘beyaz yalanlar’ deyip işin içinden sıyrılmaya kalkmayın!

  • Çikolatanız Kişiliğinizi Yansıtıyor!

    Çikolatanız Kişiliğinizi Yansıtıyor!

    Çikolatalar da kadınlar gibidir! Sevdiğiniz çikolatanın kişiliğinizi ele verdiğini biliyor muydunuz? İşte çikolata tercihinizin yansıttığı kişilik özellikleri…

    Bitter’ciler Sert Mizaçlı
    Uzmanlar, bitter çikolatayı seven kadınların diğerlerine göre daha ciddi ve işe düşkün olduklarını belirtiyor.
    Onlar pek çok işi bir arada yürüten,10 parmağında 10 marifet olan kadınlar.

    Sütlü Çikolata Sevenler İyi İletişimci
    Sütlü çikolata severler ise ofisinizdeki her işe koşan ve herkesin sevdiği o iş arkadaşınızın ta kendisidir
    İnsanlarla kolay diyalog kurabilen, neşeli, paylaşımcı kişilerdir.

    Beyaz Çikolata Sevenler Çocuksu
    Beyaz Çikolata kadınlarının ise cıvıl cıvıl, içindeki çocuğu durduramayan kişiler.
    Ayrıca beyaz çikolata sevenler her yaşta genç kalmayı başarabilen insanlar.

     

    Çikolata yemek için bir bahane daha !

    Çikolatanın içinde bulunan bitkisel kökenli Flavonid, antioksidan özelliğiyle damarları genişletip kan basıncını düşürmeye yardımcı oluyor. Karin Ried ve ekibinin çikolata-sağlık ilişkisini inceleyen 13 ayrı araştırma projesini tek çatı altında topladığı çalışmada, saf kakao ile üretilmiş bitter çikolatanın en tatlı antioksidan olduğu ortaya konuyor.

    İngiliz tıp dergisi BMC Medicine’de yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, tansiyon hastası olmayan deneklerde ise kan basıncı değişikliği yaratmadığı gözlendi.

    Ancak çikolata ile yüksek tansiyon tedavisinin hastalarda uzun vadede nasıl etki yapacağı henüz bilinmiyor. Zira fazla çikolata tüketimi, yüksek tansiyon hastaları için tehlike arz eden fazla kiloları da beraberinde getiriyor.

    Bu yüzden tansiyon hastalarının kilolarına dikkat etmeleri gerekirken, son araştırma sonucuna göre diyet programına dâhil olmayan çikolatanın yüksek tansiyona iyi gelmesi, büyük bir ikilem yarattı.

    haberler.com