Çocuk istismarı hakkında hepimiz az ya da çok fikir sahibiyiz ama evliliklerde ve ayrılıklarda çocuk istismarı dediğimizde başlık biraz farklı gelebilir. Evet başlık farklı ama aslında birçok evde yaşanan olayı anlatmak için bundan daha uygun bir başlık olamazdı.
Evliliklerde ve ayrılıklarda çocuk istismarı
Evliliklerde çocuk, evliliği zenginleştiren bir unsurdur ancak maalesef hala sorunlu giden evlilikleri kurtarmak üzere bir can simidi gibi görüldüğünü vurgulamak isterim. Oysa çocuk sorunsuz evliliklerde bile evliliği, getirdiği sorumlulukla ciddi bir sorunlar odağı haline getirebilir.
Düşünün, henüz birbirine yeni ısınan, birlikte bir hayat düzenine alışmaya çalışan kadın ve erkek yeni kazanmış oldukları eş statüsüne uyum göstermeye çalışırlarken, beklenmedik bir anda, hiç hazır olmadıkları zamanda gelişen bir hamilelik sonrasında dünyaya gelen bebekle bir anda anne baba statüsüne geçmek zorunda kalıyorlar. Bu durum birçok insan için ‘aa ne şirin’ şeklinde karşılanabilir ancak gerçek hayatta durum bu kadar şirin olmayacaktır. Eşlerin birlikte gezip tozmak ve yeni hayatlarına alışmak üzere yaptıkları tüm planlar kalkacak ve gece uykusuzlukları, doktor kontrolleri, çocuk hastalıkları, eve kapanmalar, artan masraflar, ağlamalar ve yoğun stres hayatın akışını değiştirecek. Bu noktada durum kadın ve erkek için ayrı ayrı yön değiştirmeye başlayacak. Örneğin erkek, eşinin sadece bebekle ilgilendiğini ve kendisine zaman ayıramadığını düşünerek içine kapanacak, kadın ise doğumla beraber bedeninin bozulduğunu düşünerek, eşinin kendisinden uzaklaşmasını da çekiciliğini kaybetmesine bağlayacaktır. Ek olarak annenin hamilelik ve doğum sonrası depresyonu yaşayabileceğini de düşünürsek bebek hiç hazırlıklı olunmayan pek çok soruna yol açacaktır. Sorun evliliğin ilk yıllarında çocuk sahibi olmak değildir, sorun çocuk sahibi olmaya hazır olmamaktır. Ya da taraflardan birinin istememesine rağmen diğer eşin çocuk konusundaki ısrarı evliliği sorunlu aşamaya getirecektir.
Evliliklerde çocuk istismarı dediğimizde iki kişi aynı anda hazır olmadan çocuk sahibi olmak ve evlilikle ilgili tüm sorunları o çocuk üzerinden karşı tarafa yansıtmak çocuğa yapılacak en büyük kötülüktür.
Özellikle çocuğun yanında ‘çocuğunla ilgilenmiyorsun’, ‘ben bu çocuğu annemin evinden getirmedim’, ‘artık dayanamıyorum, çekip gideceğim bu evden’, şeklinde sözler çocuk için çok yaralayıcıdır.
Aynı şekilde diğer eşi hedef gösteren ve çocuğa hitaben söylenen; ‘ o annene söyle, biraz ev kadınlığı öğrensin’, ‘baban baba olsaydı seninle ilgilenir, alıp dolaştırırdı’, ‘sen olmasan ben bu adama / kadına bir dakika bile tahammül edemem’, ‘kimbilir gene kimlerle beraber, bu saat oldu hala ortalarda yok’ şeklindeki diğer eşi suçlayan cümleler, uğruna her şeyi feda edeceğiniz çocuğunuza bilmeden verdiğiniz zararlardan.
İki yetişkinin kendi aralarındaki sorunlarını konuşarak çözmek yerine çocuk üzerinden birbirine yönelik saldırı başlatmak ve sürdürmek hem evlilik için hem de çocuk için hakikaten çok büyük hasarlara yol açıyor. Sorunlarla konuşarak başa çıkamıyorsanız hem birbirinize hem de çocuklarınıza daha fazla zarar vermeden evliliği bitirmek ve tarafların eş olarak sorumluluklarını sonlandırıp, ebeveyn olarak bir ilişkiyi yürütmelerini sağlamak en doğrusu.
Ancak bazen aslı sorun evlilik bittikten sonra da devam ediyor hatta daha da şiddetleniyor. Bu defa eşler ayrılmış olmalarına rağmen birbirlerine olan öfkelerini çocukları üzerinden devam ettiriyorlar ve bu süreçte çocuklarına tahmin edemeyecekleri kadar büyük zarar veriyorlar. Öncelikle her iki eş de sahip oldukları her gücü ve ilişkiyi kullanarak birbirlerini çocukların göstermemek ya da velayetini almak şeklinde tehdit ediyorlar. Son derece medenice eski eşler arasında konuşarak halledilecek olay mahkemelere çok çekişmeli ve tartışmalı bir biçimde yansıyor ve ne yazık ki çocuk bunların neredeyse tamamına tanık oluyor. Olmasa da anne ya da baba diğerinin canını daha çok yakmak adına çocuğuna gerekli gereksiz her ayrıntıyı anlatıyor. Çocuk annesine gittiğinde babası hakkında, babasına gittiğinde annesi hakkında olumsuz sözler duyarak tıpkı bir tenis topu iki sözde yetişkinin(!) arasında oradan oraya savruluyor. Oysa ayrılıklar nasıl gerçekleşmiş olursa olsun tek kelimeyle Travmadır ve zararları olabilecek en az hasarla atlatılmaya çalışılmalıdır. Yani eşler isteyerek ve anlaşmalı da ayrılsa, çatışmalı bir ayrılma da olsa sonuç olarak acı vericidir ve bir an önce bu süreç atlatılmaya çalışılmalıdır. Bu dönemde bir psikolog desteği çok önemli faydalar sağlar. Bireylerin tek başına atlatmaya çalışması kolay değildir. Özellikle yakın aile üyelerinin olur olmaz olaylara dahil olmaya çalışmaları, hemen her konuda fikir verme çabaları iyi niyetli olsa dahi tarafları çok üzecek sonuçlara kadar gidebilir. Eşler istemedikçe olaya çok dahil olmamaya çalışmak ve özellikle eşler arasında laf getirip götürmek evlilik bitse bile sonrası için çok olumsuz sonuçlara yol açabilir. Eşlerin sadece eş olarak bir ilişkiyi sonlandırdığını ama sonraki hayatlarında belki de daha fazla bir ebeveyn sorumluluğu taşıyacaklarını, bu nedenle de birbirilerinin yüzüne bakacak hatırlarının ve iyi niyetlerinin kalması gerektiğini lütfen unutmayın. İyilik yapmak isterken daha fazla zarar veriyor olabilirsiniz. Ayrılık anlarında eşlerin yakınları olarak biraz daha sakin ve serinkanlı kalabilmek çok önemlidir.
Özellikle çocuklarla anne babaların ilişkileri yeni bir sürece gireceği için daha dikkatli olunması gerekir. Ne yazık ki eğitim almış olsa da olmasa da çok fazla anne babanın ayrılıkların acısını çocuklarına yükleyip çocuğun diğer ebeveynle olan ilişkisine ciddi anlamda zarar verdiklerini görüyoruz. Kişisel kırgınlıklarını, eşine söyleyemediklerini, içine attıklarını çocuğuna yansıtan anne ya da baba bu davranışıyla ayrıldığı eşini değil, aslında doğrudan doğruya çocuğunu mahvettiğini maalesef fark edemiyor. Oysa bir çocuğun dünyaya gelmesinde biyolojik olarak eşit hak sahibi olduğunuzu unutmayın. İkiniz aynı anda olmadan o çocuk olamazdı.
Eski eşinize çok kızgın olabilirsiniz, pek çok hayaliniz yarım kalmış olabilir, terk edilmiş, aldatılmış, hakarete uğramış, aşağılanmış olabilirsiniz. Bütün bunların sorumlusu ya da suçlusu yavrunuz değil. Ona annesi ya da babası hakkında söylediğiniz her söz katlanarak size geri dönecek. Nasıl mı?
Senin annen/ senin baban…… diye başlayıp içinizdeki öfkeyle doldurduğunuz cümleler çocuğunuzun beyninde ‘demek ki ben çok kötü bir kadının / adamın çocuğuyum. Peki benim annem / babam bu kadar kötü bir insanla neden evlendi, neden ben oldum? Benim annem / babam iyi insan olsaydı bu kadar kötü bir insanla beraber olmazdı, o zaman her ikisi de kötü mü? O zaman ben de kötü bir çocuğum. Her şey benim suçum.’ Şeklinde algılanabilir ve bu duygularla büyüyen çocuğunuz ilerleyen yıllarda durumun böyle olmadığını görüp, sizin diğer ebeveyniyle görüşmesin diye söylediğiniz cümleler olduğunu öğrendiğinde asıl uzaklaştığı kişi siz olacaksınız. Üstelik o süre boyunca uzak büyüdüğü diğer ebeveyniyle de sağlıklı ilişki kuramadığı için size karşı inanılmaz büyük öfke duyacaktır. Bu durumu hiçbir gerekçeyle haklı gösteremez, kendinizi affettiremezsiniz.
Eski eşinize karşı ne hissediyorsanız lütfen gidip yüzüne söyleyin:
Sana aşığım deyin, seni unutamadım deyin, sana çok öfkeliyim deyin, seni affedemiyorum, seni kıskanıyorum, bana dönmeni istiyorum deyin…
Ne derseniz deyin ama bunu ona söyleyin, çocuğunuzun yanında ya da çocuğunuza onu kötülemek için söylemeyin. Çünkü bu tip söylemler çocuklar üzerinde çok olumsuz sonuçlar doğurur. Örneğin çocuk kendisini her iki ebeveyninin yanında da güvensiz hisseder, bir yere ait olma duygusu, sevme ve sevildiğini hissetme duygusu ağır hasar alır, her an terk edileceğini, yalnız kalabileceğini düşünür.
İlerleyen yaşlarda akranlarıyla ya da karşı cinsle olan ilişkilerinde çok ciddi sorunlar yaşar. Uzun süreli sağlıklı ilişkiler kuramaz, başka insanların duygularına karşı kayıtsızlaşabilir, onay görmek, kabul edilmek ihtiyacı ile kendisinden istenen her şeyi yerine getirme, başkalarının yönetimine kolaylıkla girme davranışları ortaya çıkabilir. Karar almakta ve kendi hayatını yönetmekte önemli sıkıntılar yaşayabilir.
Ebeveynlerinin birbirilerini kötülediği bir ayrılıkta çocuk en az zarar görme duygusuna yönelerek dış dünyaya karşı kayıtsız kalmaya başlayacaktır. Bir anlamda duyarsızlaşma olarak tanımlayacağımız bu davranış aslında bir tür savunma tutumudur. Çocuk kendisini güvende hissetmediği için zarar görme ihtimali gördüğü her ortamda dışarıdan gelebilecek olumsuzluklara karşı tepkisiz ve duyarsız kalma davranışına yönelebilir. Empati duygusu yeteri kadar gelişmeyebilir, başka insanların acılarına duyarsız kalabilir. Anlayış ve algılama duyguları hasar görebilir.
Çocukluğunda tutarlı ve sağlıklı sevgi ve ilgi görmeyen, annesi ve babası tarafından onaylanmayan çocuklar yaşadıkları güvensizlikleri ve içine düştükleri boşlukları başka şekilde doldurmaya çalışırken, madde kullanımından farklı grup ve örgütlere katılmaya kadar giden çok uç davranış bozuklukları gösterebilirler. Özellikle kendini değersiz hissetme ve bir yere ait olma duygusundaki hasarlar bireyin şimdiye ait zaman ve gerçeklik algısını bozarak başka bir yolla bu duyguyu temin etme ihtiyacına yöneltebilir.
Sevgili anne babalar, bir evlilik bitebilir. Elbette ki bu üzücü sonuçlara yol açacaktır. Ancak bu sonuçları gelecek yıllara yansıtıp yansıtmamak sizin elinizde. Özellikle yaşadığınız hayal kırıklıkları ve öfkeyi eşinize yansıtmak isterken asıl zarar görenin çocuklarınız olduğunu tekrar tekrar hatırlatmak isterim. Zira ileride geri alamayacağınız tek şey geçen zamandır ve çocuğunuza çocukluğunda yaşattığınız sevgi ve ilgi eksikliğini bir daha tamir etme şansınız olmayabileceğini de lütfen unutmayın. Zor zamanlarda psikolojik destek almak sizin güçsüz ve çaresiz olduğunuzu değil, aksine güçlü olduğunuzu ve sorunlarla mücadele ettiğinizi gösterir. Destek almaktan çekinmeyin.
Psk. Serap DUYGULU
Kadınlar Kulübü Son Yorumlar