Günlük yaşamın hemen her noktasında stres giderek hayatımızı etkileyen bir unsur. Bununla baş edebilmek ve daha kaliteli, daha anlamlı, daha mutlu bir hayat için mutlaka ruhumuzu ve bedenimizi güçlü kılmalıyız.
Demokritus, 2500 yıl önce “Mutluluk ne sahip olduklarımızdan ne de altından gelir; mutluluk, insanın gönlünün derinliklerinden gelir!” diyerek konuyu gayet iyi bir şekilde özetlemiş. Ben, mutlu olmayı seçmenin elimizde olduğuna ve bunun, bilinçli olarak verdiğimiz bir karar olduğuna inanıyorum. Diğer her konuda olduğu gibi, iş niyet etmekle başlıyor; gerçekten niyet ettiğimizde başarılı oluruz çünkü niyetle birlikte kararlılık gelir ve içimizdeki tutkuyu harekete geçirir. Mutluluk, insanı durduk yere gelip bulmaz; çaba göstermemiz gerekir.
“Çaba göstermek” derken ne kastediyorum?
Aslında anlatmaya çalıştığım, kendimizle ilgili gerekli değişiklikleri yapmak, kendimizi geliştirmek, hayata olumlu bakmak, şükran duygularımızı geliştirmek ve diğer insanlara karşı daha bağışlayıcı ve şefkatli olmak için çaba göstermemiz gerektiği. Sağlıklı beslenmenin dışında, kendimizi sağlıklı, iyi ve mutlu hissetmenin birçok yolu var.
Bir insanın kendini sağlıklı ve mutlu hissetmesi için gerekli olan ilk ve en önemli faktör bütünlük hissidir (Zihin-ruh-beden arasındaki mutlak harmoni). İnsan, mutlak bir bütünlük içerisinde olduğunda, mutluluk ve sağlık kendiliğinden bir şekilde gelip insanı buluyor!
Bunu gerçekleştirmek için, aşağıdaki temel araçlara ihtiyaç duyduğumuza inanıyorum (önem sırasında değil çünkü bence hepsi önemli):
– Dua etmek
– Egzersiz yapmak (Kardiyovasküler egzersizler, ağırlık çalıflmaları, esneme hareketleri)
– Gevşemek ve görselleştirmek
– Homeopatik tedaviler, akupunktur, Çin kökenli ve diğer alternatif tedavi yöntemlerini denemek (Biyoenerji, bach çiçekleri, bitkisel çaylar vb.)
– İyi yürekli olmak
– Meditasyon ve yoga yapmak
– Müzik dinlemek ve dans etmek
– Paylaşmak
Belirttiğim gibi, bunların hepsi önemlidir ve kaliteli, mutlu, stresten mümkün olduğu kadar arındırılmış bir hayat için hepsinin birer alışkanlık haline getirilmesi gerekir. Alışkanlık ise, içselleştirerek, yaparak, uygulayarak oluşur. Denilir ki alışkanlık edinmek için bir davranışı üç hafta boyunca gerçekleştirmek yeter.
İsterseniz, önce doğru alışkanlıkları elde etmeye odaklanalım… Zemini hazırlamak için kendinize, her gün, huzur ve sessizlik içinde geçirmek için en az 15 dakika ayırın (Ne kadar çok zaman ayırabilirseniz o kadar iyi olur). Tamamen size ait olan bu dakikalar, güzel düşüncelere dalma, meditasyon yapma ve derin bir nefes alma zamanı olsun. Nefes alırken, yaşamı, sağlığı, sevgiyi ve saflığı tekrar içinize çekin. Nefes verirken ise, kurtulmak istediğiniz her şeyi dışarı gönderin: Yorgunluğu, endişeyi, düşük enerji seviyesini, kötü ruh halini. Nefes alışınızla birlikte enerjiyi içinize çekin. Daha rahat bir şekilde nefes alıp vermeye çalışın. Yüzükoyun yatın veya bir yere oturun, derin derin nefes alıp nefesinizi yavaşça dışarı verin.
Kendinize ayırdığınız zamanların bazıları da sıcak bir duş alma, doğada yürüyüşe çıkma, taze havayı ciğerlerinize çekme zamanı olsun… Zihni dinlendirici bir müzik dinleyin. Bırakın, müzik sizi uzaklara götürsün… Küveti sıcak suyla doldurun ve içine biraz bitki özü damlatın. Yüzünüze sürmek için bir maske yapın, gözlerinizin üzerine, papatya çayına batırılmıfl pamuk parçaları yerlefltirin. Küvetin içine girin ve uzanın. Bu sizi gevşeterek rahatlatır.
DUA ETMENİN GÜCÜ
Dua etmek, doğanın, evrenin; nasıl adlandırırsanız adlandırın; bize başka bir hediyesidir. Gerçek şu ki, hepimizin sahip olduğu bu güçlü enstrüman, ki hiçbir maliyeti yoktur, bize değişim anlamında çok fazla ödül sunar. Burada bahsettiğim dindar ya da bağnaz olmakla ilgili değil ama ben, umuda ve dua etmenin gücüne kesinlikle inanıyorum. Mutlu olmak, umutlu olmaktır.
Görselleştirme yapmak
Hepimize yaratıcı bir hayal gücü verilmiş; bu sayede, hayatımızın nasıl olacağını ve düşüncelerimizde onları nasıl ele alacağımızı şekillendirebiliriz. Biraz pratik yaparak, bizi, hayal ettiğimiz herhangi bir yere götürebilecek olan ve zihnimizde kendi gerçekliğimizi oluşturabilmemizi sağlayan görselleştirme gücümüzü geliştirebiliriz. Kendimi ne zaman huzursuz hissetsem ya da beynimin içerisinde bir uyumsuzluk olsa sevgili yoga öğretmenlerimden öğrendiğim, “Işık Yağmuru” adlı şu basit yöntemi kullanırım: Bir ışık yağmurunun altında durduğunuzu hayal edin. İri damlalar üzerinize düşüyor ve vücudunuzun her yerinden süzülüyor. Beyaz ışı üzerinize bir şelale gibi yağıyor, sizi sırılsıklam ediyor ve sizi kucaklıyor. Işığın içinde kayboluyorsunuz. Işık, sizi arındırıyor, eskiden sahip olduğunuz sağlığa ve canlılığa yeniden kavuşmanızı sağlıyor. Bu ışığın nasıl farklı renklere büründüğünü hissedin: Mor, eflatun, lacivert, gökyüzü mavisi, yeşil, sarı, portakal rengi ve kırmızı.
RENGARENK ISPANAK SALATASI
Malzemeler
– 250 g körpe ıspanak yaprakları
– 1/4 bardak ince dilimlenmiş mantar
– 1 adet büyük mor soğan
– 1 bardak ince doğranmış çilek
– 1/2 bardak dövülmüş ceviz
Sosu yapmak için
– 100 g sızma veya riviera zeytinyağı
– 1 çorba kaşığı balsamik sirke
– 1 çay kaşığı tuz
– 1/2 çorba kaşığı bal veya esmer şeker
Sos için bir not
– Sos malzemelerinin tümünü elektrikli çırpıcı (tüm zamanların en mükemmel buluşu) yardımı ile karıştırabilir ya da el yardımı ile bu işlemi yapabilirsiniz.
Hazırlanışı
Ispanak yapraklarını iyice yıkayın. Yıkadığınız yaprakları ya salata kurutma sepetinde ya da kağıt havlular arasında kurulayın. Mantarları yıkayıp ince dilimler halinde hazırlayın. Soğanı ince daireler halinde kesip soğuk suda yıkayın, hafifçe tuzlayıp 5 dakika kadar dinlendirin. Sonra tekrar sudan geçirip kağıt havlu yardımı ile kurulayın. Bir salata kasesinde yapraklarla diğer malzemeleri birleştirin, sosunu ekledikten sonra iyice karıştırın. Son olarak çilekleri de ilave ederek bu muhteşem renk cümbüşü ile gözlerinizi doyurun!
Not: Teriyaki sosu ile marine edilmiş ızgara tavuk dilimleri veya biraz rendelenmiş tofu da ilave edebilirsiniz. Soğuk servis edilmiş bir tabak susamlı erişte ile yiyebilirsiniz.
Formsanté Dergisi Haziran 2014 sayısı
En iyi ertesi gün hapı hangisi ?